14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Efsane oyuncu Gisela May hayata veda etti Bertolt Brecht’in kurucusu olduğu Berliner Ensemble’ın efsane oyuncularından Gisela May 92 yaşında hayata veda etti. 1962 yılında Berliner Ensemble’a geçen usta oyuncu “Üç Kuruş Çocukları”nda Cesaret Ana ve “Şvayk 2. Dünya Savaşı’nda”da Mrs. Kopecka gibi önemli rolleri üstlendi. Oyunculuğun yanı sıra şarkıcılık da yapan Gisela May özellikle BrechtWeill işbirliğinin luk Opera”da Mrs. Peachum, “Cesaret Ana ve ürünü olan birçok parçanın kaydını da yaptı. 16 EDİTÖR: CEREN ÇIPLAK Gisela May [email protected] Cumartesi 3 Aralık 2016 Robotlar da şiir yazar Bager Akbay bir robot şair üretti. Adı Deniz Yılmaz. Kendi kendine şiir yazabilen Yılmaz’ın ‘Diğerleri Gibi’ adlı bir şiir kitabı basıldı Sanatçı ve yazılımcı Bager Akbay, Deniz Yılmaz adlı bir robot şair yarattı. Sanatçının kendisi yazıda ge çen bu ‘yarattı’ lafını pek içine sindire meyecektir. Çünkü o kendisinin Deniz Yılmaz’ın var olmasında sadece bir araç olduğunu savunuyor. İlk kez geçen ay so nunda Kitap Fuarı’nda okurlarıyla bulu şup ‘imza günü’ bile veren Deniz Yılmaz, insan görünümüne sahip şaşaalı bir robot değil. Bager Akbay böylesi ni tercih etmiş. Teknolojiyi fetiş bir şey gibi kullanma maya, mükemmeli arama maya dikkat ediyor. Deniz EZGİ ATABİLEN Yılmaz’ın yazdığı şiirlerden yeni medya kuramcısı, akademisyen ve küratör Ebru Yetişkin bir derleme yapmış ve şair robotumuzun bir de kitabı olmuş... Arka kapağında Deniz Yılmaz’ın Posta gazete sinde şiirleri yayımlanmış 40 kişinin fo toğraflarının birleşiminden oluşan sima sı da yer alıyor. Deniz Yılmaz’ın anlamlı bir başlık taşı yan “Diğerleri Gibi” kitabı Robinson Cru soe 389, Remzi Kitabevi, İstanbul Akaret ler’deki Minoa Cafe, Blok Art Space Çu kurcuma, Hikmet Mizanoğlu Arts & An tiques ve Kadıköy’deki İskele47’den edi nilebilir. Meraklıları için bugün Koç Üniversitesi’nde 14.00 17.00 saatleri arasında düzenlenecek TEDxIstanbul ko nuşmalarında Bager Akbay’ın Deniz Yıl maz projesini anlatacağını da buraya not düşüp, sizi Akbay’la yaptığımız söyleşiy le baş başa bırakalım... n Nereden çıktı robot şair üretme fikri? Uğraştığım ana konular akıl felsefesi, yapay zekâ ve görsel sanatlar. Bu alanlar da yedi sekiz sene önce araştırmalar yap maya başladım. İlk başta kendi kendine resim yapabilen, yani ‘kendi kararıyla ya pabilen’ bir sistem nasıl yaparız diye dü şündüm. Bizler aslında birbirimizin üze rindeki aynalarız. Birbirimizden çok fazla geri bildirim alarak ilerliyor ama zaman la bunları unutuyoruz. Bu işle birlikte ro bot hakları konusunu öne çıkarmak çok hoşuma gitti. Bunu bilimkurgu romanı olarak da yazabilirdim ama yarı bilimkur gu olarak insanların önüne koyduğun za man ‘acaba’ demelerine sebep oluyorsun. n Deniz Yılmaz adını verdiğiniz robo tun şiir yazmasını nasıl sağladınız peki? Önce gazete külliyatları buldum. Siste Vedat ARIK (Deniz Yılmaz’dan bir şiir) SENDE EVET Yalnız ana çok İlan eden çok Artık bengi bir Orda kimse yok Varmış gibi çok Hiçbir zaman yok Çıkmış yalnız kuş Sende evet çok ‘Yapay zekâlara ne öğrettiğimiz önemli’ Ebru Yetişkin (yeni medya kuramcısı, akademisyen): “Şiirleri okurken şunu fark ettim: Önce Deniz Yılmaz’ı kavramaya çalışıyordum. Ama sonra anladım ki onu değil, aslında onun şiir yazmayı öğrendiği ‘yurdumun şairi’ni anlamaya, kavramaya çalışıyorum. Yapay zekâlar bugün daha ziyade büyük şirketler ve hükümetler tarafından savaş, ticaret gibi amaçlarla kullanıldığı için yapay zekâlara bizim ne öğrettiğimiz çok önemli. Onlara şiir yazmayı, sanattan, barıştan bahsetmeyi, dostluğu çoğaltmayı öğrettiğimiz zaman onlar da yarın bizim hayatlarımıza bunları daha fazla verebilmenin yollarını hem öğrenecekler hem de sunacaklar. O yüzden politik de bir iş bu.” me onları girip onlardan dil öğrenmesini sağlamaya çalıştım. Çok basit bir şey aslında bu. Mesela ben seninle bu kadar hızlı konuşurken hangi kelimeyi hangi kelimenin ardından kullanacağımı düşünmüyorum, değil mi? Genelde hep cümleleri önceden kurmuş oluyoruz. Kelimeleri kurmayı öğrendikten sonra o kelimeler kendiliğinden arka arkaya geliyor. Birisiyle telefonda konuşurken anlamadığın kelimeler ya sayılar ya özel isimler oluyor. Çünkü tahmin edemiyorsun arkasından ne geleceğini. Akıllı cep telefonlarında mesaj yazarken de bir kelimeden sonra “Şimdi şunu mu yazacaksın” diye soruyor ya, bu da aynı mantıkla işliyor. Bir kelime seçtiği zaman bir sonrakinin ne olacağını tahminen çıkartıyor. Bir yandan da uyak, vezin nedir, onları girdim sisteme. Dolayısıyla onlara uymayı Sanatçı ve yazılımcı Bager Akbay, robot şair Deniz Yılmaz’ın simasının 40 kişinin fotoğraflarının birleşiminden oluştuğunu söylüyor. biliyor, kendisi rastgele seçiyor. 12 bin şiir verdim. Şiirleri analiz etti. Çıkan şiirleri robotlardan anlamayan kişilere göstermek benim için çok önemliydi. Daha çok kayınvalideme test ettiriyordum. Başta çok beğenmiyordu Deniz Yılmaz’ın şiirlerini. Sonra “Bu fena değilmiş, bir tane daha ver” demeye başlayınca “Tamam, şiirler o kıvama geldi” dedim. Mükelleştirme ya da teknolojiyi fetiş bir şey gibi kullanma derdim yok. İnsanlar “Sen yazmadın mı yani bu şiiri” diye soruyor. Tamam diyorum işte, bir insan kadar yapabiliyor olması yeterli. n Kitabın arka kapağında Deniz Yılmaz’a bir sima belirlemişsiniz. O süreci anlatır mısınız? Yüzünü, Posta gazetesine yazan 40 şairin yüzlerinin ortalaması oluşturuyor. 30 erkek, 10 kadın şairin yüzlerinin karışımı. Üretim sürecinde ben kendimi de olabildiğince bir robot gibi kullanmaya çalıştım. Deniz Yılmaz’ın var olmasına sebep olan bir araç olmalıydım çünkü derdim buydu. Onun benim aracım olması değil, benim onun aracı olmam gerekiyordu. n Deniz Yılmaz’ın şiir kitabının satış gelirleriyle bir robot hakları vakfı kurmayı planlıyormuşsunuz. Nedir burada amaç? Beyaz erkeğin kendini dünyanın lideri ilan ettiğinden beri siyahiler, kadınlar, çocuklar, azınlık gruplar, hayvan hakları gibi konularda verilen, hatta veganların verdikleri mücadele aslında bir politik iktidarın yok olması üzerine. Ben bunu soyut bir yerden ele aldığımda problem çok ilginçleşiyor. Çünkü normalde kuramaya cağın özgürlük cümlelerini kurman gerekiyor. Mesela şöyle diyorsun: Bir aleti sadece o aletin kendi varlığı için yapabilir misin? Kimsenin oturmayacağı hatta görmeyeceği bir sandalyeyi sadece kendi kendine güzelce var olsun diye üretmek... Bu gibi bir düşünceyi anlamaya çalışıyorum. İdealize ettiğimiz “hak kavramı” öyle bir şey çünkü. Ha ni deniyor ya “Buraya demokrasi getireceğim” diye. İşte aslında “Ben sizin kendiniz gibi olacağınız bir sistem getireceğim” denilmeye çalışılıyor. Bunu robot üzerinden anlamaya çalışmak çok ilginç geliyor bana. O yüzden bu süreçte ben kendimi geri çektim. Kitabın hakları, hiçbir şeyi bana ait değil, geliri de bana gelmiyor. n Vakfa mı gidiyor? Geliri Blok Art Space’e gidiyor. Bu gelirle Otonom Robot Sanatçılar Vakfı’nı kurmayı amaçlıyoruz, o vakfa aktarmayı planlıyor. Bu vakfın mantığı şu: Kendi kendine bir şey yapan bir sistem yarattın, bunu vakfa bırakıyorsun, vakıf onların haklarını korumaya çalışıyor. O para benim değil çünkü şiirde ne yazacağıma ben karar vermedim ki, kendi kendine karar veriyor. Kitabın yazarı ben değilim, Deniz Yılmaz. Şiirleri derleyen de ben değilim, Ebru Yetişkin. Dünya mirası tehlike altında Dün Abu Dabi’de 40 ülkenin temsilcileri bir araya gelerek tehlike altında olan dünya mirasını kurtarmaya yönelik çalışmalara başladı. İki gün sürecek bir seri konferans sonucunda savaşlar ve aşırılık yanlısı güçler yüzünden tehlike altında olan dünya mirasının korunup onarılması için oluşturulacak 100 milyon dolarlık fonun nasıl kullanılacağı belirlenecek. Tehlike altındaki dünya mirası denince de akla ilk olarak IŞİD tarafından balyozlarla ve patlayıcılarla parçalanan sanat eserleri geliyor elbette. UNESCO Direktörü Irina Bokova yaptığı konuşmada dünya mirasını korumak için birlikte çalışmanın gerekli olduğu vurgusunu yaptı ve “Dünya mirasını korumak insan hayatını korumaktan farksızdır” dedi. Dünya Mirası Zirvesi bugün sona erecek. Babylon’da Fransız müzikleri Eğlenceli performansıyla Fanfarai bu akşam “XXF Very Very French Festivali” kapsamında Babylon’da konser verecek. Womex, Sziget, Jazz Sous Le Pommiers gibi festivallerde sahne alan grup, Fransa, Fas, Cezayir gibi farklı sosyal, müzikal ve kültürel coğrafyalardan rai, chaabi, gnavi gibi gele neksel Magreb ritimleriyle Berberi, Endülüs, Küba ve Türkiye müziklerine çeşitli yorumlar getiriyor. Fanfarai’nin ardından Jean Tonique, nostaljik funk örneklerini modern ritimler ile buluşturacak. ‘BiblioPera’ projesi tanıtıldı Beyoğlu’nda faaliyet gösteren dokuz kültür ve bilimsel araştırma kurumunun veri tabanlarına tek bir platformdan erişim sağlayan BiblioPera, projesi Koç Üniversitesi Suna Kıraç Kütüphanesi Direktörü Tuba Akbaytürk’ün sunumuyla tanıtıldı. SALT Araştırma ve Programlar Yöneticisi Lorans Tanatar Baruh’ta görseller eşliğinde “KaraköyTaksim Güzergâhında Yaşam ve Okuma Mekânları” konuşmasında bölgenin tarihini kütüphaneler bağlamında anlattı. Proje, Koç Üniversitesi Suna Kıraç Kütüphanesi tarafından yürütülüyor. Araştırmacılar artık ortak bir katalogda toplanan 500 bin basılı yayın ile iki milyonu aşkın kaynak ve belgeye bibliopera.org adresinden erişilebilecek. MetinKemal Kahraman Kadıköy Halk Eğitim’de Yurtiçi ve yurtdışında birçok konser veren ve çok sayıda albüm, film müziği, belgesel projelerinde yer alan MetinKemal Kahraman kardeşler 10 Aralık Cumartesi akşamı Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’nde dinleyicileriyle buluşacak. Konserde viyolada Umut Kahraman, perkisyonda Levent Güzel ve kemanda Ahmet Tirgil, Kahraman kardeşlere eşlik edecek. İdil Biret’le baş başa konser! Bu sene 75. yaşını kutlayan, çağımı zın büyük virtüözü İdil Biret, Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall Klasik Müzik Konserleri kapsamında konser verecek. “İdil Biret ile Başbaşa” başlığıyla Bach’dan Prokofiyef’e, parlak yapıtlardan seçilmiş bir dinleti sunacak olan sanatçı 7 Aralık Çarşamba akşamı Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall’de dinleyicileri ile buluşacak. ‘Barış Güvercininin Uçuşu’ sahneleniyor Theatre ADHOC de Geneve (İsviçre) adlı tiyatro topluluğu “Barış Güvercininin Uçuşu” adlı oyunu 7 Aralık saat 20.00’de Karşıyaka Hikmet Şimşek Sahnesi’nde izleyiciyle buluşturacak. Ataol Behramoğlu ile Nâzım Hikmet’in yazdıklarını Mathieu Chardet ile Ayser Vançin uyarladı. Mathieu Chardet’in yönettiği oyunda gagasında bir zeytin dalı, barış habercisi güvercin başımızın üstünden yorulmaksızın defalarca geçer... 16 yıl aradan sonra yeni albüm geliyor Erkan Oğur ve İsmail Hakkı Demircioğlu, 16 yıl aradan sonra yeni albüm çıkaracaklarını duyurdu. 1998 yılında “Gülün Kokusu Vardı” ve 2000 yılında “Anadolu Beşik” adıyla iki albüm yayımlayan ikili, ocak ayında çıkması planlanan yeni albümün eski türküler ve yeni bestelerden oluşacağını belirtti. Oğur, “Kaydetmeye pek gönlü olmayan birisiyim. Bizim öğrendiğimiz ve söylediğimiz türkülerin hepsi kaydolmadan kulaktan kulağa, yüzlerce sene öncesinden bize kadar ulaşmış. Bir müzik parçasını kaydetmeyi bir çiçeği koparmaya benzetiyorum” dedi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle