15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 28 Aralık 2016 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Facebook’ta, Twitter’da, mwitter’da fıkra gibi dolaşmış. Bir okurumun, Ali Rıza ne oturttunuz. Şimdi şikâyet hakkınız yok sizin, tamam mı? Demedi tabii? Ne zaman dedi bizim başkan? Oğlum biz sizin en büyük başkandan Malkoç’un emektubu olmasaydı ha Yetmez ama evet, dediği söz ediyoruz. İmralı’daki başkanınız öyle berim bile olmayacaktı. Üstelik fıkra fi anlaşılan Türk aşağıdan fi demedi mi? lan değil yürek acıtan bir gerçekmiş. lan almadı. Dedi tamam. Ama şartları vardı. O O emektubu aynen aktaracağım: Git lan, ne yapacaktık şartlar olmadan başkanlık olmaz dedi o... “... Sabah, sebze halinin karşısındaki, yani? Sizin gibi Evren’lerin, Tartışma anayasa referandumundan, müdavimi olduğum amele kahvesine uğradım. Bir masada benim yaşlarda dört kâğıt hurdacısı vardı, muhabbet ettik. Aynı masada Bahçeli’lerin arkasında kuyruğu girip ‘hayır’ mı deseydik yani? Biz ona değil, işte “Yetmez ama evet...Yeter ama hayır” tartışmasından Kürt sorununa sıçrayacaktı ki garson “Biraları tazeleyim mi abi” diye Halepliymişler. Biri Baas Partisi üyesi, radikal bir solcu, dört Haleplibiri Türkmen milliyetçisi, biri Kürt, biri de HSYK’deki al gülüm ver gülüm düzeni kalksın, Evrengiller mahkeme önüne çıksın, sorunca hızı kesildi. Benim de işim vardı, bu keyifli sohbeti yarıda bırakıp çıktım... HHH ArapTürkmen melezi ve tarikat ehliymiş. Dediler ki: Abi biz Suriye’de bırak ay nı masada oturmayı, aynı caddede bile birbirimize tahammül edemezdik. Şimdi vatan elden gitti, burada aynı çöplüğü karıştırıyoruz...” Eğer aynı günlerde bir “Kafe”de, yan masadaki ateşli tartışmaya kulak misafiri olmasaydım aynı masada bir araya gel tuklanan bizim “kantinci Şenol” üstüne konuşuyorlardı. Zaten o yüzden kulak kabarttım, çaktırmadan dinledim. Çevrelerinde “sayın muhbir vatandaş” olmayacağını düşündükleri belliydi, çünkü çay ikramı yapmamaktan daha sert eleştiriler birbirini izliyordu. İçlerinden bir, “Abi adama bakın yav, Anayasa Mahkemesi’ne başvurma hakkı kazanılsın diye ‘evet’ dedik. Siz 12 Eylül Anayasası aman değişmesin diye ‘hayır’ dediniz...” “Türkler”in atışmasını kıs kıs gülerek izleyen Kürt kostaklandı: Biz boykot ettik. Ne Tayyip’ten yana olduk, ne Evren’den, Bahçeli’den yana... O referandum bizi hiç mi hiç ilgilen İki farklı “sohbet”ten çok önemli, sonuçlar çıkaracak değilim. Örneğin “Bu sohbetler birer demokrasi dersi” diye cümleler kurup “Halepliler aynı caddede birbirlerine tahammül edebilseler; farklılıklarını bir zenginlik olarak kavrasalardı; bizimkiler de ‘Yetmez ama evet dedin... Yetti ama hayır dedin... Bizi ilgilendirmiyordu, boykot ettik’ diye didişe miş dört Haleplinin öyküsünü sizlere ak aleyhinde konuştun mu içeri attırıyor. Bu dirmiyordu... ceklerine yükselen, tırmanan ve her gün tarmaz, acı acı güler geçerdim. gidişle biz bu muhabbeti de yapamayaca Bu defa iki Türk birbirinin sözünü ta demokrasiyi bir kez daha katleden saldı Benimkiler üç kişiydiler. Konuşmalar ğız” dedi. mamlayarak Kürt’ü fırçaladılar: rıya karşı kol kola girselerdi” gibi çocuksu dan anladığım biri Kürt öteki ikisi Türk; Demez olaydı. Sohbet tartışmaya, tar Ayıp be ayıp... Boykotmuş. Hani Tür öğütler verecek değilim. ama üçü de solcu, hem de sıkı solcuydular. Erdoğan’a çay ikram etmeyeceğini Fı.dan’a yı.ne soru yokalenenaçıkladığıiçingözaltınaalınıptu tışma sert tartışmaya dönüştü. Sayenizde böyle oldu oğlum. Yetmez ama evet deyip adamı devletin tepesi kiye partisiydiniz siz? Sizin başkan bile “Başkanlık sistemine karşı değiliz” demedi mi? Ben sadece iki hoş ve anlamlı sohbeti aktarmakla yetiniyorum. Dileyen dilediği dersi çıkarsın... TBMM Darbe Araştırma Komisyonu, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Yıldırım ve Genelkurmay Başkanı Akar’a sorular hazırladı TBMM Darbe Araştırma Komisyonu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Baş bakan Binali Yıldırım ve Genelkur may Başkanı Hulusi Akar’a darbe sürecine ilişkin soru lar hazırladı. Her üç isime de “Darbe girişi mini nasıl öğrendiniz? 15 Temmuz gecesi ne MAHMUT LICALI ler yaşadınız?” soruları oldu. MİT Müsteşarı Hakan Fidan için her hangi bir yazılı soru gönderilmedi. Komisyon Erdoğan’a Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı döneminde 17 25 Aralık 2013 öncesinde MGK’de “Fethullah” ön adıyla başlayan ille gal bir yapıya dair soruşturma baş ta olmak üzere herhangi bir hususun gündeme gelip gelmediği sorulurken, Gazeteci Fehmi Koru’nun ABD’ye gi derek Gülen’le görüşmesi konusuna da değinildi. FETÖ ile Türkiye’ye kar şı terör faaliyetleri yürüten örgütler arasındaki ilişkilere dönük kanaati sorulan Erdoğan’dan, ABD ve AB’nin FETÖ hakkındaki tutumlarını değer lendirmesi talep edildi. “Darbe giri şimini ilk kez nerede ve nasıl duy dunuz?” sorusu yöneltilirken, öğren dikten sonra kimlerle hangi temas larda bulunduğu ve İstanbul’a gel me kararı, darbe girişimi hakkında bir ön duyum, kanaat ve şüphesinin olup olmadığı öğrenilmek istendi. So ru metninde “15 Temmuz gecesi ne ler yaşadınız? Görev süreniz içerisin de FETÖ/PDY örgütünü güvenlik açı sından tehdit olarak gören herhan gi bir rapor ya da bilgi size sunuldu mu? 15 Temmuz FETÖ darbe ve iş gal girişiminin sizede en önemli he defi neydi? Kanaatinize göre örgüt, devleti ele geçirme hedefini ve dar beci kimliğini sonradan mı edinmiş tir?” soruları da yer aldı. Yıldırım’a sorular Başbakan Yıldırım’a da benzer sorular yöneltilirken, Türkiye’de güvenlik ve istihbarat hizmetlerinin MİT, Genelkurmay, Emniyet ve Jandarma arasında bölüşülmüş olmasının hizmette aksaklıklara yol açtığı iddiaları anımsatıldı ve güvenlik ve istihbarat alanındaki eksiklik ve zaafiyetlerin neler olduğu ve nasıl giderilebileceği soruldu. Darbe olacağına ilişkin bir sezgi ve kanaatinin olup olmadığı sorulan Yıldırım’a, MİT Müsteşarı Fidan’la ilk etapta görüşememesi konusu da soru olarak yöneltilecek. Erdoğan ve Yıldırım için hazırlanan soruların gönderilip gönderilmemesi konusu henüz netlik kazanmadı. Fidan görüşmesi soruldu Komisyon Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’a yazılı soru gönderecek. Akar’a yöneltilen en önemli soru darbe günü MİT Müsteşarı Fidan’ın Genelkurmay ziyareti oldu. Akar’a, “MİT Müsteşarı ile görüşmenizde neler konuştunuz”, “Darbe girişimini nasıl öğrendiniz?” soruları yöneltildi. 15 Temmuz akşamı kendisine yönelik işkence olup olmadığı gibi konuları da kapsayan “15 Temmuz gecesi neler yaşadınız” sorusuna da yanıt istenecek. Akar’a “FETÖ mensuplarının TSK’ye sızmasını önlemek için aldığınız tedbirler neler” sorusu da sorulacak. Bu arada MİT Müsteşarı Hakan Fidan için henüz bir soru metni hazırlanmadığı öğrenildi. DİZİ VE REKLAMLAR FETÖ RAPORUNDA TBMM Darbe Araştırma Komisyonu’nun taslak raporunda; FETÖ’nün reklam filmlerinde çeşitli subliminal mesajlar olduğu tespitleri yapıldı. Raporda Zaman gazetesinin, “Zaman Kardeşlik Zamanı” reklam filminde subliminal mesaj gizlendiği belirtilerek, “Haksız ve saldırgan olan tarafı temsil eden kişinin kav ga esnasındaki görüntüsü ile dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın sinirli bir anına ait fotoğrafın benzerliği dikkat çekicidir. Aynı günlerde billboardlar için hazırlanan reklamda, bir asker ve bir sivil Zaman gazetesini birlikte tutmaktadır. Sayfayı tutan kişinin Gülen’e benzerliği dikkat çekicidir” değerlendirmesi yapıldı. TBMM Darbe Araştırma Komisyonu’nun taslak raporunda, FETÖ’nün yayın organlarında yayımlanan dizi ve reklamlarla ilgili de çeşitli analizler yapılıyor. Reklamlar ve dizilerde subliminal mesajlar gizlendiği tespit edilen raporda; FETÖ’nün sosyal medya kullanımıyla ilgili de değerlendirmeler yapıldı. Duruşma nedeniyle Silivri Cezaevi’nde olağanüstü güvenlik önlemleri alındı. 8 yıl sonra aynı yerde Cemaat mensubu yargı mensuplarının yürüttüğü davalarla sembolleşen Silivri Cezaevi’ndeki duruşma salonunda FETÖ’nün darbe girişimine ilişkin dava görüldü CANAN COŞKUN Gülen cemaati üyeliği soruşturması kapsamında tutuklu ve firari yargı mensuplarının yürüttüğü Ergenekon, Balyoz, KCK davalarıyla özdeşleşen Silivri Cezaevi’ndeki duruşma salonu Ergenekon davasının görülmeye başlandığı 2008 yılından 8 yıl sonra FETÖ/PDY davasına ev sahipliği yaptı. Silivri Cezaevi’nin karşısındaki duruşma salonunda Emniyet Havacılık Şube Müdürlüğü’nde görevli pilotlar ve polisler darbe soruşturması kapsamında darbeye teşebbüs ve örgüt üyeliği suçlamalarıyla ilk kez hâkim karşısına çıktı. İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Silivri Cezaevi’nin karşısındaki duruşma salonunda gerçekleştirdiği duruşmaya 25’i tutuklu olmak üzere 29 sanık katıldı. Mahkeme başkanı Fikret Demir, KHK ile belge alışverişinin yasak ve jandarma kontrolünde olduğunu, yakınlarla görüşmenin yine jandarma kontrolünde olduğunu ifade etti. Başkan Demir, avukatla rın önlerinde bulunan mikrofonların da ancak kendileri istediğinde aktif hale getirileceğini anımsattı. Şube müdürünü suçladı Duruşmada ilk olarak savunma yapan tutuklu eski pilot komiser Tolga Gültekin, Yeşilköy’deki Emniyet Havacılık Şube Müdürlüğü filosundan Huber Köşküne özel harekât timini götürmedikleri iddiasını kabul etmeyerek, Şube Müdürü Mehmet Tok’u suçladı. 15 Temmuz günü İstanbul filosunda geçici görevlendirmeyle bulunduğunu söyleyen Gültekin “Şüpheli, saldırgan ve agresif bir kişi kapıda belirdi. Şahsın omzunda piyade tüfeği vardı, hücum yeleğini de özensizce giymişti. ‘Bizi Huber’e götüreceksiniz’ gibi bir cümle sarfetti. Bu durumdan şüphelendik. Apoletleri bilmiyordu çünkü bana ‘müdürüm’ dedi. Kimliğini soracaktım ama çok saldırgandı” dedi. Şüpheli olarak gördüğü kişiyi Mehmet Tok’un yanına götürdüğünü kaydeden Gültekin, Tok’un yazılı talimat istediği ni bunun üzerine şüpheli kişinin sinirlenerek silahını doldurduğunu gördüğünü söylerek “Şube müdürü Mehmet Tok, bunun üzerine kontrolü kaybetti. ‘Ender, hadi gidin’ diyerek göreve göndermeye çalıştı. Bu sırada Havacılık Daire Başkanı komiser pilot Ender Büyüka’yı aradı. Ardından Ender ‘göreve çıkıyoruz’ dedi. Ardından helikoptere doğru gittiler” diye konuştu. Şüpheli görünen özel harekat polisinin ifadesine iddianamede neden başvurulmadığını soran Gültekin, “Mehmet Tok’un davranışları sorgulanmalıdır. Kendisi tanık değil sanıktır” dedi. Sığınağa inmişler 1’inci pilot başkomiser Ender Küçüka ise savunmasında, bir özel harekât polisinin gelip “Bizi Huber Köşkü’ne götürün” dediğini aktardı. Küçüka, kalkışa hazırlanırken Tok’un emriyle görevin sonlandığını belirterek “Sonra hepimiz şubede yemekhanenin altında sığınağa girdik. Geceyi orada geçirdik. Cumartesi akşama kadar sığınakta kaldık” dedi. ‘Cemaat, kendisine muhalefet edeni hapse attı’ Sümeyye Erdoğan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan Bayraktar, Chicago’daki MASICNA Kongresi’nde konuştu. Kadın ve Demokrasi Derneği KADEM’in Genel Başkan Yardımcısı olan Bayraktar konuşmasında, “Türkiye tüm dünyaya sekülerizm, demokrasi ve İslamın yan yana yaşayabileceğini göster di” dedi. Fethullah Gülen cemaatine de değinen Bayraktar, örgütün kendisine muhalefet etme cesareti gösteren herkesi hapse attığını söyledi. Fethullah Gülen’in ABD’de kaldığını hatırlatan Sümeyye Bayraktar, “FETÖ aslında DEAŞ’tan daha tehlikeli. Umutsuz, eğitimsiz kişileri militan haline getirmek daha kolaydır çün kü kaybedecek bir şeyleri yoktur ve birileri cennet vaadiyle gelince buna kanabilirler. Ancak FETÖ, iyi eğitimli doktor, mühendis, general, bilim adamı ve benzeri kişilerin kalp ve kafalarını ele geçiriyor. Ve bu üyeler takiyye yapıyorlar her türlü şekle giriyorlar” ifadelerini kullandı. l Haber Merkezi haber 13 2016’da kaybettiklerimiz Bazılarımız inancını kaybetti bu yıl; bazılarımız umudunu. Geçmişini kaybedenler de oldu, geleceğini kaybedenler de. Israrla kendi bacağına sıkan bir ülke olduk. Üzerimize doğru dörtnala gelen faşizmi seyre daldık. Neticede kayıplar çok, telafiler mucize; Çünkü laikliği kaybettik göz göre göre. Çocuklarımızı, çocukluğumuzu kaybettik. Kadınlarımızı, kadınlığımızı kaybettik. Gençlerimizi, gençliğimizi kaybettik. Tarihimizi kaybettik, dilimizi kaybettik. Bilimsel düşünceyi kaybettik. Akılcılığı kaybettik. Üniversitelerimizi kaybettik. Kürsülerimizi kaybettik. Soru soran, düşünen, eleştiren, araştıran, itiraz eden akıllarımızı kaybettik. Yazarlarımızı, gazetecilerimizi, araştırmacılarımızı kaybettik. Haber alma özgürlüğümüzü kaybettik. Soru sorma hakkımızı kaybettik. Hesap sorma fırsatımızı kaybettik. Küçük bağımsız adacıklarımızı, özgürlük alanlarımızı kaybettik. Denizlerimizi kaybettik; nehirlerimizi, dağlarımızı, ağaçlarımızı, parklarımızı kaybettik. Şehirlerimizi kaybettik ve kasabalarımızı ve köylerimizi kaybettik. Tohumlarımızı kaybettik, fidanlarımızı. Tiyatrolarımızı kaybettik; müziğimizi, resmimizi, heykelimizi, çizgilerimizi kaybettik. Sesimizi, soluğumuzu, rengi ruhsarımızı kaybettik. Çoksesliliğimizi kaybettik; çok renkliliğimizi kaybettik. Adaleti kaybettik; hukuku kaybettik; güveni kaybettik. Dilimizi kaybettik, sözümüzü kaybettik. Barış umudumuzu kaybettik. Savaşsız bir dünya hayalimizi kaybettik. Bir arada yaşama sevincimizi kaybettik. Birbirimize saygı duyma, birbirimizi kapsama pratiğimizi kaybettik. Demokratik haklarımızı kaybettik. Özgürlüğümüzü kaybettik. Cesaretimizi kaybettik. Bizim iyi kötü kanatlarımız vardı, onları bile kaybettik. Bizim az çok aklımız ve vicdanımız vardı. Onları da kaybettik. 2016’da... Geride bıraktığımız şu korkunç yılda... Hiç kaybetmeyiz sandığımız bir sürü şeyi hızla kaybettik. Elimizden kayıp gitmelerini seyrettik. Çünkü bundan önceki yıllarda sağduyumuzu kaybetmiştik. Akılcı düşünme yetimize boş vermiştik. Laiklik olmasa da olur; Cumhuriyet yıkılsa kaç yazar; bir kere de dindarlar iktidara gelse kıyamet mi kopar diye diye... Tarihi tarafsızca değil, sistemi ele geçirmek isteyenlerin işaret ettiği gibi okumaktan gocunmamayı marifet bile bile... Asıl şüphe etmemiz gereken şeylerden değil, kendimizden şüphe etmemiz gerektiğinde ısrar edenlerin kurnazlığına yenilmiştik. Gün olur devran dönmezse; Bu Meclis ve bu halk, iktidarın karanlık hevesleri uğruna hızla oldubittiye getirmeye çalıştığı yeni anayasaya destek verirse; Önümüzdeki yıl da Cumhuriyeti kaybedeceğiz. Ve 83 yıllık çağdaş bir ülkenin üzerine kendi ellerimizle “Hükümsüzdür” diye tüy dikeceğiz. Deniz Kuvvetleri’nde ByLock operasyonu İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu’nca yürütülen soruşturma kapsamında, Deniz Kuvvetleri’nde “ByLock” kullanan personele yönelik Türkiye genelinde operasyon düzenlendi. 10’u kurmay binbaşı, 6’sı yüzbaşı olmak üzere değişik rütbelerde 45 asker hakkındaki gözaltı kararı uyarınca sabah saat 05.30’da çeşitli adreslere operasyon düzenlendi. Harp okulu öğrencilerine müebbet hapis istemi İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin beşinci iddianame tamamlandı. FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişiminde görevlendirildiği belirlenen Hava Harp Okulu öğrencilerine ilişkin hazırlanan iddianamede, 70 Hava Harp Okulu öğrencisi, bu öğrencilerden sorumlu 3 rütbeli komutan ile şoför olarak görev yapan 2 er “şüpheli” sıfatıyla yer aldı. İddianamede zanlılar hakkında 3 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi. Seyfi Oktay beraat etti Eski Adalet Bakanı Mehmet Seyfi Oktay’ın da aralarında bulunduğu 11 sanığın, “Ergenekon davası ve soruşturmasını etkilemeye teşebbüs ettikleri” iddiasıyla yargılandıkları davada beraatlarına karar verildi. İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, bugün yapılan sekizinci duruşmada kararını açıkladı. Heyet, eski bakan Seyfi Oktay’ın da aralarında bulunduğu 11 sanığın, tüm suçlardan beraatlarına hükmetti. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle