15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 19 Aralık 2016 2 Okul yönetiminin İstanbul Erkek’teyasağı Alman basınında geniş yankı Noel bir tabubuldu Türkiye’nin köklü eğitim kurumlarından İstanbul (Erkek) Lisesi’nin Alman öğretmenlerine “Derslerde Noel işlenmeyecek’ talimatı gönderildiği ortaya çıktı. Alman haber ajansı DPA’nın aktardığına göre, Alman öğretmenlere gönderilen eposta’da “Okul yönetiminin talimatı gereği, şu andan itibaren geçerli olmak üzere derslerde Noel gelenekleri ve Hıristiyan bayramına ilişkin içerik paylaşılmayacak, çalışılmayacak ve şarkı söylenmeyecektir” denildi. Koroya engel Talimatın okul yönetiminden mi yoksa daha üst bir makamdan mı geldiği bilinmezken Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) DPA’nın sorularını yanıtlamadı. Ajans, okul korosunun geçen salı Alman Başkonsolosluğu’nda yapılacak geleneksel Noel konserine katılmasının engellendiğini de kaydetti. 1915’ten beri Alman öğretmenlerin görev yaptığı lisede ilk kez Noel’den bahsedilmesinin engellenmesi Alman basınında geniş yankı buldu. Bild gazetesi, “Erdoğan Noel’i yasakladı” başlığını kullanırken Süd MEB’in tartışmalı ‘proje okul’ projesine dahil edilen İstanbul Lisesi’nin son sınıf öğrencileri, okula yapılan müdahaleleri mezuniyet töreninde konuşma yapan müdüre sırtlarını dönerek protesto etmişlerdi. deutsche Zeitung, “İstanbul’daki Alman okulunda Noel tabu” dedi. Tagesspiegel ise “Türk hükümeti ülkenin elit okullarını hizaya getirmek istiyor” yorumunu yaptı. Haberlerde, maaşlarını Alman hükümetinin ödediği 35 öğretmenin görev yaptığı okulda ülkenin en iyi öğrencilerinin okuduğu, bu öğrencilerin aldıkları eğitimle Alman lise bitirme diploması olan Abitur’u alarak Almanya’da üniversiteye devam edebildikleri vurgulandı. Okuldan savunma İstanbul (Erkek) Lisesi’nden konuya ilişkin yapılan açıklamada ise iddiaların gerçek dışı olduğu ileri sürüldü. Son haftalarda öğrencilerden, Alman öğretmenlerin derslerde Noel ve Hıristiyanlıkla ilgili manipülasyona yol açacak söylemler kullandığına ilişkin şikâyetler geldiği belirtilen açıklamada, okul idaresinin Alman Bölüm Başkanlığı’na “hassasiyet gösterilmesi gerektiği”ni hatırlattığı vurgulandı. Açıklamada okul yönetiminin Noel konserine katılımı yasaklamasının da söz konusu olmadığı, konserin Alman öğretmenler tarafından iptal edildiği savunuldu. l Dış Haberler ALMANYA’DAN TEPKİ YAĞDI İstanbul Lisesi’ndeki Noel yasağına tepki gösteren Alman Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasında “Bu şaşırtıcı kararı anlamıyoruz. Bunu Türk muhataplarımızla görüşeceğiz” denildi. Alman İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Günter Krings, “Bence bu artık kültürel değişime ilgileri kalmadığını gösteriyor. Bu yüzden kendimize böyle bir AlmanTürk okulunun ne anlamı olduğunu sormalıyız” dedi. CSU Genel Sekreteri Andreas Scheuer ise ibadet özgürlüğüne yönelik bu ihlalin “Erdoğan Türkiyesi’nin Avrupa’yla tüm köprüleri attığına son örnek” olduğunu savundu. Scheuer, Türk hükümetinin ve okul yönetiminin “işbirliği mi istediğini yoksa ağır sonuçlara mı katlanacağını açıklığa kavuşturması gerektiğini” savundu. Alman Yeşiller Partisi’nin dış politika sözcüsü Omid Nouripour da “Türk hükümeti buna yanıt vermezse okula ayrılan ödeneğin sonlandırılması gerekir” dedi. Çocuklara izletmeyin Sametçik kurtarılamadı Zonguldak’ın Çaycuma ilçesinde, ortaokul öğrencisi 13 yaşındaki Samet Akdoğan, kanser tedavisi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. Türkiye Taşkömürü Kurumu’nda maden işçisi Çetin ve ev kadını Gülyaşar Akdoğan çiftinin iki çocuğundan biri olan Samet’e, yaklaşık 9 ay önce karın ağrısı şikâyetiyle gittiği Bülent Ecevit Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde lenf kanseri teşhisi konuldu. Tedavi altına alınan Çaycuma Sipahiler Ortaokulu 8’inci sınıf öğrencisi Akdoğan, durumunun ağırlaşması üzerine yoğun bakım ünitesine alındı. Akdoğan, müdahaleye rağmen kurtarılamadı. Haberi alan yakınları gözyaşı döktü. Çetin Akdoğan, oğlunun durumunun ağırlaşması üzerine 10 gün önce yoğun bakıma alındığını belirterek, “Hayat doluydu. Bu acıya nasıl dayanacağım?” diye konuştu. l DHA Almanya’daki tekmeci gözaltında Almanya’nın başkenti Berlin’de metro istasyonunun merdivenlerinde bir kadını arkadan tekme ile iten saldırgan yakalandı. Alman polisi, başkent Berlin’de 27 Ekim’de yaşanan ama geçen hafta kamuoyuna yansıyan tekmeli saldırının baş zanlısını gözaltına aldı. Bir metro istasyonunun merdivenlerinde bir kadını arkadan iten 27 yaşındaki saldırganın Charlottenburg’daki bir otobüs garında önceki gün yakalandığı belirtildi. Alman basını saldırganın Bulgar olduğunu aktarmıştı. Diğer taraftan polis, henüz adı açıklanmayan saldırganın iki kardeşi ve saldırgana yardım ettiği sanılan bir diğer kişiyi daha arıyor. Psikologlar uyardı: Patlamalar, terör olayları çocuklarda yoğun endişe ve korkuya yol açar Trafikte beysbol sopalı dehşet Antalya’da bankacı Kemal Özcan, eşi Seher Özcan ve 16 aylık oğlunun içinde bulunduğu otomobilin önü, iddiaya göre yol tartışması nedeniyle Yunus Ü. tarafından kesildi. Otomobilden inen 3 kişiden biri Seher Özcan’a tokat atıp tükürürken, beysbol sopası ile patlatılan arka camdan fırlayan cam parçası minik bebeğin dudağını yardı. Olay, geçen 16 Ekim günü yaşandı. Özcan kişilerden şikâyetçi oldu, fakat konunun geçiştirilmek istendiğini öne sürdü. l DHA Sevdiğim renk mavi Doğuştan zihinsel engelli olan ve SOS Onursal Vakfı Başkanı Nevin Gökçek’in destek olduğu Muhammed Yalçın, Kızılay Metro Sanat Galerisi’nde sergi açtı. Yoğun ilgi gören sergide Muhammed Yalçın’ın 117 eseri yer alıyor. Sergi salonu nu gezen ziyaretçilerin kendi resimleriyle ilgilendiklerini gördüğünde çok mutlu olan Muhammed Yalçın, 2010 yılından beri resim sanatıyla uğraştığını, renkleri çok sevdiğini ve en çok sevdiği rengin mavi olduğunu söyledi. Baba Hasan Yalçın ise oğlu nun evlerinin tüm duvarlarını da rengârenk resimlerle donattığını belirterek, Muhammed’in eserlerinin birçok ülkeye satıldığını bildirdi. Sergi, 22 Aralık Perşembe gününe kadar Kızılay Metro Sanat Galerisi’nde ziyaretçileriyle buluşmaya devam edecek. Yetişkinler için bile konuşmak ve anlamlandırmak çok zor olsa da artan terör ve saldırılar, çocukların dünyasında da soru işaretleri ile birlikte yoğun güvensizlik ve kaygıya neden olabiliyor. Psikog ve pedagoglar, çocuklara terör haberlerinin izletilmemesi konusunda uyarıda bulunarak “Huzursuzluk ve kaygı ortamı, biz yetişkinleri olduğu gibi çocukları da olumsuz etkilemekte” diyorlar. Çocukergen psikoterapisti uzman Psikolog Merve Demir aile 1lere şu önerilerde bulunuyor: Çocuğu korkutabilecek, özellikle şiddet görüntüleri içeren haberleri çocuğunuzun yanında 2izlememeye özen gösterin. Çocuğunuzun internet kullanımının içeriğini denet 3leyin. Çocuğunuzun yanında patlamalar, savaşlar gibi sarsıcı olaylardan bahsetmeyin. Çocuğunuzun şiddet içeren bazı görüntüler izlediğini düşünüyorsanız paniğe kapılmayın. Onunla sakin bir şekilde konuşun. Ne izlediğini, izledikleri hakkında ne düşündüğünü ve nasıl hissettiğini sorun. Konuşmasını sonuna kadar dinleyin. Kendisinin ve sevdiklerinin güvende olduğu mesajını verin. Kaygıları ile ilgili ko 4nuşmak çocuğu rahatlatacaktır. Ancak çocuğunuzun bu görüntüleri izledikten sonra yoğun tepkiler verdiğini, fazla kaygılı olduğunu, uyku sorunları yaşadığını düşünüyorsanız mutlaka bir uzmandan yardım alın. Tepkilerinize dikkat Uzman klinik psikolog, Pedagog Gülşah Öztürk Erten ise “Okulöncesi dönemde çocuklar anlamlandıramadıkları olayları ebeveynlerinin davranışları ve onların bakış açısıyla değerlendirirler. Aileler çocuklarla kaliteli zaman geçirmeli. Çocukların ihtiyacı olan güven duygusudur” diyor. l İSTANBUL E n g e l l en d i ler Tekirdağ’ın Şarköy ilçesinde Özel Pınar Aynur Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi’nin engelliler günü için düzenlediği etkinlikte, engelliler zor anlar yaşadı. Belediye düğün salonunun ikinci katında yapılan etkinliğe tekerlekli sandalye ile gelen engelliler, asansör olmadığı için merdivenlerden sandalye leri ile birlikte kucakta taşınmak zorunda kaldı. Baston kullanan engelliler ise yakınların yardımı ile inip çıkabildi. Salona güçlükle götürülen engelliler burada da sahneye çıkarken yine kucakta taşınmak zorunda kaldı. Engellilerden Mustafa Aysel’in annesi Emre Aysel, “Defalarca belediyeden asansör istedik” dedi. haber EDİTÖR: MÜNEVVER OSKAY / ELİF TOKBAY Ey hilafet, geldiysen üç kere vur! Geçen haftanın en sansasyonel hadisesi, memlekette hanidir durgunluktaki “hilafet piyasası”nın canlanmasıydı. Art arda kanlı terör eylemleri, buna değinme imkânı vermedi. Şimdi biraz gecikmeli de olsa bunu telafi edelim!.. Halep’te yaşananları gerekçe gösteren, buna içerideki terör katliamlarını da ekleyen Hizbüt Tahrir bağlantılı olduğu belirtilen gruplar, İstanbul ve Ankara’da düzenledikleri gösterilerde hilafet çağrısı yaptılar. İstanbul’da eylemin Üsküdar Belediyesi’nce de desteklendiği ve şu çağrının belediye aracından yapıldığı iddiaları da ortaya atıldı: “Irak, Mısır ve Suriye’de bu kanlı, bu zillete düşmüş günlerden kurtulmak için en kısa zamanda İslâm birliğini yeniden tesis etmeli ve halifemizi seçmeliyiz.” Üsküdar Belediye Başkanı iddialara yönelik olarak mitingle bir alâkaları olmadığını ve belediye aracının tesadüfen orada bulunduğunu söyledi. Ankara’da Kocatepe Camisi’nde buluşan grup da Halep’te yaşamını yitirenler için gıyabi cenaze namazı kılıp hilafet çağrısı yaptıktan sonra ABD Büyükelçiliği’ne protesto yürüyüşü yapmak istemiş ama polis izin vermemiş. HHH Ne demeli ki?! Belki yer Üsküdar olduğu için, ondan esinle “Üsküdar’da sabah oldu” diye seslenmek en doğrusu olur bu hilafet çağrısı yapanlara… Yani, biraz geç kalmadınız mı, IŞİD 2014’te ilan etti Ebu Bekir El Bağdadi’nin halifeliğini!.. Onunla da kalmadı, ardından Boko Haram Nijerya’da hilafet ilan etti (sonrasında IŞİD’e biat etti, o da ayrı tabii). Anlayacağınız, halifelik çoktan kapanın elinde kalmış durumda!.. Tablo bu olunca siz varın düşünün Üsküdar’da dillendirilen “İslâm birliği tesis etme” hayalinin ne kadar boş olduğunu. Çünkü her önüne gelen o “birliği” kendi merkezinde oluşturmak istiyor. Üstelik bu sadece bugüne özgü değil. Tarihsel tecrübeyle sabit ki halifelik ta en baştan itibaren “İslam birliği” yahut “İttihadı İslâm” (Panislamizm) idealine karşılık veremedi. Aksine kavmî, coğrafî, mezhebi ve siyasî temelde İslamiçi bölünme, çekişme ve çatışmaların üzerinden sürdürüldüğü bir kurum oldu. Yani ittihat (birlik) sembolü olmaktan çok bir ihtilaf (anlaşmazlık) kaynağı oldu. Zamanında yapmış olduğumuz bir çalışmanın içeriğinden beslenerek açalım!.. HHH Peygamber’in ölümünden sonra ortaya çıkan hilafet kurumunun birbirini izleyen “Dört Halife”, Emevi ve Abbasi dönemlerine bakın! Kureyş kabilesinin tarihsel rekabet içindeki boyları ile bunların alt kolları arasında iktidarın sürekli el değiştirdiği bir çatışma dinamiğinin sürece damgasını vurduğunu göreceksiniz. Bu o derecedir ki mesela Emevi halifeliğinin itibar görmediği Mekke’de Abdullah İbn Zübeyr, ikinci Emevi halifesi Yezid’in ölümü üzerine ortaya çıkan boşlukta hilafet ilan etmiş ve 10 yıl boyunca biri Mekke’de diğeri Şam’da iki halife boy göstermiştir. Tıpkı bugün IŞİD ve Boko Haram örneklerinde olduğu gibi… Ve belki yarın bir tane de bu topraklardan zuhur edebileceği gibi!.. Abbasiler döneminde de halifelik “çoğul”dur. Doğu’da Bağdatmerkezli Abbasi halifeliğine tepki olarak Batı’da Şiîİsmailî çeşniyle Mısır ve Suriye’ye hükmeden Fatımi halifeliği, buna tepki olarak daha da Batı’da Sünniliğin temsilciliğine soyunmuş Endülüs Emevi halifeliği koyun koyunadır!.. Yavuz’la halifeliğin Osmanlı’ya transferi de İslâm dünyasının her köşesinde kabul görmemiştir. Aslında 1314’üncü yüzyıllardan itibaren İslâm’a hakkıyla hizmet eden her hükümdarın kendi topraklarında halife sıfatını hak ettiği görüşü âlimlerce geçerli sayılmaktaydı. HHH 19’uncu yüzyılda Sultan Abdülhamid’le birlikte hilafet “Panislamist” motivasyonla öne çıkarılmış, ancak hem İslâm dünyasından, hem de Osmanlı’nın Müslüman tebaasından bu iddiayı “takanlar” kadar “takmayanlar” da olmuştur. Fakat esas kapışma, Türkiye’de halifeliğin kaldırılması sonrasında zirve yapar. Birinci Dünya Savaşı’nda İngilizlerin kışkırtmasıyla Osmanlı’ya isyan eden Haşimî soyundan Şerif Hüseyin, kendisini derhal Mekke’de halife ilan etti. Ama bir İngiliz kuklası olarak bilinen Hüseyin’in iddiası, bâki olan kubbede boş bir seda olarak kaldı. Akabinde Mısır’da Kral Fuad’ı halife yapma yolunda “tezgâh” bir kongre düzenlendi (Kahire Hilafet Kongresi, 1926). Bir fiyasko olan bu kongreyi Kudüs Müftüsü Emin ElHüseynî’nin organize ettiği, son Osmanlı halifesi Abdülmecid’e “oynayan” bir başka kongre izledi. Ama Mısır’ın şiddetli tepkisi nedeniyle kongrede ne Abdülmecid’in, ne de hilafetin esamisi okunabildi. Sonra işi artık komediye döndürür mahiyette Fransızların, yukarıda zikredilen İngiltereendeksli hilafet arayışlarına misilleme mahiyetinde Fas Sultanı’nı halife yapma yolunda “topa girdikleri”görülür. Sade onlar mı, hayır! İtalya, Libya üzerinden Şeyh Ahmed Senusî’yi, Ruslar ise Afgan Emiri Amanullah Han’ı hilafet sahnesine sunarak duruma müdahil olmak istemişlerdir. Fuad’dan sonra Mısır’da tahta çıkan Kral Faruk’un da halifeliğe “ayranı kabarmış” ve iddiayı güçlendirmek amacıyla ona 1952’de ana tarafından bir Kureyş soy bağlantısı kurma girişiminde bulunulmuştur. Ama aynı yıl Nasır’ın “Hür Subaylar” darbesi, Faruk’un halifelik iddiasını da, soyunusopunu da tarihe gömecektir!.. HHH Durum bu. Dünden bugüne neredeyse her gönülde bir halifelik, aslanlar gibi yatıyor!.. Hilafet, İslâm’ın iktidarla tanışmasıdır. Tarihsel süreçte İslâmiçi iktidar mücadelelerinin oyuncağıdır o. Ve kimse kimseye onu öyle kolay kolay yâr etmez de, yedirmez de… Üsküdar da sabah olsa da olmasa da!.. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle