14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DUNYA Park karşıtları vazgeçmiyor Güney Kore’de adının karıştığı siyasi skandal nedeniyle parlamentodan azli yönünde karar çıkan Devlet Başkanı Park GeunHye’nin koltuğundan bir an önce ayrılması talebiyle kitlesel protestolar sürüyor. Başkent Seul’de dün onbinlerce kişi, bir tarikat liderinin kızı olan yakın arkadaşının devlete ait işlere müdahil olmasına izin verip, kişisel çıkar sağlamasına göz yumduğu iddialarının merkezindeki Park’ın görevden alınmasına ilişkin Anayasa Mahkemesi’nin kararını beklemeden istifa etmesi çağrısını yineledi. 12 [email protected] TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ Özgür basın için kuşattılar [email protected] Pazar 18 Aralık 2016 Hükümetin basına yönelik kısıtlama adımına önceki gün 20’den fazla medya organı meclis oturumunu boykot ederek tepki verdi. Muhalefet ve medya, düzenlemeye şeffaflığa zarar vereceği, usulsüzlüklerin üstünü örteceği gerekçesiyle karşı. PiS üyesi 200’den fazla milletvekilinin önceki akşam meclis binasından çıkışına izin vermeyen protestocular, bina önünde eylem düzenledi. Polonya’da hükümetin, parlamentoda basına yönelik kısıtlama girişimi tepkilere yol açtı Polonya’da iktidardaki sağ cepheden Hukuk ve Adalet Partisi’nin (PiS) basının parlamentodan haber yapmasına kısıtlama getiren yasa tasarısı başta muhalefetten olmak üzere geniş çaplı protestolara neden oldu. Tasarı parlamento oturumlarını sadece belirlenmiş televizyonların kaydetmesini ve muhabirlerin sayısını kısıtlamayı içeriyor. Kürsüyü işgal ettiler Yasaya tepki gösteren bir milletvekilinin önceki akşam meclis kürsüsünü işgal etmesine diğer muhalif vekillerden de “özgür basın”, “sansüre hayır” sloganlarıyla destek geldi. Başkent Varşova’da parlamento binası dışında da yüzlerce kişi toplandı. Eylemciler “özgür basın, demokrasi” çağrıları eşliğinde parlamentodan başta PiS Genel Başkanı Yaroslav Kaçinski, Başbakan Beate Szydolo ol mak üzere vekillerin çıkışlarına saatlerce izin vermedi. Polisin müdahalesi sonrasında sabaha karşı binadan çıkışlar gerçekleşti ancak sokaklara taşan gerginlik dün de sürdü. Meclis önünde eylemler gerçekleşti. Parlamentodaki tartışma önceki gün iktidar partisinin gelecek yılki devlet bütçe tasarısını sessiz sedasız geçirme adımıyla birlikte arttı. Bütçe oylaması iktidar tarafından meclis genel kurulu 30 muhalif milletvekili tarafından işgal edildiği gerekçesiyle meclisin diğer salonunda, basın alınmayarak yapıldı. Muhalefet ise meclisteki kaos sebebiyle bazı vekillerin oylamaya katılamadığını, oylamanın meşruiyetini kaybettiğini savundu. Ülkenin en büyük bağımsız haber alma kuruluşlarından yapılan açıklamada, “Bu vatandaşların kendilerini temsil etmeleri için seçtikleri vekillerin neler yaptığı konusunda bilgi edinme haklarını kısıtlamadır” denildi. Suçlamaları hükümet cephesi reddederken “Meclisin terörize edilmesine izin verilmeyeceği” açıklaması yaptı. PiS’in Ekim 2015’te iktidara gelmesinden bu yana muhalefetle aralarında gerilim giderek yükseliyor. AB’den de birlik üyesi ülkeye yönelik güçler ayrılığı ve basın özgürlüğüne ilişkin eleştiriler yükseliyor. Obama, Reagan ile vurdu ABD Başkanı Barack Obama, görevini bırakmadan önce düzenlediği son basın toplantısında Cumhuriyetçi Partililere sert çıktı. Yakın zamanda yapılan bir ankete atıfta bulunarak “Cumhuriyetçi oy verenlerin üçte biri Vladimir Putin’i onaylıyor. (Eski Cumhuriyetçi Başkan) Ronald Reagan mezarında ters dönüyordur. Bu nasıl oldu?” dedi. Rusya’nın ABD seçimlerine siber saldırılar ile müdahale ettiği iddiaları konusunda ise eylül ayındaki G20 zirvesinde Rusya Devlet Başkanı Putin’e bundan duyduğu rahatsızlığı net bir şekilde dile getirdiğini kaydeden Obama, “Rusya’da Putin’den habersiz pek bir şey olmaz. Bu (siber saldırı) olay da Rusya hükümetinin en üst seviyesinde gerçekleşti” şeklinde konuştu. Obama, Putin’e “Bu siber saldırılara son ver” dediğini söyledi. “Ruslar bizi değiştiremez ya da bizi zayıflatamaz. Bizden daha küçük, daha zayıf bir ülke. Petrol, gaz ve silah dışında ekonomileri kimsenin isteyeceği bir şey üretmiyor” ifadelerini kullandı. ‘FBICIA aynı fikirde’ Obama, Halep’teki insani kriz konusunda ise ABD Başkanı olması dolasıyla sadece Suriye’de değil dünyanın pek çok yerinde yaşananlar konusunda sorumluluk hissettiğini vurguladı. Öte yandan ABD Ulusal İstihbarat (DNI) Direktörü James Clapper ile Federal Soruşturma Bürosu (FBI) Direktörü James Comey’in, Rusya’nın seçimlere müdahalesi konusunda bir rapor hazırlayan CIA ile fikir birliği içinde oldukları savunuldu. Obama Noel tatili için ailesiyle Hawaii’ye gitti. PekinTrump gerilimi ABD’nin müstakbel başkanı Donald Trump’ın Pekin yönetimine yönelik çıkışlarının ardından iki ülke arasında “insansız deniz aracı” krizi yaşanırken Çin Savunma Bakanlığı’ndan Washington’ın olayı tırmandırdığı açıklaması geldi. Bakanlık, perşembe günü el konulan ABD’ye ait insansız deniz aracının geri gönderilmesi konusunda Washington ile görüşüldüğünü kaydederken Çin’in ABD’nin izleme faaliyetlerine karşı gerekli önlemleri alacağı aktarıldı. Trump ise Twitter’dan önceki günkü mesajında, Çin’i “eşi görülmemiş bir eylem gerçekleştirmekle” suçladı. Sosyal medyadaki yorumlarda Trump’ın mesajında yazım hatası yaptığına da dikkat çekildi. Ardından Trump hatasını düzeltti. Çin Dışişleri Bakanlığı dün Reuters’a gönderdiği açıklamada iki tarafın meselenin en uygun şekilde halledilmesi için askeri kanallar aracılığı ile görüştüğünü kaydetti. Akşam saatlerinde de Pentagon’dan, Çin’in aracı geri gönderme kararı aldığı duyuruldu. sDooğnudkutraubcuekleyişHyaaplebpo’tzeaadnölanşdmüa Taraflar arasında dün yeni anlaşmaya varıldığı açıklamasının ardından karşılıklı suçlamalar geldi. Suriye hükümetinin Halep’te kontrolü ele geçirmesinin ardından sivillerin tahliyesi için varılan anlaşmalar yapboz tahtasına döndü. Dün erken saatlerde bölgeden gelen haberlerde bir hükümet yetkilisinin yanı sıra Ahrar uş Şam örgütünden bir kaynak, Doğu Halep’te cihatçıların elindeki bölgelerden tahliyelerin tamamlanması için yeni bir anlaşmaya varıldığını duyurdu. Aynı kaynak, El Arabiya el Hadat kanalına yaptığı açıklamada anlaşmanın, cihatçıların elindeki 2 Şii köyü Fua ile Kefraya’dan ve hükümet güçlerinin kuşatmasında olan Lübnan sınırı yakınlarındaki Madaya ve Zabadani kasabalarından yaralıların tahliyeleri ve Halep’ten tahliyeyi içerdiğini aktardı. Ancak ilerleyen saatlerde cihatçılardan İran destekli Şii milislerin anlaşmayı bozduğu iddiası geldi. Reuters’e konuşan Ahrar uş Şam’ın siyasi kanadının lideri Münir El Sayar, İran’ın Doğu Halep’in tahliyesinden önce Şii köylerinin boşaltılmasını istediğini ve Rusya’nın müttefikini “dizginleyemediğini” öne sürdü. ‘Ilımlılar ayrıldı’ AFP’nin haberine göre ise geceyi sıfırın altındaki dondurucu soğukta geçiren siviller, dün tahliye merkezine geldiklerinde otobüslerin gelmeyeceğini öğrendi. Cuma günü dokuz saat boyunca tahliye için bekleyen Ebu Ömer, “Her gün boşu boşuna eşyalarımızı taşımaktan yoruldum. Yiyeceğimiz ya da içecek suyumuz yok. Durum her gün daha da kötüye gidiyor” ifadelerini kullandı. Rusya Savunma Bakanlığı’ndan yapılan bir açıklamada, Halep’ten militanla İdlib’deki Suriyeli bir baba, Türkiye’de bulunan ve uzun süredir ayrı düştüğü ailesiyle dün Cilvegözü Sınır Kapısı’nda buluşarak hasret giderdi. rın tahliye edildiği operasyon sonucunda “ılımlı” muhalifler ile teröristlerin birbirinden ayrıldığı belirtildi. Bakanlık Sözcüsü İgor Konaşenkov, militanların Halep’ten geri çekilmesinin Suriye’nin başka bölgelerinde de ateşkesin uygulanması için olanak yarattığını söyledi. Çavuşoğlu ile görüşme Moskova, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve İranlı mevkidaşı Cevad Zarif ile Halep’teki durumu ele aldığı birer telefon görüşmesi yaptığını duyurdu. Öte yandan kimi İran kaynakları Devrim Muhafızları Kudüs Kuvvetleri Komutanı Kasım Süleymani’nin de bölgede olduğunu öne sürdü. ‘Halep cehennemi’ Fransa ise dün BMGK’ye sunduğu tasarı ile Halep’teki tahliyelerin izlenmesi için gözlemci gönderilmesini ve sivillerin korunması konusunda rapor hazırlanmasını talep etti. BM Genel Sekreteri Ban Kimun, “Halep cehennemle eşanlamlı” dedi. Kızılhaç’tan da tarafların bir an önce tahliye planı üzerine anlaşması çağrısı geldi. Örgütün Suriye sorumlusu, çocukların ve yaralıların da bulunduğu binlerce kişinin tahliye için beklediklerine işaret ederek tarafların sivilleri korumak ve güvenli bir geçiş sağlamakla yükümlü olduğuna dikkat çekti. MUSUL’DAN KAÇIŞ... Irak güçlerinin Musul kentinin IŞİD’den kurtarılması yönünde operasyonlarının hızı son dönemde yavaşlarken bölgeden sivillerin çıkışı da sürüyor. Musul’un 35 km. uzağında kurulan Hasah Şam bölgesi yakınlarındaki kampta çoluk çocuk evlerini terk etmek zorunda kalan binlerce Iraklı, yeni ve güvenli bir yaşama kavuşma hayaliyle hayatta kalma mücadelesi veriyor. Oğul Ladin’den ‘Türkiye talebi’ El Kaide örgütünün öldürülen lideri Usame bin Ladin’in oğullarından Ömer ile Britanyalı eşi Zaine el Sabah’ın, Katar’dan gittikleri Mısır’da havaalanında bu ülkeye giriş izni alamadıkları savunuldu. Mısır’a girişi yasaklılar listesinde adlarının neden yer aldığı konusunda ise net bilgi verilmedi. Kimi kaynak, çiftin kendilerinin Türkiye’ye gönderilmelerini istediğini de öne sürdü. Çiftin 20072008 arasında ara ara Mısır’da yaşadıkları belirtiliyor. 2010 yılında Ömer Ladin, Reuters’a verdiği bir demeçte annesi ve ailesinin El Kaide ile bağlantısı olmadığını, kendisinin İran ve Suudi yönetimiyle çalıştığını söylemişti. Ayşenur Arslan’ın sessiz çığlığı Bir ülke nasıl karanlığa gömülür? Günler, aylar değil yıllar aldı bu evreye sürüklenmek. Karanlığa usul usul yuvarlanış sürecinin başlangıcını medyada ta Musa Kart’ın kedi karikatürüne dava açıldığı tarih olarak görebilirsiniz. 12 yıl öncesinin mayıs ayıydı. Penguen’de “Tayyipler Âlemi”ne açılan davanın tarihi 2005, karikatür sebebiyle Leman’a açılan dava 2006’daydı. En masum karikatürlere dahi davaların yağmaya başladığı o dönemde “Alis Harikalar Diyarı”nda yaşıyan aydınlar, göğüslerini gere gere Erdoğan’ın reformculuğundan; AKP’nin “değişim”, “demokratikleşme” hevesinden söz ediyordu. 2010 referandumu dönemeci ardından gazeteciler süratle sonra işlerinden olmaya başladılar. “Alo Fatih” medyası yaratıldı. “Yeni Türkiye”nin yeni şartlarına atik tetik adapte olmayan basın patronlarına astronomik cezalar geldi. Durumdan vazife çıkartmayan gazetecilere bir Silivri rejimi uygulandı. Ergenekon ve Balyoz dalgalarıyla Türkiye, öncesinde hiç görmediğimiz bir “gulag” evresine girdi Nobel’li Pamuk başta olmak üzere Türkiye’nin başlıca yazarları, entelektüelleri bu sürüklenmeye bir tavır almakta geciktiler. Bundan dört yıl önce, 2012’de “Türkiye’de neler oluyor?” diye feryat eden ve “Hapisteki gazeteciler nedeniyle Türkiye’ye gelmeyi reddediyorum!” çıkışını yapan bir Paul Auster kadar olamadılar... En büyük gazeteci hapishanesi 2013’te kısa süreli bir umut alevi yakan “Gezi” parantezi ve 1725 Aralık’ın arkasından baskı şiddetlendi. 15 Temmuz’dan sonra da arşa çıktı. Ve ülke nefes alınmaz hale geldi. Hapisteki 146 basın çalışanı ile bugün Türkiye, dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi. Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün hafta başındaki son raporu, Türkiye’yi “dünyada gazeteciliğin en riskli olduğu ülkeler” arasına sokuyor. Demir parmaklıklar arkasındaki gazeteciler bir yılda yüzde 22’lik artış göstermiş. Gazetecilerin tutuklanması için bundan böyle “resmi suçlamaya artık gerek görülmediğinden” söz ediliyor... Hüsnü Mahalli’nin tutuklanma şartları buna çok somut bir örnek. “Cumhurbaşkanına ve kamu görevlilerine hakaret” suçundan tutuklanan Mahalli için, “serbest kalması halinde Cumhurbaşkanı’na baskı kurabileceği” değerlendirmesi yapılmış... Baskıdaki galopanlaşmaya dikkatinizi çekerim. Kısa süre öncesine değin “Cumhurbaşkanına hakaret”ten haklarında dava açılan ve çoğu kez dava sonuçlanana kadar tutuksuz yargılanan gazeteciler; şimdi bu gerekçeyle doğrudan cezaevine konuluyorlar. Şartlardaki bu korkunç ağırlaşma karşısında Ayşenur Arslan “Artık ‘mış’ gibi yapamayacağım. Normalmiş gibi yoluma devam edemeyeceğim. Bireysel anlamda sözün bittiği noktadayız. Susarak bağırıyorum” diyerek gitti. Bağır bağır bağırıyor Bu havlu atmak ya da pes etmek değil, karanlığın zifirileştiği noktada atılan boğuk bir son çığlıktır. Bu çığlığı da duymuyorsanız, zaten artık söylenecek her söz işlevini yitirmiştir. Ayşenur Arslan’ın bu noktaya fevri bir kararla geldiğini sanmıyorum. Hüsnü Mahalli’nin elbette skandal teşkil edebilecek gerekçeyle tutuklanması bir kırılma noktası olmuştur. Ama sade satır başlarıyla özetlediğim bu karanlığa sürüklenme sürecine, “Medya Mahallesi”nde.. başka hiçbir gazetecinin olmadığı denli yakından tanıklık eden; dikkati dağılmaksızın gelişmeleri günbegün izleyen Ayşenur Arslan, sanıyorum nicedir bu yol ayrımı üzerinde düşünmekteydi... Geçen yıl tam bu dönem Strasbourg’un tarihi Odyssee sinemasında düzenlenen bir “Cumhuriyet” gecesinde beraberdik. O gece konuşmasında Ayşenur; “Türkiye’de medya artık neredeyse tamamen susturuldu” demiş ve eklemişti: “Can Dündar’ın köşesinin adı ‘Ada’dır. Sanki hepimiz bir adaya düştük. Sanki artık hepimiz ıssız bir adadayız.” Tam böyle. Hepimiz artık ıssız bir adadayız. En son Ayşenur Arslan’ın “Medya Mahallesi” de ıssızlığa gömüldü. “Hava kurşun gibi ağır” diyordu şair: “Bağır bağır bağırıyorum/Koşun kurşun eritmeye çağırıyorum” Ayşenur da karanlıkta bağır bağır bağırıyor, şimdi sizi “kurşun eritmeye” çağırıyor. Çalışan kadınları hedef aldılar Afganistan’ın Kandahar bölgesinde motosikletli silahlı saldırganlar bir araç içindeki 5 kadın havaalanı çalışanı ile şöförü öldürdü. Kadınların havaalanında bagaj ve hemcinslerinin üst aramasında görevli çalışanlar olduğu belirtildi. Olayla ilgili soruşturma sürerken saldırının arkasında kız çocuklarının okula gitmesine, kadınların çalışmasına karşı kanlı eylemleriyle bilinen Taliban’ın olabileceğine dikkat çekiliyor. Kimi kaynak, kadınların daha önce çalıştıkları için tehdit aldıklarını ve koruma istediklerini de duyurdu. C MY B nilgun
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle