02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 30 Kasım 2016 14 yorum TASARIM: SERPİL ÜNAY Köşemen Geleceğin kitabı nasıl olacak? Geleceğin kitabının ekitap olacağı düşünülüyordu. Dijital ortamdaki hızlı gelişme, taşınabilir cihazların çoğalıp ucuzlaması, internet bağlantılarının yaygınlaşması müzik ve sinemada olduğu gibi geleceğin dijitalde olduğunu düşündürüyordu. Yayıncılık sektörü için de dijitale göçün kaçınılmaz olduğu kanısı hâkimdi. Artık sokak sokak kitapçı aramak da, internet üzerinden sipariş verip kitaplarınızın gelmesini günlerce beklemek de gerekmeyecekti. Kitaplar bir tık ötedeydi. Üstelik kâğıda basılı kitaptan çok daha ucuza da satılacaktı. Oturduğunuz yerden satın alıp hemen okumaya başlamanız mümkündü. On binlerce kitap küçük bir tabletin içine sığabiliyordu. İsterseniz kendi kitabınızın yayıncısı da olabilecektiniz. Yeter ki eserinizi yazın, ekitap üretmek çok kolaydı. Ekitapla birlikte yayıncılık sektörü için de birçok kolaylık söz konusu olacaktı. Artık bir kitap yayımlamak için matbaa sürecine girmeye, ne kadar satacağını bilmeden iki, üç bin kitabı basıp depoya koymaya, o kitapları dağıtmaya çalışmaya, kitapçılara ulaştırmaya gerek kalmayacaktı. Bir kitabı yayımlamak için onu ekitap formatına sokmanız yeterli olacaktı. Bu da para ve zamandan kazanmak demekti. Ekitap büyük bir heyecanla karşılandı. Telif haklarının nasıl korunacağı, korsan yayının nasıl önleneceği, yeni masraflar yaratıp yaratmayacağı pek de sorgulanmadan ABD’li yayıncıların öncülüğünde bu işe hızla girişildi. Özellikle Dünyanın en büyük internet kitapçısı Amazon’un da desteği ile hemen her yıl ekitap satışlarının arttığı haberlerini duymaya başladık. Son bir iki yılda ise ekitap fırtınasının dindiği, hatta ekitap satışlarının düşmeye başladığı görülüyor. Zaten ABD dışında ekitap satışları yıllık ciroların yüzde 35’ini geçmiyordu. Hâlâ da aynı oranlarda. Ekitabın yeterli ilgiyi görmemesinin kuşkusuz çeşitli nedenleri var. En önemli neden olarak kitap okurunun okuma alışkanlığına uygun bir model olmadığı ileri sürülüyor. Ekitap üretiminin de, fiyatlarının da kâğıda basılı kitaptan çok da ucuz olmaması da bir etken. Esas neden olarak, tüketicinin kitap okumak için özel olarak tabletler bir yana normal tabletleri de satın almaması, cep telefonları ile her işin görülmesi öne sürülüyor. Cep telefonları da ne kadar büyük olursa olsun kitap okumak için uygun aletler değil. Ekitabın benimsenmesi için bir süre daha beklememiz gerektiği, kâğıda basılı kitabın ömrünü tamamlamadığı görülüyor. Kâğıda basılı kitaptan ekitaba geçiş bir devrim şeklinde gerçekleştirildiği, yaşanması gereken evrimin yaşanmadığı anlaşılıyor. Geçilmesi gereken bir aşama atlanmış. Bu ayın başında Canon’un organizasyonu ile katıldığımız, Münih’te düzenlenen “Future Book Forum”da “Geleceğin kitabı nasıl olacak” sorusuna cevap aradık. 23 ülkeden çoğunluğu yayıncı iki yüz katılımcı ile birlikte iki gün boyunca geleceğin kitabını tartıştık. Yeni baskı makineleri ile çok kısa bir sürede bir kitaptan tek bir adet bile basmak mümkün. İnternet üzerinden siparişi verilen bir kitabın direktifi matbaaya ulaştığı anda basılıp paketlenip okura kargolanmasının dakikalar içinde yapıldığı yayınevlerinin sunumlarını da izledik. Böylece stok tutmadan kitabı kolayca üretip hızlıca okura ulaştırmak mümkün. Bu da maliyeti düşürüp olabildiğince çok yeni okura ulaşmayı sağlıyor. Kişiye özel kitap üretilebiliyor. Okurun isteğine göre bir kitabın tamamını ya da bir bölümünü basabiliyorsunuz. Bu özellik eğitimde, akademik çalışmalarda çok kolaylık sağlıyor. Geleceğin kitabının hibrit bir kitap olacağı anlaşılıyor. Kitap yine kâğıda basılacak ama dijital ortamdaki portallar, karekodlu videolar, sosyal medya etkileşimi gibi unsurlarla desteklenecek. Interaktif olacak. Okur da yazar olarak kitaba katkıda bulunabilecek. Geleceğin kitapları sürekli değişen, yenilenen, yaşayan kitaplar olacak. 30 KASIM 2016 SAYI: 33292 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 06.29 06.12 06.33 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 08.01 13.00 15.22 07.43 12.44 15.10 08.01 13.07 15.37 Akşam 17.46 17.33 18.00 Yatsı 19.11 18.57 19.22 Çağımızın en büyük devrimcilerinden Fidel Alejandro Castro Ruz 25 Kasım günü 90 yaşında yaşama veda etti. Yoldaşı Ernesto Che Guevara, kuşağımızın sosyalist, devrimci kesimini oluşturan bizler için nasıl yalnızca “Che” idiyse o da yalnızca “Fidel”di. İkisi de hayallerini paylaştığımız, hayalleri hayallerimiz olan yoldaşlarımızdı. Dünyayla ilgilenmeye, “sol”, “sosyalizm”, “devrim” gibi kavramlarla tanışmaya başladığımız 1960’lı yılların başlarında Fidel ve Che adlarını da duymaya başlamıştık. Onlar, Fidel’in kardeşi Raul Castro’nun da aralarında bulunduğu bir grup gerillayla 2 Aralık 1956’da “Granma” adlı bir tekneyle Küba’ya çıkarma yapmışlar, Oriente’de hükümet kuvvetleriyle girdikleri çatışmada arkadaşlarının büyük çoğunluğunu yitirerek 12 kişi kalıp Sierra Maestra dağlarına çekilmişler, buradan yola çıkarak devlet güçlerine karşı iki yıl süren bir gerilla savaşı yürütmüşlerdi. Giderek siyasi desteğini yitiren ve bir dizi askeri yenilgiye uğrayan diktatör Batista, 31 Aralık 1958’de Dominik Cumhuriyeti’ne kaçmış, Castro ve ona bağlı gerillalar 1959’un ilk günlerinde Havana’ya girmişler, Manuel Urrutia Leo devlet başkanlığına, Castro da başbakanlığa getirilmişti. Devrimci iktidarın ilk işi fiyatları ve kiraları düşürmek olmuş, ardından köklü bir toprak reformuna girişilmiş, 40 hektarı geçen toprak bedelleri 20 yılda ödenmek üzere kamulaştırılarak halk çiftlikleri olarak işletilmeye başlanmıştı. Toprakların kamulaştırılmasından zarar gören ABD şirketlerinin baskısıyla ABD hükümeti, Küba’ya karşı ekonomik ambargo uygulamaya başlamıştı. Ekonomisi tek ürüne, şeker kamışına dayalı bir ülke olan Küba, öteden beri ABD’ye sattığı şekeri Sovyet Sosyalist Hayalleri hayallerimizdi Cumhuriyetleri Birliği’ne satmaya başlamıştı. ABD şirketlerinin elindeki rafineriler, şeker karşılığında SSCB’den alınan ham petrolü işlemeyi reddedince Castro bu rafinerileri devletleştirdi. Bu gelişme ABD ile Küba’nın arasını daha da açmıştı. Devrimden sonra ABD’ye kaçan ve John F. Kennedy yönetiminden silah ve mali destek sağlayan Kübalıların Nisan 1961’de giriştiği Domuzlar Körfezi Çıkarması başarısızlıkla sonuçlandı. Artık Küba ile ilgili ne bulursak okuyor, okudukça Fidel’e ve Che’ye olan hayranlığımız artıyordu. 1961’de Küba Sosyalist Halk Partisi ile birleşme sonucu ortaya çıkan ve 1965 yılında Küba Komünist Partisi adını alacak olan Birleşmiş Sosyalist Devrim Partisi’nin genel sekreterliğini üstlenen Fidel, ülke içinde çok yönlü ve kapsamlı politikalar uygulamaya başladı. Okuma yazma seferberliği sonunda okuryazarlık oranı yüzde 90’ın üzerine çıktı. Yeni okullar açılarak eğitim olanakları yaygınlaştırıldı. Zenginlik kaynaklarının, ulusal gelirin ve sağlık hizmetlerinin dağılımında köklü de ğişiklikler gerçekleştirildi. İşsizlik büyük ölçüde ortadan kaldırılırken herkese çalışma yükümlülüğü getirildi. Küba’da 1959’dan sonra ilk kez yerel seçimlerin yapıldığı ve devlet yapısında yeni düzenlemelerin geliştirildiği 1976’da Devlet Konseyi ve Bakanlar Kurulu başkanlığını üstlenen Fidel, güçlü ve merkezi bürokrasiye dayanarak toplumsal ve ekonomik yaşamdaki yönlendirici rolünü sürdürdü. Ne var ki ABD ambargosu ve ürettiği şeker kamışının en büyük alıcısı olan SSCB’nin 1989 yılında dağılması üzerine uzun süre ekonomik zorluklarla karşılaştı. Her şeye rağmen Küba, tüm Amerika okur yazar düzeyi en yüksek olan ülkedir. İlkokuldan üniversiteye eğitim parasızdır. Devlet, her üniversite mezununa iş sağlamakla yükümlüdür. Ulaşım ve kültür hizmetleri neredeyse parasızdır. Küba sağlık sistemi her açıdan mükemmeldir. Tıp dalında ulaştığı yüksek düzey başta ABD yurttaşları olmak üzere her yıl yüzbinlerce sağlık turistini ülkeye çekmektedir. Turizm sektörü giderek büyümektedir. Küba, tercihi kapitalizm olan birçok Latin Amerika ülkesinden daha ileri bir konumdadır. Bu gelişmelerde en büyük payı olan ise 31 Temmuz 2006’da sağlık sorunları nedeniyle tüm devlet görevlerini kardeşi Raul Castro’ya bırakan Fidel Castro’dur. O, kişiliğiyle, düşünceleriyle ve başardıklarıyla gelecekte de dünya devrimcilerine ışık tutacaktır. ÖZÜR: Geçen haftaki “Teşekkür” başlıklı yazımda Kitap Fuarı’nda Cumhuriyet Kitapları standında gazetemizle dayanışmada bulunan dostlarımızı sayarken teknik bir nedenden ötürü Bayrı Nazmi, Ayşe Sarısayın, Tülin Dursun, Sevim Korkmazdinç, Yüksel Pazarkaya, Ömer Özgeç, Turan Feyzioğlu, Sevim Gökyıldız dostlarımızın adları atlanmış. Kendilerinden ve siz değerli okurlarımdan özür dilerim. Trump vaatlerinin sınırıOlaylar ve GOrUSler EDİTÖR:NAZANÖZCAN [email protected] Sema Kalaycıoğlu, Prof. Dr. İşte size en klasik ve basit “özel çıkar ve kamu çıkarı” çatışması sorusu! Yani özel birey olarak Trump ve özel şirketleri için iyi olan her şey, ABD için iyi olamaz. Şimdi ABD’nin seçilmiş başkanı, bunu henüz anlamadıysa, kendisine anlatılacaktır. O artık Amerika’nın âli menfaatlarını gözetmekle yükümlü. Bu, umuru devletin en önemli koşuludur. Hele bir işadamı başkan olursa. Artık kendi çıkarı rafa kalkmak zorunda. O halde... ‘Özel’ Trump’a veda zamanı Donald Trump bundan sonra Trump iş imparatorluğunun vârisi ve sahibi değil, tüm ABD ve ABD menfaatlerinin temsilcisi ve koruyucusu Trump olmak zorunda. Aksi düşünülemez. Eğer Trump buna aykırı davranır, örneğin yakın ve yandaşlarına ihale verme girişiminde bulunur, şirketlerine özel ayrıcalık talep eder, genel olarak ve özellikle sınırlar ötesinde Amerika’nın ali menfaatları ile çatışan iş girişimlerine geçit verirse, işte o zaman o dev ülkede “dengedenetim mekanizması” nasıl çalışacak görürüz. Donald Trump artık tüm Amerika’nın başkanıdır. Ayırmadan kayırmadan işin gereğini yerine getirmek zorundadır. Trump’ın seçilmesine ilişkin yorum yapan bir Demokrat Parti mensubu, “Kabul edelim ki kaybettik. Trump artık meşru başkanımızdır. Bu nedenle kartopu gibi büyüyen sokak eylemlerini kabul etmiyorum. Şimdi Trump’a itiraz etmenin anlamı yoktur. Yan basmayı sürdürür, ayrımcı, bölücü davranır, ektiği nefret tohum ve fidanlarını sulamaya devam ederse, bir de iktidarını kendi çıkarına yontarsa buna tepki gösterelim” dedi. Donald Trump, Las Vegas’ta kumarhane veya inşaat şantiyesi değil, Ocak 2017’den itibaren bir dünya devi ülkeyi yönetecek. Umuru devlet başka, onun sorumlulukları da Donald Trump, başkan seçilir seçilmez en çok tartışılan isim oldu. Vaatlerin uygulanabilirliği Seçim meydanlarında verilen sözlerin çoğu ya unutulur veya çoğu zaman yerine getirilemez. Bir kere dört yıl bile köklü değişiklikler bu iş için az gelir. Bürokrasi, özellikle ABD’de ülkenin belkemiğidir ve öyle hemen değiştirilemez. Ama en önemlisi yapılan reformlar, mutlaka birilerine zarar vereceği için 2018’den itibaren başlayacak yeni seçimleri riske etme tehlikesi taşıyacaktır. Yine de Trump’ın planladıklarına bir bakalım ve uygulanabilirliğini tartalım. 1. Trump gelecek 10 yılda, 3 trilyon doları bulacak vergi indirimleri planlıyor. Ayrıntısını göreceğiz. Ama önce kendi de vergi ödeyecek ki indirimden söz etsin. Oranlarla ve dilimlerle oynayacak. Ülkeye vergi geliri kaybettirecek ve bütçe açıklarını büyütecek. IRS yani ABD gelir idaresi, güçlü bir bürokrasi, bakalım bu işin içinden nasıl çıkacak? 2.Yüzde 35 olan kurumlar vergisini yüzde 15’e indirmeyi öneren Trump, ve raset vergisinin tamamen kaldırılması ve çocuk bakımı için verilen vergi kredilerinin vergilendirilmesini istiyor. Zengini daha zengin, fakiri daha fakir yaparsa ABD daha mı müreffeh olacak? 3. Buna mukabil Çin ve Meksika’ya bu ülkelerden yapılan ithalat üzerinden yüzde 35 ve yüzde 45 gümrük vergisi uygulayacakmış. Haydi NAFTA’yı tek taraflı ilga etti diyelim WTO’nun (DTÖ) kurallarını mı çiğneyecek ABD? Vaktiyle kendi dikte ettiği kurallarla donanmış “serbest ticaret” düzenini bir kalemde nasıl çizecek? Haydi çizdi diyelim dış ticarette ve dış ilişkilerde mütekabiliyeti misil diye bir şey vardır (reciprocity). Ya ABD’nin ticaret ortakları da ABD’ye karşı bunu yaparsa ne olacak? 4. Regülasyonları azaltacakmış. Ya korumacı veya selektif korumacı olacak bir ülke veya liberal, daha doğrusu selektif liberal. Her ikisi de çok iyi regülasyon gerektirir. 5. Haydi FED Başkanı Janet Yellen’in görevden alarak bir geleneği yıksın da göreyim onu. Acaba 12 FED şubesinin başkan ve kurulları keyfi atama ve görevden almaları içlerine sinderecek kadar sığ bir vizyona mı sahipler? Bu kurulları oluşturan özel bankalar ne tepki verecek? 6. ABD ekonomisi son 4 yılda tam olmasa bile büyük ölçüde krizden çıktı. İstihdam oranları olumlu. Ama fiyat artışları hâlâ istenen oranda değil. ABD’de deflasyon riski hâlâ var. Düşen petrol fiyatları da yaraya tuz basıyor. Ani faiz yükseltmeleri ile durgunluğu tetikleme riskini nasıl alır ve bu vebali nasıl sırtında taşıyabilir? 7. TransPasifik Ortaklığı (TPP) görüşmelerini durduracak. Avrupa Birliği ile müzakere edilen Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması’nı da sonlandıracak. İşte bu bence yapılabilir. Zaten TPP’nin ucu bucağı yok. Çin olmadan bir TPP, 12 havarili bir yürüyüşe geçebilemez. Atlantik ise Brexit ile zaten havada. Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması’nı (NAFTA) Meksika’ya karşı haydi rafa kaldırsın. Ama bu anlaşmayı Kanada ile yeniden müzakere etmek zorunda kalacağını bilmeli. Ayrıca unutulmasın bu anlaşma 1994 yılından beri yürürlükte. Ancak hepsinden öte.... İhtiyat, temkin ve kestirim Siyaset, mümkün olanın sanatı. Ama bu sanatı icra edecek olan seçilmiş bir başkanın kendi kişisel çıkarlarından ari bir kimlik benimsemesi her şeyden önemli. Las Vegas’ta kumarhane veya inşaat şantiyesi değil, Ocak 2017’den itibaren bir dünya devi ülkeyi yönetecek Trump. Umuru devlet başka, onun sorumlulukları da. O çok kınadığı Meksika gibi üç kere iflas masasına giden bir ABD, dünya için de iyi olmayacaktır. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI Duruşmada [email protected] Jet Fadıl’a tepki [email protected] Bayrampaşa’daki “Caprice Gold” ve “Caprice Gold Maldivler” projelerini bitiremeyen ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yazdığı mektupla yardım isteyen kamuoyunda Jet Fadıl olarak bilinen Fadıl Akgündüz’ün 349 kişiyi dolandırdığına ilişkin davada mağdurlar Akgündüz’e tepki gösterdi. Müştekiler jandarmalar eşliğinde duruşma salonuna giren Fadıl Akgündüz’e “Allah belanı versin”, “Yazıklar olsun”, “Utanmadan geliyorsun” diye bağırdı. İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya, “nitelikli dolandırıcılık” suçundan ayrı ayrı 698 yıldan 2 bin 443 yıla kadar hapis cezası talep edilen tutuklu sanıklar Fadıl Akgündüz ve yeğeni Mehmet Salih Obut katıldı. Tutuksuz yargılanan Akgündüz’ün kız kardeşi Avniye Obut ve eniştesi İbrahim Obut ise duruşmaya gelmedi. Duruşmada, yaklaşık 60 davacı ile tarafların avukatları hazır bulundu. Duruşmaya katılan şikâyetçiler, halen kendilerine mesaj göndererek devre mülk satışı yapmak istediklerini söylediler. Evlerini ve birikimlerini satarak yüksek kira geliri vaadiyle devre mülk aldıklarını belirten şikâyetçiler, birkaç ay kira aldıktan sonra ödeme yapılmadığını ve dolandırıldıklarını anlattılar. Davacılar, sanıklardan şikâyetçi olarak cezalandırılmasını istedi. Tutuklu sanıklar Akgündüz ve Salih Obut’un tahliye taleplerini reddeden heyet, Bayrampaşa’daki Caprice Gold’da yapılan keşfin bilirkişi raporunun beklenmesine karar vererek duruşmayı erteledi. l İSTANBUL/Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle