17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 21 Kasım 2016 EDİTÖR: ALPER İZBUL ‘Biz bu tuzağaCPAHURPYTLAİLİDRİLEDERIRİİ düşmeyeceğiz’ CHP lideri Kılıçdaroğlu Trabzon’da partisinin il başkanlarına uyarılar yaptı. Kılıçdaroğlu, ‘Bahçeli MHP ile kavga etmemizi istiyor. Buna gerek yok’ dedi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Trabzon’da il başkanla rına uyarılarda bulunduğu öğre nildi. MHP’yi hedef almaya ge rek olmadığını söyleyen Kılıçda roğlu, “Bir kavgaya, karşıtlığa ge rek yok. Bahçeli bi zim MHP ile kav ga etmemizi istiyor, tabanını kilitlemek için. Bu tuzağa düş meyeceğiz” dedi. İKLİM ÖNGEL Bahçeli’nin AKP’nin önerdiği sisteme “evet” diyeceği ko nusunda kaygıları olduğunu söy leyen Kılıçdaroğlu, “Erdoğan’a gü venmiyorum, amacı farklı. Onun Türkiye’nin bekasına inandığını da sanmıyorum, tek derdi var, kol tuk” diye konuştu. CHP lideri Kılıçdaroğlu Trabzon’da gerçekleştirdiği il baş kanları toplantısında, CHP’li baş kanlar ile basına kapalı görüştü. Edinilen bilgiye göre Kılıçdaroğlu il başkanlarına şunları söyledi: MHP’yi hedef almayın: MHP’yi hedef almamıza gerek yok. Bir kavgaya, karşıtlığa gerek yok. Bahçeli bizim MHP ile kav ga etmemizi istiyor, tabanını ki litlemek için. Bu tuzağa düşmeye ceğiz. Benim gördüğümü Bahçe li de görüyordur. Ülkenin bekasını ben düşünüyorsam Bahçeli de dü Tekin Bingöl CHP sokağa çıktı CHP Merkez Yönetim Kurulu’nun (MYK) al dığı kararla, bir MYK üyesi ile parti meclisi (PM) ve milletvekillerinden oluşan heyetlerin ülke genelinde halka buluşması çalışmaları başladı. CHP Genel Başkan yardımcısı Tekin Bingöl ile birlikte 7 kişilik heyet, ilk olarak Malatya’da, il, ilçe, belde ve köylerde halkla bir araya geldi, sorunlarını tespit etti. Anayasa düzenlemesinden başkanlık sistemine kadar her konuda konuşulduğunu söyleyen Bingöl, “Vatandaş en sık ‘Türkiye’nin hali ne olacak, ülke nereye gidiyor’ sorusunu soruyor. En çok da terör ve ekonomik gidişattan kaygı duyuyor” diye konuştu. şünmelidir. Başkanlığa karşıyız, bu kadar. Bahçeli ‘evet’ demeyebilir: Başkanlığa neden karşı olduğumuzu açıklamalıyız. Ayrıntıya giremiyoruz çünkü ortada metin yok. Metin çıktıktan sonra elbette söyleyeceğiz. Hâlâ Bahçeli’nin, onların önerdiği sisteme ‘evet’ diyeceği konusunda kaygılarım var. ‘Evet’ demeyebilir. Erdoğan’a güvenmiyorum, amacı farklı. Onun Türkiye’nin bekasına inandığını da sanmıyorum, tek derdi var, koltuk. PM bildirisinde HDP sözcüğü yok: Kürtleri CHP’ye kazandırmalıyız. Doğu, Güneydoğu’da parti olarak güzel işler yaptık. Sur’da göç eden vatandaşlara 4 ay sürey le yardım gönderdik, milletvekillerimiz gitti. HDP ile bizi yan yana göstermek için özel bir çaba var. Tutuklu milletvekilleri ile ilgili HDP sözcüğünü kullanmadım, PM Bildirisinde de yok. İzmir’de, ‘seçimle gelen seçimle gider’ dedim. Seçimle gelen darbeyle gider mi deseydim. Bununla ilgili Anayasa Mahkemesi’nin kararı var, o karara dayanarak söylüyoruz. ‘Devlet biziz’ demeyin: ‘Devlet biziz’ lafını kullanmayın. Biz darbe döneminde en büyük sıkıntıyı çeken partiyiz. Niye ben devleti koruyacağım, ben halkı korurum. Devlet baskıcı olduğu sürece devlete karşı dururuz. Devlet tanımımızı da değiştirmemiz lazım. Baskıcı olup da batmayan hiçbir devlet yoktur ama özgürlüğü bayrak yapan her devlet büyümüştür. Kurtuluş için 4 aşama: Türkiye’nin kurtuluşu ile ilgili dört aşamalı bir stratejimiz var. Güçlü bir hukuk devleti. Hukuk devleti olmadan yani demokrasi olmadan bir ülkenin büyüme ve gelişme şansı kocaman bir sıfırdır. İkinci ayağı üreten Türkiye. Çünkü üreten Türkiye güçlü bir Türkiyedir, saygınlığı olan bir ülkedir. Üçüncü ayağı güçlü bir sosyal devlet. Aç ve açıkta kimse kalmayacak, herkesin işi ve aşı olacak. Dördüncü ayak, sürdürülebilirlik. Bunun temeli kendisini yenileyen eğitim sistemi. Her şehit için kitap: Bulunduğunuz ilde şehit ailelerine ulaşacaksınız, şehidin çocukluk fotoğrafları, aile fotoğrafları, askerlik fotoğraflarını alacaksınız ve bize göndereceksiniz. Her bir şehidimiz için özel kitap hazırlayacağız, o kitabı aileye vereceksiniz ve gururla saklayacaksınız. CHP uygar dünyanın umudu: CHP şu anda sadece Türkiye’nin değil, Türkiye’de demokrasinin gelişmesi açısından bütün uygar dünyanın umudu. 15 Temmuz’dan bugüne 140 devletle görüştük. AB’den gelirler, bizimle görüşmeden kimse gitmez, mutlaka bize ‘CHP ne düşünüyor’ diye sorarlar. l ANKARA TÜRGEV’de yeni skandal Fatih Belediyesi TÜRGEV’e tahsis ettiği yurttaki kontenjan hakkını kullanmamış! AKP’li Fatih Belediyesi, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan ile kızı Esra Albayrak’ın yönetimin de olduğu TÜRGEV’e kıyak üs tüne kıyak geçmiş. Fatih Beledi yesi, 25 yıllığına bedelsiz olarak TÜRGEV’e verdiği öğrenci yur du için kendisine ayrılan yüzde 20’lik öğrenci kontenjanını bi le kullanmamış. Fatih Belediye Başkanı Musta fa Demir, kon tenjanın kulla AKüyçküuktkaya nılmama nedenini ‘Başvuru olmaması’ diye açıkladı. AKP’li Fatih Belediyesi Beledi ye Başkanı Mustafa Demir hak kında “kamu zararına sebebi yet verme” suçlamasıyla yapı lan suç duyurusu “kontenjan skandalı”nı ortaya çıkardı. Yaşa nanlar özetle şöyle ortaya çıktı: l Bakanlık kararında yer alan iddia: CHP’li Meclis Üye si Fazıl Uğur Soylu, Demir hak kında suç duyurusunda bulun du. Bu iddialardan biri İçişleri Bakanlığı’nın “işleme konulma ma” kararında şöyle yer aldı: “Si livrikapı Kız Öğrenci Yurdu’nun 5393 sayılı yasanın izin verme mesine rağmen öğrenci yurdu yapılarak bedelsiz 25 yıllığına verildiği ve TÜRGEV ile belediye ye ait yurdun tahsisi konusunda yapılan protokolün şikâyetçi ta rafından defalarca istenildiği hal de şikâyetçiye verilmediği, pro tokolde geçen yüzde 20 öğrenci nin belediye yönetimi tarafından belirleneceği hükmüne isnaden yurda gönderilecek öğrencilerin ne şekilde ve kimler tarafından belirlendiğinin bilinmediği...” l ‘Bilerek işletilmedi, Danıştay’a taşındı’: Bakanlığın soruşturma izni vermemesi üze rine Soylu iddiasını Danıştay’a taşıdı. Soylu’nun dava dilekçe sinde 3 yıllık kamu zararı şöyle hesaplandı: “114 oda 342 yatak mevcudunun 70 adedi Fatih Be lediyesi kontenjanında olmalıdır. Bu da 3 yılda 2 milyon 520 bin TL’ yapmaktadır.” l İSTANBUL Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, temaslarda bulunmak üzere gittiği Semerkant’ta Özbekistan’ın birinci Cumhurbaşkanı İslam Kerimov’un mezarını ziyaret etmişti. ‘1725 Aralık’ı anlayamadılar’ Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘1725 Aralık sürecinde bu alçaklara toz kondurmayan arkadaşlarımız da vardı. Onlar bizi anlasaydı 15 Temmuz belki olmazdı’ dedi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, FETÖ ile mücadele konusunda “1725 Aralık sürecinde tüm arkadaşlarımız bizi tam anlamış olsaydılar 15 Temmuz belki olmayabilirdi. Fakat anlayamadılar” eleştirisinde bulundu. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin de “AKP içinde 47’si eski 89 milletvekilinin FETÖ’cü olduğu konuşuluyor. Herkese dokunuluyor ama bir tek siyasi ayağa dokunulmuyor” dediği öne sürülmüştü. Pakistan ve Özbekistan gezisini tamamlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Semerkant’tan dönüşte, uçakta bir grup gazetecinin sorularını yanıtladı. 15 Temmuz kanlı darbe girişimi ve FETÖ ile mücadele konusuna değinen Erdoğan, şunları söyledi: “1725 Aralık sürecinde tüm arkadaşlarımız bizi tam anlamış olsaydılar 15 Temmuz belki olmayabilirdi. Fakat anlayamadılar. Anlayamadıkları gibi bu alçaklara o dönemde toz kondurmayan; onların böyle kötü niyetlerinin ol Bahçeli’nin iddiası MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin MHP’li belediye başkanlarıyla yaptığı toplantıda, 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin olarak şu değerlendirmeyi yaptığı iddia edildi: “Her darbenin bir siyasi konseyi vardır. Bu darbenin de konseyi ortaya çıkmalıdır. AKP içinde 47’si eski 89 milletvekilinin FETÖ’cü olduğu konuşuluyor. Herkese dokunuluyor ama bir tek siyasi ayağa dokunulmuyor. Ama ona da sıra gelecek. FETÖ’nün siyasi ayağının ortaya çıkarılmasıyla beraber hangi politikacıların işin içinde olduğunu göreceğiz.” madığından bahseden arkadaşlarımız da vardı. Halbuki ben başbakanlığımın ilk dönemlerinden itibaren dershaneler meselesine olumsuz yaklaşan birisiyim. Maalesef Nabi Avcı’nın Milli Eğitim Bakanlığı dönemine kadar bunu gerçekleştiremedik. Nabi Bey’le birlikte olan süreçte, ‘Artık bu işi halletmemiz lazım’ dedik. Tepkilere rağmen dershane meselesini halletmeyi hamdolsun başardık.” Erdoğan, AB ile bitme noktasına gelen müzakere sürecine ilişkin olarak şunları söyledi: “Türkiye bir defa kendini rahat hissetmeli. ‘Benim için varsa, yoksa Avrupa Birliği’ dememeli. Yani, bazıları eleştiriyor olabilir ama, ben de kendi kanatimi söylüyorum. Mesela, ‘Şanghay 5’lisi içerisinde Türkiye niye olmasın?’ diyorum. Bunu sayın Putin’e olsun, Nazarbayev’e olsun, şu anda Şanghay 5’lisinin içerisinde olanlara da söyledim. AB, Türkiye için hiçbir zaman hayırlı rüya görmedi. Pek görmeye de niyetleri yok.” Erdoğan, anayasa değişikliğine ilişkin ise “Bütün mesele parlamentodan 367’nin çıkması... Olmazsa tabii 330 önemli. Millet en sonunda yapacağını bu referandumla beraber hemen yapıp işi bitirmiş olur” dedi. haber 5 Yine iş cinayeti: Mazlumlar ve caniler Şimdi de Siirt’te, yine bir maden işletmesi, yine “kaza değil, cinayet”. Hep söylüyoruz, iş cinayeti bunlar. Ama hep söyleyelim, canını kaybeden bir kişi de olsa, tekrar kahırlanalım, tekrar lanetleyelim, en önemlisi tekrar kurcalayalım. Ve lütfen çok ağızdan söyleyelim, tek tük değil, dert eden hepimiz yazalım, hepimiz dert edelim. Yok, bu mesele sadece İslamcı iktidarın ‘“İşin fıtratında var” diye geçiştirdiği bir mesele değil, her devirde geçiştirilen bir mesele, çünkü işin ucu dolambaçlı ve karanlık. O işin ucu hep kodamanların düzenine, kâr sapkınlığına, para tapınmasına çıkıyor. Ama sözü geçmişken, şu ‘fıtrat’ meselesine de değinmeden geçmeyelim. “Telaffuz edildiği zaman akan sular durur, çünkü konu itikat meselesine döner” diye yutturulabilecek bir şey değil ‘fıtrat’. Öncelikle, işin fıtratı olmaz, yaratılanların fıtratı olur; ‘iş’ yaratılmış değil, yaratılanların yani insanların kurguladığı, yapıp ettikleri bir şeydir. İşi kurgulayan, yani işyerinin sahibinin, iş koşullarını daha fazla ‘kâr’ veya önce insan canı, güvenliği olarak düzenlemesi gibi bir ‘seçim’i ve dolayısı ile ‘mesuliyet’i vardır. Şüphesiz, insanlar iyi ile kötü arasında seçim yapmakla mükelleftir. Bu bir değerler meselesidir, en çok da Müslümanlık taslayanların meselesi olması beklenir. “Kaza ve kader inancı” mı? Yok, o da bahane olamaz, zira yapıp ettiklerimiz dolayısı ile kötü bir şeye ‘vesile’ olmaktan kaçmakla mesulüz. Eceli gelenin, daha çok para peşinde olan patronların sahibi olduğu mezar gibi bir işyerinde başına bir iş gelmesi başka, ayağı takılıp düşüp ölmesi başka. İşçiler, daha ölmeden kazdığınız mezarlarda çalışıyorsa, başına geleceklere siz ‘vesile’ oluyorsunuz, vebali sizin üzerinize demektir. Sadece sizin değil, sizi denetlemeyen, sizi cezalandırmayan, yani sizi yönetenlerin üzerinedir, tam da bu nedenle iktidar korkunç bir vebal altına girmektir. Halife Ömer bu nedenle, “Bir aileden bir kurban yeter” demişti. Fıtrat, kaza, kader demek sizi kurtarmaz, din kültürü, bilgisi olmayanlara yutturun bunları, bu işin itikadi tarafı sizi kurtarmak bir yana, bin kat daha sorumluluk altına sokar. Gelelim, işin ‘adi’ boyutuna, yani bu cinayetlerin nasıl işlendiği, silsilenin ne olduğu meselesine. İslamcı iktidara laf eden, ama ötesini kurcalamayan tuzu kurular, siz de hiç masum değilsiniz. Suçu, taşeron firmalara, üç beş kuruş maaş peşinde işçilerin başına diktiği birtakım garibanlara yükleyip, kimse işin içinden sıyrılmaya çalışmasın. Özelleştirilen iş alanları ne koşullarda iş yapıyor, hiç merak ediyor musunuz? İşi taşeron firmaya yıkmak da meselenin üstünü kapatmanın en güzel biçimi. Enerji kaynakları özelleştiriliyor, imtiyaz sahibi, sahada işi taşerona devrediyor, kazanacağı paraya bakıyor. Taşeron firma dediğiniz de kendi kârını artırmak için sineğin yağını çıkarma peşinde bir alt seviyeki zorba, işçinin tepesine biniyor. Onun da yaptığı, gariban emekçinin başına, birkaç başka gariban, üç kuruş maaş uğruna en alt seviyedeki zorbalığa talim edenler, ‘risk var’ diyen işini kaybedeceği için ses etmiyor, işçinin zaten ses etme şansı yok. Üç yüz cana mal olan Soma cinayetinden sonra, madenler kapanmasın diye yalvarmaları ondandı. “Madenleri denetleyip kapatınca da işçi mağdur oluyor” bahanesi oldular ister istemez. O devrin Çalışma Bakanı, yine bakan, başka bir işe bakıyor, nedense pek heyheyli ki, ağzını ‘ulan’ ile açıyor. İşin tuhafı, bu silsilenin başında olanlar, büyük iş çevreleri, enerji ihalesi alacağız diye iktidar pervanesi kesilenler, ‘kibar muhitler’in itibarlı insanları. Bu cinayetler itibarlarını asla sarsmıyor, dahası dost toplantılarında fısıltı ile ‘İslamcı iktidardan illallah’ diyerek itibar bile kazanıyorlar. “Birader, senin servetinin artması için daha kaç gariban can verecek?” diyen yok, “Zarif” davetlerinin mezesi aç insanların sofralarından çaldıklarınız, güzel evinin temeli mezar, değer mi tüm zenginlikler bunca bedele?” diyen yok. Siirt’te, her gün canlı canlı mezara giren ve nihayet üzerine tonlarca taş toprak çökenlerin, birer birer cenazelerine ulaşılıyormuş. Bakın o da bir teselli, zamanında cenazesine bile ulaşılamayanlar, yıllarca cenazeye bile razı olan yakınlarının savuşturulduğu da olmuştu. BAŞBAKAN’DAN İLGİNÇ ÖRNEK ‘Türkiye Belediyesi!’ Başbakan Binali Yıldırım, başkanlık sistemi eleştirilerine “İstanbul Belediyesi” örneğiyle yanıt verdi. AKP Tuzla İlçe Başkanlığı Konferans Salonu’nda kendisini bekleyen Tuzlalılara seslenen Yıldırım, anayasa ve başkanlık sistemi tartışmalarına değinerek Kılıçdaroğlu’na şöyle yanıt verdi: “Sayın Kılıçdaroğlu, rejim tartışması 1923’te bitti. Türkiye ‘Cumhuriyet’ dedi, rejimini seçti. Şunu bir anla artık. Değişen sadece hükümet sistemi. Hükümet sistemi de ay nen belediye başkanlığı gibi. İşi büyütmeye lüzum yok. 80 senedir Türkiye’de belediyeler seçiliyor. Türkiye bölündü mü? İstanbul’un Büyükşehir Belediyesi var, meclisi de var. Belediye başkanı seçiliyor. Aynı gün meclisi de seçiliyor. Şimdi de aynısı olacak. Hem meclis seçilecek hem cumhurbaşkanı seçilecek. Aynı gün seçilecek. Aynı sürede görev yapacaklar. Başkanlık mutlak tek başına iktidar demek. Güçlü siyasi irade demek. Başkanlıkta koalisyon yok.” l İSTANBUL/ Cumhuriyet DARBE KOMİSYONU’NDA TARTIŞMA AKP’nin rapor acelesi TBMM “15 Temmuz FETÖ Darbesini Araştırma Komisyonu”, dinlenmek için çağrılan MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, Genelkurmay eski başkanları Orgeneral Necdet Özel, Orgeneral Yaşar Büyükanıt ve tutuklu darbecileri dinlemeden 3 aylık çalışma süresinin yarısında rapor yazma aşamasına geçti. Muhalefet vekilleri ise AKP’li Komisyon Başkanı Reşat Petek’e tepki gösterdi. MHP’li Komisyon Üyesi Mehmet Erdoğan, Petek’e komisyonun çalışma süresince tek taraflı dinlemeler yapıldığını belirterek, “Biz daha bu temel dinle meleri yapmadan rapor yazmaya geçiyoruz. Kendi samimiyetimizi kamuoyuna nasıl anlatacağız” dedi. CHP milletvekili Aytun Çıray’ın “Peki, bunları sizin komisyon üyelerine bildirmemeniz mi gerekiyor?” tepkisi üzerine ise Petek, taslağın komisyon başkanlığı için yazıldığını belirterek, “Tüzüğün bize tanıdığı 3 aylık süre içinde bir şablon ortaya çıkarmazsak, uzmanların hangi alanda hangi görevleri paylaştırarak çalışacağını belirlemezsek son on gün içinde, on beş gün içinde... Bunları Komisyon Başkanlık Divanı yapar” yanıtını verdi. l ANKARA/ Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle