23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 16 Ekim 2016 6 Memlekette işlerin iyi gitmediğini herkes biliyor. Dolar 3 TL’yi geçti. İşsizlik resmi verilere göre, ki gerçeğin öyle olmadığını hepimiz biliyoruz, yüzde 10’larda. Gençlerde işsizlik de yine resmi rakamların iki katıdır. Her zaman yalan IMF raporları bile ne dünyada ne Türkiye’de durumun parlak olduğunu söyleyebiliyor. Bölgedeki hep burnumuzu soktuğumuz karmaşanın ortasında, çıkmazlar içinde bir ülkeyiz. Eski ortağının değerli bir armağanı olan kanlı darbenin korkusunu ve sevincini yaşayan iktidar partisi durumu, başka hiçbir şeyi dikkate almadan değerlendirme yolundadır. HHH Pek kolay olduğu sanılan “devleti yeniden kurma” iddiasına açık ya da ürkek destekler onu çok sevindiriyor. Başkanlık meselesi bu sevinç kaynaklarından biridir. Gerçekte o yalnızca atılan adımların “taçlandırılması”, işin “bitirilmesi” olacaktır. Kalıcı, uzun erimde sonuç vermesinin kesin olduğu varsayılan adımlar ise eğitim alanında gerçekleşiyor. Okulların imam hatipleşti tisi ekonomideki tehli keli gidişe aldırmıyor; tarihin hep yazdığı, gi dişatla bağlantısına dikkat çektiği gibi sa vurganlıktan, şatafat tan geri kalmıyor. HHH Böyle zamanlarda Paris Düştü mü? baskının, tahakkümün her türden sembolü üstünüze yürür. İtiraz larınızı, baskılara karşı rilmesi, anaokul yaşlarından başlayarak çocukların cemaatlere teslim edilme kapısının ardına kadar açılmış olması bu kapsamdadır. HHH İktidar, darbe girişiminin yarattığı travmadan yararlanarak, ne kadar muhalif varsa hepsini temizleme niyeti, çabasıyla demokratik hakların son kırıntılarını da süpürmek üzeredir. İtiraz eden ya da etmesi muhtemel kişiler, kurumlar ağır tehdit altındadır. Yürümek yasak, toplanmak yasak, aşure dağıtmak bile yasak. OHAL’in kolu uzun, KHK’lere “meşruiyet” desteği Anayasa Mahkemesi’nden. İktidar par çıkışlarınızı hep başka zamanlardan, tarihin içinden, azıcık oynayarak, uygun hale getirmeye özen göstererek, zorlayarak çekip çıkardığınız, anakronik olmasına aldırmadığınız, “libero” dünyanızda hep haklı olduğunuza inanmanızı sağlayacak iddialarla süslersiniz. İşe yaramayacaktır. Bir adım ötesi “yapacak pek bir şey kalmadı, işte yalnızca itirazımızı kaydediyoruz” teslimiyetidir. Peki, Paris düştü mü yani? HHH Hayır, yine Papaz Niemöller yakınmasına ya da Samuel Beckett’in “Hep denedin, hep ye nildin, olsun, gene dene, gene yenil, daha iyi yenil” diye tersten umut aşılayan sözlerine sığınacak değilim. “Tamam sıfırdan başlıyoruz” diyen arkadaşların dediği noktada olduğumuzu da sanmıyorum. Gerçek şu ki; bizim kendimizi en dipte hissettiğimiz nokta her koşulda iktidarda olanların en yenilmez olduğu nokta değildir. Genellikle ikisi arasındaki ilişkinin diyalektiği, zamana yayılmış olsa bile, bize de bağlı olarak hızlı bir altüst oluşa işaret ediyor olabilir. HHH Şu günlerde iktidarın da liberal muhalefetin bir kesiminin de karalamadan geçemediği Mustafa Kemal’in çok önemli bir sözünü yineleyip duruyorum. “Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır ve o satıh bütün vatandır.” Biliyorum içeride de dışarıda da kötüye gidiyor işler. Neredeyse işitme mesafesinden top sesleri geliyor. Yükselen dumanlar besbelli bölgesel ve kim bilir belki daha büyük bir hesaplaşmanın işaretidir. Ama yine de... Paris daha düşmedi... ‘Savunma zorda’ İstanbul Barosu’nun tek kadın başkan adayı Several Ballıkaya Çelik, avukatlığın en zor döneminden geçtiğini belirterek ‘Savunma hakkı ortadan kaldırılmış durumda’ dedi İstanbul Barosu’nun yeni yönetimi 23 Ekim Pazar günü belirlenecek. Seçimlere katılan tek 140 YILDA HİÇ KADIN BAŞKAN OLMADI kadın aday, 26 yıllık avukat Several Ballıkaya Çelik. Ballıkaya, n Sizi tanıyabilir miyiz? araçların da olması gerekiyor. Dolayısıyla avukat 1990’larda, DGM’de başladım avukatlığa. Gözal lığı böyle yapmak zorunda kaldık. Toplumsal mü Türkiye’nin, avukatlık yapmanın tında kaybedilen müvekkillerim oldu. İdam ce cadelenin de parçası olduk. 90’lı yılları şu günler en zor olduğu döne zası verilen dosyalarım oldu. Geldiğimiz nokta o de yaşıyoruz. Cezaevinde, emniyette çok büyük mi yaşadığını söylü yor. “Avukatın itiba rı adliyelerde sıfır landı. Arkadaşımız Günay Dağ’ın, gar HİLAL diyanlarca dövül KÖSE mesi geldiğimiz son nokta” diyor. Özgür lükçü Çağdaş Avu katlar Grubu’nun adayı olan Ballı kadar ağır ki; DGM’de bile bu kadar ağır ihlaller olmuyordu. Öğrenciyken, insan haklarını savunacağım demiştim. Bu düşünceyle devam ettim. İlk başladığınızda, çok şeyi değiştirebileceğinize inanıyorsunuz. Şimdi, maalesef çok karamsar bir tablo gördüğümü söyleyebilirim. Hukuk sisteminin yok edildiği bir durumla karşı karşıyayız. Ne yazık ki etki gücümüz son derece azalmış durumda. Şunu da gör işkence uygulaması var. Barolar suskun. n Kadın başkan baroyu nasıl değiştirecek? Kadınlar İstanbul Barosu’nu hiç yönetmemiş ama yönetim kurulları da çoğunlukla erkek. Aktif görevlerde erkekler var. 36 bin üyesinin 16 bin 500’ü kadın olan bir baronun büyük bir eksikliği. Biz başkancı değil kolektif bir yönetim anlayışına sahibiz. Kurullarda yüzde 50 kadın kotamız var. Yapılacak çok iş var. Baro, staj ve stajyer arayanları bir ilan tahtasında duyuruyor. Bir erkek avukatın ‘genç, prezentabl kadın kaya ile Bakırköy’deki ofisinde bu mek gerekiyor, adalet sadece stajyer’ aradığına dair ilanı var me luştuk. Savunma hakkına vurulan mahkeme salonunda yaptığı sela. Cezaevine girişte ince ara darbeleri masaya yatırdık. nız iyi savunmayla çıkmıyor. Bu ma dayatılıyor, emniyette cin n Avukatların yaşadığı sıkıntılarla başlayalım. Günay Dağ’ın Maltepe Çocuk Cezaevi’nde mü Several Ballıkaya Çelik bir bütünün parçası. Adaletin o salonlardan çıkması için başka siyetçi yaklaşımlar söz konusu. Baro müdahale etmiyor. dürün odasında, gardiyanlarca dövülmesi neyin göstergesi? Günay Dağ’ın gördüğü şiddet, avukatların geldiği son nokta. Adli ‘Demokrasinin dibineyedeavukatınitibarıbirsüredirta mamen sıfırlanmış durumda. Bir avukat, sulh ceza hâkimiyle görüşemez, odasına giremez, dosya içeriği hakkında bilgi alamaz. Avukat kibrit suyu döktüler’larkalemlerdehakaretleremaruz kalıyorlar. 2013’ten bu yana yüz lerce avukata dava açıldı. Cezaevlerinde avukat ve müvekkil görüşmesi dinleniyor, kaydediliyor. Yanla Ankara mitingi yasaklanan KESK’ten, Ankara ve İstanbul’da eylem rında gardiyan duruyor. En vahimi de konuşmaya müdahale söz ko nusu. Mikrofondan gelen ses, ‘Bu konuşmayı yapamazsınız’ diyor. Bu bir facia. Yüzyıllar boyu müca NECATİ SAVAŞ deleyle kazanılmış olan savunma hakkı, ortadan kaldırılmış durum da. Bu durumun sebeplerinden bi ri, İstanbul Barosu’nun tepkisizli ği... Şu anda Çağlayan Adliyesi’ne girmek avukatlar açısından en bü yük stres nedenlerinden biri. Çan tanızı aratmak istemediğinizde, gü venlik görevlisi tarafından sürükle nerek dışarı atılabilirsiniz... n Avukatın böyle bir ayrıcalığa tabi tutulması eleştiriliyor... Bu konuda bir hâkimin ayrıca lığı olmayabilir ama avukatın ay rıcalığı olmak zorunda. Avukatın ‘savunma belgelerini, üzerini arayamazsınız’ derken, avukatın üst İktidar itiraz lendiği görevi koruyorsunuz. Avukat savunmanın hakkını korumak KESK’in yürüyüşü öncesinde yoğun güvenlik önlemleri alındı. istemiyor la yükümlü olduğu için ayrıcalıkla donatılmış vaziyette. Avukatın hakkının korunması, toplumun savunma hakkının korunması demek. Mahkemeler yargıçsız n Mahkemelerin durumu ne? Yargıç olmadığı için duruşmanın boş geçmesi durumunu yaşadınız mı? İstanbul mahkemelerinin büyük bir çoğunluğu hâkimsiz. Öğleden sonra, diğer mahkemelerin hakimleri bulunabilirse, duruşma ertelemek üzere görevlendiriliyorlar. Bir avukat arkadaşımız, ‘Sakarya’dan atama yapıldı, hakim gelecek, duruşma yapacak’ diye saat beşe kadar bekliyor. Hâkim gelmiyor. Kalemden KESK üyeleri üzerleri aranarak Sakarya Meydanı’na girdi. MUSTAFA ÇAKIR KESK üyeleri, “OHAL’in kaldırılması, KHK’lerin geri çekilmesi, ihraç edilen ve açığa alınan kamu emekçilerinin görevlerine iade edilmesi ve iş güvencesini ortadan kaldırmayı hedefleyen düzenlemelerin geri çekilmesi” talepleriyle Ankara’da düzenleyeceği mitingin iptal edilmesini protesto etti. KESK üyeleri dün “OHAL’de, İşimiz, Geleceğimiz İçin Direniyoruz” pankartı açarak, kortej halinde sloganlar atarak, Mithatpaşa Caddesi’nden Sakarya Meydanı’na yürüdü. Yürüyüşe, İs maz, Türk Tabipleri Birliği , ÖDP ve EMEP temsilcileri ile CHP ve HDP milletvekilleri de destek verdi. Sakarya Meydanı’nda 10 Ekim Ankara katliamında yaşamını yitirenlerin fotoğraflarının yer aldığı afiş açıldı. KESK Eş Genel Başkanı Şaziye Köse yaptığı açıklamada, devletin görevinin “ihbar var” diyerek etkinlikleri yasaklamak değil, tehdidi önlemek olduğuna dikkat çekti. Darbelerin çaresinin demokratikleşme olduğunu belirten Köse, “OHAL rejimi demokrasinin, sendikal hakların, kuvvetler ayrılığının köküne kibrit suyu dökmektir. Tam bir keyfi rejim inşasıdır. Buradan herkesi, parla KESK üyeleri Ankara’da yapılacak mitingin Valilik tarafından yasaklanmasını İstanbul’da da protesto etti. Galatasaray Meydanı’nda dün bir araya gelen grup adına açıklama yapan Eğitim Sen 1 No’lu Şube Başkanı Hüseyin Özev 5 Temmuz darbe girişimi sonrasında kamuda başlatılan kapsamlı ihraç ve açığa almaların süreç içinde KESK’e yöneldiğini belirterek “103 bin kamu çalışanı sorgusuz sualsiz suçlu ilan edilmiş ve açığa alınmıştır. Barış talebi ile bildiriye imza atan akademisyenlerin üniversiteleri ile ilişkileri kesilmesi, iktidarın savaş ve baskı politikalarına karşı hiçbir demokratik itirazı istemediğinin kanıtıdır” dedi. KESK İstanbul Şubeler Plartformu Sözcüsü Fadime Kavak da “Ankara Valiliği başta olmak üze duruşmanın ertelendiğini öğre tanbul, İzmir ve VanDiyarbakır mentoyu, siyasi partileri, sendika re İçişleri Bakanlığı’na sesleni niyor. Yargının işleyişi tamamen bitmiş durumda. Sulh ceza mahkemeleri iktidarın en yakın takibi altındaki yerler. Bir sulh ceza mahkemesi bir kentle ilgili bütün hayatı durdurabilecek kadar yetkiye sahip. olmak üzere 3 koldan otobüslerle Ankara’ya gelen KESK temsilcileri de katıldı. “Ne darbe ne OHAL demokrasi derhal” sloganları atan KESK üyelerine, DİSK Genel Başkanı Kani Beko, TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Kora ları uyarıyoruz. Durum son derece ciddidir. Ülkemiz, tarihinde görülmemiş bir keyfiliğe, normsuzluğa, hukuksuzluğa kurban edilemez” dedi. Açıklamanın ardından grup bir süre oturma eylemi yaptı. l ANKARA yorum, vatandaşların güvenliğini sağlamak sizin görevinizdir. Bizim güvenliğimizi siz sağlayacaksınız. Güvenlik gerekçesi ile basın açıklaması yapmamıza engel olamazsınız” dedi. l İSTANBUL / Cumhuriyet haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ ‘Proje’ ve imam hatip okulu dramları, kıyamları Okuluma dokunma: “Bu sene 7. sınıfa başlayan oğlumun okulu ‘İsmail Tarman Ortaokulu’ bir bağışçı tarafından yapıldı, Beşiktaş’ta başarılı bir ortaokul. Bu sene öğrendik ki okulumuz kademeli olarak İmam Hatip’e çevrilecek, bunu duyan veliler ve mahalle sakinleri ilçe ve il Milli Eğitim müdürlüklerine, Kaymakamlık, Valilik, Belediye olmak üzere tüm mercilere başvurduk. Okulumuzun dönüştürülmemesi için ‘Okuluma Dokunma’ sloganı ile kampanya yaptık, dava açtık, velilerimizden 970, toplamda ise 7.000 imza topladık ve okulun önünde düzenli olarak masa kuruyoruz... Veli ve mahalle sakinlerinden oluşan 10 kişilik bir ekip Meclis’teki partileri temmuzda ziyarete gitti. Beşiktaş ilçesinde imam hatip ortaokuluna ihtiyaç yok, ayrıca okul öğrencilerinin büyük çoğunluğu Kağıthane ilçesinde oturuyor ve orada imam hatip ortaokulu var. Kağıthane’deki normal okulların TEOG başarıları düşük ve bu bölgedeki insanlar İsmail Tarman’ı tercih ediyor. Eğitim hakkımız bize sorulmadan, emrivaki ile elimizden alınıyor.” Orhan Üstündağ ‘Ülke bitti çocuğum...’ “İki erkek cocuk annesiyim. İyi bir eğitim vererek çocuklarımızı büyütmeye çalışıyoruz. Büyüğü iyi bir dereceyle bir proje okuluna yerleşti. Günlerdir sıkıntı içindeyim. Devletinize güvenemezseniz, ordunuza güvenemezseniz çocuğunuzu nereye teslim edeceksiniz? Hatta paranız da yoksa, bir özel okula yarı burs yarı paralı kapağı atamazsanız... Ya da ‘ülke bitti çocuğum sen kendini kurtar’ diyemiyorsanız... Çocuklarımız deney tahtası gibi delik deşik olup elimizde mi kalacaklar? Bizi temsil eden CHP de sadece lafta kalan cılız icraatlar içindeyse?” Zeynep Muslu Bir kavram: ‘Proje Okulu veliliği’ “Bir proje okul velisiyim, artık Türkiyemizde böyle bir kavram var. Son zamanlarda veliler sık bir araya geldik ve okul, proje, yasa, yönetmelik vs ile ilgili edindiğimiz bilgileri paylaştık. Son günlerde yeni bir şey öğrendik ki bizim proje okulunda çok iyi şeyler de yapılmış, birkaç öğrenci Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından 1 hafta kadar, AB’den sağlanan fonlarla dışarıya gönderilmiş. Gidenlerden biri de okulun aile birliği başkanının kızıymış. Avrupa’ya gönderilen öğrenciler kimmiş, nasıl seçilmiş, işin içinde kötü amaçlar, cemaatler vs olmasın merakıyla, öğrenci seçimi ile görevlendirildiğini açıklayan müdür yardımcısı hanıma sorulmuş. Öğrenci seçimi kriterlerini sorduklarında ‘Canımın istediği gibi seçerim’ demiş, Ha bu arada okulumuzun öğretmenlerinin yarıdan fazlası gitti gitmesine ama tek seçici müdür yardımcımız hanım koltuğunu büyük başarıyla koruyor.” Nadiye Karlıca çMıküalankpautlaandlaürşen ve “Proje okulları ile ilgili yaşanan mağduriyetleri dile getiriyor ve eğitimin bu ülkenin bir numaralı problemi olduğunu yazıyorsunuz. Öğretmen adaylarının son dönemde yaşadığı birçok haksızlık var. Önce sözleşmeli öğretmenlik denilen bir uygulama getirildi ve kadrolu öğretmen alımı durduruldu, herhangi bir iş güvencemiz kalmadı. Hain darbe girişiminden sonra kamuda yapılan ihraçlar neticesinde artan öğretmen açığı dershane öğretmenleriyle sınavsız alımla kapatılmaya çalışıldı. Asıl mağduriyetlerin yapıldığı nokta ise öğretmen alımları için devreye sokulan mülakat uygulamasıydı ve atamaların KPSS puanları gözardı edilip yalnızca mülakat puanına bakılarak yapılacak olmasıydı.  Türkiye’de ‘mülakat’ın ne demek olduğunu herkes adı gibi biliyorken, öğretmenlik gibi kutsal bir vazifenin buna alet edilmesi içler acısıdır. 1015 dakikalık bir süre zarfında insanların bütün hayatını etkileyecek kararlar verilirken, kiminin puanı 2030 yükseltildi, kimininki 3040 puan düşürüldü. Bu kadar kısa bir sürede böyle kararlar vermek ve bu kararların subjektiflikten uzak olacağını, adil olunacağını söylemek abesle iştigaldir, bu yüzden mülakat sistemi hemen kaldırılmalı.” Gökhan Alaz, Ağustos Ataması Mücadele Platformu Dedemi bulana kadar... Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen ya da faili meçhul cinayete kurban giden yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması için sürdürdükleri adalet arayışlarının 603’üncü haftasında yine Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. Bu haftaki buluşmada 1995 yılında Hakkâri Yüksekova’da gözaltında kaybedilen 73 yaşındaki Abdülkerim Yurtseven, 18 yaşındaki Mikdat Özeken ve 13 yaşındaki Münür Sarıtaş’ın akıbeti soruldu. Kayıpların akıbetini sormaya gelenlerin arasına HDP Milletvekili Mithat Sancar, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve Abdülkerim Yurtseven’in torunları da katıldı. Yurtseven’in torunu Berivan Yurtseven, “73 yaşındaki yürüme zorluğu çeken dede miz için 21 yıldır bu meydanda adalet arıyoruz. Dedemin davasının üstü örtüldü. Dedemizi bulana kadar, kaybedenler hesap verene kadar meydanlarda olmaya devam edeceğiz” diye konuştu. l İSTANBUL / Cumhuriyet Gazi’de açlık grevi başlıyor Gazi Mahallesi’nde bulunan bazı çay bahçeleri, taksi durakları ve Hasan Ferit Gedik Uyuşturucuyla Mücadele Merkezi’nin özel harekât polisleri eşliğinde kepçelerle başlatılan yıkımı aralıksız sürüyor. Yıkım kapsamında polis mahallelileri sürekli baskı altında tutmaya başladı. Kepçe, zırhlı araç ve özel harekât eşliğinde yapılan yıkıma tepki gösteren ma halle halkı, esnaf, taksi duraklarının şoförleri, çay bahçelerini işleten çalışanlar, Hasan Ferit Gedik Uyuşturucuyla Mücadele Merkezi’nde tedavi görenlerin aileleri ile yıkılan Halk Meclisi çalışanları 30 gün dönüşümlü açlık grevine başlayacaklarını duyurdu. Açlık grevi yarın saat 13.00’te Gazi Cemevi’nde basın açıklaması ile başlayacak. l İSTANBUL / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle