22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Olaylar ve GOrUSler KÜLTÜR SANAT Çarşamba 6 Ocak 2016 Dilekler sözde kalmasın NECDET İPEKYÜZ DİSA, Diyarbakır Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü 16 posta@cumhuriyet.com.tr EDİTÖR: ÖZGÜR MUMCU ve SİNEM USER KARA TASARIM: İLKNUR FİLİZ er gün ezan sesiyle, top, silah ve bomba sesi birbirine karışıyor. Her gün daha fazla ölüme tanıklık ediyoruz. Böyle bir dönem yaşıyoruz. Önceleri silah, roket, top sesi olmadığında bugün daha iyi derken, şimdi bu seslere rağmen ölümler olmadığında bugün daha iyi der duruma geldik. Tüm bunların, yaşanıldığı yer dışında tam görünmemesi, anlaşılmaması ve bu olanlara karşılık gür bir ses verilmemesi... Bu daha da yaralayıcı oluyor. Hükümetler, yönetimler gelir gider ama insanlar kalıcıdır. Bizi biz yapan insani değerlerimiz, vicdanlarımız ne olacak, aynada nasıl kendimize bakacağız, ilk karşılaşmamızda nasıl göz göze geleceğiz, yarın çocuklarımıza torunlarımıza bu yaşananları nasıl anlatacağız, sen ne yaptın, siz ne yaptınız sorusuna nasıl cevap vereceğiz? O yüzden telefon rehberimiz ya da mail rehberimize bir bakalım, olayların olduğu yerde yaşayanlar var ise bulup bir merhaba diyelim, sesimizle dayanışma duygusunu, hüznümüzü, endişemizi paylaşalım, yalnız olmadığını hissettirelim. Ama bunu, kendimizi iyi hissetmek için değil; iyi olmadığımızı, seyirci olmadığımızı söylemek için yapalım. Ses verdiği halde sesi duyulmayanların sesi olalım, bu çok mu zor? Kullandığımız dil, haber ya da vurdumduymazlık hali yarayı derinleştiriyor. Ne olacak sorusu hep soruluyor. Daha ne olsun... Daha ne olması gerekiyor... Bebekler, çocuklar, kadınlar, yaşlılar öldürülüyor... Ölümden ötesi mi var? Her gün ölümlerin olduğu yerde eğitim, sağlık, sosyal konular öncelik olmuyor, olamıyor. H Bugün ‘geçmiş olsun’, ‘başınız sağ olsun’ demeyenler yarın nasıl göz göze gelebilecek? Bir yanda giderek alevler yükselirken, afetin içinde top silah sesleri arasında yaşanırken, her gün ölümler olurken, yeni yıla bir felaket tablosu ile adım attık. Böyle devam ederse de, yeni yılda tüm iyi dilekler sözde kalacak. la olmaması konusunda çaba harcamaktır. Zeliş Deniz Festivali, LGBTT Dayanışma Derneği düzenliyor. Ufak bir dokunuş Şiddetin toplumsal dokuyu altüst ettiği, giderek yaygınlaştığı bir dönemde yeniden güven inşa etmik için insani değerlere ihtiyacımız var. Bu durum sürdürülebilir değil. Şiddetin toplumsal dokuyu altüst ettiği, toplumsal adalet için herhangi bir umudun görülemediği belirsizliğin ve artan şiddetin giderek yaygınlaştığı bir dönemde yeniden güven inşa etmek için bizi biz yapan insani değerlere ihtiyacımız var. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra Kürt meselesinde hep şiddet dönemleri yaşandı ilk defa mesele güvenlikçi politikalar dışında konuşulmaya başlandığında, bir umut oldu. Bu deneyimi yok etmemeliyiz. Kimilerine göre şiddet, askeri ya da güvenlikçi yaklaşımlar başarı olarak görülebilir ama ya sonrası sosyal, siyasal altüst oluşla birlikte büyük bir yıkım getireceğini bilmiyor muyuz? Ayrıca güvenlikçi politikalar egemen olduğunda başta olayların olduğu yerde sonrasında her yerde insan hakları ihlallerini arttırıyor, üstünü örtüyor ve toplumsal kopuşu hızlandırıyor. Ölülere, yaralılara yaklaşım, sağlık, eğitim hizmeti hepsi ihlal ediliyor ve hepsi yarayı derinleştiriyor. Barış sadece silahların susması değildir, nedenleri de dikkate alarak bir daha as Başarı mı yıkım mı? Hep birlikte Türkiye’de Türklerle Kürtlerin kopuş sürecine seyirci kalıyoruz ya da üç maymunu oynuyoruz. Toplumsal olarak barışı ıskalıyoruz. Hepimiz 90’ların çocuklarından bahsediyorduk. O günlerde gerçekleşen yanlış uygulamaların bir sonucu olarak o çocukların tercihlerini anlamaya çalışıyorduk. Ya bugünün çocukları? O günlerde yaşanan zorunlu göçün nelere mal olduğunu biliyoruz ya bugünki göç ve tahribatın sonucu ne olacak? Sağlık, sadece hastalık ve sakatlık durumunun olmayışı değildir, bedenen, ruhen, sosyal ve siyasal olarak tam iyilik halidir. Bu tanımdan yola çıkarsak hiçbirimiz sağlıklı değiliz. Metropollerde yaşayanlar akşam bir yerlere gittiklerinde ya da eve dönüşlerinde akıllı telefonlarından trafik akışı için yol durumuna bakıyorlar. Bizse; değil bir yerlere gitmek, eve dönebilmek için güvenli olup olmadığını sorduruyoruz. “Keşke iktidar görüşme masasını devirmeseydi. Keşke hendek olmasaydı, keşke o bunu söylemeseydi” demek için artık çok geç. Giderek birbirimizin yüzüne bakabileceğimiz ortak bir zemin bulmaktan uzaklaşıyoruz. Bugün geçmiş olsun, yani, “bir daha asla olmasın, yaşanmasın kısa zamanda iyileşsin” demeyenler, yarın başınız sağ olsun demek için mi bekliyorlar? Hepimizin ortak insani vicdanını dikkate alan tek bir sesle: “Artık yeter, Êdî Bese”. Bu haykırış bile birlikteliğin ve şiddetin sona ermesi için umut olabilir. Bugünün çocukları... Beyazperdeden gökkuşağı geçecek 5. Pembe Hayat KuirFest, bu yıl 1421 Ocak’ta Ankara, 2224 Ocak’ta ise İstanbul’da yapılacak. Festivalin ‘Kuir Yoldaşlık’ bölümünde ise Boysan Yakar ve Zeliş Deniz anısına iki belgesel gösterilecek. ra belgesel, video eyazperdeden gökkuve animasyon gişağının geçecebi diğer türlere ği günler yeniden de yer veren fesyaklaştı: Pembe tival, bu sene bir Hayat Lezbiyen, Gey, Bide kısa film yarışması içeseksüel, Travesti ve Trans riyor. (LGBTT) Dayanışma DerneAçılışını Esen Işık’ın ği tarafından düzenlenen ‘Köpek’ filmiyle yapaPembe Hayat KuirFest, 14 cak etkinlik bu yıl, ya21 Ocak’ta Ankara’da, 22kın zamanda kaybettiği24 Ocak’ta ise İstanbul’da miz Chantel Akerman’ı, izleyicilerle buluşacak. hem yönettiği hem de başrolünde oynadığı ilk uzun Festivalde gönüllü olametraj filmiyle anıyor. rak yardım etmek iste“Ben, Sen, O” (Je, Tu, Il, Elyenler gönüllü formu için le, 1975) provokatif estetipress@pembehayatkuirği ve akıllara kazınan gerfest.org adresine yazabiliçek zamanlı lezbiyen seyor. Programın ‘Kuir Yolvişme sahnesiyle, daşlık’ başlığı aloldukça cesur bir tında, bu sene trafik kazasında yiyapım. tirdiğimiz LGBTİ aktivistleri BoyCesur san Yakar ve Zeliş hikâyeler Deniz’in anısına, Festival bu yıl da, Aykut Atasay’la Güney Afrika’dan birlikte ürettikMeksika’ya, leri Yürüyoruz Nikaragua’dan Boysan Yakar (2006) ve Beyaz Tayland’a birçok Atlı Prens Boşuna ülkeden özgün ve Gelme (2009) belgesellecesur insan hikâyesini bir ri gösterilecek. Gösterimlearaya getirecek. Diğer yanrin ardından bu sene kaydan, bu sene festivalde bfi bettiğimiz Aktivistler MahFlare işbirliğiyle program mut Şefik Nil ve Doğa Asi lanan ‘Qara Kuir’ bölümün Çevik’in de anılacağı bir de, Britanya siyah kuir sine etkinlik düzenlenecek. masından filmlerle siyah kuir hareketin tarihi, yönetmen ‘Ben, Sen, O’ Topher Campbell ve progKuirFest’in bu seneki ramcı Jay Bernard’ın katılımekânları Ankara’da Bümıyla tartışılacak. yülü Fener Sineması, ÇağAyrıca, Dok Leipzig progdaş Sanatlar Merkezi ve ramcılarından Annegret Torun; İstanbul’da ise BaşRichter’in hazırladığı kuir ka Sinema ev sahipliğinanimasyon seçkisi de festide Fransız Kültür Merkeval programında yer alıyor. zi, Pera Müzesi ve GoetBilgi: www.pembehayathe Enstitüsü olacak. Progkuirfest.org ramında uzun metraj kurl Kültür Servisi maca yapımların yanı sı B Haykırış! Yara derinleşiyor Kartlar açılmaya başlandı EFE TANAY Avukat / Rusya utin, “Uçağın kara kutusundan ne sonuç çıkarsa çıksın, Rusya’nın Türk yetkililere karşı yaklaşımı değişmeyecektir”, dedi. Türkiye’nin uçağı düşürmesi, Rusya’da saldırganca bir tavır olarak yorumlanıyor. Türkiye’de ise uçağın sınır ihlali yaptığı vurgulanarak, düşürmekte haklı olunduğu ortaya konulmak isteniyor ancak bu haklılığın yalnızca hukuk nezdinde bir önem taşıdığına dikkat etmek gerek. Yıllar içerisinde adım adım geliştirilmiş olan Rusya ile politik ve ticari bağları, sırf uluslararası hukuk böyle bir hak tanıyor diye bir kalemde silip atmak birçokları tarafından doğru bulunmadı. Uluslararası hukuk bizi haklı gösteriyorsa bile, bunu yapmakla ne kazandık? Ülkenin sınırlarını korumak, bu soruya verilen tek mantıklı yanıt ancak Rus jetinin Türkiye’ye bir tehdit arz etmediği birçok kez ifade edildi. Yalnızca 2015 yılında Türkiye sınırlarının 114 kere başka ülke uçaklarınca ihlal edildiği ise unutulmaması gereken bir istatistik. Dahası Türkiye’ye açıkça tehdit arz eden PKK terör örgütü veya intihar saldırıları düzenleyen IŞİD terör örgütünün sınırımızdan arzu ettikleri gibi girip çıktıkları, değinmek istemediğimiz bir gerçek. Birçok mühimmatı da beraberlerinde geçiren terör örgütü üyeleri, üstelik havadan da değil, ihlalin daha zor olması gereken şekilde, yani karadan giriş yapıyorlar. P Rusya ile uçağın sınır ihlali yaptığı konusunda mutabık kalınabilmiş değil, zira Rusya Türkiye’nin sunduğu radar kayıtlarını kabul eder bir açıklamada bulunmadı. Ancak bugün itibarıyla anlaşmazlık sınır ihlalinden çok daha öte bir boyutta. Türkiye’ye faturası Tartışmalı bu kararın Türkiye’ye faturası hesaplandığı gibi 8 ile 12 milyar dolar arasında değişen gelir kaybından çok daha öte. Türkiye’nin bu hamle ile kendini Suriye’de etkisiz hale getirdiği yetmiyormuş gibi, bölgedeki diğer büyük aktör olan Obama, Erdoğan’a, Irak’taki ek askeri birliğini çekmesini söyledi ve Türkiye’nin, Suriye sonrası Irak’ta da etkisinin azaldığını söylemek mümkün. Ardından İsrail ile sessizce barışan hükümet adına Ömer Çelik, “İsrail dostumuzdur” açıklamasını resmi olarak yaptı bile. “Şahsen ben görevde olduğum sürece İsrail ile hiçbir zaman olumlu bir şey düşünemem” sözünü bir kenara bırakmak zorunda kaldı Erdoğan. Yanlış hamleler, başka yanlış hamleler ile telafi edilmek zorunda kalınıyor. Türkiye ve Rusya arasındaki gerginlik coğrafyada ciddi şekilde hissediliyor. Suriye üzerindeki kartlar bu adım sonrası daha hızlı açılmaya başladı. Hemen her hamle sonrası Türkiye’nin Rusya ile arasının açıldığını ve koalisyon güçleri ile de arasının sıkılaştığını görebilmek mümkün. Şu anda her gün değişerek gelişen askeri hamleleri takip eden herkesin açıkça göreceği üzere, Türkiye akıntıya kapılmış bir şekilde NATO’nun kontrolüne girmekte. Türkiye’nin elinde artık Batı’ya gösterip denge sağlayabileceği bir doğu kartı yok. Rusya ile ilişkilerin normale Hissedilen gerginlik dönmesi ise her iki ülke medyasının probleme körükle gittiği bir ortamda pek kolay olmayacak gibi görünüyor. Medya özgürlüğünde 149. sırada bulunan Türkiye ile 152. sırada bulunan Rusya’nın birbirini doğru anlayabilmesi biraz zaman alacak. Her iki tarafta da, 2000’li yılların başından beri ülkelerini aralıksız yöneten iki lider, bu çekişmeyi iç politikada şimdiden kendileri için bir halk desteğine çevirmiş durumda. Politikacılar, dışarıda kaybedecekseler bile içeride kazanacaklarını gördükleri bu çatışmanın akıntısına kapılmış durumda, taviz vermeden ilerleyecekler gibi görünmekte. İki ülke iki lider C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle