21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 28 Ocak 2016 EDİTÖR: ELİF TOKBAY TASARIM: ZARİFE SELÇUK YPG ile gizli ittifak İmralı tutanaklarında, Öcalan’ın Süleyman Şah operasyonu ile ilgili ifadesi dikkat çekti MAHMUT LICALI haber 7 mralı Notları” kitabında yer alan tutanaklarda Öcalan’ın, Süleyman Şah Türbesi’nin taşınmasında Türkiye’nin YPG’yle gizli ittifak yapıldığını söylemesi dikkat çekti. Tutanaklara göre Öcalan, “Süleyman Şah’ta IŞİD, yani John’un elemanları askeri kesmeye hazırlanıyor “İ idam tartışması bilinçlidir calan’ın; Türkiye’de aylarca tartışılan Özgecan Aslan cinayetiyle idam tartışmalarının tekrar gündeme gelmesi, “BBP ‘Tecavüzcüler ve teröristler için idamı getirelim’ diyor. Beni kadın ve çocuk tecavüzcüleriyle yan yana getirmek istiyor. MHP ve BBP bağlamında bir idam ısrarı var. Ben son Özgecan tecavüzünün politik tecavüz olduğuna inanıyorum” diye değerlendirdiği tutanaklarda yer aldı. Öcalan tutanaklarda “Ben kuzu değilim, korkak değilim. Ama bu idam tartışmaları bilinçlidir. Bir darbe gelirse Tayyip Bey’i de götürecek. Bu olursa yüz binler kendini ateşe atar” diyor. Ö lardı. IŞİD tarihi yeri tehdit etti mi, etti. Nereye geldi? Bunlar en sonunda YPG ile gizli ittifak yapmak zorunda kaldılar. Süleyman Şah Türbesi oradan alınıp Aşme’ye taşındı” dedi. Görüşmede bulunan devlet yetkilisinin bu ifadelere herhangi bir yanıt vermemesi dikkat çekti. Söz konusu bölüm tutanaklarda şeyle yer aldı: n ÖCALAN: (...) Burada Aşme olayına da değineyim. Süleyman Şah’ta IŞİD, yani John’un elemanları askeri kesmeye hazırlanıyorlardı. IŞİD tarihi yeri tehdit etti mi, etti. Nereye geldi? Bunlar en sonunda YPG ile gizli ittifak yapmak zorunda kaldılar. Süleyman Şah Türbesi oradan alınıp Aşme’ye taşındı. Süleyman Şah mezarında artık rahat uyuyacak. Süleyman Şah canlandı. n BULDAN: Mürşitpınar Kapısı şu anda kapalı. Eşme’de PYD bayrakları olduğu için kapıyı kapatmışlar. Bayrağın indirilmesini istiyorlar. n DEVLET YETKİLİSİ: Eylem tehdidi var, o yüzden. n KGM: Kobani ile hiçbir ilgisi yok. Sadece orası değil, şu anda bütün kapılar kapalı. Ama en azından Kobani’yle alakası olmadığını söyleyebilirim. Rejimin Türkiye’de büyük eylemler yapacağı istihbaratı için kapatıldı. Başbakan Davutoğlu, operasyonla Suriye’nin Eşme köyüne nakledilen Süleyman Şah Türbesi’ni ziyaret ederek dua etmişti. Bir Soygun ki Eşi, Benzeri Yok... eçmişte söylenmiş, ama bugün de geçerli olan saptamalardan biri de şudur: “Devlet alacağına şahin, vereceğine karga gibidir.” Bir başka saptamaya göre de; devlet ne zaman en az ücrete, memur maaşlarına, memur, işçi ve serbest çalışanların emeklileriyle dul ve yetimlerine zam yapsa, daha ödemeye başlamadan zamları geri almaya başlar. HHH 2016 yılına da böyle girdik. İktidarını sürdürmek zorunda olan Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) 64’üncü hükümeti de geleneği bozmadı. Seçim zoruyla yapılmış olan zamlar 1 Ocak’tan başlayarak, daha ceplere girmeden taksit taksit erime düzeyine girdi. Enflasyon oranı, düşürülmek bir yana artıyor. İktidar, görüntü olarak yakınıyor ama vergi ve harçlara yapılacak artırım esas alındığı için olasıdır ki mutlu da oluyor. Çünkü “yeniden değerlendirme oranı” belirlenirken enflasyonun yüksekliğinden yararlanıyor. HHH Günlük yaşamın olmazsa olmazları yakıt, elektrik, telefon ve sudur. İlk üçü aynı zamanda devletin tüyleri kolayca yolunabilecek kümesteki kazları gibidir. Canının istediği kadar vergi koyma yetkisini kullanmaktan hiç çekinmez. Soygun düzeyine yükselen vergiler, gıkı çıkmayan kimi tüketicilerin verdikleri oyların da ceremesi gibidir. HHH Yakıtla başlayalım. Benzin ve mazot fiyatları, dünya petrol fiyatları 100 dolarken neyse, son dönemde 30 dolar düzeyine indiğinde de odur... Ana maddesi üçte birden çok ucuzlamışken bizde birkaç kuruşla geçiştirilir. İstasyonlardan aracınıza doldurulan benzin fiyatının yüzde 47’si özel tüketim vergisi, yüzde 18’i de katma değer vergisidir. Yani yüzde 65’i devletin kasasına gitmektedir. Devlet mazotla lütfedip özel tüketim vergisini yüzde 42’ye indirmiştir. Yüzde 18 katma değer vergisini de eklerseniz cepten çıkan paranın yüzde 60’ını bir tür zoralım oluşturmaktadır. HHH Elimde 88 lira 30 kuruşluk bir elektrik faturası var. Kullanılan elektriğin tutarı 46 lira 32 kuruş. Ama, 24 lira 81 kuruşu da dağıtım (!) bedeli. Ekleri de şöyle: Enerji Fonu: 46 kuruş, TRT Payı 93 kuruş, Elektrik ve Havagazı Tüketimi Vergisi: 2 lira 32 kuruş, Katma Değer Vergisi: 13 lira 47 kuruş. Neredeyse tüketim tutarı kadar ek ödeme çıkıyor. HHH 32 liralık su bedelinin bile fatura tutarı 41 lira. İki de vergi var. Katma değer vergisi 2 lira 87 kuruş, çevre temizlik vergisi ise 2 lira 8 kuruş. 3 lira 87 kuruş da bakım bedeli eklenmiş. HHH Telefon faturasına ise şöyle bir not düşülmüş: “Ödeyeceğiniz vergiler dahil 43.25 TL’nin 10.73 TL’si sizin adınıza devlete vergi olarak iletilecektir.” HHH Hali keyfiyet böyledir. Soyguna devam! HHH Not: Doğalgaz faturalarının 3 taksitte ödenecek olması büyük övgü aldı. Acaba öyle mi? Şubatta ayın taksidi ile ocağın 2. taksidi, mart ayında, martın birinci, şubatın ikinci, ocakın üçüncü taksidi ödenecek. Ne kolaylık ama... G Süreçte üçüncü göz heyetinin adada yaptığı görüşmelere ilişkin yayımlanan 15 Mart 2015 tarihli tutanakta, süreçte üçüncü göz tartışmalarıyla ilgili önemli ayrıntılar yer aldı. Tutanağa göre Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı; Öcalan’a ABD’nin sürece dahil olmak istediğini, ancak bunun kabul edilmediğini; ABD’nin Kandil’i ziyaret ettiğini, bunun ardından da Kandil’in üçüncü gözü gündeme getirdiğini söylüyor. Bölüm şöyle: nBALUKEN: Rojava konusunda (Kandil) bilgilendirme yaptılar. Amerika ve İngiltere başta olmak HDP üzere Batılı güçlerin Rojava üzerinde ciddi planlarının olduğunu ifade ettiler. nÖCALAN: Nasıl planlar? nBALUKEN: ABD ve İngiltere Rojava’ya siyasi müdahale etme, KDP’yi güçlendirme ve Güney’in parçası haline getirmeyi amaçlıyor. Oslo görüşmesini yapan ekip bu işin içindedir. nÖCALAN: Aslında o İsrail’dir, hızla girmek istiyor. Burayı KDP’nin etkisi altında devletleştirmek istiyorlar. Güvenlik çok ciddi tehlike altındadır. nKGM: Bu sürece dahil olmak istediler. Biz kabul etmedik. Amerika Kandil’e gitti. Bu görüşmeden sonra Kandil de bir açıklama yaptı. Üçüncü göz olsun dedi. nÖCALAN: Kandil de, PYD de KDP’nin kontrolüne girmeyecek. Barzani’nin kontrolüne girmiş güçler tehlikelidir. Bu çizgiye karşı savaşımım var. nKGM: Sizin yaptığınız reel politik bir değerlendirmedir. nÖCALAN: İran’a dayalı Şia hegemonyası ile Şialara dayalı sol anlayıştır. nKGM: Onlar da Amerika kurtarıyor havasına girdiler. ‘İki yıla insan olduğumu bile kanıtlayamam’ 3 lkesini terk etmek zorunda kalan Suriyelilerin yüzde 50’si Türkiye’de. Bu inanılmaz rakam toplumsal, sınıfsal, eğitim düzeyi açılarından haliyle büyük bir çeşitliliği de barındırıyor. Çok kişi diyor ki “Zenginler zaten kendilerini kurtardı”. Geri kalanlara gelirsek... Suriye’de yoksul olan, yoksulluğu derinleşerek Türkiye’de açlık sınırında iki kat sömürülüyor. Hikâyelerini anlatmaya çalıştık. Ü Suriye’de üniversitede okurken gelip burada işçilik yapan Rebal’in derdi büyük: Pasaportun süresi bittiğinde ben yokum. ‘SURİYELİLER BURADA GÖRÜNMEZ GİBİ’ ebal diyor ki: “Bunlar garip geliyor bana. İki yıl sonra pasaportumun süresi bittiğinde, Suriye kimliğimi de yenileyemeyeceğimden insan olduğumu bile kanıtlayamam, sen ne diyorsun? Herkes Avrupa’ya bu yüzden gidiyor. Hayat orada da zor; politik olarak, ekonomik olarak seni sömürüyorlar ama varlığın net.” R Derinleşen yoksulluk Suriyeli orta sınıflar ise yoksullaşmış, hayatlarında hiç idmanını yapmadıkları bir maratonda bulmuşlar kendilerini. Bugün hastane temizlemek zorunda kalan Suriyeli doktorlar, mutfakta çalışan öğretmenler, mevsimlik işçilik yapan üniversite mezunları... Savaşın hakikati sadece ölümü içermiyor, sağ kalanı da yabancıladığı, incindiği, tatmin olmadığı, duygusal açıdan eriten bir hayata mahkum ediyor. Uzaktan kocaman laflar edenlerse bir gün aniden kendilerini zorunlu göçmen/mülteci bulabilecekleri ihtimalini idrak edemeyenler. 23 yaşındaki Rebal ile Taksim’de onun seçtiği bir kafede buluşuyoruz. Bir yıl üç ay önce sadece bir kişiyi tanıyarak geldiği İstanbul’u dokunduğu yerlerden iyi tanımış. Rebal’in hikâyesi, eğitimli Suriyelilerin Türkiye’deki vaziyetini özetliyor. ler, kendileri de dahil olmak isteyenler çıkabilir. Yol uzundur, zordur ama devrim böyle olur. İfade özgürlüğü, demokrasi ve başka bir düzen isteyen insanlar hâlâ sokakta. Suriye’de yaşananları IŞİD’le, radikal İslamla başlatanlar anlamıyor. Batı özellikle bu yönünü göstermiyor. Güney Suriye’de Özgür Suriye Ordusu içinde hâlâ böyleleri var” diyor. Arapça öğretmeni babası, hemşire annesi ve bir ablası hâlâ Şam’da. “Godot’u bekliyorlar herhalde” diyor, “Şam’da yaşamak artık ormanda yaşamak gibi. Şehir değil, yasa yok, hiçbir şey yok”. Kendisini “solcu” olarak tarif ediyor Rebal; rejimi desteklediği gerekçesiyle bağı olan Komünist Parti’den ayrılmış. Üniversiteye gireceği dönemde politik faaliyetlerinden dolayı üç ay cezaevinde olduğundan ekonomi okumak, aslında ailesinin tercihi. Gönlüyse sinemada. Beş arkadaşıyla yaşayan Rebal İstanbul’a geldiğinden beri altıyedi iş yapmış: İnşaatlarda çalışmış, hamallık, boyacılık, temizlik, hepsini denemiş. Bir yandan Arapça öğretmenliği, tek tük de video tasarım işleri... Düşünüldüğünde hayatında ilk kez fiziksel güce dayalı işler yapıyor fakat bunu abartmaktan taraf değil. “Yorucu ama derdin hayatta kalmaksa onu yapamam diyemezsin. Ayrıca yaşadıklarım dünyadaki bütün işçilerin sorunları. En azından tecrübedir.” Şam’da yaşarken Avrupa’ya gitmek gibi bir hayali varsa da artık bunu istemiyor. Çok arkadaşı gitmiş. Ayrıca Türkiye’de yaşamayı biriki yıl deneyip buradaki sömürüden, aşağılamadan usanarak Avrupa yollarını zorlayanlar olmuş çevresinde. Onu en çok öfkelendirense hak arayamamak. Geldiği politik gelenek de, mizacı da bu ihtiyacı yükseltirken, o bir arkadaşını İstiklâl Caddesi’nde tar Her şey muğlak Can erok ‘Dert ucuz işgücü’ ‘Şam orman gibi’ Bir kaçakçıyla anlaşarak ona 1600 dolara mal olan bir yolculuk yapmış İstanbul’a. Savaştan önce ne yaptığını sorduğumda, “Ben savaş ya da içsavaş demiyorum. Benim için hâlâ devrimdir yaşanan” diyor. Üniversitede ekonomi okuyan Rebal bu “devrim” bahsinde çok insanla tartışmış. “Halk bir şey talep edebilir, buna müdahale eden taklayanı yargılatamamaktan şikâyetçi örneğin. Şahsı biliyorlar, karakolda ifade verilmiş, fakat kimse umursamıyor. Ya da Bağdat Caddesi’nde bir evi boyadıktan sonra anlaştıkları para verilmediğinde başvuracağı merci yok. Giyim tarzı vs üzerinden ona “A hiç Suriyeliye benzemiyorsun” diyerek iltifat ettiğini sananlarla ayrıca eğleniyor. İslamcı dediği bölgelerde “Neden kalıp ülken için savaşmadın” sorgusunu yaşıyormuş bir de. “Bir A4 kâğıdın tamamını bile harcamamışlar, dörtte birini yırtıyorlar” diyor Suriyelilere verilen Geçici Koruma Belgesi için. Bu belgeyle çalışma izni alabilmesini sağlayan yönetmelik için de “Hayal” diye çıkışıyor, “Gerçek olamaz çünkü iş yeri sahibini zorlayacak yasa yok. Seni neden alsın? Kapitalizm diye bir şey var. Aldı diyelim, vasıfsız ya da kalifiye, ucuz işgücü arıyorlar, bu kadar basit.” Ona verilen numara ve barkodla sağlık hizmetlerinden faydalanabiliyor ama bazı hastaneler acil durum dışında Suriyeli kabul etmiyormuş. Örneğin gözlerini kontrol ettiremiyor. İkametgâh almaya çalışmış, muhtarı “Olmaz” demiş, evin kontratını üzerine alamıyor. Ama alabilenler de biliyor. Banka hesabı açabilmesi için vergi numarası gerekli. O becerememiş, ama başka bir vergi dairesinde alan Suriyeli de var. Her şey muğlak, var mı yok mu, o an muhatap olduğu kişiye göre değişiyor. “Kendini görünmez gibi hissediyor musun” diye soruyorum, “Gibisi mi var, buradaki Suriyeliler basbayağı görünmez. Sadece seçim zamanı görünüyorduk” diyor gülerek. Rebal’in burada üniversite hayatına devam edebilmesi için TOEFL sınavına girmesi lazım, soruşturmuş, biri “Tamam girebilirsin” demiş ama Türkiye tecrübesi bunu yapamayabileceğini de söylüyor. Daha sınava girecek, onu bursla alacak bir üniversite bulacak. Tabii EK arada yine görünmez C E olmazsa. R Avukatların Öcalan ile görüşme talebine reT Seçim mevsimi Gemi dört yıldır bozuk srın Hukuk Bürosu avukatları Rezan Sarıca, Faik Özgür Erol ile Özgürlükçü Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukat Serbay Köklü, PKK lideri Abdullah Öcalan ve İmralı’daki diğer tutuklular Hamili Yıldırım, Ömer Hayri Konar ve Veysi Aktaş ile görüşmek için Bursa Cumhuriyet Savcılığı’na başvurdu. Avukatların başvurusu “gemi bozuk” gerekçesiyle reddedildi. Avukatlarının Öcalan ile görüşmesine 27 Temmuz 2011’den bu yana, “Koster bozuk”, “Hava muhalefeti” gibi gerekçelerle izin verilmezken çözüm sürecinin askıya alınmasının ardından HDP’nin İmralı heyetinin de 5 Nisan 2015’ten bu yana Öcalan ile görüşmesine izin verilmiyor. l Yurt Haberler A SÜ C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle