21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Olaylar ve GOrUSler KÜLTÜR SANAT Çarşamba 20 Ocak 2016 Kâğıt üstünde kalan ESK ŞÜKRÜ KARAMAN Gazeteci 16 [email protected] EDİTÖR: ÖZGÜR MUMCU ve SİNEM USER KARA BİFO’nun 120 kişilik orkestrasını şef Sacha Goetzel yönetti. ıllardır tartışılan kıdem tazminatı ile sendikaların “Modern Kölelik” olarak nitelendirdiği kiralık işçilik, 657 sayılı devlet memurları yasasında yapılacak değişiklikler çalışma yaşamında öne çıkacak. Yaşamsal öneme sahip bu düzenlemelerin hayata geçirilmesinde toplumsal uzlaşmanın sağlanması çalışma barışı adına kaçınılmaz. Uzlaşmanın sağlanacağı en üst organ ise Ekonomik ve Sosyal Konsey. Y 2016 yılında emekçileri, emeklileri, esnafı, çiftçiyi, işvereni yakından ilgilendiren önemli başlıklar gündeme gelecek, birtakım düzenlemeler, değişiklikler yapılacak. ESK toplanamıyor İşçi, memur, işveren, esnaf, çiftçi ve işadamları örgütü temsilcilerinin katıldığı Ekonomik ve Sosyal Konsey (ESK), ne yazık ki beş yılı aşkın süredir toplanamadı. Aradan geçen bu uzun sürede geniş kitleyi yakından ilgilendiren sorunlar yeteri kadar ne tartışılabildi, ne de çözüm önerileri masaya yatırılabildi. Oysa 12 Eylül 2010’da yapılan anayasa değişikliği referandumuyla ESK, anayasal bir kurum haline getirilmişti. Bir yıl içinde yasası çıkarılacak, Başbakan’a bağlı düzenli toplantılar yapılacaktı. Konsey hem hükümete öneriler sunacak hem de alınan kararların geniş toplumsal kesime sağlıklı şekilde ulaşmasını sağlayacaktı. Yani ESK’de kararlar uzlaşıyla alınıp uygulanacaktı. Ne var ki referandumla anayasal bir organ haline getirilen ESK’ye ilişkin yasal bir düzenleme bile yapılamadı. ESK, çalışma barışı adına Avrupa ülkelerinin çok önemsediği kurum niteliğinde. Hükümetler bu konseyin kararını çok önemsiyor, ciddiye alıyor, aldığı kararları eksiksiz uyguluyor. Ülkemize baktığımızda ise çok büyük iddialarla ku Müziğe teslim olmak Avusturyalı besteci Gustav Mahler’in 2. Senfonisi ‘Diriliş’ seslendirildi. ‘Diriliş’, içinde barındırdığı mistik düşünceyle, dinleyiciyi bir gerilim içinde başka dünyalara taşıyor. Anayasal statüye kavuşturulan ESK, nedendir bilinmez 2009’dan bu yana toplanamadı. rulan, anayasal statüye kavuşturulan ESK, nedendir bilinmez 2009’dan bu yana toplanamadı, varlığı kâğıt üzerinde kaldı. Ekonomideki öncelikli temel başlıklar yeni hükümetin 3, 6 ve 12 ay içerisinde hayata geçireceği düzenlemeler arasında yer alıyor. di. Yılda dört kez toplanması gerekirken, kurulduğundan bu yana sekiz kez toplanabilen konsey bir anlamda işlevini yitirdi, hedeflenen iş barışı yeterince sağlanamadı, çözüm bekleyen sorunlar katlanarak arttı. Ekonomik ve Sosyal Konsey,  Avrupa’da sosyal diyaloğu sağlamak amacıyla İkinci Dünya Savaşı sonrası hayata geçirildi. Türkiye, 2001 yılında kurulan, 2010’daki referandumla yasal statüye kavuşan ESK’ye Fransa’nın ardından anayasal statü kazandıran ikinci ülke olmasına karşın, uygulamada başarılı olunamadı, yeterli diyalog, uzlaşma sağlanamadı. Bu arada, 2001’de 4641 yasa ile kurulan ESK kaldırılarak, mevcut yapısının genişletilmesiyle yeni bir konsey kurulmasını amaçlayan yasa tasarısı TBMM Başkanlığı’na sunulmuştu. Tasarıda mevcut konseydeki işçi temsilcisi sayısının azaltılması öngörülüyordu. eçen hafta Lütfü Kırdar Konser Salonu’nda ünlü Avusturyalı besteci Gustav Mahler’in 2. Senfonisi seslendirildi. BİFO’nun 120 kişilik orkestrasını şef Sacha Goetzel yönetti. Şef için de, orkestra için de, dinleyici için de büyük bir deneyimdi. Salona girip koltuğuna yerleşen dinleyicilerdede ve sandalyesine oturup notalarını açan yorumcularda da benzer ruh hali vardı: Biraz sonra sanki bir tören, bir ayin başlayacaktı ve arasız 100 dakika sürecekti. Sahnedekiler ve koltuktakiler kımıldamadan iki saate yakın orada oturacaklardı. Bu ancak, çaldıkları ve dinledikleri yapıta yoğunlaşmakla, müziğe teslim olmakla sağlanabilirdi. Çalgılar akordunu bitirince, şefin beklendiği o bir dakika içinde herkes adeta nefesini tutmuştu. Şef değneğini indirip müziği başlattı. Yaylı çalgılarda korku efekti yaratan tremolalar yükselince, artık herkes bu törenin bir parçası olmuştu. Mahler, 19. yüzyıl sonunu yirminci yüzyıla bağlayan Postromantizm akımının başlıca temsilcilerinden. Postromantiklerin – ki R.Strauss ve Bruckner de dahil en büyük özellikleri, uzun süreli, kalabalık çalgı topluluğunu içeren, hatta sahne dışı çalgıların da yer aldığı, derin bir anlatım yaratmaları; “senfonik şiir” karakterindeki müzik dışı bir konuyla müziğin birleştiği dev eserler yazmalarıdır. Mahler’in ikinci senfonisi Resurrection (Diriliş), içinde barındırdığı mistik düşünceyle, dinleyiciyi baştan sona bir gerilim içinde başka dünyalara taşıyor. Şef Goetzel ilk bölüm sona ererken, 24. dakika civarında, ağır atmosferi kesen o güçlü atağı verebilmek için tüm bedeniyle zıplayınca bir kısım izleyicinin alkış kopartması şaşırtıcıydı. Daha eser devam ediyordu, bir Acil toplanmalı Komisyon üyesi sivil toplum örgütlerinin “ESK toplanmalıdır’’ çağrılarını duymayan hükümet, bu konuda doyurucu bir açıklama bile yapmıyor. ESK, işçiyi, memuru, emekliyi, esnafı yakından ilgilendiren yasal düzenlemeler gündemdeyken toplanmayacak da ne zaman toplanacak? 64. Hükümetin bir önceliği de ekonomik yaşamda çok önemli işlevi bulunan, uzlaşıyı, toplumsal mutabakatı sağlayacak Ekonomik ve Sosyal Konsey’i acilen toplantıya çağırmasıdır. Toplumsal uzlaşmaya çok gereksinim duyulduğu bugünlerde konsey neden toplanmıyor, yasası neden çıkarılmıyor? İki yılın ardından geçen günlerde toplanan Çalışma Meclisi gibi Ekonomik ve Sosyal Konsey de acilen toplanmalı. G Görmezden gelmek Ekonomik öncelikli konular gündemdeki yerini korurken, hükümet nedendir bilinmez işçi ve işverenlerin çağrısını görmezden gelerek Ekonomik ve Sosyal Konsey’i 2009 yılından bu yana, yani beş yıldır toplantıya çağırmıyor. Oysa kesimler arasında diyalog sağlamak, uzlaşma ortamı yaratmak, sağlanan uzlaşma ile başta ekonomi olmak üzere toplumsal bir mutabakatla ülke sorunlarına çözüm bulmak amacıyla 2001’de kurulan, yılda en iki kez toplanması gereken ESK  bugüne dek sadece sekiz kez toplanabil anlık, çarpıcı bir efekt ardından bölüm başladığı gibi derinlerde bitecekti, bir dakika daha kalmıştı. Eğer program notlarına baksalardı, bu konserde baştan sona tek bir eser dinleyeceklerini görürlerdi. Ne yazık ki böylece ilk bölümün o güzelim atmosferi alkışlayanlara ve onlara sus diyenlere kurban oldu. Müzik tarihinde eskiden dinleyiciler istediği yerde alkışlarmış, istediği yerde çıkıp giderlermiş diye bir tez dolaşıyor ortalıkta. Bu aslında HaydnMozart çağının sonuna kadar, 18. yüzyıl için geçerli olmalı. 19. yüzyılın büyük senfoni geleneği yerleştiğinde; halk, asilzade salonlarında değil de bugünkü gibi bilet alıp konser salonuna gitmeye başladığından beri, alkışlamak için eserin sonunu bekler. Mahler, birinci bölümden sonra 5 dakikalık bir ara öngörmüş, o sırada sahneye son bölümde söyleyecek olan koro ve iki soprano gelip oturuyorlar. Mahler’in öngördüğü sahne dışındaki çalıcılar da çok dramatik ve etkileyiciydi. Mezzosoprano Elena Zhidkova müziğin mistik ortamında sesini yer yer bir orkestra çalgısı gibi kullanıyor, yer yer öne çıkarak güzel renkler çiziyordu. Heinz Ferlesch yönetimindeki Wiener Singakademie korosu o karanlık ortamı derinden çiziyor, ışık huzmelerini ustalıkla duyuruyordu. İlk kez dinlediğim sopranomuz Çiğdem Soyarslan, kısacık ama çok anlamlı rolündeki duruşuyla, sesinin tonu ve kontrolüyle harikaydı. Başta şef Goetzel ve BİFO olmak üzere emeği geçenlere teşekkürler. Eser alkışı Yeni düzende ne yapılmalı? Ö. İskender Özturanlı Toplumcu Düşünce Enstitüsü, Y.K Üyesi üzen, her türlü mekanizmayı hunharca yıkarken bu yıkımın ideolojik gerekçesini bizzat kurulmakta olan yeni düzenden hiçbir pay ve talepte bulunamayanlar üzerinden yürütüyor. Bu bir reçete yazısı, kolaydan bir kurtuluş manzumesi değil. Mademki sorunlar derine indi; baskının, ikiyüzlülüğün, yalancı kabullenişlerin, adaletsizliğin giderek üstümüze yerleştiği, üstelik toplum olarak bunu kendilerine yakıştıran bir dolu adamla çevrili etrafımız, o zaman üstümüze çöken karanlıktan kurtulmak için zahmetli, dönüşümcü, kökten bir idealleşme üzerinde temellenmek zorunda tartışmalarımız. Başka yolu da, şansı da yok. Zamanı da değil. O zaman, köşe yazıları da makaleler de genel ‘goygoy’ dilek ve temennilerin ötesine geçerek, doğrudan konuşmalı. Türkiye’de sorun baskıcı bir iktidarın hayali algılarla yönettiği bir yaşama şeklinin ötesine geçip, bu baskıcı mekanizma ile ilgisi olmayan, sıradan vatandaşların zihinlerinde D yeniden türettikleri bir sahte cennet haline geldi. Yaşamı yeniden kurması gerekenler, buna hakkı olanlar bu haktan feragat etmişlerse eğer, onları bu haktan bizzat mahrum edenlerin kurdukları bu eşitliksiz, adaletsiz mekanizmayı Yeni Türkiye, anayasa değişikliği, reform paketi vs. adı altında, alkışlamaya, onamaya başladılarsa eğer, zamanın ünlü sorusunu yeniden hatırlamalı: Ne yapılmalı? Düzen, her türlü mekanizmayı hunharca yıkarken bu yıkımın teorik ve ideolojik gerekçesini bizzat kurulmakta olan yeni düzenden hiçbir pay, hak ve talepte bulunmayanlar, bulunamayacaklar üzerinden yürütüyor. Can Dündar ve Erdem Gül gibi iki değerli gazeteci sorgusuz sualsiz, iddianamesi hatta isnadı bile olmayan bir casusluk suçlaması ile üstelik ilk kırk bir günü ayrı ayrı tecrit hücresinde geçiriyorlar, bu tecrit haber dahi olmuyor olamıyor da iktidar kalemşoru iki köşe yazarının tartışmaları boy boy manşetlere çıkıyorsa, çare angaje kalemşorların kazara ters tarafa dönmelerinin sahte sinyallerinden çıkarılmaya başlanır hale geldiyse... Güneydoğu’da, şehirlerdeki ağır müdahaleler altında, 16 gün so kağa çıkma yasağı ile roket ve havan mermisi sesleri altında şehirleri, ailelerini, işlerini terk edip yokluğa, yoksulluğa mahkum oluyorsa, ölümlere katlanıyorsa insanlar... Mültecilere sahte şişme bot üreterek onları ölüme iten merdiven altı şirketlerde gene o mülteci çocuklar üstelik kölelik koşulları altında çalışıyorlarsa, bu durumları yüksek sesle ısrarla anlatan ve acilen bunları bertaraf edebilecek bir sosyal, siyasal yapıyı talep etmeyen, öngörmeyen bu insanların haklarını talep etmeyen hiçbir arayışın siyasal gelecek üzerine, bir yenidünya üzerine söz alma, sahiplenme imkânı da hakkı da kalmıyor artık. malının mutlak baskısı ile daha uzaklara bakamaz, baktırılmaz olduğundan özünde onamadığı bir durumu erteleyerek zımnen onama durumuna düşürülmüş. Aldous Huxley”1932’de yazdığı, “Cesur Yeni Dünya”da her türlü vahametin dengelendiği tasasız, uysal ve rahatına düşkün insanlardan bahseder. Orada şöyle bir tekerleme vardır: “Geçmiş ve gelecek/beni hasta edecek/Bir gramını alırım/Öyleyse varım.” Senfonik şiir Asıl ihtiyaç Dahası var Ama dahası da var. Bir tarafta acımasız güç savaşının muzaffer ama geçerliliğini yitirmemek adına her yolu mubah sayan bir sistem yürütüyor, öte yandan bu “mubah” olmayı “makul” görerek çekilmiş, eski “orta” ya da siyasal merkez denen, yaşam kavgasını bile “ hemen” ve “şimdi”nin kaybedilme tehditline bağlı duran, bir yaşam alanı var. Bu eski “Orta”, İşsizlik” ve “Borç” sar Geride kalanlar, güvencesini kaybeden o eski merkezdekiler haklarını, taleplerini yeniden istemezler, oyuna bir siyasal aktör olarak katılmazlarsa değişen hiçbir şey olmayacak. Siyasal muhalefetin onları yeniden siyasal alana, ısrarla çağıracağı bir arzuya ihtiyacı var. Sol muhalefet, arzusu ve idealini kaybetmiş olamaz. Bu arzunun yitirilmesi sahiden kalıcı ise eğer, o zaman hak ve kazanım zannedilen payların gelip geçiciliğinde, adaletten, servetten, eşitlikten sadece bir gramını alarak bu sistemi sonsuza dek çevirecekler, geride kalanların yıkımına tanıklık ederek hem de. T.C. TATVAN İCRA DAİRESİ’NDEN TAŞINMAZIN AÇIK ARTIRMA İLANI 2015/279 ESAS Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri: 1 NO’LU TAŞINMAZIN Özellikleri: Bitlis ili, Tatvan ilçesi, Kıyıdüzü köyü, Şoseüstü mevkii, 127 ada, 20 parsel sayılı tarla vasıflı taşınmaz (Taşınmaz Tatvan ilçe merkezine 1617 km uzaklıkta olup, her mevsim ulaşıma açık yollara sahiptir. Kumlu ve tınlı toprak yapısına sahip olup, toprak derinliği 6080 km civarındadır ve sulu tarım arazisidir. Parselin sürülü olduğu (ekim için ön hazırlık yapıldığı) tespit edilmiştir. Parselin toplam alanı 19.540,37 m2’dir. Arazinin sulu olması ve sezonun kısa olmasından dolayı yörede yaygın olarak fasulye, patates, domates ve şekerpancarı münavebesi yapılmaktadır. Sulu şartlarda ekili alanlardan fasulyeden 598,30 TL, patatesten 438,00TL , şekerpancarından 242,30TL, domatesten 1.299,60TL olmak üzere toplam 2.578,20TL, 1 dekar fasulye, patates, domates ve şekerpancarından münavebe sistemine göre ortalama 644,55TL gelir elde edilmektedir.) Kıymeti: 251.875,36 TL KDV Oranı: %18 1. Satış Günü: 25/02/2016 günü 11:0011:05 arası 2. Satış Günü: 22/03/2016 günü 11:0011:05 arası Satış Yeri: Tatvan Adalet Sarayı İcra Müdürlüğü Satış Şartları: 1 İhale açık artırma suretiyle yapılacaktır. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada tahmin edilen değerin %50’sini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden, ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50’sini, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2 Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin % 20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı istediğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi, KDV, 1/2 tapu harcı ile teslim masrafları alıcıya aittir. Tellaliye resmi, taşınmazın aynından doğan vergiler satış bedelinden ödenir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4 Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanunu’nun 133’üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5 Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2015/279 Esas sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 04/01/2016 (Basın: 224803) T.C. ULUDERE SULH HUKUK MAHKEMESİ’NDEN Sayı: 2015/50 Esas 10/12/2015 Konu: Gaiplik İlanı ZEKİ ÜREK ile HASIMSIZ arasında mahkememizde görülmekte olan Gaipliğe Karar Verilmesi davası nedeniyle: Aşağıda açık kimliği bulunan ve gaipliğine karar verilen ORHAN ÜREK gaipliği hakkında bilgisi olanların 6 ay içinde mahkememize haber vermeleri hususu ilanen tebliğ olunur. 10/12/2015 GAİP TC KİMLİK NO: 48271891910 ADI SOYADI: ORHAN ÜREK BABA ADI: AHMET ANA ADI: EMİNE DOĞUM TARİHİ: 02/02/1994 DOĞUM YERİ: ULUDERE İKAMETGAH ADRESİ: Gündoğdu Mah. Halit Sk. No:23 İç Kapı No:2 Uludere/ŞIRNAK “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: 226526) “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle