21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 20 Ocak 2016 haber EDİTÖR: SERKAN OZAN 10 Duvar gazetesine Çalışkan’a dava bile tahammül yok Altan’a soruşturma İki mektup: Biri ‘O’na, öteki Başbakan’a iliyorum, biliyorum, bugün 19 Ocak ve sen her 19 Ocak’ta benden mektup almaya alışıksın ve bu 19 Ocak’ta mektup gelmedi… Bu yüzden somurtuyorsun değil mi? Somurtma. Bugün mektup alman için o mektubun dün yazılmış olması gerekiyor. Yani “19 Ocak değil ama sanki 19 Ocak’mış” gibi bir mektup yazmak. Bu defa istemedim. Sanki yapay bir mektup olacakmış gibi geldi. O yüzden bir gün önceden yazmadım. Zaten benim sana yazmam, hâlâ içimde kanayan bir yara olduğunu, kolum kesilmiş de yeri boş kalmış gibi olduğumu anlatmam için ille de 19 Ocak olması gerekmiyor. Neyse geçelim. Sulu gözlülüğün âlemi yok şimdi… Bizler? Bizler iyiyiz. Senin torunlar da benim torunlar da büyüyorlar. Bizler? Bizler berbat durumdayız. Epeydir uzaktasın. Bugünkü halimizi sana kestirmeden nasıl anlatsam bilemiyorum. Ülkenin güneydoğusu kanıyor. Devlet Kürt sorununu barışçıl çözmekten kesinlikle vazgeçti. Devletin şiddet olduğu günlerdeyiz artık. Şiddeti siyasal mücadele yöntemi olarak benimsemiş PKK ile mücadeleyi devlet terörünü Kürt halkının tümüne yaymak, onlara ölümcül cezalar biçmek olarak karara bağladı. Bu konuda uyaran, eleştiren herkesi hain ve düşman belliyorlar artık. Savcıların devlet memuru olduğu ve buyrukları hukuktan değil amirlerinden aldıkları günlerdeyiz… Vazgeçtim… Durumu kestirmeden anlatamam. Bir başka gün uzun uzun yazarım. O yüzden kardeşim, “Bizler iyiyiz. Senin torunlar da benim torunlar da büyüyorlar işte”. Ama sen, hiç de iyi olmadığımızı, ülke ile birlikte kanadığımızı ve ağladığımızı bil… Mektubu burada bitiriyorum. Çünkü karlar altındaki İstanbul’da artık ağır ağır Şişli’nin yolunu tutmak gerek. Agos’un önünde kadın ve erkek genç Hrant’larla buluşup sekiz yıldır yaptığımız gibi… HHH Ey Başbakan, Kardeşime yazdığım mektubu kısa kestim. Çünkü size de yazmam gerekiyor. Tam bir haftadır durup dinlenmeden bağırıyor, çağırıyorsunuz. Medyanız neredeyse ana avrat sövüp sayma düzeyine (düzeysizlik demek istedim) geldi. Şu 1000’i aşkın akademisyenin imzaladığı bildiriyi bir türlü içinize sindiremediniz. Sizin patronun “Bunlar devletten maaş alıyor. Nasıl olur da devleti eleştirirler” diyecek kadar zembereği boşaldı. Aydın düşmanlığı tavan yaptı, “Bunlar aydın değil cahil” filan gibi sayıklamalara tanık olduk. Şimdi de siz, Başbakan olmadan, AKP siyasetçisi olmadan önce bir akademisyen olan siz konuştunuz. Bakın şu cümleler sizin: “… O metin kesinlikle bu akademisyenlerin elinden çıkmamıştır, o metin bir yerden çıktı, onlar da imza attı. ‘Aydın’ın en önemli vasfı sürü psikolojine kapılmamasıdır. Birçok arkadaşım bana dedi ki görmeden imza attık. Bu tutum kabul edilebilir değil. Esas sorumlu o metni bu şekilde çıkarmış olanlara. Yoksa ben bu metine imza atanların özeleştiri yapacaklarına inanıyorum. Ben onların okuyarak ciddiyetle imza attıkları kanaatinde değilim…” Bu sözlerin o bildiriye imza atan akademisyenlere ne kadar ağır bir hakaret olduğunun farkında değil misiniz? Bir aydının ciddi bir bildiriyi ciddiyetle okumadan imzalayacağına sahiden inanıyor musunuz? Sözlerinizi okudum ve sizin adınıza utandım. Yarın bu konuda yine yazacağım. Ciddiyetle okuyun e mi? B 1 gazeteci içeri atıldı 100 gazeteci susturuldu R DÜNDAL VE GÜ N’A IA GUARD ŞTU KONU Emine Akbaba ge Üniversitesi’nde soruşturma yağmuru sürüyor. Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül için bir gazete manşetini duvarlara asan Emine Akbaba, Tuana Uğuz ve Deniz Su Bingöl’e de soruşturma açıldı. Emine Akbaba okuldan 2 ay uzaklaştırıldı. Akbaba başka eylemlere katıldığı için toplam 6 ay uzaklaştırma cezası aldığını dile getirerek, “Ceza vermek için açılmış bir E soruşturma olduğu o kadar açıkki farklı binalara asılmış aynı afişten kaynaklı soruşturma açıldı. Fidan dikmekten kitap okumaya kadar birçok konuda soruşturma açılıyor” dedi. Akbaba, Can Dündar ve Erdem Gül’e mücadelelerinden vazgeçmeyeceklerine dair bir mektup yazdıklarını belirtti. Mektupta, “Yanlız değilsiniz hatta, inatla, mizahla yıkayacağız korku iktidarlarını”ifadeleri kullanıldı. l Haber Merkezi Koray Çalışkan Ahmet Altan stanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a hakaret ettiği iddiasıyla yazar Ahmet Altan hakkında soruşturma başlatıldı. Altan, 25 Kasım 2015 tarihinde Rus uçağının düşürülmesinin ardından kaleme aldığı “İki adam” başlıklı yazısında, uçağın düşürülmesinin Türkiye açısından doğuracağı olumsuz sonuçlara dikkat çekmiş ve Erdoğan’a eleştiriler yöneltmişti. İstanbul Cumhuriyet Baş İ savcılığı tarafından Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Koray Çalışkan hakkında hazırlanan iddianamede ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a sosyal medya üzerinden hakaret ettiği iddiasıyla 5 yıla kadar hapis cezası isteniyor. İstanbul Cumhuriyet Savcılığı Basın Bürosu savcılarından Umut Tepe tarafından hazırlanan iddianamede, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ‘şikâyetçi’ sıfatıyla yer aldı. l İSTANBUL / Cumhuriyet DÜNDAR: AB’yi Türkiye için model olarak görmüştük, diktatörlüklere karşı koz olarak değil ritanya’nın saygın gazetelerinden Guardian, Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’la avukatları aracılığıyla röportaj yaptı. Gazetenin sitesinde en çok okunan haberler arasına giren röportaj, “Hapisteki Türk editör Erdoğan’ın ‘faşist hükümetiyle’ yapılan AB anlaşmasını kınıyor” başlığıyla verildi. Dündar’ın Avrupa Birliği’ni (AB) sığınmacı krizini çözmek uğruna kendi demokratik değerlerine ihanet etmekle suçladığı, “Biz her zaman AB’yi Türkiye demokrasisinin standartını yükseltecek, evrensel seviyeye çıkaracak bir model olarak görmüştük, diktatörlüklere karşı koz olarak değil” dediği aktarıldı. “Seri katillere layık koşullarda, 45 gündür hapisteyiz ama hâlâ neyle suçlandığımızı bilmiyoruz” diyen Dündar, “Ellerindeki tek ‘kanıt’ gazetede yayımladığım haber. Yani gazetede haber yayımladığım için casuslukla suçlanıyorum” dedi. “Hükümetin suç faaliyetlerindeki yükselik ve tutuklu gazeteci sayısı her zaman doğru orantılıdır” diyen Dündar, bir gazetecinin içeri atılmasıyla yüz gazetecinin susturulduğunu belirtti. Erdoğan’ın canlı yayında “Bu ABD’de olsaydı, CIA haberi yapanı öldürüp kaza süsü verirdi” dediğini hatırlatan Dündar, kimilerine göre cezaevinde olmasını diğer olasılıklara kıyasla lütuf olarak gördüğünü belirtti. B Kaç kişi daha hapse girecek? Umut Nöbeti’nin 49. gününde Silivri Cezaevi önünde şiirler okundu azetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcimiz Erdem Gül’e destek amacıyla başlatılan Umut Nöbeti’ni dün gazeteciyazar Yavuz Baydar ile Şair Şiir Sokakta ekibi ile grubun yöneticisi Atilla Yüceak devraldı. Umut Nöbeti’nin 49. gününde konuşan Yavuz Baydar, Türkiye’nin bir utanç ülkesi haline geldiğini söyledi. Baydar “Bundan sonraki süreçte kaç meslektaşımız, kaç akademisyen, fikrini ifade etme cesaretini gösteren kaç kişi daha hapsi boylayacak bunda da hiçbirimizin bir fikri yok ama kaygıları derin endişeleri var. Türkiye’de med Silivri Cezaevi önündeki nöbete, Dündar’ın eşi Dilek Dündar ve Erdem Gül’ün babası Ziya Gül ile kızkardeşi katıldı. Otosansür girişimi G ADALET BAKANLIĞI AÇIKLADI Silivri’de tek başına hücre gelenekmiş dalet Bakanlığı, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan için 17 yıl önce kaldığı Pınarhisar Cezaevi’nde hazırlanan koğuş ile Can Dündar ve Erdem Gül’ün Silivri Cezaevi’nde karşı karşıya kaldığı ağır koşulları karşılaştıran Cumhuriyet’in dünkü manşetiyle ilgili açıklama yaptı. Dündar ve Gül’ün 40 gün boyunca hücrede tek kişi kalmalarıyla ilgili olarak “daha önce aynı kuruma tutuklu olarak sevk edilen kişilerin de tek olarak üç kişilik odalara yerleştirildiği, bu odalarda en fazla 30 gün barındırıldığı” açıklamasını yapan bakanlık, Erdoğan’ın cezaevinde otel koşullarında yatmasıyla ilgili tek kelime etmedi. Dündar ve Gül’ü ziyaret için Adalet Bakanlığı’na yapılan başvuruların hiçbirinin kabul edilmemesine de değinilen açıklamada, Dündar ve Gül’ü ziyaret eden yakınları, avukatlar ve milletvekillerinin sayılarına yer verilirken uluslararası kurum temsilcileri ile gazetecilerin görüşme taleplerinin neden reddedildiğine yanıt verilmekten kaçınıldı. l ANKARA / Cumhuriyet A Dünyanın önde gelen haber ajanslarından Reuters da avukatları aracılığıyla Dündar ve Cumhuriyet Ankara Temsilcisi Erdem Gül’le konuştu. Aynı koğuşta kalan Dündar ve Gül’ün ortak açıklamalarında, cezaevinde bulunmalarının “hukuki değil siyasi bir karar” olduğuna dikkat çekildi. Tutukluluklarının basına yönelik bir otosansür girişimi olduğunu vurgulayan Dündar ve Gül şu ifadeleri kullandı “Türkiye’de basın ve özgürlük kelimeleri hiçbir zaman yan yana gelemedi. Ancak son yıllar, 13 yıldır işbaşında olan mevcut iktidarın basına olan bakış açısını netleştirdiği dönemdir. Basın ve özgürlük kelimelerinin arasındaki mesafenin iyice açıldığını, bir araya gelmeleri için ödenecek bedellerin ise arttığını gözlemliyoruz... Tek delili yazdığımız ve çalıştığımız gazetenin bastığı haber olan gazetecilik faaliyeti nedeniyle hapsedilmek durumun vahim olduğundan başka bir şey söylemeyi imkânsızlaştırıyor... Hem gazetecilerin tutuklanmasına hem de söz, ifade, yazı, düşünce alanındaki faaliyetler nedeniyle kolay tutuklama kararlarına karşı ciddi bir mücadele gerekiyor. Değişim, ancak böyle bir mücadele ile mümkün.” yanın cesur, dürüst, şerefli kesimi bu baskılara karşı sonuna kadar direnmeye devam edecektir. Bu konuda hiçbir şüphem yok. Her an, her ne kadar daha büyük bir kesim bu konuda bu kadar sessiz, boynu bükük duruyorsa Türkiye’de çok cesur bir gazeteci çekirdeği var. Bu çekirdek kırılacak bir çekirdek değil” dedi. Şair Şiir Sokakta ekibinin kurucusu Atilla Yüceak ise “Ülkemizin içinde bulunduğu bu karanlık dönemde bir tuz tanesi kadar ışık olabilmek için buradayız. Önemli bir gün bugün çünkü düşüncelerinden dolayı Hrant Dink’in katledildiği bir gün. Barışın adını anamıyoruz. Biz çaresiz değiliz, çare bu halkın kendisi” dedi. Şair Şiir Sokakta topluluğu daha sonra “Yiğidim Aslanım” türküsünü seslendirdi. Atilla Yüceak da “Bizim Çocuklarımız” isimli şiiri okudu. Etkinliğe, Dündar’ın eşi Dilek Dündar ve Erdem Gül’ün babası Ziya Gül ile kız kardeşi katıldı. Umut Nöbeti’ni bugün Özgür Kocaeli gazetesi muhabiri Ayşegül Kalaycı ile muhabir Mustafa Kerem Erol devralacak. l İSTANBUL / Cumhuriyet Nöbette bugün R DÜNDAL VE GÜE BBC’Y YAZDI MİT TIR’ları ile ilgili haberden dolayı pişman olmadıkları belirten Dündar ver Gül, “Haber yazarken bu haberin hangi güçlerin yararına, hangi güçlerin zararına olacağına bakarak bir denge hesabı yapmadık hiçbir zaman. Gazeteciliği bir denetim, saklanan bilgilerin açığa çıkarılması, tehlike varsa bunun öğrenilip halka duyurulması olarak gördük. O yüzden haberimizden bir kez bile pişmanlık duymadık” dedi. l Dış Haberler Pişman değiliz azetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül, İngiliz yayın kuruluşu BBC için mektup kaleme aldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisi hakkında şikayette bulunmasına değinen Dündar, “Tarihte ilk kez, Türkiye’nin bir cumhurbaşkanı kendisiyle ilgili olmayan bir haber hakkında bireysel olarak şikâyetçi oldu. Suriye’deki iç savaşa müdahale etmek Erdoğan’ın kararıydı. Bu yüzden haberin ortaya çıkmasını kişisel bir intikam olarak gördü” ifadelerini kullandı. “Ben bir gazeteciyim. Benim işim devletin çıkarlarını değil; gerçekleri, halkın ve kamunun çıkarlarını savunmak” diyen Dündar, ortaya çıktıkları dönemde dünyayı sarsan skandalları hatırlattığı mektupta şu ifadeleri kul G Suçlular bedel ödedi, ortaya çıkaranlar değil landı: “İranKontra, Watergate... Bunların hepsi devletin suçüstü yakalanmasının örnekleri. Bunların hepsinde suçu işleyenler bedelini ödedi, gerçekleri ortaya çıkaranlar değil.” “Batı’nın, sığınmacı kampları karşılığında, Türkiye’de giderek büyüyen otoriterizme göz yumması, moral bozucu” diyen Dündar, “bir tarafı altı adım, diğer tarafı ise sekiz adım” diye tasvir ettiği hücresinde 40 gün boyunca tek başına tutulmasını da “Tam anlamıyla tecrit edildik. Hücrelerimizde tek başımızaydık. Bu beş kişiyi öldürenlere verilen cezayla aynı” şeklinde anlattı. “Şimdi Türkiye’de iyi gazetecilik zamanı” diyen Ankara Temsilcimiz Erdem Gül ise “Ancak bizler bu hakkımızdan yoksun bırakılıyoruz. Bizleri gazetecilik yaptığımız için tutukladıklarını söyleyemezler. Topluma ve dünyaya bizim başka suçlar işlediğimizi söyleyerek aldatmaya çalışıyorlar” ifadelerini kullandı. l Haber Merkezi Deutsche Welle: Cumhuriyet’e abluka G İyi gazetecilik zamanı azetemizin internet sitesine erişim sorunu yaşanması Almanya merkezli haber portalı Deutsche Welle’de geniş yer buldu. Siteye açıklamalarda bulunan Cumhuriyet.com.tr Yayın Yönetmeni Oğuz Güven, “Sorun üç gün gibi uzun bir süre devam edince, biz de Telekom’la ilişkimizi kesme kararı aldık. DNS koruma hizmetini artık yurtdışından başka bir firmadan alıyoruz. DNS’lerin değişmesiyle sorun da ortadan kalkmaya başladı” dedi. Erişim sorununun Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın geçen cuma Cumhuriyet’i eleştirmesinin ardından başladığını söyleyen Güven, “Hemen Türk Telekom’la irtibata geçtik. Bize “Büyük bir siber saldırı var” dediler. Ama bu saldırının bu kadar sürekli olması mümkün değil. Telekom bunu bahane edip siteyi kapattı. Saldırı Telekom’un dediği kadar büyük mü, bilmiyoruz, ispat da edemiyoruz çünkü veriler Telekom’da” dedi. l Haber Merkezi C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle