16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 6 Ağustos 2015 haber EDİTÖR: CAN DOKER TASARIM: İLKNUR FİLİZ 12 İki çocuk dağa çıksa... dı Serhat Tugan. Hakkârili. Haziran 1972’de doğdu. Yani bugün 43 yaşında. 1988 Kasım’ında, yani henüz 16 yaşında iken, Filistin halkının önemli bir kazanım elde ettiği bir gün iki arkadaşı ile birlikte Hakkâri’de bir bildiri dağıttı. Çocukça bir bildiriydi. Okusanız gülüp geçeceğiniz bir bildiri. “Filistin halkı kazandı, darısı bizim, Kürt halkının başına” anlamında bir bildiri. Daha o gece polis tarafından gözaltına alındı. İşkence Hakkâri Emniyet Müdürlüğü’nde başladı ve adı işkence ile özdeşleşmiş Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi’nde 10 ay devam etti. Tutuklu yargılanıyordu ve sonunda beraat edip Hakkâri’ye döndü. Ancak gördüğü ağır işkenceler belleğinde ve ruhunda ağır yaralar açtı. Baba ocağında geceleri sürekli balkon kapısının yanında yatmaya başladı. Eğer polisler yeniden onu almaya gelirlerse balkondan kendini atıp ölmeye karar vermişti. 16 yaşındaydı… Haklıydı da... Beraatın bir anlamı yokmuş. Hakkâri polisi Serhat Tugan’ı av belledi. Onu kentte sürekli taciz etti. Sokak ortasında elbiselerini parçaladılar, şalvarını yırttılar; ayakkabılarını ayağından aldılar; herkesin önünde tahkir edildi. Evleri ayda bir basılıyordu. Ailenin bütün mahremiyeti ayaklar altına alındı. Bir baskın sırasında yere yatırılan annesinin başına çamurlu bir postalla basıldığını gördü. Bardak taştı. Dağa çıktı. Yani PKK’ye katıldı. Bir yıl sonra da dağda yakalandı. Diyarbakır 2 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde  (DGM) yargılandı. Diyarbakır Kriminal Laboratuvarı raporunda örgütün verdiği silahın hiçbir eylemde kullanılmadığını belirtti. Mahkeme de onu örgüt üyesi olmaktan 12 yıl 9 aya mahkum edildi. Ancak Yargıtay bunu yeterli bulmadı. Serhat Tugan’la aynı kod adını taşıyan (Şerwan) bir PKK’linin silahlı eylemlere katıldığından hareketle Serhat’ın Türk Ceza Yasası’nın 125. maddesi uyarınca “vatana ihanet” suçundan idama mahkum edilmesini istedi. Avukatlarının “O Şerwan, bu Şerwan değil” yollu itirazları ve gösterdikleri güçlü kanıtlara rağmen DGM yargıçları Serhat Tugan’ı idama mahkum etti. Yaşı küçüktü. Ceza ömür boyu hapse çevrildi. Özet: Hakkârili Serhat Tugan adlı bir delikanlı PKK’ye katıldığı, tek bir mermi bile sıkmadığı halde başka birinin işlediği bir suç yüzünden tastamam 25 yıldır hapiste yatıyor. Girdiğinde 18 yaşındaydı. Bugün 43 yaşında… Yaşamın en güzel çağlarında zindanda… Tastamam 25 yıldır… Şimdi… Serhat Tugan’ın ağabeyi, kardeşi, ablası, kız kardeşi, kan kardeşi, sevgilisi, sınıf arkadaşı, mahalle arkadaşı olsaydınız ve bütün bunlara tanık olup yakından değil içinden yaşasaydınız dağa çıkmayı düşünür müydünüz? Cevabı bana değil, kendinize verin e mi? HHH Binbir sebebe bir tane daha ekleyeceğim. Bu bir bant kaydı. Kandil Dağı’nda bıyıkları henüz terlemiş, ergenlik sivilcelerinin izleri henüz silinmemiş bir Kürt delikanlı ile yapıldı. Yapıldığı yeri söyleyemem. Savaş jetlerine koordinat vermiş olurum. Adını da yazamam. Babası, anası ve hısımları hâlâ o köyde yaşıyor. Anlattıklarını ona çaktırmadan kaydettim. Cep telefonumu ses alma aygıtı olarak kullandım. Bu meslek etiğine aykırı davranışımda kusurumu kabul ediyorum, ama yine de anonim bir kayıt gibi sizlerle paylaşmak istiyorum. Gerilla olmuş, boyuna yakın tüfeğine dayanıp bana anlatan delikanlı kırık dökük Türkçesi ile konuşuyor: “… Ben küçüktüm biliyor musun. İlkokula yeni başladıydım. Asker geldi bütün köyü meydana topladı. Mektebin önündeki meydana yani. Kumandan ‘Gerilla gelmiş, siz ona yemek vermişsiniz, gece olmuş yatırmışınız. İki çuval da un hedaye etmişiniz. Kim verdi çıksın meydana’ dedi. Tabii kimse çıkmadı. Neden bilmem dedemi seçti kumandan. Dedem benim hemen yanımda. Kumandan ‘Sen mi verdin’ diye sordu. Dedem Türkçe bilmiyor. Ben söyledim. O başını salladı. Yani ııh dedi. Kumandan emir verdi. Askerler dedemi soydular. Hepsini. Tumanını da. Yani daltaşak bıraktılar meydanda. Çükü bile görünüyor. Böyle ufak, buruşuk bir şey… Anam gördü, ninem gördü, bibilerim gördü. Gelini de gördü. Bütün köy halkı gördü. Asker gitti. Sabahınan dedemi samanlıkta ölü bulduk. Kendi asmış. O yaşımda dağa çıkmaya karar verdim. Gördüğün gibi işte burdayım. Dağda.” Dedenizi bütün köyün önünde çırılçıplak soyup karısına, kızına, gelinine dal taşak teşhir etseler dağa çıkmayı düşünür müsünüz, düşünmez misiniz? Dağa çıkar mısınız, çıkmaz mısınız? Cevabınızı bana değil kendinize verin e mi? Acının köyü: Zergele iyahlar içindeki genç kadın elinde kocasının fotoğrafıyla yıkıntılara koştu. Kürtçe ağıtlarına gözyaşları eşlik ediyordu. Taş yığını içindeki yarısı yanmış beton direğe AYŞE sarıldığında “Evimi yıkYıldırım tılar, Erdoğan evimi yıktın” diye haykırdı. 31 Temmuz günü sabaha karşı Türk savaş uçaklarının bombalaması sonucu 8 kişinin öldüğü o günden beri, PKK kampı değil sivillerin yaşadığı bir köy olduğunu ispatlamaya çalışan Kandil eteklerindeki Zergele’deyiz. Kandil bölgesindeki 60 civarındaki köyden biri Zergele. Biraz ilerisindeki Kan Ayşe Yıldırım, HDP’nin de inceleme yaptığı Zergele’de. Köylüler, “PKK kampı değiliz. Dünya gelsin görsün. Hangi PKK kampında okul var, cami var?” diye isyan ediyorlar. dil Belediyesi’ne bağlı. 2530 haneliymiş bir hafta önce, 200 diye anlatıyorlar. “Şimdi ne sarılan Şosan gibi. 27 yaşındaferyat ediyorlar. Köyü ikiye bökişi yaşıyormuş. Ne zaman kuhayvan kaldı ne toprak. Nereki kocası Karox’u kaybetmiş len yolun karşısındaki camiyi rulduğunu kimse hatırlamıyor. ye gideceğimizi de bilmiyoruz. Şosan. Dört çocuğuyla birlikte gösteriyor bir köylü. “KendisiÇok eski diyorlar; Asurlular ya ne yapacağını bilemiyor. ne Müslümanım diyen Erdoğan Kimse yardım etmiyor” diye isşarmış burada. Hepsi orada doyan ediyorlar. Uykuda yakalanmışlar bomgelsin camiyi görsün. Bombağup büyümüş, birbirleriyle akBombalardan kurtulan diğer balara. Önce büyük bir ışık olnın şiddeti camları, çerçevelerabalar. Genel Başkan Yardım du diyorlar, sonra büyük bir evler ise patlamaların şiddetinri kırdı. Biraz ilerideki okul da cısı Nazmi Gür, milletvekilleden kurtulamamış. Ortasından patlama. Herkes yatağından öyle kullanılamaz halde. Hanri Osman Baydemir, Hüda Kageçen yolun ikiye böldüğü köfırlamış. İlk bomba Ayşe Ahgi PKK kampında okul var, caya, Kadri Yıldırım ve MYK üye met Mustafa’nın evine düşyün karşı tarafındaki evlerin mi var?” diye isyan ediyor. Dasi Hatice Altınışık’an oluşan de camı çerçevesi kırık. Mecbumüş. Ağır yaralanmış Ayşe tey ha sonra içlerine girdiğimiz caHDP heyeti de köyde incelemeren hepsi terk etmiş Zergele’yi. ze, onunla birlikte 6 kişi dami ve okulu görünce anlıyoruz ler yapıyor. Ranya’ya, Diyan’a, Soran’a yaha yaralanmış. Onları kurtarköylünün söylediklerini. Cakınlarının yanına sığınmışlar... mak için koşmuşlar. “Ayşe teyminin camları ve kapıları paAğır bir yas var Köyde onlardan geriye sadece ze bile o sırada yaşıyordu” diramparça. Kullanılamaz halde. köyün kenarından akan derede yor komşularından birisi: “EliOkulun da ondan farklı bir yaEllerinde bombaların öldüryüzen ördekleri ve başıboş domi boğazına götürdüm. Damarı nı yok. Sınıf kapıları yerlerindüğü yakınlarının fotoğraflalaşan tavukları kalmış. den fırlamış. Çocukların oyun rıyla köylüler karşılıyor heyeti. atıyordu” diyor. Yaralıları kurHDP Şanlıurfa Milletvekili Koltuk değneğiyle yaralananlar tarmaya çalıştıkları sırada ikin oynadığı küçük alan yırtık pırOsman Baydemir, sivillerin ölci bombardıman başlamış. Tam tık kâğıtlarla dolu. Okulun duda gelmiş. Kadınlar siyaha büdüğü köy için “PKK kampıydı” varlarını süsleyen çocuklarünmüş. Ağır bir yas var yüzle kalabalığın üstüne attılar didiyen TSK ve AKP hükümetine yorlar. “Peş peşe yağdı. Bize rın çizimleri, alfabeleri varmış rinde. Önce sessiz ve sakinler, seslendi Zergelelilerin yanında: suikast yaptılar. Ateş yağdı yuüzerlerinde. başsağlığı dileyen HDP heye“Burasının gerilla kampı dekarıdan. Herkes bir yere fırladı ti ile konuşurken. Ama 6 gün ğil köy olduğunu kendi gözlerişiddetten. Köyün yanındaki de ‘Yardım edilmiyor’ önce yaşadıkları, bugün gerimizle gördük. Sivillere yapılan reye kadar uçanlar oldu. Ortaye taş yığınından başka bir şey Bombaların düştüğü birbiribu katliamın sorumluları bulık kapkara oldu bombalardan kalmayan evlerinden arta kane yakın 6 ev yerle bir olmuş. lunsun, olay aydınlatılsın. Kasonra. Üstümüze kum yağdı.” lan yıkıntıların yanına geldikOnların hemen yukarısındaki sıt ve ihmal varsa iç hukuk yol“Canlarımız gitti, evlerimiz lerinde onları kimse tutamıyor. ahırların içinde yaşayan hayları bitene kadar davacı olacagitti, hayvanlarımız gitti” diAcılarını nereye koyacaklarını vanları da telef olmuş. Geçmişğız. Ta ki savaşı durdurana kaye kayıplarına yanarken bir bilmeyen kadınlar kendilerini leri gittiği gibi gelecekleri de dar, tarafları müzakere masayandan da “PKK kampı değiyerden yere atıyor. gitmiş Zergelelilerin. “Biz tasında buluşturana kadar mücaliz. Dünya gelsin görsün” diye Tıpkı evinden kalan direğe rım ve hayvancılık yapardık” A 8 kişinin can verdiği Zergele’deyiz. Acılarını nereye koyacaklarını bilmeyen kadınlar kendilerini yerden yere atıyor, “Erdoğan evimi yıktın!” feryatları altında S dele edeceğiz... Dünyanın görmesi lazım burayı. Burası sivillerin yaşadığı bir köy. Burayı bombalayanlar kadar o savaş uçaklarını ve bombalarını yapan ülkeler de sorumludur bu katliamdan.” KDP’nin de olaydan hemen sonra köye gelip inceleme yaptığını söylüyorlar, tıpkı YNK ve DBP gibi. Onların hazırladığı raporda da Zergele’nin PKK kampı değil köy olduğu belirtilmiş. Raporu alan HDP heyeti önümüzdeki günlerde çevirisini yaparak onların gözlemlerini de aktaracak kamuoyuna. Ayşe Ahmet Mustafa, Necip Rajhilat, Karox Ahmet Emin Xıdır, Heybet Resul Ahmet Emin, Salih Resul Ahmet Emin, Kadir Ebubekir hayatını kaybetmiş Zergele’de. Onlara yardıma gelen iki belediye çalışanı da kurtulamamış bombalardan. Hastanelerdeki yaralıları taburcu olmuş. İki kişinin durumunun ağır olduğunu öğreniyoruz. HDP heyetinin de ziyaret ettiği yaralılardan Ahmet Emin Xıdır’ın çenesi parçalanmış. Ameliyat için Ankara’ya gönderilecek. Ne istiyorsunuz diye soruyorum 54 yaşındaki kocası Salih’i kaybeden Gülizar Ahmet Emin’e. “Türkiye bizi öldürdü. Bizi öldürmesinler artık” diyor. Yanında oğlu ve geliniyle kucağında kocasının fotoğrafını tutup çaresizliğini anlatıyor. “Nereye gideriz, ne yaparız. Perperişan ettiler bizi.” Oğlu Mehmet giriyor söze: “Burada hiç gerilla yaşamıyor. Nasıl anlatalım daha.” Köylüleri dinlerken yanımıza gelen genç bir kadının sorusuyla sarsılıyoruz: Uçaklar geliyor mu? Nasıl yani diyorum. Gökyüzünü işaret ediyor. “Bombalamaya” diyor. Rapor aktarılacak SILAHLARI SUSTURUN! Şehit anneleri, evlatlarını çatışmalarda yitiren veya evlatları dağda olan Barış Anneleri İnisiyatifi üyeleri, Gezi direnişinde öldürülen 15 yaşındaki Berkin Elvan’ın babası Sami Elvan, 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz’ın babası Şahap Korkmaz, Lice’de karakol yapımına karşı protestoda öldürülen 18 yaşındaki Medeni Yıldırım’ın annesi Fahriye Yıldırım, Cizre’de polis kurşunuyla öldürülen 12 yaşındaki Nihat Kazanhan’ın babası Mehmet Emin ve Türkiye’nin dört bir yanından vatandaşlar silahların susması ve barış çağrısında bulundu ÇATIŞMALARIN BAŞLAMASI VE HER GÜN YAŞANAN KAYIPLAR VİCDANLARI İSYAN ETTİRDİ: uklarımız’ ‘Hepsi çoc Gezi direnişinde öldürülen 15 yaşındaki Berkin Elvan’ın babası Sami Elvan: Biz silahların susmasını, barış ve kardeşliği, herkesin huzur içinde yaşamasını istiyoruz. Kimsenin burunun kanamamasını, saçının teline zarar gelmemesini istiyoruz. Ölenlerin hepsi bizim çocuklarımız. AKP iktidarda kalmak uğruna bir savaş yaratmak istiyor. Ama bunların da birgün sonu gelecek. Kimsenin ölmemesini istiyoruz. Tek istediğimiz barış.” Gezi direnişinde öldürülen Ali İsmail Korkmaz’ın babası Şahap Korkmaz: “Her ölüm haberi canımızı yakıyor. Her annenin gözyaşı yüreğimizi deliyor. Yok yere onca can gidiyor. Yeter artık. Ne uğruna ölüyor gençler? Bu insanların günahı ne? Yarın silahlar sustuğunda annelerin acısı dinecek mi? Kanayan yara iyi olacak mı? Hayır annelerin, babaların, evlatların acıları hep içinde kalacak. Artık yeter, silahlar susun, barış ol sun, başka canlar gitmesin.” Karakol protestosunda öldürülen Medeni Yıldırım’ın annesi Fahriye Yıldırım: “Artık yeter biz bu savaşı istemiyoruz, barış istiyoruz. Medeni şehit olduğunda o zaman ‘umarım bu son şehidimiz olur’ diyerek bunun için dua ettim. Ama baştakinin vicdanı kör olmuş, Firavun gibi davranıyor. Onun ne Türk ne de Kürt halkına bir yararı vardır. Keşke bu savaşı durdurabilseydim ve elimden bir şey gelseydi. Zulüm sadece Kürtler üzerinde değildir, Türkiye’deki tüm halklar üzerinedir.” Cizre’de polis kurşunuyla öldürülen 12 yaşındaki Nihat Kazanhan’ın babası Mehmet Emin Kazanhan: “Biz bu ölümleri istemiyoruz. Artık ölümler olmasın, kimsenin canı yanmasın, analar ağlamasın, gençler ölmesin. Barışa olan umudumuz hâlâ var. Bu savaş durdurulsa barış olacaktır. Barışa olan umudumuzu hâlâ yitirmedik.” eleri barış ann ok’ y ü l ü m m a tah ‘Kimsenin ‘Umutluyuz’ PKK’ye katılan kızını kaybeden Barış Anneleri İnisiyatifi sözcülerinden Havva Kıran: “Bu süreçte heyetler görüşüyordu, gözümüz barış yolundaydı. Erdoğan iktidarda kalsın diye artık askerler, polisler gerillalar ölüyor. Artık bu ülkede kimsenin askerlerin, polislerin gerillaların ölmesine tahammülü yoktur. Annelerin acılarının rengi yoktur, biz ölen polislerin askerlerin annelerinin de acılarını yaşıyoruz. Erdoğan’ın, Arınç’ın gözlerini kan bürümüş, ağızlarından kan akıyor. Unutmasınlar barış, savaştan daha zordur. Önemli olan barışı inşa etmektir. Kızı PKK’ye katılan Barış Anneleri İnisiyatifi üyelerinden Hanife Akpolat: “Barış istiyorum. Herkese çağrımızdır özellikle as ker ve polis annelerine; gelin birlik olalım tek ses çıkaralım ve gerekirse meclise kadar gidelim, Başbakan’ın Bakanların, vekillerin, Erdoğan’ın karşısına tek vücut çıkalım ve savaş istemediğimizi bu zulmü kabul etmediğimizi, kimsenin ölmesine razı olmadığımızı ve barışı istediğimizi yüzüne söyleyelim. İki taraf da çatışmayı durdursun ve kimse kimseye ateş etmesin.Yeter artık inadına barış barış barış diyoruz. eleri şehit ann iliriz’ ‘Acıyı biz b Oğlu Cem 2012 yılında şehit olan Müsemma İlkan: “2012 yılından bu yana çektiğimiz acıyı sadece biz biliriz. Terör bir ara durmuştu. Şimdi yeniden hortlatıldı. Çocuklarımızı gözümüz gibi bakıyoruz. Sonrada teröre kurban gidiyorlar. Bu durum artık tersine dönmelidir. Çocuklarımızı güle oynaya gönderdiğimiz vatani görevlerinden tabutla karşılamak istemiyoruz” Oğlu Şükrü 1996’da şehit olan Elif Mahmutoğlu: “Duran terör verilen tavizler sonucu, yeniden ortaya çıktı. Bunda o parti bu lider değil, hepsi suçludur. Bir şey yapılmıyor. Çarşıda eşi ile gezen polisi ve askeri niye vuruyorlar?” Oğlu Abdullah 1996’de şehit olan Elmas Yağcı, “Aynı ülkenin çocukları niye birbirlerini öldürüyor? Bu kime yarıyor. Neyi paylaşamıyoruz? Bu durum artık tersine dönmelidir. Hepimiz bu ülkenin nimetlerini gelirini paylaşmalıyız.” C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle