16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 EKONOMİ DOLAR AVRO FAİZ BORSA CUMHURİYET ALTIN ALTIN 24 AYAR 2.7890 17 kuruş TASARIM: BAHADIR AKTAŞ 3.0270 12 kuruş 10.04 10.04 puan 77.785 671 puan 659.14 67 kuruş 97.45 0.21 kuruş EDİTÖR: ŞEHRİBAN KIRAÇ Perşembe 6 Ağustos 2015 Attığı yetmedi para istedi zmir’de SF Depaması karşısında çok ri, sendikalaşma büyük hayal kırıklığısürecindeki iş na uğradık. Bir çanta yerindeki işçileri önişçin 1.000 Avro’nun ce işten attı. Sonra diüzerinde ödeyen müşrenen işçiden, ‘zarar teriler sizden asgari verdi’ gerekçesiyle uluslararası işçi hak600 bin lira tazminat larına ve bu hakları Olcay istedi. İşçiye kürekullanan işçilere saysel destek geldi. İmza Büyüktaş gı duymanızı bekliyorkampanyası başladı. lar” dedi. IndustriAll, bir çantaya bin Dava açıldı Avro ödeyen müşterinin, işverenden uluslararası çalışma koSF Deri, çağrılara yanıt verşullarına uyulmasını beklediği mek yerine, atılan işçilerin geni vurguladı. ri alınması için yaptığı protesDeriteks sendikasından vetolar nedeniyle “ticari çıkarlarilen bilgiye göre, en bürının” zarara uğradığını iddia yük müşterisi Mulberry için ederek Deriteks ve işçiler hakİzmir’de çanta üreten SF kına dava açtı. İşçilerin panDeri’de işçiler, fazla mesailerin kartlarına el koyarak, işyerine yoğunluğu, düşük ücretler ve zarar verdikleri gerekçesiyle işyerindeki kötü uygulamalar 600 bin liralık tazminat istedi. nedeniyle örgütlenmeye başİşçiler tazminat davası için ladı. Örgütlenmeden haberdar “Bize ne kadar para veriyorolan işveren, 2526 Mart’ta 14 sun da 600 bin TL istiyorsun” işçiyi işten attı. Sendika olursa diye tepişyerini kapatacaklarını, sendiki göskalı işçilerle yollarını ayıracakteriyor. larını açıkladı. SF Deri’de yaklaşık 200 işçi çalışıyor ve üretimin neredeyse tamamı lüks İngiliz markası Mulberry için yapılıyor. Mulberry işçilerin çağrısına sessiz kalırken yaklaşık 140 ülkede 50 milyon işçiyi temsil eden uluslararası federasyon IndustriALL Küresel Sendika tarafından geldi. IndustriAll Genel Sekreteri Jyrki Raina; yaptığı açıklamada, “Mulberry’nin ‘Küresel Satınalma İlkeleri’ ne uymayan işçi hak ihlalleri ile ilgili bu uzun listeye gözünü ka 14 işçiyi işten atan SF Deri, arkadaşlarına destek için direnen işçilerden 600 bin lira tazminat istedi. IndustriALL’dan deri işçisine küresel destek geldi Tabutların siyasette İ önlenemez gücü... Hayatını kaybeden işçilerin 24’ü kadın, 4’ü göçmen işçi, 8’i çocuk işçilerden oluştu. Bir çanta 1000 Avro İşçilerin taleplerini yineleyerek çözüm için adım atılması çağrısına Temiz Giysi Kampanyası, IndustriALL ve LabourStart’ın yanı sıra birçok sivil toplum örgütü ve sendika da katıldı. Temmuzda 166 işçi cinayet kurbanı şçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) temmuz ayı iş cinayetleri raporuna göre en az 166 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Yılın ilk 7 ayında yaşamını yitiren işçilerin sayısı 971’e ulaştı. Her yıl yaz aylarında iş cinayetlerine kurban giden işçilerin sayısının arttığına dikkat çekilen raporda, yeni seçilen TBMM’den acil ola İ rak; iş cinayetlerinin sorumlusu siyasiler, patronlar ve bürokratların yargılanması, sendika seçme özgürlüğünün sağlanması, örgütlenme önündeki engellerin kaldırılması ve işyerlerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği kurullarının uygulanması taleplerinin karşılanması istendi. İSİG, iş cinayetlerini işkolları, nedenleri, cinsiyet ve yaş gruplarına göre sınıflan dırdı. Buna göre iş cinayetleri en çok yüzde 36 ile tarımorman işkolunda, yüzde 22 ila inşaatyol işkolunda, yüzde 15 ila taşımacılık işkolunda meydana geldi. Sadece bu üç işkolunda 121 işçi yaşamını yitirdi. İşçi ölümleri yüzde 33 oranında trafikservis kazası, yüzde 15 ile ezilmegöçük, yüzde 14 ile düşme, yüzde 10 ile zehirlenmeboğulma nedeniyle oldu. HP Genel Başkan Yardımcıları Sezgin Tanrıkulu ve Tekin Bingöl ile Grup Başkanvekili Özgür Özel, TBMM Başkanlığı’na Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nda değişiklik yapılması hakkında kanun teklifi verdi. Kanun teklifinin gerekçesi için “Kamu görevlilerinin aylık ve ücretlerinde yapılacak artış yıllık enflasyon oranın altında olamaz. Bu husus toplu sözleşme görüşmelerinin tarafları arasında pazarlık konusu dahi yapılamaz. Toplu sözleşme görüşmeleri kamu görevlilerinin aylık ve ücretlerine yıllık enflasyon oranında verilecek zamma ek olarak getirilecek zamlar ile diğer mali ve sosyal haklar için yapılır” denildi. u sorunun içeriği, kapsamı üzerinde biraz daha durmak istiyorum. Çünkü Türkiye toplumu çok kritik bir noktada, hatta bir “eşikte...” “Toplum” çelişkili, hatta imkânsızlıklarla dolu bir “tutarlı tanımlanabilir bütün” oluşturur. Bu bütünün tanımlanabilir olma özelliğini kaybederek başka bir “şey” olmaması ya da bir kaosta dağılmaması için bileşenleri arasındaki çelişkilerin yönetilmesi, bastırılması, imkânsızlıkların gizlenmesi gerekir. Örtülü ya da açık devlet şiddeti (maddi, simgesel) ve “fantezi” bu noktada devreye giriyor. Devlet şiddeti parlamenter meşruiyetin, yasaların sınırlar içinde kalınarak uygulanıyorsa “örtülü”; yasaları yok sayan bir pratik sergiliyorsa “açık” olarak nitelenebilir. Askeri, faşist, dinci rejimler “açık şiddete” örnektir. Beni şiddet değil daha çok “fantezi” ilgilendiriyor. Çünkü, toplumsal bütünlüğün korunabilmesi, daha doğrusu, böyle bir bütünlük algısının toplumun üyeleri, özellikle de alt sınıflar tarafından benim CHP’den kamu zammı için yasa teklifi Memur 300 lira kreş yardımı istedi Sendikalardan birbirinden ilginç talepler arasında imam hatip öğrencilerine bedava yolculuk da var. MUSTAFA ÇAKIR C ükümet ile memur sendikaları arasındaki toplu sözleşme görüşmeleri devam ederken, yetkili konfederasyon alan MemurSen, büyükşehirlerde 300, diğer kentlerde 250 lira kreş yardımı istedi. Toplu sözleşme görüşmeleri komisyon toplantıları ile sürüyor. Komisyonlarda hizmet kollarının sorunları ele alınıyor. Toplu sözleşmenin geneline ilişkin görüşme ise 11 Ağustos salı günü gerçekleştirilecek. Bu toplantıda hükümetin maaş zammı önerisini masaya getirmesi bekleniyor. Masada imza ve itiraz yetkisine sahip olan MemurSen, kreş hizmetinden yararlasenmesi için, hatta açık şiddetin uygulanabilmesinin de ön koşulu olarak (uygulayıcılar açısından) fantezi çok daha kritik bir öneme sahiptir. Fantezi, bu “imkânsızlıklarla” yaşamanın getirdiği sıkıntılara karşı, bir arzu nesnesi olabilecek anlatı/senaryo, imkânsızlığı dışlayan bir mükemmellik vaat eder. Fantezi, gerçeklikten alınmış parçaların, gerçeklik içindeki durumlarından biraz farklı bir biçimde bir araya gelmesiyle oluşur. Bu nedenle fanteziler, salt yalan ya da yanılsamalar değildir; ideolojinin önemli bileşenleri olduklarını da düşünebiliriz. Fanteziler, günlük yaşamdan, ikili ilişkilerden, devlet ve ekonomi alanlarına kadar birçok yerde “yaşarlar”. H nacak her çocuk için büyükşehir kapsamındaki illerde 300 lira, diğer illerde 250 lira kreş yardımı istedi. MemurSen Genel Başkanı Ali Yalçın, “Aile kurumunun korunması ve güçlenmesine yönelik taleplerimiz, toplu sözleşme masasında hükümet tarafından mutlaka dikkate alınması gereken, bizim de ısrarcı olacağımız konular arasında yer alıyor” dedi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, özel sektörde çalışan eşin aynı yerde sigortalı 3 yıldır çalışıyor olması şartının kaldırılmasına sıcak baktıklarını açıklamıştı. Yalçın, bu sürenin kısaltılmasının aile bütünlüğü açısından hayati öneme sahip olduğunu söyledi. l ANKARA / Cumhuriyet evam eden görüşmeler sırasasında birbirinden ilginç talepler de dile getirildi. DiyanetSen, resmi nikâh hakkı, büro memuru bedava yolculuk istedi. 11 hizmet kolunun tamamında yetkili olan MemurSen’e bağlı sendikaların taleplerinden bazıları da şöyle: EğitimBirSen: Milli Eğitim Bakanlığı bünyeDini baysinde eğiramlardan tim ve öğönce ikretim hizramiye ismetleri sıtendi. me eğilimlerinin, şiddete dayalı senaryoları da içerebileceğini söyler. Osmanlı toplumu tanımlanabilir bütünselliğini kaybederken oluşan kaostan Cumhuriyet çıkmıştı, düzen kurulurken de şiddet çeşitli oranlarda, aşamalarda devreye girmişti. Örnek olarak, Fransa’da 1789’da başlayan sürece karşı “terör” dönemi, Weimar Cumhuriyetine karşı Nazi darbesi, Şahlık rejimi çökerken Molla karşıdevrimi, Rus Çarlığı kriz ve savaşla çökerken Bolşevik devrimi de düşünülebilir. Tarihten, birçok zayıf /güçlü, ulusal /uluslararası ölçekte başka örnekler de bulup çıkarabiliriz. Bu örnekler bize birkaç şeyi birden söylüyor: (1) Kaos eğilimi, entropi bir kez başladı mı yayılmaya devam eder. (2) Kaos ve entropi eski “tanımlanabilir tutarlılığa” geri dönüşü olanaksız kılar. (3) Eskinin iktidar ilişkilerinin düzen getirici eğilimlerce, yeni bir “tutarlı bütünsellik” içinde “restorasyonunu” dışlamaz. (4) Kaos, “başka türlü bir toplum” kurma Müftü resmi nikâh kıysın D nıfında öğretmen kadrolarında bulunanların mevcut ek gösterge 600 puan artırılsın. Müdür yardımcısı ve öğretmenlere nöbet tuttukları her gün 6 saat ek ders ücreti ödensin. DiyanetSen: Kamu görevlilerine, Ramazan ve Kurban bayramları öncesi maaşlarıyla birlikte en yüksek devlet memuru aylığının 2 katı tutarında bayram ikramiyesi ödensin. Vaiz, Kuran Kursu öğreticisi, imam hatip ve müezzin kayyımlara toplu ulaşım araçlarının kullanılmasında indirim sağlansın. Müftülere de resmi nikâh kıyma yetkisi verilsin. B ‘Toplum’ ve fantezi Peki şimdi ne olacak? II Tehlike ve fırsat Cumhuriyet tarihinin çeşitli anlarında bütünsellik iddiasının dayandığı fantezilerin hemen hepsinin artık çözülmeye başladığını yazmıştım. Eğer bu “tanı” doğruysa, bu çözülmeye bağlı olarak toplumun tanımlanabilir olmasına olanak sağlayan “tutarlı bütünselliğini” hızla kaybetmeye başladığı savunulabilir. Bu sav aynı zamanda bir kaos olasılığına işaret eder. “Toplumsal kaos” durumu, yok olma, dağılma olasılığının yanı sıra, düzen getirme eğilimlerinin de gündeme geleceğini, birbirinden farklı düzen getir olasılığını da içerir. Bugün ülkede, AKP’de temsil edilen siyasal İslam, kapitalist, otoriter, dinci ve ırkçı ilişkileri de içeren yeni bir totaliter “tutarlı bütünsellik kurmayı” arzulayan çok etkili bir güçtür. Karşısındaki tek güç, Cumhuriyetçilerden, sosyalistlerden, Kürt siyasi hareketinden, Gezi olayının, bıraktığı siyasi kültürel izlerden oluşan çokluktur. Ancak bu çokluk, bir türlü tutarlı bir küme oluşturamıyor. Dağılmakta olan “bütünselliğin” dışlanmışları içinden gelen HDP’nin seçimler öncesi ve sonrası, Türkiye’nin tümünü kapsayan demokratik hakları savunma çabaları, Haziran Hareketinin, Cumhuriyet ve diğer sol basının katkıları ne yazık ki yeterli olamıyor. CHP’nin de çözülmekte olan fantezilerin etkileri karşısında, eşitlik, özgürlük, kardeşlik, barış, demokrasi gibi temel sosyal demokrat değerleri savunmakta daha inisiyatifli, daha cesur davranması gerekiyor. Zaman hızla akıyor.. BD’nin IrakAfganistan işgalleri sürecinde medya güdülenmesi gücünün kullanılarak ABD’ye dönen asker cenazelerinin fotoğraflarının çekilmemesi, cenaze törenlerinin görüntülerinin verilmemesi için gösterilen çabanın birçok haberini okumuştum. Vietnam sendromunun bir benzeri ile yüz yüze kalma korkusu, iç kamuoyuna dönük gündemin hep odağındaydı. En etkili önlemin savaşa gönderilenlerin gönüllü, daha doğrusu paralı asker yapılmalarıydı... IrakAfganistan işgallerinde ölen ABD’li asker sayısının düşük olabilmesine yönelik alınmış çok etkin savaş önlemlerinin ayrıntılarına girmeden, ölen asker sayılarının toplamı, hele görüntüleri asla verilmeden, medya sorumluluğu adına kamuoyu duyarlılığının köreltilmesi çok da işe yaramadı... Bush’un “Destek vermeyen ülkelerle savaş ganimetlerinin paylaşılmayacağı” havalı günleri çok çabuk tüketildi... “Bush projesinden hızla vazgeçilip Obama projesi ile ABD askerlerinin işgal ettiği topraklardan çekilme kararlarının alınmasında; asker ölümlerinin yarattığı siyasal yıpranmanın yanı sıra, işgal edilen topraklarda yol açılan iç savaşların bataklığı kaosunun yarattığı ekonomi, petrol maliyetlerine de dönük olumsuzlukların belirleyici olduğu..” günlere geçildi... Hafta sonu rastlantısal çok ilginç bir belgesel izledim... Irak savaşından sağ dönmüş, pek çok yakın arkadaşının ölümüne tanıklık etmiş bir asker, müziği ile bir savaş karşıtlığı projesine katılmış... Vietnam döneminden ünlü bir müzisyenle yolları buluşmuş, birlikte yürüttükleri ölen yakınları ile sürdürülen seçim kampanyası sürecinde görev almışlardı. Cumhuriyetçi partiden hem de, 13 milletvekillerinin kampanyasını üstlenmişler, müzikleriyle seçmenlere ulaşarak 9’unun seçilmesini sağlamışlardı. Tahmin edeceğiniz üzere müziklerinin sözleri, kampanya görüntüleri ölen askerleri yaşam öyküleri ile yansıtıyor, gönüllüler arasında savaşta ölen askerlerin en yakınları rol alıyorlardı... Sözler, sloganlar.. bütünlük içinde savaş karşıtlığı, ABD’nin söz konusu savaşlardaki kirli çıkarlarının reddi, oralarda ne aradıkları sorgulamaları üzerindendi... HHH ABD siyasi erkinin, vazgeçilemeyecek ekonomiksosyalsiyasal çıkarların kollanmasında günümüzde kendi askeri gücünü kullanmama özenlerini, bölgeye göre başka ülkeler askeri güçleri, olmadı terör örgütlerinin silahlı güçlerini kullanma stratejilerinin dayandırıldığı gerçekleri ne de güzel açıklıyor?.. Yaşadığımız sorunların yumağında çıkarabileceğimiz dersler yok mudur? Kimileri hiç hoşlanmayacaklar biliyorum ama.. Mustafa Kemal Atatürk’ün, laik Cumhuriyetin kurulabilmesinin önünü açan Kurtuluş Savaşı destanının yazılmasındaki liderlik gücünü kullanarak, devrimleri ile yine belirleyici rol üstlendiği Cumhuriyetin Kuruluş sürecinde slogan yaptığı “Yurtta barış, dünyada barış..” ilkesinin anlamı, değeri üzerinde bir daha bir daha kafa patlatmak gerekmiyor mu? İslam dünyası, olmadı Ortadoğu üzerinden, “ılmlı İslam, yeni Osmanlıcılık..” düşleriyle yola çıkan İktidarları, liderliği ile, başımıza ördükleri çoraplar, yol açtıkları ülkemiz vatandaşları arasındaki cepheleşmeler, düşmanlıkların, siyasal sorumluluğu ile ilişkili.. hesaplaşmak zorunda değil miyiz? “İçerde, biz barış sürecinin, Kürt açılımının mimarıyız.. PKK silahsızlanmanın gereğini yerine getirmiş olsa, birbirinden hain yeni terör, pusu cinayet eylemleri ile süreci kırmasa zorunlu askeri operasyonlar olur muydu?” savunması, yıllarla siyasi çıkarlar adına göz yumulmuş olması gerçeği ortada iken, yeterli olabilir mi? Kuşkusuz, Kürt cephesinin, hele de yasal siyaset yapma iddiasında olan örgütlenmelerinin, terör örgütleri, dış odaklardan da beslendiği kuşku götürmez ayrımcılık siyasetleriyle ilişkilerini kesmeleri aynı ölçüde yaşamsal... Annelerin acıları, kan üzerinden siyasetin getirisi çok kısa süreli... Zaman içinde savaş cephesi sorumluları hep hesap verseler de... Ne yazık ki geç kalınmış pişmanlıklarda, açılmış yaraların sarılması, derinliği ile doğru orantılı, barış da kolay gelemiyor... A Ziraat’in kârı ilk altı ayda yüzde 21 arttı Ziraat Bankası’nın bu yılın ilk yarısına ait net kârı yüzde 21 artışla 2.43 milyar lira oldu. Bankadan yapılan açıklamaya göre, şirketin kredileri 168.3 milyar lira olurken; mevduatı ise 171.2 milyar lira olarak gerçekleşti. Bankanın finansal verilerini değerlendiren Genel Müdür Hüseyin Aydın; “Bu yılın ilk yarısında 53 yeni şube açtık. Bu yıl Priştine Şubesini açarak yurtdışında hizmet verdiğimiz ülkelere Kosova’yı da ekledik” dedi. l Ekonomi Servisi C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle