17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 17 Ağustos 2015 17 Ağustos’un 16. yılı EDİTÖR: ELİF TOKBAY 6 Saat 03.02 Şiddet: 7.4 17 bin 500 480 bin ölü evsiz Öcalan hiç karışmak istemiyor mu? 10 konuttan 6’sı sigortasız Doğal Afet Sigortaları Kurumu ve sigorta şirketleri, zorunlu deprem sigortasına ilişkin bilincin artması için çeşitli çalışmalar yapsa da sigortalılık oranı yüzde 40,4’larda. l AA İstanbul’da 250 yılda bir deprem olur iddiasını uzmanlara sorduk abertürk yazarı Murat Bardakçı’nın dün 17 Ağustos 1999 depreminin yıldönümü nedeniyle kaleme aldığı yazısında, İstanbul’da 250 senede bir mutlaka büyük deprem meydana geldiği yönündeki ifadeleri tartışmalara neden oldu. Deprem uzmanları, çalışmaların kesin tarih verme konusunda yetersiz olduğuna dikkat çekerken, Bardakçı’nın yazısının ise, ancak işin ciddiyetini anlamayanlara bir uyarı niteliğinde olabileceğini söylediler. ‘Depreme tarih vermek imkânsız’ H gibi büyük depremleri sıralıyor. Yer bilimcilerin dediği gibi ‘Marmara bir deprem denizi. Bu işi ciddiye alın, tarihte de binlerce can kaybı olmuş’ demek istiyor. Yoksa herhangi bir depremi öngörüyor gibi algılamak ve bu yönde beyanat vermek çarpıtma olur. Deprem biliminde bir kural vardır, bir deprem olmuşsa o deprem tekerrür eder. Enerji boşaltılır ve sonra tekrar kırılır. Yapılan bilimsel araştırmalar da kuzey kolda 250 senede bir deprem yaşandığını gösteriyor.” Deniz dibindeki gaz çıkışının depreme neden olacağı yönündeki ifadelerin ise yanlış olduğunu belirten Görür, “Gaz ve su çıkışı, gelecekte olabilecek depremin kestirilmesinde önemli. Gözlem altında olmalı. Deniz altı gözlem istasyonuna ihtiyacımız var. AB’nin bütün denizlerinde kurdular. Biz kurmaya çalıştık ama beceremedik. Hükümet yetkilileri desteklemedi” dedi. İşi ciddiye alın Sedimantoloji ve Deniz Jeoloji uzmanı Prof. Dr. Naci Görür, Murat Bardakçı’nın söylediklerini doğru algılamak gerektiğini belirterek, “Yazısında Prof. Dr. Celal Şengör’den de referans verdi. Olay şu, Marmara’da 1999 yılından bu yana deprem alarmı verilmiş. Denizdeki araştırmaları yapan ekip olarak, tabanda aktif, 7’den büyük bir deprem üretebilecek potansiyelde, Kuzey Anadolu’nun devamı niteliğinde fay sistemi olduğu sonucuna vardık. 1999 depreminin, Marmara’nın tabanındaki kabuğa enerji şırınga ettiğini biliyoruz. 1999 depremi, 250 senede birikmesi gereken enerjiyi 55 saniyede bu kabuğa yükledi” dedi. Bilim insanlarının da uyarıda bulunduklarını, Kuzey Anadolu fayının depremleri doğudan batıya taşıdığını dile getiren Görür, 1939 Karlıova’dan başlayan depremler zincirinin 1999’da İstanbul’un kapılarına dayandığını ifade etti. Bardakçı’nın sözlerinin bir deprem uzmanıymış gibi değerlendirilemeyeceğini kaydeden Görür, şöyle devam etti: “Tarihi belgelere bakarak yazıyor. 1509, 1766, 1894 Enkazda 4 gün FARUK KIRTAY Yüksel Er, enkaz altından çıkartıldığında oğlu Eser’e elini uzatarak “çak” yapmasıyla hafızalara kazındı. inlerce kişinin yaşamını yitirdiği B 17 Ağustos 1999 Büyük Marmara Depremi’nde eşi Işık ve 5 yaşındaki kızı Ecem’i kaybeden, oğlu Eren ile birlikte 98 saat enkaz altında kaldıktan sonra kurtarılan Yalova SMMM Odası Yönetim Kurulu Üyesi Yüksel Er, yaşadıklarını gazetemize anlattı. Hazırlıklar yetersiz 37. Dönem TMMOB Yönetim Kurulu İkinci Başkanı Yrd. Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu ise şöyle konuştu: “İşi işin uzmanına bırakmakta yarar var. 250 yıllık periyotlar tahmini yapılıyor. 150200 yıl olan da var. Göynük depremi 300 yıla yakın. Kuzey Anadolu fayına dair verilen deprem tarihinin üzerinden 70 yıl geçti. O nedenle, deprem uzmanı deneyimli insanlarla konuyu tartışsa iyi olurdu. ‘250 yıl doldu, valizi toplayıp gidin’ anlamına gelecek açıklamalar yapmamak lazım. Bilgi vermek ayrı, tarih vermek ayrı anlam taşır. AFAD 81 ilde güvence ama, her anlamda yapılacaklara dair hazırlıklı olmak bir devlet politikası olmalıydı. Hazırlıklar çok yetersiz.” l İSTANBUL / Cumhuriyet Depremden 10 saat sonra Eser’in kurtarılmasının ardından kendisinin de enkazdan kurtarılacağına inandığını belirten Yüksel Er, “ben 4 gece daha enkaz altında kaldım. Depremden önce oğlumla tartışmıştım. Barışmadan, ona sarılmadan ölmek istemiyordum. Dışarıdaki iş makinelerinin sesi, kalabalığın gürültüsü benim sesimin duyulmasını engelliyordu. Bırakın bağırmayı nefes almakta zorlanıyordum. Günlerce idrarımı içerek hayatta kaldım. Çünkü böbreklerimin iflas etmemesi ve yaşamam için bunu yapmam gerekiyordu” diye konuştu. eniden ateşlenen silahları “susturmak” için bir süredir ortalıkta dolaşan laf şu: “Öcalan’ı konuşturmuyorlar, Kandil’e ‘silahları bırak’ çağrısı yapacak ama iktidar bunu istemiyor.” İktidar kaynaklarından, açıkçası itibarlı bir Kürt milletvekili sohbette “Öcalan böyle bir çağrı yapmak istemiyor” dedi. Neden?! Bunun için KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık’ın geçen cuma açıklamasına bakmalı: “Kimse ne gerillanın Kuzey’den (Türkiye’den) çekilmesini ne öyle silah bırakmasını bize dayatabilir. Bunlar kesinlikle gerçekleşmeyecek hususlardır..” Öcalan’ın savaş önlemede bir gücünün epey bir süredir olmadığı söylenebilir. Kandil (PKKKCK) liderlerinin “Önder Apo, Liderimiz, Kürt halkının Önderi” gibi ifadelerin ardındaki saklı gerçek, PKK/KCK’nin tüm Kürt stratejisine esas kendi karar verdiğidir. Öcalan, evet oradan görüş bildiren bir lider, ama 16 yıldır hapiste. 2013 İmralı Tutanakları’nda Öcalan’ın belirttiği, Türkiye ile genişletilmiş bir Ortadoğu ülkesi için birliktelik, RTE’ye Başkanlık vb gibi görüşlere, Kandil’in katıldığını sanmıyorum. PKK/KCK liderleri özellikle önlerinde açılan Suriye Kürdistanı fırsatına sarıldı; burada mevzilerini sağlamlaştırıyorlar (PYD aracılığıyla ve ABD / Batı desteğiyle); politikalarının odaklandığı nokta, öncelikle Güneydoğu ve Doğu Anadolu’yu, Suriye Kürdistanı ile bir bütün görmektir. 2 ilde 6 ilçede ilan ettikleri “özyönetim”, salt bombalar sonucu ortaya çıkmış değil, uzun süredir buna hazırlanıyorlar; açıklamalarında hatta Öcalan’ın sözlerinde bu “kendi özyönetimini, savunma güçlerini inşa etmek” bol miktarda vardır, KCK de bu inşanın aracı. Y Seçimleri boykota varır mı? Öcalan bu koşullarda “ateşkes yapın” demesinin bir anlamı olmayacağını biliyor ve “manevi” liderliğini de ateşe atmak istemiyor. Öcalan ile Kandil birbirlerini kollayarakkullanarak hareket ettiler. Ama şimdi farklı bir süreç devreye girdi. Kandil, HDP’yi de hemen seçimlerden sonra “sana Kürt meselesini git parlamentonun sınır ları içine hapset mi dedik; aldığın bu büyük sivil desteği, özyönetimin savunma güçlerinin kurulması için kullanmadıktan sonra, parlamentoya girmişsin ne işime yarar..” görüşleriyle yaklaştı. PKK için HDP, “savaş ve Kürdistan inşasına yardımcı olduğu sürece yararlıdır, yoksa sistemin bir aletidir”. Kürt “özyönetimleri” ilanı, bir aşamadır: “Ankara merkezi hükümetini tanımıyoruz.” Belirli bir güç birikimiyle bu noktaya geldiler. Direnişleri buradan yükseleceğe benziyor. Diyorlar “Devrimci halk savaşı”. Kitlelerin katıldıkları, irili ufaklı “ayaklanmalar”a sıra gelecek demektir. Bu süreç, PKK/Kandil’in parlamento seçimlerini boykotuna kadar varır mı? Varabilir. Ne zaman? Seçimlerden elde ettikleri yarara artık ihtiyaç hissetmediklerinde. Bu boykot kabul görürse, parlamentonun ülkeyi temsil meşruiyeti ortadan kalkar. PKK/KCK Türkiye ile birlikteliğin bütün köprülerini atan politikalara geçti gibi. Ateşkes olmaz mı, olur. Nefes alma payı. Çözüm süreci ise AKP’nin politika oyun alanından kurtulabilir ve ulusal bir zemine oturtulabilirse, sağlıklı bir zemine kavuşur. Bazı akil aptallar, AKP ile görüşmekten başka yol mu var diye boy gösteriyor. Kürt meselesi ulusun meselesidir. AKP ise Kürt meselesinin hâlâ parti meselesi olarak görmekte. Partiler için artık ortak “ulusal bir konu” kalmamış gibidir. Türkiye bu bataklıktan kolay çıkamaz. Karşılıklı öldürerek barış mı olur? HHH BİR KİTAP: Astrolojinin Bilimle İmtihanı: Yıldızlar size ne söylemiyor. Yıldız falcılığının bir salgın hastalık gibi ülkeyi sardığını biliyoruz. Dahası bir vakıf üniversitesinde yıldız falcılığı üzerine sertifika programı bile açılmıştı, YÖK tarafından kapatıldı sonra. Bilimin genişleyemediği, bilimsel bilgi ve düşüncenin yayılamadığı alanları, falcılık ve safsata işgal eder. Tevfik Uyar, Kırmızı Kedi’de yayımlanan kitabıyla yıldız falcılığının ıcığını cıcığını çıkartıyor ve bilimsel gerçeğini anlatıyor. Kitap, insanları biraz bilimle tanışmaya çağırıyor! Eline sağlık. Yüksel Er TANRIKULU ALINMAYAN TEDBİRLERİ SORDU CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, 17 Ağustos Marmara Depremi’nin yıldönümünde, Türkiye’nin deprem karşısında “almadığı tedbirlerin” ve “mevcut yetersizliklerinin” Meclis tarafından araştırılmasını istedi. Önce eşine sonra kendine kurşun Ankara Keçiören’de Ahmet Şahin evi terk ederek boşanmak isteyen eşi Şeyma Şahin’i konuşmak için Atlıhan Parkı’na çağırdı. Kadın, kardeşi Sema’yı da yanına alıp parka geldi. Ahmet Şahin yanlarına gelen ticari taksinin içinden aldığı pompalı tüfekle eşi Şeyma Şahin’e ateş etti. Yerde kanlar içinde yatan kadının kardeşi Sema ise olay yerinden kaçtı. Kaçan kızın peşinden koşan eli silahlı kişi tekrar parka döndü ve tüfeği kendine doğrultup ateş etti. Şeyma Şahin ve Ahmet Şahin hastanede yaşamını yitirdi. l ANKARA / Cumhuriyet Ponçik’i son anda kurtardılar Beşiktaş Köyiçi Caddesi’nde bulunan ünlü Sinanpaşa İş Merkezi’nde, dün öğle saatlerinde atık kutuların depolandığı bodrum katında yangın çıktı. İş merkezi sakinlerinin iddiasına göre yangına sebep sigara izmariti. Dumanlar kısa sürede binayı sardı. İtfaiye ekipleri iş merkezinde beslenen “Ponçik” adlı kediyi son andan dumanların arasından kurtardı. l İSTANBUL / Cumhuriyet C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle