28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 27 Temmuz 2015 KULTUR Alan Parker’ın film arşivi İngiliz Film Enstitüsü’nde ‘Geceyarısı Ekspresi’, ‘1984’, ‘Birdy’ ve ‘DuvarPink Floyd’ gibi filmlerin yönetmeni Sir Alan Parker, sahip olduğu senaryolar, yapım belgeleri, posterler ve film güncelerini kapsayan 45 yıllık bir koleksiyonu, İngiliz Film EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK Enstitüsü’ne (BFI) bağışladı. ‘Bugsy Malone’, ‘Evita’ ve ‘Fame’ gibi unutulmaz yapımlara imzasını atmış olan Parker’ın birikimi, 24 Eylül ve 4 Ekim arasında BFI’nın Londra Southbank bölgesindeki binasında sergilenecek. Büyük Ferman’ın 800 yıllık dermanları Türkçeye de çeşitli kaynaklarda yanlış bir biçimde “Büyük Özgürlük Fermanı” olarak çevrilen ve 3 bin 500 Latince kelimeden oluşan Magna Carta’da, “özgürlük” (freedom) kelimesi bir kez dahi olsun geçmiyor. Konuyla ilgili kapsamlı sergi, 1 Eylül’e dek Londra’daki The British Library’de yer alırken, “Büyük Ferman”da Latince’de “haklar” anlamına gelen “libertatum” (liberties) kelimesine vurgu yapılıyor. lk olarak, 15 Mayıs 1215’te Papa III. Innocent, İngiltere KralıYurtsuz John ve baronları arasında babası II. Henry’nin döneHande minden beri birikmiş sieagle yasi krizi atlatmak için pratik bir çözüm olarak Runnymede’de damgalanmış “Magna Carta Libertatum”un (Büyük Haklar Fermanı) ve günümüze 1215’ten ulaşmış iki orijinal el yazması ve geçen 800 yıl içerisinde Magna Carta’dan esinlenen birey ve topluluklara dair onlarca belge, kitap, el yazması ve çok sayıda obje 1 Eylül’e kadar Birleşik Krallık’ın ulusal kütüphanesi British Library’de sergilenmeye devam ediyor “Magna Carta: Hukuk, Hürriyet ve Vasiyet” başlığı altında şimdiye kadar konu hakkında düzenlenmiş en büyük ve kapsamlı sergi, Magna Carta’yı 800. yılında hukuki, siyasi ve toplumsal açılardan ele almanın yanı sıra Britanya, Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri’nde kurum ve bireylere ait çeşitli ve çok sayıda intizamla korunmuş tarihi el yazmalarına, belgelere ve objelere de yer veriyor. Öyle ki, halkın kin duyduğu Yurtsuz John’un dişleri, defnedilirken giydiği giysinin erimiş parçaları, başparmak kemiği, hokkalığı, lahtinin replikası da sergiye dahil edilmiş. Fakat sergide gözler önüne serilen en önemli nokta, bu tarihi belgenin zaman içerisinde diğer ulus ve milletlerin kanun ve yasalarını naBir British Library görevlisi The Victoria ve Albert sıl etkilediği ve günümüz hukuk siste Magna Carta’da Kral John’un zehirlenmesini tasvir eden minyatür. Museum’dan ödünç alınan tablodaki tozları alıyor. mine nasıl şekil verdiği. Bu kapsamda Thomas Jefferson’ın el yazması Ameçilme haklarını savunan pasif direnişÖte yandan, sergide Magna Carta’nın rı Bildirisi’ne “yedirilmiş” ve günümüzrikan Bağımsızlık Bildirisi nüshası çi “süfrajetlere” esin kaynağı olmasıçeşitli dillere çevirilmesiyle de ilgili çok de İngiltere’de hâlâ geçerliliğini koru(1776) ve Birleşik Devletler İnsan Hakna ve 5 Aralık 2013’te hayata gözlerisayıda evrak ve bilgi bulunuyor. Latin makta 39. ve 40. maddeleri şöyle: (39. ları Beyannamesi’nin (1689) orijinani yuman ayrımcılık karşıtı aktivist ve ce orijinalinde kullanılan dilin muğ Madde)“Kendi zümresinden olanlar ya li de son derece önemli belgeler olarak Güney Afrika Cumhuriyeti’nin ilk siyalaklığı ve yoruma açık olması sebebiy da ülkenin ilgili yasalarına uygun olarak ilk defa British Library’de sergileniyor. le günümüzde de verilen bir karar ol hi devlet başkanı Nelson Mandela’nın Haziran 1964’te sona eren Rivonia konuyu araştırırmadıkça, hiçbir özAklımızdakiyle Davası’nda üç saat süren ve Magna ken farklı kaynakgür kişi tutuklanaalakası yok! Carta’nın sivil haklar açısından taşıdılardan okuduğum maz, hapse atılağı öneme değinen beyannamesine kabelirli bölümlerin maz, mal ve mülkü Türkçeye de çeşitli kaynaklarda yandar çok geniş bir tarihi olaylar silsilesielinden alınamaz, lış bir biçimde “Büyük Özgürlük Ferma Türkçe’ye eksik ya ne parmak basıyor. da yanlış bir şekilsürgüne yollananı” olarak çevirilen, ve 3 bin 500 LatinMagna Carta’nın önemi ve geçerlilide çevirilmiş oldumaz ya da herhance kelimeden oluşan Magna Carta’da, ği doğru ya da yanlış değerlendirilse de ğunu belirtmeden gi bir biçimde kötü “özgürlük” (freedom) kelimesi bir kez günümüze ulaşmayı başarmış vasiyemuameleye maruz dahi olsun geçmiyor. Aksine bu “Büyük geçmek istemem. tinin mihenk taşlarını sembolik değebırakılamaz.” (40. Ferman”da Latincede “haklar” anlamına Aslında, Magna rinin toplumsal ustaki gelişimi ve tekMadde)“Hakkı ya gelen “libertatum” (liberties) kelimesine Carta’nın aklımızrardan yorumlanmaya açıklığı olarak da adaleti geciktirvurgu yapılıyor: Ortak belleğimizde her daki “eşitlik, özmeyeceğiz, kimseye belirtmek mümkün. Belki bizler de bu ne kadar “özgürlük ve bağımsızlık” keli gürlük, adalet ve etapta geçmişte ve günümüzde Türk melerini çağrıştırsa da, Magna Carta İn demokrasi” kavsatmayacağız, kimgiltere Kralı Yurtsuz John’un sadece ba ramlarıyla uzaktan seyi bunlardan men bilim çevrelerince defalarca Magna Carta’yla haklı ya da haksız olarak karronlara ve İngiltere’nin “özgür bireyleyakından alakaetmeyeceğiz.” rine”, yani o dönemde İngiltere nüfususı yok. 63 maddeSergi, bu iki mad şılaştırılmış “Senedi İttifak”la (1808) ilMagna Carta’da Kral John’u nun, taş çatlasa, en fazla yüzde 10’unu gili halka açık ve saydam bir sergi halik Magna Carta’nın avlanırken tasvir eden minyatür. de üzerinden Britankapsayan siyasi elit tabakaya vermek 1948 İnsan Hakya İmparatorluğu’nun zırlandığını ya da o kadar geçmişe bakzorunda kaldığı “eskiye dayanan belirli maya gerek kalmadan günümüzde deları Evrensel tarih boyunca himahaklara” işaret ediyor. Sergi de esas ola Bildirisi’ne, Amerika Birleşik Devletyesi altına aldığı toprakların imparator vamlı sözü geçen “Kırmızı Kitap”a (Ulurak mühürlendiği ilk günden itibaren sal Güvenlik Siyaseti Belgesi) dair kapleri Anayasası’na (1789 ve tekrardan luğun dekolonizasyon ve gerileme dödefalarca değişikliğe uğrayan, “ayrıca1791’de tasdiklenmiş Beşinci Ek Madneminde “özgürlüklerini” kazanmasına samlı ve gerçekleri ortaya koyan bir serlıklı sözleşmenin” etrafındaki mitlere ve desi) ve Fransız Devrimi’nin temeli(özellikle Hindistan); 20. yüzyılın başla ginin 800. yıl sonra yapılma olasılığını gerçeklere dikkat çekiyor. ni oluşturan İnsan ve Yurttaş Haklarından itibaren kadınların seçme ve sedüşünmeye koyulabiliriz. l LONDRA 17 Öldürmelerin yandaşlığı... nsan olan, bunca gencin öldürülmesine yandaş çıkabilir mi?” Özellikle sosyal medyada, Suruç’ta öldüren 32 gencin ardından son günlerde neredeyse “Oh olsun!”u da çağrıştıran bazı söylemler karşısında en çok sorulan sorulardan biri. “İnsan olan, bunca gencin öldürülmesine yandaş çıkabilir mi?” Çıkar! Gerçi çıkanlar, aslında insan değildir hiç kuşkusuz sadece insan kılığında yeryüzüne salıverilmiş yaratıklardır. Yaratılma amaçları ise eylemleri ile olabildiğince çok sayıda insanı insanlığına yabancılaştırmak, dahası, zemin elverişli ise onları kendilerine bile fark ettirmeden insanlıklarından etmektir. Ama ben, bu yazımda onlara seslenmiyorum. Biraz yukarıdaki soruyu içtenlikle insanlık adına bir isyan çığlığı olarak seslendirenlere sesleniyorum. “İ İ Ölümlere yandaş çıkabilir mi? Soruya çok korkutucu bir yanıt vermek üzere olduğumun bilincindeyim. Ama gerçek diye adlandırdığımın korkunçluğundan çekinip susarsam eğer, o zaman, evet, işte o zaman bu kez gerçek adına yalan söylemeye başlayacağımın da bilincindeyim. Oysa yıllardır yabancı bir deneme yazarından alıntıladığım “Gerçek, hiçbir yalana benzemeyen bir şeydir...” tümcesini kendim için bir yazma ve yaşama ilkesine dönüştürmedim mi? O halde sizlere, yani biraz önce insanlık adına bir isyan çığlığı diye nitelendirdiğim soruyu içtenlikle soranlara şimdi benim bir sorum olacak: Çok haklısınız, insan olan, bunca gencin öldürülmesine yandaş çıkamaz. Ama geçmişinizin herhangi bir dönemecinde siz de, üstelik belki o anda farkına bile varmaksızın, bazı öldürmelere yandaş çıkmış olabilir misiniz? Ve hepimizi bugünlere sürüklemiş olan o kapkara ölüm köprüsünün temel taşları arasına sizin o anlık yandaşlıklarınız da karışmış olabilir mi? “Ama...”, sadece üç harften oluşma, basitin basiti bir sözcük. Gel gelelim her şey, o üç harfin arkasından gelecek olanlara bağlı. Çünkü öyle şeyler gelebilir ki, öyle şeyler ekleyebilirsiniz ki, “ama” diye başladığınız cümleniz, sizi bir anda bir öldürme yandaşına dönüştürebilir, ve işin en korkunç yanı, siz bunun farkına bile varmamış olabilirsiniz! Örneğin karşı görüşten, karşı gruptan, karşı partiden, karşı her ne ise ondan bir genç öldürüldüğünde, ve biri de çıkıp bu ölüme, böyle bir cinayete isyan ettiğinde, isyanını yazılı ya da sözlü dile getirdiğinde, siz hiç “Ama...” ya da “Ama kardeşim...” vb. dediniz mi? Dediniz! Hâlâ da demektesiniz! Ve her deyişinizle, bu iklimde yaşayanların sesleri biraz daha insan sesi olmaktan çıkıyor! ‘Ama’ sözcüğünün korkunçluğu! Sanat eğitiminin her yönü, Sanat Dünyamız’da inceleniyor apı Kredi Yayınları (YKY) tarafından Mine Haydaroğlu editörlüğünde iki ayda bir yayımlanan Sanat Dünyamız dergisi, 147’nci sayısında “Sanat Eğitimi” konulu özel bir dosya hazırladı. İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) Kültür Politikaları Çalışmaları Direktörü Özlem Ece ve Ohio Eyalet Üniversitesi’nden Zülal Fazlıoğlu Akın’ın eş editörlüğünde hazırlanan dosyaya akademisyenler, sanat eğitmenleri ve kültür profesyonelleri de katkıda bulunuyor. Dosyadaki “Sanat eğitimini yeniden düşünürken” başlıklı yazıda, Ece ve Akın ,”Sanat eğitimini neden şimdi gündeme almalıyız?” “Sanat eğitiminin kişisel ve toplumsal gelişim açısından eğtim sistemindeki önemi nedir?”, “Türkiye’de bu konuda geliştirilen güncel politikalar neler?”, “Sonuç olarak neler yapılabilir” Ahmed Adnan Saygun Piyano Ödülü Gevrek’in 12. Uluslararası Gümüşlük Klasik Müzik Festivali kapsamında iki yılda bir düzenlenen Ahmed Adnan Saygun Piyano Yarışması Final Konseri, Gümüşlük Antik Taş Ocağı’nda yapıldı. Gecede, final konserinin ardından kararını açıklayan jüri, Londra Royal College of Music’de lisans eğitimi gören 23 yaşındaki Salih Can Gevrek’i Ahmed Adnan Saygun Piyano Ödülü’ne değer gördü. Yarışmada ikincilik, 21 yaşındaki Ankara Üniversitesi Devlet Konservatuarı öğrencisi Atakan Oyal’ın, üçüncülük ise Uludağ Üniversitesi Devlet Konservatuvarı öğrencisi 24 yaşındaki Ecem Alnıaçık’ın oldu. Bu yıl üçüncüsü gerçekleşen yarışmada dünyaca ünlü piyanistler; Gülsin Onay, Martin Rosc ve Vyacheslav Gryaznov jüri üyeliği yaptı. Y Alanında uzman akademisyen ve sanatçılar, Yapı Kredi Yayınları’nca basılan iki aylık Sanat Dünyamız dergisinde sanat eğitimini yeniden düşündürecek özel bir dosyada buluştu. Dergide İKSV, Bilgi Üniversitesi ve TOBAV gibi kurumları temsilen önemli imzaların metinleri öne çıkıyor. gibi soruları gündeme taşıyor. Dosyada ele alınan bir başka önemli nokta ise, eğitim ve sanat dünyası arasında yaşanan kopukluk. Türkiye’de yükseköğretim sisteminde görsel sanatlar alanında çalışacak sanatçıları yetiştirmek üzere kurulan Güzel Sanatlar Fakültesi (GSF) ile eğitim fakülteleri bünyesinde güzel sanatlar alanında çalışacak eğitmenleri yetiştiren güzel sanatlar eğitim bölümleri (GSEB) arasında bir bağın olmaması ve bu iletişimsizliğin okullardan mezun olan sanatçılar ve eğitmenler arasında nasıl devam ettiği, yayında ayrıntılarıyla ele alınıyor. İstanbul Bilgi Üniversitesi Kültür ve Sanat Yönetimi Bölümü öğretim üyesi ve Kültür Politikaları ve Yönetimi Araştırma Merkezi (KPY) müdürü Doç. Dr. Asu Aksoy ise, Türkiye’de sanat eğitimini kültürel haklarla ilgili uluslararası sözleşme ve tartışmalar bağlamında “Sanat Eğitimi için Zihinsel Dönüşüm Gerekiyor” başlıklı yazısında inceliyor. Devlet Tiyatroları, Opera ve Balesi Çalışanları vakfı (TOBAV) Genel Başkanı Tamer Levent de dergide, sanat kavramının kökenlerine inerek, anlayış ve yaşam farklılıklarından doğan sorunlara, sanat eğitimindeki gereksinimlere işaret ediyor. Levet, “Sanat Eğitimi ve Yanlış Anlaşılmalar” başlıklı yazısında, sanatın hem Doğu hem de Batı’da yaşamın içinden gelmesi ve bunun kullanılan dillere yansımasına vurgu yapıyor. Dergide, gazetemiz yazarı Nazlı Pektaş’ın hazırladığı Bellek/Emek dizisinin bu sayıdaki konuğu ise, Jale Nejdet Erzen. Erzen, Türkiye’de hem yükseköğretimde hem sanat, yayın alanında önemli bir isim ve kaynak olarak somut tecrübelerini paylaşıyor. l Kültür Servisi Burs olarak aktarılacak Birincilik ödülüne layık görülen Salih Can Gevrek, 3 bin liralık para ödülünün yanı sıra 13. Uluslararası Gümüşlük Klasik Müzik Festivali konser programında da yer almaya hak kazandı. Ahmed Adnan Saygun Piyano Yarışması final konserinden elde edilen gelir, önümüzdeki yıl Gümüşlük Festival Akademisi’nde eğitim görecek bir öğrenciye burs olarak aktarılacak. l Kültür Servisi C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle