10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 24 Temmuz 2015 haber 7 Dündar’a bir ödül daha İzmir Gazeteciler Cemiyeti ve Karşıyaka Belediyesi de Basın Özgürlüğü Ödülü’ne ‘MİT TIR’ları’ haberi nedeniyle Can Dündar’ı layık gördü zmir Gazeteciler Cemiyeti ve Karşıyaka Belediyesi tarafından 4’üncü kez düzenlenen “Basın Özgülüğü Ödülü” bu yıl gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’a verildi. Can Dündar, “Öğrendiğimde çok mutlu oldum ve gurur duydum” dedi. Karşıyaka Belediye Başkanı CHP’li Hüseyin Mutlu Akpınar, gazeteciliğin, toplumu aydınlatmaya yönelik kutsal bir meslek olduğunu belirterek “Gazetecinin görevi halka gerçekleri duyurmaktır. Can Dündar da bu temel görevi yerine getirmeye çalışan önemli bir gazeteci ve yazar. Tehditlere boyun eğmeden, kapalı kapılar ardındaki gerçekleri bizlere aktaran Dündar’ın basın ve ifade özgürlüğü için verdiği mücadelenin tüm gazetecilere örnek olmasını diliyorum” dedi. İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Misket Dikmen de “Ülkemizde artan baskılar, cezalar, sendikal haklara ilişkin sorunlar, medya kuruluşlarına sansür ve yasaklamalar var. Bunun en önemli örneklerinden bir tanesi Can Dündar’ın MİT Tırları ile ilgili yaptığı haberler sonrası terör suçlamasıyla hakkında soruşturma açılması. Can Dündar yılın en önemli haberinden birine imza attı” diye konuştu. İ TGC’de tören bugün Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) tarafından, basın özgürlüğünün önemini vurgulamak amacıyla 25 yıldan bu yana verilen Basın Özgürlüğü Ödülleri bu akşam düzenlenen törenle sahiplerine verilecek. “24 Temmuz Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü”nde Taksim The Marmara Oteli’nde saat 19.00’da düzenlenecek törende, gazetemiz genel yayın yönetmeni Can Dündar halkın her türlü baskıya rağmen kamuoyunun bilgilendirilmesine yaptığı katkılar nedeniyle” kişi dalında; Birgün gazetesi ve Düşünce Suçuna Karşı Girişim adlı sivil toplum kuruluşu da kurum dalında ödüle layık görülmüştü. Törende, ayrıca son bir yıl içinde Sürekli Basın Kartı alan TGC üyelerine anı plaketi verilecek. l İSTANBUL/Cumhuriyet ‘Engeller var’ D Yetkisiz Partiyi Kim Durduracak? Can Dündar rsel’in KADRİ Gü azısı y n a y ma yayıMlan 20 Kullanışlı bir katliam Bir gazetecinin daha işine son verildi M illiyet Gazetesi köşe yazarı Kadri Gürsel, Suruç’ta meydana gelen terör saldırısının ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a gelen başsağlığı telefonlarıyla ilgili twitter hesabından “Yabancı liderlerin Türkiye’deki IŞİD terörünün bir numaralı sebebini oluşturan kişiyi arayıp Suruç için başsağlığı dilemeleri utanç verici” diye yazdı. Bunun üzerine Milliyet Gazetesi, Gürsel’in işine son verdiğini açıkladı. Milliyet Gazetesi, Gürsel’in işine son verilmesi ile ilgili yaptığı yazılı açıklamada “Bu vahşetin yol açtığı can kayıpları karşısında, ülkemizin büyük acısını paylaşmak, terör eylemi ve örgütünü kınamak amacıyla yabancı devlet adamlarının Türkiye’deki mevkidaşlarını arayarak taziyelerini bildirmelerine ilişkin olarak, yazarımız Ahmet Kadri Gürsel’in yaptığı yorumlar, gazetecinin etik kurallarıyla bağdaşmadığı gibi grubumuzun yaKadri Gürsel ise gazetemize yaptığı açıklamada, bu aşamada konuşmak istemediğini belirterek “Takdiri okurlarıma ve kamuoyuna bırakıyorum. Aslında durum çok açık. Durum, işverenin yaptığı açıklamada da yeterince net olarak ortaya konmuş. Okurlarım ve kamuoyu, atmış olduğum twet ile yapmış oldukları açıklamayı karşı karşıya koyarak mukayese edeceklerdir” dedi. Temmuz’da çoğu genç 31 solcu aktivistin ölümüyle sonuçlanan Suruç’taki katliamın bir benzeri 5 Haziran’da, seçimden sadece iki gün önce Diyarbakır’daki HDP mitinginde düzenlenmek istenmişti. Diyarbakır’daki miting alanında patlayan iki bomba dört kişinin ölümüne 50 civarında kişinin de yaralanmasına yol açtı. O gün o bombalar Suruç’taki gibi çok daha kanlı bir tablonun doğmasına neden olsaydı, kitlelerin öfkesi seçim öncesinde kontrolden çıkabilir miydi? Bir öfke patlamasının sonuçları sandığa nasıl yansırdı? İşte şimdi bu toplumsal öfkenin kontrolü konusunda kafa yorulması gereken bir kavşak noktasındayız. 7 Haziran öncesinde HDP’nin seçim büroları kurşunlandı, kundaklandı; Adana ve Mersin’de bombalı saldırıya uğradı. Şans eseri ölen olmadı. Ağrı Diyadin’deki ağaç dikme şenliğine düzenlenen tuhaf operasyonu da hatırlatalım... Provokasyonları düzenleyenler 7 Haziran öncesinde amaçlarına ulaşamadılar. HDP’nin tabanı sokağa dökülmedi; PKK savaş başlatmadı. Ve nihayetinde seçim barajını rahatlıkla geçerek parlamentoya 80 milletvekili sokan HDP, AKP’nin tek parti iktidarını yitirmesinde büyük rol oynadı. Burada bir parantez açıp Erdoğan’ın MHP’ye, “İmralı süreci”ne tepkinin neticesinde gittiğini varsaydığı AKP oylarını geri almak için yakın tarihin en milliyetçi seçim kampanyasını yürüttüğünü, diyalog masasını devirdiğini ve hatta “Kürt sorunu yoktur” dediğini de eklemek gerek. Meydanlara inen Erdoğan belki oyların bir kısmını partisine geri kazandırmıştır ama gördük işte, yetmedi. AKP ilk kez sandıkta yenildi. Saray’ın bünyesi ise ne yenilgiyi kabul etti ne de yenilginin icabı olan koalisyon fikrini... Saray’da her türlü koalisyon ihtimalini geçersiz kılıp sonbaharda erken seçime gitmek için seçimi izleyen ilk günlerde pozisyonlar alındı. Şimdi Saray’ın istediği, CHP ile koalisyon seçeneğinin de tez vakitte savuşturulmasıdır. Suruç katliamı tam da bu konjonktürde düzenlendi. Öldürülenler, kimisi henüz 20 yaşında bile olmayan öğrenciler, genç insanlar... Ruhunda vicdanın kırıntısı kalmış insanları bile isyan ettirecek kadar yürek paralayıcı bir tablo var karşımızda. Ya ölenlerle benzer duygu ve düşünce dünyasını paylaşan yüzbinlerce, milyonlarca insan? Çok zor, çok... 7 Haziran’a kadar tezgâhlanan provokasyonlar karşısında yumruklarını sıkarak sandığa gitmiş büyük bir kitle söz konusu... Şimdi ne olacak? Şiddeti geçerli görenlerin istediği mi olacak? İlk işaretler iç açıcı değil. Dün iki polis memurunun Ceylanpınar’da öldürülmesini PKK’nin militan gençlik grubu HPG üstlendi. Bunun muhtemel bir erken seçim öncesinde bölgenin içine sürükleneceği yeni bir terör sarmalının habercisi olmamasını umalım... Suruç katliamına misilleme amaçlı saldırı ve cinayetler yeni bir şiddet dalgasını tetiklerse bundan en çok, ilk erken seçimde HDP’yi baraj altına indirme ve MHP’ye giden oyları da geri alarak yeniden tek başına iktidar olma hayalini kuranların faydalanacağı açıktır. Suruç katliamını kullanışlı yapan da budur. Milliyet Gazetesi, Suruç saldırısının ardından Erdoğan’ı eleştiren tweet atan Kadri Gürsel’i işten çıkardı. Gürsel ‘Durum çok açık’ dedi Evin: Utanıyorum Kadri Gürsel yıncılık anlayışı ve sorumluluğuyla da ters düşmektedir. Birlikte çalışma ortamımızı tahrip eden bu tutumu nedeniyle Sn. Ahmet Kadri Gürsel’le yollarımız 22.07.2015 tarihi itibarıyla ayrılmıştır” ifadelerini kullandı. Milliyet Gazetesi yazarı Mehveş Evin, Gürsel’in işine son verilmesine sert tepki gösterdi. Evin, twitter’daki adresi üzerinden yaptığı açıklamada “Milliyet ve basın için Kadri Gürsel’in gidişi büyük kayıptır. Ama zaten bu basına basın denebilir mi artık? Ve evet, utanıyorum Türkiye basınının geldiği noktadan. Tetikçilerin gazeteci sayıldığı bir ortamda Kadri Gürsel fazla” dedi. G Tweet’leri nedeniyle işten atılanlar eçmişte pek çok gazeteYeni Şafak yaci attıkları tweet’ler ve TV zarı Murat Akprogramlarında savundukları soy ise, bir telegörüşler nedeniyle işlerinden vizyon prograoldu. Bunlardan birisi de gazemında söylediteci Ergun Babahan. Babahan, ği sözler nede2012’de FenerbahçeGalatasaniyle işinden olBabahan Aksoy ray maçının hemen ardından du. Aksoy CNN Twitter’da Fethullah Gülen ve Türk’teki progcemaate yönelik suçlamalarda buluramda, 17 Aralık operasyonunun arnarak “O kupa Amerika’ya girsin” di dından emniyet yargı krizinin, baye yazmış ve hemen ardından yazar kanların istifalarının konuşulduğu lık yaptığı Today’s Zaman ile Star ga programda devletin çöktüğünü ve hüzetesinden kovulmuştu. kümetin siyasi krizi yönetemediğini belirtmişti. Yine Yeni Şafak yazarı Ali Ekel de Uludere faciasının ardından köşesinde kaleme aldığı dönemin Başbakanı Erdoğan’ı eleştirdiği “Özür açıklanmaz, özür dilenir” başlıklı yazısı nedeniyle işinden kovuldu. Ali Ekel yazısında “....Başbakan Erdoğan, astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile PKK itirafçısı Veysel Ateş’in Umut Kitabevi’ni bombalamalarından sonra Şemdinli’de gösterdiği duruşu Uludere’de de gösterseydi, bugün kelimelerin etrafında dolaşmak zorunda kalmazdı...” ifadelerini kullanmıştı. ört koldan başlayan saldırı doğrudan halka, halkın çocuklarınadır. Dört koldan derken kollardan birisinin “tırnak içinde medya” olduğunu unutmamalı. Gerçeği söyleyeni, yazanı barındırmamaya kararlı “medya”, basının ciddi yazarlarından birisini, Kadri Gürsel’i “kovmuş”. Gerekçesi komedi gibi bir şeydir; “Suruç’ta katledilen gençlerin sorumlusunun AKP hükümetinin yanlış Suriye politikası olduğunu” yazmış Gürsel. Yazarın görevidir. O gencecik çocuklar, eski ama gerçekçi ifadeyle söyleyelim; “son tahlilde” yanlış Suriye politikasının doğrudan kurbanlarıdır. Yanlış Suriye politikası sözünde bile eksikli bir yan vardır. Bu politika yanlış olmaktan ötedir; doğrudan suçlu bir politikadır. HHH Suçlu, suçu çoğaltan, katmerlendiren, ölümlere davetiye çıkaran, başka ülkelerin işlerine burnunu sokan, bu konuda ağababalarının izinden giden, onların çıkara bağlı esnek politikalarına ayak uyduramadığı için açıkta kalan bir politikadır. Hayal âleminden kendine rüyalar devşiren, ölümlere yol açan bir politikadır. Suriye’de desteklediklerinin kanlı eylemleri karşısında ne yapacağını bilemeyen bir politikadır. Öyle yanlış bir politikadır ki, kevgire dönmüş sınır kapılarından savaşın dehşetinden kaçanlar içinde kendini gizlemiş, uyuyan, uyumayan kaç IŞİD’li katil bulunduğunu bırakın bilmeyi, suç ortaklığı o katiller tarafından açık edilmiş bir politikadır. HHH Daha sayalım mı? Halkın “artık yeter, senin yetkini iptal ettik” demesine karşın, uzatmalı olarak ülkeyi “yönetmeyi” sürdüren bu parti, olmayan bir yetkiyle kararlar alıyor, atamalar yapıyor, ülkeyi içinden çıkılmaz yollara sokuyor. Azınlığa düştüğü Meclis’i çalıştırmamakta da kararlı görünüyor. Bu Meclis’in muhalefeti gerçekleri kürsüden söyleyemiyor, Meclis’i toplamakta zorlanıyor, konuların o kürsüden açıklıkla dile getirilmesinin önlenmesi karşısında eli kolu bağlı kalıyor. HHH Bin bir çabayla elde edilmiş, en azından ölümleri durduran, “sahip çıktıkları” izlenimini bir süre korudukları “süreci” de iptal ettiler; “Hayır bu süreç bize yaramadı, çoğunluğu yitirdik” dediler. Kendilerine bu türden bir politikada ortak bulmakta zorlanmayacaklarını düşünüyorlar. Yanlışlığı bin kere kanıtlanmış Suriye politikasının nesnel sonuçlarını, hayallerle karışık stratejilerle bulamaç ederek devlet yönetebilecekleri kanısındalar. Oysa ortaya çıktı ki yönetme yeteneklerini yitirmişlerdir. Kaos politik bir araç değildir. Karışık ortamlar daha çok yönetme iddiasındakilerin yönetemez olduklarının kanıtıdır. HHH Ama bu durum halkın çıkarlarıyla çelişir. O nedenle de yönetme yetkisi olmayan partinin yarattığı fiili duruma son vermek için muhalefetin aklı başında vekilleri harekete geçmeli, Meclislerine sahip çıkmalı, halkın desteğini istemekten başka bir yol kalmadığını ilan etmelidirler. Halkın isteği, IŞİD canilerinin daha fazla can yakmadan durdurulması, buna yol açan politikaların bir an önce sona erdirilmesidir. İnsanlar yetkisi elinden alınmış partinin yönetmekteki ısrarının kırılmasını, bunun için demokratik haklarını kullananlarla vekillerin birlikte “duruma vaziyet etmesini” istiyorlar. Çok şey mi istiyorlar? Basın Konseyi: Sansür son hızda B asın Konseyi, “24 Temmuz” Gazeteciler Günü nedeniyle bir mesaj yayımladı. Konsey mesajında, “Türkiye’yi yöneten siyasi anlayış tarafından açılan bunca davalar devam ederken, 21 gazeteci hapisteyken, işsizlik bu düzeye çıkmışken, 24 Temmuz’u Basın Bayramı olarak kabul edebilir miyiz? diye sordu ve “Sansürsüz bayramlar” diledi. K Fettah Tamince’ye ‘paralel’ davası rak belirtildi. Örgütü kuran kişi olarak belirtilen Fethullah Gülen’in 1970’li Tamince yıllardan sonra İzmir Kestanepazarı Kuran Kursunda görev yaptığı sırada çevresinde bulunan arkadaşları ile dini motifleri de kullanarak suretiyle örgütün çekirdek kadrosunu oluşturarak müstakil hareket etmeye başladığı aktarıldı. İddianamede, Tamince ile ilgili kısımda Selçuk Üniversitesi’ne ait arazinin, 1999 yılında SEROT Turizm ve Otelcilik A.Ş.’ye 49 yıllığına kiralandığı kaydedildi. Kiralanan araziye yapılan binada Hilton Otel ve Masera Alışveriş Merkezi’nin hizmer vermeye başladığı, firmanın devir hakkını 2005 yılında Ekopark Turizm firmasına devrettiği aktarıldı. Tamince’nin sahibi olduğu Rixos oteller zinciri hizmet verirken, alışveriş merkezinin kapatılıp 2048 yılına kadar Mevlana Üniversitesi’ni kuran Gevher Sultan Eğitim Araştırma Kültür ve Sağlık Vakfı’na kiralandığı aktarıldı. l HABER MERKEZİ Karaalioğlu ve Yetkin, canlı yayında birbirlerini ‘saçmalamakla’ suçladı. NTV’nin canlı yayınında kavga H ürriyet Daily News Genel Yayın Yönetmeni Murat Yetkin ile gazeteci Mustafa Karaalioğlu, Suruç saldırısının konuşulduğu NTV’deki “Siyasi İşler” programında birbirlerine girdi. Canlı yayında HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın saldırı sonrası yaptığı açıklamalarda Ceylanpınar’ı işaret ettiğini ve bunun üzerine iki polisin şehit edildiğini savunan Karaalioğlu ile bu yoruma sinirlenen Yetkin arasında tartışma çıktı. Yetkin, Karaalioğlu’na “Arkadaş sen önce katile katil demeyi öğren önce” diyerek tepki gösterirken, Karaalioğlu da “Şu an saçmalıyorsun, ne demek katil de yahu. Beni dinlemedin galiba” ifadeleriyle karşılık verdi. Bu yanıt üzerine Yetkin de “Benimle bu şekilde konuşamazsın, asıl sen saçmalıyorsun” dedi. l İSTANBUL/ Cumhuriyet onya’da geçen Mayıs ayında aralarında emniyet mensubu ve işadamlarının da bulunduğu Cemaat operasyonuyla ilgili soruşturma tamamlandı. Konya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, o dönem şüpheli listesinde isminin olup olmadığıyla ilgili çokça konuşulan Rixos otellerinin sahibi Fettah Tamince’nin de ismi bulunuyor. Mevlana Üniversitesi’nin binasının devriyle ilgili iddiaların yöneltildiği Tamince, “Bizim uhdemizde olan bir mülkün üniversite olarak kullanılmasına rıza gösterdik. Başka yaptığımız bir şey yok. Çünkü orası yürümüyordu. Yürümeyen bir alışveriş merkeziydi. Biz de aldıkktan sonra yürümedi biz de hakkı kiracılara verdik” diye konuştu. Konya Cumhuriyet Başsavcılığı, geçen Mayıs ayında ‘paralel yapı’ iddiasıyla Konya merkezli 19 ilde operasyon düzenlemiş, haklarında gözaltı kararı olan 66 kişiden 43’ü gözaltına alınmıştı. İddianamede, örgütün ismi Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ)/Paralel Devlet Yapılanması (PDY) ola C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle