13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 23 Temmuz 2015 barışa bomba 12 EDİTÖR: CAN DOKER TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN T E Y İ R U H M CU E D ’ E N A B KO IŞİD içimizde... nce adından başlayalım: IŞİD. Açılımı: Irak Şam İslam Devleti. Öyle DAEŞ, DAİŞ filan değil. Yabancı dil yetkinliğini “van minüt”le kanıtlamış zat, IŞİD denince içinde İslam sözcüğü geçiyor diye rahatsız oldu ve Arapça adının kısaltılmışını yeğledi: DAİŞ. Oradaki “İ” de İslam sözcüğüne karşılık geldiğinden, sonunda anlamsız bir harf yığınında karar kılındı: DAEŞ... IŞİD’in kendisi de adını kısalttı. Irak ve Suriye toprakları ile yetinmeye niyeti olmadığını, hedef büyüttüğünü ilan etmecesine İD kısaltmasını tercih etti. Açılımı: İslam Devleti... IŞİD üstüne bir yazıya onun adından başlamanın bir anlamı ve önemi var. IŞİD başlangıçta, Saddam döneminde iktidarın bütün olanaklarından yararlanabilen Irak’taki azınlık dinsel küme Sünnilerin, Saddam’ın idamıyla noktalanan Amerikan işgal sürecinin sonunda iktidarı yitirmenin öfkesi, kini ve çaresizliği ile bir araya gelen Sünni aşiretlerin, Saddam’ın seçkin savaş birliklerinin komutanları yönetiminde Irak’taki Şii yönetime bir başkaldırı hareketiydi. Öyle kalmadı. Arap Baharı’nın yarattığı kargaşayı fırsat bilip yeryüzündeki hemen bütün İslamcı terör örgütlerinin aktığı Suriye’de kendine iyi bir avlak buldu. Irak’ın en zengin petrol yataklarından Musul’u ele geçirdikten sonra Suriye’ye uzandı ve adı da IŞİD oldu. Buradaki Şam sözcüğü Suriye’nin başkenti Şam’ı değil, Suriye topraklarının özellikle Sünni Arapların yaşadığı kesimlerini ifade ediyor. Hilafeti yeniden canlandırma, devletin başında Müslüman bir emir bulunmayan bütün ülkeleri taguti (şeytani, İslam düşmanı) ilan etme, vahşi ve kör bir şiddeti Müslüman olmanın bir koşulu gibi benimseme sadece IŞİD’i tanımlayan eylemler olmakla kalmıyor, dünyadaki bütün İslami şiddet örgütleri, “cihatçı”lığı reddedilmez bir İslami eylem olarak kutsayan birey ve çevreler için bir çekim merkezi haline getiriyor. Anlamlı bir örnek: Taliban gibi İslami terörünün simgesi olmuş bir örgütlenme Afganistan’da IŞİD’i kuran rakip örgütlenme karşısında sürekli geriliyor. Üstelik hem ideolojik, hem siyasal hem de askeri anlamda... Düne kadar İslami terör hareketi denince akla gelen belli başlı örgütler, El Kaide, Nusra, Boko Haram vb. gibi örgütler, tabanlarını hızla IŞİD’e kaptırıyor ve askeri ve siyasal bağlamda silinmeye giden bir süreç yaşıyorlar. HHH IŞİD’i şiddete tapan, Selefilik, Vahabilik gibi köktenci İslami hareketleri bile pasif bulan Müslüman çevre ve kümelerde çekim merkezi haline getiren özelliklerin Türkiye’de de yankı bulmaması akla uygun değildi. Buldu da. Suruç cankırımını gerçekleştiren canlı bombanın da, 7 Haziran arifesinde Diyarbakır’ı kana bulayan bombacının da Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olması; Suruç cankırımının göbeğinde çantasında IŞİD bayrağı ile dolaşan bilmem nere imamı birer kanıttır ama “IŞİD aramızda, Türkiye’de ve gitgide semiriyor” yargısı için zayıf kanıtlardır. Ancak Suriye ve Irak sınırları boyunca bütün (Evet, bütün) kent ve kasabalarda dolandığınızda, oradakilerin “bir cigara ver” dercesine rahat ve doğal “Bu IŞİD evi... Hastaneye dün yedi IŞİD’ci getirdiler... Şu çok katlı binayı IŞİD’ciler komple kiraladı; bir yıllık kirayı da dolar olarak peşin verdiler... Lokantada arkamızda oturan şu grup var ya, işte onlar IŞİD’ci...” dediklerine kolayca tanık olursunuz. (Parantez: Yurttaşın bu kadar açık bilip söylediğini polisin, hele hele MİT’in bilmemesi düşünülebilir mi? Parantezi kapat) Sadece sınır boylarından söz etmiyorum. Konya’da, Urfa’da, İstanbul Bağcılar’da, Yeni Bosna’da, Ömerli dolayındaki mahallelerde kendilerini pek de gizlemeye gerek duymayan IŞİD yuvaları, yuvarları, hücreleri oralarda yaşayanların hiç de yabancısı olmadıkları günlük gerçekler... Yani IŞİD artık bir dış tehlike değil. Sınır ötesinden gelip terör saçmıyor, saçmayacak. IŞİD içimizde. Hepimizin kanına susamış bir iç tehlike... Galiba bir tek AKP elebaşıları bunun farkında değil ya da farkında değilmiş gibi davranıyorlar... Ö KONUK YAZAR CELAL BAŞLANGIÇ Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu, eğer Suruç’taki katliam olmasaymış yeni parklar yapmak, kütüphane kurmak için bu bölgeye gelecekmiş. ‘Hesap verecekler’ Kobane Kantonu Başbakanı Enver Müslim: Soruşturma komisyonumuz DAİŞ’e yardım eden ülkelerle ilgili belgeleri, bilgileri topluyor obane Başbakanı Enver Müslim, kurdukları Soruşturma Komisyonu tarafından hazırlanan, yakalanan cihatçıların ve tanıkların anlatımı ile ellerinde bulunan belgelerden oluşan bir dosyayı bir aydan az zamanda tüm dünyaya açıklayarak, IŞİD’e yardım eden ülkeleri, kurumları ve kişileri bütün dünyaya teşhir edeceklerini söyledi. Müslim “Savaş suçunu işleyenlerin Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi’nde yargılanması için çağrı yapacağız” dedi. K ‘92 çocuk kimsesiz’ Kobane Kanton Yönetimi binasındaki Başbakanlık makamında Cumhuriyet’in sorularını yanıtlayan Enver Müslim, tam bir ay önce, 22 Haziran 2015’te gerçekleştirilen IŞİD saldırısıyla ilgili kanlı bilançoyu şöyle verdi: “Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, buradaki savaş bir Kürt savaşı değildir. Bütün insanlığın kendini savunma savaşıdır. Bu savaşta sadece Kürtler değil, Türkmenler de, Farslar da, Süryaniler de, bütün etnik kimlikten insanlar öldü. Son IŞİD saldırısında 293 kişi katledildi. Bunlardan 252’si sivil, 16’sı Asayiş, 25’i YPG ve YPJ savaşçılarıydı. Öldürülenlerden 36’sı çocuktu. Bunlardan 24 tanesi erkek, 12’si kız çocuğuydu. Son katliamda 64 kadın, 151 erkek hayatını kaybetti. Öldürülen kadınlardan üçü hamileydi. 137 ailenin kaybı var bu saldırıda. Bu ailelerden 18’inin hem babası hem annesi katledildi. Yetim ve öksüz kalan çocuk sayısı 93. 267 kişi yaralandı. Son IŞİD saldırısında dokuz aylık çocuktan 70 yaşındaki ihtiyara kadar insanlar katledildi. Bizim özgür yaşamımıza yönelik bir soykırım uygulandı.” ‘Dünyaya açıklayacağız’ u dosyada Türkiye’nin, Türkiye ile ilgili kurumların ya da kişilerin bulunup bulunmayacağı sorusuna da Müslim şu karşılığı verdi: “Burada Türkiye’nin işaret edilmesinin temel nedeni, bizimle olan 900 kilometrelik bir sınırın bulunmasıdır. İstanbul, Ankara gibi metropollerde, diğer şehirlerde DAİŞ’in gösterileri oluyor. Bu çok net ortada. Bu savaşın içinde Çeçenler, Türkmenler, Araplar var. Irak’tan gelenler var. Hatta Mısırlılar var. Bu belgeleri resmileştirme, netleştirme çalışmalarımız sürüyor. Bunu dünyaya açıklayacağız. Bizim Türkiye’yle tabii ki komşuluk, dostluk ilişkilerimiz var. Türkiye’de bize her türlü desteği sunan dostlarımız, arkadaşlarımız var ama bu katliamın içinde olanları da açıklamak bizim boynumuzun borcudur.” B Cizre’den koridor açılmadan önce 4 liraya satılan mazot şimdi 20 kuruşa kadar düşmüş. ‘Türkiye’ye bela olacaklar’ ünyanın birçok yerinden IŞİD adına savaşmaya gelen 10’ar, 15’er kişilik grupların Türkiye üzerinden geçtiğini ve bunu da bütün dünyanın bildiğin söyleyen Müslim sözlerini şöyle sürdürdü: “En önemlisi Türk devleti şimdiye kadar çatışmada yaralanan, sınırı geçtikten sonra yakalanan DAİŞ üyelerinin kimliğini açıklamadı. Bunlar yarın Türklere yönelik katliamlara girişebilirler. Türkiye halkının da başına bela olacaklar. Türkiye D kendi safını netleştirmelidir. Rojava’da gelişen olayların yarın Türkiye’de gerçekleşmeyeceğinin garantisi yoktur.” Çağrı yapacağız Katliamda yer alan ve yakalanan IŞİD üyelerinin ifadeleri, tanıkların anlatımları ve ele geçen belgelerle birlikte bir dosya hazırladıklarını belirten Müslim, yaptıkları çalışmayı anlattı: “Kobani Emniyet istihbaratı bir soruşturma yürütüyor. Güvenlikle ilgili olan kısmını biz kendimiz yapıyoruz. İşin hukuki boyutu da hukukçular yürütüyor. Bu çalışmaya sivil toplum örgütleri, savaşta yakınlarını kaybeden ailelerin kurumu ve insan haklarıyla ilgili kurumlar da işin insani boyutunu yürütüyor. Soruşturma komisyonumuz belgeleri, bilgileri, tanıklıkları topluyor. Kısa bir süre içinde DAİŞ (IŞİD)’e yardım eden ülkeleri, kurumları, kişileri bütün dünyaya teşhir edecek ve Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi’nde yargılanmaları için çağrı yapacağız.” ‘Dosya hazırlanıyor’ Özgür, eşit, demokratik bir Suriye’nin bütünlüğünü savunmaya kararlı olduklarını söyleyen Başbakan Müslim özellikle son saldırıda yakalanan IŞİD üyeleri ile tanık anlatımları ve topladıkları bilgilerden ve belgelerden oluşan bir dosyanın kurdukları Kobane Soruşturma Komisyonu tarafından hazırlandığını belirterek şu görüşleri dile getirdi: ‘İnsanlık’ müzelik oldu! Ç ocuklarının cenazesini almak için gelen ailelerin, yaralıların hastaneye götürülmesi ya da tedavilerinden sonra geri dönmeleri için kullanılan Mürşitpınar sınır kapısından “özel izin”le geçip Kobane’ye giriyoruz. Her yer yıkılmış, taş taş üzerinde kalmamış neredeyse. Yaklaşık 10 ay önce gördüğümüz, o zaman “biraz yıkık” bulduğumuz Kobane’de ayakta duran bina sayısı yıkılanlardan çok daha az. Onların içinde de hasar görmeyen, havan topundan, doçkaların mermilerinden nasibini almayan hemen hemen hiç yok. Kobane Kantonu Başbakanı Enver Müslim bizi yönetim binasında bekliyor. Suruç’ta sosyalist gençleri katleden bombanın patlamasından kısa bir süre sonra da Kobane’de bir patlama meydana gelmişti. Herkes “paralel bombalama” olarak değerlendirmişti. Müslim “Tamamen tesadüf” diyor “Savaş boyunca patlamayan füzeler ve havan topları Katliamı, Sosyalist Enternasyonal kınadı ünya sol partilerinin çatı örgütü olan Sosyalist Enternasyonal de Suruç saldırısını kınayarak, taziye mesajı yayımladı. Sosyalist Enternasyonal Başkan Yardımcısı Umut Oran, Yunanistan’da uluslararası bir toplantıda iken Suruç saldırısının yaşanması üzerine konuyu SE Başkanı Papandreu ve SE Genel Sekreter Luis Ayala’ya aktardığını ve dün akşam kınama ve dayanışma mesajı yayımlandıklarını bildirdi. Mesaj şöyle: “Yüzlerce genç insanın Kobani kentini yeniden inşa etmek üzere yapılacak yardımları desteklemek üzere toplandığı Suruç’taki Amara Kültür Parkında gerçekleşen patlamanın İŞID veya Daesh olarak bilinen terörist organizasyonun işi olduğuna inanılmaktadır.” Yasak getirmediler “Bu dosyayı bütün dünya kamuoyuna sunacağız. Tel Abyad’da DAİŞ (IŞİD) çeteleri Akçakale üzerinden geçip buraya gelmişlerdir. Bu herkesin bildiği birşeydir. Türkiye’nin resmi açıklaması var, ‘Biz Rojava’da hiçbir Kürt iradesinin ortaya çıkmasını istemiyoruz’ diye. DAİŞ her yerde tarihi kentleri, anıtları, mezarları, ermişlerin türbelerini tahrip ederken Süleyman Şah türbesine yönelik herhangi bir saldırıda bulunmadılar. Bir diğer nokta da Tel Abyad yönetimi DAİŞ’in elindeyken her türlü ticari faaliyet yürütülüyordu ve Türkiye buna yönelik herhangi bir yasaklama getirmedi. Ama Tel Abyad özgürleştikten sonra bütün ticari faaliyetleri durdurdu..” Sınırdan sonraki ilk kavşakta Kobaneli gerillalar 3 ay çarpışmışlar. Burası ‘İnsanlık Müzesi’ olacak, taş üzerinde taş kalmayan kentte... D nın toplandığı bir yer var bu binaya yakın. Peyderpey götürüp imha ediyorduk. Furkan el Fırat mensubu gerilla içinde gaz olan bir mermiyle oynarken patlatmış. O kişi öldü, başka şehadet olmadı.” Müslim’in, Kobane için dayanışmaya giderken katledilen gencecik canlarla ilgili de bir mesajı vardı: “Yeni bir yaşamı inşa etme felsefesini yok etmek üzerine kurgulanmıştır bu menfur katliam. Yaşamını yitiren tüm dostlarımızın, yoldaşlarımın ailelerine başsağlığı diliyorum.”Dünkü “yandaş” medyada Kobane yönetiminin gençlerden en fazla beş kişiyi kabul ettiklerine, gerisini istemediklerine ilişkin iddiaları “Ta mamen uydurma” diye yanıtlıyor Müslim: “Biz herkesin gelip Kobane inşa sürecinde yer alması için bu sınır kapısının açılmasını istiyoruz. İnsanlıktan yana olan herkes gelsin, diyoruz. Hatta çok kişi resmi yollardan geçemediği için kaçak yollardan geliyor.” Artık tümüyle yıkıntıya dönüşmüş “eski Kobane”yi geziyoruz. Sınırdan sonraki ilk kavşakta Özgürlük Meydanı var. Üzerinde baba Esad zamanından kalma bir heykel. O heykelin iki yanında IŞİD ile Kobaneli gerillalar tam üç ay göğüs göğüse çarpışmışlar. İki taraf da bu süre içinde ne bir adım ileri, ne de bir adım geri atmış. İşte burası şimdi “İnsanlık Müzesi” olacak. Bunun için Şirvan Köyü’ndeki antik kentten kabartma taşlar getirilmiş, bu müzenin “doğal bir parçası” olarak sergilenmesi planlanan IŞİD çetelerinden kalma havan toplarıyla birlikte “müzelik” olmayı bekliyorlar. Sonra “Yeni Kobane” olarak planlanan bölgeye geçiyoruz. Burası Halep yolu üzerinde. İşte Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu, eğer Suruç’taki katliam olmasaymış yeni parklar yapmak, kütüphane kurmak için bu bölgeye gelecekmiş. Kentteki benzincide büyük bir motorsiklet kuyruğu var. Tel Abyad ile Kobane birleştirilmeden önce benzinin litresi beş, mazotun litresi dört liraymış burada. Ancak Cizire ile koridor açılınca artık mazotun litresi 20, benzinin litresi de 50 kuruşa düşmüş. Geri dönerken sınırın iki yanından yükselen dumanlar dikkatimizi çekiyor. Sonra öğreniyoruz ki, önce Suruç tarafından katledilen 31 gencin anısı için büyük bir ateş yakılmış, kısa bir süre sonra da Kobane tarafındaki YPG veYPJ gerillaları da bir ateş yakmış buna karşılık olarak. Aslında o ateşler hepimizin içinde yanıyor. Bu kadar çok acının, bunca genç ölümlerin, katliamların yaşandığı bu topraklarda “insanlığı” müzelik yapanlara lanet olsun! l KOBANE C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle