13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 18 Temmuz 2015 yorum TASARIM: BETÜL BERİŞE 18 aradeniz yaylalarına yapılacak 2 bin 600 km’lik yol Karadenizlileri ayağa kaldırınca savunmaya geçtiler. AKP’li Burhan Kuzu tweet attı: “Karadeniz yaylalarını ağ gibi ören Yeşil yol Projesi’ni dış güçler engellemeye çalışıyor. Gezi olaylarındaki mantıktır bu. Deniz Gezmiş’in portresinin orada ne işi olabilir.” Havuz medyası, “Yeşil Yol Projesi’nin, Rize yaylalarını Avusturya ve İsviçre’ye dönüştüreceğini”, ama “Gezizekâlılar” yüzünden bunun yapılamadığını yazdı. Gazete, bir yanda, yolu olmayan bir Karadeniz görüntüsünü, diğer yanda da Avusturya ve İsviçre’nin dağ kasabalarını yayımladı ve “İşte buna engel oluyorlar” dedi. Projeye karşı çıkmanın sembolü K #Katarlama #Sarraflama haline gelen Karadenizli Havva Ana’ya da şefkatle yaklaştı aynı gazete. Ne de olsa Havva Ana hem Karadenizli, hem başı örtülü, hem de yerel halktan. Başı açık, “kırmızılı bir Gezi kadını” olsa, pavaçraya çevirecekler. Aslında keşke, yazdıkları doğru olsa. Keşke, Rize’nin yaylaları gerçekten St. Moritz gibi olabilse, halk İsviçreliler gibi kazansa. Ama böyle bir şey olmayacak, külliyen yalan. Sadece yolu yapan zengin olacak, doğa mahvolduğuyla kalacak. İşte bakın, 3’üncü köprü yolu için 2 milyon ağaç kestiler İstanbul’un kuzeyinde. Uçaktan bakınca, bu ağaç katliamı insanın yüreğini dağlıyor. Yaşayan Lozan ozan’da Musul konusu tartışılırken Türkiye Başdelegesi İsmet İnönü’nün yaptığı saptama, yaklaşık bir yüzyıl sonra bugüne ışık tutuyor: “Eğer İngiltere hükümeti Irak ahalisini bir an için serbest bırakıp reylerini sorsarsa Irak ahalisinden işgal veya manda isteyen tek adam çıkmaz. Çünkü artık hepsi anlamıştır ki ‘himaye’, ‘medeniyet yolunda rehberlik’ gibi kelimeler ve cümleler, istilacıların elinde zaptedilen milletlerin siyaseten ve iktisaden yutulması için yalnız bir vasıtadan başka bir şey değildir.” O günün İngiltere’sinin yerini bugün ABD ve koalisyon güçleri aldı, Irak paramparça yapıldı, Irak’ın L kuzeyinde de bir Kürt mandası kuruldu. Suriye deseniz, mezhep ve etnik köken çatışmalarına battı. Yüzyıl önceki masal, “medeniyet yolunda rehberlik”miş. Şimdiki aynı masalın adı, “demokrasi getirme” oldu. 17 Temmuz, Lozan Antlaşması ile ilgili yapılan ve anlaşmaya varılan son toplantının yıldönümüydü. Uluslararası hukuk alanında uzman Prof. Dr. Hüseyin Pazarcı ile Türkiye’nin sınırında bin bir oyun döndüren yeni sömürgecilerin Lozan’ı delmek konusundaki çabalarını konuştuk. Lozan Antlaşması’nın halen gerçekten hayatta olduğunu belirten Pazarcı, “Ama, antlaşmayı değiştirmek isteyenlerin varlığı da yadsınamaz” dedi ve sömürgeciliğin dindirilemez tutkularından söz etti: “Türkiye’ye yönelik arzular yalnızca Sevr Antlaşması ile sınırlı değildi. Sevr’den önce de vardı. 1. Dünya Savaşı sırasında Fransızlar ve özellikle İngilizler, Ortadoğu’yu kendilerine uygun bir biçimde düzenlemeyi amaçladılar. Ancak tutturamadılar. Amaçlarını, Sevr ile yerine getiremediler. Aradan yaklaşık bir yüzyıl geçti, ama Batı hâlâ Lozan ile oturtulan anlayışı kırmaya çalışıyor. Bunun ilk nedeni, başta enerji kaynaklarını denetleyebilme olanağına sahip olma. İkinci nedeni de bölgede kurdukları İsrail devletini koruma güdüsü. Yine Batı, bölgedeki Kürt hareketini izleyerek kendi lehlerine çevirebilmek için çaba harcıyor. Türkiye’nin, Lozan Antlaşması ile belirlenmiş olan sınırlarını değiştirerek, o yörelerde bağımsız ya da otonom kimi yönetimler kurmak istiyor. Batı’nın, Ortadoğu’yu tekrar düzenlerken tek ilgilendiği konu Lozan düzeni değil. Batı, bu bölgede ayrıca İslamın radikal yöne kaymasını da engellemek ve ılımlı bir İslam anlayışına sahip bir bölge oluşturmayı amaçlıyor.” İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon’un, Lozan’da “Türkiye’nin imza edeceği en iyi antlaşma budur. Eğer imza etmezse, Türkiye düşünsün! Asya’nın görünmez derinliklerinde kaybolur” tehdidine karşı “Memleketimi esarete mahkum eden bir vesikaya imza koyamam!” diyenler kurdu bu ülkeyi. Bugün batıranlarsa, Asya’nın görünmez derinliklerine itiyorlar. Keşke doğru olsa Yalnız, “Burası Avusturya” diye yayımladıkları fotoğrafın içine, St. Moritz kasabası demişler. St. Moritz Avusturya’da değil, İsviçre’de.(Gazetedeki meslektaşlarımı da, eski bir gazete ombudsmanı olarak hata için uyarmış olayım.) Vatanseverlik mi? Sorunca da, “Bunlar, 3’üncü köprüyü istemiyorlar” diye bağırıyor birileri.. Oysa kimsenin 3’üncü köprüye karşı çıktığı yok. Sadece daha güneyde, yani ağaçsız alanlarda yapılsaydı, KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] halka sorulsaydı diyoruz. Karadeniz’in yaylalarına 2 bin 600 kilometrelik yol getirecek “Yeşil Yol” projesini savunmak için yalan söylemek de mubah. Rize valisi, “Tek ağaç kesilmedi, yol asfalt olmayacak” gibi gerçekdışı iddialarını tekrarlayıp duruyor. Vali böyle söyledikçe, ortaya kesilen ağaçların fotoğrafları, asfalt gerektiren projelerin fotokopileri çıkıyor. Bu nasıl bir anlayıştır? Bu nasıl vatanseverliktir? Bir vali, belki yüz binlerce belki daha fazla ağacın gideceğini bile bile ve herkesin gözlerinin içine baka baka nasıl bu kadar vurdumduymaz olabilir. 3’üncü köprü yollarına imza atanlar, kesilen milyonlarca ağaçtan geri kalan toz toprak izine uçaktan bakarken hiç mi yürekleri sızlamaz? Güzelim Akkuyu’ya nükleer santral yapma kararını imzalayan bürokratların hiç mi acıması yoktur. Sıradan insanlar metro istasyonlarında dilenen Suriyeli çocuklara, daha fazla dilenciyi teşvik etmemek için, birkaç kuruşu vermeden geçerken mahcubiyet hissedip başlarını eğerler. Sıradan insanın bu mahcubiyetine karşın, İstanbul’un kuzey ormanlarını yok eden kararlara hangi duygularla, hangi kalple, hangi vatanseverlikle imza atar bazıları, anlamak mümkün değil. Neye karşıyız? ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] HARBİ SEMİH POROY Bir uygarlık vakfı aşımıza tebelleş olmuşların yobazlık karasını toplumun her yanına bulaştıramayacakları kesin... Karacasu Geliştirme Vakfı var örneğin. Afrodisyas Sanat Yayınları, Afrodisyas Sanat dergisi, Aphrodisias Sanat Merkezi ile dimdik ayakta. Kız yurdu, kütüphanesi, gıda bankası ve bursları ile uygarca bir yaşam için yurttaşlara katkı sağlıyor. Vakıf, 34 kitap çıkardı. Şunları açık ve net söyleyelim. Kimse İstanbul’a 3. köprü yapılmasına karşı değil. Kimse Rize’nin yaylalarının Avrupa Alpleri lüksüne kavuşmasına karşı değil. Kimse Türkiye’ye yeni enerji kaynağına sahip olmasına karşı değil. Biz sadece, tüm bunların kimseye sorulmadan halka dayatılmasına karşıyız. İhalelerin, yandaş havuzlarına gitmesine karşıyız. Ağaçların kesilmesine, yaylaların mahvedilmesine karşıyız. Akkuyu’nun güzelim yeşil örtüsünün, onun üzerinde gezinen karıncaların, tavşanların, gelinciklerin yaşam hakkını savunuyoruz. Milyar dolarlık Digitürk’ün, ihalesiz mihalesiz “Katarlanmasına” karşıyız. “Katarlanma”lar, “Sarraflanma”lar olmayacaksa, Türkiye gelişsin diye biz de çalışırız, destek oluruz. Ve son not: “Katarlamacılar”, “Sarraflamacılar” Türkiye’yi Türkiye yapan sanayiye yardıma gelmiyorlar, fabrika kurmuyorlar, ellerini taşın altına sokmuyorlar. Hiç yorulmadan havadan para getirecek, “iktidarruhsatlıönüne yatmalı” işler için ayakkabı kutularıyla geliyorlar. Biz buna karşıyız. 18 TEMMUZ 2015 SAYI: 32791 B Türkiye dağıtımlı Afrodisyas Sanat Dergisi, 52. sayıya ulaştı. Sanat Merkezi’nde de sergiler, kurslar açılıyor. Dahası, Afrodisias antik kenti kazılarının Hadrian Hamamı bölümüne destek veriyor. Karacasu Geliştirme ve Eğitim Vakfı Başkanı Prof. Dr. A. Ali Küpelioğlu ile Afrodisyas Sanat Dergisi Yazıişleri Müdürü Tahsin Şimşek ve arkadaşları Türkiye’nin aydınlık geleceğine ışık tutmaya devam ediyorlar. İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni Ruh gıdası imileri, Recep Tayyip Erdoğan’a seçenek olarak Abdullah Gül’ü gösteriyorlar, hatta istiyorlar. Turhan Feyizoğlu’nun son kitabı “Akıncılar ve AkGençlik’ten AKP’ye” adlı kitabından öğreniyoruz ki, Abdullah Gül, 1969’da Necip Fazıl Kısakürek’e şu mektubu yazmış: “İslam davasının zerre tavizsiz müdafii üstadımız’a, İslam davasının agora meydanlarında sağırların kulağını patlatacak gür seslilikte aksiyoneri Büyük Doğu Gençliği’nin ruh gıdası mecmuanızı tekrar çıkarışınızdan dolayı size minnettarlıklarımızı arz eder, hangi şartlar altında olursa olsun, hal neyi icap ettirirse ettirsin yüzde yüz K emrinizde olduğumuzu bildirir, hürmetlerimizi sunarız. Yarın elbet bizim, elbet bizimdir. Gün doğmuş, gün batmış, elbet bizimdir.” Feyizoğlu, aynı kitabında, Necip Fazıl Kısakürek’in 1949’da Büyük Doğu Cemiyeti’ni birlikte kurduğu Cevat Rıfat Atilhan ile ilgili de şu bilgiyi veriyor: “Sebilürreşat adlı dergide ‘Amerikan güdümünde, Türkiye önderliğinde Sovyetler’e karşı bir dünya Türk İslam Birliği örgütlenmesi’ düşüncesini yaymaya çalışan emekli Yüzbaşı Cevat Rıfat Atilhan, 27 Ağustos 1951’de İslam Demokrat Partisi (İDP) adında bir parti kurdu.” Abdullah Gül’ün “ruh gıdası”nın ne olduğunun iyi bilinmesi gerek. enel olarak öfke, “doyurulmamış isteklere, istenmeyen sonuçlara ve karşılanmayan beklentilere karşı verilen duygu” olarak tanımlanıyor. Dün televizyonda Cumhurbaşkanı’nın bayram namazı çıkışında basına yaptığı çözüm süreci ve HDP’ye ilişkin açıklamasını dinlerken bu tanımlamayı anımsadım. Cumhurbaşkanı öfkeli. Öfkesinin kaynakları yukarıdaki tanımlamayla tümüyle örtüşüyor. Başkanlık isteği sandığa çarpıp un ufak olmuş, 400 milletvekili beklerken 258’de kalmış, AKP’nin yeniden tek parti iktidarı beklentisi boşa çıkmış. Bir de üstüne HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın “Seni başkan yaptırmayacağız!” tehdidi gelince… Öfkelenmekte haklı. Ne var ki aşırı öfke Cumhurbaşkanı gibi bir retorik ustasının bile söylemlerini tutarsızlaştırıyor, içini boşaltıyor. HHH Çözüm süreciyle ilgili sözleri tam anlamıyla bir tutarsızlık örneği. Süreci başlatan, başbakanken, Abdullah Öcalan ile birlikte bizzat kendisi. Milli İstibarat G Can Dündar Öfke Teşkilatı’nı Oslo’da PKK/ KCK yetkilileri ile görüşmeye yönlendiren de, İmralı görüşmelerine kapı açan da kendisi. Tüm bu görüşmelerin amacı PKK/KCK’ye silah bıraktırmak değil miydi? Dolmabahçe “mutabakatı”nda da aynı amaç güdülmüyor muydu? Nitekim 3 Mart 2015 günü Dolmabahçe’de iktidar yetkililerinin HDP sözcüleriyle kamuoyuna ortaklaşa açıkladıkları 10 maddelik mutabakatın neredeyse tüm maddeleri üzerinde 2012 yılında Oslo’da anlaşmaya varılmıştı. Cumhurbaşkanı şimdi “Ben bu mutabakatı tanımıyorum” diyor ve “bir mutabakat sağlanacaksa bu ancak TBMM’de tüm partilerin katılımıyla söz konusu olabilir” diye ekliyor. Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu konuya ilişkin üç yıldır dile getirdiği önerinin bundan hiçbir farkı yok! O zaman Cumhurbaşkanı’ndaki bu çark ediş ne anlama geliyor? HHH Anlam açık: Cumhurbaşkanı, altından kalkamayacağı bir sorumluluğa zorlayıp süreçten dışlayarak kendisini başkan yaptırmamakla tehdit eden HDP’den intikam alıyor. HDP, “Silah bırakımında muhatap biz değiliz, biz yalnızca aracıyız, muhatap İmralı” dedikçe, Cumhurbaşkanı, “O zaman heyette ne işiniz var?” diye bindiriyor. Görülen o ki Cumhurbaşkanı umudunu bir koalisyon hükümetinin kurulamamasına, dolayısıyla seçimlerin tekrarlanmasına bağlamış. Yine kent kent dolaşıp meydanlarda toplanan kalabalıklardan AKP’ye oy isteyecek. Neyse… Bayram gününe yakışmayan tatsız bir yazı oldu. Fakat bayram diye tatsızlıklar ara vermiyor. HHH Tüm okurlarımın esenlik ve huzur içinde bir bayram geçirmelerini dilerim. Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörleri Murat Sabuncu Ayşe Yıldırım Başlangıç Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. Nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni Onur Tunalı l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Ceyda Karan l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Grafik: Ahmet Sungur l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık Ahmet Rasim Sok. No: 14 Halit Ziya Bulvarı 1352 S. 2/3 Çankaya 06550 Ankara İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Cüneyt Arcayürek, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Mali İşler Müdürü: Bülent Yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Cumhuriyet Caddesi Beşler Apartmanı No: 44 Kat:3 Daire:4 34367 Elmadağ/İstanbul Tel: (0212) 251 98 74 75 81 82 Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: YAYSAT Doğan Medya Tesisleri Hoşdere 34850 Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 03.45 03.37 03.52 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı 05.40 13.1 7 17.13 20.43 22.27 05.27 13.02 16.56 20.24 22.0 5 05.55 13.28 17.22 20.43 22.27 C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle