12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 17 Temmuz 2015 haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Bir piyanonun asırlık öyküsü u, 1800’lerin sonundan günümüze Anadolu’da yaşayan bir Ermeni ailenin “piyano” üzerinden öyküsü. Amerika’dan İstanbul’a getirtilen, oradan gemiyle Samsun’a, Samsun’dan yaylı at arabasıyla Gümüşhacıköy’e götürülen, 1922’de el konulan, 24 yıl sonra geri alınan ve 1976’da bu kez kamyonla İstanbul’a dönen... SeferberTÜREY lik, Sarıkamış KÖSE dramı ve zorunlu göç yıllarının tanığı bu piyano, CHP İstanbul Milletvekili Selina Doğan’ın aile hikâyesinin yüzyıl görmüş/geçirmiş, “kurtarılmış” yadigârı... Selina Doğan’ın babası Yervant Özuzun, Ermenilerle ilgili bir portalda “Hep siyah giyinen nineleri, cephedeki dedesi, el konulan evleri ve o evdeki piyano”nun öyküsünü yazmıştı. Adını taşıdığı “Yervant dedesinin” Amasya ili Gümüşhacıköy ilçesinden Sarıkamış’a uzanan hikâyesini şöyle anlatıyordu: “Dedem 1914’te askere alınır. O askere gittiğinde babam birkaç aylıktır. Babam 78 yaş gibiyken, eve Mal Müdürü gelir. Dedemin askerden firar ettiğini, geri gelmediğini, vatan haini olduğunu bu nedenle evlerine el konulduğunu söyler. Babaannem, onun annesi, dedemin annesi ve bir çocuk. Başlarında erkek kalmamış, ölmüş, öldürülmüş; elde avuçta yok. Helal süt emmiş, Askerlik Şubesi’ndeki görevli Müslüman bir dede dostu vardır. Ethem efendi; ‘Askerlik şubesine gidin kayıtlarına bir de siz baktırın’ der. Dedemin Sarıkamış’a gittiğini, kayıtlarda firarına dair bir bilgi olmadığını, sağ kalanların ve esir düşenlerin listesinde de isminin olmadığını ve orada yaşamını yitirdiği bilgisini öğrenirler. Muhtemelen on binlercesi gibi donarak.” Mal Müdürü tekrar eve gelir. Sonrasında yaşananları şöyle anlatıyor Yervant Özuzun: “Evin duvarlarında büyük dedemlerin hac dönüşü Kudüs’ten getirdikleri resimler, köşede piyano dedikleri aslında körüklü bir org ve mumluklarla bir nevi ‘madur’ (küçük ahşap kilise) gibidir oda. Müdür: ‘Piyanoyu benim eve gönderin, evinizin tapusunu gelin alın’ der. Yıl 1922. Babam piyanoyu götürürlerken ağladığını söylerdi.” 12 PROF. ADA KENDİSİNİ ATADI! Rengim Gökmen CHP İstanbul Milletvekili Selina Doğan’ın aile yadigârı piyanosunun yolculuğu, Anadolu’da yaşayan bir Ermeni ailenin karşılaştığı zorlukları gözler önüne seriyor Selman Ada Görevden alınan DOB Genel Müdürü ve CSO Müzik Direktörü Gökmen, hukuk mücadelesini kazanınca DOB Genel Müdürlüğü’nü vekaleten yürüten Ada kendisini apar topar Mersin’e atadı. B Bir masal gibi Opera ve Bale’de anlatılan hayatlar giderayak skandal iyano şimdi CHP İstanbul Milletvekili Selina Doğan’ın ablası Karin Durmaz’ın evinde. Selina Doğan, dedesinin o piyanoyu çaldığını anımsıyor. Ud da çalarmış. “Yad eller aldı beni” şarkısıyla başlar, “Kimseye etmem şikâyet”le devam edermiş. Selina Doğan, piyanonun kuşaktan kuşağa aktarılan hikâyesini anlatırken; yapım tarihinin 1883 olduğunu, Amerika’dan getirildiğini söylüyor. “Müzeye istendiğinde babamın içi elvermiyor. Kurtarıyor piyanoyu ve dolayısıyla hikâyesini...” diyor. O da piyano çalıyor, ama aile yadigarı piyanoyu hiç çalmamış. “Elden geçmesi gerekiyormuş”. “Disko, rap, arabesk” dışında tüm müzikleri dinliyor; en çok etnik müzik, pop caz, Türk Halk Müziği seviyor. P SELDA GÜNEYSU Her akşam müzik Selina Doğan, babannesinin doğduğu eve de gitmiş. “Masal gibi...” anlatılan hayatların yaşandığı yerlere: “Hakikaten masal gibi o elma bahçeleri, üzüm bağları... Ev tarihi eserdi, yıkılınca tarihi eserlerin aynısını inşa etmemiz lazım ama o zamanki sahibi edemediği için şu an sadece arazisi duruyor. Babamla gittiğimizde dedemin asma bağından bir dal aldık. Onu getirdik, hâlâ duruyor. Bir arkadaşım Ermenice ninniler üzerine bir tez hazırlıyordu ve rahmetli babaannemle bir söyleşi yapmıştı. Yumuşacık diliyle anlatmaya başlardı, aynen masal gibi... Her akşam müzik olurmuş hayatlarında. Kadınlar kanun, erkekler ud çalarmış. Vaftizler, davetler, seramoniler o evde yapılırmış.” CHP İstanbul Milletvekili Selina Doğan’ın aile yadigârı piyanosu ablası Karin Durmaz’ın evinde duruyor. Mal müdürü kapıda Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca geçen yıl apar topar görevden alınan eski Devlet Opera ve Balesi (DOB) Genel Müdürü ve Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO) Müzik Direktörü Rengim Gökmen, hukuk mücadelesini kazandı. Vekaleten DOB Genel Müdürlüğüne getirilen orkestra şefi ve besteci Prof. Selman Ada ise kararın ardından kendisini Mersin DOB’a Müzik Direktörü olarak atadı. DOB Genel Müdürlüğü ve CSO geçen yıl 23 Temmuz’da, Gökmen’in Uluslararası Bodrum Bale Festivaliyle ilgilenirken apar topar bakanlığa çağrılarak görevden alınmasıyla sarsılmıştı. Kararın ardından Ada, vekaleten DOB Genel Müdürlüğü’ne ve CSO Müzik Direktörlüğüne, Gökmen de Strateji Geliştirme Başkanlığı’na atamıştı. Ada ilk olarak, DOB’da Gökmen’in ekibini tümüyle değiştirmişti. Arkasından İstanbul DOB’un “Midas’ın Hükmü”, İzmir DOB’un “Kaderin Çığlığı” gibi eserler “telif” ödenemediği gerekçesiyle ilan edildiği halde, operanın sezon program larından kaldırılmıştı. Ada, Cumhuriyet dönemi mimarisinin en güzel örneklerinden biri olan Ankara Opera Binası’na çivi dahi çakılmaması gerekirken “makam odası” yaptırmıştı. Gelişme Cumhuriyet’te haber olunca, bakanlık Ada hakkında soruşturma başlatmıştı. Operada bunlar yaşanırken, Gökmen bakanlık aleyhinde Ankara 7. ve 8. idare mahkemelerine iki dava açmıştı. Her iki mahkeme de Gökmen’in görevden alınmasını hukuksuz bularak işlemi iptal etti. Gökmen’in, 30 gün içinde DOB Genel Müdürü ve CSO Müzik Direktörü olarak atanması gerekiyor. Gökmen’in avukatı Metin Günday Twitter’dan yaptığı açıklamada “Onlar (bakanlık) yargıyı takar mı takmaz mı bilemem. Yargının onları ve tasarruflarını sıkça takmadığı ortada” dedi. Kararın duyulmasının ardından Ada, “dikkat çeken” bir karara imza attı. Vekaleten Genel Müdürlüğünü yürüttüğü kurumda kendisini Mersin DOB Müzik Direktörü olarak atadı. Karar, “usulsüz atama” olarak nitelendirilirken Bakanlığın hakkında nasıl karar vereceği merak konusu oldu. l ANKARA Gökmen’in zaferi Kriz üstüne kriz Neden Ermeni vekil Selina Doğan, bugün bir milletvekili olarak çok büyük sorumluluk duyduğunu vurguluyor. “O Mal Müdürü’nün geldiği evde üç kadın var. O kadınlar başlarında erkek olmadan, düşmanlık aşılamadan çocuklarını yetiştirmişler, yokluk içinde, donluk (entarilik) dokuyarak hayatta kalmışlar. O acıları unutturmadan onların sesi olabilmek çok büyük sorumluluk” diyor. Kendisiyle yapılan söyleşilerin “Soykırıma inanıyor musunuz” sorusuyla başlamasına tepkili. Adının başına hep “Ermeni” sözünün eklenmesiyle ilgili olarak da “Konunun konseptiyle alakalı.. Adana Belediye Başkanı çıkıp ‘Manukyan’ın Adana’daki yeğeni mutludur. Üç teyze çocuğu daha meclise girdi’ diyor. Diyelim ki öyle, ırkçı bir yaklaşım. Böyle şeyler olunca ‘Ermeni vekil’ olarak cevap veriyorsunuz. Ama IŞİD’le ilgili soru önergesi verdiğimde Türkiye’nin milletvekiliyim. Ne yapacağım işlerde orayla sınırlı kalmak istiyorum, ne de oraya hapsolmak. Böyle böyle normalize olacağız. 20 tane Ermeni vekil olsa, söylenmesi gereği olmayacak” görüşünü dile getiriyor. URLA VİLLALARINA SIKI TAKİP Yüz yıllık hikâyelerle İstanbul’a dönüş yolu 946’da Mal Müdürü ölür, oğlu Yervant Özuzun’un babasına gelir. “Bizim evde sizden gelen bir piyano var, satacağım sana münasiptir” diye. Babası “Küçük bağı satalım piyanoyu alalım, o tanıyamadığım babamın hatırası” der. Babaannesi “Olmaz, daha kötü günlerimiz olursa...” diye itiraz eder. Sonunda, piyano 24 yıl sonra eve döner. Piyanonun yolculuğu burada bitmez. 1976’da aile hâlâ Gümüşhacıköy’dedir. İstanbul’a giden Yervant Özuzun’a babasından haber gelir. “Kaymakam, Jandarma Ko Artık kaçacak yerleri kalmadı Y Benim eve gönderin 1 mutanı, Belediye Reisi eve geldi. Müze açıyorlarmış, piyanoyla, avludaki heykeli istediler, bir şey diyemedim. Alacaklar” diye. Gümüşhacıköy’deki şoför arkadaşı Garbis’i arar; mermer büstü müzeye vermelerini, piyanoyu hemen alıp İstanbul’a getirmesini söyler. Piyano iki gün sonra evin önündedir. Edip Cansever’in “Masa Da Masaymış Ha” şiirine atıfla, “Piyano Da Piyanoymuş Ha”! Üstüne gözyaşları sevinçler, ayrılıklar kavuşmalar, savaşlar göçler, yüzyıllık hikâyeler koymuşlar, “bana mısın” dememiş... argının yıkılması için önündeki engelleri kaldırdığı Urla villalarında bu işlemin gerçekleşmesi için yasal başvurular hazırlanıyor. Avukatlar, “Sarayları kaçak, villaları kaçak, kaçacak yerleri kalmayacak” diyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hediye edildiği iddia edilen villaların da aralarında olduğu Urla Hacılar Koyu’ndaki kaçak yapıların yıkımının engellenmesi için özel değişiklikle, bölge 1. derece doğal SİT alanı olmaktan çıkarılarak, “sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanma alanına” dönüştürülmüş tü. Çevreci avukatların ve sivil toplum örgütlerinin başvurusu üzerine İzmir 1 No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun verdiği bu kararın yürütmesi, İzmir 2. İdare Mahkemesi’nce durduruldu. Böylelikle koydaki yapılaşmanın kaçak olduğunun belgelendiğini belirten avukatlardan Şehrazat Mercan, valilik ve bakanlıklara vermek için dilekçe hazırladıklarını bildirdi. Mercan, “Hukukun ardından dolanarak yapılan kaçak yapıların bir an önce yıkılmasını istiyoruz” diye konuştu. l İZMİR / Cumhuriyet C M Y B İhbarlarınız için: [email protected] Şavkı vurmuş Plüton’un da üstüne... Dünya, günlerdir New Horizons’un gönderdiği fotoğrafları konuşuyor. Sosyal medya ahalisi, konuyu Türkiye’ye uyarladı, Erdoğan’ı başrole aldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle