14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 13 Temmuz 2015 haber EDİTÖR: AYŞEGÜL ÖZBEK 6 K Bahçeli, en eski olmanın yanında koltuğu en sağlam lider. Rakiplerini ekibine dahil ederek ya da uzaklaştırarak tehlike alanının dışına çıkardı. Erken seçimde en çok zarar görecek parti: MHP Başta ‘tamam’ gibi görünen AKPMHP koalisyonu seçeneği artık zayıfladı. AKPCHP koalisyonu ise MHP’nin seçim sonucu okumalarına en uygunu “kitle partisi” olmaya katkılarını çok iyi bilir. MHP’nin, “dışardan destekli” HDP’li formüllere tamamen kapalı olması yüzünden, ekonomi çevrelerinde bir hayli güçlü lobisi olan AKP CHP koalisyonu bir başka seçenek olarak öne çıktı. Bu olasılık, MHP’nin seçim sonucu okumalarına en uygun olanı. Kendi içinde ciddi sıkıntılara gebe böylesi bir koalisyonun karşısında, neredeyse hiç oy geçişkenliği olmayan (ve çözüm süreci, demokratikleşme başlığında hükümetle birlikte davranması muhtemel) HDP ile muhalefeti paylaşmak, MHP’yi olası bir orta vade erken seçime avantajlı biçimde taşıyabilir. Blok algısını kırmış bir MHP, AKP’den gelecek oylara CHP’den gelecek kaymaları da ekleme imkanı yakalar. AKP cenahında pek dillendirilmese de, olası bir AKP HDP formülü MHP için o kadar cazip ki, siyasi tutarsızlık suçlaması bile parti yöneticilerinin bu konudaki iştahını dizginleyemiyor. “Aşırı erken seçim” olasılığının en çok zarar vereceği partinin MHP olabileceği ortada. Aslında, pek dillendirmiyorlar ama, MHP çevrelerinin en olası gördükleri senaryo bu. Zaten hamlelerin çoğu da, bu olasılığa dönük. Bu hamlelerin odağında da, tıpkı 7 Haziran seçiminde olduğu gibi yine HDP var. MHP, büyük ihtimalle HDP’yi hedefe yerleştirerek AKP’yi sıkıştırırken, CHP ile mesafesini de biraz daha açacak. AKP’nin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Tamam dersi aldık ama ‘bunlarla’ olmuyor” diyerek gideceği bir erken seçimde, sağ seçmen bloğunun büyük partide toplanması büyük olasılık. AKP ve Erdoğan’ın beklentisi de bu yönde. Ancak, bazı araştırmalar bu beklentinin çok güvenilir olmayabileceği yönünde... MHP’nin hamlelerinin hem kendi, hem de AKP tabanında yaratacağı etki bu konuda belirleyici olacak. MHP tahkimatını seçimden az hasarla çıkmak üzerine yapsa da, 9 Temmuz açıklamasında satır aralarına yerleşmiş “sosyal dokusu uygun partilerin koalisyonu”na dönük son bir “fedakarlık” hamlesi beklenebilir. Böyle bir hamleyle, MHP aşırı erken seçimi durdurmayı, olmazsa da AKP’yi “kaçan” durumuna itmeyi başarabilir. Erdoğan’ın beklentisi B ir süre önce neredeyse tamam gibi görünen AKP – MHP koalisyonu, partilerin taban ve kadrolarına en kolay anlatabilecekleri ihtimal gibi duruyordu. AKP içinden bir çevrenin hala bu seçenek için çalıştığı da biliniyor. Ancak, biraz MHP’nin çıtayı yükseğe koyması, ama daha çok da AKP’nin yakın dönem stratejisi nedeniyle bu seçenek zayıfladı. Bu seçeneğin, MHP açısından en büyük sakıncası iktidar ortaklığında tabanın blok olarak büyük ortağa yani AKP’ye kayma ihtimali. Bu yüzden, koalisyondaki varlığının ciddi bir etki yarattığını düşündürecek bir cümleye ihtiyacı var. “Çözülme sürecini ben durdurdum” gibi... MHP içinde bu seçeneğe yakın çevreler bulunduğu sır değil. Çünkü sağ kitle partilerinin çok uzun süre iktidar teması olmaksızın yaşaması kendiliğinden bir daralma, tersi de bir dinamizm yaratıyor. 18 yılda pek çok kongre ve seçim geçiren, en önemli seçim zaferini de, en ciddi seçim yenilgisini de partinin başında yaşayan Devlet Bahçeli, en eski olmanın yanında koltuğu en sağlam lider. Daha önce kendisine rakip olmuş ve olma potansiyeli olan isimleri ya ekibine dahil ederek ya da partiden uzaklaştırarak tehlike alanının dışına çıkarttı. Dolayısıyla partide stratejik ve taktik hamleleri kolaylıkla hayata geçirebiliyor. Bahçeli liderlik döneminde kendi dışında oluşan gerilimlerden oy veya gerilimi düşürerek takdir topladı. Şimdi uygulamaya konmuş görünen kontrollü gerilim stratejisinde, tansiyonu kendisi üretecek, dengesini de kendisi sağlayacak. Bu, çok başarılı ve alışık olduğu bir durum değil, uygun kadrolar da pek yok. Bu yüzden kazalar yaşanmaya başlandı bile. Liderlerin rolü ardeşim oldubitti, alan kaçtı, artık bu konuda yazacak ne var, diyebilirsiniz... Pek de öyle değil; çok önemli bir konuda strateji eksikliği, bir süreci güdememek, bence yeterince tartışılmadı. CHP meseleyi MHP’nin üzerine yıkmadan önce kendine sormalı: Başkanlığın AKP’ye geçmesini önlemek için gerekli olanı yaptım mı.. Bence hayır. Önce sonucu yazalım: Meclis Başkanlığı’nı AKP teslim alarak, büyük bir seçim yenilgisinin ardından, kendine güven ve güç kazandı. Özellikle bugünkü gibi hükümet kurma meselesinin askıda olduğu, görüşmelerin ne kadar süreceğinin bilinmediği, seçim hükümeti kurmanın bile gündemde olduğu bu süreçte, Meclis Başkanı’nın Meclis’i istediği gibi çalıştırma yetkisi var. Başkan, Meclis’i sürekli işlevsiz tutabilir. Ama isterse, Meclis, tüzüğünde yapılabilecek değişikliklerle tıkır tıkır çalışabilir, komisyonlar kurulabilir, partiler arasında anlaşma sağlanırsa, önemli acil yasaları bile kararlaştırabilir.. CHP milletvekili Zekeriya Temizel ile, ortak bir dostun kızının düğününde sohbet ediyoruz. Diyor ki: muhalefetteki partiler en acil 8 demokratikleşme yasasını bu süre içinde isterlerse çıkarabilirlerdi, Meclis yasa yapıcı olarak çalışabilirdi. Yani Birinci Meclis gibi mi.. Evet.. Şimdi ise bu fırsat kaçtı! HHH Başkanlık nasıl AKP’ye kaptırıldı? * Önce, Cumhurbaşkanı, ağır yenilginin altında ezilirken Baykal ile birlikte tepeden olayın içine girdi. Balıklama, çok başarılı! * Baykal, başkanlığa seçilerek siyasi hayatını, “Cumhurbaşkanını temsil” sıfatıyla da noktalama fırsatını yakaladığını düşünüyordu. RTE’nin kendisini görüşmeye çağırması bile, seçilebileceği umudunu yeşertmesi için yeter nedendi! * Böylece CHP’nin de Meclis Başkanlığı seçimi politikası kilitlendi. KılıçdaroğluBaykal arasında görüşmelerden “sonuna kadar Baykal’a destek” görüşü çıktı ve esnek davranma yeteneği kalmadı. Soru: CHP seçimden ne bekliyordu? AKP dışından birinin seçimi mi, yoksa kim seçilirse seçilsin Meclis başkanı seçimi: Beceriksizlik ve kaçan fırsat mi.. Stratejinizi buna göre kurarsınız: * CHP Baykal’ın seçimi üzerine odaklandı. Bu belki, geçen Cumhurbaşkanlığı seçiminde “adayın mı yoktu, neden E. İhsanoğlu’nu destekledin” yoğun protesto ve eleştiriler altında ezilmenin bir sonucu, veya “Baykal’ın arzusunu destekleme” görüşünden kaynaklanmış olabilir. Bu durumda, “Meclis Başkanlığı’nı AKP de alabilir, bizim için fark etmez” görüşünü savunmuş olursunuz. Ama CHP sonuçtan şikâyetçi oldu ve MHP’ye yüklendi. Oysa MHP de CHP gibi “adayımın arkasındayım sonuna kadar” politikasını ilan etmişti. * Bu durumda, CHP’nin politikası belirleyici olacaktı: 3. turda Baykal’ın adaylığını geri çekme ve İhsanoğlu’nu ikinci aday yapma. Veya 4. turda Baykal’ın adaylıktan çekilerek, İhsanoğlu’nun ikinci adaylığa yükselip son tur seçime girmesi. HDP ne yapardı? * CHP’nin son turda İhsanoğlu’na destek vermesi, Başkan seçilmesi için yetmezdi. HDP de İhsanoğlu’na vermeliydi. Bu aşamada, AKP’li adayın Meclis Başkanı seçilmesinde tüm sorumluluk HDP’nin üzerinde kalırdı. * Deniyor ki, “MHP HDP’yi parti olarak bile tanımadığını açıkladı, HDP niye gidip adayına oy versindi..” Bir parti stratejisini, diğer partinin kendisine yönelik politikasına göre kurmaz, kurmamalı. Burada senin politikan ne sorusu birinci derecede önemlidir. * Ben, HDP’nin böyle bir durumda MHP adayına oy vereceğini düşünmek isterim. Tabii, AKP’nin başkanlığı almasına karşı bir istekleri varsa.. HDP böyle bir testten sıyrılmış oldu! * Deniyor ki: Ha AKP ha MHP, ne fark olurdu aralarında.. Ben de diyorum ki, bırakın bu siyaset dışı saçmalıkları! Bu lafları, Cemaat ile AKP arasında ne fark var ki, zırvalıklarını da çok dinlemiştim... Noktalayalım: Meclis Başkanlığı seçimini önce CHP+Baykal, AKP’ye teslim etti. Bu teslimiyette HDP’nin olası rolünü ne yazık ki test etme olanağı olmadı! Bırakın MHP’yi suçlamayı. Kendinize bakın. Onun AKP ile ilişkisi zaten bilinmektedir. Erken seçim Çok şey değişmedi Sonuç olarak, neredeyse 30 yıldır tartışılan başlıklar yine gündemde. MHP nereye gidiyor? Değişti mi? Ne yapmak istiyor? Bu sorulara tartışıldıkları her zaman verdiğim cevap şimdi de geçerli: Aslında çok şey değişmedi. Farklı zamanlarda alınan pozisyonlar değişiyor, yüklenen roller dönüşüyor, çoklukla da algı başkalaşıyor. Türkiye’nin ideolojik ve kültürel kodlarla biçimlenen siyasi topoğrafyasında “bunlar” ve “bizler” ise fazla değişmiyor. 7 Haziran akşamı, son yılların ikliminin de etkisiyle, yüzde 60’lık bir blok varmış gibi bir ilüzyon oluştu. MHP’nin, özel olarak bunu hedeflememiş de olsa bu görüntüyü kıran hamlelerinin şaşkınlık ve hayal kırıklığı yaratması da bu yüzden... BİTTİ ‘Polise kızıp düzene küfretmek suç değil’ ALİCAN ULUDAĞ MHP kadroları, bütün siyasi maliyetlerine rağmen 70’lerdeki MC Hükümetleri ile 90’lardaki “örtülü” ve açık iktidar ortaklıklarının, orta ve uzun vadede AKP CHP koalisyonu argıtay, karakolda tartıştığı polis memuruna “S... rim, böyle düzeni de, yeri de” diyen sanığa “kamu görevlerine görevinden hakaret” suçundan verilen 1 yıl 2 ay hapis cezasını bozdu. Hatay’da 2009 yılında yaşanan olayda, Murat Ş, adlı vatandaşın babası ifadesinin alınması için Emniyet’e götürüldü, bunu öğrenen Murat Ş, karakola girmek istedi ancak polisler, Murat Ş’nin girişine izin vermedi. Polislere tartışmaya başlayan Murat Ş, içeri giremeyeceğini anlayınca polislere “Sinkaf ederim, böyle düzeni de, yeri de” diye tepki gösterdi. Polisler, durumu tutanak altına alarak savcılığa suç duyurusunda bulundu. Kırıkhan Cumhuriyet Başsavcılığı, Murat Ş. hakkında “kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret” suçundan 2 yıla kadar hapis istemiy Y le dava açtı. Kırıkhan Asliye Ceza Mahkemesi’nde hâkim karşısına çıkan Murat Ş. suçlamaları reddti. Yerel mahkeme, bu karar Murat Ş. tarafından temyiz edildi. Tutanak tutuldu Takipsizlik içlerine sinmedi Muhabirimizin Urla Villaları ile ilgili haberine takipsizlik verilirken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın avukatı Özel’in gazetemize düzeltme metni göndermesi çelişkili bulundu G azetemiz İzmir muhabirlerinden Emre Döker’in Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a armağan edildiği belirtilen Urla Vilları’yla ilgili “Koyu feda ettiler” haberi İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından takipsizlik kararı verilirken, Erdoğan’ın avukatı Ahmet Özel’in gazetemize cevap ve düzeltme metni göndermesi çelişkili bulundu. Erdoğan’ın, kendisine de armağan edildiği öne sürülen Urla’daki villalara yönelik imar düzenlemesini içeren “Koyu feda ettiler”, “Villaları kurtarma planı” başlıklı haber nedeniyle muhabirimiz Emre Döker’e açtığı “Cumhurbaşkanına hakaret” soruşturmasında, savcılık kovuşturmaya yer olmadığına kararı vermiş ti. İfade özgürlüğüne vurgu yapılan savcılık kararında, “Haberde Cumhurbaşkanına’na hakaret suçunu oluşturacak bir söz ve beyan yoktur. Basın kamunun gözü kulağıdır” denilmişti. Urla Zeytineli Köyü sınırlarındaki Hacılar Koyu’nda bulunan villalara yönelik imar düzenlemesi haberi, gazetemizin 13 Şubat 2015 tarihli sayısında yer almıştı. Arkadaşımız Emre Döker, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şikayetinin ardından emniyette ifade vermişti. Şikayeti değerlendi ren İstanbul Cumhuriyet Savcısı Umut Tepe, Cumhurbaşkanı’nın eleştirilere diğer insanlardan daha fazla katlanması gerektiğini, söz konusu haberde hakaret kastı bulunmadığını vurgulayarak, kovuşturmaya yer olmadığına karar vermişti. Öte yandan Erdoğan’ın avukatı Ahmet Özel’in önceki gün gazetemizde yer alan konuyla ilgili cevap ve düzeltme metni çelişkili bulundu. Özel söz konusu metinde, gazetecilik ilkesinin çiğnendiğini öne sürdü. Savcılığın kovuşturmaya gerek yoktur kararına rağmen Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret edildiğini savunarak, yasal yollara başvuracaklarını belirtti. l İzmir/Cumhuriyet Temyiz istemini görüşen Yargıtay 4’ncü Ağır Ceza Mahkemesi yerel mahkemenin kararını bozdu. Kararda, “Sanığın babasının emniyet müdürlüğünde ifadesi alındığı sırada kendisinin dışarıda beklemesini isteyen mağdur polis memurlarına söylediği ‘sinkaf ederim, böyle düzeni de yeri de’ şeklindeki sözlerin mağdurları hedef almayıp onların onur, şeref ve saygınlıklarına yönelik bir saldırı niteliğinde olmadığı gözetilmeden mahkumiyet kararı verilmesi isabetsizdir” denildi. Yargıtay Ceza Genel Kurulu da bu kararı uygun buldu. Böylece karar kesinleşmiş oldu. Yerel mahkeme yeniden yapacağı yargılamada Murat Ş. hakkında beraat kararı verecek. ANKARA/Cumhuriyet Yargıtay: Suç değil Dershaneler yasası bugün AYM’de nayasa Mahkemesi, dershanelerin kapatılarak özel okullara dönüştürülmesini öngören yasanın iptal istemini bugün görüşecek. CHP’nin açtığı iptal davasını geçen hafta perşembe günü gündemine alan yüksek mahkeme, üye Engin Yıldırım’ın annesinin vefatından dolayı görüşmeyi pazartesi gününe ertelemişti. Geçen çarşamba günü de mahkeme, Milli Eğitim Baka A nı Nabi Avcı’yla sektör temsilcilerini dinlemişti. Anayasa Mahkemesi raportörüyse iptal isteminin reddedilmesini isteyen bir rapor sunmuş, olayı kumarhanelerin kapatılmasına benzetmişti. AYM, bugün saat 09:30’da dershaneler gündemiyle toplanacak. Bugünkü toplantı sonrası dershanelerin kapatılıp kapatılmayacağı sorusu yanıtını bulacak. ANKARA/Cumhuriyet C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle