14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Başka konularda olduğu gibi sekste de fıkhi görüşler birbirleriyle çelişiyor. Mesela A. Rıza Demircan’la Cübbeli Hoca çoğu konuda çatışıyor. Dahası oral seks, aynı kişi tarafından bir dönem helâl, başka bir dönem haram sayılabiliyor. RT’de Gündem Ötesi programına konuk olan ilahiyatçı Ali Rıza Demircan’la evli çiftler arasında seksin helâlleri ve haramları üzerine konuşulmuş. Demircan Hoca konunun uzmanıdır; İslam’da cinsel hayat üzerine kapsamlı bir çalışması var. Sohbet derinleştikçe Hoca, konunun detaylarına girmiş ve “İleri derea y y e Sür cede oral seks Su haramdır” deyince programın sunucusu Pelin Çift önce bir gülme krizine girmiş, sonra “Hocam Allah aşkına sizin derdiniz ne” diye sormuş. Hoca da “Yaaa Pelin kardeş, çok rahat konuşuyordun ama şimdi soru yöneltemiyorsun” diyerek dalgasını geçmiş. Öyle ya, “Hadi seksten konuşalım” diye sohbeti açtıktan sonra “Ama ayıp olmuyor mu?” diye sormanın manası yok. Hoca, cinselliğin İslam’a göre helâlleri ve haramlarını anlatırken tecrübesinden hareketle en merak edilen konulardan birine değinmiş. Ama esas tuhaf olan şey, Hoca’nın görüşünü beyan ederken kendisiyle çelişmesi. Hoca’nın kitabında yazdığına baktığımızda fetvasının değişmiş olduğunu görüyoruz. Demircan Hoca, “İslam’da Cinsel Hayat” adlı kitabının 1985 baskısında oral ilişki helâldir diyor. Şimdi ne oldu da hoca helâli haram yaptı acaba? Hoca, kitabında âdet ve lohusalık hali ile anal ve sadomazohist ilişki dışında karıkoca arasında günah kapsamına giren İslami seksin helâlleriharamları T FAYDALI BİLGİLER eni Dini Hareketler dünyevi olana mesafeli ha(YDH), “modernite”ye reketler... Ron Hubbard’ın bir tepkidir. Fakat aynı zamodernite ile daha rezomanda son derece veya kenanslı ve daha dünyevi malimenin tam anlamıyla “mohiyetli Scientology harekedern” bir tepkidir. Bu bati... Hrıstiyanlıkla bağlantıkımdan (YDH), postmoderlı ama dinlerarası diyalog nizmin inanç patentli karekseninde yol alan “Moonişılığı oldukları da söylenees” ya da “Birlik Kilisesi” ile bilir. yine Hristiyanlık çıkışlı Yeİktisadi kalkınma, teknohova Şahitleri... David Kolojik gelişme ve maddi refah resh, Jim Jones gibi liderhedefleriyle insanlığa seslenen modernite, “cenneti yer ler eşliğinde ölmeyiöldürmeyi “selâmet yolu” sayan yüzüne indirme” vaadiyle “Halkın Tapınağı”, “Cenneortaya çıkmıştı. tin Kapısı” gibi intihar kültE, böyle olduğu için, cennet vaadinin eski istinatgâhı leri... Dün işlediğimiz neopaganist “Wicca” hareketi, dini de kıyıya itmişti. yanı sıra neoŞamanizm tarFakat olmadı. Maddi olazı büyüsel işlemlerle sarmanaklar ve barışhuzurrefah lanmış hareketler... Ve nianlamında cenneti yeryüzüne indirmek bir yana, insan hayet “Yıldız Savaşları” gibi bir fantastik bilimkurgu lığın önüne yeni moral, manevi, psikokültürel pek çok yapıtından çıkış bulmuş “Jeciddi sorun da açıldı modern di” dini!.. hayatın içinde: Yalnızlık, Bunlar, sayısız örnekkimsesizlik, yabancılaşmışten sadece birkaçı... Ve en lık, kaybolmuşluk, umurönemlisi süreç, küreseldisanmazlık, sevgigüvenilgi jital “yeni milenyum” içeriyoksunluğu, yokluğu gibi... sinde daha da dinamik şeAmerika’dan Japonya’ya kilde başka sentezlenmelerkadar modern dünyanın le devam etmekte. Sözgelimi merkez üslerinde YDH’leri milyonlarca Japon, ülkedeki yapılandıranlar, insanlığın iki büyük din olan Budizm işte böylesi bir manevi, misve Şintoizm’in Konfüçyatik, “metafizik” boşluk ve nizm, Şamanizm, Animizm, arayış içerisinde olduğunu atalar tapısezdiler. mı, ProtesBununtanlık ve la birlikte Katoliklikbu insanle karışımlığın “eski larını deneinsanlık” yimliyor. olmadığıYahudiler nı, istense Hinduizm’le de istenmeflört ediyor; se de sonuç itibarıyla Katolikler modern bir Taoizm’i in“matriks”in; celiyor; haendüstri Tom Cruise Madrid Scientology hamlar ayyel, sekü Kilisesi açılışında konuşurken (2004). nı zamanler, şehirda sufî li, kozmopolit ve küresel bir şeyh olarak karşımıza çı“dölyatağı”nın ürünü oldukıyor; Hristiyan kilise yöğunu da bilerek hareket etneticisi Zen ustası oluyor; tiler. ve Yahudilikle Budizm’in O yüzden Google şöyle bir karışımından “JewBu” tarandığında mebzul miktar (“Jewish+Buddhist”) denilen da veya Wikipedia’ya girildibir “trend” çıkıyor (akt. G. ğinde upuzun bir liste halinFerraro, “Cultural Anthropode karşımıza çıkan sayısız YDH seçeneği, modernönce logy”, 2008. S. 356). Nurettin Topçu merhusi zamanın bilindik, kurummun müthiş sözüdür: “Her sallaşmış, geleneksel dinleyeni medeniyet, metafizikrinin çok uzağındadır ve onlara doğru bir “dinselliğe dö le açılır”. Modern Batı medeniyenüş” olmaktan ziyade, moti pozitivizmle açıldı ve onu dern durumla, yeni çağ hali “metafizikleştirme”ye çalışile uyarlı bir “dinselliğe vatı. Bundan vazgeçildiği nokrış” yolunda atılmış adımta, “modernite”nin kendi lardır. Yine o yüzden YDH’lerin içinden ona eleştirel bir tepiçinde ele alınabilecek olan; ki olarak ortaya çıkan postruhsal egzersiz ve terapilemodernizmdir. re yönelik, alternatif tıp ve Bu çerçeveden hareketle bilim anlayışlarına dayaYDH’leri de kısmen modern lı, güçlü astrolojik iddialauygarlığın gecikmiş bir mera sahip “New Age” (“Yeni tafiziğe açılma girişimi sayÇağ”) hareketi, “eski”ye olmak, en azından tartışmaya maktan çok “yeni”ye çağrıdeğer bir nokta olabilir. şımlı şekilde karşımıza çıBu modern uygarlığa karkıyor. Tabii ki söz konuşı İslâm dünyasında esas su olan, endüstriyelkapitaolarak iki farklı yaklaşım, list modern çağın eleştirisini tarihsel akış içerisinde kariçinde barındıran ve “Aquaşımızda olmuştur. Bilimiyrius Çağı”na girdiğimizi idle, teknolojisiyle, ekonomidia eden bir “New Age”tir; ama bu, modern dünyaya da siyle üzerinde hâkimiyet gayet güzel intibak etmiş bir kuran Batı’nın bir yeni hayat, dünya ve insan proje“New Age”tir. si demek olan modernlik§ id1950’lerden itibaren kendiası karşısında İslâm, başdisini gösteren, 1980’lerlangıçta hayli savunmaden sonra alabildiğine çecı (apologetic) bir “İslâmişitlendikleri söylenebilecek modernist” tutum takıYDH’lerin çok geniş bir yelnır. Sonrasında ise özellikpazede; spiritüalist, mistik, egzotik, eksantrik, fantasle postmodern çığırdan da tik, fanatik, kültik, ekstrem ilhamla alabildiğine “andilimler halinde karşımıza timodernist” bir tavra savçıktığı görülür: Doğu mistirulur. sizminin geleneksel ekolleYarın: rinden çıkış bulan Yoga, HaİSLÂM, MODERNİZM, re Krishna, Zen Budizm gibi ANTİMODERNİZM Pazartesi 13 Temmuz 2015 yerYUZU sofraları TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Ramazan .. .. Derleyen tayfun atay 11 YENİ DİNİ HAREKETLER Y ‘Dil kullanımı’ helal mi? İslam, evli çiftlerin meşru seks hayatını esas itibarıyla zaten belirlemiş, fantaziler de bol bol gelişmiştir. hiçbir cinsel pratiğin olmadığını açıkça ifade ediyor. Hatta kitabında, “Bu nedenle oral seks dâhil şu caiz midir, bu yapılabilir mi gibi sözlerin, ellerin ve dudakların kullanımı ile ilgili herhangi bir hususun sorulmasına gerek yoktur” diye de vurguluyor. Gerçi “ellerin ve dudakların kullanımı” diyerek dilin kullanımını dışta tutmuş ve “ileri derecede oral seks” derken dilin kullanımını kastediyor da olabilir!.. Ama dinin boş bırakıp özgür kıldığı bir hususun içini kendince doldurup kısıtlamanın ne gereği var? İslam evli çiftlerin meşru seks hayatını esasta zaten belirlemiş. Bu çerçevede artık nasıl sevişeceklerine bırakın eşler kendileri karar versinler. Fanteziler gelişmiş, işin boyutu Mekke’de bile “helal sex shop” açmaya kadar varmışken, hoca verdiği fetvayı geri çekmek üzere revize edince, programın güzel sunucusunun “Hocam sizin derdiniz ne?” diye sorması kaçınılmaz oluyor. Hoca, “Sevişmek ibadettir” dediği için olsa gerek seksi şehvetle yapılan bir bedensel tatmin aracı olarak görmek yerine, huşuyla yapılan bir manevi tatmin aracı olarak görüyor. O zaman da uyarıcı ve azdırıcı işlevleri haram sayıyor. Huriler cinsel partner Başka konularda olduğu gibi seksle ilgili konularda da bazı fıkhi görüşler birbirleriyle çe lişiyor. Oral seks örneğin, aynı kişi tarafından bir dönem helâl bir dönem haram sayılabiliyor. Ali Rıza Demircan ile Cübbeli Ahmet Hoca birçok cinsel konuda çatışıyorlar. Cennette hurilerin cinsel partner olup olmadığından, cariyelerle ilişkiye girmenin zina olup olmadığına kadar... Bu çelişkili durumda hangi şeriat, hangi fıkıh diye sorarken, Hayrettin Karaman “Bir Müslümanın bütün hayatında dinin izin ve yasakları hâkim olmalıdır” diyerek İslami bir rejimi savunuyor. Aman Hocam, hocalarım! Siz önce bir kendi aranızda uzlaşın, rejim meselesini İslam dünyasında “Otuz Yıl Savaşları” bitince tartışırız!.. ‘Ekmeği yemek, suyu içmek’ üzerine amazan pidesiz, sofra “ekmek”siz olmaz... Yoksulundan zenginine vazgeçilmezimiz ekmek, “yemek”le eşanlamlıdır, çünkü bizi besler tek başına. “Katık” da derler; aslında, her yiyecek ona katıktır kültürümüzSOFRA SOHBETLERİ de. Buğday bin başak verse bile, Yaradan’ın nimeti insandan da çaba ister; tarladan sofraya gelişinde alın Artun teri gizlidir ekmel ünsa ğin. Nimet emekle birleşir ve ürettiğimiz ekmek bizi doyurur, aşımıza lezzet katar. Ekmek sadece bir temel gıda değildir; her çeşidi, insan ve doğa arasındaki diyalektik etkileşimden tomurcuklanan kültürel bir üründür. Buğdayın anayurdu Yukarı Mezopotamya, Anadolu ve Orta Asya’nın binlerce yıllık uygarlıklarından süzülmüş ekmek çeşitleri, ortak kültürel hazinemizin temel taşları arasındadır: Yufka, lavaş, bazlama, tandır ekmeği, külde, çakılda, pileki taşında pişen ekmekler; köy fırın ekmekleri, şehir ekmekleri, somun ve francalalar, pide, sandviç ve tost ekmeği, simit, gevrek ve çörekler; bunların yanı sıra, tiridinden tatlısına nice ekmekli yemeklerimiz. Her biri, bu topraklarda yaşayan insanların yaratıcılık, çeşitlilik ve kimlik göstergesi sayılabilir. Ama kimler, nerede, hangi unla ve hangi teknikle pişirsin, içine neler katsın, ne ad versin fark etmez; ekmek özünde hep aynı kalır. Mezopotamya ve Anadolu uygarlıklarında, Eski Mısır, Yunan ve Roma’da da ekmek, “tanrılara layık” bir yiyecekti. Semavî dinler de ekmeği kutsal sayar. R Mezopotamya ve Anadolu’daki binlerce yıllık uygarlıklardan süzülmüş ekmek çeşitleri, ortak kültürel hazinemizin temel taşlarıdır. Yahudiler için, mayasız ekmek (matzoh, hamursuz), Mısır firavunundan kurtuluşun ve yeniden anayurtlarına dönüşün sembolüdür. Hıristiyanlar için, kilise ritüelinde ekmek İsa’nın bedenini, yudumlanan şarap ise kanını ve aynı zamanda Tanrı’ya şükrü (Evharistiya) sembolize eder. İslam’ın Peygamberi Hz. Muhammed “yerin ve göğün bereket işareti olan ekmeğe hürmet ediniz” diye buyurur. Ekmek, Allah’ın insanlara cennetten lütuf olarak gönderdiği bir “nimet”tir. “Nânı aziz”, İslam tasavvufunda da, yaşam ve ruhun sembolüdür (A. Ünsal, “Nimet Geldi Ekine”, 2001, s.9294). Halk deyimlerimizde “Ekmek kapısı” birinin rızkını sağlayan yeri veya işi tanımlarken; “Ekmeğini yediğin eve hıyanet etmemek”, ona bu kapıyı açan ve “ekmeği veren” kişiye karşı sadakat ve bağlılığın önemini yansıtır. Gördüğü iyiliği unutan, tuzekmek hakkını bilmeyene de “nânkör” denmez mi? Ekmek, aynı zamanda bir dünyevi iktidar sembolüdür. Örneğin, “Lord” (eski İngilizcede “hlaford”) “ekmek veren veya ekmeği elinde tutan”, onca insanı emrinde çalıştıran toprak sahibini belirliyordu. “Lady” sözcüğü ise “halefdigge”den geliyordu: “Hamur yoğuran” ( Heinrich Jacob, “Six Thousand Years of Bread”, 1997, s. 114). Padişah’ın “velinimet” addedildiği Osmanlı döneminde de, ekmek bir toplumsal statü göstergesidir. Topkapı Sarayı’ndaki “ekmek bölüşümü”, iktidar hiyerarşisini yansıtır: “Nânı Has”, kaliteli undan yapılan “beyaz ekmek” padişah, sultanlar, üst düzey saray görevlileri ve paşalara mahsustu. Karışık undan esmer renkli “Nânı fodula” daha alt düzeydeki mevki sahiplerine, “harci”, bol kepekli karışık undan koyu renkli fodulalar ise hizmetkârlara verilirdi. Ekmek ve iktidar sembolizminin belki de en çarpıcı örneği, yine bu coğrafyada, günümüzden 3 bin 400 yıl önce, ölümün eşiğinde bir Hitit kralının, toprak tablete çiviyazısıyla kazınmış vasiyetinde görülebilir. MÖ 16601630’larda hüküm süren I. Hattuşili, krallığını veliahtı Mursili’ye ve yüksek yöneticilere bırakırken, onları uyarıyordu: “Sizler benim, Büyük Kral Labarna’nın sözlerini koruyun! Eğer onları korursanız, Hattuşa yücelecek. Ülkemi de huzura kavuşturacaksınız! Ekmek yiyeceksiniz, su da içeceksiniz! Eğer kralın sözünü korumazsanız gelecekte yaşamayacak ve yok olacaksınız!” (Sedat Alp, “Hitit Çağında Anadolu”, 2000, s.7071). Kısacası, yeni kral ve devlet adamları, geçmişten ders almayıp ülkeyi kötü yönetirlerse, ne kendileri ne de halkları rahat yüzü görür; siyasal meşruiyetleri gibi, ülkeyi de yitirirlerdi. “Ekmek yemek ve su içmek” böylece, yöneten ve yönetilenler ilişkisinde temel ilkelere göre davranmanın ülkeye barış, istikrar ve refah getireceğini muştulayan sembolik bir anlam kazanıyordu. O günden bugüne, değişen bir şey yok: Ekmek barış, barış ekmektir! Yeter ki, “barış bozulmasın” diyelim, değerli edebiyatçı Oktay Akbal’ın 1944’te İkinci Dünya Savaşı sırasında yazdığı “Önce Ekmekler Bozuldu”sunu selamlayarak!.. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle