23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 10 Temmuz 2015 haber EDİTÖR: MÜNEVVER OSKAY TASARIM: ÇAĞLA SEVİNDİK 12 Erdoğan ‘külliyesini’ ‘aklama’ çabasında umhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Ak Saray külliyesinin” itibarını kurtarmaya dönük çabalarını sürdürüyor. Ancak işi kolay sayılmaz, zira sarayla ilgili tevatür devam ediyor ve yakın zamanda sona ereceği yok. O istediği kadar, “Burası sizin, milletin. Bugün biz varız, yarın başkaları gelecek” desin, halkın büyük bir kesimi bu abartılı, pahalı, mimari estetik açısından tartışmalı ve nihayet kaçak olan binayı “Erdoğan’ın Saray’ı” olarak görüyor ve görmeye devam edecek. Başbakanlık olarak planlanan ancak Erdoğan’ın başkanlık planları çerçevesinde el koyduğu bu bina birçok kişi için kontrolden çıkmış siyasi ihtirasların simgesi haline geldi. Erdoğan’ın kastettiği yabancıları bilemeyiz ama meselenin bu yönü batı basınında da epey işlendi. Erdoğan bundan elbette ki rahatsız ve işin öyle olmadığını kanıtlamak için elinden gelen her argümanı kullanıyor. Hafta başında sarayında verdiği kalabalık iftarda, “Yabancılar buraya gelince, görünce ‘ha bu devlet büyük devlet’ diyorlar” diye konuşmuş. Bu sözlerinde kuşkusuz bir gerçek payı var. Bu şekilde düşünen yabancı konuklarının olduğunu tahmin etmek hayal gücünü zorlamaz. Ancak “yabancılar” kavramı çok geniş. Önemli olan kimin kastedildiği, yani Erdoğan’ın sözünü ettiği “yabancıların” kimliği ve meşrebidir. Diyelim ki Erdoğan yakın dostları Sudan Cumhurbaşkanı Ömer el Beşir’i veya Hamas’ın siyasi lideri Halit Meşal’i ağırlıyor. Konuklarının Ak Saray’ın abartılı büyüklüğü ve iddialı “estetiği” karşısında, kültür düzeylerine de uygun bir şekilde, “ha bu devlet büyük devletmiş” diye düşünmeleri normal. Fakat diyelim ki Erdoğan gezmiş, görmüş ve bu nedenle “karşılaştırmalı değerlendirmelerde” bulunabilecek olan Danimarka Kraliçesi Margrethe II’yi ağırladı. Diplomatik nezaket gereği elbette ki, “Sayın Cumhurbaşkanı sarayınız muhteşem olmuş, kutlarım” diyecektir. Ancak yakın çevresine, “Gerçekten abartılıymış. Beyaz Saray’dan 30 kez, Versailles’dan dört kez büyük. Kendisini padişah sanıyor olmalı” dediği duyulacak olsa, kimseyi şaşırtmaz. Burada söz konusu olan tabii ki demokratik kültür ve görgü farkıdır. Romen halkı yokluk içindeyken, Bükreş’te kendileri için yaptırdıkları ve “Halk Evi” diye adlandırdıkları dünyanın en pahalı yapılarından biri olan devasa ve çirkin saray yüzünden Nikolay ve Elena Çavuşesku da zamanında epey eleştiri almış, alaycı makalelere konu olmuşlardı. Erdoğan’ın kıstaslarından hareket edecek olsaydık, Ak Saray yanında küçücük kalan Beyaz Saray’a veya Versailles’a bakıp ABD’nin ve Fransa’nın, en azından Türkiye’nin yanında, “küçük devletler” olduğunu kabul etmemiz gerekirdi. Fakat Ak Saray’ın çok eleştirilen karmaşık mimari estetiğini ve bununla dışa vurulan siyasi ihtiras meselesini bir yana bırakalım. Asıl sorgulanması gereken Erdoğan’ın buradaki “büyük devlet” anlayışıdır. Normatif anlamda gerçekten “büyük” olan devlet, ülkenin iç ve dış güvenliğini sağlamanın yanı sıra, vatandaşların huzurunu ve refahını koruyan; haklarını kolladığı bireylerin dini, dinsizliği, ırkı, sınıfı veya cinsel tercihleri nedeniyle ezilmesini engelleyen; yolsuzluğa asla geçit vermeyen, özetle adalet sağlayan demokratik, düzenleyici ve koruyucu devlettir. Erdoğan’ın “devletinin” bu kıstaslara ne kadar uyduğunu okurun takdirine bırakıyoruz. Ancak, bu kıstaslar açısından var olan ciddi eksikliklerin, halkın parasıyla direktiflerle ve denetimsiz bir şekilde inşa edilen abartılı saraylarla örtbas edilemeyeceği aşikâr. “Ak Saray Külliyesi” insanların gözünde, Erdoğan’ın göstermeye çalıştığı gibi “halkın evi” olarak değil, Atatürk’ten halka miras kalan bir arazi üzerinde kaçak yapılan, bunun için yasal kılıfların uydurulduğu ve yapımında harcanan yarım milyar dolardan fazla paranın nasıl dağıtıldığı sorgulanamayan bir yapı olarak kalacak gibi görünüyor. C Darbeci paşaların sonuncusu da öldü TAhSİn ŞAhİnkAyA’nIn ÖlüMüylE 12 Eylül DARbESİnİ yApAn koMuTA hEyETİnDEn gERİyE ARTIk kİMSE kAlMADI Jandarma Genel Komutanı Sedat Celasun (83), 1998 yılında öldü. Kara Kuvvetleri Komutanı Nurettin Ersin (87), 2005 yılında öldü. Devlet Başkanı Kenan Evren (97), 2015 yılında Ankara’da öldü. Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya (90) dün öldü. Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer (87), 2011 yılında öldü. Şahinkaya kimdir Sporcu kişiliğinin yanı sıra Şahinkaya’nın iyi kanun çaldığı, ayrıca fotoğrafa merakı da anlatılır. Amerika’da fotoğrafçılık eğitimine de katılan Şahinkaya’nın Türkiye’ye döndükten sonra Eskişehir’de hava Fotoğraf okulu’nu kurduğu kaydedildi. Eylül 1980 askeri darbesini yapan komuta heyetinin haALİCAN yatta olan son üyeULUDAĞ si dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya (90), dün yaşamını yitirdi. Darbenin lideri Kenan Evren’in ardından Tahsin Şahinkaya’nın da ölmesi, 12 Eylül davasını sanıksız bıraktı. Yargıtay’ın önünde bir yılı aşkın bir zamandır bekleyen 12 Eylül davası, onanmadığı için Şahinkaya’nın ölümüyle birlikte düştü. Yargıtay, 12 Eylül davasını zamanında görüşüp karara bağlasaydı; bugün darbe yargı tarafından tescillenmiş olacak, sıra diğer sorumlulara gelecekti. İstanbul’da yaşayan Şahinkaya’nın tedavi gördüğü Haydarpaşa GATA 12 ? ahsin Şahinkaya, 1925 yılında Amasya’nın Merzifon ilT çesinde doğdu. Şahinkaya 1943’te harp okulu’nu, 1957’de harp Akademisi’ni bitirdi. Türk Silahlı kuvvetleri’nde çeşitli kademelerde görev yapan Şahinkaya 1977’de orgeneralliğe terfi ederek Milli güvenlik kurulu Sekreterliği’ne atandı. 21 Ağustos 1978 tarihinde hava kuvvetleri komutanlığı’na atanan orgeneral Şahinkaya, 12 Eylül 1980 darbesinden sonra Milli güvenlik konseyi üyeliği ile hava kuvvetleri komutanlığı’nı beraber yürüttü. Şahinkaya 6 Aralık 1983 tarihinde kendi isteği ile emekli oldu. Her şey sil baştan avanın düşmesiyle, Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 12 Eylül’ün darbe suçu olduğu yönündeki kararı kesinleşmeden ortadan kalkacak. Bu durum, 12 Eylül darbesinin diğer askeri ve sivil sorumluları hakkında yürütülen soruşturma ile işkence soruşturmalarını olumsuz etkileyecek. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nda süren darbe ve işkence soruşturmalarında savcılık, D Yargıtay’ın 12 Eylül davasını onamasını ve bu konudaki bakışının nasıl olduğunu bekliyordu. Özellikle işkence suçuna ilişkin zamanaşımı tartışması Yargıtay’ın vereceği kararla son bulacaktı. Ancak Şahinkaya’nın ölümüyle davanın düşecek olması, her şeyin sil baştan başlamasına neden olacak. Ayrıca dava kesinleşmeden düştüğü için Şahinkaya’nın rütbeleri sökülmeyecek ve TSK’den atılmayacak. tu. Duruşmaya katılan mağdurlar, Şahinkaya’ya onlarca soru yöneltti, ancak sanık general hiçbirine yanıt vermedi. Özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasının ardından dosyanın devredildiği Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi, Evren ve Şahinkaya’ya hükümeti devirmeye teşebbüs suçundan müebbet hapis cezası verdi, ayrıca TSK’den atılmalarına, rütbelerinin sökülmesine hükmetti. Darbenin bir numaralı sorumlusu eski Genelkurmay Başkanı Kenan Evren’in, 9 Mayıs’ta hayatını kaybetmesi nedeniyle Şahinkaya’nın önemi artmıştı. Ancak Yargıtay, geçen yıl haziran ayında karar verilen 12 Eylül davasının temyiz görüşmesini yaklaşık bir yıldır görüşmedi. Evren’in ölümünün ardından da kılını kıpırdatmayan Yargıtay’ın bu tutumu 12 Eylül davasının düşmesine neden oldu. Türk Ceza Yasası’nın 64. maddesinde “sanığın ölümü halinde kamu davasının düşürülmesine karar verilir” hükmü var. Şahinkaya’nın da ölümünün ardından Yargıtay’a kalan adım, davayı düşürmek olacak. Bu durum, AKP hükümetinin “darbecilerle hesaplaşıyoruz” gerçeği yansıtmadığını ortaya çıkardı. l ANKARA Yargıtay’ın tutumu Tartışmalı ziyaret Hastanesi’nde yaşamını yitirmesiyle bir dönem resmen kapandı. Şahinkaya, Evren’den sonra darbenin en ünlü generaliydi. Şahinkaya hakkında o döneme ilişkin birçok iddia ortaya atıldı. Şahinkaya’nın, 12 Eylül darbesi öncesi ABD’yi ziyaret etmesi oldukça anlamlıydı. Burada dönemin ABD Genelkurmay Başkanı ile başbaşa kahvaltı eden Şahinkaya, 11 Eylül 1980’de Türkiye’ye döndü. Bu ziyaret, askerlerin darbe için ABD’den onay aldığı şeklinde yorumlandı. Nitekim darbe olduğunda, ABD’liler “Bizim çocuklar başardı” diyecekti. Servet tartışması Şahinkaya’nın malvarlığı ve rüş vet aldığı iddiası ölene kadar peşini bırakmadı. Şahinkaya’nın ABD’den savaş uçağı alımı sırasında rüşvet aldığı iddia edildi. O dönem Çanakkale Seramik Fabrikası’na da eşi aracığıyla gizli ortak olan Şahinkaya, halen Çanakkale Kalebodur Seramik A.Ş’de hissesi bulunuyor. Tahsin Şahinkaya, darbenin lideri Kenan Evren ile birlikte 12 Eylül davasında sanık olarak yargılandı. Mahkemeden kaçmak için hastaneye yatan Şahinkaya, hastanedeki yatağından Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya telekonferans sistemiyle bağlanmış, savunmasında “Ben kurucu iradeyim, beni bu mahkeme yargılayamaz” diye meydan okumuş Dayanışma için Paris’e giden Başbakan Davutoğlu’ndan da şikâyetçi olundu CANAN COŞKUN Charlie Hebdo davası başladı de “Eğer adalet cezalarını vermezse bize verin biz cezalarını verelim. Öbür dünyaya bırakmayalım” deyince hakim, “Söylediklerinizin suç olduğunu hatırlatırım. Derhal sözünüzü geri alın” dedi. Bunun üzerine müşteki özür dileyerek sözünü geri aldığını söyledi. Şikayetçilerden biri de sanıkların avukatlar tarafından savunulmasının yanlış olacağını, avukatların da bu sanıkları savunmamasını daha iyi olacağını söyledi. Bunun üzerine mahkeme hakimi, kimsenin peşinen suçlu ilan edilemeyeceği, herkesin savunma hakkı olduğu vöe savunmanın kutsal bir hak olduğu açıklaması yaptı. Yazarların avukatlarından Bülent Utku, müvekkillerinin gelecek celse duruşmada bulunacaklarını kaydetti. Otopark uygulaması Ankara’da can aldı nkara Büyükşehir Belediyesi’nin uzun yıllardır başkent sokak ve caddelerinde gerçekleştirdiği otopark uygulaması sonunda bir can aldı. Ulus’ta sokaklarda “tehditle” otoparkçılık yapıldığını belirten esnafın protestosu sırasında çıkan tartışmanın ardından otoparkçı olduğu iddia edilen bir kişi rastgele ateş etti. Olayda 21 yaşındaki esnaf Sedat Karagöz yaşamını yitirdi. Esnaf ise olayın ardından, polisten kaçmaya çalışan zanlıyı yakalayarak, linç etmek istedi. Linç edilmekten polisin yardımıyla kurtulan zanlı, bir iş yerine sokuldu. Zanlı, burada da kendisine tepki gösteren esnafa eline geçen eşyaları fırlatmaya çalıştı. Olayda bir kişi daha gözaltına alındı. l ANKARA/Cumhuriyet A Gazetemiz yazarları Hikmet Çetinkaya ve Ceyda Karan’ın yargılanmasına başlandı. Charlie Hebdo’nun 12 çizerinin katledilmesinin ardından çıkan özel sayısının kapağını dayanışma için köşelerinde yer verdikleri için Çetinkaya ve Karan’ın 6 yıla kadar hapisleri isteniyor. Bin 280 şikâyetçisi bulunan davanın ilk gününde bir şikâyetçi terör saldırısının ardından dayanışma Hikmet Çetinkaya Ceyda Karan için Paris’e giden Başbakan Ahmet Davutoğlu’ndan da şikâyetçi olduğu gazetemizin yayınının durdurulmanu söyledi. sını talep etti. Şikâyetçi olarak duruşmaya kaAslında şikâyet yok tılan Muhammed Hasan Medineli, İstanbul 2. Asliye Ceza “Sanıklar suçlarını tasarlayarak işMahkemesi’nde dün görülen duruşlemişlerdir. Sanık sayısı şu an yarmaya aralarında Cumhurbaşkanı Re gılanan sanıklardan ibaret değildir. cep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal ErCumhuriyet gazetesi icra kurulu yödoğan, kızları Sümeyye Erdoğan ve neticileri ve Charlie Hebdo hakkında Esra Albayrak, damadı Berat Albayda ek iddianame hazırlanması gererak ve danışmanı Mustafa Varank’ın kir” dedi. AKP’den milletvekili aday adına 3 avukatın da bulunduğu yak adayı olan ancak aday gösterilmeyen laşık 80 şikâyetçi katıldı. Çetinkaya Avukat Ali Çezik de “Bilerek, isteyeve Karan duruşmaya katılmadı. Durek, toplumsal infial yaratmak ve bu ruşmada, iddianamenin müştekileinfialden rant elde etmek için yapıri arasında yer alan Altınokta Körler lan kasıtlı bir eylemdir” dedi. Derneği avukatının aslında böyle bir şikâyetleri olmadığı yönünde dilekçe ‘Cezalarını biz verelim’ verdiği belirtildi. Müştekilerden biri Duruşmadaki bir başka şikâyetçi AYM ‘HAK İHLALİ’ DEDİ nayasa Mahkemesi (AYM), Balyoz ve Ergenekon davalarının ardından cemaatin yargıda etkin olduğu dönemde açılan İzmir Askeri Casusluk davasında da sanıkların “kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı”nın ihlal edildiğine karar verdi. Davanın esasını oluşturan ve güvenirliği tartışmalı olan dijital delillerle sanık askerlerin tutuklu yargılanmasını eleştiren yüksek mahkeme “Tutuklamanın devamı ve itiraz üzerine verilen kararlarda belirtilen gerekçeler, somut olayın niteliği dikkate alındığında, anılan sürelerde tutmayı haklı kılacak derecede ilgili ve yeterli değildir” dedi. Mahkeme, 4 sanığa 5’er bin TL tazminat ödenmesine hükmetti. TMK 10’uncu maddesiyle görevli Cumhuriyet Savcısı Zafer Kılınç’ın talimatı üzerine 2012’de “Askeri Casusluk” adı altında bir dizi operasyona imza atılmıştı. Bu süreçte davanın sanıklarından Binbaşı Yavuz Pehlivan, Burhan Kahraman, İdris Acartürk, Merdin Kışkan, Erdal Özkan, Ergün Özkan, haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle AYM’ye başvurmuştu. l ALİCAN ULUDAĞ/ANKARA ‘İzmir Askeri Casusluk’ davası A Ekime ertelendi Utku, yasal dayanaktan yoksun olarak belirttiği ek iddianame taleplerinin reddedilmesini isteyerek, şikayetçilerin davaya katılması talepleri hakkında yazılı beyanda bulunmak üzere süre istedi. Mahkeme de, müştekilerin ek iddianame düzenlenmesi ve gazetemizin yayınının durdurulması taleplerini reddederek duruşmayı Ekim ayına erteledi. l İSTANBUL C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle