28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 7 Haziran 2015 yorum TASARIM: SERPİL ÜNAY 24 V u gün bir bitsin! Hani inansam bütün gün dua edebilirim. Ama ne yazık ki, duaların bir işe yaramadığını şu kozmos için çok kısa, benim için oldukça uzun ömrümde bir güzel öğrendim. Bizi bugünün heyecanından ne kurtarabilir, şöyle bir düşündüm ve hepimizin ortak tek noktası aşk hakkında yazmaya karar verdim. Ayrıca hani “dünyada aşk hakkında söylenecek yeni bir söz yoktur” deniliyor ya, işte bendeniz bunu çürütmek için bugünkü muhteşem yazımı kaleme alıyorum. Aşk tanımları başkalarından, benimki en sonda. Başlayalım bakalım, bir can dostum, fevkalade ilginç düşünceler üretmekle nam salmıştır, adını vermiyorum, şımarır. Ona göre “Aşk, tenyadan sonra gelen cümle canlılara verilen bir cezaymış.” Hiçbir şey anlamadınız, değil mi? Önce ben de anlamadım, ama o gayet sakin bir biçimde düşüncesini açınca vallahi hak verdim. Malumunuz, laf kalabalığı bir yana aşkın en doruk noktası, iki B Dilden düşünceye kimlik erhaba. “Günaydınri, çeviri kurullarının başardığı dan Yana...” başlıkbüyük eylem Atatürk’ün John lı güzel yazınızı ilgiyle, Dewey’e eğitim özekli incelettidil, Türkçe sevginize bir kez da ği toplumsal yapımızın, Dil Devha tanıklıkla okudum. Çok sağ rimi yönünde dönüştürülen ileri olun. durumu üzerine yükseltilmiştir. Dil öyle bir olgu ki deniz içinHHH de balıkların denizi bilmemeleri Belirtmeden geçmemeörneğindeki gibi, bireylerin sali, Osmanlı’nın olumsuz kalıtçıniyenin bile altındaki zaman bisı Tercüman gazetesi çevresi, rimlerindeki bilincini, algısını be özellikle yetmişli yıllar boyunca, lirleyen yaşamsal önemi, değeulusumuzun yine bilgisiz kalmari, yoksun kalınmadıkça anlaşısını istercesine, öz Türkçe çalamıyor. lışmalarına, Atatürk’ün Türk Dil Dillerin doğasında, onu kullaKurumu’na sürekli saldırmışlarnan ulusları, halkları birbirinden dır. Kimler mi? Nazlı Ilıcak, Ahayırma özelliği vardır. Ne ki bu met Kabaklı, Ergun Göze, Yaaşılmaz bir sorun değildir. Sovuz Bülent Bakiler... Hem de run olup olmaması dillere ve tü ‘Gökkonutsal avrat’ yalanlarını revlerine nereden baktığınıza yayarak. Bunları yapanlar Ferbağlıdır. dinand de Saussur’u tanırlar Türkçenin güçlü, matematikmı hiç sanmıyorum. sel bir dil olduğunu, Türk olsun 12 Eylül darbecilerinin yaptığı yabancı olsun birçok yetkin dililk işlerden biri Atatürk’ün Türk bilimci yapıtlarında açıklarlar. Dil Kurumu’nu, yine Atatürk’ün Yine çok yerinde belirttiğiniz gi “vasiyet”ini çiğneyerek, resbi, Türkçe, Osmanlı’nın (24 yımi devlet kurumuna dönüştürelını kuruluş dönemi için düşerek kapatmak oldu. Darbe karlim) 600 yıl, bilerek ve isteyeşıtı olduklarını her gün söylerek Türkçeyi yazılı alana sokyenler, ağızlarına bu konuyu almamasına, “akılsız Türk”ün dili mazlar. Çünkü darbecilerle aysaymasına karşın, sözlü sanatnı yoldadırlar. TDK kapatıldığınla, türkülerle, destanlarla, halk da o kurumun yöneticisi, üyeöyküleriyle, şiirlerle, masallarla, si tüm yazarlar ki Türk yazınınefeslerle... beslenmiş, güçsüz nın sözcüsü onlardır, bu gerçedüşmeden günümüze ulaşmışği bilen bilir tüm yasakları aşatır. Kılıç saldırısı da sayılabilerak Dil Derneği’ni kurdular. cek böylesi bir kıyımdan kaç dil HHH sağlam çıkabilirdi. Yine her engelle savaşarak HHH Dil Devrimini koruyan, geliştiren Mustafa Kemal Atatürk ayDil Derneği bu çabasını ödünnı zamanda bilgeydi. On yıllar süz sürdürmektedir. sonrasını görebilme yeteneğini Günümüzde neredeyse güdil bilincine, çok okumasına da naydının, tünaydının, giderek borçluydu. Yaptığı Dil Devrimi, merhabanın (Arapçadır ama Türk Devriminin orta direğidir. anlamı dünyasaldır, kimileriTürkçenin yapısına uygun olan nin şehvetle sevdiği sözcükLatin harflerine geçmek, dil kule söylersek “seküler”dir) yerirultaylarını yapmak, Türkçenin ni “selamünaleyküm”ün, “hayırtarihsel kök ve kaynaklarından lı günler”in, “Allah razı olsun”un özleşme, yalınlaşma atılımına alması rastlantı değildir. Dil dügirişmek, Türk Dil Kurumu’nu, şüncenin evidir. Nasıl konuşurTürk Tarih Kurumu’nu, Dil Tasan, yazarsan, büyük ölçüde rih Coğrafya Fakültesi’ni, gideöyle düşünürsün. rek (daha Bağımsızlık Savaşı Yeniden sonsuz gönül borsürerken) Anadolu Uygarlıkları cumu sunarım. Çok sağ olun, Müzesi’ni kurmak, devrimi sarvar olun. sılmaz temeller üzerine oturtEsenlik dileklerimle. Saygılar, muştur. Sarsılamadığı, günüsevgiler. müzdeki gücünden de bellidir. Osmanlı’nın son döneminde taş Günay Güner Dil Derneği Yayın Kolu Başkanı çatlasın yüzde 4 diye bilinen okuryazarlık oranını oluşturanların arasında Türk de kadın da yoktur. Dolayısıyla ünyayı d , “Bir gecede ‘cahil’ kaldık” l i d “Her bir tümcesini salak kafalar kudeğişik rabilir. Ancak Dil Devrimiyörür. ” le ulus, anadilinde, kolaylıkg e d m i biç la okuma yazma öğrenmiş, Fellini O C i bilgi hızla halka yayılmıştır. r e Fed Ulus okulları, Köy Enstitüle Bugün aşka sığındım... karşı cinsin birleşme anıdır. Arkadaşım bu noktayı esas alıp şöyle bir açıklama yapıyor: “Kuşlar, böcekler, timsahlar, koyunlar, gergedanlar, insanlar işte bu birleşme anı için öyle yoğun bir çaba harcarlar ki, yeryüzü kanunlarına göre bunun boşa gitmemesi gerekir. Yani bir birleşme için harcanan bu çabanın, pek de akıllıca bir şey olmadığı herkes ve her cins tarafından kabul edildiğinden, ‘ortak bir enayilik’ paydasında anlaşılır ve bu çabanın adı kuş dilinde de, timsah dilinde de, insan dilinde de aşk olur.” Herkes itirazını daha sonraya M saklasın, açıklama devam ediyor. Arkadaşım, gayet hâkim bir ses tonuyla anlatıyor: “Yeryüzünün en mutlu yaratıkları, böyle bir çabaya ihtiyaç duymadan şıp diye işini bitiren çift eşeyli hayvanlardır. Yani terliksi hayvan, tenya gibi. Hem erkek hem dişi organ aynı bedende. Birleşme için yoğun bir çaba harcanmadığından aşkın sözü bile yok. Evrim tarihinde bir yerlerde bir hata olmuş ve cümle yaratıklar erkek ve dişi diye ayrılmışlar. İşte şimdi biz hepimiz bu evrim hatasının kurbanları olarak, aşk aşk diye inleyip, mektuplar yazıyoruz, mesajlar atıyoruz, olmadık jestler yapmayı planlıyoruz, yapıyoruz. Ancak bazılarımız bundan pekâlâ para kazanmasını biliyor. Onlara da ben şapka çıkarıyorum. Evrim hatasını paraya döndürenler için üç defa: Sağ ol! Sağ ol! Sağ ol!” Vallahi ben sözümü tutuyorum, biraz tuhaf tanımlar yapılıyorsa, suçlu ben değilim, arkadaşım. Evet, nerede kalmıştık devam edebehicak@yahoo.com.tr aşkı en çok derinlerde yüzen yunuslardan dinleyin. lim. Bir başka arkadaşımın aşk üstüne oluşturduğu teori ise çok daha anlaşılır. O şöyle başlıyor: “Aşk yeryüzünde geçirdiğimiz zamanı kısaltmak için bizlerin uydurduğu tamamen hayali bir kavramdır.” Tamam bekleyin, şimdi sözlerini açacak: “Söyleyin bakalım, aşk olmasaydı, biz nasıl vakit geçirecektik? Aşksız film tatsız tutsuz bir saman yığınına benzeyeceğinden kimse sinemaya gitmeyecekti. Aşksız kitap kimseyi açmayacağından kitaplar yazılmayacaktı. Hayatımızın vazgeçilmezleri olan magazin programları ve kahve dedikoduları olmayacaktı. Peki ne yapacaktık, oflaya poflaya zamanın geçmesini bekleyecektik. Futbol bile bize yetmeyecekti, daha da beteri var, kadınlar, kızlar aşksız bir dünyada saçlarını yaptırıp binbir kılığa girmek için zaman ve çaba harcamayacaklardı. Ekonomi bile çökecekti. Vallahi can sıkıntısından herkes kendini birer ikişer pencerelerden atmaya başlayacaktı. Yazık. İyi ki, şu aşk denilen yanılsama var da, vaktin çoğu zaman nasıl geçtiğini anlamıyoruz.” Burada hemen itirazlar geliyor. “Arkadaş hayat bir siyaset meydanıdır, politika bize yeter!” Haydaaa, ne zamandan beri, siyaset aşkın yerine geçti? Maalesef, epey bir zamandır özellikle de bizim ülkede. Yat kalk siyaset. Yat kalk ve delirmemek için hemen bir antidepresan al. Vallahi ne aşk mektupları yazar olduk, ne aşkın bizi ulaştırdığı deliliğe gönüllü olanımız var. Ölümler, haksızlıklar, parasızlık, dost kazıkları bizi kurutmuş açıkçası hadım etmiş. Kadın, erkek fark etmez hepimiz hadım olmuş gibi ortalarda dolaşıyoruz. Peki ben aşk konusunda ne mi düşünüyorum, benimkini en sona sakladım... Şöyle, “aşk, doğduğu günden beri kuşların uçmasını ve yunusların derin sularda sevinç çığlıkları atarak dans etmelerini kıskanan insanoğlunun uydurduğu en güzel yalandır. Çünkü ancak aşk insanoğluna uçma ve derin sularda dans etme şansını tanır.” İşte böyle, size uyar mı? Ben şimdi çarşambaya neşeli bir köşe yazısı yazmak için, gönlümün kararmamasını diliyorum. Hepimiz için! KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com.tr HARBİ SEMİH POROY SAYISAL LOTO 3, 8, 11, 18, 33 ve 40 6 BİLEN: 1 milyon 486 bin 237 TL. (DEVİR) 5 BİLEN: 2 bin 819’ar TL. 4 BİLEN: 41.55’şer TL. 3 BİLEN: 6.75’er TL G NOKTASI İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ORHAn ERİnÇ Alabanda Osman numan baranus Gemi bordalarında lombar Ayaklananların anayurdu. Gündüzleri bir eğrim derya, Geceleri bir urup koygunluk. Özgürlüklere tapınanlar Hep ambarlara dolduruldu, Bunların tümü de tayfa, Gemi yerinde sayıyor. Ne yana kaptan, ne yana? OSMAN NUMAN BARANUS* *1930 yılında Kayseri’de doğup, 2005’te Karacaahmet Huzurevi’nde vefat etti. Dr. Hasan Aktaş’ın deyişiyle, “Uzak Burçların yalnız ve esrarlı şairiydi. Gün görmemiş, yakası açılmamış kelimelerle bir tarih/kültür şiiri yazıyordu.” Osman Numan Baranus, Türkçenin kuyumcu ustasıydı. 1986 ile1990 arası Cumhuriyet’te yayımlanan İspanya yazılarımın tutkunuydu. Ve bu yazıların kendisine esinlediği şiirleri, Günaydın Soyundan (Yazıt Yayınları, 1991) başlığı altında toplayıp bana ithaf etti. Bazılarında adım geçen “özün”leri öylesine tutkuluydu ki, her biri mücevher olmasına rağmen ne şiirlerine sahip çıktım, ne de bunca yalnız ve değerli şairine. Gençtim, uzaktaydım, mahcup oldum, hatta korktum… Bir insan iki kez ölürmüş derler. İkincisi, adı son kez geçtiğinde. Osman Numan Baranus yaşarken değerini bilemedim. Yaşadığım sürece adını ve şiirlerini söyleyeceğim. apay zekâya ilişkin endişeler giderek artıyor. Microsoft’un kurucusu Bill Gates, “Süper yapay zekâdan endişeliyim” diyor. Tesla Motors’un başkanı Elon Musk, yapay zekâ insanlık için atom bombasından daha tehlikelidir diye açıklama yaptı. “Umarım insan, süper yapay zekâ için biyolojik bir başlangıç programı değildir” diye de ekledi. İsveç’teki Global Challenges Foundation dünyanın sonunu getirebilecek 12 felakete ilişkin bir rapor yayımladı. 12 felaketten biri de yapay zekâ. Stephen Hawking de “Tam kapsamlı bir yapay zekânın geliştirilmesi insanlığın sonu olabilir” diyor. Neden bu endişe? “Çünkü” diyor Hawking, “Bu tür bir zekâ kendi yolunu çizerek kendini yeniden tasarlayabilir ve sürekli artan bir hızda gelişebilir.” İsveçli felsefeci Nick Bostrom, süper yapay zekâ ile insan zekâsı arasındaki farkı şöyle açıklıyor: “Einstein’ın zekâsıyla bir solucanın zekâsı arasındaki fark neyse, öyle bir fark söz konusu olacak.” Bilimkurgu filmlerini anımsatan senaryolar var. I Robot, Matrix, Terminatör ya da BattlestarGalactica filmleri canlanıyor insanın gözünde. Ne yapacağız peki? Bir grup bilim adamı diyor ki, “yapay zekâ çalışmalarını kontrol altına almak gerek”. Ayrıca “ahlaklı” bir yapay zekâ geliştirilmesi gerektiğini söylüyorlar. Bu konuda bir rapor da hazırlamışlar. Y Yapay zekânın ahlaksızı(!) Hatta bazı milyon dolarlık projeler başlatılmış bile. Yani aslında ahlaksız yapay zekâdan korkuyoruz. Peki, yapay zekâyı nasıl ahlaklı hale getireceğiz? Belki temel bir yazılım hazırlanabilir diyor uzmanlar. Tıpkı bir işletim sistemi gibi. Tüm yapay zekâ yazılımları bu temel yazılımın üzerine inşa edilir. Temel yazılım, eylemlerin, kurulan mantığın, düşünüşlerin etik ilkelere uygunluğunu denetleyen fonksiyonlardan oluşur. Ahlak kodlarını içeren bu yazılım, yapay zekânın “bilinçaltı” olur. Yine de bu yazılımın yapısı, çalışma ilkeleri nasıl olabilir, hayal etmek bile zor. Daha da önemlisi, yapay zekâya nasıl bir ahlak öğreteceğiz? Evrensel ahlak yasaları var mı? Biz hangi etik ilkelere uygun hareket ediyoruz? Dünya üzerindeki savaşlara bakan bir süper yapay zekâ ne düşünür? İnsanın insanı sömürmesine, doğayı sömürmesine ne der? Türlerin yok oluşunu, iklim felaketini, fakirliği, eşitsizliği gördüğünde sizler iki yüzlüsünüz demez mi? Sahi, dünyayı paylaştığımız diğer canlıları ne ölçüde önemsiyoruz? Yapay zekâ, Nietzsche gibi ona anlatmaya çalıştığımız ahlakı, “köle ahlakı” olarak nitelendirirse ne yaparız? Belki de yapay zekâya etik ilkelerden önce, acıma duygusunu, bağışlamayı, sevgiyi, nezaketi ve sempatiyi öğretmek gerek. Etik ilkelerimiz bizi kurtarmayacak gibi. HHH Diğer yandan, Türkiye’de yargı sisteminin başında bir “yapay zekâ” olsaydı silah yüklü MİT TIR’ları haberi yüzünden Cumhuriyet gazetesi ve Can Dündar hakkındaki soruşturma açılabilir miydi, diye düşünüyorum. Cumhurbaşkanı şikâyet dilekçesinde, “Gerçeğe aykırı görüntülerden” söz ediyor. Gerçeğe aykırı bir görüntü devlet sırrı olabilir mi? Yok, bu görüntüler gerçekse, o zaman ortada bir suç var demektir. Suç, devlet sırrı diyerek örtülebilir mi? Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin “Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi”nde ne deniyor: “Halkın bilgi edinme hakkı uyarınca, gazeteci, kendi açısından sonuçları ne olursa olsun gerçeklere ve doğrulara saygı duymak ve uymak zorundadır”. Can Dündar’ın haberi bir gazetecilik başarısıdır. Cumhuriyete ve Can Dündar’a destek verenlerin, “sorumlu benim” diyenlerin sayısı giderek artıyor. Cumhuriyet’e destek vermek, halkın haber alma hakkını savunmaktır. İcra Kurulu Başkanı AKIn ATALAY Genel Yayın Yönetmeni CAn DünDAR Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürü Ayşe Yıldırım Başlangıç Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni Onur Tunalı l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Ceyda Karan l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Grafik: Ahmet Sungur l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık Halit Ziya Bulvarı 1352 S. 2/3 Ahmet Rasim Sok. No: 14 İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Çankaya 06550 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Cüneyt Arcayürek, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Mali İşler Müdürü: Bülent Yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Cumhuriyet Caddesi Beşler Apartmanı No: 44 Kat:3 Daire:4 34367 Elmadağ/İstanbul Tel: (0212) 251 98 74 75 81 82 Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: YAYSAT Doğan Medya Tesisleri Hoşdere 34850 Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İmsak İstanbul 03.26 Ankara 03.18 İzmir 03.34 nAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı 05.25 13.10 17.07 20.42 22.31 05.13 12.54 16.50 20.23 22.08 05.41 13.21 17.16 20.41 22.31 7 HAZİRAn 2015 C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle