16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 5 Haziran 2015 yorum TASARIM: TÜLES HASDEMİR 22 ar c A n e g z Ö Kavşak Sultanın Gidişi! umhurbaşkanı seçilince, TBMM’de “(…) Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılaplarına ve laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma (…)” diye ant içmişti. “Bütün partilere aynı uzaklıkta olduğunu” demeçlerinde öne sürmüştü! Sonra coştu, “başkanlık isterim” diye tutturdu. AKP’ye 400 sandalye istemeye başladı. Türkçesi ile öteki partilere uzak, AKP’ye yakın olduğunu açıkladı. Düş gördüğünü algılayınca C nacak 18 yaşındaki 1.1 milyon gence, 1927’de Mustafa Kemal Atatürk’ün vasiyetini anımsatalım: “Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti’ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dâhili ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyeti rtık ne Cumhurbaşkanı, ne Başbakan ne de herhangi bir AKP yöneticisi, bir zamanlar dillerinde pelesenk olan “ileri demokrasi”den söz ediyor. Kendileri de biliyor ki, ülkenin geldiği noktada, bu söylemi dillendirmek alay konusu olacak. AKP adına açıkça seçim çalışmalarını yürüten Cumhurbaşkanı dahil, partinin kurmayları seçim sürecinde anayasayı değiştirecek çoğunluk iddiasından, koalisyona razı bir noktaya geldiler. AKP eriyor... Her ne pahasına olursa olsun, iktidara ucundan bile tutunmak için baskıyı artırmaktan başka çareleri kalmadı. TIR’ların aranması konusunda devlet kurumları arasında MİT ve jandarmanın birbirine girdiği belge, fotoğraf ve görüntüler, manşetimizde de yer aldığı gibi “devletin bittiği anı” gösteriyor. Uzun yıllar el ele, kol kola yürüyen cemaat ve iktidar koalisyonunun yarattığı kumpaslar, A bugün birbirlerine karşı yeni hukuksuzluklara evriliyor. Açmazın, çaresizliğin resmidir bu her iki taraf için... HHH İş oralara geldi ki Cumhuriyet’te yayımlanan MİT TIR’ları haberiyle ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan, Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’dan şikâyetçi oldu. Bırakın ileri demokrasiyi, demokrasilerde, hatta despotik rejimlerde bile, bu türden bir haber Çaresizliğin resmi!.. nedeniyle böylesine bir suçlama görülebilir mi? Zaten toplum vicdanına da sığmayan bir tutum. Yandaşlar dışında gazeteciler, aydınlar Cumhuriyet’in yanında tavır aldı. Muhalefet tümüyle bu baskılara karşı çıkıyor... HHH Baskıdan, zorbalıktan, hukuksuzluktan uzak bir ülke istiyoruz. Liderleri bağırıp çağırmayan, yolsuzluk ve yoksulluk [email protected] KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK 330’a razı oldu. Artık “Aman koalisyon olmasın!” diye yalvarıyor. AKP yönetimlerince düzenlenen mitinglerde dolaşmaya başladı… “Biz bunu yaptık, onlar ise…” diye nutuklar atıyor. “Biz” dediği AKP’ye “yakın”, “onlar” dediği karşıt partilere “uzak” durdu. Ant içerken “(…) milletin huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma (…)” da demişti! “Milli dayanışmayı” dışladığını kanıtladı. Kürsülerde “Kuran” ile gösteriler yaptı. Hani, “laik Cumhuriyet ilkesine bağlı” kalacaktı! Çıkardaş olmayan basını boy hedefi yaptı, yüzlerce dava açtı, gazetecileri tutuklattı. Hani “temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden” ayrılmayacaktı! Sizler, İngiliz Kraliçesi’nden ya da Alman Cumhurbaşkanı’ndan “Yahu, be, edepsiz, alçak, paçavra…” gibi sözler duydunuz mu? Ama o, bu sözlerle Türk ve yabancı basına hakaretten çekinmiyor! HHH Seçimde ilk kez oy kulla ne düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakrü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk İstiklâl ve Cumhuriyeti’ni kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!” Ne demiş? “(…) memleketin dâhilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler (…)” ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] nin olmadığı bir ülke. İnsanın ve doğanın vahşice sömürülmediği bir düzen... HHH Gelir dağılımında büyük uçurum yaratan, ülkeyi, yurttaşlarını borç batağına sürükleyen, yoksulluğun ve yolsuzluğun tırmandığı bu iktidarın sonlanması gerekiyor. Nereden nereye.... Yıl 2002, nüfusun yüzde 1’i, gelirin yüzde 39’una sahip. Yıl 2014, yüzde 1, bu kez gelirin yüzde 54’ünü alıyor. AKP iktidarında ülkenin varı yoğu özelleştirmelerle elden çıkarılırken, en ağır darbelerden birisini de doğa ve çevre aldı. Denizler, göller, ormanlar, dereler talan edildi. Bu durum, insanlar kadar tüm canlıları olumsuz etkiledi. Çevre sorunları, giderek politik bir alana dönüştü. Merak ediyorum geçen seçimlerde AKP’ye oy verenler, yağma karşısında bu kez ne yapacak? Başta Karadeniz olmak üzere ülkenin dört bir yanında HES talanından etkilenen, suları, toprakları çalınan insanlar yine iktidara mı oy verecek? Kamulaştırmalarla yağmalanan topraklarımızda zehir saçan termik santralları, Çeşme ve Bodrum’da “vur derken öldüren” aşırı RES yatırımlarını, Sinop ve Mersin’e, daha açıkçası ülkeye bela edilen nükleer santralları dayatanlar ne gibi bir yanıt alacak? Taşocaklarında, pıtrak gibi açan maden işletmelerinde toz soluyan, zehirlenen yurttaşlar nasıl davranacak? Balık çiftlikleriyle denizleri kirlenen, ekmekleri tehlikeye atılanlar ne diyecek? Kazdağları, Toroslar’da yaşayan orman köylüleri, Karadeniz yaylalarında meraları ellerinden alınanlar, dereleri kurutulanlar, tarlalarını, hayvanlarını sulayamayanlar ne yapacak? Aklın yolu varsa, vicdan söz konusuysa, bu yağma, yapanların yanına kâr kalmamalı! Seçime umutla bakıyorum. Sonuç ne olursa olsun umutla bakmaya devam etmeli... Mübarek ola anayasa mahkemesi! Yurttaşlar Yasası”nın (Medeni Kanun), resmi nikâh yapılmadan “imam nikâhı”na izin vermeyen kuralını kaldıran “Anayasa Mahkemesi” (AYM) böylece şu günlere uygun “mübarek”(!) bir karar vermiş oluyor. “Nikâh”, İslam hukukunda, “aile” kurumuyla ilgili “hükümler” arasında yer alır ve bunlar “inanç” kuralları gibi “değişmesi” söz konusu olmayan dogmalardır; “1400 yıl” önce nasılsa bugün de “şeriat” ile yönetilen ülkelerde öylece yürürlüktedirler; oysa “yaşam”ın kaçınılmaz baş özelliğinin “değişim” olduğu yadsınamaz... Ayrıca çağdaş uygarlık hukukunun temeli olan “adalet”in anlamı “eşitlik”tir; oysa “şeriat”ın hemen hemen “eşitsizlik” üzerine kurulu olduğu bilinir; bu eşitsizlikten en çok, en açık biçimde “aile” kurumunu düzenleyen “hükümler”de görülür ki, dayanağı “cinsel eşitsizlik”tir ve dolaysiyle bu durum “kadın”ı, “ikinci sınıf kul” düzeyine indirgemiş olmaktadır. Bu “ikinci sınıflık”, erkeğin dört eş almasına, “Boşol!”la eşini boşamasına “cevaz” vermesi bir yana, eşlerini dövmesini “mubah” kılınmasına dek götürür. Ve burada da yine ayraç açarsak bir konuya daha değinelim derim; “faiz”i yasaklayan “ayet”in yorumlana yorumlana “yani değişen ekonomik yaşama uyularak” “kâr payı” adıyla ortaya konup; eksiksiz bir “şeriat”la yönetilen ülkelerde bile “bankalar”ın açılmasının “Müslüman” dünyaca kabulüne karşın, “kadın”la ilgili ayetlere bu tür bir yaklaşım, “1400” yıldır görülmediği gibi, bunların dört dörtlük uygun “sağlam” ayetler olduğu, dolaysiy SÜPER LOTO 10, 22, 35, 38, 41 ve 52 6 BİLEN: 2 milyon 265 bin 120 TL (1 kişi) 5 BİLEN: 5 bin 10’ar TL 4 BİLEN: 94,30’ar TL 3 BİLEN: 7.65’er TL “ yabancılar ve Sultan! konuşuyor.” akalım, yabancı basın Alman DieVelt gazetehakkında ne diyor? B İtalyan Corriere Dela Sera ya si “Erdoğan’ın Türkiye’si sayzarı Antonio Ferrari: “Erdoğan sinirli ve megaloman…” Avusturya Salzburger Nachrichten yazarı Gerd Höhler: “AKP için seçim iyi görünmüyor. Yüzde 50’den 40’a doğru yol alıyor. Bu durum Erdoğan’ı kaygılandırıyor. Gerçekte Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olarak partiler üstü olması gerekiyor ama haftalardır AKP için seçim kampanyası yapmasını engellemiyor!” Avusturya Der Standart yazarı Markus Bernath: “Cumhurbaşkanlığı andı ‘tarafsızlık’ öngörmesine karşın Erdoğan, elinde Kuran’la seçim mitinglerinde dam olmayan rol oynuyor. Foyası ortaya çıkan diktatör olarak Erdoğan, Atatürk’ün Batı’ya, dünyaya açık Türkiye’sini sistematik biçimde dinci otoriter sisteme dönüştürüyor.” ABD Vaşington Post gazetesi: “Türkiye’nin Erdoğan’dan kurtulması gerekir” ve bir başka yazısında: “Erdoğan ‘Yeni Türkiye’ söylemiyle ‘clientelizm’e (demokrasi dışılığa) gidiyor!” İngiliz Guardian gazetesi: “Erdoğan denge duygusunu yitirdi!” Romanya Reallitatea TV yorumcusu Ovidiu Marincea: “Türkiye Çavuşesku dönemine gidiyor!” Mütebessim Hoca! Bir ay önce telefonum çaldı. Arayan “Ben hocan!” dedi… “Acaba hangi hocam?” diye düşünürken ekledi: “Besim Üstünel!” Şaşırmıştım! Yıllardır konuşmamıştık. ODTÜ Senatosu’nun bana verdiği “Üstün Hizmet Ödülünü” kutlamak için aramıştı! En çok hoşuma giden “kutlama” olmuştu! Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde profesörüm olarak o, bana soru sorardı. DPT İktisadi Planlama Dairesi Başkanlığı ve Maliye Bakanlığı günlerinde, ben ona sorardım. O daima gülümserdi… Çünkü gülümsemesi, dürüstlüğünden ve bilgeliğinden kaynaklanırdı. İlk kez, bizim sınıf ona “Mütebessim Besim!” adını takmıştı… Tebessümleriyle yüceldi… le böyle bir “yorum”a gerek olmadığı görüşü adeta inançlaştırılmıştır... “Şeriat”ın bütün bu olumsuzlukları içererek “aile” kurumunu düzenleyen kuralları, “1923 Atatürk Devrimi”nin ürünü dolaysiyle bir “Devrim Yasası” olan “Türk Yurttaşlar Yasası”nın (Medeni Kanun) kabulü ile “1926” yılında ortadan kalktı, daha sonra da “27 Mayıs Devrimi”nin ürünü olan “1961 Anayasası”nda, öteki devrim yasalarıyla birlikte yer verilip “korumaya” alındı. Ve yasa, bilindiği gibi, “Evlilik belgesi gösterilmeden evlenmenin dinsel töreni yapılamaz” kuralını içeren “110. maddesi”yle Anayasa’da temsil edildi. Öte yanda, “1961 Anayasası”nı hazırlayan “Bilim Kurulu”nun böyle bir “koruma” kuralına anayasada yer vermelerinin ne denli yerinde olduğu, sonraki yıllarda yaşananlarla bir bakıma ispatlanmıştır. Sanırım bunların ilki, “1978” yılı ortalarında dönemin “Milliyetçi Hareket Partisi”nin “on bir” milletvekili, evlenmelerin “müftüler”ce yapılması için “TBMM”ye bir yasa tasarısı vermesidir. Tasarının gerekçesi: “Hıristiyan ülkelerde nikâhın kiliselerde papaz tarafından kıyılması, geçerli sayılması için şart olduğu halde, bizde bu iş laik görevlilere verilmiş ve böylece dinsel geleneklerimize aykırı bir yol tutulmuş. Bunu düzeltmek için, bundan böyle nikâh ‘müftüler’ce kıyılması gerekmektedir” diye ortaya konursa da istenen sonuç alınmaz. “12 Eylül 1980”deki “karşıdevrim”in ortaya sürdüğü “1982 Anayasası” da kimi sosyal hakları özellikle de kimi özgürlükleri kısıtlasa da“Yurttaşlar Yasası”nın (Medeni Kanun), yasal nikâhtan önce “imam nikâhı”nın yapılmasını önleyen “110.” maddesini korumuş, böylece bu madde “1982 Anayasası”nda da yer almıştır. Ne var ki, “1923 Devrimi”nin ürünü olan “Yurttaşlar Yasası” (Medeni Kanun) “1 Ocak 2002”de tarihe gömüldü; böylece bu yasanın bir “Devrim Yasası” olmasına da son verildi; çünkü kabul edilen yeni “Yurttaşlar Yasası”nın “madde numaraları da değiştirilmişti”; dolaysiyle hem bu yasaya devrim simgesi niteliğini kazandıran tutarlığı, hem de anayasa “güvence”si yok olmuştu. Bu yeni yasanın tasarısı tartışılırken bu duruma pek çok hukukçu, öğretim üyesi ve “STK”ler yoğun olarak karşı çıkmıştı; ne ki yine de bu olumsuzluk önlenememişti. Ama bugün “Anayasa Mahkemesi”nin bu olumsuzluğu yasanın Anayasa güvencesinin yokluğunuadeta “fırsat” bilip, üstelik bu genel seçim arifesinde ülkeyi içine düşürdüğü durum, insanda “sarsıcı” bir “şaşkınlık” yaratıyor. “AYM”nin, “1961 Anayasası”yla kurulduğunu anımsatalım ve yukarıda da sözü edilen “müftü nikâhı” için, bu Anayasa’yı yazan Ord. Prof. Dr. H. V. Velidedeoğlu’nun, “Bu öneri anayasamızın ‘laiklik’ ilkesine hepten aykırı olduğu için ‘kanunlaşsa’ bile, ‘Anayasa Mahkemesi’nce ‘iptal’ olunur!” (8.6.1978) demecini bir kez daha değerlendirmesini umalım. Yoksa, “AYM”de de “tuzun koktuğu” iyice ortalığı saracaktır. Yarın “Beşiktaş”tayız! İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ORHAn ERİnÇ İcra Kurulu Başkanı AKIn ATALAy Genel Yayın Yönetmeni CAn DünDAR Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürü Ayşe yıldırım Başlangıç Sorumlu Müdür Abbas yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni Onur Tunalı l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Ceyda Karan l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Grafik: Ahmet Sungur l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık Halit Ziya Bulvarı 1352 S. 2/3 Ahmet Rasim Sok. No: 14 İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Çankaya 06550 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Cüneyt Arcayürek, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Mali İşler Müdürü: Bülent yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya yayımlayan ve yönetim yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam yönetimi: Cumhuriyet Caddesi Beşler Apartmanı No: 44 Kat:3 Daire:4 34367 Elmadağ/İstanbul Tel: (0212) 251 98 74 75 81 82 Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: YAYSAT Doğan Medya Tesisleri Hoşdere 34850 Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İmsak İstanbul 03.27 Ankara 03.19 İzmir 03.35 nAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı 05.26 13.10 17.07 20.41 22.29 05.14 12.54 16.49 20.22 22.06 05.41 13.21 17.15 20.40 22.30 5 HAZİRAn 2015 C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle