16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 20 Haziran 2015 haber TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ 6 İlhan ve Turhan Selçuk yarın anılıyor ydınlanma bilgesi, Cumhuriyet Gazetesi’nin eski imtiyaz sahibi İlhan Selçuk ile gazetemiz çizerlerinden Türk karikatürcülüğünün duayen ismi Turhan Selçuk ölümlerinin 5. yıldönümlerinde Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesinde yarın düzenlenecek iki ayrı törenle anılacak. Hacıbektaş Belediye Başkanı Ali Rıza Selmanpakoğlu ile gazetemizin ortaklaşa düzenleyeceği anma töreni, 21 Haziran pazar günü Selçuk kardeşlerin Hacıbektaş ilçesinin Çilehane mevkiindeki Ozanlar Yolu üzerinde bulunan “İz Bırakan Aydınlar Gömütlüğü”nde saat 11.00’de başlayacak. Aynı gün Hacı Bektaş Veli Kültür Merkezi’nde saat 13.30’da Tur HACIBEKTAŞ’TA TÖRENLER DÜZENLENECEK İLHAN SELÇUK AÇTIĞI DAVAYI KAZANDI A Ergenekon savcıları için yine kınama CANAN COŞKUN han Selçuk karitatürleri ile Hasan Fehmi Hızal’ın Abdülcanbaz heykel sergisinin açılışı yapılacak. Etkinlikler tüm gün sergiler ve panellerle sürecek. Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesinde İlhanTurhan Selçuk kardeşlerin anma törenine katılmak isteyen yurttaşlar için bugün 23.30’da Cumhuriyet Gazetesi’nin Şişli’deki merkez binasının önünden ücretsiz araç kaldırılacak. Törene katılmak isteyen yurttaşların Cumhuriyet’in “0212 343 72 74” No’lu santralını arayarak isimlerini yazdırmaları gerekiyor. Turhan Selçuk azetemiz eski İmtiyaz Sahibi ve eski Başyazarı İlhan Selçuk, yaşamını yitirmeden önce Ergenekon iddianamesinde kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu ve özel görüşmelerinin kötü niyetle iddianameye alındığı gerekçesiyle şikâyetçi olduğu aralarında meslekten ihraç edilen Zekeriya Öz’ün de bulunduğu eski Ergenekon savcıları Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın’ın kınanması istemiyle açtığı davayı bir kez daha kazandı. Savcılar hakkında daha önce de kınama kararı verilmiş, ancak kaİlhan Selçuk G rar Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından bozulmuştu. İlhan Selçuk’un avukatları, 16 Ekim 2008’de mahkemeye dilekçe sunarak, iddianamede, hukuki durumunun değerlendirildiği bölümde savcılar tarafından yapılan değerlendirilmelerin Selçuk’un kişilik haklarına saldırı teşkil ettiğini belirtmişlerdi. İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmaya davacıların avukatı Fikret İlkiz katıldı. Mahkeme heyeti, dava ile ilgisi olmayan konuşmaların iddianame yoluyla alenileştirilmesinin Selçuk’un kişilik hakları yönünden hukuka aykırı olduğunu vurguladı. Heyet ilk yargılamada olduğu gibi, Borçlar Kanunu’nun 49/3. maddesi uyarınca kınanmasına hükmetti. Küpecik ise öğrenimini 1950’li yıllarda Çankırı’da yapmış olanlar beden eğitimi öğretmenimiz “Küpecik”i anımsayacaklardır… Hele beden eğitimi öğretmenliği için çoktan emekli olunması gereken yaşta bir zattı. Adını anımsamıyorum, o sırada bildiğimi de sanmıyorum. Kim ne zaman nerede koymuş, ne anlama gelir bilmiyorum, ama hepimiz onu Küpecik diye tanırdık. Bu takma ad ona sanki yapışmış, gerçek adı gibi bir şey olmuştu. Onu hafta sonlarında, bazen eşeğinin sırtında, bazen eşek önde o arkada, dere boyundaki bahçesine giderken görürdük… Havanın kapalı olduğu bir gün beden eğitimi dersini (herhalde kuramsal olarak) sınıfta yapıyoruz… Tam da o gün muhalefet lideri İsmet İnönü Çankırı’ya gelmiş. Demokrat Parti iktidarının, Adnan Menderes’in, ülkenin tek hâkimi olduğu günler… Akşam haberlerinde radyoda “Vatan Cephesi”ne katılanların adları ilk haber olarak bitmez tükenmezce okunmakta… Söz nereden açıldı anımsamıyorum, fakat bizim Küpecik İnönü hakkında aşağılayıcı laflar etti… Bir anda yerimden fırladım ve “İnönü’ye hakaret edilen sınıfta duramam” diye yüksek sesle tepki göstererek sınıfı terk ettim… Derken ve bu olayın üzerinden fazla zaman geçmeden 27 Mayıs darbesi oldu… Darbenin hemen ardından düzenlenen bir kutlama yürüyüşünde bir de ne göreyim… Yaşlı beden eğitimi öğretmenimiz üzerinde eşofmanıyla kortejin en önünde yürümekte… Hem de ne yürüyüş… Baş dimdik yukarda, göğüs ilerde, geniş kaz adımları yeri güvenle dövmekte… Yarım yüzyıldan önceki bu görüntü şu andaymışçasına gözlerimin önümdedir… HHH Herhalde çoktan rahmetli olmuş öğretmenimizden bende kalan bu iki anı, insan ikiyüzlülüğünün unutulmaz bir örneği olarak zihnimden hiç silinmemişti… Fakat birkaç gün önceki bir olay o yürüyüş sırasında duyduğum şaşkınlığı bana bütün canlılığıyla bir kez daha yaşattı… Arabayla bir yere giderken haberleri dinliyorum… L Basına ‘ilan kesme’ cezası Basın İlan Kurumu, savcı Kiraz’ın rehin alınma fotoğraflarını yayımlayan 39 gazeteye 1 ile 12 gün arasında ilan kesme cezası verdi asın İlan Kurumu (BİK), İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz’ın yaşamını yitirdiği 31 Mart’taki rehin alma eylemine ilişkin fotoğrafları yayımlayan 39 gazeteye 1 ile 12 gün arasında ilan kesme cezası verdi. BİK Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Ertem, önceki günkü yönetim kurulu toplantısında, Savcı Kiraz’ın rehin alınmasıyla ilgili görüntüleri yayımlayan gazetelere cezai işlem uygulanmasına dair karar alındığını söyledi. BİK’in kamu ilanlarını yazılı basına dağıttığını anımsatan Ertem, ister istemez kamu ilanlarından pay aktarıldığı için gazetelerin yayın içeriğiyle ilgili de denetim görevi yaptıklarını ifade etti. Ertem, şikâyetleri basınahlak ilkeleri kapsamında değerlendirdiklerini ve buna göre gazeteler hakkında karar verdiklerini anlattı. Bazı durumlarda ise resen hareket etme yetkileri bulunduğunu ifade eden Ertem, şunları söyledi: “Çağlayan Adliyesi’nde yaşanan olayla alakalı herhangi bir şikâyet beklemeksizin, resen harekete geçtik. Bu olayı haberleştiren gazetelerle alakalı işlem tesis edilmesi yönünde olayın yaşandığı tarihten sonra süreci başlattık. Bunu yayınlayan ilgili gazetelere savunmalarını gön B ladıklarını kaydeden Ertem, “Büyük manşet veya fotoğraf büyüklüğünü de dikkate alarak cezalandırma yaptık. En düşük bir gün ceza vermekle en yüksek 12 gün ceza vermek arasında cezalandırma yaptık ve bu cezaların yönetim kurulunda kararını verdik. Yani bu, ‘39 gazeteye bir ya da 12 gün ilan vermeyeceğiz ve gazeteler ilan parasını bizden alamayacak’ demektir, verilen ceza budur” açıklamasını yaptı. Başbakan Ahmet Davutoğlu da, Savcı Kiraz’ın fotoğraflarını yayımlayan medya organlarına tepki göstererek, şunları söylemişti: “Ama maalesef medyamızın bir kesimi, büyük bir kesimi, son derece sağduyulu bir şekilde bu tutumu sergiler ve bu acıyı paylaşırken, ailenin bu acısını paylaşırken, Türkiye’ye dönük bu saldırıya ortak kader bilinciyle hareket ederken, başka bir kesimi, daha evlat acısı yüreğine inmiş anne ve babanın ya da eşin o acısı dururken, bugün sabah gazeteleri açtığınızda o resimleri, dün şakağına silah dayanmış resimleri yayımlama cüreti ve açık söylüyorum nezaketsizliğini, ahlaksızlığını göstermişlerdir.” l ANKARA / Cumhuriyet Davutoğlu’nun sözleri Kararı BİK Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Ertem açıkladı. derdik, onlar da savunmalarını bize gönderdi. Savunmasını istediğimiz bütün yurt çapında yayınlanan gazete sayısı 39 olarak belirlendi. Yani bize göre bu olayı basınahlak ilkeleri çerçevesinde yansıtmayan gazete sayısı 39’dur. Söz konusu gazetelerden 36’sı savunmasını verdi, 3’ü de savunma hakkından feragat etti.” Ertem, fotoğrafların yayımlanmasını terör örgütünün propagandası olarak gördüklerini söyledi. Ertem, “suçu tahrik ve teşvik etmek ve küçüklerin, gençlerin kişiliklerinin gelişmesini olumsuz etkileyecek yayın yapılamaması” ilkesinin de ihlal edildiğini savundu. Ertem, “Gazete, eğer savcı ile teröristi vermişse, bunlara biraz daha fazla ceza uyguladık. Bunun yanı sıra terör örgütünün bayrak, flama gibi unsurlarını da içeriyorsa savcı ve teröristle beraber, bu gazetelere biraz daha farklı ceza uyguladık” dedi. Fotoğraflara manşette, birinci ya da iç sayfada yer verilmesiyle ilgili de ceza uygu Hükümet silahşörlüğü yapılıyor Basın örgütleri Basın İlan Kurumu’nun verdiği cezalara sert tepki gösterdi asın meslek örgütleri Basın İlan Kurumu’nun kararına büyük tepki göstererek kurumu “hükümet silahşörlüğüne soyunmakla” suçladı. Yapılan açıklamalarda, Basın İlan Kurumu’ndan “bu talihsiz, cezalandırıcı ve yasaklayıcı karardan, bir an önce dönmesi” istendi. Basın Konseyi yaptığı açıklamada, Basın İlan Kurumu’nun kararına tepki göstererek “Basın İlan Kurumu yönetiminin verdiği bu talihsiz karar aslında; gazetecileri te B rörist ilan eden ve gazeteleri terör propagandası yapmakla suçlayan zorlama bir karardır” denildi. Açıklamada “Gazetecilerin ‘terörist’ sıfatıyla yaftalandığı bu talihsiz, cezalandırıcı ve yasaklayıcı karardan, bir an önce dönülmesini bekliyoruz” denildi. Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) de gazetelere uygulanan ilan kesme cezasını basın özgürlüğüne vurulan bir darbe olarak ni telendirdi. Açıklamada, özetle şöyle denildi: “Basın İlan Kurumu Yönetimi bu yanlışından bir an önce dönmelidir. 62. hükümetin yaptığı baskılar, açtığı davalar ve akreditasyon uygulamaları yetmezmiş gibi Basın İlan Kurumunun hükümet silahşörlüğüne soyunması, kendi görev ve sorumluluklarının dışında hareket etmesi aba altından sopa göstermektir” Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Başkanı Ahmet Abakay, ilan kesme cezasıyla ilgili şunları dile getirdi: “Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar örneğinde olduğu gibi bir durum... Sayın Dündar, MİT TIR’larıyla ilgili haber yaptı. Haberi kimse yalanlamadı. Ama Dündar hakkında ‘ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası’ istendi. Bu son örnek de Türkiye’de gazetecilerin görev yapmasının ne kadar zor ve baskı altında olduğunun çok açık kanıtı.” Yıllardır kulaklarımızı rahatsız eden, 7 Haziran öncesinde de aynı şeyi bütün dayanma sınırlarımızı zorlayarak yapan ses, seçim sonrasındaki birkaç günde her nedense bıçak gibi kesilmişken, bir anda yine aynı kulak tırmalayıcı tınısıyla yükselivermişti... Bir an, yanlış mı işitiyorum diye düşündüm… Ses aynı ses, tını aynı tınıydı… Saldırganlık, suçlayıcılık, kibir, kendini beğenmişlik milim değişmemişti… Fakat, o da ne, söylenen şey, seçim öncesinde söylenenlerin tam tersi, karşı kutbuydu… Seçim öncesinde, anayasayı, yasaları, nezaket kurallarını, her türlü ölçüyü hiçe sayarak “gönlündeki” parti için iktidar isteyen, onun dışındaki her partiye, her siyasal harekete, herkese nefret ve tehdit kusan ses; şimdi aynı buyurgan tonda, dün aşağılayıp küçümsediklerini, hakaret ve tehdit yağdırdıklarını, şimdi birlikteliğe, dayanışmaya, koalisyona, “egolarına teslim olmamaya” çağırıyordu… Sözcüğün tam anlamıyla şaşkınlıktan ağzım açık kalmıştı… HHH Şaşkınlığım yatışınca bu inanılması güç pişkinliğe neyin neden olabileceğini düşündüm… Ve şu sonuca vardım: Rahmetli öğretmenimizin hızlı dönüşümünün nedeni korku olmalıydı… Korkusunun nedenini de anlayabiliyorum… Kendi halinde yaşayıp giden ve kuşkum yok ki namuslu bir adamdı… Fakat inanıp savunduğu bir düzenin yıkılmasıyla başına kötü şeyler gelebileceğinden korkup paniğe kapılmıştı… Öyleyse Kaçak Saray’da oturanın bir anda inanılmaz bir pişkinlik ve keskinlikle ters yöne savrulmasının nedeni de böyle bir korku ve panik olmalıydı…. Öğretmenimizin korkusu eninde sonunda bir vehimdi…. Kaçak Saray’dakinin korkup paniklemekte haklı olup olmadığını görmekte umarım gecikmeyeceğiz… ................ Yılmaz Özdil’in Demireller üzerine, kadınlarımızın özellikle okuması gereken muhteşem yazısını kutluyorum (Sözcü, 18 Haziran, “Yaşanamamış Bir Aşkın Öyküsü”). C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle