23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 15 Haziran 2015 EDİTÖR: ELİF TOKBAY TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ haber 7 HP’nin AKP ile koalisyon yapması için güçlü bir talep yok değil. Burada her zaman, halkın sandıkta dile getirdiği, AKP dışında iktidar seçeneğine öncelik verdim. Sonuna kadar da bu koalisyonun, normalleşme adına en önemli seçenek olduğunu vurguluyorum. Fakat AKP CHP koalisyonu üzerinde yoğun çalışma var. Bu olabilir mi? Şüphesiz ki olabilir. Bunun üç olasılığı var: 1) CHP, ufak tefek tavizler alır ve büyük ölçüde teslim olur, artık iktidar olalım yahu bir kez de, diyen görüş ağırlık kazanır. RTE ve AKP’nin bugünkü yapısını esasta kabul eder. 2) AKP içinde ciddi bir liderlik değişimi olur. AKP’de RTE’ye paralel ve eşdeğerde yeni bir liderlik iradesi ortaya çıkar... AKP ile koalisyon görüşmeleri resmi ve anayasal bir temel kazanır. 3) CHP koşullarını öne sürer. Böylece koalisyonu ilkesel olarak baştan reddetmemiş ve aleyhindeki yayınları önlemiş olur. CHP ile AKP arasında koalisyon görüşmeleri yapılacaktır şüphesiz... Ama ana eğilimi esas olarak CHPMHPHDP (veya CHPMHP) seçeneğini denemek ve tüketmek olacaktır. MHP burada ana sorundur. Hep kritik zamanlarda yaptığı gibi, AKP’ye koltuk çıkma olasılığı ve HDP’ye karşı bir koalisyonu yapılandırması yüksektir. Bu seçeneği tüketince CHP, AKP ile koalisyonu ele alacaktır. Yukarıda ilk seçenek, CHP’yi bitirir. Burada tekel soru şudur: CHP neden AKP ile iktidar olmak istiyor? Amacı ne? İktidar olalım da, iktidar olanaklarından yararlanalım da.. bakışının, seçmeninin talepleriyle ve seçim programıyla bir ilgisi var mı? AKP “tamam gelin 2 maaş ikramiyeye evet, asgari ücreti de arttırırız, böylece seçmene vaadinizi yerine getirmiş olursunuz..” der. Buna benzer kabullerin CHP içinde bakanlık talebi olanlara yetebilir. Ama CHP de biter. Vicdanlar çöpte ERMENEK DAVASI BAŞLIYOR Ölen madencilerin kıyafetleri ailelerine verilmek yerine imha edilmiş, üstlerinden çıkan el feneri, çizme gibi eşya ise maden ocağına ait diye şirkete teslim edilmiş SOMA’DA İKİNCİ RAUNT Soma’da ölen 301 madenci için sürdürülen adalet arayışında ikinci randevu bugün başlıyor. İkinci duruşma maratonunda, sanıklara “çapraz sorgu” yapılacak. C araman’ın Ermenek ilçesinde Has Şekerler Madencilik’e ait madeni ihmal sonucu “su basması”nın ardından 18 işçinin ölümüne ilişkin haklarında dava açılan 3’ü tutuklu 16 kişinin yargılanmasına bugün Ermenek Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlanıyor. Ermenek dosyasında yer alan otopsi raporlarına göre savcılık; ölen işçilerin üzerinden çıkan elbiselerini ailelerine vermek yerine imha ederken, el feneri ve çizmeleri ise maden ocağına ait oldukları gerekçesiyle şirket yetkililerine teslim etmenin derdine düşmüş. Otopsi sırasında işçilerin üzerindeki tişört, pantolon, çeket, iç çamaşırı gibi kıyafetlerin, “delil niteliğinde olmadığı” gerekçesiyle imhasına karar verildi. İşçilerin sadece tespih, kol saati ve hatta takma dişleri gibi bazı eşyaları ailelere verildi. Dosyada yer alan tanık ifadeleri, katliamın göz göre göre geldiğini de gösterdi. Buna göre şirket tüm uyarılara rağmen madende su baskını tehlikesinin erkenden öğrenilmesini sağlayacak sondaj makinesini almadı. Bunun yerine 3 metrelik matkapla sondaj çalışması yapıldı. Kazanın yaşandığı madende usta olarak çalışan Abdullah Deveci, ifadesinde şef Recep Çiloğlu’nun (madende öldü) yanına gelerek kendisine, “Usta, buralarda elindeki üç metrelik matkapla mutlaka sondaj çalışması yap. Çünkü buranın arkasında eski kapatılmış bir ocakta büyük bir su kütlesi var” dediğini anlattı. Deveci, şunları kaydetti: “Ben, o zaman şefim Recep’e ‘Şefim üç metreye kalasıya kadar su kömürü patlatmaz değil mi?’ dedim. Şefim Recep ise bana ‘Oğlum, su olduktan sonra 10 metreden bile kömürü patlatır. Ancak sen bu matkapla 3 metreden matkapın ucundaki nemden sen ileride su olup olmadığını anlarsın’ dedi.” l ALİCAN ULUDAĞ / ANKARA K AKP CHP koalisyonu mümkün olabilir, eğer... üniversitelerin özerk yapılanmasına olanak sağlayabilecek mi? 4 Şüphesiz ki adalet mekanizması birinci derecede önemli, RTE’nin sulh ceza mahkemelerini değiştirebilecek mi, HSYK’nin hükümetten bağımsızlığını sağlayabilecek mi? 4 Suriye politikasını değiştirebilecek mi? 4Tabii, gösteri ve medya özgürlüğü tartışmasız bunlara eklenmeli... Bunlar gerçekleşecekse, Büyük Koalisyon olabilir. Bu zaten Türkiye’nin restorasyonu anlamına gelir. HHH AKP bunları kabul edebilir mi? AKP’nin üzerindeki RTE vesayeti kalkarsa, CHP halka vaat ettiği programını gerçekleştirme olanağının asgarisine kavuşabilir. Şu mazeret değil ve olamaz: “Evet seçmenimize söz verdik, ama ne yazık ki tek başına iktidar olamadık, olsaydık eğer...” Yanıt hazır: O zaman da iktidara ortak olman seçmenini ilgilendirmez. Bir siyasi parti onu var eden programını gerçekleştirmek için iktidara talip olur. Kırmızı plakalı arabalar parti kodamanlarının altına çekilsin diye değil... 17 ve 18 Mayıs’ta iki yazımda bu konuyu yazmış, RTE’nin 5G’ye geçelim açıklamasının anlamını sorgulamış ve “Bu adrese teslim bir durumdur, 4.5G teknolojisine tek adresi Huawei şirketidir” demiştim. Huawei yetkilileri aradılar ve görüştük. Kendilerinin dışında 4.5G teknolojisine katkıda bulunan Ericsson, Alcatel gibi şirketlerin de olduğunu, bir ihale onların da teklif vereceğini, kısmi tedarik veya tamamının onlardan da gelebilecğini belirttiler. Doğrudur. Huawei’nin 4.5G teknolojisine en çok katkıda bulunan şirket olduğu ise bir gerçek, dolayısıyla bu konumları kendilerine ihale konusunda önemli bir fiyat avantajı sağlıyor. Ama bu durum şirketin ileri aşamada olmasından kaynaklanıyor. Burada temel sorun, 4.5G ihalesinin, Avrupa ve dünya düzeyindeki yetkili kurumlar kullanılacak standartları resmileştirmeden önce yapılma durumudur (interim). Huawei ise bu uluslararası standartlar resmileşmeden ürün vermeyeceği görüşünde. Devlet de resmi standartlar açıklanmadan önce, bir belirsizlik içinde ihaleye çıkmamalı. Huawei yetkililerinden aldığımız izlenim de, şirketin bu durum çerçevesinde davranacağıdır. Böylece Huawei’ye, “kendilerine yapılacak iyiliği unutmayacağı” bir ortamın da doğmayacağı görülüyor. Huawei yetkilileri, Türkiye dahil hiçbir ülkede, önceden anlaşmalı böyle bir ihale çabası içine girmenin kurallarına aykırı olduğunu belirtti. 4.5G teknolojisi ve Huawei Oğlum yüzme de bilmezdi Ermenek’te ölen madencilerden Tezcan Gökçe’nin annesi Ayşe Gökçe, felaketi öğrendiğinde “Oğlum yüzme de bilmezdi” diyerek yürekleri bir kez daha dağlamıştı. Britanyalı turistler için IŞİD saldırısı uyarısı ritanya’nın Sunday Express gazetesinde yer alan haberde Britanya Dışişleri Bakanlığı ve İngiliz Uluslar Topluluğu’nun Türkiye’ye gelecek Britanyalı turistler için IŞİD saldırısı alarmı verdiği B kaydedildi. “IŞİD Türkiye’yi hedef alırken milyonlarca tatilciye terör tehdidi” başlıklı haberde, özellikle de her yıl Türkiye’yi ziyaret eden 2.5 milyon Britanyalının tehdit altında oldukları aktarıldı. Soralım: 4 RTE’nin hükümet üzerindeki girişimleri sona erdirilecek ve RTE kendi işine döndürülebilecek, başkanlık etme rüyaları dengelenebilecek mi? 4 Yolsuzluklar soruşturulabilecek mi? (AKP, 4 eski bakanının yeniden yargılanmasını kabul edebilir, yargı da elinde, böylece “temize çıkma” denemesi yapabilir; 4 bakanı zaten siyaset dışına itti...) 4 Eğitim ne olacak? Okulları ve eğitimi imam hatipleştirme sürecini tersine çevirebilecek mi? 4 Üniversitelerde dinci yapılanmayı durdurabilecek, CHP bunları gerçekleştirebilirse Kadın’dan korkmayın AKP iktidar olduktan sonra Türkiye’de “kadın” yerine “bayan” kelimesi özellikle kullanılmaya başlandı ve bu son yıllarda yerleşti. Kadın kelimesinin söylenmesinden ve yazılmasından korkulmaya başlandı. Cinsiyeti belirleyen ifadelerde artık “kadın” kullanılmaz oldu. Türkiye’nin bazı kurumları bundan kendine pay çıkararak “bayan” kelimesini öne çıkarmaya başladılar. Voleybol bayanlar ligi gibi. Cumhuriyet Gazetesi’nin özellikle spor sayfalarında “kadın” yerine “bayan” kelimesi kullanılmaktadır. “Formula 1’de yeni sezona bayan pilot” başlıklı haberde (haber BBC.com adresinde “The American Haas team have effectively ruled out signing US femaleplate, racer Danica Patrick for their debut Formula 1 season next year” başlığı ile yer almış, orada da görüldüğü üzere “madam” değil “female” şeklinde kullanılmıştır) ve “Milli Bayan Basketbol Takımı’nda ...” kısa haberlerinde ve daha önceki birçok haberinizde “kadın” yerine “bayan” kelimesi kullanılmıştır. “Bayan” kelimesi saygıyı ifade etmektedir, cinsiyeti belirtmemektedir. Cinsiyet belirtilirken umarım yazarlarınız, muhabirleriniz, yayımcılarınız (gazete bu kelime yerine EDİTÖR kelimesini tercih ediyor) artık korkmadan “KADIN” kelimesini kullanır. Saygılarımla... Şenel Başar Kadın hakları ve Cumhuriyet Rus turistlerin Türkiye’yi ziyaret oranının düşmesine ilişkin haber (10 Haziran), Cumhuriyet’te “uzun bacaklı, güzel kadın” görseliyle mi yayımlanmalı? Cumhuriyet’in Rus toplumuna dair imgesi bu olabilir mi? Kadın hakları ihlalleri, kadın cinayetleri bugün Türkiye’nin bir numaralı sorunu. Bu sorunu doğuran etmenlerden biri de Türkiye medyasının bu türden, köhnemiş, sorumsuz, cinsiyetçi bakış açısıdır. Cumhuriyet bu bakış açısının sona erdirilmesine önderlik etmekle görevlidir, sürdürmekle değil. Yazı İşleri bundan sonrası için daha özenli olmaya söz vermeli. Saygılarımla, Bahadır Pak Gazetecinin sorumluluğu Genel seçim tamamlandı; yeni Meclis’in üyeleri belli oldu. Seçimin herhalde en önemli iki sonucu AKP’nin tek başına iktidarına son verilmesi ve HDP’nin yüksek yüzde 10 barajını aşmasıdır. Partilerin Parlamento’daki dağılımı hiçbir partiye tek başına iktidar olanağı vermiyor. Ama muhalefetin Meclis’teki çoğunluğu yine de bazı açılardan umut vericidir. Üç muhalefet partisi de iç güvenlik yasasanın yürürlükten kaldırılması, medyanın önündeki engellerin; sansürün, sosyal medyaya kısıtlamaların, RTÜK yasaklarının temizlenmesi, yolsuzlukların soruşturulması, altüst edilen hukuk düzenindeki kimi vahim gerilemelerin önüne geçilmesi gibi konularda söz vermişler ve seçim sonrasında da bu sözlerini yinelemişlerdir. Öyleyse kurulacak koalisyon nasıl şekillenirse şekillensin, Meclis çoğunluğunun; siyasi partilerin sözlerini tutmalarını beklemek hakkımızdır. AKP’nin tek başına uzun iktidar dönemi, gazeteciliğin sıkıntılı günler yaşadığı, normal haber yapmanın kahramanlık gerektirdiği bir dönem oldu. Artık bu dönem sona ermelidir. Gazeteciler herhangi bir kaygı duymadan, kendilerini sansürleme zorunluluğu hissetmeden haber yapabilmeli, yolsuzlukların, yasadışı işlerin peşine düşebilmelidir. Yasadışı işleri yapanlar devlet memurları, siyasiler de olsa gazeteci herhangi bir kaygıya kapılmadan, kamu yararı ilkesi dışında başka herhangi bir güdünün etkisinde kalmadan haber yapabilmelidir. Çok mu iyimseriz. Belki de öyledir. Uzun yıllar süren AKP iktidarı döneminde yapılan edilenler arasında yasadışılık, yolsuzluk, hukuksuzluk ne yazık ki önemli bir yekun tutuyor. Bunların ortaya çıkartılması bundan sonrası için büyük önem taşıyor. Basına yönelen saldırıların temel bir nedeni gazeteciliği bırakmayanların, haberciliğe ihanet etmeyenlerin, yandaşlığı kendileri için ilke haline getirmeyenlerin, hukuksuzlukların, yolsuzlukların, ülkeyi maceralara sürükleyen kör adımların peşine düşmesiydi. AKP iktidarının şu ya da bu şekilde sürmesi yolsuzlukların, hukuksuzlukların, basına yönelik saldırıların da sürüp gitmesi, en azından yasadışılıkların üstünün örtülmesi anlamı taşıyacaktır. Kimi köşe yazarlarının AKP dönemi zorluklarını hızla unutmaları ve kurtuluşu AKP’nin yeniden iktidar sorumluluğu almasında, üstlenmesinde görmeleri doğrusu şaşırtıcıdır. Bu türden görüşlerle tartışmayı bir başka yere bırakarak söyleyelim; yeni dönem, basın açısından da, muhalefetin verdiği sözler nedeniyle Meclis’te çoğunluk olmasını sağlayan halkın istekleri açısından da gerçekten önemlidir. İktidarını sürdürmek isteyen AKP’ye değil ama muhalefete büyük bir sorumluluk yüklüyor. Gazeteler ve gazeteciler de bu sorumluluğun ortağıdırlar. KISA... KISA Erol Simavi’nin ölümü dolayısıyla son hafta içinde Avrupa’nın minik ülkesi Monako, birkaç kez haber metinlerinde geçti. Ne yazık ki hepsi de “Monaco” yazımıyla... Editörlerin ve düzeltmenlerin bu ülkenin adının Türkçede “Monako” olduğunu bilmiyor olmalara şaşırdım. Gazeteye yakıştıramadığım bir durum. Bu türden hataları önlemenin mutlaka bir çaresi olmalı. Emre Yazman Monaco değil Monako Toprak Bayramı Buket Uzuner’in Çiftçi Milletin Geleceği başlıklı yazısını okudum. 11 Haziran 1945 tarihinde kabul edilen Toprak Bayramı Kanunu’na göre 11 Haziran’ı takip eden ilk pazar günü Toprak Bayramı olarak kutlanıyor. Yani yazının yayımlandığı gün pazar günü olmadığına göre Toprak Bayramı’nın kutlandığı gün de olamaz. Toprak Bayramı 14 Haziran Pazar günüdür. İkinci olarak 4753 sayılı Çiftçileri Topraklandırma Kanunu hakkında bilgi edinmek için mevzuat.com. tr adresine girdiğinizde, bu kanunun yerinde yeller estiğini görüyoruz. Devletin saygı duymadığı ve unutturmak istediği bir kanunun bayramını nasıl kutluyoruz bunu da anlamış değilim. Sayın Uzuner’in yazısına ilaveten bu iki gerçeği de eklemek bir Cumhuriyet okuru olarak boynumun borcudur. Ayrıca bu yazının Kültür Sanat sayfasında yer alması da abesle iştigaldir diyorum. Sırf adında Bayram var diye bir etkinliği kültürden saymak kadar da saçma bir şey yoktur. Ayrıca Toprak Bayramı, tüm bayramlarda olduğu gibi halka tekrarla öğretmek maksadını taşıdığı için, Türkiye’de kültürel değil, siyasal bir olgudur. Yazının içeriği romantik tezlerle donanmış olduğundan açılışını Toprak Bayramı üzerinden değil de, bizim toprağa romantik yaklaşımımız üzerinden kurup, içinde Toprak Bayramı’ndan bahsedilmesi daha doğru olurdu diye düşünüyorum. Sizin ve yazarın bilgisine sunarım. Oğuz Tırpanlı Okur Temsilcisinin notu: Toprak Bayramı günü dediğiniz gibi 14 Haziran’dır ama tüm bir hafta Toprak Haftası olarak kutlanıyor, değerlendiriliyor. Buket Uzuner’in yazısı Olaylar ve Görüşler sayfasında yer almıştır. Olaylar ve Görüşler zaman zaman sayfayı kültür haberleriyle paylaşabiliyor. Spor futbolla sınırlı değildir Vedat Arık’a teşekkür 8 Haziran 2015 Pazartesi günü 5. sayfada fotoğraf sanatçısı Vedat Arık’ın karesi tek kelimeyle muhteşemdi. İstanbul İl Merkezi’nde açılan sandıkları dev ekranlardan izleyen AKP’li seçmenlerin üzüntülü ifadeleri görülmeye değerdi. Belirgin çıkan beş kişiden ortadaki genç ‘çaktırmadan’ objektife bakmayı da ihmal etmemiş. Vedat Arık’ın eline sağlık.O fotoğrafı hatırlayan okurların bana hak vereceklerini umuyorum. Saygılarımla... A.Tarık Emre 6 Haziran, spor sayfası, “Günün İçinden” sütunu... Atlet Ali Kaya Türkiye ve Avrupa rekoru kırarak olimpiyat barajını geçmeyi başarmış. Ali Kaya atletizmin hangi dalında yarışıyor? Yok. Kırdığı rekorun derecesi kaçtır? O da yok. Atletin fotoğrafı falan? Tabii ki o da yok. Sportif açıdan böylesine önemli bir habere Spor Servisi, aynı sütunun iki haber aşağısında yer verilen Galatasaray’ın “Ağlama” yazılı tişörtleri piyasaya sunduğu haberine verdiği önem kadar yer vermiş: öğeleri eksik beş satırlık bir tek tümceyle... Aslında başlı başına başlık açılması gereken bir haber... Ama spora futbolun at gözlüğüyle bakınca yeri de oylumu da böyle oluyor. Emre Yazman Ankara’yı sel aldı Yukarıdaki başlığı bir gazeteden aldım. Ankara yine su baskınına uğramış. Kocaman da bir resim var. Önemli bir haber bu. Cumhuriyet’te Tokyo’daki dev kaplumbağadan bile haber verilirken Ankara’nın bazı yerlerinin sel sularına kapılması hiç önemsenmemiş. Ankara’da sel felaketi yaşanırsa Melih Gökçek, İzmir’de yaşanırsa Aziz Kocaoğlu’na, İstanbul’da Kadir Topbaş’a altyapıyı ihmal ettikleri için partili, partisiz herkes söylemediğini bırakmaz. Altyapının çok yetersiz olduğunu hemen söylemek mümkün değildir. Bu kadar yağışı kanalizasyon sistemleri kaldırmaz ve bu kadar yağmur suyunu uzaklaştırmak için de planlama yapılmaz. Esas yanlışlık çarpık, düzensiz, hiçbir bilgiye dayanmayan şehirleşme ve yapılardır. Su boşaltma ve toplanma havzalarına binalar yapılırsa olacağı budur. Trafiği kolaylaştırmak için alt geçitler yapıp kuvvetli yağışlardaki suların nasıl bertaraf edileceği düşünülmezse olacağı budur... Su toplanma havzalarına 45 katlı hatta çok katlı binalar yapılırsa olacağı budur. (Mesela Birlik Mahallesi’nde Vatikan Büyükelçiliği binası tam dere yatağının üzerindedir. Bugüne kadar bir şey olmadı ama ilerde oradan başlayarak aşağıdaki binalar da hasar görebilecektir...) İkincisi, Cumhuriyet yenilikler yapmış olmasına rağmen şu gazetenin içinden kayıp giden tek sayfadan/yüzen sayfadan vazgeçemedi. Başarı dileklerimle. Sacit Renda Puntolarınız Göz rahatsızlığım dolayısı ile göz doktoruna gitmiştim. Bilim Teknik ekinde göz hastalıkları ile ilgili bir yazı görünce ilgilendim ve hemen yazıyı açtım. Ancak okumak ne mümkün... O yazıyı bilhassa okuyacaklara kötü bir şaka gibi... Üç sütun kırmızı zemin üstüne ince beyaz harflerle yazılmış. Bir iki satırdan fazlasını okumak, hele göz problemi olan bir kişi için, çok zor... Bu renk seçimini anlamak mümkün değil. Etrafındaki normal beyaz üstüne siyah yazılara imrenerek baktım. Egazetenizden kopyalayıp okunur hale getiririm diye düşündüm. Ancak Bilim Teknik’in sadece ana sayfasına girilebiliyor, diğerleri hata veriyor. Her gün Cumhuriyeti alan bir kişi olarak çok üzüldüm. İyi çalışmalar dileklerimle. Birol Aygün Yanınızdayız Sayın Can Dündar, Gazetenizde 29 Mayıs Cuma günü yayımlanan ve editörlüğünü yapmış olduğunuz haber bağlamında, çeşitli kişi ve kurumlar tarafından şahsınıza yöneltilen karalama ve suçlamaları haksız, dayanaksız ve endişe verici buluyoruz. Bizler, Dokuz Eylül Öğretim Elemanları Derneği (DEÜNİDER) Yönetim Kurulu olarak; üyelerimizin ve öğretim elemanlarımızın basın özgürlüğü dahil tüm temel hak ve özgürlüklere olan duyarlılıklarını paylaşıyor ve dayanışmamızı ifade ediyoruz. Bu kararlılığımızın ifadesi olarak konu ile ilgili metni Derneğimizin internet sayfasında (www.deunider.org) yayımladığımızı bilginize sunuyoruz. Saygılarımızla... DEÜNİDER Yönetim Kurulu Kutluyorum Selam Almanya’dan... Sizlerdeki yürek Alman medyasında olsa kiralık işçilik, taşeron işçilik biterdi. Almanya’da maalesef hepsi 3 maymun... Tolga Oktay Uygur C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle