18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
OLAYLAR ve GORUSLER KÜLTÜR SANAT Perşembe 28 Mayıs 2015 2013 yılı Mayıs ayının son günlerinde, apolitik olmakla eleştirilen gençler tüm kesimleri şaşırttı. İstanbul’daki nadir yeşil alanlardan birisinin yok edilmesine karşı çıktılar. Gezi iki yaşında B ‘Bedri... Kafamı kızdırmasın!’ aşlığa bakıp herhangi bir Bedri’nin kafamı kızdırdığını sanmayın! Şu anda hiçbir Bedri benim kafamı kızdıramaz... Çünkü mest olmuş bir durumda kucağımda dev bir eserle yaşıyorum günlerdir... Türkiye’nin koskoca edebiyat, resim, sanat tarihi hazineleri avucum içinde, parmaklarımın ucunda, çevirdiğim sayfalarda... Evet bu kitap bir hazine... Adı “Biz Mektup Yazardık.” “Bedri Rahmi Eyüboğlu ve Çağdaşlarından Mektuplar...” Hayır hazine değil büyülü bir dürbün bu... Çevirdikçe renkleri, müziği, tonalitesi, duygusu, ritmi değişiyor. tuptan bu satırlar... Durun bitmedi: 28 Haziran 1948 tarihli bir başka mektupta yine uzun uzun şiir tartıştıktan sonra Nâzım sözlerini şöyle noktalıyor: “Bu mektupta şiir bahsi bu kadarlık. Kafiyeyi gelecek sefere konuşuruz. Fakat Bedri’nin ‘daha iyi şeyler meydana getiremem acizim’ demesine fena halde içerledim. Ya bunu bir çeşit sitem diye söylüyor, yahut neler becerebileceğine gayet ciddi ve soğukkanlı konuşuyorum sahiden de aklı ermiyor. Bedri’deki şair kumaşı halis Bursa ipeğidir. ‘Türkçeyi bilmiyorum’ da ne kelime? Bedri Japonca mı konuşur? Sadece tembel. Tembelliğine bahane bulmasın, kafamı kızdırmasın! Nâzım Hikmet” Nâzım, eleştiri oklarını sadece Bedri Rahmi’ye değil, Yahya Kemal’den Aragon’a herkese yönlendiriyor... 18 EDİTÖR: ÖZGÜR MUMCU ve SİNEM USER KARA TASARIM: AYNUR ÇOLAK Biz Mektup Yazardık Yeni kuşak gençler, Gezi Direnişi’yle kendileri hakkındaki tüm haksız varsayımları yok ettiler. (VEDAT ARIK) Dr. HÜSEYİN KÖMÜRCÜOĞLU Bankacı ve Öğretim Üyesi A ğaçları korumak için, Gezi Parkı’nda kurdukları çadırlarda nöbet tutmağa başladılar. Kitap okuyor, şarkılar söylüyor ve ağaçların kesilmesini istemiyorlardı. Hareket hızla tüm ülkeye yayıldı. Üç hafta içerisinde, Bingöl hariç, 80 ilde düzenlenen eylemlere toplam 2.5 milyon kişi katıldı. du. Herkes tanıdıklarını, evdeki kardeşlerini, o gün izinli olan arkadaşlarını parka yönlendirdi. Dersten çıkınca ve mesai sonrasında, onlar da parka koştu.(1) Korku yerine coşku Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesilmesine karşı duran gençlerin başlattığı harekete, ciddiye alınmayan ve aşağılanan kitleler de katıldı. Korku ve kaygı, yerini heyecan ve coşkuya bıraktı. Gezi Parkı’na gelen her beş kişiden dördünün herhangi bir siyasi parti, dernek ya da oluşum üyeliği yoktu. Yüzde 49’u “polis şiddetini görünce”, yüzde 19’u ise “ağaçları sökmeye giriştiklerinde” parka gelmeye karar vermişti. (2) Parkta olanlar Yeşil alanı korumak için Park’ta bekleyen gençlere 28 Mayıs 2013 Salı günü, sabahın karanlığında, zabıtalar baskın yaptı. Eylemciler, Divan Oteli’nin önüne çekildiler. Cumhuriyet Caddesi’nden geçmekte olan araçlar, kornalarını çalarak, sert müdahaleyi protesto ediyorlardı. Gençlerin arkadaşları da sosyal medya araçları, cep telefonları, özel radyolardaki yayınlar ile tüm İstanbulluları Gezi Parkı’na çağırdı. Bu çağrı; okullarda, evlerde, işyerlerinde, semt kahvelerinde ve sokaklarda hızla yanıt bul Olaylar yayılıyor Aşırı şiddet kullanılan müdahaleler, her yaştan on binlerce insanın sokaklara dökülmesine yol açtı. Medyanın ve internetin kontrol edildiği günlerde; kesilen ağaçlar yüzünden başlayan gösteriler dalga dalga büyüdü. Gezi’de herkes içini döktü. Taraftar grupları omuz omuza ver di, aynı şarkıları söyledi. Kitleler yanı başlarında meydana gelen olayları başka ülke TV kanallarından öğrenmeye tepki gösterdiler. Gezi Parkı’ndaki olaylara ana akım medya ilgi göstermeyince, iletişim için sosyal medya kullanıldı. Parka gelenlerin yüzde 69’u olaylar hakkında ilk haberi sosyal medyadan, yüzde 15’i arkadaşından, yüzde 8’i de internet haber sitelerinden almıştı. Sosyal medya kullanımının ne kadar yoğun olduğunu gösteren bir diğer örnek, Gezi Direnişi sürecinde dünyada atılan toplam eylem tweet’lerinin yüzde 80’inin Türkiye’den gönderilmesi idi. Bu oran, 2011 yılında devlet başkanının devrilmesi ile sonuçlanan Mısır’daki “Yasemin Devrimi”nde bile en fazla yüzde 35 olmuştu. Gezi’de enerji vardı. İnsanların içlerinde biriktirdikleri çok şey vardı. Öğrenciler, anneler, sendikalar, STK’ler sokağa indi. Evde kalanlar tencere ve tava çalarak onlara katıldı. Umudunu yitirmiş kitleler, coşku üretiyordu. Futbol Federasyonu tri bünlere siyasi slogan yasağı getirmek zorunda kaldı İnternet başından kalkmadıkları, ülke sorunlarından habersiz ve duyarsız bir nesil oldukları için eleştirilen yeni kuşak gençler, Gezi Direnişi ile kendileri hakkındaki tüm haksız varsayımları yok ettiler. İtiraz ediyor, tartışıyorlardı. Özgüvenleri yüksekti. Otoriteye körü körüne boyun eğmiyor, haklarını korumaya çalışıyor ve adaletsiz olanla mücadele ediyorlardı. İktidar talebi olmayan ama sistemi zorlayan gençler, kendilerine yaşanabilir bir kent bırakması için otoriteye başkaldırdılar: Sonra da, okul ve işyerlerine geri döndüler. Gezi Direnişi, ülkemizde13 yıldır geçerli olan yönetim anlayışına karşı gösterilen ilk kitlesel tepki oldu. 1) Kömürcüoğlu, Hüseyin;. “Y Kuşağını Anlamak: Bir Gezi Parkı Araştırması”, Doğu Kitapevi, 2. Baskı, 210 sayfa, 2015 2) Konda Gezi Raporu; “Toplumun ‘Gezi Parkı Olayları’ Algısı: Gezi Parkındakiler Kimlerdi?”, 5 Haziran 2014 Direnişin lokomotifi İş Sanat’ta Bedri Rahmi ve Eren Eyüboğlu’nun gelini Hughette Eyüboğlu’nun hazırladığı sergiye eşlik eden kitabın editörü Ruken Kızıler. Sergi olağanüstü başarılı, girdiniz mi çıkmak istemiyorsunuz. Ama kitap elinizin altında: Sergide gözden kaçırdığınız bir sözcük, aklınıza takılan bir ayrıntı, sizi düşündüren bir tümce, bir ima, bir renk, bir imza... Aklınızdan geçenler ve geçmeyenler elinizin altında... Mektuplar ve zarflar... Aşklar, kavgalar, yakarışlar, özlemler, kıskançlıklar, tartışmalar, eleştiriler, yorumlar, değerlendirmeler, dedikodular, kızgınlıklar... Hepsi, hepsi ve daha neler neler... 1930’lardan 1974’e kadar mektuplar aracılığıyla sihirli bir yolculuk... Bedri Japonca mı konuşur “Haziran 1948. Gelelim kitap (Karadut) hakkında düşündüklerime. İkidir ısrarla kanaatlerimi yazmamı istediğin için ve sırf sen okuyasın diye bunları söylüyorum: (....) Bence bütün bunlar tashihi gayet kolay kusurlardır, fakat asıl önemli olan şey, yukarıda da söylediğim gibi kitaptaki muhteva fakirliği. Hasılı Bedri’nin bundan evvelki kitabına göre bu kitabı zayıf... (..) Oğlanın şöyle bir silkinmesi, kendi konuştuğu Türkçeyle ve biraz daha zahmet çekerek yazması gerekiyor sanıyorum (...)” Nâzım Hikmet’in Sabahattin Eyüboğlu’na yazdığı mek Tanpınar, Fikret Muallâ, Âşık Veysel, Orhan Veli, Necip Fazıl, İbrahim Çallı, Andra Lhoté, Fahrünisa Zeid, Abidin Dino, Reşat Nuri, Cemal Tollu, Nurullah Berk, Arif Kaptan ve daha nice isimler... Muhteşem bir geçit töreni! “Hey Reis Reis! Finduk fıstık olur mu/ Ateş yastık olur mu/ gittin mektup yazmadın/ Böyle dostluk olur mu?” diye başlayan Adalet Cimcoz... Ve feryat figan bir Aliye Berger mektubu: “Bedri Rahmi!! Nerelerdesin! Ne işkenceler geçti başımdan! İnsan bir tek defa bre eski Arkadaş Alioşa öldün mü, ölmedinse (?) genç çiçeklerle gezer olsan da başını küçük mutfağımın penceresine doğru kaldırıp alo! alo! yahu şurada galiba bir sanatkâr yaşıyordu ??? deyip bir de başını semaya doğru kaldıramaz mısın???” (Narmanlı Han’ından söz ediyor. Biri alt kattaki atölyede, öbürü üst kattaki dairede otururdu.) Daha binlerce örnek verebilirim. Ama Ernestine’in (Eren Eyüboğlu’nun) dediği gibi, “Ruhumu okşayan iki mektubunuzu birden aldım…” deyip bitireyim. Anlaşıldı bu yaz yüzlerce mektuba yeniden yeniden döneceğim... Ruhumu okşayan mektuplar Türkiye ve modern kölelik ŞÜKRÜ KARAMAN Gazeteci Pera’daki sinekkuşları sonsuzluğa kanat açıyor V ahit Tuna tarafından 2006’dan bu yana hayata geçirilen MASA, sanatçı Hayal İncedoğan’ın “Sonsuzun Sesi” isimli video yerleştirmesini, Pera Palace Jumeriah’ta sergiliyor. İncedoğan, bir önceki sergisine de ilham kaynağı olan sinekkuş Hayal İncedoğan’ın “Sonsuzun Sesi” isimli larının gizemli formları video yerleştirmesi, ay sonuna kadar nı bir tür sihirli söz gi İstanbul Pera Palace Jumeriah’ta ağırlanıyor. bi fısıldarken, sonsuzluk kavramına da atıfta bulunu lin tarihine iz bırakmış Ernest Hemingway ve Agatha Christie yor. Sanatçı, yeryüzünün kalbi gibi ünlüler üzerinden, zamanen hızlı atan ve en hızlı kanat lar arası geçiş fikrinden de bahçırpan kuşları olan sinekkuşlarının formlarını incelerken, ote sediyor. l Kültür Servisi Emeğe yönelik saldırılar kiralık işçi uygulaması ile yeni bir boyut kazanacak. AA “M odern Kölelik” olarak tanımlanan ve en kötü çalışma biçimlerinden biri olan kiralık işçilik uzun zamandır hükümetin gündeminde yer alıyordu. Hükümetin açıkladığı aileye destek paketinde kiralık işçilik de yer aldı. İşverenlerin yıllardır talep ettiği, geçici ve güvencesiz çalışmanın en kötü biçimi olan kiralık işçilik paket ile birlikte hayata geçecek. Artık, sürekli işçi çalıştırmayan işverenler, gereksinim duymaları halinde Özel İstihdam Büroları’ndan işçi kiralayabilecek, işin bitmesiyle kiraladığı işçinin işine son verebilecek. ‘Kiralık işçilik’ Sistem ne getiriyor? Açık bir emek sömürüsü olan kiralık işçi uygulaması birçok tartışmayı, sorunları da beraberinde getirecektir. Esnek çalışma modellerinden biri olan kiralık işçilik en büyük darbeyi kuşkusuz sendikalaşmaya indirecektir. Derin bir ücret adaletsizliği oluşturacak, bir nevi işçi simsarlığı olan uygulama ile emekçinin düzenli bir işyeri bu lunmayacak. Emekçi, farklı işyerlerinde çalışmaya zorlanacak. Aynı işi yapmak yerine “yapabileceği işler listesinden” seçilen çok farklı işlerde çalışabilecek. İki patron devri Bu sistemle emekçinin bir değil, iki patronu olacak. Asıl patronu kendisine maaş veren, sigortasını yapan, nerede, ne kadar süre çalışacağını bildiren özel istihdam bürosu olacak. Diğer patronu ise gittiği işyerinde çalışma sürecinde ne yapacağını, nasıl çalışacağını belirleyen kiralandığı işyerinin sahibi olacak. Ki ralık işçinin maaşsigorta açısından muhatabı özel istihdam bürosu, yapacağı işin sayısı ve kalitesi konusunda muhatabı ise kiralandığı işyeri olacak. Kayıt dışılık varlığını hâlâ sürdürürken yeni bir vahşi çalışma sistemini hayata geçirmek çalışma yaşamını tepetaklak edecektir. Avrupa ülkelerinden esinlenerek ülkemize getirilmek istenen kiralık işçilik, sosyal devlet uygulamalarına da aykırıdır. Kiralık işçilik altyapısı çok iyi oluşturulmadan, işçi hakları Sosyal devlete aykırı nı gözetmeyen bir nitelikte olursa, çalışma yaşamında yeni hoşnutsuzluk ve tepkilerin oluşacağı aşikâr. Taşeron işçilik, kıdem tazminatı fonu gibi tartışmalı konular gündemdeki yerini korurken kiralık işçilik gibi esnek çalışma biçimleri yeni sorunlar doğuracaktır. İşsizliğin giderek arttığı günümüzde kiralık işçiliğin bu soruna bir ölçüde çözüm olacağı savunulsa da kötü niyetli işverenlerin olası keyfi uygulamalarından ötürü işçiye bir yararı olmayacaktır. Kiralık işçi uygulamasının işverene sağlayacağı en önemli avantaj, kiralık olarak çalıştırdığı işçiyi bir süre sonra işten çıkarma maliyetini karşılamaması olacak. Böylelikle işverenler çok yakındıkları kıdem tazminatından kiralık işçi formülüyle kurtulabilecek. İşveren sürekli istihdam edilen işçilerin yapacağı işi, sırf tazminat ödememek için kiralık işçilere yaptırabilir, onlara tazminat ödemeyebilir. Geçici iş ilişkisi ile çalışan kişinin çalıştığı sürelerin kısalığından ötürü kıdem tazminatına hak kazanamamasının yanı sıra, sigorta priminin eksik yatmasından emekliliğe de hak kazanamayacak. Kiralık işçilik işsizliğe çözüm yerine yeni sorunlar getirecektir. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle