27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 28 Mayıs 2015 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ZARİFE SELÇUK haber 13 Kimin nasıl oturacağı bile Erdoğan’a iletildi Dolmabahçe’de yapılan tarihi açıklamayla ilgili ilk kez ayrıntı paylaşan Demirtaş, görüşmeden sonra ortaya çıkan görüntünün yanlış olduğunu söyleyen Erdoğan’ın her şeyi bildiğini söyledi DP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Cumhurbaş kanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 28 Şubat’taki Dolmabahçe görüntüsünün yanlış olduğu açıklamasına “Dolmabahçe’de açıklama şekli bile, hangi koltuklarda kimin oturacağı bilgisi Cumhurbaşkanı’na verildi” diye yanıt verdi. Demirtaş, izleme heyetinin sivil bir yapıda olması gerektiğini belirterek, “MİT’ten izleme heyeti mi olur? MİT zaten herkesi gece gündüz izliyor” diye konuştu. Demirtaş, Erdoğan’ın çözüm sürecinde izleme heyeti görevini MİT’in yaptığı ve Dolmabahçe’deki görüntüyü doğru olmadığı yönündeki ifadelerine tepki gösterdi. Cumhuriyet’in sorularını yanıtlayan Demirtaş, şunları dile getirdi: Dolmabahçe metni onayına sunuldu: İzleme kurulunun oluşturulması kararı Cumhurbaşkanının bilgisi ve onayıyla oldu. İzleme kurulunda yer alacak isimler de Cumhurbaşkanının onayına sunuldu. Hükümet tarafı bunu İmralı görüşmeleri sonrası yaptı. Cumhurbaşkanı buna hiçbir aşamada itiraz etmedi. Taa ki Dolmabahçe mutabakatının kendisine oy getirmeyeceği ortaya çıkıncaya dek. Dolmabahçe’deki mutabakat metni kendisinin onayına sunuldu. Hükümet temsilcileri, devlet yetkilileri sunduklarını bize “Cumhurbaşkanının bilgisi var, onayı var” diye söylediler. Hangi koltukta kimin oturacağı bilgisi bile verildi: Dolmabahçe’de açıklama şekli bile, hangi koltuklarda kimin oturacağı bilgisi Cumhurbaşkanı’na verildi. Kimin kiminle oturacağı bilgisine bile hâkimdi. Şimdi çıkmış alay eder gibi “Şunu kabul etmem, bunu kabul etmem. Efendim bunu doğru bulmuyorum” demesi bizden önce kendi arkadaşlarına sırt çevirmesidir. Cumhurbaşkanına yalan konuşmak yakışmaz: Dolmabahçede mutabakatı tek taraflı mı sağladık. Orada oturanlar yalnızca HDP’li miydi? Niye AKP’li bakanlardan çıt çıkmıyor? Suç mu işlediler? Cumhurbaşkanına karşı niye gıklarını çıkarmıyorlar? “Hayır biz doğru yaptık, senin de onayın vardı” diye niye diyemiyorlar? Ses çıkartamayacaklarını göstermek istiyorum. Bunların haddine mi ses çıkarmak? Bir ülkenin Cumhurbaşkanına yalan konuşmak yakışmaz. MİT zaten bizi izliyor: MİT’ten izleme kurulu mu olurmuş. MİT zaten gece gündüz hepimizi izliyor. Sivil izleme heyetinden bahsediyoruz. Kazlıçeşme mitingimizi yapacağız: Valilik orada biraz sorun çıkardı. Fakat arkadaşlarımız görüştüler, sorunu çözdüler. Mitingimizi bir saat geriye aldık. 16.00 idi saat 15.00’e aldık. Sağduyu ile gerçekleştireceğiz mitingimizi. Hiçbir sıkıntı olmayacak. l KONYA İktidar baş dönmesi ve çerez parası zun süre iktidarda kalanların çoğunda görülür. Her şeyi bulundukları yüksek mevkiden bakarak yorumlamaya başlarlar. Gücün haşmeti oranında insanın başı döner. Hele uzun dönem o güç mevkiinde oturunca olguların “sıradan insanlar” tarafından algılanan anlamından tamamen koparsınız. Sıradan insanlara çok büyük gözüken miktarlar, sizin için lafı edilmeyecek büyüklükler olur. Aynı zamanda, sıradan insan için son derece önemli küçük bir ücret artışı veya yardım talebini, gerçekleşmesi imkânsız, karşılığı olmayan devasa büyüklük olarak elinizin tersiyle itebilirsiniz. Mehmet Şimşek’in bazı kamu harcamalarını “çerez parası” olarak tanımlaması bunun anlamlı örneklerinden biri. Evvelsi gün Hürriyet gazetesi, bu vesileyle Spiegel dergisinin internet sayfasında 1994’te Deutsche Bank başkanının, bankanın batan 50 milyon mark alacağı için “çerez parası” tabirini kullanıp toplumdan çok büyük tepki aldığını, bunun o yıl Almanya’nın en sevimsiz sözü ilan edildiğini hatırlattığını aktardı. Başkanın adı “Çerez Kopper” kalmış. Mehmet Şimşek, özetle, kamuda toplam 115.000 araç olduğunu, bunun 471’inin TBMM, bakanlar ve “devlet yüksek erkânı”na tahsis edildiğini, bütün bu araçların satın alınması, kiralanması, bakımı ve yakıtı için 2013’te 3.3 milyar lira harcandığını belirtti. Bakana göre, Türkiye milli gelirine ve devlet bütçesine kıyasla çerez parası olarak değerlendirilecek bir miktar bu. Bakan daha sonra iki bin genel müdür, 40 müsteşar, 100 müsteşar yardımcısı, 26 bakanın araç alım ve kullanım harcamalarının cüzi bir miktar olduğunun altını çizdi. 115.000 araç içinde elbette polis arabası da var, itfaiye aracı da. “Devlet yüksek erkânı”nın kullandığı Mercedes’ler de var. Ama bu 3.3 milyar liraya bu araçların bir kısmına tahsis edilen makam şoförlerinin yıllık maliyeti dahil değil. “Çerez parası” aslında biraz daha yüksek ama biz 3.3 milyar lira üzerinden gidelim. HHH Bakan Bey, bu sözlerine çok eleştiri alınca, “Bütçeden makam araçlarına ödenen paranın ne kadar az, cüzi bir miktar olduğunu ifade etmek için ‘çerez parası’ dedim. Şimdi meydanlarda buna sarılmışlar zavallılar” diye sözünü sözde düzeltti. Halbuki kimse bu söylediğinden başka bir şey anlamamıştı. Ortada düzeltilecek bir durum yoktu. Zavallı duruma kimin düştüğünü tarif etmeye gerek yok. Sorun, Mehmet Şimşek için 3.3 milyar liranın sadece bazı kamu harcamaları söz konusu olduğunda cüzi bir miktar olması. Nedense başka harcamalar söz konusu olunca aynı miktarı ne Mehmet Şimşek, ne hükümetteki diğer bakanlar ne Başbakan ne de Cumhurbaşkanı cüzi olarak değerlendiriyor. Kamu Harcamaları İzleme Platformu’nun derlediği verilere göre 2013’te, yoksullara yönelik düzenli gelir ödemelerinin toplamı milli gelirin yüzde 0.46’sını oluşturmuş. Bu 7.1 milyar lira demek. Bütçe içinde “çerez parası” olarak tanımlanan miktar 3.3 milyar lira olduğuna göre, yoksullara doğrudan gelir yardımının yüzde 50 artması da cüzi olarak nitelendirilebilecek bir büyüklük değil mi? Sadece Sosyal Yardım ve Dayanışmayı Teşvik Fonu için yapılan harcama 3.7 milyar lira olmuş. Lüks makam aracı alımı olunca Maliye Bakanı’nın çerez parası muamelesi yaptığı harcama miktarı, yoksullara yönelik olduğunda neden bu niteliğini yitiriyor? Başka bir büyüklüğe bakalım. 2013’te İşsizlik Sigortası Fonu giderleri, GAP’a yapılan transferler hariç, 3.7 milyar lira idi. Bir başka “çerez parası” miktarı. İşsizlerin çok küçük bir kısmının işsizlik sigortası kapsamında olduğu, bu sigortadan yararlanma koşullarının daha kapsayıcı olmasının gerektiği söylendiğinde, söz konusu miktar cüzi olma niteliğini nedense hemen kaybediyor. Mehmet Şimşek için çerez parası bile olamayacak bir harcama, 2013 yılında yoksullara yapılan kömür yardımı: 418 milyon lira. Tayyip Erdoğan, cüzi bir miktar olarak algılanmasın diye, bu tür yardımları sıfırı bol eski Türk Lirası cinsinden telaffuz etmeyi tercih ediyor. Katrilyonlar havada uçuşuyor. Kanımca Zaytung’da bu konuda yayımlanan haber toplum katından bakınca durumun nasıl algılandığını çok iyi tarif ediyor: Maliye Bakanı’na cevap Kuruyemişçiler Odası’ndan gelmiş. “Ne yiyosunuz olm siz?” H MAHMUT LICALI Komite zaten var: MİT U İslami kesim neden suskun DP Eş Başkanı Demirden bu kadar suskunlar? OnH taş, Başbakan Ahmet lar AKP iktadara gelip sarayDavutoğlu’nu memleketi olan larda yaşasınlar, ayakkabı Konya’da sert bir dille eleştirdi. Demirtaş, AKP’nin israfla, yolsuzlukla anılarak Türkiye’de İslami harekete zarar verdiğini belirterek, “Ben merak ediyorum nekutularını doldursunlar diye çalışmadılar. Gün tam da buna karşı isyan etme günüdür. Biz size para çalın diye, bu ülkede sultanlık yaratın diye oy vermedik demesi lazım” dedi. Alay eder gibi Benim de Kâbem Mekke’dedir Katıldığı televizyon programında canlı yayında saz çalıp türkü söyleyen HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Taksim’deki 1 Mayıs kutlamalarına ilişkin yaptığı açıklamaların çarpıtıldığını belirterek, “Taksim Kâbe’mizdir dediğimi kanıtlasınlar istifa ederim” dedi. Geçmişte ölen işçiler için anmaların burada gerçekleşmesi gerektiğini savunan Demirtaş, “Nasıl ki bir Müslümana Kâbe’den başka yer gösteremezsiniz bunu da yapamazsınız ifadesini kullandım. ‘Taksim Kabe’mizdir’ demedim. Dediğimin kaydını çıkarsınlar, bu sözü söylediğimi ortaya koysunlar, istifa ederim. Özür dilerim, bütün Müslümanlardan. Ben de bir Müslümanım. Benim Kabe’m bir tanedir, Kıblem bir tanedir Mekke’dedir. Üç tane oy için açıkça yalan söylüyorlar. Ülkenin başbakanı, Cumhurbaşkanı iftira kampanyasını yürütüyorsa her şeyden önce korkulur” diye konuştu. Dün akşam CNN Türk’te Ahmet Hakan’ın sorularını yanıtlayan Demirtaş, Ethem Sancak’ın sahibi olduğu bir gazetenin kendisi hakkında öne sürdüğü “domuz eti yediği” iddialarına da sert tepki göstererek, “Böyle çirkin şeylerle muhatap olmamak lazım. Net söylüyorum ben domuz eti yemedim. Alıntı yaptıkları Alman gazetesinde de böyle bir şey yazmıyor. Çeviride çarpıtmışlar” dedi. AKP ile koalisyon kurmayı ve dışarıdan desteklemeyi düşünmediklerini belirten Demirtaş, İmralı’dan bu yönde bir talimat gelebileceği yönündeki bir soruyu da, “Öcalan’ın talimat verme gibi bir tarzı yoktur. PKK’ye bile tavsiye veriyor. Partimizin karar organları vardır” diye yanıtladı. Hakkâri’de açılan havalimanına yönelik de açıklamalar yapan Demirtaş, “Havaalanı açıldığı için çok mutlu oldum. Ama havaalanı, yol yaptım, benden eşitlik adalet istemeyin’ demek yanlıştır” ifadelerini kullandı. Yüzde 10 barajını geçmemeleri halinde istifa edeceğini de yineleyen Demirtaş, “Bunu bir popstarlık meselesi olarak almasınlar zorlu bir direniş mücadelesinden geliyoruz, beni var eden o mücadeledir” diye konuştu. l ANKARA / Cumhuriyet umhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, çözüm süresiyle ilgili olarak kurulacağı açıklanan İzleme Komitesi’yle ilgili olarak “İzleme Komitesi ne demek, komite zaten var MİT” diye konuştu. NTV’de gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Erdoğan, çözüm sürecinde frene basılmasının söz konusu olmadığını savundu. Erdoğan, “Fakat süreci inkıtaya uğratma gayreti içine girenler olursa o zaman tabii ki hükümetle oturacağız, tüm bunları B planı ne olabilir, C planımız ne olabilir, bunları da konuşacağız” dedi. Dolmabahçe’de verilen görüntüyü eleştiren Erdoğan, hükümetin o karede olmasını doğru bulmadığını söyledi. İzleme Komitesi kurulmasına yönelik çalışmalarla ilgili olarak Erdoğan, “Ne demek izleme komitesi ya. Bu ülkede izleme komitesi devlet, kendi birimleriyle bunu yapar, onunla izler, dışarıdan sipariş kişilerle bunun izlemesi yapılmaz. Olmaz böyle bir şey. Bizim Dışişleri Bakanlığımız var İçişleri Bakanlığımız var, öbür tarafta Milli İstihbarat Teşkilatımız var, emniyet teşkilatımız var. Şu anda ‘izleme komitemiz’ var zaten. MİT ne işe yarar. MİT şu anda onu yapıyor zaten” dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önceki akşam katıldığı canlı yayın reytinglerde geride kaldı. NTV Star ortak yayınında Oğuz Haksever’in sorularını yanıtlayan Erdoğan totalde 1.87 reyting ile ancak 20. sırada yer alabildi. C ‘Popstarlık değil’ MİT var zaten MİT zaten izliyor Erdoğan, ‘Doğru bulmuyorum’ demişti 28 Şubat 2015 tarihinde, Dolmabahçe’deki Başbakanlık çalışma ofisinde Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan başkanlığında bir toplantı düzenlenmiş ve o toplantıda HDP adına Sırrı Süreyya Önder, Abdullah Öcalan’ın PKK’ya yönelik çağrısını açıklamıştı. Yaklaşık 45 dakika süren toplantının ardından yapılan açıklamayı Önder okumuştu. Bir ay sonra Erdoğan, Yalçın Akdoğan ve HDP heyetinin ortak açıklama yapmasını ve Abdullah Öcalan’ın 10 maddesini eleştirmiş, “Toplantıyı da o resmi de doğru bulmuyorum” demişti. Reytingi düşük Yüzyıllar önceki olayların kutlanması doğru değil EMİNE KAPLAN 11. Cumhurbaşkanı Gül, İstanbul’daki fetih kutlamasına katılmıyor nketlerde oy oranı beklediğinin çok altında çıkan AKP yönetiminin İstanbul’un fethinin yıldönümü için yapılacak törenlerde kürsüye çıkarıp ‘birlik beraberlik’ görüntüsü verme planını bozan 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 2 nedenle törene katılmama kararı aldığı belirtiliyor. A Gül’ün “siyasi toplantı” görüntüsü olmasının yanısıra, 562 yıl önce gerçekleştirilen İstanbul’un fethi başta olmak üzere yüzyıllar önceki olayların kutlanmasını doğru bulmadığını belirten Gül’e yakın bir AKP’li şöyle konuştu: “Sayın Gül, böyle fetih törenleri vesaire gibi şeylerin olmasını uygun bulmuyor. Aradan 600 yıl geçmiş. 600 yıl ge çerken biz kimden fethettik, Bizans’a hükmettik deniyor. Yani tarihteki bazı şeyleri öne çıkarmanın global bir dünyada rahatsız edici hale geldiği düşüncesinde. Bunu eskiden Yunanistan yapıyordu, siyasi partiler Türk düşmanlığı ve tehdidi üzerinden oy topluyordu. Artık böyle şeylerin olmaması gerektiğini düşünüyor.” Bazı parti yöneticileri ise Gül’ün daveti reddetmesine karşın düşük olasılık katılabileceği konusunda umudunu koruyor. “Siyasi toplantı” gerekçesine karşı bazı parti yöneticilerinin “Bu bir devlet töreni” diyerek Gül’ü ikna etmeye çabaladığı öğrenildi. Parti kulislerinde, Gül’ün Erdoğan ve Davutoğlu’na kırgınlıkları olduğu, bunları seçim sürecinde ifade etmediği kaydediliyor. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle