18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 23 Mayıs 2015 EDİTÖR: ZEKİ TEZER Herkes konuşur AKP zengini zengin eder AKP hükümetleri döneminde en zengin daha daha zengin oldu. Türkiye’nin en zengin yüzde 1’inin toplam servetten aldığı pay yüzde 39.4’ten yüzde 54.3’e yükseldi KP iktidarının sürdüğü 2002 yılından bu yana Türkiye’de en zengin yüzde 1’lik kesim ile geri kalan yüzde 99 arasındaki makas da açıldı. New York merkezli Research Instute of Turkey’in yayımladığı rapor, AKP’nin seçim meydanlarında vurguladığı 12 yıllık ekonomik istikrarın en çok zenginlere yaradığını ortaya koydu. PELİN Türkiye’de 2014’te ÜNKER büyümenin zayıflamasına rağmen en zengin kesimin toplam servetten aldığı pay yükselmeye devam etti. 2013’te yüzde 4 büyüyen Türkiye ekonomisi geçen yıl hükümetin hedefinin altında yüzde 2.9 büyüyebilmişti. 12 yılda serve tleri 15 puan arttı TASARIM: SERPİL ÜNAY ekonomi 9 Adaletsizlikte Türkiye altıncı ürkiye’deki servet bölüşümüne dair GINI katsayısı: yüzde 84.3. Gelir ve servet bölüşümüne dair bir gösterge olan GINI katsayısında büyük oranlar servet paylaşımındaki adaletsizliği, küçük oranlar ise adil bir bölüşüm olduğunu gösteriyor. Credit Suisse verilerine göre, Kanada, Almanya, Japonya gibi ülkelerde servet bölüşümündeki eşitsizlik son on yıl içinde bir miktar azalmışken, Çin, Hindistan, Endonezya ve Türkiye gibi gelişen ülkelerde servet bölüşümündeki eşitsizlik çok şiddetli bir biçimde arttı. AKP iktidarları döneminde Türkiye servet bölüşümünün en adaletsiz olduğu ülkeler sıralamasında hızla yükselerek dünyada 6. sıraya yerleşti. Türkiye’nin toplam servet birikimi 1 milyar 61 milyon dolar ile dünya toplamının yalnızca yalnızca 0.4’ü. Buna göre GSYH bazında dünya toplamının yaklaşık yüzde 1.4’üne denk gelen Türkiye, sermaye ve servet birikimi açısından bu oranın çok gerisinde kaldı. Verilere göre 78 milyonluk Türkiye’nin toplam zenginliği ancak 5 milyon nüfuslu Singapur’a denk. Ekonomik krizden bir türlü çıkamayan 11 milyonluk Yunanistan’daki toplam servet de aşağı yukarı Türkiye’ye yakın. AKP’nin iktidara geldiği 2002’den bu yana da Türkiye’nin dünyadaki toplam servetten aldığı pay yüzde 0.4’te kaldı. Grev hakları vardı da mı kullanmadılar? ursa odaklı otomotiv işçilerinin eşit işe eşit ücret hak arama eylemlerinde bir haftayı aşan süre içinde işçi hakları üzerinden ne kadar geriye püskürtüldüğümüzü, cahil kaldığımızı da çok çarpıcı sergileyen; haberleri, yapılan tartışmaları, işveren ve yargısal uygulamaları buruk bir çaresizlik içinde seyrediyorum... İşçinin sadece ve sadece “eşit işe eşit ücret” çıplak gerekçeli işi bırakma eyleminin ilk günlerdeki adı grevdi. Sonra üretimden gelen gücünü kullanma, direniş, yasadışı grev kavramlarını kullananların sayılarının artması ile doğru orantılı işçiyi işbaşı yapmaya zorlayan işveren ve yargı kaynaklı girişimler, uyarılar gündeme geldi... İş akdi feshi tehdidi, bizim anlayacağımız dilden tazminatsız işten atılacakları yazılı ihtarları, savcılık soruşturmaları, doğrudan yabancı patentli işletmelerin merkez yönetimlerin “fabrikayı kapatırız” tehditleri, gözaltına almalar, savcılık soruşturmaları.. uygulamaları geldi. Dün gelen haber postamın içinde hakları için direnen işçilerimizin küresel sendikası, IndustriALL’den, yönetim kurulu kararı olarak, 140 ülkenin aynı işkolunda çalışan 50 milyon işçisi adına grevlerini destekleyen açıklama geldi. Eyleme ilişkin bizim medyada çıkmış haberlerin olduğu gibi çevirilerinin gönderilmesi halinde, 140 ülkenin üst örgütleri yönetimleri, 50 milyon işçinin nasıl hiçbir şey anlamayacaklarını düşünüp gülümsedim. Anlayamazlar çünkü sendikal örgütlülüğün var olması, toplusözleşme, grev hakları, olmazsa olmaz, sınırlanamaz, evrensel, ILO sözleşmeleri ile de korunmuş en doğal işçi haklarıdır... 12 Eylül’ün yasaklı anayasası ve yasaları nedeniyle, Türkiye kara listeye alınmak da içinde olmak üzere, insan hakları, demokrasi, sendikal haklara ihanet suçlarından, evrensel ölçeklerde çok hesap vermek zorunda kaldı... Zamanla biz unutmuşken, onlar da kuşkusuz bu yasakların ağır vahametini unutmuşlardır... HHH 1983 sonrası sözde sendikal haklar varmış oyunu oynanmaya başlandığında Türk sendikacılık hareketi sokaklara dökülmüş, “Bu anayasa, yasalardaki yasaklarla bu ülkede sendikacılık yapılamaz” gerçeğini işçi sınıfı ile birlikte kamuoyuna anlatabilmeye çalışmışlardı. Kendimce sayısız seminer, yazı dizisi içinde bir cümle ile “Bu yasaklarla bu ülkede bundan sonra işverenin evet demediği tek bir sendika kurulamaz, tek bir işyerinde toplusözleşme yapılamaz..” diyerek, durumu özetleyebilmek için çırpınıp durmuştum. Dediğim oldu... Özal döneminde 12 Eylül öncesinin var olan sendikaları, baskı altında güçlerinin yettiğince, işveren, siyasi iktidar dayatmaları ekseninde haklarını kullanabildiler. Zaman içinde kırıla kırıla, eksile eksile, kazanılmış sözleşme haklarını metinlerden çıkara çıkara, ücretlerin aşağı çekilmesi, çalışma koşullarının ağırlaşmasına göz yuma yuma yol almaya çabaladılar. HHH İşçiler, sendikaların hak arama güçlerini kaybettiklerini görerek, 1990’lı yıllara doğru var olan çatı örgütlülüklerini kullanarak, grevin yanında yasaklı düzene özgün eylemlerini, direnişlerini koydular... Bahar eylemleri, yaz direnişleri, Büyük Zonguldak direnişi destanı ile Özal döneminde gelen büyük kayıpların en azından ücret ayağında, tüm ücreti ile geçinenleri kapsayacak biçimde birkaç yılın birden kayıplarını geri almayı başardılar... Özalizmin siyasal gidişini de sağladılar... Erdoğan İktidarlarının, AKP’nin geliş süreci bile, iş güvencesi siyasal satışı sayesinde oldu... İktidarlarının ilk emek hakkı gaspı, iş yasası üzerinden esnek çalıştırmayı getirmek, fiilen angarya çalıştırmayı kurumlaştırmak oldu. Sonrasında gelsin taşeronlaştırma, özelleştirmeler ile çok hızlı sendikasızlaştırma, yetmeyen yerlerde yandaş sendikalar. Geldik mi birkaç yüz bin olarak sayılabilen toplusözleşme hakkını kullanabilen işçi gerçeğine... İhracat odaklı, çokuluslu bağlantıların zorlamasında sözleşme yapılan işletmelerde, olayımızın özelinde yaşanan tablo çıkıyor... Üç yıllık sözleşme imzalatılıyor. Zaten grev hakkı kâğıt üstünde var... Önce işkolu barajını aşacak örgütlülüğünüz, sonra işyeri çoğunluğunuz olacak... Bir avuç sendika yetki sorununu çözdükten sonra da ancak sözleşme uyuşmazlığı sonuda, sınırlı sürede greve çıkabilir. Grev işçinin tek caydırıcı gücü, dünyada sınırlanmıyor. Bizde fiilen yasak. Örneği yine olayımızla sabit, Hükümet alınmış grev kararını yasaklamış. İktidarlarının 13. yılında, bildiğiniz bir grev var mı ki... İşçilerin grev hakları vardı da mı kullanmadılar? T B A Gelir eşitsizliğinde ilk üçte E konomik Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı’nın (OECD) gelir adaletsizliği raporunda üye ülkeler arasında gelirin en adaletsiz dağıtıldığı beş ülkeden birisi Türkiye oldu. Bu göstergeye göre ilk sırada Meksika, ikinci sırada ise Şili yer alıyor. Üçüncü Türkiye’nin hemen ardında ise ABD ve İsrail var. Ancak Türkiye, 1985’ten 2013’e kadarki dönemde gelir adaletsizliğini azaltabilen tek OECD ülkesi konumunda. Adaletsizlikteki düşüşe karşın Türkiye’deki en zengin yüzde 10’luk kesimin, en fakir yüzde 10’dan 15.2 kat daha fazla serveti olduğu ifade ediliyor. Bu alanda OECD ülkelerinin ortalaması 9.6 kat seviyesinde. Yunanistan’a denk Serveti olan etkilenmedi Buna rağmen Türkiye’nin en zengin yüzde 1’i, 2013’te toplam servetten yüzde 52.3 pay alırken, 2014’te bu pay yüzde 54.3’e çıktı. Özetle Türkiye’nin toplam servet birikiminin yarısından fazlası en zengin yüzde 1’e gitti. Research Instute of Turkey raporuna göre, AKP’nin iktidara geldiği 2002’de Türkiye’deki en zengin yüzde 1’lik nüfus toplam servetin yüzde 39.4’üne sahipken ülkenin geri kalan yüzde 99’luk kesimi Türkiye’deki toplam zenginliğin yüzde 60.6’sını elinde bulunduruyordu. Pay yıllar boyu arttı AKP iktidarı altında geçen yıllar içinde, Türkiye’deki en zengin yüzde 1’lik kesimin toplam zenginlikten aldığı payı artırdı. 2012 itibariyle en zengin yüzde 1’lik kesimin geri kalan yüzde 99’un toplam mal varlığın dan daha fazla birikime sahip oldu. Geçen yıl ise Türkiye’deki en zengin yüzde 1’lik nüfusun toplam servetten aldığı pay yüzde 54.3’e ulaştı. Geri kalan yüzde 99’luk kesim toplam servetten ancak yüzde 45.7 pay alabildi. Credit Suisse’in “Küresel Servet Raporu” veriler esas alınarak hazırlanan rapora göre, 2014 itibariyle Türkiye’deki yetişkin nüfusun yüzde 75.3’ünün kişi başına düşen tüm mal varlığı 10 bin doların altında kalıyor. Ortalama servet 4 bin dolar kadar. Piyasalarda anket korkusu Konda’nın anket sonuçları borsa ve kur üzerindeki baskıyı artırdı. Dolar 2.60’a yaklaştı. enel seçimin sonucuna dair beklentiler para ve sermaye piyasalarındaki fiyatlamaları aşağı ve yukarı yönlü sert etkilemeye devam ederken, son 10 gündür AKP’nin tek parti hükümetini sürdürebileceğini gösteren anketlerin desteği ile yaşanan pozitif ayrışma önceki gün ve dün kamuoyu araştırma şirketi Konda’nın anket sonuçlarının yayılmasıyla tersine döndü. Sonuçlar daha önce yapılan benzer anketlerin aksine AKP’nin tek parti hükümetini sürdürmesinin zora girdiği ve koalisyon ihtimalinin arttığı bir senaryoya işaret etti. Konda’nın anket sonuçlarının dün kapanışa doğru piyasaya yansımasının ardından TL ve TL cinsi enstrümanlarda başlayan satış baskısı dün de devam etti. Dolar/TL en yüksek 2.6070 seviyesini gördü ve TL gelişmekte olan para birimleri içinde dolar karşısında en çok değer kaybeden para birimi oldu. Serbest piyasada dolar 2.5970 TL’den kapandı. Borsa İstanbul ise dolardaki değer kaybına paralel yüzde 0.88 düştü. Borsada haftalık değer kaybı yüzde 2’ye ulaştı. Piyasa analistlerine göre Konda’nın anketinin piyasalarda yarattığı moral çöküntüsü kalıcı olabilir. Diğer yandan Citigroup, Türkiye’de bankacılık endeksinde son dönemlerde yaşanan satış dalgasının sonlandığını, ancak iyimser olmak için çok fazla bir neden olmadığını belirtti ve hisseler için tavsiyesini indirdi. Citi, Garanti Bankası, Halkbank, Yapı Kredi ve Vakıfbank hisseleri için tavsiyesini ise “al”dan “nötr”e indirirken, İş Bankası için tavsiyesini de “al”dan “sat”a çekti. Deutsche Bank da Türkiye hisse senedi piyasası ile ilgili revizyonlarını içeren bir rapor yayımladı. Raporda Türk hisse senedi piyasasında değerlemelerin ucuz göründüğü, ancak seçimler öncesinde sürdürülebilir bir toparlanmanın muhtemel olmadığı ifade edildi. l Ekonomi Servisi Yeni ödeme planı Tüketicinin ara ödemede bulunması durumunda kalan taksit sayısı ve ödeme tarihleri değişmeden yeni taksit tutarı ve yeni ödeme planı oluşturulacak. G Kalıcı olabilir Tüketici kredisinden 14 günde vazgeçilebilecek üketici kredisi sözleşmelerine ilişkin esasları belirleyen yönetmelik yenilendi. Resmi Gazete’nin dünkü sayısında yayımlanan Gümrük ve Ticaret Bakanlığı yönetmeliğine göre, tüketicinin yazılı olarak veya kalıcı veri saklayıcısı ile açık talebi olmaksızın kredi ile ilgili sigorta yaptırılamayacak ve tüketici, 14 gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin tüketici kredisi sözleşmesinden cayma hakkına sahip olacak. Yönetmelik, faiz veya benzeri bir menfaat karşılığında, ödemenin üç aydan daha uzun süre ertelenmesini veya benzer şekilde taksitle ödeme T imkânını sağlayan kredi kartı sözleşmeleri de dahil olmak üzere her türlü tüketici kredisi sözleşmesini kapsıyor. Kredi veren, cayma hakkı olduğu konusunda tüketicinin bilgilendirildiğini ispat etmekle yükümlü olacak. Yönetmelik kapsamında, belirsiz süreli tüketici kredisi sözleşmelerinde, sözleşmede feshin bildirimine ilişkin bir süre belirlenmemiş ise tüketici herhangi bir zamanda, ücret ödemeden kredi verene yazılı olarak veya kalıcı veri saklayıcısı ile bildirimde bulunarak sözleşmeyi feshedebilecek. Ancak sözleş Tüketici bilgilendirilecek Hisselere uyarı mede feshin bildirimine ilişkin bir süre belirlenmiş ise, bu süre bir ayı geçemeyecek. Kredi verene sözleşmeyi fesih hakkı tanınmış ise kredi veren, en az iki ay önceden tüketiciye yazılı olarak veya kalıcı veri saklayıcısı ile bildirimde bulunarak belirsiz süreli kredi sözleşmesini feshedebilecek. Tüketicinin, vadesi gelmemiş bir veya birden çok taksit ödemesi veya kredi borcunun tamamını ya da bir kısmını erken ödemesi halinde kredi veren yönetmelikle belirlenen hükümlere uygun olarak gerekli indirimi yapmakla yükümlü olacak. l Ekonomi Servisi TEB’den kadın girişimcilere ürkiye Ekonomi Bankası (TEB), hayata geçirdiği Kadın Bankacılığı ile, kadın girişimcilere ve kadınların yönettiği KOBİ’lere destek vermeye hazırlanıyor. Kurduğu sistemle kadınların iş dünyasındaki varlığını güçlendirmeyi hedefleyen TEB, girişimcilere finansmanın yanı sıra bilgi ve danışmanlık hizmeti de sağlayacak. Kadınların ekonomideki ağırlığının artması gerektiğini vurgulayan TEB Genel Müdür Yardımcısı Turgut Boz, dün finans ve danışmanlık desteği T FB ve GS hisseleri taban on 10 günde yüzde 100 değer kazanan Galatasaray hisseleri sert fiyat hareketleri nedeniyle önceki gün işleme kapatılmasının ardından dün hızla düştü. Hisseler açılışta yüzde 9.39 gerilerken, gün içinde kayıplar arttı. Galatasaray hisselerinde günlük kayıp yüzde 18.29’a ulaştı. Kapanışta 33.55 ile taban seviyeye indi. Diğer yandan Ziraat Türkiye Kupası’nda Bursa’ya 30 yenilen ve kupada finale kalamayan Fenerbahçe’nin hisseleri de taban oldu. Fener hisseleri yüzde 8.59 değer kaybederek 39.95 TL’ye geriledi. l Ekonomi Servisi ya genelinde toplam işgücünün yüzde 40’ını kadınların, işletmelerin ise yüzde 28’ini kadın patronların oluşturduğunu ifade ederek, “Ülkemizde mikro işletmelerin yüzde 14’ü, KOBİ’lerin ise yüzde 18’i kadınlar tarafından yönetiliyor. Biz TEB olarak ülkemizdeki kadın finansmanı ekosistemine değer katmayı hedefliyoruz. Artık, kadınlar ekonomide tüketici değil üretici kimliğiyle olacak” dedi. İşletmelerin yüzde 40’ı kadın girişimcilerin. l Ekonomi Servisi S C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle