28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 20 Nisan 2015 EDİTÖR: HAYRİ ARSLAN Saldırgan tanıdık HDP’ye saldırıdan tutuklanan Şipal, 2011’de DTP’ye molotof atmıştı DP Genel Merkezi’ne Cuma akşamı yapılan ALİCAN pompalı tüULUDAĞ fekli saldırıdan dolayı gözaltına alınan iki sanığın polis sorguları bitti. Sanıklar tutuklanma istemiyle mahkemeye sevkedildi. Mahkeme, B.K’yi adli kontrol uygulanması talebiyle nöbetçi sulh ceza hakimliğine sevk ederken, Kenan Berkay Şipal adlı sanık için tutuklama kararı verdi. Şipal, 2011 yılında da DTP Ankara İl Başkanlığı’na molotof atılması olayına karışmış, yargılanmış ve aklanmıştı. Cumhuriyet, Kenan Berkay Şipal’in dosyalarını araştırınca, ilginç bilgilerle karşılaştı. Şipal, 2009’dan beri sürekli HDP ve DTP gibi partilere saldırı planlamış. DTP’ye molotof atılmasının azmettiricisi olarak yargılanan Kenan Berkay Şipal’in dava dosyadan teknik takibe takılan konuşmaları ve bağlantıları çıktı. Kenan Berkay Şipal, 27 Eylül 2009’da eski Alperen Ocakları Ankara Şubesi Başkanı Resul Gökhan Koruç’u arıyor. haber 5 H Yeni Resmi Tarih Tezi ve Kürtler eni Türkiye’nin, ‘yeni resmi tarih tezi’, uzunca bir süredir ve bu arada güncel meselelere uyarlanarak yazılıyor. Tüm tarih yazımı tartışmaya açık yorumlar çerçevesinde şekillenir, ancak resmi tarih tezleri, doğrudan idelojik yorumlar etrafında şekillenir. ‘Yeni tarih yazımı’, seksenli yıllardan sonra, geçmişi eskilere giden sağmuhafazakâr popüler tarih ile solliberal Kemalizm eleştirilerinin buluşması ile yol aldı, nihayetinde yeni rejim inşası etrafında iyiden iyiye ideolojik bir akkara çizelgesine dönüştü. Şimdilerde, güncel politik ihtiyaçlara cevap verebilecek hazır bir format haline geldi. Y Ankara’da HDP Genel Merkezi’ne yönelik silahlı saldırının arkasından “derin bağlantılar” ortaya çıktı. 2011’de DTP’ye molotof atılması ile önceki HDP’ye silahlı saldırı olayında benzerlikler dikkat çekiyor. Her iki olayda gözaltına alınan kişi de aynı çıktı: Kenan Berkay Şipal. Daha önce beraat eden Şipal dün yine tutuklandı. Şipal ise “Gidek de kimle” diye soruyor. Alperen Ocakları’na bağlı olan bu iki ismin bağlantıları hiç kopmuyor. 22 Ocak 2010 tarihinde gerçekleşen görüşmede ise Kenan Şipal, eski Alperen Ocakları Ankara Şubesi Başkanı Resul Gökhan Koruç’a “Reis biraz daha güçlenelim de öyle, az daha bana yol ver” ricasında bulunuyor. Gökhan Koruç, “Yo güçlenmeye gerek yok Berkay. Benim kafamdaki tek sıkıntı evin yerinin belli olmaması. Var ya şu evin Ankara’daki mekânımızı bilmeseler” yanıtını veriyor. Şipal ise buna karşılık “Gücümüz herkese yetecek diyorum; derin bağlantılar içerisindeyim bu sıralar. Ankara Ocak’la geldiğimden beri çevre edindim reis. İyi oluyor ya garip garip şeyler, olaylar dönüyor” ifadesini kullanıyor. şi hakkında DTP’ye molotof atılmasından dava açıldı. Şipal hakkında suç işlemek amacıyla kurulan örgütün yöneticiliğini yapmak, DTP’ye molotof atılmasına azmettirmek ve ruhsatsız silah bulundurmaktan ceza istendi. Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi, tüm sanıklara “suç işlemek amacıyla örgüt kurmak” suçundan beraat verdi. Molotof eyleminden de beraat alan Şipal’e sadece “ruhsatsız silah bulundurma” suçundan 10 ay hapis cezası verildi. DTP’ye bizzat molotof atan ve suçlarını itiraf eden Nurullah Coşgun, Aziz Mencet ve İmran Koyuncu toplamda 4 yıl 2 ay hapis cezası aldı. ANKARA Cumhuriyet HDP’ye suçlama Sağ siyasetin, Kürt meselesine ilişkin açılımı KürtTürk Sünni İslam kardeşliğinin vurgulanmasından ibaretti, ‘barış süreci’ söylemi de büyük ölçüde bu kalıba döküldü. Bu söyleme göre, Kürtler ve Türkler arasında İslam kardeşliği seküler ulus devlet siyaseti dolayısı ile bozulmuştu, seküler ulus projesi Kürtleri dışlarken, muhafazakârların böyle bir sorunu yoktu. Şimdilerde, HDP karşıtı hava yine aynı söylemi zorluyor; HDP’yi ‘Kürt Kemalizmi’ni temsil etmekle, ‘Kürtleri gerçek İslami kimliklerinden koparan büyük oyunun bir parçası’ olarak resmetmeye çalışıyor. Oysa, şimdi Kemalistleri Kürt kimliğini inkâr ile itham eden sağmuhafazakâr siyasetin, çok yakın zamana kadar Kürt kimliğinden bahsetmek gibi bir derdi olmadığı gibi, münhasıran İslamcılık da fazlasıyla milliyetçi Türkçü idi. Şimdilerde mesafeli olmaya özen gösterdikleri, ‘Kürtlerin dağ Türkü olduğu tezi’ bu çevrelerin fazlasıyla benimsedikleri bir tezdi. Daha önce de yazmıştım, yine hatırlatmış olayım; bugünkü İslamcı kadroların eski adresi Milli Türk Talebe Birliği’nin 1969’da yayımladığı ‘İşte Doğu Anadolu’ başlıklı kitapçıktan bazı bölümler aktarayım. Kitapçık şöyle başlıyor: “1200 yılından beri devam eden Türk Devletinin son bağımsız kalesi olan Cumhuriyetimizin doğusunda hainane maksatla milli bütünlüğümüzü parçalamaya yönelmişlerdir. Doğu’da, Oğuz boylarının bir parçası olan halklarımızı Kürt göstererek, bunları aşırı solun (Komünizmin) amaçları ile birleştirmeye çalışmaktadırlar.” Sonuç bölümünde ise; “Artık kesinlikle isbat edilmiştir ki, Türkiye’de Kürt denilebilecek bir unsur yoktur. Kendilerini ‘Kürt’ diye ayrı bir ırk zannedenlerin, Türk asıllı Oğuz boylarından biri olduğunu iyice bilmeleri gerekir. Türkiye’de yaşayan herkes Türk’tür”. ve Kürt meselesi konusunda neler dediğini bir açıp okusalar iyi olacak. Mesela, Karabekir, 1923’te ‘Erkânı Harbiye Umumi Riyaseti’ne hitaben; Kürtlerin askere alınmasına bakın hangi gerekçe ile karşı çıkıyor: “Askere geldiklerini ve iyi terbiye aldıklarını farz edelim. Siyaseten bize aleyhtar oldukça bu talim ve terbiye aleyhimize olacaktır. Çünkü her hangi bir hal karşısında Türk askerinden ve bilhassa top ve makineli, tayyare tesirlerinden korkan Kürtler, talim ve terbiye aldıktan sonra bunlardan korkmayacak… Kürtleri askere almak demek, düşmanlarımıza propagandanızı daha kolay yapın demektir.” (Kazım Karabekir, Kürt Meselesi, Emre Yayınları, 1995, 47) Hesaplaşma şart ‘Ya korkmazlarsa’ Malum, sağmuhafazakârlar ulus devlet projesininin sadece laiklik özelliğinden şikâyetçiydiler, asimilasyonist politikalar ve genelde Türk milliyetçiliği konusunda bir sorunları yoktu, tam tersine sağTürk milliyetçiliği Türklük konusunda Cumhuriyet ideolojisinin bir adım ötesine gidip, Türklük ve İslamı ayrılmaz bir bütün olarak tanımlamıştır. Sağmuhafazakâr/ İslamcı kalemler, bu çevrenin çok itibar ettiği Kazım Karabekir’in Kürt isyanları HADEP’e saldırı 19 Haziran 2010 tarihindeyse ikili arasında yeni bir saldırı niyeti konuşuluyor. Koruç; “Ben silah milah da getiriyim”, Şipal; “Sen adam getirebilirsen getir yarına”; Koruç; “HADEP’in binaya saldıracağız mı abi”; Şipal, “Sen, yaparız yaparız, sen gel hele, telefonda konuşma öyle şeyleri de...” diyor. Kenan Berkay Şipal’in arasında bulunduğu 19 ki Derin bağlantılar Koruç, “Perşembe günü 29 Ekim’de bir eylem yapalım Berkay Reis” deyince, Kenan Berkay, “Yapak reis ben dünden razıyım” yanıtını veriyor. Resul Gökhan Koruç ise hedefi şu cümlelerle açıklıyor: “Şeye gidek mi DTP Genel Merkezi’ne.” Gerek Kürt meselesi, gerek Ermeni meselesinde, gerek geçmişe dair sorunlu pek çok alanda, geçmişimizle hasaplaşmak zorundayız. Ama bunu hep birlikte yapmak durumundayız. Oysa ‘Yeni Türkiye’nin resmi tarihçileri ve teorisyenleri, geçmişe dair tüm konuları Kemalizm ile izah edip, işin içinden sıyrılma gayreti içindeler. El çabukluğu marifeti ile yazılmaya girişilen yeni resmi tarih, yeni bir otoriter düzen inşasının temelini teşkil ediyor, daha da edecek. İktidar ekibi bir yana, düne kadar aklı başında bildiğimiz pek çok tarihçi de bu değirmene su taşımakla meşgul. Unutmasınlar, geçmişle iktidarın işine gelecek şekilde seçici bir yüzleşme, gözden kaçması mümkün olmayan bir kapıkulluğudur. S İ YA S E T E E Ğ İ T İ M D E M U TA B A K AT ÇAĞRISI Türk Eğitim Derneği olarak, 87 yıllık sivil toplum kuruluşu geçmişimizle demokrasinin en önemli unsurlarından biri olan siyasi partilerimizin seçim kurtarmak yerine nesil kurtarmayı hedefleyeceğine ve bunun için çalışacağına inanıyoruz. Nesillerin geleceği için her dönem değişen kararlar yerine, ortak değer ve temeller üzerine oturtacağımız bir eğitim sistemi konusunda toplumsal mutabakata ihtiyacımız olduğunu düşünüyoruz. Bu mutabakatın ilk adımı olması düşüncesiyle uzun süren bir çalışma sonucunda hazırladığımız Ulusal Eğitim Programı’nı bugün kamuoyu ile paylaşıyoruz. Tüm siyasi partilerimizi, 7 Haziran 2015 genel seçimleri sonrası yeni yasama döneminde neslimizin geleceği için bir araya gelerek ulusal bir eğitim programı geliştirilmesine öncelik vermeye çağırıyoruz. “Söz konusu bir neslin geleceği ise gerisi teferruattır.” TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ Ulusal Eğitim Programına ulaşmak için: www.ted.org.tr #ulusaleğitimprogramı C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle