18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 20 Nisan 2015 yorum TASARIM: SERPİL ÜNAY 20 rendi. Oysa 20 yılı aşkın gündemde olan bir konu. ANAP’tan bu yana hükümetler Akkuyu ve Sinop’a santral yapımına girişti. Almanlar, Japonlar, Fransızlar, Ruslar, çokuluslu şirketlerle anlaşmalar imzalandı. TBMM’den çeşitli yasalar çıkarıldı. Ama başaramadılar. 1994’te bir avuç çevreci, ekolojist, “yeşil”in başlattığı nükleer karşıtı eylem ve direniş dalga dalga büyüdü. Nükleerciler vazgeçmek zorunda kaldı... HHH Şimdi, AKP zorluyor... Kullanan ülkelerin terk etmeye başladığı bir süreçte dünyanın baş belası santralları, ölüm makinelerini Türkiye’ye sokuyor. Canavarı başımıza musallat ediyor. Buna karşın direniş de sürüyor. Hafta sonu TÜYAP İzmir kitap Fuarı’nın açılışında bir grup nükleer karşıtı genç bildiri dağıtıyordu: “Ne Akkuyu ne Sinop, nükleer santrallara hayır...” Sloganlar arasında yürüdüm. T oplumun bir bölümü, iktidarın hazırladığı yalanlarla dolu nükleer santral reklamlarından sonra Akkuyu’yu öğ Sömürgecinin Felaketi mekli Büyükelçi Pulat Tacar, 2014 sonbaharında yayımlanan “2015’te Türkiye’nin Başına ‘Ermeni Tsunamisi’ Çökecekmiş!” başlığını taşıyan makalesini, bugün başımıza gelenleri görerek yazmıştı. Bilgi ve belgeye dayalı bu makale, ensemizde yıllardır pişirilen “soykırım” savına neden olduğu ileri sürülen “tehcir”in nasıl başladığından tutun, Pulat Tacar’ın “Ermeni militanlar” diye tanımladığı kesimin asıl istemlerine değin birçok konuya açıklık getiriyor. Tehcirin nasıl ve neden başladığını Tacar, şöyle özetliyor: “Türk kamuoyu, 1915’e uzanan dönemde, Osmanlı Devleti’nin dağılması sürecinde, Osmanlı coğrafyasının doğusunda ya da Çukurova bölgesinde bağımsız bir Ermenistan kurulmasını hayal eden örgütlerin, Rusya ve Batılı güçler tarafından korunduğunu ve silahlandırıldığını bilmektedir. Bu husus Ermeni yazarlar tarafından da yadsınmıyor. Ancak, ünlü tarihçi Bernard Lewis’in de işaret ettiği gibi, Grekler, Sırplar veya Bulgarlardan farklı olarak, Ermeniler, yaşadıkları kentlerde veya kırsal alanda sayıca azınlıktaydılar; o yörelerde egemen olmak için çoğunluğu sağlamaları lazımdı; bunun için Ermeni olmayan ahaliyi ya sürmeleri ya da katletmeleri icap ediyordu. Ermeniler bunu sağlamak için ayaklanmalar başlattılar ve yabancı güçlerin kendilerine yardım için müdahale etmelerini sağlamak istediler. Osmanlı Ermenilerinin büyük kayıplar vermesi ile sonuçlanan tehcir kararının alınmasını tetikleyen olayın ve bardağı taşıran son damlanın, 1915 yılı ilkbaharında Ruslarla birlikte Van’a giren ve katliam yapan Ermeni silahlı birliklerinin harekâtı olduğu hakkında görüş birliği vardır. Tek neden bu olmasa bile, tetikleyici ya da bardağı taşıran son damla bu olmuştur. Van, Doğu harekâtı sırasında Ruslar ve Ermeni birlikleri tarafından işgal edilmiş, oradaki Müslüman ahali kılıçtan geçirilmiştir. ABD’li tarihçi McCarthy bu konuda şunları yazıyor: Van’daki Ermeni isyanı sırasında Müslümanların boğazlanması, Kürtlerin Ermenilere karşılık vermesini tetikledi, bunu doğu halkının genel ve karşılıklı katliamı izledi; bu Osmanlı Devleti’nin doğusunda yaşayan halkların büyük felaketi oldu...” Neymiş? Batı emperyalizminin kışkırtmasıyla Ruslarla birlikte Anadolu’ya giren Er Çevre Savaş’ı!.. O anda Karaburun Seyrenyüzü’nde, Ege’nin mavi sularına doğru sonsuzluk uykusuna yatan Savaş Emek’i anımsadım. Türkiye’nin çevre, ekoloji hareketinin, Yeşiller Partisi’nin öncülerinden, devrimci, yurtsever Savaş’ı. SOS Akdeniz standında Kitap Fuarı’nın gediklisini... Tükenmek bilmeyen enerjisiyle ne kadar çok eylem örgütlemişti: Tuzla Kuşcenneti, Çamaltı Tuzlası ve Nif Çayı kampanyasını. Aliağa termik santralına karşı ülkenin en büyük çevre hareketi sayılan İzmir’den Aliağa’ya insan zincirini. Yeşiller Partisi bünyesinde SOS Akdeniz Çalışma Grubu’nu. Tepeli pelikanlarla ilgili Didim imece dayanışmasını. Akdenizfoklarını koruma kampanyasını. Gökova termik santralına karşı eylemleri. Bitmedi... İlk sayısı “Nükleer balayı” başlığıyla çıkan ülkenin ilk ekolojisi dergisi Ağaçkakan’ı. Foça’da barış, dostluk, ekoloji kampını. 1993’te Ankara’daki nükleer karşıtı kongreyi. 1994’te Akkuyu nükleer santralı karşıtı bir dizi eylemi. [email protected] Kardak krizinde Akdenizfoklarının “silahla girilmez” etkinliğini. Datça ve Karaburun ütopyalar buluşmasını... HHH Fuarda Cumhuriyet standında imza günündeyim. Dağarcık Türkiye’nin kurucusu, ütopyalar toplantısını sürdüren Enis Musluoğlu elindeki kitabı uzattı. Karşımda, Savaş Emek. Şaşırdım... Uyumuyormuş demek ki... Dalgın bakışlarıyla kapakta gülümsüyor. Gökyüzüne “Havadan Sudan” baloncuklar gönderiyor. “Allah Allah, havayı suyu kim becerdi?” diyor.. Zaman makinesi durdu. Uyumuyormuş demek ki... DT Yayınevi’nin ilk kitabı. Antiemperyalist ekoloji mücadelesinin bir kesiti. Eşi Semra’nın bulduğu, Savaş’ın bilgisayarından çıkan yazılar. Çalışma arkadaşı Aylin Musluoğlu önsözde diyor ki: “... Verdiği mesajlarla güncelliğini koruyan yazılar, hem Türkiye’deki yeşil ve ekoloji hareketinin öyküsünü, tartışmalarını aktarmakta; [email protected] hem de içinde bulunduğumuz koşulları ve dünyayı yeniden sorgulamamıza neden olmaktadır... Akkuyu reklamlarının caddelerimizi, sokaklarımızı daha çok enerji kölesine sahip olmak adına esir aldığı şu günlerde, Savaş Emek’in deyimiyle Nükleer Arama Kurtarma Derneği NAKUT’un da artık kurulma zamanı gelmiştir.” HHH Kitabın bir bölümünde Akkuyu mücadelesini anlatıyor Savaş: “Akkuyu şenliği bir örgütlenmenin sonucuydu. Tabii ki örgütlenebildiğimiz kadar yapabildik... İnsanlar Taşucu’ndan Akkuyu’ya kadar sokaklara, yollara dökülürse bu hükümet de, gelecek olanlar da nükleer santral kurmaya cesaret edemezler...” Haksız mı Savaş? Direnilirse, halk istemezse AKP iktidarının ömrü, Akkuyu ve Sinop’a nükleer santral kurmaya yetmeyecek. Tıpkı diğer iktidarların gücünün yetmediği gibi... E menilerin başlattığı isyan ile Türk, Kürt, Ermeni birbirini boğazlamış. Gelin görün ki, sömürgeci tutumundan bir türlü sıyrılamayan Batı’ya, Ermeni diyasporasına ve bizim içimizdeki “yetmez ama evet”çi takıma bu gerçeği anlatmak olası değil. Pulat Tacar makalesinde, bunun nedeninin ancak bir “ruh hali” ile anlatılabileceğini belirtiyor: “Dogmalarının esiri durumuna düşmüş olan militan Ermenilerin ruh hali hakkında, toplum psikolojisi alanında uluslararası üne sahip Profesör Vamık Volkan, ‘Bu psişik bir gerçektir, vazgeçirmek mümkün değildir’ diyor.” Gelelim, bu ruh halinin istemlerine. Pulat Tacar, şöyle özetliyor onları: “19151923 döneminde KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI Ermenilere soykırımı suçu işlendiğinin Türkiye ve uluslararası camia tarafından tanınması. Türkiye’nin doğusunda bulunan ve militan Ermenilerin Batı Ermenistan olarak adlandırdıkları bölgenin Ermenistan topraklarına dahil edilmesi ya da orada kukla Batı Ermenistan devleti kurulması. Ağrı Dağı’nın ya da Ermenistan’a bakan doğu yanının ve Ani harabelerinin Ermenistan’a verilmesi. Trabzon ve Çukurova’daki limanlardan yararlanma konusunda Ermenilere ayrıcalıklı statü tanınması. Türkiye’deki Ermeni kiliselerine ait ve binaların diğer taşınmaz malların Ermeni Kilisesine devri. Osmanlı Devleti’nin vârisi olan Türkiye Cumhuriyeti’nin soykırımı konusundaki sorumluluğunun yargı önünde kabulü ve Ermenilere tazminat ödenmesi veya mal iade edilmesi. Ermeni soykırımı iddiasını reddedenlerin (inkârcıların) dünyanın çeşitli ülke yargı organları tarafından cezalandırılması.” Aklı başında insanların isteyebileceği ya da kabul edebileceği, olanaklı istemler midir bunlar? Tek dileğimiz, yüz yıl önce halkların boğazlaşmasına neden olmuş sömürgecinin, o bildik kışkırtmalarıyla yine insanlığın kardeşliğini kanatmamasıdır. HARBİ SEMİH POROY İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ORHAn ERİnÇ Türkiye Seçimle Nereye? şöyle? AKP büyük oy kaybına doğru gidiyor. Aynı zamanda partide çözülmeler ve iki başlılık egemen. CHP eskiye oranla bir dinamizm kazanmış. Oyları artacak izlenimi veriyor. Son araştırmalar bunu gösteriyor. MHP’nin oyunu artıracağına kesin gözü ile bakılıyor. “Ne kadar” sorusunun yanıtı belli değil. HDP’nin barajı aşacağına çoğunluk inanıyor. PKK’nin küresel bazda “legalleşmesi ve Batı tarafından desteklenmesi” işin diğer bir boyutu. Kürdistan’ın “yerel, bölgesel ve küresel” altyapısı hazırlanıyor. Yönetimde (iktidarda), demokrasiden giderek daha da uzaklaşan bir uygulama açık açık yaşanıyor. Bu koşullarla, “dürüst bir seçimin yapılıp yapılamayacağı” tartışmaya açılmış durumda. ABD ve AB, Erdoğan’a (ve AKP iktidarına) güvenini kaybetmiş. Ancak “bu güvensizlik ortamında kimi fırsatların daha iyi değerlendirileceğini görüyor ve uyguluyor.” İcra Kurulu Başkanı AKIn AtALAY Genel Yayın Yönetmeni S eçime girerken gözlenen oluşumlar ve eğilimler Müktesebat Milli Eğitim Bakanlığı, şehzadenin eğitim alanında öngörülerinin yerine getirildiğini yazmaya, muhabir arkadaşımız Sinan Tartanoğlu’nun “müktesebatı”nın yetmediği kanısında. İfşaya meraklı olanlar için açıklayalım: Sinan, 2010’da gazeteciliğe başlamış, üç yıl sonra AKP iktidarının okullarda uyguladığı sınavlarla “örümcek adama bile namaza kıldırdığı”nı içeren haberiyle Çağdaş Gazeteciler Derneği Rafet Genç Ödülü’nü alarak mesleğindeki hünerini kanıtlamıştır. Sinan’ın gazetecilikte 5 yıllık müktesebatı, hem Nabi Avcı’nın Milli Eğitim Bakanlığı’ndaki, hem de Abdülkadir Özkan’ın bakanlık Basın Müşavirliği’ndeki müktesebatından fazladır. Atatürk’ün, Mustafa Necati’nin adını okullardan silen bakanlıktaki kafanın müktesebatına gelince: İşte o, 13. yılını dolduruyor. Ekonomiye güven azalmış, yabancılar kaçıyor Dış borç kriz sınırına yaklaşıyor, “kur” kontrol edilemiyor. Dış dengeler bozulmuş. İşsizlik anormal düzeyde, inşaat dışı yatırım yok gibi. AKP yönetimi, doğan bu ekonomik güvensizlik ortamında paniğe saplanmış bulunuyor. Öte yandan bütün komşu ülkelerle “yaratılan” iktisadi sorunlar Türkiye’yi yalnızlaştırmış. Ve bütün bu koşullar içinde “seçime nasıl gideceği ve seçimden nasıl çıkacağı belirsiz” bir Türkiye var. Erdoğan’ın ve kısmen AKP’nin “tek adam otoritesine dayalı bir yönetim biçimini” zorla kabul ettirme niyeti, “yaratılan olumsuz koşulların altında, kendilerinin kalmamasına yönelik bir operasyondur.” AKP üst yönetimi açısından bir maksimizasyon modeli olmakla birlikte, Türkiye ve demokrasi açısından bir minimizasyon (ve zarar) sonucunu doğuracaktır. Biz kendimizi kurtaralım, gerisini boş ver anlayışından başka bir şey değildir. İşin teknik ayrıntılarına inip vakit kaybetmeye hiç gerek yok. Hukukçularımız, yerli malı tek adamlığın neden işe yaramayacağını anlatmaya boşuna zaman ayırıp ispata çalışmasınlar. Çünkü niyet, en baştan zaten bellidir. CAn DünDAR Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürü Ayşe Yıldırım Başlangıç Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni Onur tunalı l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Ceyda Karan l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Düzeltme: Mustafa Çolak l Grafik: Ahmet Sungur l Fotoğraf: Uğur Demir Bir başka ‘seçim’ 7 Haziran seçiminin Türkiye ve bölge açısından “bir gelecek” seçeneği olduğunu “her kesim” biliyor. Ancak kesimlerde “niyet farklı olunca” işler değişiyor; Büyük çoğunluk demokratik, uygar ve çağdaş bir ülkede yaşamak istiyor. Bir azınlık, uygar dünyadan kopmuş dinci bir toplumsal yapı içindeki bir ülke özleminde; Ortadoğulu (ve Arabi) bir Türkiye peşinde. Bir başka azınlık işe federatif (veya Kürdistan) olarak bölünmüş bir yeniden yapılanma amacında. Etnik ayrışmayı öne çıkarıyor. Oy verecek vatandaşlar bu temel fonksiyonlara göre tercihlerini yapmak zorundalar. Artık somut gerçeklerle yüz yüzeyiz: daha fazla kendimizi kandırmaya gerek yok. Seçiminizi yapın ve oyunuzu ona göre verin. Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık Halit Ziya Bulvarı 1352 S. 2/3 Ahmet Rasim Sok. No: 14 İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Çankaya 06550 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Cüneyt Arcayürek, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Mali İşler Müdürü: Bülent Yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Cumhuriyet Caddesi Beşler Apartmanı No: 44 Kat:3 Daire:4 34367 Elmadağ/İstanbul Tel: (0212) 251 98 74 75 81 82 Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: YAYSAT Doğan Medya Tesisleri Hoşdere 34850 Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. Tek adamlık Ekonomide kaos Seçimlere girerken ekonomik çöküş, koşulları daha da anormalleştiriyor; nAMAZ VAKİtLERİ İmsak Güneş Öğle İstanbul 04.36 06.11 13.10 Ankara 04.24 05.58 12.55 İzmir 04.52 06.22 13.17 İkindi 16.53 16.37 16.59 Akşam 19.57 19.40 20.00 Yatsı 21.24 21.05 21.23 C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle