28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 16 Nisan 2015 EDİTÖR: HAYRİ ARSLAN haber 7 paylaşmıştı. Ve söyleyen de, söylenen de önemli olduğu için bu bilgi kulaktan kulağa yayılıyordu. Konuklardan biri Gül’ün uyarısının ağırlıklı olarak “ekonomiyi” ilgilendirdiğini söyleyip ABD Başkanı Obama’nın 2009 yılında yaptığı bir konuşmaya atıfta bulundu. O konuşmada Obama, “Başta ABD Merkez Bankası FED’in kimi politikalarına da gönderme yapan” ekonomi analizi yapmış, 90’larda Japonya’nın içine girdiği buhran benzeri bir krizle karşı karşıya kalınabileceğinden bahsetmişti. “Lost decade” (kayıp 10 yıl) vurgusu burada yapılmıştı. (Meraklısı 10 Şubat 2009 tarihli The Wall Street Journal’dan konuşmayı okuyabilir.) Bir diğer yabancı, “ekonomi dışındaki konular için de umutsuzluğunu belirtmiş olmalı” diye fikir ileri sürdü. Nereden bakarsanız çok önemli bilgiydi. Masadan kalkıp yürüyüş yapanlara şöyle bir baktım. Belki şansıma Gül ile yürüyüş yapan gazeteciye rastlarım diye bakındım. Gerçi Tarabya’dan Bebek’e mesafe uzun ama belki de Gül “form” tutmak istiyor. 7 Haziran sonrası kendine siyasette görev düşebilir diye... Son bir not ile bitireyim. Gül bu yazı ile ilgili “açıklama” düşünürse bana değil, yürüyüş arkadaşına yapmalı. Çünkü anlatılanların kaynağı orası... arşamba sabahı bahar güneşinin etrafı ısıtmaya başladığı saatlerde; Beyaz Türklerin İstanbul’daki en popüler yürüyüş hattında, RumelihisarıBebek arasında bir Cafe’deyim. Birazdan gelecek konukları bekliyorum. İkisi yabancı, biri Türkiyeli üç önemli isim. Bu isimler siyasetle, diplomasiyle, ekonomi çevreleriyle yakın temasta bulunan kişiler. Geçen hafta sonu telefon açıp, buluşup sohbet etmek istediler. Seçim dönemlerinde alışık olunan bir durumdur. Seçim sonrası ne olacağıyla ilgili nabız tutulmaya çalışılır. Ancak benimle buluşanların pek umduklarını buldukları söylenemez. Çünkü benim sorularımdan onlar soru sormaya fırsat bulamazlar. Eh ne yapalım bu da benim işim. Az konuşup çok konuşturacaksın. Neyse uzatmayayım. Konuklar geldi, çaylar söylendi, muhabbet başladı. Doğal olarak 7 Haziran seçimlerinde ortaya ne sonuç çıkacağıyla ilgileniyorlar. AKP ne kadar oy kaybeder, anayasa değiştirecek sayıya ulaşır mı, HDP barajı aşar mı, CHP ne olur? Klasik sorular klasik cevaplar şeklinde süren bir sohbetti açıkçası. Yavaş yavaş gözüm saate kaymaya, hesabı isteyip masadan kalkmaya hazırlanıyordum ki yabancılardan biri beni yerime mıhlayan cümleyi kurdu: Şu anda Türkiye ile yakından ilgilenen Ç Abdullah Gül ‘kayıp 10 Yıl Başladı’ dedi pek çok yabancı misyonda bir gazeteci meslektaşınızın özel bir toplantıda paylaştığı bilgi konuşuluyor. Önemli eski bir siyasetçiniz önümüzdeki süreci “lost decade (kayıp 10 yıl) olacak” diye tarif ediyormuş. Bu cümleyi duyan her gazetecinin yapacağını yaptım, sanki duyduğum çok önemli değilmiş havası verip “kimmiş o isimler?” diye sıradan bir soru soruyormuş gibi davrandım. Karşımdakiler de “kurt” tabi. Keyiflendiler sancı çekme sırası bana geldi diye. Önce tarife başladılar: Kendisi bir dönem Özal’a da yakın bir gazeteciydi, Kürt sorununu iyi bilmesiyle tanınır... Daha ikinci cümlede ismi tahmin ettim (eminim siz de ettiniz) ve söyledim. Tabii ki doğruydu. Ardından ikinci kısma geçtik: Peki Türkiye için umudu bu kadar düşük eski siyasetçi kimdi? Bu sefer zorlamadılar, direkt söylediler: Abdullah Gül. Açıkçası Gül’ün AKP’nin son durumu ile ilgili rahatsızlıklarını, kimi eleştirilerini biliyordum ama önümüzdeki süreci “kayıp 10 yıl olacak” diye tarif ettiğini bilmiyordum. Peki Gül bu konuşmayı “o meslektaşa” nerede yapmıştı? Onun da cevabı vardı: Gül bir süredir aralarında kimi “güvendiği gazetecilerin de” bulunduğu isimlerle buluşuyordu. O gazeteci Gül ile bir süredir “yürüyüş arkadaşlığı” yapıyordu. Gül bu cümleyi o yürüyüşlerden birinde kullanmıştı. Gazeteci de bunu özel bir toplantıda AKP’nin Kimyası Bozulmuş... sözleriyle taçlandırılan AKPCemaat ortaklığının 17 Aralık’ta bozulması AKP’nin kimyasını bozmuşa benziyor. Haksız da değiller. Ortak kumpasla oluşturulan ve dönemin Başbakanı Erdoğan’ın “savcılığını” üstlendiği davalar şimdilik cemaate yıkılmaya çalışılıyor ama AKP için tehlike henüz geçmiş değil. Bir yandan en azından milletvekili sayılarını korumaya çalışıyorlar, öte yandan ise kızgınlıklarının kimyalarını bozmuş olmasından dolayı kendi aleyhlerine çalışıyorlar. HHH İlk yaptıkları, cemaatçi sınav hazırlık dershanelerini ayırıp engelleyemedikleri için tümünü kapatmak oldu. Binlerce öğretmen ve dershane çalışanı işsiz kalıverdi. Ama sınav sistemi, dershane öğretimine yönelik kurgulanmıştı. Dershanelerden izin alabilenleri “Temel Hazırlık Liseleri”ne dönüştü. Eğitim sistemine yeni bir tür eklendi. Ancak kendisini mutlu ve güvende hissedenler azaldı. HHH Polise sızdığı varsayılan cemaatçiler, AKP yandaşı sıralı amirlerin raporlarıyla sürüldü, meslekten atıldı. Polis akademileri ile kolejleri de kızgınlıktan nasiplerini aldılar. İç Güvenlik Yasası ile kapatıldılar. Öğrenciler tasdikname alıp ortada kalakaldılar. Birkaç ay sonra komiser muavini olarak atanacaklarını uman gençleri, “ya paralelciyse” kuşkusuna kurban ettiler. Akademi ve kolejlerin arsaları da zaten yandaşlara göz kırpıyordu. HHH Polisleri temizlemek (!) yasalar yok sayıldığı için kolaydı, ama özel güvenlikçileri ne yapacaklardı? Onu da Cumhurbaşkanı Erdoğan açıkladı. “Kapatmak lazım.” Askerin vesayetini kırmada, polise ve yargıya yardımcı güç olabilecekleri düşüncesiyle özene bezene oluşturulan sistem de çökertilmek isteniliyor. 1.5 milyona yakın genç, özel kurslarda eğitim almış. Kimileri “işsiz kalırsam başvururum” diye gelecek güvencesi olarak saklıyor. 25 üniversitede açılan “Güvenlik Meslek Yüksekokulu”nda okuyan gençler var. Işık Kansu’nun köşesinde (13 Nisan) kaynak gösterdiği Mülkiye Başmüfettişinin verdiği bilgiye göre, 233 bin 457 özel güvenlikçi görev yapıyor. 67 bin 199 birimi ve 295 kişiyi koruyorlar. Onları da işsiz kalma korkusu sarmış durumda. Şimdilik bu kadar. Anlaşılıyor ki ilginç bir seçim yaşayacağız... ethullah Hocaefendi hazretleri“ F nin emirlerini alma ziyaretleri” ile sürdürülüp, “Ne istediler de vermedik” ‘5 bin Avro’luk mozaik’ imarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, Cumhurbaşkanlığı yerleşkesi içinde Tayyip Erdoğan için yapılan ve ‘Saraycık’ olarak nitelendirdiği konutta lüks “cam mozaik” kullanıldığını söyledi. Candan, “Dünyaca ünlü ‘Bizassa’ denilen cam mozaiğin bir şekliyle kullanıldığını biliyoruz. Ancak ‘oro’ ve ‘orobis’ denilen altından iki serileri var. Hangi seri kullanıldı bilmiyoruz ama kristal saraylar yaratılıyor. Metrekare fiyatı 1000 ila 5 binAvro. Altın serisi 10 bin Avro. Öğrenince dehşete düştük” dedi. Candan, dün düzenlediği basın toplantısında Cumhurbaşkanlığı Yerleşkesi içerisinde yapılan rezidansa ilişkin bilgi verdi. “Saraycık” olarak nitelendirdiği binada kullanılan malzemelerin özelliklerinin ve maliyetinin dehşet verici olduğunu belirten Candan, “Dünyada tartışmasız bir numara olan bir Bizassa cam mozaik kullanılmış. Hangi seri kullanıldı bilmiyoruz. Oro ve Orobis denilen altından özel iki seri var. 24 ayar gerçek altın folyo ile üretilen serileri var. Beyaz ve sarı altın serileri var. Hangisi kullanıldı bilemiyoruz. Ancak cam mozağinin konutta bir şekiliyle kullanıldığını biliyoruz. Ama aklımızın almayacağı maliyetlerle kaçak kristal saraylar yaratılıyor” dedi. Cam mozaikin metrekaresinin 10005 bin Avro arasında değiştiğini belirten Candan, “Lüks ve şatafat ortada. Altın seri kullanıldı ise ise metrekaresi 10 bin Avro’yu buluyor. Metrekaresinin en az 3 bin Avro olduğunu düşünürsek bile 10 asgari ücretlinin maaşına denk geliyor” değer Erdoğan için yapılan ve ‘Saraycık’ olarak nitelenen konutta lüks ‘cam mozaik’ kullanılmış M Mimarlar, “Saray’da kullanılan malzemelerin özelliklerini ve maliyetini öğrenince, dehşete düştük” diye konuştu. lendirmesini yaptı. Mimarlar Odası Ankara Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Namık Kemal Kaya ise çok sayıda lüks villa yaptığını belirterek, “Bu cam mozaiklere bırakın dokunmayı, tanışmadım bile. Nasıl bir malzeme olduğunu birçok mimarın bilmediğine eminim. Şatafatı siz düşünün” dedi. Candan, Ankara’nın villa bölgesi olarak planlanan Gölbaşı İncek’te son dönemde çok katlı binalara izin veren kararlar alındığını konuyu yargıya taşıyacaklarını söyledi. Candan, soru üzerine, adı Anadolu Meydanı olarak değiştirilen Tandoğan Meydanı kararını da yargıya götüreceklerini kaydetti. l ANKARA (Cumhuriyet) Örtülü ödenekte patlama C umhurbaşkanına da nereye harcandığı gizli tutulan örtülü ödenek hakkı veren yasa dün yürürlüğe girerken, hükümet Mart ayında “örtülüden” 144 milyon 347 bin lira harcama yaptı. Örtülü ödenek harcamaları yılın ilk üç ayında 468 milyon 266 bin liraya ulaştı. Mart ayında savunma ve güvenlik harcamaları da Şubat ayını 3’e katlayarak “patlama” yaptı. Mart ayı bütçe rakamları yayınlandı. Bütçe gerçekleşmelerinde “gizli hizmet giderleri” olarak ifade edilen örtülü ödenekten Ocak ayında 109 milyon 827 bin lira, Şubat ayında da 214 milyon 92 bin lira harcama yapılmıştı. Mart ayında da örtülü ödenekten 144 milyon 347 bin lira harcama gerçekleştirildi. Böylece yılın ilk 3 ayında örtülü ödenekten toplam 468 milyon 266 bin lira harcama yapıldı. Örtülü ödenekten geçen yılın mart ayında 108 milyon 758 bin lira harcanmıştı. Dolayısıyla örtülü ödenekten yapılan harcama geçen yılın aynı ayına göre de 35.5 milyon lira artmış oldu. l ANKARA (Cumhuriyet) Yargıya gidiyor Mehmet Aksoy ifade verdi Heykeltıraş Mehmet Aksoy kazandığı tazminat davası sonrası “Haram parayı heykele yatırmam” ifadesi nedeniyle Cumhurbaşkanı’na hakaret suçlamasıyla yeni bir soruşturma başlatılmıştı. Aksoy dün İstanbul Adliyesi’nde verdiği ifadesinde, suçlamaları kabul etmeyerek şöyle dedi: “Tazminat davasından sonra bir röportajda bir soru üzerine ‘haram Aksoy parayı heykele yatırmam’ dedim. Benim buradaki kastım Cumhurbaşkanı’na hakaret değildir. Bu para havadan gelen, herhangi bir emek ve ter karşılığı kazanılan bir para olmadığından bu tabiri kullandım.” Erdoğan’dan yazarlarımıza soruşturma Gazetemiz yazarları Arcayürek, Mumcu, Velidedeoğlu ile muhabirimiz Döker’den şikâyetçi oldu stanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın şikâyetiyle başlatıldı. Erdoğan’ın avukatı Ahmet Özel’in, farklı konuların ele alındığı yazılara dair hazırladığı şikâyet dilekçelerinde ileri sürdüğü gerekçelerin ise noktası, virgülüne kadar aynı olması dikkat çekti. Erdoğan’ın avukatı Özel, Özgür Mumcu’nun 18 Mart tarihli “Zalim ve Korkak” yazısıyla ilgili şikâyet dilekçesinde, “Müvekkilimi yıpratmaya yönelik mezkur, haksız ve gerçek dışı itham ve iddialar tamamen kasıtlı ve sui maksatlıdır. Bu paylaşımlarla müvekkilim toplumun kin ve nefret duygularına maruz bırakılmaktadır” denildi. Yazarımız Cüneyt Arcayürek’e 19 Mart tarihli “Üçlü cephe” yazısından dolayı, Meriç Velidedeoğlu’nun ise 20 Mart tarihli “Allah’ın Gölgesi’nden ‘Allah’ın Elçisi’ne mi?” yazısı nedeniyle soruşturma başlatıldı. İzmir muhabirimiz Emre Döker’in 19 ve 20 Mart tarihli “Etten duvarlı keşif” ile “Valilik koya girişleri yasakladı” haberleri hakkındaki şikâyet dilekçesinde, şu ifade yer aldı: “Urla villalarının müvekkilime armağan edildiği iddiası tamamen bir safsatanın ürünüdür. Bu haber, müvekkilimi kamu İ tör denilince tutumununu ne olacağını da bize gösterdi Erdoğan.” Velidedeoğlu, yazısında Hitler ve Erdoğan’ın da söylemlerini karşalıştırdı. Hitler’in kadınları “kuluçka makinesi” gibi algılamasının, Erdoğan’ın “en az üç çocuk” çağrısına denk düştüğünü söyledi. Cüneyt Arcayürek’in soruşturmasına neden olan ifadelerinden bazıları şöyle: “Cehaletin temsilcisi bir cahilin örneğin faiz konusunda Merkez Bankası’na ve başkanına açtığı savaş, halkımıza 90 milyar yeni yüke mal oldu. Medyamız başımızdaki ekonomi cahilinin Türkiye’ye döviz şoku yaşattığından, milletin fakirleştiğinden, ekonomiyi dar boğaza ittiğinden bugünlerde tek satır söz etmiyor... Doları tırmandırarak halkın yaşam koşullarını bir ölçü daha yoksullaştıran sanki kendisi değil gibi, sıkılmadan hala başkanlık sisteminin neresi diktatörlük diye sağda solda nutuk atıyor. Bir de diktatörlüğünü sağlayacak yeni anayasa yapacak siyasal güçte olursa artık yaşamımıza, özgürlüklerin başına neler gelebileceğini elbette tahmin edebilirsiniz. Şimdi de Anayasa’yı ayaklar altına alıyor, halkı tatlı vaatlerle uyutarak ülkeyi bambaşka iklimlere sürüklüyor...” lİSTANBUL (Cumhuriyet) Gazeteciye gözaltı şoku Fırat Haber Ajansı (ANF) ve Birgün gazetesi muhabiri Zeynep Kuray dün ablası Sema Kuray ve Devrimci Halk Partisi Genel Başkanı Celal Özcan’la birlikte Sincan Cezaevi’nde yatan babası Sarp Kuray’ı ziyaretinden sonra gözaltına alındı. Sincan Fatih Karakolu’na götürülen Kuray’ın gözaltına alınma gerekçesi Yüksekova’yla ilgili yaptığı bir haber. Kuray’a açılan iftira Kuray davasıyla ilgili ifadesini isteyen Yüksekova Mahkemesi, zorla duruşmaya getirilmesine karar vermişti. Kuray sonra serbest kaldı. lİSTANBUL Bankaya savaş açtı Cüneyt Arcayürek Özgür Mumcu Meriç Velidedeoğlu Emre Döker oyu nezdinde küçük düşürmek amacıyla ‘çamur at, izi kalsın’ gayretinden ibarettir. Bu şekilde müvekkilim sanki ‘rüşvet alıyor’ gibi gösterilerek kişilik haklarına saldırıda bulunulmuştur.” Özgür Mumcu’nun yazısındaki şikayet edilen bölüm şöyle: “Zalimliğini bu denli pervasızca ortaya sermekten neredeyse keyif almasına inanamamıştım. Meğer onlar iyi günlerimizmiş. O vakitler zalimliği ölenin şahsına yönelikti.... Hitabetini ustaca kullanarak Berkin Elvan’ın annesini nasıl yuhalattığını görünce, Erdoğan’ın sınırının olmadığı iyice anlaşıldı... Öleni düşman bellediyse, ölene de ölenin yakınlarına da saygısı yok. Saygıyı geçtik, ölene ve yakınlarına düşmanlığını südürmekten de çekinmiyor. Hem de bu ölümler talimatı ben verdim dediği bir ortamda olmasına rağmen... Zalimdir ve fakat zekidir... Erdoğan’ın zalimliğinin ve öfkesinin sınırı yok.” Meriç Velidedeoğlu’nun yazısının neredeyse tamamı suç duyurusunda yer aldı. Erdoğan’ın kendisine inanlarca peygamber ilan edilmesine tepki göstermediğine dikkat çeken Velidedeoğlu yazısında şöyle yazdı: “Bırakın dört dörtlük bir tepkiyi, kendisinden tık çıkmadı; demek ki dinimizin temel yapısıyla ilgili ve bu boyutta ters bir görüşün ortaya konması onu tedirgin etmemişti; evet öyle, çünkü kendisini ‘yücelten’ bir söylemdi bu... Böyle bir övgüyü kabul eden birine bu övülme boyutuna oranla oldukça hafif kalan bir eleştiri karşısında, örneğin dikta Zalimlikten keyif alıyor İlana tepki vermedi? Leman Sam’a ikinci dava Twitter’da geçen Kurban bayramında paylaştığı mesaj ile kurban kesen Müslümanları, IŞİD üyelerine benzettiği iddia edilen sanatçı Leman Sam hakkında “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek veSam ya aşağılamak” suçundan dava açıldı. Sam hakkında bir dava daha açılmıştı. Sam, masum hayvanların gereksiz yere canlarının alınmasına olan tepkisi nedeniyle mesajı paylaştığını ifade etti. lİSTANBUL (Cumhuriyet) Urla villaları C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle