19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Olaylar ve GOrUSler KÜLTÜR SANAT Kadına Karşı Saldırganlık MÜNCİ ÖZMEN Türk Hukuk Kurumu Başkan Yardımcısı 18 EDİTÖR: ÖZGÜR MUMCU ve SİNEM USER KARA TASARIM: ÇAĞLA SEVİNDİK Perşembe 16 Nisan 2015 adınlarımızın erkeklerin saldırılarıyla hayatlarını, vücut bütünlüklerini ve sağlıklarını kaybetmelerinin başlıca nedeni, saldırgan erkeklerin hayvani güdülerini kontrol edememeleri değildir. Bu kontrolsüzlük, psikolojik veya hormonal bozukluklardan kaynaklanıyor olabilir. Ancak, toplumumuzda kadına karşı saldırganlığın nedenlerini sadece psikolojik veya hormonal bozukluklara bağlamak, saldırganları mazur göstermekten başka işe yaramaz. Kısa bir süre önce gazetelerde, karısını öldüren kocanın, “karısını öldürmeye hakkı olduğunu” söylediğini okuduk. Bu söylem, psikolojik veya hormonal bozukluktan ziyade, hak kavramıyla ilgili algı bozukluğunu göstermektedir. Bu algı bozukluğu, 1) Toplumda mevcut değer yargılarından, 2) Hak eşitliğinin içselleştirilememiş olmasından ve 3) Toplumda hukuksuzluğun egemen olmasından (“anomi”) kaynaklanıyor olabilir. 1) “Kızını dövmeyen dizini döver”, “saçı uzun aklı kısa” gibi özdeyişler toplumumuzda kadınla ilgili olumsuz değer yargılarını ele vermektedir. Kadınla erkeğin aynı haklara sahip olmasını içine sindiremeyen, kız ve erkek evladı arasında ayrımcılık yapan zihniyet bu olumsuz değer yargılarından beslenmektedir. Bu nedenle, okullarımızda değerler eğitimine yer verilecekse, öncelikle, kadınerkek hak eşitliğine saygılı davranılmasının ahlaki bir yükümlülük, kadına karşı saldırganlığın ise bir erkek için onursuzluk olduğu öğretilmelidir. 2) Toplumumuzda kadına yönelik bakış açısı, AİHM’nin Opuz/Türkiye kararında K Toplumumuzda kadına karşı saldırganlığın nedenlerini sadece saldırgan erkeklerin psikolojik veya hormonal bozukluklarına bağlamak, saldırganları mazur göstermekten başka işe yaramaz. Alkışlarla Yumruklar Arasında... on haftalarda eposta, telefon, sosyal medya ağları bombardımanına tutuluyoruz. (“Biz” demem, bir zamanların sol jargonundan değildir. Cumhuriyet’te çalışan birçok meslektaşım aynı durumda olduğu içindir!) Bombardıman iki türlü: Kimi top tüfekle saldırıyor, kimi çiçek yağmuruna tutuyor... Önce saldıranlara bakalım: Kalbime nişan alanlar, aklımı yumruklayanlar... Cumhuriyet’in magazinleştiğinden dem vuranlar... “Yetmez ama evet”çilerin işgaline uğradığını, satıldığını, sıradanlaştığını söyleyenler... “Tövbekârları doldurdunuz” diyenler... Gazetenin ilkelerinden vazgeçeceğini varsayanlar... “Ah nerde o eski Cumhuriyet” diye yanıp tutuşanlar... Alkışlayanlara bakalım: Renklendi. Zenginleşti. Gençleşti. Haberi, yazarı, çeşnisi, tadı tuzu çoğaldı... Bunlar her demetin içindeki inciler... Ayrıca “Zor okunuyordu, şimdi rahat okunuyor”... “Oku oku bitmek bilmiyordu. Şimdi yazı başlıyor ve bitiyor”... “Moralim bozulup depresyona giriyordum, şimdi daha eğlenceli.” Bir de “Light Cumhuriyet” tanımı var... S Algı bozukluğunun sebepleri Türkiye’deki kadına karşı saldırganlığın temelinde ayrımcılık fikri yatmaktadır. (9.6.2009) sarsıcı ifadelerle ortaya konmuştur. AİHM bu kararında, karısını 7 yerinden bıçakladıktan sonra sembolik bir para cezasına çarptırılan kocanın, daha sonra kaynanasını öldürmesi, serbest bırakılması ve karısını ölümle tehdide devam etmesi olayında, yargı organlarının konuya aile içi mesele gözüyle bakmasını ve bu anakızı korumak için tedbir alınmamış olmasını hak ihlali olarak nitelendirmiş ve kadına saldıranların cezasız bırakılmasının, kadına karşı saldırganlık için elverişli bir ortam yarattığını vurgulamıştır. Kararda, Türkiye’deki bu saldırganlığın temelinde kadına karşı ayrımcılığın yattığı da belirtilmiştir. AİHM’nin bu kararından sonra bazı yasal düzenlemeler yapılmış ancak, hak eşitliğinin yargı organları tarafından bile içselleştirilememiş olması nedeniyle, kadına karşı saldırganlığın aile içi mesele olarak görülmesine ve ceza indirimleriyle saldırganların kayrılmasına devam edilmektedir. 3) Yasaların yazboz tahtasına döndürüldüğü, iktidar sahiplerinin kendilerini anayasa ve yasa kurallarıyla bağlı saymadıkları toplumlarda hukuk güvenliği ortadan kalkar; yasaların uygulanmayacağı yolunda genel bir kanı oluşur. Böyle dönemlerde topluma hukuksuzluk egemen olur ve her türlü saldırganlık tırmanışa geçer. Günümüz Türkiye’sinde kadına karşı saldırganlığın zirve yapmasında, toplumda yaşanan “anomi” durumunun da payı bulunmaktadır. Sonuç olarak, kadına karşı saldırganlıkla mücadele edilecekse, öncelikle, kadınla erkeğin aynı haklara sahip olduğunun tüm yurttaşlarca içselleştirilmesi ve toplumda giderek egemen olan hukuksuzluğa son verilmesi gerekir. Değer yargıları Anomi Ne yapılmalı? la kavgaları her alanda tırmandırmanın kimseye yararı yok. Önünde sonunda bu bir gazete. Çok özel ve özgün bir gazete! Hiç ama hiç değişmeden süregelmesini, hep aynı kalmasını kim, nasıl isteyebilir ki! “Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir” (Herakleitos). Anımsatmama gerek yok! Elbet değişecek. Önemli olan temel ilkelerinin değişmemesi. Bu da hem biz Cumhuriyet çalışanlarının hem de siz okurların sağlam durmasına bağlı. 1924’ten beri olduğu gibi bundan sonra da bu gazetedeki kimi değişiklikleri, birileri beğenecek, diğerleri beğenmeyecek. Örneğin Cumhuriyet gazetesinin “amiral gemisi” olduğuna inandığım Kültür ve Sanat sayfalarının iki sayfadan bir buçuk sayfaya inmesine ben de birçok okur gibi çok üzüldüm. Ama yapılacak bir şey yok! Bir öğüt: Beğenmediğiniz yazarı okumazsınız; ama sevmediğiniz bir yazar var diye sevdiğiniz yazarları ateşe atmazsınız! Hak eşitliği Omurgayı dik tutmak Kararı Siz Verin… GÜNDÜZ AKGÜL Emekli Cumhuriyet Savcısı ‘Derhal ayrılın!’ umhurbaşkanı, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlama mesajında: “Gönlümüzde her zaman müstesna bir yere sahip olan, gerek aile gerek toplum yapımızın temel direği kadınlarımızın karşılaştığı sorunların, esasen tüm toplumun meselesi olduğu, dolayısıyla çözümlerin de ortak bir anlayışla üretilebileceği unutulmamalıdır.  Konuya ilişkin mevcut sorunları dile getirmek, çözüm üretme amacıyla birlikte gayret göstermek için tüm imkânların seferber edilmesi gerekiyor. Bu hususta, devletimizin ve sivil toplum kuruluşlarımızın üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmelerinin yanı sıra, kadınlarımızın da kendi haklarına sahip çıkmaları, her türlü ayrımcılığa, hak gasbına ve şiddete karşı mücadeleden çekinmemeleri de hayati önem taşıyor” demektedir... Bu güzel dileğe katılmamak olası değildir. Ancak bilinen bir gerçek vardır ki onu da unutmamak gerekir... Siyasiler, özel günlerde verdikleri demeçlerinde daima hamasete (dinleyenleri etkilemek veya heyecanlandırmak amacıyla yapılan abartılı anlatım) önem verirler... Ne var ki verdikleri hamaset dolu demeçlerin öncesinde konuyla ilgili söylemlerine baktığımızda, hiç de öyle düşünmedikleri ortaya çıkmaktadır. Yılların siyasetçisi olan Sayın Er C Siyasiler, özel günlerde verdikleri demeçlerinde daima hamasete önem verirler. Ne var ki bu demeçlerin öncesinde konuyla ilgili söylemlerine baktığımızda, hiç de öyle düşünmedikleri ortaya çıkmaktadır. Birinciler, “Zeynep Hanım, hâlâ orda nasıl durursunuz”; “Susmaya utanmıyor musunuz?” diye hesap soruyor, “Sessiz kalmayın” ya da “Derhal ayrılın”a varan akıl ve ültimatom veriyor... İkinciler şimdilik azarlamıyor, kızmıyor... İleride ne derler bilemiyorum... Kimi basın organı da fırsat bu fırsat, hangi gazeteden okur kaparım diye saldırıları sürdürüyor. Özetle hükümetin başındaki o kavgacı, kışkırtıcı zihniyet, “Ya bendensin ya düşmandan” zihniyeti toplumun her kesimini hükmü altına almış... Cumhuriyet bir gazete Siyasilerin kadın söylemleri ve yazılı mesajlarındaki dilekler ne yazık ki her zaman birbiri ile örtüşmüyor. gütlerinin kadın temsilcileriyle yaptığı toplantıda, “Ben zaten kadınerkek eşitliğine inanmıyorum. Onun için fırsat eşitliği demeyi tercih ediyorum. Kadınlar ve erkekler farklıdır, birbirinin mütemmimidir” demiştir... l 2011 yılı Haziran ayında Konya’da yaptığı mitingde, Ankara’daki Hopa eyleminde panzere çıkan ve polis müdahalesi sonucu kalçası kırılan Halkevleri Merkez Yürütme Kurulu üyesi Dilşat Aktaş için, “Bir polis panzerine tırmanan bir tane kız mıdır, kadın mıdır bilemem. Neymiş Hopa’nın hesabını sormaya geliyorlarmış. Bu ülkenin meydanları boş değil” demiştir... l 2012 yılı Mayıs ayında Hilton Otel’de düzenlenen Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı’nda konuşan Başbakan Erdoğan, “Sezaryenle ilgili doğumlara karşı olan bir başbakanım. Kürtajı bir cinayet olarak görüyorum. Buna kimsenin müsaade etme hakkı olmamalı. Ha anne karnında bir çocuğu öldürürsünüz ha doğduktan sonra öldürürsünüz. Hiçbir farkı yok” demiştir... l 2014 yılı Mart ayında Gaziantep’te yaptığı mitingde Berkin Elvan’ın acılı annesini taraftarlarına yuhalatmıştır... l 2014 yılı Aralık ayında bir nikâh töreninde yaptığı konuşmada; “Bu ülkede yıllarca bir doğum kontrolü ihaneti yaptılar ve neslimizi kurutma yoluna gittiler. Neslin önemi, gücü ekonomide olduğu gibi manen de çok önemli” demiştir... l 2015 yılı Şubat ayında yaptığı konuşmada, “Bu feministler filan var ya, ‘Kadın Allah’ın erkeğe emanetidir’ deyince kızıyorlar, senin dinimizle ilgin yok ki” demiştir... Bu konuşmalarının kimisinde, kadının özel yaşamına karışıldığı, kimisinde de hakaret ederek aşağılandığı görüldüğünden, kadınlar sokaklara dökülerek, TV’de programlara çıkarak gereken protestoları yapmışlardı... Şimdi soruyorum... Hamaset dolu demeçlere mi, yoksa gerçek niyete ve bu niyeti açığa vuran söylemlere mi inanmak gerekir? Ben sordum... Kararı siz verin... Hanımlar, beyler, hele bir durun! Seçime şunca gün ka Değişimden söz edince... Biz bir zamanlar “sol değişim demektir” diye öğrenmiştik, inanmıştık. Şimdi değişimi inkâr ederek sol düşünceye sığınmak isteyenleri gördükçe içim acıyor. Sadece bedenimin değil, düşüncelerimin, ruhumun da omurgasını dik tutmaya çalışıyorum. Eleştirel süzgecim her daim alesta... Elbet okurların yol göstericiliğine gereksinimim var ama kavgasına, top tüfek saldırılarına hiç yok. Hem size bir şey diyeyim mi: Gazetecilik mesleğinin sorumluluğuna sahip çıkanı da, ihanet edeni de herkes farkında... Hayattaki duruşunuz, nelere alet olup olmadığınız bu meslekte ve yazarlıkta hiç kimseden gizlenemez: Mesleki, siyasi, toplumsal duruşunuz, yaşamdaki duruşunuz hepsi ortadadır: Çünkü söz uçar, yazı kalır. Dilekler gerçek mi? doğan, daima bunun en güzel örneklerini sergilemektedir... Sayın Erdoğan’ın, gerek Başbakanlığı, gerekse Cumhurbaşkanlığı döneminde kadınlar hakkında söylediklerine birlikte bakalım: l 8 Mart 2008 günü Uşak’ta Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla kadınlara seslenirken “Batı’nın oyununa gelmeyerek en az 3 çocuk doğurun” diyerek özel yaşamlarına müdahale etmekte sakınca görmemiştir... l 2010 yılı Temmuz ayında, sivil toplum ör Erdoğan’ın ‘kadın’ söylemleri AKM mücadelesi paneli P iramid Sanat’ta yarın saat 14.00’te “AKM neden kapalı?” başlıklı bir panel düzenlenecek. Panel, 7 yıldır tamamen gerekçesiz şekilde kapalı olan, İstanbul sanat hayatının kalbi Atatürk Kültür Merkezi’nin durumunu kamuoyunun önüne taşıyacak. 27 Mart’ta Çağlayan Adliyesi önünde AKM’deyiz İnisiyatifi tarafından düzenlenen basın bildirisinin ardından, 9 sanatçı ve sanat insanı tarafından (Eyüp Muhçu, Müjgan Özçay, Üstün Akmen, Orhan Aydın, Ercan Karakaş, Bedri Baykam, Sami Yılmaztürk, Vecdi Sayar, Mahmut Tanal) AKM’yi kullandırtmadan kapalı tutan ve ölüme terk edenler hakkında savcılığa bir suç duyurusu yapıldı. Bu panel, bu kararlılığı tekrar gerekçeleriyle beraber sunacak ve mücadelenin AKM tekrar açılana kadar süreceğini kamuoyuyla paylaşacak. Panel katılımcıları dışında, birçok sanat kamuoyu önderi ve sendikadernek başkanı söz alarak görüşlerini basın ve izleyicilerle paylaşacak. l Kültür Servisi T.C. HATAY İCRA DAİRESİ’NDEN TAŞINIRIN AÇIK ARTIRMA İLANI 2015/172 TLMT. Aşağıda cins, miktar ve değerleri yazılı mallar satışa çıkarılmış olup: Birinci artırmanın aşağıda belirtilen gün, saat ve yerde yapılacağı ve o gün kıymetlerinin %50’sine istekli bulunmadığı taktirde, yine aşağıda belirtilen gün, saat ve aynı yerde 2. artırmanın yapılarak satılacağı; şu kadar ki, artırma bedelinin malın tahmin edilen değerinin %50’sini bulmasının ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olmasının vE bundan başka paraya çevirme ve payların paylaştırma giderlerini geçmesinin şart olduğu; birinci artırmadan on gün önce başlamak üzere artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebileceği, birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden başlamak üzere ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebileceği, mahcuzun satış bedeli üzerinden aşağıda belirtilen oranda KDV.’nin alıcıya ait olacağı ve satış şartnamesinin icra dosyasından görülebileceği; gideri verildiği takdirde şartnamenin bir örneğinin isteyene gönderilebileceği; fazla bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı dosya numarasıyla dairemize başvurmaları ilan olunur. 09/04/2015 1. İhale Tarihi: 11/05/2015 günü, saat 14:00 14:05 arası. 2. İhale Tarihi: 27/05/2015 günü, saat 14:00 14:05 arası. İhale Yeri: Narlıca Mah. Süleyman Demirci Cad. Efenur Otoparkı ANTAKYA No: 1 Takdir Edilen Değeri TL: 45.000,00 Adedi: 1 KDV: %18 Cinsi (Mahiyeti ve Önemli Nitelikleri): 31 HN 768 Plakalı, 2013 Model, MITSUBISHI Marka, L 200 ÇİFT KABIN Tipli, Rengi Siyah, muhtelif yerlerinde çizikler mevcut, sağ akrak teker inik (İİKm.114/1, 114/3) *: Bu örnek, bu Yönetmelikten önceki uygulamada kullanılan Örnek 63’e karşılık gelmektedir. “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: 61924) AKM için imza kampanyası tatürk Kültür Merkezi’nin onaA rımının tamamlanarak sanata açılması için Change.org’da imza kam ‘Şeytan Melek ve Komünist’ Arapçada Nedim Gürsel’in “Şeytan Melek ve Komünist” adlı Romanı Ahmet Othman’ın çevirisiyle ve “Kızıl Melek” adıyla Kahire’de Al Kotob Khan Yayınevi tarafından yayımlandı. Nâzım Hikmet üzerinden 20’nci yüzyılı ve komünizmi sorgulayan roman Berlin, Moskova, İstanbul üçgeninde aşk, siyaset ve şiddeti irdeleyen bir hikâye anlatıyor. Kadınların tepkisi panyası başlatıldı. Kampanyada, “İki kıtanın buluştuğu İstanbul’un dünya mirası eşsiz doğal güzellikleri ile tarihsel ve kültürel değerleri büyük bir yıkım ve talan süreci ile karşı karşıyadır. Sadece ‘Türkiye’nin Opera olarak tasarlanan ilk binası’ olma niteliği ile bile AKM’nin ulusal ve uluslararası bütün kurallar uyarınca korunmasını gerektirirken, yıkımı ve daha vahimi, kamuoyunda kültür varlığı olarak tescilinin kaldırılması tartıştırılmıştır” denilerek AKM için destek çağrısında bulunuluyor. l Kültür Servisi C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle