28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 13 Nisan 2015 EDİTÖR: PELİN ÜNKER TASARIM: BARIŞ AKTAŞ 38 milyar lira batık kredi KOBİ, esnaf ve şirketlerin bankalara ödeyemediği kredi borcu şubatta 37.8 milyar liraya ulaştı. Yılın ilk iki ayında protestolu senet tutarı 1.5 milyar TL’ye çıkarken karşılıksız çek tutarı yüzde 70 arttı. irketlerin ödeyemediği kredi borcu şubat ayında tavan yaparak 37 milyar 808 milyon 667 bin liraya çıktı. Türkiye Bankalar Birliği’nin (TBB) yayımladığı krediler ve tasfiye olunacak alacaklar ile ilgili istatistikler, KOBİ, esnaf ve şirketlerin ödeyemediği kredi borcundaki tehlikeli artışı gözler önüne serdi. Verilere göre sektör kredileri içinde bankalarca tahsil etme imkânı kalmamış olan alacaklar en fazla bireyselde. Şubat 2015 itibarıyla 13 milyar 456 milyon 96 bin liralık bireysel kredi borcu ödenemedi. Bunun yaklaşık 5 milyar 552 milyon lirasını kredi kartı borçları oluşturdu. Tasfiye olunacak alacaklarda ikinci sırayı ise toptan, perakende, komisyonculuk ve motorlu araç servis hizmetleri sektörü aldı. Sektör, 5 milyar 973 milyon 21 bin liralık kredi borcunu ödeyemedi. Batık kredinin en fazla olduğu üçüncü sektör ise inşaat oldu. İnşaatçılar 3 milyar 792 milyon 393 bin liralık krediyi ödeyemedi. Bu miktar, sektörde toplam kredilerin yüzde 3.5’ine denk geliyor. Bireysel kredilerde de ödenmeme oranı yüzde 3.5 civarında. Tekstil ve tekstil ürünleri sektöründe 1 milyar 649 milyon ekonomi 9 Ş 576 bin lira; tarım, avcılık ve ormancılıkta 1 milyar 419 milyon 839 bin lira; gıda, otel ve restoranlarda 1 milyar 263 milyon 402 bin lira; meşrubat ve tütün sanayide 1 milyar 191 milyon 333 bin lira; taşımacılık, depolama ve haberleşmede 975 milyon 205 bin lira; elektrik, gaz ve su kaynaklarında 603 milyon 709 bin liralık kredi borcu tahsil edilemedi. İnşaat önde Diğer yandan OcakŞubat 2015 döneminde protesto edilen 158 bin adet senedin toplam parasal tutarı 1.5 milyar TL oldu. Geçen yılın aynı dönemine göre protesto edilen senet tutarı yüzde 17 arttı. Tutar olarak, Türkiye genelinde protesto edilen senetlerin yüzde 25’ini İstanbul ilindekiler oluştururken, bunu yüzde 12 ile Ankara, yüzde 7 ile İçel, yüzde 5 ile Gaziantep ve yüzde 5 ile İzmir izledi. TBB verilerine göre, OcakŞubat 2015 döneminde, karşılıksız çek adedi bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 3 azalırken, karşılıksız işlemi yapılan çeklerin tutarı ise yüzde 70 arttı. Bankalara ibraz edilen 3 milyon adet çekin parasal tutarı 91 milyar TL oldu. Parasal değeri 4.9 milyar TL olan 96 bin adet çeke, karşılıksız işlemi yapıldı. l Ekonomi Servisi Protestolu senet tutarı yüzde 17 arttı Bankalar tarafından kullandırılan ihtiyaç kredisi miktarı Ocak 2014 sonu itibariyle 86,7 milyar lira olurken, bu rakam 1 yılda yaklaşık yüzde 74’lük büyük bir artışla 151,3 milyar liraya yükseldi. BDDK verilerinden derlenen bilgilere göre, bankalar tarafından kullandırılan ihtiyaç kredisi miktarı 2013 ocak sonu itibariyle 68 milyar 840,87 milyon lira olarak gerçekleşti. Bu rakam bir sonraki yıl yaklaşık 17,9 milyar lira artarak ocak 2014’te 86 milyar 734,49 milyon liraya tırmandı. Ancak bazı ürünlerin kredi kartı ile alınmasına BDDK tarafından taksit sınırlaması getirilmesi ihtiyaç kredilerine olan ilgiyi artırdı. İhtiyaç kredisi artıyor ‘İktisatçılar Birliği’ İçin... eçen hafta 24 Nisan günlerinde ODTÜ Kuzey Kıbrıs Yerleşkesinde, emekliye ayrılan ODTÜ İktisat Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Fikret Şenses adına Türkiye Ekonomisi ve Kalkınma İktisadı çalıştayı düzenlendi. ODTÜ Kuzey Kıbrıs’tan Dr. Emre Özçelik, ODTÜ’den Dr. Hasan Cömert ve Boğaziçi Üniversitesi’nden Dr. Murat Koyuncu’nun örgütlediği dört dörtlük toplantı, Türkiye’de iktisat ile uğraşanların tek bir çatı altında toplanmasının ne kadar gerekli ve yararlı olabileceğini bir kez daha kanıtladı. HHH Çalıştaya katılan onlarca iktisatçı üç gün boyunca genel olarak ekonomi kuramında yaşanan gelişmeleri, genel kalkınma konularını ve özellikle de Türkiye ekonomisinin durumunu çok değişik yönleriyle irdeledi. Oturumlarda sunulan bildiriler ve yapılan tartışmalar yıl sonunda ODTÜ Gelişme Dergisi’nin armağan özel sayısında ve ayrı bir kitapta yayımlanacaktır. Bu nokta bir tarafa, çalıştay, iktisatçıların düzenli olarak bir araya gelmelerinin ne kadar verimli ve üretken olabileceğinin somut göstergesiydi. Daha önce ODTÜAnkara ve yine ODTÜKıbrıs’ta yapılanlar gibi, bu toplantı da bilimsel üretimin gelişmesinde karşılıklı etkileşimin sürükleyici gücünün önemini öne çıkardı. Dünya ekonomisinde neler oluyor? Türkiye ekonomisinin sanayi başta olmak üzere üretim, bölüşüm, değişim, tüketim ve yeniden üretim süreçleri nasıl işliyor? Bunların tarihsel evrimi nasıldır? Ekonomiyle ilgili kurumların ve istatistiklerin durumu nedir? Ya ekonomi sanat, diyelim roman ilişkisi? Bu tür soruların, diğer katılımcılarla birlikte, özellikle ülkemizin değişik üniversitelerinden gelen genç bilim insanları tarafından birlikte ele alınmasıyla gerçekleşen olağanüstü etkileşim, onlar arasında apayrı bir niteliksel güçlenme oluşturuyor; katılımcıların araştırma ve yayın isteğini ateşliyor. HHH Nedenlerinin tartışılması ayrı bir konu, ancak şurası bir gerçektir ki, ülkemizde ekonomi bilimi ile uğraşanların tamamını kapsayan bir örgüt bulunmuyor. Sonuçta, Türkiye’de ekonomi bilimi, birbirini besleyen, birikimli süreçlerin bütünlüğü biçiminde gelişemiyor. Bu nedenle, Türkiye İktisatçılar Birliği ya da kararlaştırılacak başka bir isimle, ekonomi biliminin gelişmesine odaklı, ancak kesinlikle bütüncül bir örgütlenme gerekiyor. Kurulacak birlik, başta Türkiye Ekonomi KurumuTEK ve İÜ İktisat Fakültesi Mezunları Derneği ve sanal dünyada yeniden canlandırılan 1970’lerin birliği olmak üzere var olan kuruluşların deneyim ve birikimlerinden yararlanmalıdır. Yeni oluşum, olabildiğince katılımcı olmalı, doğrudan ya da dolaylı olarak iktisat ile uğraşan tüm üniversite topluluğunu; kamu bürokrasisinde ve özel sektörde çalışan uzman iktisatçıları; sendikaların, meslek odalarının, her düzeyde girişimci birliklerinin ekonomi uzmanlarını; giderek ekonomiyle ilgili diğer sosyal bilimcileri de içermelidir. Birlik, ekonomi ile ilgili bilimsel araştırmaların gelişmesinin; ilgili görüşlerin tam bir özgürlük ortamında tartışılmasının ve araştırmaların sonuçlarının kamuoyu ile paylaşılmasının üssü özelliği taşımalıdır. Örgütlenme, bir taraftan bilimsel üretimi artırırken, diğer taraftan da toplantı ve yayınlarıyla bilginin toplumsallaşmasını sağlayacaktır. Ötekileştirmenin en aşırı türlerinin yaşandığı bu ülkenin iktisatçıları, önümüzdeki çalıştaya birlik çatısı altında gitmeyi başaracak deneyime, bilgiye ve birikime sahip olduklarını kanıtlamalıdır. G 1.3 milyon esnaf kepenk kapattı CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran, 2005 başından mart sonuna kadar sicil terkini yaptırarak faaliyetine son veren esnaf ve sanatkâr sayısı 1 milyon 318 bin 218’e ulaştığını belirtti. Oran, yaptığı yazılı açıklamada, “Buna göre günde ortalama 350 dükkan ve küçük işyeri kapanmakta, yılda ortalama 130 bin esnaf ve sanatkâr faaliyetine son veriyor. Dolaylı etkileri bir yana 1.3 milyon esnaf aileleriyle birlikte düşünüldüğünde on yılda 56 milyonluk bir nüfusun mağdur oldu” dedi. AKP’nin 13 yıllık iktidarında esnaf ve sanatkârın mevzuattan kaynaklanan sorunlarını çözmediği, ifade eden Oran, “BAĞKUR prim yükümlülüğünü iki ay üst üste yerine getiremeyen esnaf, sağlık hizmetlerinden yararlanamıyor. Birikmiş prim borcunu ödeyemediği için hastalandığında hastaneye gidemeyen, ilacını alamayan, önemli bölümü esnaf, 1 milyon 305 bin BAĞKUR’lu bulunuyor. Esnaf, 70 milyon liraya ulaşan vergi borcunu Maliye’ye ödeyemiyor. Esnafın nefesi giderek tükeniyor.” Global, enerjiden muzdarip lobal Yatırım Holding Yönetim Kurulu Başkanı ve Üst Yöneticisi (CEO) Mehmet Kutman, enerji alanında biraz ‘muzdarip’ olduklarını belirterek “Çünkü biz doğalgazda indirim beklerken, Bakanımız ‘Yapamıyoruz’ dedi. BOTAŞ’ın zararı olduğu söylendi ama LNG’ye indirim geldi ve fiyatı 1,15’ten 1,03’e çekildi. Bir bildikleri vardır, bir şey diyemiyorum. LNG’den 4 kurum fayda sağlıyor ama doğalgazdan 77 milyon kişi yarar sağlıyor. Doğalgaza yapılmadıysa, LNG’ye de indirim olmasaydı. Madem LNG’de fiyat indiriliyor, biz de onların alanında savaşırız” dedi. AA’ya konuşan Kutman G “Enerji alanındaki yatırımlarımız bu yıl 100 milyon doları bulur, hatta biraz geçer” derken, Global Liman İşletmeleri’nin halka arz sürecinin mayıs ayının ilk haftasında biteceğini aktardı. Kutman, portföylerinde hepsi yurt dışında olmak üzere ilgilendikleri 11 liman bulunduğunu, bunların bir kısmının bu yıl neticelenmesini umduğunu söyledi. Liman Grubu’nun şu anda dünyanın en büyük kruvaziyer liman operatörü olduğuna işaret eden Kutman, “Sırada çok önemli ve tarihsel değeri olan limanlar var. Bundan sonra özkaynak olarak bu alana ya 11 yeni liman tıracağımız rakam 2015 ve 2016’nın ilk çeyreğinde yaklaşık 200 milyon dolar düzeyinde” diye konuştu. Kutman, 2005’te kazandıkları ancak daha sonra iptal edilen Galataport ihalesine yönelik karşı çıkışları da ‘vatan hainliği’ olarak nitelendirdi. Tüyden kıldan 70 bin dolarlık ihracat ürkiye, geçen yıl işlenmemiş insan saçı ve insan saçı döküntüleri, saç fileleri, insan saçından peruk, sakal, kaş, kirpik ithalatı için toplam 3 milyon 290 bin 574 dolar ödeme yaptı. AA’nın, Türkiye İstatistik Kurumu verilerinden derlediği bilgilere göre, geçen yıl insan saçından peruk ithalatı 1 milyon 775 bin 834 doları bulurken, Çin’den 1 milyon 694 bin 316 dolarlık peruk ithal edildi. Bunu 51 bin dolar ile Hong Kong, 18 bin 903 dolarla Endonezya, 12.6 bin dolarla da Viet T nam izledi. İtalya’dan bin 211 dolarlık insan saçından saç filesi ithal eden Türkiye, insan saçı ve döküntüleri için ise 24 bin 392 dolar ödedi. Türkiye’nin Çin’den sakal, kaş, kirpik ithalatı ise 1 milyon 89 bin 527 doları buldu. Buna karşılık Türkiye, 2014’te 92 bin 298 dolar tutarında işlenmemiş insan saçı ve insan saçı döküntüleri, saç fileleri, insan saçından peruk, sakal, kaş kirpik ihraç etti. Peruk ihracatında en büyük pay 69 bin 713 dolar ile Irak’ın oldu. Mehmet Kutman Yuan ticarette doları sollayacak toplumsal çöküşü önleyecek ek kaynak sağlamanın, ne Avrupa Birliği’ne ne de dünya ekonomisine yönelik bir tehdit oluşturduğu, bir mali krizi tetikleyeceği söylenemez. Yunanistan’dan istenen “reformlar” ise, borçların ödenmesi için gerekli ekonomik büyümeyi getirmeyecek, var olan kaynakları işsizliği, yoksulluğu daha da arttırma, insani krizi derinleştirme, ekonomiyi küçültme pahasına borç ödemeye yönlendirecek. Aslında, Yunanistan (Melos) ahlaken doğru, AB (Atina) için ekonomik açıdan düşük riskli bir öneride bulunuyor. Troyka (Almanya) reform / yıkım diye ısrar ediyor. Çünkü, Wall Street Journal’ın bir yorumunda vurgulandığı gibi, “bulaşıcılık riski” ekonomik değil siyasi. Yunanistan “reform” yapmadan yardım University of Maryland Robert H. Smith Business School öğretim üyesi Prof. Peter Morici, Çin’deki ekonomik gelişimle beraber yuanın ticarette çok daha etkili olacağını belirterek, bu nedenle söz konusu para biriminin uzun vadede uluslararası ticarette daha fazla kul lanılacağını söyledi. Uluslararası rezerv para birimi olma özelliği taşıyan dolar, küresel ticaretteki kullanımıyla da öne çıkarken, son dönemde diğer para birimleri karşısında yükselişi ticaretteki kullanımının azalacağına ilişkin beklentileri de gündeme getirdi. YRİZA hükümetinin, troyka (IMF, Avrupa Merkez Bankası, Avrupa Komisyonu), aslında Almanya ile, parlamentoda “Borçların kaynaklarını araştırma komisyonu” kurmak, Rusya ziyareti, Rusya’ya yönelik AB yaptırımlarına karşı çıkmak, IMF’ye 450 milyon Avro (“kaynağı belirsiz” The Independent 10/04) ödemek gibi yaratıcı pazarlık taktiklerini izlemek ilginç. Ancak, insan “Sonu nereye varacak?” diye düşünmeden edemiyor. Prof. Neville Morley bu taktikleri, Tükidides’in “Pelepones Savaşları” yapıtındaki küçük Melos adasının Atina ile yaptığı umutsuz pazarlığa benzetiyor. Melos, emperyalizm paradigması içinde hareket eden Atina’yı asla ikna edemiyor. Bu güçlü ama kötümser bir analoji. Benim aklıma, Leonard Cohen’in şarkısındaki “Like a worm on a hook” (bir olta iğnesinin ucundaki kurt gibi) sözleri geldi, iyimser bir analoji olarak... S SYRİZA’nın Sınırları Morley’in analojisi, hem dengesiz bir güç ilişkisine hem de birbirinin zıddı iki mantığın uzlaşmaz diyaloğuna işaret ediyor. Yunanistan’ın 450 milyar dolar borcu var. Bunların yüzde 80’i devletlerin elinde; özel sektör Avrupa bankalarının Yunanistan riskleriyse en fazla 18 milyar dolar (Wall Street Journal, 08/04). Yunanistan ekonomisinin dünya ve Avrupa Birliği ekonomileri içindeki payı sırasıyla yüzde 0.39 ve yüzde 1.3. Salt ekonomik büyüklükler açısından bakınca, Yunanistan’ın borçlarını ertelemenin, zaman tanımanın, hatta alırsa bu reformları İspanya, İtalya, İrlanda gibi reform karşıtı bir havanın güçlü olduğu ülkelerde uygulatmak, Almanya’nın otoritesini, finans kapitalin çıkarlarını korumak olanaksız hale gelebilir! Reform kavramının, mali kriz içinde tüm kaynakların mali sermayenin gereksinimlerine yönlendirecek, ülkelerin mallarını yok pahasına özelleştirecek, “mülksüzleştirerek birikim” (Harvey) uygulamalarını kolaylaştıracak önlemlerin hayata geçirilmesi anlamına geldiğini düşününce de AB’nin (Almanya’nın) emperyalist paradigmasına ulaşıyoruz. ‘Melos’ olarak Yunanistan Morley’in analojisinde, Yunanistan için teslim olmaktan başka bir yol yok. Olta iğnesi analojisi ise çok sancılı da olsa bir çıkış sunuyor. “Kurt” bedeninde bir yırtılma pahasına kendini oltadan (AB emperyalizmindenAlmanya baskısından) kurtarırsa, bedeni kendini tamir edeceğinden bir süre sonra nor Olta iğnesi olarak AB male dönme şansına sahip. Ancak, bu oltadan kurtulmak için SYRİZA’nın sanırım en azından, çok zor dört koşulu yerine getirmesi gerekir: (1) Kendini bu kopuşa örgütsel olarak hazırlamak; (2) Bir erken seçimle ya da başka yollarla, halkın ezici çoğunluğunu arkasına almak; (3) Devletin şiddet araçlarının başındakileri ya etkisizleştirmek ya da ikna etmek; (4) Toplumun dokusunu tamir etmek için gereken kaynağı nereden, nasıl, hangi sınıfların tepkisini çekme riskini göze alarak bulacağını ortaya koymak. SYRİZA, AB içinde dayatılan emperyalist mantığı, Yunanistan devletinin bir ucundan NATO’ya bağlı sermayegüvenlik kompleksini aşamaz, olta iğnesinden kurtulamazsa yalnızca Yunanistan değil İspanya, İtalya, İrlanda da Melos’un kaderini paylaşacaklar. Hem de, ekonomik büyüme üretemeyen bir modelin kurallarına, sırf Almanya ve uluslararası mali sermaye dayattığı için, uymak adına... Bu konuya yarın devam edeceğim. Yollardan 50 milyar vergi alındı Karayollarını kullanan araçlardan geçen yıl alınan Özel Tüketim Vergisi (ÖTV), Katma Değer Vergisi (KDV) ve Motorlu Taşıt Vergisi (MTV) ile otoyolköprü gelirleri üzerinden elde edilen vergiler 50 milyar 30 milyon lirayı geçti. Geçen yıl motorlu taşıtlardan alınan ÖTV 12 milyar 850 milyon 791 bin lirayı buldu. Tüketilen yakıttan alınan ÖTV 22 milyar lirayı aşarken, KDV miktarı ise 7 milyar liraya yaklaştı. 2014’te MTV 7 milyar 786 milyon lirayı geçti. Otoyol ve köprülerden elde edilen gelirin KDV’si de 154 milyon lira oldu. l Ekonomi Servisi C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle