27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 MART 2015 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER Kulislerde, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun üzerinde liste başında aday gösterileceği belirtilen Prof. İştar Gözaydın: 5 çocuk gözlerini yumup karanlıkta yitip gidiyordur. Yıllar geçip giderken mutluluğa nasıl bakmalı insan? Toplum ikiye parçalanmış, halk demokrasi ve özgürlük masallarıyla uyutulmuş... Kin, nefret, intikam duyguları “Anadolu uygarlığı”nın üzerine serpilmiş. Roboski katliamı unutulmuş, Bingöl’de polis müdürlerini kimlerin öldürdüğü bilinmez olmuş... Yargıya yasak, habere yasak, düşünceye yasak! Eh yakındır, şu İç Güvenlik torba yasası bir çıksın, başımıza daha neler gelecek! HHH İnsanın görüşü ufukların ötesinde olmalı; o görüşler hayatı kucaklamalı! Bu ülkede yargı bağımsız mı? Evrensel hukuk var mı? Adalette eşitlik işliyor mu? İş Güvenlik Yasası mı yoksa İç Güvenlik Yasası mı? ILO verilerine göre iş cinayetlerinde dünyada kaçıncı sıradayız? 301 madenci kardeşimizi yitirdik toprağın altında. İş kazası değil bir iş cinayetiydi. Kâr hırsı, para hırsı... Nedeni bu! Kimse bana işçi sınıfından söz etmesin, çünkü yok! Sendikası yok görünürde olsa bile! Bir ülkede bir ay içinde 68 işçi ölüyor, inşaatlarda... Mecidiyeköy’de rezidansın 32. katından düşen asansör ve 10 cana mezar olan beton zemin... Suçlular nerede? Dışarıda, tutuksuz yargılanacaklar bundan böyle... HHH Satın akreple yelkovanı; hayatın akışı, mutluluğun paylaşımı... Darbelerin yasal dayanağı yoktur ama üç kuşak “Askeri vesayete biat etmedikleri” için kırılmıştır benim memleketimde... ABD, NATO, Özel Harp, Kontrgerilla, Gladyo, kıyımcı demokrasi, kibirli cumhuriyetçilik... Kimi zaman demokrasiler de darbe zihniyetiyle sürdürülmek istenir... Çünkü bu ülke, memleketim, 33 yıldır darbe anayasası ve yasalarıyla yönetiliyor... Seçim barajı yüzde 10... Yetmez mi? Yeter de artar!.. Bugünler de geçer, eğer yaşadığın sürecin bilincindeysen! Bakmayın siz bana, hayat hep umuttur, ben de öyle... Umutla umutsuzluk bir arada yürür aslında, ilkyaz çiçekleri açtığında... Söylenmeyi kesip aday oldum TÜREY KÖSE Doğuş Üniversitesi’nden ayrılarak CHP’den adaylık başvurusunda bulunan Prof. Dr. İştar Gözaydın’ın çalışma alanları din ve devlet ilişkileri, modernite, hukuk ve siyaset. “Türkiye’de Dinin Tanzimi: Diyanet” adlı bir kitabı başta olmak üzere çeşitli yayınları var. “Neden siyaset” sorusuna “Siyasete hep meraklıydım, ama aktif siyaseti hiç düşünmemiştim. Kendimi çok söylenirken, şikâyet ederken buldum. Söylenmeyi, şikâyet etmeyi sevmem. Söyleyecek şeyin varsa taşın altına elini sok, diye karar verdim” yanıtını veriyor. Gözaydın kontenjan adaylığı için başvurduğunu, yer belirlemediğini söylüyor. “Ne takdir edilirse öyle olacak” derken, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun üzerinde liste başında aday gösterilebileceği kulisleriyle ilgili olarak “Birinci sıranın kadınlara tahsis edilmesiyle bağlantılı söyleniyor. Tabii ki çok insanı sevindirici bir durum” diyor. şayabilmek ve buna katkıda bulunabilmek. En sevdiğim iş okumak, yazmak. Bunları bırakıp siyasete girmemin sebebi bu” karşılığını veriyor. CHP içindeki ulusalcı, yenilikçi kanatlara dikkat çekerek “Siz hangi çizgidesiniz” diye sorduğumuzda da “Ben kendimi özgürlükçü olarak tanımlarım. Kendini bu şekilde tanımlayanlarla beraber olacağımı düşünüyorum” İştar Gözaydın karşılığını veriyor. Özlem Kaymaz Umut İlkyaz Koç: ‘11 ilde aday çıkmadığı’ Çiçeği Gibidir... Hayatın satır aralarında insan iddiası yalan neyi görebilir; yaşanan an ve ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP MYK dün toplanırken Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç açıklamalar yaptı. Koç, “AKP ile HDP arasında kapı önünde kavga, kapı arkasında seçim işbirliği var. İktidar, İmralı ve HDP’den gelen talepler doğrultusunda İç Güvenlik Yasası’nda bazı düzenlemeler yapabilir” dedi. MİT’i hedef alan Koç “CHP’ye dönük birtakım senaryo uydurma gayretlerinin tanığı olduklarını” belirterek MİT’in doğrudan Başbakan Davutoğlu’na bağlı olduğu ve “haberim yok” diyemeyeceğini vurguladı. Koç, CHP’nin 11 ilde aday adayı bulamadığı haberlerini de yalanladı ve elindeki başvuru kâğıtlarını gösterdi. ‘Laiklik herkese lazım’ Gözaydın, uzun AKP iktidarı döneminde Türkiye ve bölgede laiklikliğin/sekülerliğin artan önemine dikkat çekerken şu görüşleri dile getiriyor: “Laiklik herkes için lazım olan bir şey. Laiklik sonunda dünyevi iktidarın din kurumu üzerinde gözetimini, denetimimi ifade eder. Sekülerlik biraz daha farklıdır. Din ve devlet arasındaki mesafeyi ifade eder. Laiklikle ilgili uzun senelerdir yanlış bir anlama oluyor, sanki dinsizlik gibi algılanıyor. Katiyen değil. Bilakis öyle bir kavramdan bahsediyoruz ki, inanç için de inançsızlık için de bir güvence. İnananın da kendi inancını yaşabilmesi, inanmayanın da kendi doğrultusu içinde yaşabilmesi için son derece önemli bir ilke. Bu ilkelerin hiçbiri içinde oluştuğu siyasal kültürel ortamlardan ayrı tutulamaz.” Türkiye güzeli CHP’den aday 1992 yılında Türkiye güzeli seçilen eski manken Özlem Kaymaz, CHP İstanbul 1’inci Bölge’den milletvekili aday adayı olduğunu açıkladı. Kaymaz sosyal medya hesabından şu açıklamayı yaptı: “Bir kadın, bir anne, bir yüzücü, bir yelkenci, bir İtalyan Liseli, bir Galatasaraylı, bir Kadıköylü, bir Türkiye güzeli, bir engelli çocuk annesi, bir Cumhuriyet çocuğu olarak 16 yıl ülkemden uzakta yaşadıktan sonra şimdi kendi vatanımda, hepimizin davası için elimi taşın altına koymaya karar verdim! Allah utandırmasın. Yolumuz açık olsun.” zgürlükçü olanlarla yan yana dururum’ “Siyasette hayaliniz ne” sorusuna “Mümkün olduğu kadar özgürlüklerin yaşanabildiği, herkesin bir başkasına saygı duyduğu bir ortamda ya ‘Ö l Kemal Kılıçdaroğlu: HDP samimi olsa 10 maddeden biri ‘baraj’ olurdu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Çözüm sürecine ilişkin AKP hükümeti ile HDP’nin “işbirliği” içinde ve aldatmaya yönelik davrandığını belirten CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, HDP’nin açıkladığı 10 maddenin soyut cümlelerden oluştuğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, “HDP samimi olsaydı, 10 maddeden biri yüzde 10 seçim barajının düşürülmesi olurdu” dedi. CNN Türk’te soruları yanıtlayan Kılıçdaroğlu, “Silah bırakma çok önemli bir çağrı ancak taraflar açıklamadan sonra birbirlerini suçladılar. Ortak açıklama değil, orada Öcalanın mektubu okundu” diye konuştu. HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın, Dolmabahçe’nin ardından, açıklamanın 7 ay geciktirildiğini söylediğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, “Neden beklenildi parlamentonun kapanmasına 34 hafta kala. Şu an güvenlik yasası görüşülüyor zaten. Bunlar tam bir aldatmaca” dedi. Kürt sorununun çözümünün güvenlik önlemleriyle olmayacağını dile getiren Kılıçdaroğlu, 17 maddelik özgürlük demokrasi bildirgesi yayımladıklarını anlattı. CHP’nin kapatılacağına ilişkin Twitter fenomeni Fuat Avni’nin iddiasını doğrulayan Kılıçdaroğlu, “Hepsini biliyoruz. Yakında CHP ile ilgili bir kitabın piyasaya sürüleceğini de öğrendik” dedi. HDP Grup Başkanvekili Buldan, Iğdır’da esnafı ziyareti etti, vatandaşlarla çay içti. (Fotoğraf: DHA) Buldan, ‘Maddelerin yeniden görüşülmesi kararlaştırıldı’ derken AKP teklif gelmediğini belirtti. Baluken de ‘Pazarlık yok’ dedi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) HDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan’ın “Maddelerin tekrar ele alınması, tekriri müzakere yöntemiyle bir daha görüşülmesi yönünde ortaklaşma sağlandı” açıklamasının ardından gözler AKP yöneticilerine çevrildi. AKP yöneticileri “Yeni bir durum yok” değerlendirmesini yaptı. HDP’den yapılan açıklamada da “Buldan’ın sözleri eksik ve çarpıtılarak yansıtılmış, sanki yeni bir uzlaşmaya varılmış gibi haberleştirilmiştir. Yeni bir durum söz konusu değil” ifadeleri kullanıldı. Buldan, Iğdır’da paketle ilgili olarak “Karşı çıktığımız özellikle ilk 16 madde, birinci bölümdeki 16 madde tekrardan, tekriri müzakere yöntemiyle değişecek” açıklamasını yaptı. Bunun üzerine AKP yöneticileri, “Ortak çalışma yapabiliriz, bunu hep dedik. Tüm partilere çağrı yaptık. Her şeyi tartışmaya açığız. Ama henüz bize gelen bir önerileri olmadı” şeklinde konuştu. AKP yöneticileri, paketin çekilmesinin söz konusu olmadığını, muhalefetin kendilerine öneri sunmaları durumunda bir değerlendirme yapacaklarını bildirdi. HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken de AKP ile HDP’nin pazarlık ettiği iddiasının gerçek olmadığını ifade etti. Paket değişecek tartışması İÇTÜZÜK İHLALLERİ AYM’YE TAŞINIYOR MAHMUT LICALI ANKARA TBMM Genel Kurulu’nda 17 gündür görüşmeleri devam eden iç güvenlik paketinde muhalefetin içtüzük ihlalleriyle ilgili iddiaları Anayasa Mahkemesi’ne taşınıyor. HDP’li Hasip Kaplan, içtüzük ihlalleriyle ilgili bireysel başvuruyu Anayasa Mahkemesi’ne, saatlerce süren çalışma nedeniyle de angaryadan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvuracak. Öte yandan 5 milletvekilinin yaralandığı gizli oturumda kamera kayıtlarının incelenmesi istemiyle CHP’nin yaptığı başvuruya da TBMM Başkanlığı yanıt verdi. Yanıtta olayla ilgili işlem başlatılması hususunda TBMM Başkanlığı’nın herhangi bir yetkisi bulunmadığı bildirildi. süreç, doğru ve gerçek çizgisini içerir mi? Anı yaşarken sürecin bilincindeysen gerçekten yaşıyorsun demektir; gerçeği bilip de doğruyu seçersen, kelimenin tam anlamıyla insansın demektir. Peki, bunun anlamı nedir? Sizleri bilmem ama benim için mutluluğun da tanımını içerir insanın hayata böyle bakması... Doğayı, kuşları, çiçekleri sevmek, yaşam sürecini ucundan yakalamak, barışı hayatın içinde çoğaltıp savaşı lanetlemek!.. Bir değil ikiüç kuşak, askeri darbelerle büyümüş, yaşlanmış, analar, babalar asit kuyularında yavrularını aramış, faili belli ölümlerin adı “faili meçhul” olmuş... Bu ülke insanı Galatasaray Lisesi önünde toplanan “Cumartesi Anneleri”nin terörist olduğuna inandırılmış, askeri vesayete “hayır” denilirken, sivil vesayete “evet” denilir olmuş. Bir kötülükten ötekine savrulmuş. Oysa insanlığın akışıyla, insanın yaşam süreci arasında ayrım vardır. Kimi insan mutluluğu, dolarları dolaba, para kasasına istifleyip kilitlemek sanır... Olur mu böyle bir şey demeyin, olur! Çünkü iktidar gücü, babasının tapulu malıdır onun için! Oysa birey; saniye saniye, dakika dakika, saat saat, gün gün, hafta hafta, yıl yıl yaşar... Mutluluk ya da mutsuzluk saydığımız sürelerin yelkovanı durmadan döner! HHH Akrep ve yelkovan hiç durmaz, uyumaz, yorulmaz, zamanı avuçlarımızın içinden, bedenimizden ayırıp götürür bir bilinmeyene! Belki bu saatlerde bir dağın eteğinde, bir vadinin derin kuytuluklarında bir Mehmet karısına, sevgilisine mektup yazıyordur; bir delikanlı ölümle yaşam arasındadır... Belki Uludere’de, Lice’de bir başka yerde yıldızlar derin uykudadır, sabaha yakın saatlerde... Kardeşlik, barış türküleri yakılıyordur... Köktendinci IŞİD’in kaçırdığı Süryani kadın ve çocuklar, Kobani, Suruç... Oraya yakın bir yerlerde, bir Fuat Avni’yi doğruladı Bahçeli’den Genelkurmay Başkanı’na ‘Çekilmesinde fayda vardı’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’ya sahip çıkarak, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Başçı için söylediği “vatan hainliği” sözlerini, “Vatan hainleriyle dost olunca, birilerini hain ilan etmesi lazım” şeklinde yorumladı. Süleyman Şah operasyonunun ardından Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’in “görevinden çekilmesinde fayda gördüğünü” dile getiren Bahçeli, gazeteci Mehmet Baransu’nun “orduya kumpas” iddiaları nedeniyle tutuklanmasına da “O bavulu kim verdiyse, onunla beraber almaları lazım” dedi. Bahçeli, önceki günkü Meclis’teki son grup toplantısının ardından muhabirlerin sorularını yanıtladı. Erdoğan’ın Merkez Bankası Başkanı ile ilgili “vatan hainliği” sözleriyle ilgili de Bahçeli, “Vatan hainleriyle dost olunca, birilerini hain ilan etmesi lazım. O insanın şahsına bakınca, hiçbir yerinde bir hainlik göremezsiniz. Tertemiz bir Türk bürokrasisi. Bunun neresi hain olacak?” dedi. Bahçeli, Erdoğan’ın 9 Mart’ta Bakanlar Kurulu’na başkanlık edeceğinin anımsatılması üzerine de gülerek, “Serok Ahmet düşünsün. Bana niye soruyorsunuz?” dedi. Kendimden kuşkulanmaya başladım. Şu ünlü Dolmabahçe buluşmasından söz ediyorum. Yaşar Kemal Ağabeyimizin ölümüyle bir gün kadar gölgede kaldı ve ardından TV’lerin tartışma programlarının ana konusu haline geldi; gazetelerde köşe yazısı döktürenler tarafından didik didik edildi, ediliyor. Her TV yorumcusu, galiba ben hariç her gazete yazarı bu olayı hükümet ile HDP’nin ortak açıklaması olarak nitelemekte. Sahiden ortak bir açıklama yapıldı mı? Hatırlayın: 28 Şubat günü HDP’nin “İmralı heyeti” diye anılan milletvekilleri ile AKP hükümetinin çözüm süreci ile ilgili iki bakanı Dolmabahçe Sarayı’nda bir araya geldiler. Yarım saat kadar kendi aralarında görüştükten sonra kameraların karşısına çıktılar. Canlı yayında izledik. Sizi bilmem, ben Cumhuriyet yazıişleri tarafından açıklama ile ilgili bir analiz yazmakla görevlendirildiğim için tek bir kare kaçırmadan izlemeye çalıştım. Önce HDP’liler adına Sırrı Süreyya Önder uzunca bir metin okudu. Metin, Öcalan’ın 10 maddelik barış koşullarını ve hükümetçe atılacak adımlara bağlı olmak koşuluyla bahar aylarında PKK’nin silahlı mücadeleyi kesin olarak terk etme konusunu karara bağlamak Ortak Değil Yan Yana… Ortak Değil Yan Yana… üzere “olağanüstü kongre” çağrısını içeriyordu. Sırrı Süreyya Önder metni okumayı bitirdi. Tek kelime eklemeden sustu. Bu kez sözü Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan aldı. AKP hükümeti adına konuştuğunu belirtti ve o da önceden hazırlandığı belli bir metin okudu. Akdoğan’ın okuduğu metinde, HDP’nin metnine ilişkin hiçbir değinme, hiçbir destek ya da itiraz yoktu. Hele hele 10 madde üstüne “Haaa o mu… Aman canım, onlar zaten bizim öteden beri konuştuğumuz konulardı” anlamında geçiştirici ve daha önemlisi önemsizleştirici bir cümle ile yetinilmişti. Akdoğan’ın okuduğu metin “PKK silah bıraksın devamını sonra düşünürüz”den mek parmak ötede bir içerik taşımıyordu. Akdoğan da metin okumayı bitirdi, taraflar tek kelime konuşmadan gazetecilere teşekkür edip basın toplantısını bitirdiler. Ben de Cumhuriyet’in istediği analiz yazıda bu durumu “Ortak açıklama yapılmayan ortak basın toplantısı” olarak tanımladım. Bu ayrım bu kadar önemli mi? Bence evet. Hele açıklama sonrasında olup bitenleri de eklersek sahiden de bu ayrım önemli. HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, bu “ortak açıklama yapılmayan ortak basın toplantısı”nın hemen ardından konuştu. Yetinmedi, salı günkü Meclis grubu toplantısında da konuştu ve AKP iktidarının somut adım atmadığının, dahası adım atma niyetine ilişkin herhangi bir niyet de göstermediğinin altını çizerek AKP hükümetini ve yönetimini eleştirdi. Demirtaş’ın söylediklerine tepkilerini, gerek Cumhurbaşkanı, gerek hükümet adına konuşan Arınç pek hoyrat, pek saygısız ve Demirtaş’ı doğrudan hedefleyen cümlelerle dillendirdiler. AKP tepelerinden gelen bu tavır, ortak açıklama yapılmaması, yapılamaması ile tamamen uyumludur. Hatırlayın: Bülent Arınç 4 Şubat’ta yapılacak ortak açıklamanın, neden 28 Şubat’a ertelendiğinin hesabını Demirtaş’tan sordu. Demirtaş da o açıklamanın neden yedi ay geciktirildiğinin hesabını Arınç üstünden hükümete sordu. Bu gecikmelerin bir nedeni olsa gerek. Acaba nedir? Yedi ay önce Öcalan’ın hazırladığı ve barış sürecinde atılacak adımları somutlayan ve bir takvime bağlayan “10 madde” AKP tarafından kabul edilemez, dahası kamuoyuna filan açıklanamaz bulundu. Yedi ay ertelendi. Öcalan, HDP’nin ve Kandil’in de görüşlerini alarak 10 maddeyi daha soyut, daha genel çerçeve diye nitelenebilecek hale getirdi. 4 Şubat’ta kamuoyuna açıklanacaktı. Bu da AKP’ce bırakın kabul etmeyi, kamuoyuna bile açıklanamaz bulundu. Ortak basın toplantısı yine ertelendi. Öcalan bir kerre daha metni “yumuşattı” ve 28 Şubat’a gelindi. Bugün birçoklarının “Çok genel… İçeriği belirsiz… Somut değil… İçini kim dolduracak” gibi sorularla eleştirdiği 10 madde’nin son hali bile AKP yönetimince benimsenemez, kabul edilemez bulundu. O yüzden ortak basın toplantısında ortak açıklama yapılmadı. Sadece HDP adına açıklama yapıldı. Hükümet o açıklamayı bile benimsediğini gösterecek tek cümle kurmadı. Önerimdir: 10 maddenin son halini bu yazıda söylenenler ışığında bir kerre daha okuyun. Önerimdir: “Barışa gidecek yolu tıkayan Demirtaş mı, AKP hükümeti mi” sorusuna bu yazıda söylenenler ışığında bir kerre daha cevap arayın… ‘Erdoğan’ı kim zehirlesin?’ Sarayı’da, Erdoğan’ın yiyecek ve içeceklerinin kontrolden geçirildiği özel laboratuvarlar kurulduğuna yönelik haberleri de değerlendiren Bahçeli, “Kim zehirleyecek onu?” diye sordu. Eski Osmanlı saraylarında böyle şeyler olduğunu, çeşnicibaşının şimdi çağdaş kurumsal hale getirildiğini vurgulayan Bahçeli, “Haramı çok olanlarda korku çok olur” dedi. Bahçeli, Özel’le yaşadığı tartışmaya ilişkin de “Bana göre çekilmesinde fayda vardı. 37 kilometreden bir nakil işleminin Türk tarihinde altın sayfalar yazmış bir silahlı kuvvetler için olağanüstü başarı gibi takdim edilmesi, zaten ne maksatla yapıldığının işaretidir. Ya bunu cevaplandıracaktı ya çekilecekti” dedi. Bir gazetecinin “Belki mareşallik bekliyordu” demesine Bah çeli, “Meydan savaşı olma sı lazım. Şimdi meydan savaşı yok” karşılığını verdi. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle