28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 MART 2015 PAZARTESİ 6 HABERLER Kobani’deki rehber Cumhuriyet muhabirine anlattı: Ölenler arasında çok Türk var IŞİD’cide 6 Türk kimliği ERK ACARER Bu Bir Çözüm Metni mi, Yoksa Ne? Bu ülkenin 40 yıllık sorunu, Hükümet / Yalçın AkdoğanHDP yetkililerinin ortak açıklamasıyla yeni bir zemin kazandı. Her zamanki gibi seçimlere beş kala ve birbirlerine karşılıklı tehditler savurdukları bir sırada... Şüphesiz şimdilik sadece bir “iyi niyet metni” olarak görebileceğimiz açıklamayı, yine de gelinen aşamada, yeni bir durum olarak nitelendirmek şart. Durumun yeniliği ise ilk ortak deklarasyon olması ve PKK’ye / Kandil’e silah bırakmak için “Bahar’da” olağanüstü kongreyi toplama çağrısını içermesi... Tabii, metni okursanız şartını şurtunu görürsünüz. Düz bir metin değil. Koşullar içeriyor. Mesela bu silahı bırakma çağrısı hükümetle “asgari müşterekin sağlandığı ilkelerde” geçerli olacak.. Bunlar nedir bilinmiyor... Mesela 10 maddelik metnin tümü mü? Nitekim Pervin Buldan yorumluyor: Öcalan “..eğer bu 10 madde üzerinde bir mutabakat sağlanırsa ‘ben PKK’yi kongre toplamaya davet edeceğim ya da davet ediyorum’ diyor.” Metinde deniyor ki: “Bu davet, silahlı mücadelenin yerini demokratik siyasetin almasına yönelik tarihi bir niyet beyanıdır..” Öcalan geçen Nevruz bayramında da Kandil’e silahı bırakma çağrısı yapmıştı.. Bu ikinci beyan.. Son bir yıl içinde yaşananları, Kandil açıklamalarını falan biliyoruz. Bazı HDP/PKK’li yorumcular silah bırakma çağrısının “AKP’ye teslim olma” anlamına gelmediğine vurgu yapıyor ve bu “asgari müştereklerin sağlandığı ilkeler” şartını delil olarak gösteriyor. Yani açıklama “garantiye bağlanmıştır, silah falan bırakılacağı yok, merak etmeyin” diyor. Oysa “silah bırakma”da mesele, AKP ve iktidarının değil, Türkiye’nin bütününün sorunudur. Silahlı mücadele AKP’ye karşı verilmiyor, Türkiye’ye karşı veriliyor. AKP’den önce de silahlı mücadele vardı, sorun çözülmezse, AKP’den sonra da olur.. Sorun bu nedenle muhalefeti de kapsayacak bir ortaklıkla kalıcı çözüme bağlanabilir. Bunun yeri şüphesiz ki Meclis’tir. Kürt Meselesi’nin çözümü, AKPPKK ikilisi arasındaki ikili ve gizli ilişkilerle gerçekleşmez. Zaten bir niyet belirtmekte ve AKP ile bir müzakere için zemin ileri sürmektedir. (Tabii, eğer o aşamaya geçilirse..) Dikkat edin: AKP ile müzakere diyorum.. Müzakereler yine ulusun dışlandığı gizlilik perdesi arkasında sürecek. AKP’nin oyuncağı olduğu sürece Kürt Meselesi, çözülmesi mümkün değil. Çözümü ulusa yayalım!.. Peki 10 madde üzerinde ilkesel anlaşma sağlanır mı, ikiüç ay içinde? Maddelere baktığınızda bunun mümkün olmadığını görürsünüz: “Demokratik çözümün ulusal ve yerel boyutlarının tanımlanması” diyor bir madde, yani Kürtlerin yerel demokratik hakları neler olacak? Tartış babam tartış... “Demokratik Cumhuriyet ortak vatan ve milletin demokratik ölçütlerle tanımlanması, çoğulcu demokratik sistem içerisinde yasal ve anayasal güvencelere kavuşturulması.” Bu cümledeki her bir sözcük/kavram, aylar boyu bir tartışma konusu olabilecek niteliktedir. Açalım: “Ortak vatan”ı Türkler, Kürtler ve diğerleri hangi ölçütlerle kabul edecek? Hangi yasal haklarla ve nasıl bir anayasal sistem içinde kendi yasal kimlikleriyle bu “ortak vatan”a katılacaklar?! Bu ve benzeri içerikleri tartışıyor metin.. Bunların hepsi, bir “kimlikler ülkesi”, federatif parçaların bir araya gelip “ortak vatan”da birleşmesi önermesini içerir. En sonunda da metin “Bütün bu demokratik hamle ve dönüşümleri içselleştirmeyi hedefleyen yeni bir anayasa” isteği ile bütünleşiyor. Bütün bunların 2.5 ay içinde “ilkesel kararlara” bağlanarak, Bahar’da PKK’nin olağanüstü kongreyi toplayarak silaha veda kararı alınması mı sağlayacak? Üstelik ortada olmayan bir “yeni anayasa” ile... Hükümet var gücüyle Öcalan’a bastırıyordu “silahlı mücadeleye kesin son verme çağrısı yap” diye. Öcalan da yaptı! Ama öyle koşullara bağladı ki, AKP bu 10 maddeyi iktidarda kalsa daha 10 yıl tartışır! Peki AKP neden böyle bastırdı? Bellekler o kadar zayıf değilse, bir iki ay geri giderseniz, PKK’nin, aylar öncesinden belli olan bu 10 maddeyi kabule zorladığını, “bu seçimlerde artık yemeyeceğiz numaranızı, ya metni kabul eder ve müzakerenin resmen başlama yolunu açarsınız ya da ülkeyi size dar ederiz, bak 68 Ekim kalkışması..” anlamında açıklamalar yaptığını anımsarsınız. AKP bu anlamda yolun sonuna geldiğini anladı. Ve “çözüm için ortak irade” beyanı yaptılar. Peki, metnin gerekleri yerine getirilir ve Bahar’da “silahlara veda kongresi” yapılır mı? Görünen o ki zor, yani hayır gibi bir durum. Ama başka bir açıdan bakıldığında, Kürt hareketinin elinde şimdi bir metin var, bu metnin önümüzdeki 2.5 ay içinde gereklerinin yerine getirilmesinin olanaksızlığı görülür ve silahsız bir seçim süreci daha geride bırakılabilir. Bu olasılık güçlü gibi. Böylece AKP istediğini elde etmiş olur, PKK de resmi bir metni kabul ettirmiş.. Aşama aşamadır! Zaten metin yeni anasayaya gönderme yapıyor ve “hemen anlaşma”yı kilitliyor. AKP ile HDP arasında şimdi Kürtlerin oyları üzerinde savaş başlayabilir. AKP bu anlaşmayı kullanarak kendi Kürt oylarını HDP’ye kaptırmama mücadelesine girecektir. Kürtler de AKP’den önemli bir kesimi kendine çekerek, yüzde 10 barajını aşmaya çalışacaktır. Peki başarır mı? Barajı aşamama olasılığı hâlâ güçlüdür. Nisana kadar durumu gözden geçirme olasılıkları var. Erdem Gül, dünkü yazısında, HDP’nin yeniden bağımsız adaylarla seçime katılma olasılığını yazdı. Ben de böyle düşünüyorum. Çünkü RTE’nin tek hedefi var: Başkanlık anayasası.. RTE “bak yeni anayasa, başkanlık anayasası olmadan isteklerinizin yerine gelmesi zaten mümkün değil, bunu yapalım ve bu metnin gereklerini yerine getirelim..” kozunu Kürtlere gösteriyor mu? Yoksa “gizli bir metin de var, yeni anayasa konusunda bir anlaşma var” mı diyeceğiz? Abdullah Öcalan’ın “RTE’nin başkanlığına karşı değiliz” sözünü ele alarak, konuya bu açıdan bakacağız... Yarın. KOBANİ Elektrikler gece saat 24.00’te kesilip akşam üzeri geliyor. Geniş odanın ortasına kurulmuş sobayı yakmak için gaz kullanılıyor. O da tasarruf amacıyla gece yarısında söndürülüyor. Bu nedenle, Kobani’de sabahın erken saatlerinde yirminin üzerinde kişinin kaldığı buz gibi bir evde uyanıyoruz. Camlar, güvenlik önlemleri nedeniyle hâlâ battaniyelerle kapatılmış olduğu için içeri ışık sızmıyor... Yemek sınırlı, gündelik yaşamsal ihtiyaçları karşılamak zor. Savaş sırasında hem dayanışmada bulunmak hem de belge toplamak için Kobani’ye gelen yol ve ev arkadaşımız Iraklı Roben’le dışarı çıkıyoruz. Böylece bölgedeki yıkım ve drama yakından tanık oluyoruz. Bir baba arkadaşımız Erk Acarer’e (sağda) çocuğunun oyuncağını göstererek geçmiş günleri anıyor. Hastaneye bile intihar saldırısı l Koalisyon uçaklarının attığı bombalarla yıkılmış bir binanın katları arasında bir DAİŞ üyesinin kömürleşmiş bedenine rastlıyoruz. Yol arkadaşımız Roben’in, insanın içine işleyen ve tüylerini diken diken eden cümlelerini sonlara sakladığını anlıyoruz: “Artık biz burada ne kedi ne de köpeklerin başını okşayabiliyoruz. Kobani açlık demekti. Biz alışmaya çalıştık, hayvanlar alışmadı ve cesetleri parçalayıp yediler.” Roben savaşla ilgili çarpıcı bilgileri aktarmaya devam ediyor: “Savaş, DAİŞ açısından çirkef izler bıraktı. IŞİD militanları arasında çok Türk vardı. Daha geçen gün bir ceset bulduk, cebinden 6 adet Türk kimliği çıktı. Öldürülen arkadaşlarının kimliklerini toplamış! Her yerde bir kural vardır. Çeteler hiçbir kurala uymadı. Sivillere acımadılar. YPG, onların mevzilerinde sık sık kokain ve extacy buluyordu. Hastaneye bile intihar saldırısı düzenlediler.” “Hastane meselesi” bir başka açıdan da önem taşıyor. Harabeler arasından geçerken, işin içyüzünü yine Roben’den öğreniyoruz: “Kobani’nin iç tarafları YPG tarafından denetlenmeye başlanmıştı. Yeni hastane, Türkiye sınırına yakın bir noktaya kuruldu. Böylece her taraftan güven altına alınmış olacaktı. Ancak Türkiye sınırından gelen bir araç, intihar saldırısıyla hastaneyi patlattı.” Eşyanın içine bomba koyup gittiler YPG (Halkın Savunma Birlikleri), DAİŞ çetelerine karşı savaşı kazanmasına rağmen Kobani’de yaşayan yerel halkı, bir süre daha dışarıda tutuyor. Roben, özellikle cihatçı çete içerisindeki Çeçenlerin, bölgelerden çekilirken, mayın yerleştirme tekniğini örgüt elemanlarına öğrettiğini anlatıyor: “Kaçarken kullandıkları evlerde bulunan eşya, giysi ve mutfak malzemelerinin içlerine bombalar yerleştirdiler. Bu yüzden savaş bittikten sonra da çok kişi öldü, ölmeye de devam ediyor.” Şehirdeki milislerin bir kısmı artık sokak denemeyecek yıkıntılar arasında nöbet tutuyor, bir bölümü cihatçılara ait cesetleri arıyor, bazıları ise mayın temizliyor. Kobani’nin artık sokak denemeyecek yıkıntılarında dolaşırken burnumuza ceset ve gaz kokuları geliyor. Evlere saplanmış füzeler, devrilmiş ve kullanılmaz halde olan askeri araçlar, bombardıman sırasında parçalanmış tanklar… Harabe olarak kalan evini toparlamaya çalışan bir baba, savaştan kaçırmayı başardığı çocuğunun oyuncağına bakarak özlemini gidermeye çalışıyor. Çarşının ortasında bir bölümü yıkılmış dükkân… Sahibi Kobane’den ayrılırken dükkânına bir defter bırakarak, “İhtiyacı olan istediğini alsın. Kimse ihtiyacından fazlasına dokunmasın. Listeye isim yazılsın. Para istemiyorum ama bileyim, belki günün birinde hesaplaşırız” diye yazmış. İhtiyacı olan alsın l Tank izleri l Artık yerinde olmayan Süleyman Şah Türbesi’ne ‘Şah Fırat’ ulaşan yolda, Şah operasyonuna giden Fırat operasyonu tankların izleri... için açılmış koridor boyunca ilerliyoruz. Başlangıç yolu... Mürşitpınar Sınır Kapısı’nın yanındayız. Tankların yol boyunca bıraktığı izler duruyor. Onlara YPG’nin rehberlik yaptığına, hem önde hem de arkada eşlik ettiğine Kobani’deki herkes tanıklık etmiş durumda. Roben çelişkiler üzerinde duruyor: “Türkiye, Kobani’de IŞİD’e yardım edip YPG’den yardım aldı.” İlkesel anlaşmaya 2 3 ay var!? "Dünya fani insan konuk Demlerin süren öğünsün" (Üç Anadolu Efsanesi'nden) Edebiyatımızın ulu çınarı, onur yazarımız, büyük usta IŞİD operasyonu: 10 gözaltı SAKARYA (DHA) Sakarya Emniyet Müdürlüğü ekipleri terör örgütü İŞİD’e yönelik soruşturma kapsamında Erenler ile Adapazarı ilçesindeki birçok eve eşzamanlı baskınlar yaptı. Saat 02.00’deki baskında polis ekipleri daha önce tespit edilen evlere girerek burada bulunan kişileri gözaltına aldı. Baskında 10 kişi gözaltına alındı. Öğretmenin eğitime desteği Adem Ünlü sınıfta bulundurduğu sopanın fotoğrafını bir öğrenci çekti. Peki bu metin neden açıklandı? Yaşar Kemal'i yitirdik. Acımız büyüktür, ışıklar içinde uyusun. ANTALYA (DHA) Antalya’nın Korkuteli ilçesinde ücretli öğretmen olarak iki ortaokulda Fen Bilgisi dersine giren Adem Ünlü hakkında, sınavda yaptıkları yanlış sayısı kadar öğAdem rencilerin eline pergelle vurÜnlü duğu, “Eğitime Destek Çubuğu” yazılı bir sopayı sınıfta bulundurduğu iddiasıyla soruşturma başlatıldı. Öğretmenin sınıfta bıraktığı sırada fotoğrafını çeken öğrenciler Adem Ünlü’nün adını yazarak “Fen öğretmeni çok gıcıkmış” yazısıyla tepkilerini dile getirdi. Fevziye Polat Ortaokulu velilerinden Ayşe Kara, kızının eve ağlayarak geldiğini ne olduğunu sorduğundan “Bugün öğretmen bize çok kötü davrandı, dövdü bizi” diyerek olayı anlattığını söyledi. Ertesi gün okula giderek okul müdürüne şikâyette bulunduğunu belirten Ayşe Kara, “Çocuklar deneme sınavı olmuş. Sınavda 3 yanlışı, 4 yanlışı olan olmuş. Birinin 23 yanlışı varmış. O çocuk, ‘Bana 23 tane vurdu’ dedi. Bizimkilere de kaç tane yanlış varsa ellerine pergelle o kadar vurmuş. Benim çocuğum iki üç haftadır şikâyetçi. Öğretmen, ‘Ben istersem size sıfır veririm, kimse bana bir şey yapamaz’ diyormuş. Benim çocuğumun 6 yanlışı çıkmış, 6 kez vurmuş” dedi. Eylemin hemen ardından ise Taksim Meydanı’na 3 çevik kuvvet otobüsü ve bir TOMA ile çok sayıda sivil polisin gelmesi dikkat çekti. (Fotoğraf: KAAN SAĞANAK) Kürt oylarını HDP çekecek mi? Kadın eylemlerine polis baskını İstanbul Haber Servisi TMMOB Yasası’ndaki değişiklikleri de içeren torba yasa taslağını protesto etmek için dün Taksim Cumhuriyet Anıtı önünde pankart açan iki kadın mühendis gözaltına alındı. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) üyesi makine mühendisi Özlem Karataş ile kimya mühendisi Ezgi Kırlangıç, Cumhuriyet Anıtı önünde TMMOB yapısında değişiklik içeren torba yasa taslağını protesto etmek için “Katil AKP TMMOB’a saldırıyor. İzin vermeyeceğiz” yazılı pankart açtı. Çok sayıda sivil polis de hemen anıt önüne gelerek Özlem Karataş ve Ezgi Kırlangıç’ı yaka paça gözaltına alarak polis aracına götürdü. Kadın mühendisler Emniyet’e götürüldü. Öte yandan İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası (İSMMMO) Muhasebe Haftası nedeniyle binlerce mali müşavir mesleki sorunlarına dikkat çekmek için Galatasaray Lisesi önünden Taksim Cumhuriyet Anıtı’na yürüyüş gerçekleştirdi. Başkan Yahya Arıkan, mesleki sorunlara karşı taleplerini dile getirirken, Kamu Gözetimi Kurumu’nun Türkiye ekonomisi ve genç meslektaşlar üzerinde yarattığı olumsuz yaklaşımlardan uzak durması gerektiğini ifade etti. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle