17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 ŞUBAT 2015 CUMARTESİ 8 n Baştarafı 1. Sayfada HABERLER CÜNEYT ARCAYÜREK GÜNCEL DÜNYA GENELİNDEKİ 1982 İÇERİK KALDIRMA TALEBİNİN 1820’Sİ ÜLKEMİZDEN YAPILDI ... cumhurbaşkanı ile halkın oylarıyla Meclis’te çoğunluğu sağlayan bir parti içinden başbakan çıkmasının iki başlı bir yönetime yol açacağını savunanları, kimin milli irade düşmanı ilan ettiği herhalde hâlâ belleklerdeki yerini muhafaza ediyor... Halkın seçeceği bir cumhurbaşkanının en hararetli savunucusu bugünkü Cumhurbaşkanı. Bu konuda ne düşündüğü de berrak olmayan ise Bay RTE’nin hükümetinde Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu idi. Halkın oylarıyla seçilen bir cumhurbaşkanının kimi konularda halkın oylarıyla seçilen başbakanla ters düşeceği söylendi yazıldı ama... ... Bu gerçeği söyleyenleri halk iradesine saygısızlık diye suçlayan, ülkeyi tepeden yönetmek sevdasına kapılan RTE’ye anlatmak olanaksızdı. Bugün daha önce söylenen sakıncalar bir bir gündeme geliyor. HHH Ama kapalı sandık AKP, bu sakıncaların dışa yansımasını bugün, evet bugün engelliyor. Halkın oylarıyla başbakanlığa gelen Davutoğlu, ikide bir yerli yersiz konuşmalarında Cumhurbaşkanı ile aralarında en ufak ayrılık gayrılık olmadığını acaba neden söylemek gereksinimini duyuyor?.. Cumhurbaşkanı ile devlet yönetiminde aralarında en ufak ayrılık yoksa var olduğu söylentilerini neden ikide bir yalanlamaya gereksiniyor?.. Tepedeki, pek çok konuda bakanlara emreden bir tavır takınıyor... Kuşku yok, beni halk seçti diye kendini parlamenter rejimin başbakanının üstünde gören bir cumhurbaşkanı sanıyor. HHH Çok yakın zamanda bir örneği izledik, izliyoruz. Faizlerin indirilmesi dayatmasına, Merkez Bankası’nın direnmesini bir türlü sindiremiyor. AD; tepedeki adamla, ekonomik kurallara uyarak faizleri indirmeyen banka arasındaki bu anlamsız kapışma arasında kalan bir başbakan! Yukarıya söz geçiremiyor, bankayı kararından vazgeçiremiyor. Geçenlerde ekranlarda izledik. Başbakan, bankanın sorumlu başkanına, Cumhurbaşkanı’nı yumuşak bir dille yanıtlaması ve Saray’a giderek Cumhurbaşkanı ile uzlaşıcı konuşmalar yapmasını tavsiye ediyordu. Ama banka başkanı, ekonomiyi ve koşullarını herkesten çok daha iyi bildiğini iddia eden bir Cumhurbaşkanı ile nasıl anlaşacak? Şefaat diler gibi, çağırmadığı halde Saray’a gitmeye gönüllü olmadığı ortada. Banka başkanının, Başbakan’a çağırılırsa elbette Saray’a gideceğini içeren bir yanıt verdiği de söyleniyor. Lakin ekonomiden de sorumlu Başbakan’ın, Merkez Bankası’na, tepedeki adam koşutunda bir dayatmada bulunmadığı da ortada. Üstelik hükümette ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Babacan ile Maliye Bakanı’nın tepedeki adam gibi düşünmediği, Merkez Bankası’nın faiz politikasını destekledikleri söyleniyor, yazılmıyor, fakat gerçek bu! HHH Tepedeki adamın, ısrarla kendine özgü, artık bilmeyeni kalmadı diktatörlük hevesini karşılayacak başkanlık sistemi konusunda da başbakanla aralarında bir çatlak olduğu artık saklanamaz hale geldi. Davutoğlu’nun, tepedeki adamla son günlere yine damgasını vuran bir konu olan “başkanlığa ihtiyatlı” duruşunu içeren söylentiler, tepedeki ile Başbakan’ın aynı çizgide olmadığını doğruladı. Başbakan bir TV’de “kişiler için sistem tartışması yapılmayacağını” belirtti ve “mesele özgürlükçü olmayan bir anayasal sistem içinde gücü bir kişinin elinde toplamak değil. Ne bunu Cumhurbaşkanımız ister, ne ben isterim ne deTürkiye’de aklı başında bir siyasi sadece kendi geleceği için bir şey tasavvur eder” dedi ve... ... Böylece ama idarei maslahatçı bir üslupla, yukardaki adamı da rahatsız etmeden kendine özgü başkanlık sisteminde Cumhurbaşkanı ile aynı kanıda olmadığını açıkladı. Yukarısı ile hükümet arasındaki anlaşmazlıkların bir diğer örneğini şu haber doğruluyor. Cumhurbaşkanı, hükümetin mal bildirimiyle ilgili hazırladığı yasaya ve imarda yapılan düzenlemelere, inşaat sektörüne zarar verir diye karşı çıkıyor. Bu konudaki düzenlemeler tepedekinin açıklamalarından sonra seçim sonrasına kaldı. HHH Halkın seçtiği Cumhurbaşkanı’nın başbakanla yetki çatışmalarına neden olacağını önceden kestirmek için müthiş öngörü sahibi olmaya da gerek yoktu; RTE’nin kişiliğini ve siyasal ihtiraslarını bilmek yeterliydi Geçmiş ola! Türkiye Twitter’a sansürde birinci İstanbul Haber Servisi Türkiye dünya genelinde Twitter’dan en çok içerik kaldırılma talebinde bulunan ülke oldu. 2014 yılının ikinci yarısında toplam 1982 içerik kaldırma talebinin 1820’si Türkiye’den geldi. Yılın ilk 6 ayında da en çok tweet sildirme talebinde bulunan ülke olan Türkiye, unvanını kimseye kaptırmadı. Twitter, 2014 yılının ikinci yarısını kapsayan Şeffaflık Raporu’nu yayımladı. Raporda 1 Temmuz31 Aralık 2014 arasında ülkelerden gelen içerik kaldırma taleplerinin sayısı paylaşıldı. Rapora göre 2014’ün son 6 ayında Twitter’a içerik kaldırması için dünya genelinde toplamda 1982 talep gelirken, bu rakamın 1820’si tek başına Türkiye’den geldi. Türkiye’nin ardından 101 içerik kaldırma talebiyle Brezilya gelirken, bu ülkeyi de 19 taleple Japonya izledi. Türkiye’de talep üzerine gizlenen Twitter hesabı sayısı 62 oldu. Twitter’ın 2014’ün ilk yarısı için açıkladığı raporda da en çok tweet sildirme talebi Türkiye’den gelmişti. Türkiye ilk 6 ayda, 304 hesap ile ilgili 183 tweet sildirme talebinde bulunmuştu. 17 hesap da askıya alınmıştı. Yılın iki yarısı karşılaştırdığında tweet sildirme taleplerinde muazzam bir artış olması da dikkat çekiyor. Bu arada sabah saatlerinde herkesin ulaşabildiği rapora ilerleyen saatlerde ulaşmak mümkün olamadı. Rapora ulaşmak isteyen Twitter kullanıcıları “rapor da mı sansürlendi” yorumları yaptı. Rapora da mı sansür? Psikiyatr Dr. Ahmet Koyuncu, Facebook’ta yazdığı yazı nedeniyle Erdoğan’a hakaretten yargılanacak ‘Ortalama’ da kızdırdı BARODAN YÖK’E SORU: Türban nasıl serbest? EMRE DÖKER İZMİR Anayasa Mahkemesi, 2008 yılında öğrencilerin türbanla üniversiteye girmesinin anayasanın laiklik ilkesine aykırı olduğuna hükmetti. Buna karşın YÖK, bu tarihten sonraki süreçte öğrencilerin üniversiteye türbanla girmesinin önünü açtı. Ege Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rennan Pekünlü ise, Anayasa Mahkemesi’nin aldığı bu kararı uyguladığı için hapis cezası aldı. İzmir Barosu şimdi YÖK’e ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurarak, Anayasa Mahkemesi kararına karşın üniversitelerde türbanın nasıl serbest bırakıldığını ve bu kararın neye dayanarak uygulandığını sordu. Ege Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri’nden emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Rennan Pekünlü, İzmir 3. Asliye Mahkemesi’nce verilen ve Yargıtay tarafından onaylanan 4 ay 16 günlük hapis cezasını Foça Açık Cezaevi’nde çekiyor. Pekünlü hakkında açılan ikinci dava da, İzmir 9. Asliye Mahkemesi’nde önceki gün görüldü. Çok sayıda avukatın Pekünlü’yü savunma talebi nedeniyle salon yetersiz kalınca, duruşma 7 Mayıs’a ertelendi. Duruşmada Pekünlü’nün avukatlığı için dilekçe veren İzmir Barosu Başkanı Aydın Özcan ve Avukat Enis Dinçeroğlu, YÖK ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavclığı’na yazı göndererek, üniversitede türbanın Anayasa Mahkemesi kararına karşın nasıl serbest bırakıldığını sordu. Dinçeroğlu, Anayasa Mahkemesi kararları yürürlüğe girdikten sonra herkesi bağladığını anımsatarak, “Yargı, Anayasa Mahkemesi kararına alternatif oluşturacak şekilde karar alınamaz. Burada Rennan Pekünlü simgedir. Amaç hukuk devletine meydan okumadır” diye konuştu. Anayasa Mahkemesi’nin, yasaların hukuka uygunluğunu denetlediğini de belirten Dinçeroğlu, “İktidar TBMM’den istediği kadar yasa çıkartsın eğer ki bu yasa Anayasa Mahkemesi kararlarına aykırıysa geri döner. Türkiye’de Anayasa Mahkemesi’nin türbanla üniversiteye girilemeyeceği yönünde 3 farklı kararı vardır. En son 2008’de verilen kararla bu yol tıkanmıştır. Artık üniversiteye türbanla girilemez. Ancak şu anda üniversitelerde bu serbesti uygulanıyor. Rennan Pekünlü simgedir. Mahkum edilen Anayasa Mahkemesi kararları ve laikliktir. Burada amaç Anayasa Mahkemesi kararlarını irdelemektir” dedi. Bunun hukuk devletine meydan okuma olduğunu, Anayasa Mahkemesi kararlarının kullan at kâğıt mendil olmadığını da kaydeden Dinçeroğlu, “Biz de İzmir Barosu olarak YÖK ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavclığı’na sorular yönelttik. Bu serbesti kararı nasıl alındı? Rennan Pekünlü’yle ilgili onama kararı veren Yargıtay bu kararı nasıl görmezden geldi? YÖK üniversitelerde mahkeme kararına karşın türbanı nasıl serbest bıraktı? YÖK üniversitelerde nasıl oluyor da mahkemenin verdiği kararı uygulamıyor? Bunu neye dayandırıyor? Bu soruların yanıtı istiyoruz” diye konuştu. u ‘Recep Tayyip Erdoğan’ın dindarlığı, Türkiye’nin ortalama dindarlığıdır’ yazdığı için hâkim karşısına çıkacak olan Psikiyatr Dr. Ahmet Koyuncu, ‘’12 Eylül döneminde bile baskılar bu kadar değildi’’ dedi. SİBEL BAHÇETEPE Kızıldere’de Mahir Çayan ve diğer sekiz arkadaşıyla birlikte katledilen devrimcilerden Cihan Alptekin’in annesi Ayşe Alptekin kılınan cenaze namazının ardından oğlunun yanı başında toprağa verildi. Cihan Alptekin’in annesi Ayşe Alptekin yaşamını yitirdi 43 yıl sonra artık oğlunun yanı başında ÖMER ŞAN RİZE 68 kuşağının devrimci önderlerinden, Deniz Gezmiş ile birlikte THKO’nun kurucuları arasında yer alan ve Denizler’in idamını engellemek için NATO üssünden 2 İngiliz ve bir Kanadalı radar teknisyenini kaçırmalarının ardından Kızıldere’de Mahir Çayan ve 8 arkadaşıyla birlikte katledilen Cihan Alptekin’in annesi Ayşe Alptekin 96 yaşında yaşamını yitirdi. Alptekin, oğlu Cihan Alptekin’in yanı başında toprağa verildi. 68 kuşağının önderlerinden Cihan Alptekin’in annesi Ayşe Alptekin, önceki akşam Rize’nin Ardeşen ilçesine bağlı Yeniyol köyünde yaşamını yitirdi. Alptekin için dün köyünde düzenlenen cenaze törenine kızı Nuran Alptekin Kepenek, damadı eski CHP milletvekili, ODTÜ Bilim ve Teknoloji Politikaları Araştırma Merkezi Kurucu Başkanı ve gazetemiz yazarı Prof. Dr. Yakup Kepenek, ÖDP Genel Başkanı Alper Taş, Cihan Alpekin’i anma etkinliğine katıldıkları için haklarında dava açılan ÖDP Rize il yöneticileri Metin Posta, Devrim Şahinbaş, CHP, ÖDP, EMEP, Öğrenci Kolektifleri, Halkevleri ve ESP’liler ile Alptekin’in arkadaşları katıldı. Nuran Alptekin Kepenek, cenaze töreninde oldukça bitkin görünürken, annesi ile birlikte bir kez daha Cihan’ın acısını yaşadıklarını söyledi. Cihan Alptekin’in kardeşi Oğuz Alptekin ise Cihan’ın acısını ve anılarını unutmadıklarını belirterek “Unutmak mümkün müydü ki? Böylesine bir acıyı kim unutabilirdi? Annemiz 43 yıl yüreğinde beslediği bu acıya inat direndi hayata. Her aile toplantısında, gittiğimiz her yerde dilinden hiç düşürmedi Cihan’ı, anılarını ve acısını. Şimdi de beraberinde götürüyor ama bizdeki anıları ve acısı hiçbir zaman silinmeyecek” dedi. ÖDP’li Metin Posta, “Ayşe Alptekin hepimizin annesiydi. Bizim için yaşayan bir çınardı. Ölümüyle Cihan Alptekin’den bir parçanın daha koparıldığını hissettik” dedi. Cihan Alptekin’i anma etkinliğine katıldıkları için yargılanan Posta, 68’in devrimci önderlerinden Cihan Alptekin, Mahir Çayan ve Ulaş Bardakçı için bugüne kadar kesinleşmiş herhangi bir yargı kararı bulunmamasına karşın kendileri hakkında “suçu ve suçluyu övmek” gerekçesiyle dava açılmasını gözdağı politikası olarak yorumladı. Uzun zamandan bu yana yaşlılık ve bazı hastalıkları nedeniyle Yeniyol köyündeki evinden çıkamayan Ayşe Alptekin’in cenazesi ikindi namazının aradından köy mezarlığında oğlu Cihan Alptekin’in yanında toprağa verildi. Alptekin ailesini cenaze töreninde Rize, Artvin, Trabzon, Ankara ve İstanbul’dan gelenler ile Cihan Alptekin’in arkadaşları yalnız bırakmadı. Bizim için bir çınardı! Psikiyatr Dr. Ahmet Koyuncu’ya, Facebook üzerinden Haziran 2014’te kaleme aldığı “Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’nin ortalama sıdır. Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’dir” başlıklı yazısı nedeniyle, Cumhurbaşkanı’na hakaretten 2 yıl hapis istemiyle dava açıldı. Davanın ilk duruşması 18 Mart’ta saat 09.30’da Küçükçekmece 14. Sulh Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Koyuncu, söz konusu yazıda bir hakaret olmadığını, bilimsel bir yazı yazdığını belirterek “Bu yargılanma, yazdığım bilimsel yazının ve bilimin yargılanmasıdır” dedi. Yurtdışında birçok bilimsel dergide makalesi yayımlanan, 6 kitabı ve bir romanı olan, sosyal fobi alanındaki çalışmaları ile tanınan psikiyatri uzmanı Ahmet Koyuncu, rumuz ile açtığı Facebook hesabında 19 Haziran 2014 günü bir yazı kaleme aldı. Özel hastaneleri ve dönemin Başbakanı Erdoğan’ı eleştiren Koyuncu, yazısında “Dine gelince mangalda kül bırakmayan ama küfüre ve ayrımcılığa gelince hiç geri kalmayan. Bu nedenle Recep Tay yip Erdoğan’ın d i n d a r l ı ğ ı , Ahmet Koyuncu Türkiye’nin ortalama dindarlığıdır. Recep Tayyip Bey’in kini, Türkiye’nin ortalama kinidir” gibi ifadelere yer verdi. Bunun üzerine Özel Hastaneler Derneği Başkanı Dr. Reşat Bahat ve Ünal Kesik, “T.C. Başbakanı’na ve kendilerine internet ortamında hakarette bulunulduğu” gerekçesiyle Koyuncu hakkında şikâyetçi oldu. Soruşturma sonucu, savcılık Bahat ve Kesik için Koyuncu’ya bir dava açılmasına gerek görmedi ancak psikiyatriste Erdoğan’a hakaretten dava açtı. Koyuncu, söz konusu yazının biyopsikososyal analizler içeren, bilimsel dayanakları olan bir yazı olduğunu vurgulayarak “Yazdığım bu bilimsel yazı bir bütündür ve savcı tarafından üç beş cümlesinin yanlış anlaşılacak şekilde kesilerek, suç delili olarak iddianameye konulmuş olması, öncelikle bilimselliğe ve objektifliğe aykırıdır” dedi. Kaleme aldığı yazıda 10 yıla yakın çalıştığı özel hastanelerin sistemini de eleştirdiğini anımsatan Koyuncu, şunları dile getirdi: “Ceza almaktan korkmuyorum, ben bir bilim insanıyım. 12 Eylül döneminde bile baskılar bu kadar değildi. İnsan ve toplum psikolojisi benim uzmanlık alanımdır. Yazıyı Soma’ da 301 madencinin öldüğü duygusal bir ortamda yazdım. O günlerde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Soma’ya yaptığı ziyarette olaylar çıkmış ve Başbakan’ın kendisini protesto eden bir vatandaşa ‘Niye kaçıyorsun ulan, İsrail dölü…’ diye bağırarak, patlattığı tokat sosyal medyadan yayımlanmıştır. Bu sözler, sadece sözel ve fiziksel saldırganlık değil, bunun yanı sıra hem küfür, hem ayrımcılık, hem de nefret suçu da içermektedir. Bu yazıda Recep Tayyip Erdoğan’ı değil, toplumumuzun davranışsal özelliklerini değerlendirdim.” Bilimsel bir yazı yazdım İSTANBUL’DA PANEL az bir süre kala siyasi partilerde aday belirleme çalışmaları hız kazandı. Özellikle sol partilerde ittifak, milletvekili adaylarının nasıl belirleneceği ve parti içi demokrasi konusu yoğun olarak tartışılmaya başlarken İstanbul’da bir grup aydın siyasi partilerdeki demokrasi sorununu masaya yatırmak için panel düzenledi. Moderatörlüğünü Cumhuriyet Halk Partisi Bahçelievler Eski İlçe Başkanı Hüseyin Özkahraman’ın yaptığı, CHP Eski Genel Başkan Yardımcısı, Sivas ve İstanbul Eski Milletvekili Mustafa Timisi, CHP Genel Sekreteri ve İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin ve Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nin (ÖDP) Genel Başkanı Alper Taş’ın konuşmacı olarak katılacağı ‘Siyasi Partilerde Demokrasi Sorunu’ başlıklı panel, 14 Şubat Cumartesi günü saat 14’te Radisson Blu Conference & Airport Hotel’de gerçekleştirilecek. Siyasetçiler parti içi demokrasiyi konuşacak Ergenekon davası savcısının Bedrettin Dalan ve Mustafa Bakıcı hakkındaki tutuklama kararının kaldırılması talebi reddedildi Haber MerkeziMilletvekili genel seçimlerine İstanbul Haber Servisi Ergenekon ana davasında kararla birlikte dosyaları ayrılan 5 firari sanığın davasında savcı İbrahim Kayapınar, İSTEK Vakfı Başkanı Bedrettin Dalan ile emekli Tümgeneral Mustafa Bakıcı hakkındaki yakalama ve gıyabi tutuklama kararlarının kaldırılmasını talep etti. Mahkeme, talebi reddetti. İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya firari sanıklar Dalan ile Bakıcı’nın avukatları katıldı. Duruşmada söz alan Dalan’ın avukatı Celal Ülgen, “Bugün elinizdeki dosyanın altyapısı kaymıştır. Delillerin hukukiliği kaybolmuştur. Peki Bedrettin Dalan ve Mustafa Bakıcı’nın yakalama kararları neden kaldırılmıyor?” diye sordu. Ülgen, insanların seyahat etme özgürlüğü ve yurtdışına çıkmasını engelleyen tek davanın müvekkilinin yargılandığı dava olduğunu kaydetti. Duruşma savcısı İbrahim Kayapınar da Dalan ile Bakıcı hakkındaki yakalama ve gıyabi tutuklama kararlarının kaldırılmasını ve duruşmaya gelmeleri halinde tutuklanmayacakları hususunda güvence belgesi verilmesini talep etti. Eski AKP Milletvekili Turhan Çömez, Emrah Gönenci ve Saipir Debzlelvidze’nin duruşmaya gelmediklerini ve savunmalarının alınamadığını aktaran savcı, sanıkların savunmaları alındıktan sonra serbest bırakılmak üzere haklarında yeniden yakalama emri düzenlenmesini istedi. Mahkeme heyeti sanıklar hakkındaki yakalama emirlerinin infazının ve Ergenekon ana dava dosyasının Yargıtay’dan dönüşünün beklenmesine karar vererek duruşmayı 22 Nisan’a erteledi. Mahkeme ‘Firari kalsınlar’ dedi C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle