Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12 ŞUBAT 2015 PERŞEMBE 8 GÜNCEL n Baştarafı 1. Sayfada HABERLER CÜNEYT ARCAYÜREK ...başkanlık seçimini... Kazananlar şayet aylardır tezgâhladığı kişiler olmasaydı saat, zaman farkı gözetmeksizin önceki gün olduğu gibi hemen telefona sarılıp kutlar mıydı? Sanmıyorum. Kendinden olmayanların önemli bir koltuğa atanmalarını günler, saatler geçtikten sonra kutladığını saptayan örnek olaylar... Bay RTE’nin bu son davranışının nedenini anlamak ve anlamlandırmak için AYM’ye ve Yargıtay başkanlıklarına seçilen iki kişinin gazetelere düşen haberlerine (özelikle dünkü Cumhuriyet’teki iki başkanın kimliklerini ayrıntılı olarak yazan habere) bir göz atmak yeterli. Zira her iki başkanın, bulundukları kurumda başkanlık oylamasına katılan Yargıda Birlik Platformu üyelerinin oylarıyla seçimi kazandıkları görülebilir. HHH Platformun adı, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nda yapılacak seçimlerde duyuldu. Bu platformun da iktidara bağlı görüşler içerdiği yolundaki haber ve yorumları, elbette o zaman başta yapılacak seçimi hükümet paralelinde sonuçlandırmak için çaba harcadığı söylenen Adalet Bakanı Bozdağ yalanladı. Ama HSYK seçimlerini platform üyeleri kazanarak yalanlamaları fiilen yalanladı. O platfom, AKP’ye (RTE’ye) bağlı kişilerin AYM ve Yargıtay başkanlıklarına seçilmelerini sağladı. 17 üyenin 11’inin oyuyla AYM Başkanlığı’na seçilen Zühtü Arslan. RTE gibi, işine gelmeyen kararlar verdiği için AYM’yi darbeci diye suçlayanın da bu Zühtü Arslan olduğunu söylemek… ..sanırım bu beyefendinin AKP’ye, daha doğrusu RTE’ye partizan görüşle bağlı olduğunu kanıtlar herhalde. Platform üyelerinin oylarıyla Yargıtay Başkanlığı’na seçilen İsmail Rüştü Cirit ise… …Beyefendi’nin belediye başkanlığından beri yandaşı. RTE’ye unutamayacağı bir hareket yapmış. Akbil davasında RTE’ye beraat kararı veren hâkim! Platformun, HSYK seçimlerinden beri RTE’nin yüksek yargıyı ele geçirmek amacına hizmet ettiği, AYM ve Yargıtay başkanlık seçimleriyle kanıtlandı. HHH Normal mahkemelerin halk indindeki olumsuz notuna artık yüksek yargıyı da eklemek gerekiyor. Ezcümle RTE 13 yıllık bir çaba sonucu: En önce medyayı, arkasından ne idüğü belirsiz suçlamalarla bu ülkenin aydınlarını, subaylarını hapishanede çürüttükten sonra yüksek yargıyı da ele geçirerek tek adamlık çerçevesini tamamladı. Olumlu bilgi ve davranışlardan yoksun olduğu için diktatör bile denilemeyecek kıratta olan ve tek adamlığa talim eden RTE ne yazık ki bu ülkeye egemen kişi. HHH 7 Haziran seçimlerinde de anayasayı kendi hesabına çevirecek oyçokluğunu sağlarsa… …artık daha neler yapacağını ne siz hesaplayın ne de biz düşünelim! Okurlardan kısa bir izin istiyorum. Haftaya buluşmak üzere... Tartıştığı polisin yere yatırarak kelepçe takması sonucu kalp krizi geçiren eski haber kameramanı Koçyılmaz yaşamını yitirdi GÜNDEM n Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Zorla kelepçelenen kameraman öldü ANKARA (Cumhugeçiren eski kameraman Koçyılmaz, orariyet Bürosu) Esda hayatını kaybetki haber kameramati. UBA Ajansı, CNN nı Yılmaz KoçyılTürk ve TV8’de hamaz (45), Ayaş’tan ber kameramanı olaAnkara’ya aracıyla gitrak çalışan Yılmaz mek isterken, tartıştığı Koçyılmaz, medya polisin yere yatırarak sektöründen ayrıldıkkelepçe takması sotan sonra Ankara’nın nucu kalp krizi geçireAyaş ilçesinde meyrek yaşamını yitirdi. ve kurutma işi yapıAnkara Ayaş’ta, önceyordu. ki akşam saatlerinde işCHP İstanbul Milyerinden evine dönmek letvekili Umut Oran, için aracıyla yola çıyaşanan dehşet vekan Koçyılmaz’ın aracırici olayı İçişlenı durduran polis, havari Bakanlığı’na sordu. nın kötü olduğu bu şeOran, bakanlığa yökilde yola devam edemeyeceği uyarısında Tansiyon hastası olduğunu nelttiği soruda şu ifabulundu. Görgü tanıklasöyleyen Koçyılmaz’ı polis delere yer verdi: rının ifadesine göre ara Koçyılmaz’a nedinlemedi. cında kış lastiği ve zincir den kelepçe takılmabulunduğunu, yola gideya çalışıldı? “Zor kulbileceğini söyleyen Koçyılmaz, polislerlanma” yetkisine bir trafik polisi tarafınle tartıştı. Tartışma üzerine güvenlik güçdan neden gerek duyuldu? Trafik polileri Koçyılmaz’a kelepçe takmak istedi. si, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun Polislere itiraz eden Koçyılmaz tansiyon hangi maddesine dayanarak bu yetkiyi hastası olduğunu söyledi. Ancak poliskullanmaktadır? ler dinlemedi ve Koçyılmaz’ı kelepçe tak “Yapmayın ben tansiyon hastasımak için yere yatırdı. Bu sırada kalp krizi yım, kelepçelemeyin” diyen bir vatandaşın uyarısını polis memurunun dinlememesi nedeniyle yaşanan ölümün sorumlusu kimdir? CNN Türk, TV8 ve Ulusal Basın Ajansı (UBA) gibi ulusal haber merkezlerinde görev yapmış, rahatlıkla iletişim kurulabilecek bir yapıda olduğu bilinen eski medya mensubu Yılmaz Koçyılmaz’ın kelepçelenmek istenmesinin gerekçesi nedir? Yılmaz Koçyılmaz’ın öldürülmesi, görevli polisin “makul şüphe” uygulamasından mı kaynaklanmaktadır? “İç Güvenlik Paketi” dediğiniz yasa değişikliği henüz TBMM’de görüşülmemişken kolluk tarafından uygulanması yönünde yazılı, sözlü talimat mı verdiniz? Koçyılmaz’ı durdurup kendisini zorla kelepçelemek isteyen, ölümüne yol açan trafik polisi ekibinde kimler vardı? Bu ölüm olayından sorumlu olan polis memurlarının isimleri, sicil numaraları ve görev yerleri, kısımbüro, şubeleri neresidir? Görevini kötüye kullanan, yetki sınırlarını aşan, ölüme sebebiyet veren trafik polisleri hakkında inceleme, araştırma talimatı verdiniz mi? Söz konusu memurların daha önce benzeri biçimde vatandaşla yaşadıkları başka sorunlar, aldıkları adli, idari cezalar var mıdır, varsa bunların ayrıntıları nelerdir? IŞİD, Kobanİ’Den vaZgeçmİyor YPG, Peşmerge ve Kürt güçler olası bir IŞİD saldırısına karşı tetikte. Fotoğraf: AP MAHMUT ORAL DİYARBAKIR IŞİD’in Kobani’den temizlenmesinin ardından YPG, Peşmerge ve Kürt güçleri Kobani’nin çevresindeki 370 köyden 150’sini geri aldı. Kürt güçleri, Şanlıurfa’nın Akçakale ilçesinin karşısında bulunan IŞİD’in lojistik merkezlerinden Telabyad’a, batıda ise Celabrus’a kadar ilerledi. IŞİD’in Halep’in kuzeydoğusundaki birliklerini geri çekerek Kobani’ye yeni bir saldırı hazırlığında olduğu belirtiliyor. YPG tarafından dün yapılan açıklamada, 11 IŞİD militanının öldürüldüğü, 1 bomba yüklü aracın imha edildiği bildirildi. Kobani’nin güneyinde IŞİD’in boşalttığı köylere geri dönen 3 sivilin ise mayınlı tuzak sonucu yaşamını yitirdiği açıklandı. Kobani’nin yeniden inşa edilmesi için oluşturulan komisyon ise 7 ayrı birim oluşturdu. Çalışmaların, sağlık, eğitim ve altyapı gibi temel alanlara öncelik verilerek sürdürüldüğü bildirildi. ASKERDEN KAÇAĞA GİDENLERE ATEŞ Roboski’de yine gerilim MAHMUT ORAL DİYARBAKIR 28 Aralık 2011’de 34 köylünün savaş uçaklarının bombardımanında yaşamını yitirdiği Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Roboski (Ortasu) köyünde askerle kaçağa giden köyün gençleri yine karşı karşıya geldi. Köylülerden Veli Encü, katliamın yaşandığı yerde tekrar eden son olayda, askerlerin yine kaçağa gidenlere ateş ettiğini, karla kaplı arazide bazı kişilerden haber alınamadığını söyledi. Edinilen bilgiye göre birkaç haftadan bu yana kaçağa giden köyün gençleri ile sınırdaki askerler arasında sürtüşme yaşanıyordu. Roboski ve çevre köylerdeki yaklaşık 200 kişi, dün sabah saatlerinde erkenden kaçağa gitti. Katliamın yaşandığı eski 15 Nolu Sınır Taşı üzerinden Kuzey Irak’a giden kaçakçı gençler, akşam saatlerinde geri gelmek istediklerinde, sınırda bekleyen çok sayıda askeri karşısında buldu. İddiaya göre askerler, bundan böyle kaçak geçişlere izin vermeyeceklerini belirterek, kaçakçı gençleri geri çevirdi. Çıkan tartışma sırasında askerlerin kaçakçıları püskürtmek için ateş ettiği, korkan gençlerin bazılarının tekrar Kuzey Irak kısmında kalan Haftanin bölgesine kaçtığı, bazılarının ise arazide mahsur kaldığı öne sürüldü. Yaşanan kargaşa sırasında sırtlarına mal yüklenen çok sayıda katırın da arazide kaybolduğu belirtildi. Olayın ardından yakınlarını aramak için sınıra gitmek isteyen köylülerin arazideki yoğun kar hem de asker engeli nedeniyle bölgeye ulaşmadıkları öğrenildi. Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Şırnak Eşbaşkanı Salih Güleç’in, Şırnak Valisi Hasan İpek ile bir görüşme yaptığı, görüşmede İpek’in kaçakçıların gelip gittiği yerde birkaç hafta önce bir askerin şehit olduğunu söylediği ve bundan sonra da asla kaçakçıların geçişine izin verilmeyeceğini ifade ettiği belirtildi. Köylülerden Veli Encü de sınırdaki askerlerin vali ile aynı tutumda olduklarını söyledi. Köylülerin yaşamını sürdürmek için kaçağa gitmek zorunda olduklarından bu yolu kullandıklarını dile getiren Encü, olaya “Yine bir katliam provası yaptılar. Bizim burada çalışacak işimiz, yapacak ticaretimiz var mı ki oraya gidiyoruz. Bu işi yapmak zorundayız. Asker ateş ettikten sonra bazı gençlerden haber alamıyoruz. Arazinin kimi yerlerinde telefon çekmiyor. Karla kaplı dağlarda mahsur kalanların olduğu söyleniyor. Oraya gitmek istedik ama kar ve asker izin vermedi” diye tepki gösterdi. ...geçirecekler” beklentisi oluşturmuştu ama, işin aslı öyle değildi. AKP’liler Meclis’i yönetecek başkanvekilinin kendi partilerinden olduğu gün işe başlamak istediler. Geçen hafta CHP’li, bu hafta da MHP’li Başkanvekili Meclis’i yönetince ertelemeyi tercih ettiler. Salt bu durum bile, pakette savunulması kolay olmayan hükümler bulunduğunu gösteriyor. Paketin genellikle telefon dinlemeleriyle, toplumsal gösterilere müdahalelerle ilgili bölümleri öne çıktı. Bunun da ötesinde, güvenlik güçlerine “can alma” yetkisi veriliyor. 2007 yılında değişen Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu (PVSK) polisin ateş açma yetkisini bir adım ileri götürmüştü. Ateş etmek için uyarı, izin alma mekanizmalarının daha güçlü olduğu yasa değişmiş, polisin “elini tetiğe götürme hızını” artırmıştı. 2007’den bu yana polisin ateş açması sonucu yaşamını yitirenlerin saptanabilmiş sayısı 183. Bunca ölüme neden olan polislerin hemen tümü ertelenebilir hafif cezalar aldılar, hapis yatmadılar. Görevlerine devam ediyorlar. HHH İşte böyle bir Türkiye’de, İGP ile polisin yetkileri bir doz daha genişletiliyor. Başbakan yasayı savunurken, polisin bu yetkileri sadece terör faaliyetinde bulunan kişilere karşı kullanacağını söylüyor. Ancak 2007’den bu yana öldürülenlerin hemen hiçbiri polise Başbakan’ın iddia ettiği yönde bir davranış içinde olmamış. İki gündür, 25 Kasım 2007’de arkadaşlarıyla doğum günü kutlamasından dönerken İzmir BayraklıKarşıyaka yolunda polis kurşunuyla öldürülen Baran Tursun’un babası Mehmet Tursun ile birlikteyiz. Oğlunun ölümünden sonra Baran Tursun Vakfı’nı kurarak yaşamını, bu şekilde canı yanan ailelere adayan Mehmet Tursun’un 8 yıldır yaşadıkları, sürdürmekte olduğu hukuk mücadelesi bir belgesel olur. Oğlunu öldüren polis, o an “kaza süsü” veriyor. Durum anlaşılınca mahkeme başlıyor. Yargılama polise silah kullanma yetkisinin arttığı süreçte olunca verilen 2 yıl hapis erteleniyor. Duruşma sırasında oğlunun katiline karşı içinden geçenlerin bir bölümünü söyleyen anne mahkemeye veriliyor. Anne 1700 lira ödemeye mahkum ediliyor. Bunun için Baran Tursun Vakfı’na haciz geliyor. Baba Mehmet Tursun, bir daha bu tür acılar yaşanmasın diye mücadele ederken İGP ile endişe daha da büyüyor. HHH Önümüzdeki hafta hukuk devleti mücadelesi yeni bir sınavdan geçecek. Paketin Meclis’e gelmesi halinde barolar üzerlerine düşeni yapacaklarını bu haftadan gösterdiler. Muhalefet partileri de farklı tümcelerle aynı hedefe dönük olarak duruşlarını netleştirdiler. Başbakan buna karşılık “bu yasa çıkacak, çıkacak, çıkacak” diyerek sayıklamaya devam etti. 21 yasada değişiklik öngören 132 maddelik paketin yasalaşması halinde “güvenlik” daha büyük bir sorun haline gelecek. İçişleri Bakanlığı adeta Suçişleri Bakanlığı’na dönüşecek. İnsanlar kendilerini hükümete karşı daha güvensiz hissetmeye başlayacak. Hükümet ve ondan sorumlu cumhurbaşkanı güvenlik sorunu haline gelecek. AKP’lilere son bir sözümüz var: Bu yasayı içinizden birilerinin bir gün size karşı uygulayabileceğini düşünün! Hapis ve para cezasına çarptırılan vicdani retçi Tarhan: ERK ACARER Hukuk sistemi bedenim üzerinden tartışıldı Vicdani retçi ve LGBTİ aktivisti Mehmet Tarhan, AİHM’nin kararına rağmen bir kez daha hapis ve para cezasına mahkum edildi. Devlet, ‘Tarhan kararıyla’ kısa ve hukuksuz bir özet geçti: “Ne AİHM’yi dinlerim, ne insan haklarını önemserim ne de ötekileştirmeyi sürdürmekten vazgeçerim!” keme süreci ise başlı başına bir işkenceydi. ‘Eşcinsel olduğun için çürük raporu al, askerlikten muaf tutalım’ dediler. Ben bir vicdani retçiyim. Çürük raporu almamam ağırlaştırıcı bir suç sayıldı. Hukuk sistemi bedenim üzerinden tartışıldı.” Tarhan, her bedelli askerlik döneminde devlet, vicdani retçilere mesajla gözdağı veriyor diye sürdürüyor: “AİHM kararını uygulamamak, vicdani reddi bedelli askerlik tartışmasıyla gölgelemek, konunun daha toplumsal bir hal alMehmet masını ve gündem yaratmasını engellemek için. Açıkçası ‘bu iş Tarhan vicdanla değil parayla olur’ diyorlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan, vicdani ret konusuna şiddetle karşı 3. madde, işkence ve kötü muameleçıkıyor. Devlet geleneği, Osmanlı’nın den men ediyor. 6. madde, ‘adil yargılason dönemlerinde, ‘asker millet’ gibi ma ihlali yapılamaz’ diyor. 9. madde ise bir algı yaratmaya çalışmış. Oysa en vicdani reddi korumaya alıyor.” başından beri, bu algının da içinin boş olduğunu görüyoruz. 1. Dünürük raporu almamam ya Savaşı sırasında, Avrupa ortalaağırlaştırıcı suç sayıldı masındaki firari asker sayısı yüzde 5’ken, bu rakamın Osmanlı’da 20’ye Tarhan, “Benim öykümde, bu maddayanmış olduğu biliniyor. Bugün delerin her biri, birden çok ihlal edilde Türkiye’de bir milyonun üzerinmiş durumda” diyerek anlatıyor: “Yasade asker kaçağı var. Sonuç olarak da bir düzenleme yapılmadığı için biz bizler vicdani olarak askerlikten vicdani retçiler hâlâ askeri mahkememuaf olmak istiyoruz. Devlet, bu lerde yargılanıyoruz. Askeri cezaevisteği emre itaatsizlik sayıyor. Oylerinin sivil olanlara göre daha denesa, Avrupa Konseyi’nin hükümleri timsiz olduğunu biliyoruz. Tutuklu olaçık. Vicdani retçilerin yargılanmaduğum süre içerisinde, uzun tecritler sını ‘sivil ölüm’ sayıyor. Direnmeye yaşadım, yoğun psikolojik ve fiziksel şiddete maruz kaldım. Eşcinsel olmam devam edeceğiz. Kararı Yargıtay’a taşıyacağım.” nedeniyle cinsel tacize uğradım. Mah Haber alamıyoruz 2001 yılında vicdani ret kararını açıklayan Mehmet Tarhan, 2005’te zorla askere alındı. Hakkında emre itaatsizlik iddiasıyla davalar açıldı. Mahkum oldu. Askeri hapishanede kaldığı dönemde işkence gördü. 25 Mayıs 2005 tarihli tutanağa göre, saç ve sakalı 7 asker tarafından zor kullanılarak kesildi. Fiziksel ve ruhsal olarak şiddet gördüğünü ve cinsel tacize uğradığını söyledi. O dönemde, 28 günlük açlık grevi eylemi düzenleyen Tarhan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne de (AİHM) başvurdu. Mahkeme ise Türkiye’yi sözleşmesini ihlal ettiği kanaatiyle 10 bin Avro manevi tazminata mahkum etti. Ne var ki, devlet AİHM’yi dinlemediğini göstererek Tarhan’a yeni bir ceza kesti. Sivas Askeri Ceza Mahkemesi, vicdani retçi ve LGBTİ aktivisti Tarhan’a 15 ay hapis cezası ve 9 bin TL para cezası verdi. Suçun kapsamı değişmedi: Emre itaatsizlik. Kararı Yargıtay’a taşıyacaklarını söyleyen Tarhan, gelişmeleri ve bundan sonra yaşanabilecekleri değerlendirdi: “Türkiye, önceleri AİHM’ye karşı oyalama taktiği izliyordu. Son 1 yıldır bundan da vazgeçip inatlaşma yolunu seçti. Bu yüzden, benim için sürpriz olmadı. Aslında bu kararı bekliyorduk. Türkiye, Avrupa Konseyi üyesi olmasına rağmen, yükümlülükleri yerine getirmiyor. Vicdani retle ilgili yasal düzenlemeler yapmak zorunda. Bu yapılmadığı gibi sözleşmede yer alan önemli maddelere de uyulmuyor. n ŞANLIURFA (DHA) Şanlıurfa’nın Suruç İlçesinin karşısındaki Suriye’nin Kobani kentinde YPG saflarında yer alan ve IŞİD militanları ile çıkan çatışmada yaralanan bir kişi 29 Ocak’ta Mürşitpınar Sınır Kapısı’ndan geçirilerek Şanlıurfa’ya getirildi. Mehmet Akif İnan Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedaviye alınan ve Suriyeli olduğunu söyleyip kendisini Mehmet Mehmet olarak tanıtan kişinin fotoğrafları çekilerek, yüz tanıma sisteminden geçirildi. Yüz tanıma sisteminin ardından polisler, bu kişinin PKK’nın üst düzey yöneticilerinden İran uyruklu “Çiya” kod adlı 35 yaşındaki Lokman Kakamele olduğunu belirledi. Kakamele’nin, 2008 yılında Ağrı’da Binbaşı Süleyman Can’ın şehit edildiği saldırının emrini verdiği, askerlerle çok sayıda çatışmaya girdiği, bombalı saldırı düzenlediği, resmi kurumlara roketatarlı saldırıların talimatını verdiği, petrol boru hatlarına yönelik sabotajları düzenlediği, silah zoruyla vatandaşlardan para topladığı ve yol kesme eylemlerine katıldığını saptadı. Kakamele cezaevine konuldu. PKK yöneticisi yaralı geldiği Şanlıurfa’da yakalandı Bu iş vicdanla olmuyor Ç ADANA (Cumhuriyet) Adana Emniyeti, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye getirilişinin yıldönümü öncesi Seyhan ve Yüreğir ilçelerindeki bazı adreslere şafak operasyonu yaptı. Terörle Mücadele, Özel Harekât ve Çevik Kuvvet ekiplerinden çok sayıda polisin katıldığı operasyonda, özel eğitimli köpekler kullanılırken timleri koçbaşları ile demir kapıları kırarak içeri girdi. Sabahın ilk saatlerine kadar devam eden operasyonda 13 kişi gözaltına alındı. Emniyet Müdürlüğü’ne götürülen zanlılardan 7’si ilk sorgularının ardından serbest bırakılırken Azadiye Welat muhabiri ve İHD üst kurul delegesi Hediye Özbay, Mahsun Akkurt, Bedri Şengül, Selman Ulaş, Ramazan Kurşun ve Vedat Yavuz için emniyetin ek gözaltı süresi aldığı bildirildi. 15 Şubat operasyonunda gazeteciler ve İHD’lilere gözaltı C M Y B