28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 8 HABERLER Ya gelişmeleri değerlendirememek ya da kasıt.. Evet bir parça da haklılık payını teslim edelim, CHP yönetiminden kaynaklanan.. Tezgâha konan, bazen ince ince bazen kaba saba dokunan, yaratılmak istenen yeni algı yani, gerçeğin yerine geçirilmek, öyle olmasını isteyerek kabul ettirilmek istenen şu: CHP hiç yeni bir şey üretemiyor, muhalefet de yapamıyor, ortalıkta sesi soluğu çıkmıyor, ana muhalefet HDP’nin eline geçti. Artık yeni Türkiye’nin ana muhalefet partisi HDP! Buna oynayanlar HDP’nin baraji aşacağını ve burada bir sorunla karşılaşmayacağını da söylüyor (inşallah!). “HDP ana muhalefetiyle AKP’ye karşı esas mücadele verilecek.” Burada, bazı “sosyalistsolcu liberal” kesimden insanların, “Kemalist” denince tüylerinin diken diken olmasının da rolü var. Tabii pek çoğunun artık “HDP’li” olmasının da! Ben kendimi Kemalist olarak hiç nitelendirmedim. Şüphesiz ki solcu, ama Cumhuriyetçi, çok geniş anlamıyla! Yenisi eskisiyle, dünyayı cendere içine sokan liberalizmin, siyasi ve ekonomik olarak her kurum ve yapıda harabiyeti çok. Bakıyorsunuz AKP’li, yanaşmış.. Bakıyorsunuz Cemaatçi veya her ikisi birden. Bakıyorsunuz Amerikancı.. Ana özelliği her şeye maydanoz, ama tahrip edici ve yıkıcı.. Ama hepsinin ortak düşmanları olabiliyor, mesela CHP veya Cumhuriyet veya her ikisi birden. Yeniye uyum sağla! Değiş, değişmezsen kökten vururum seni, yıkarım. Pek çok çevre buna oynuyor. AKP/iktidara yakın, CHP’nin erimesini istiyor. HDP’ye yakın, hatta bütün gönlüyle HDP’li, CHP’den önemli bir kitlenin HDP’ye kaymasını istiyor. Bu nedenle, CHP iyice gözden düşürülmeli... Ki, herkesin beklentisi gerçekleşsin.. politikalar dedim de, Kürtlere statükonun ötesinde pek bir şey görmüyoruz! Üstelik HDP tek başına bir parti değil, Kandilİmralı ile birlikte bir partidir. Neyse, bu fotoğrafı çekelim. Ama belirtelim ki, CHP ana muhalefet olamadığı zaman, alternatifleri vardır ve çıkacaktır. CUMHURİYET 10 ŞUBAT 2015 SALI GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK n Baştarafı 1. Sayfada Son bir iki olay, Cumhurbaşkanlığı katı ile hükümet arasında balayının sona erdiğine işaret. İktidar seçimde yine çoğunluğu sağlarsa partiye kimin egemen olacağı artık sorun. Hele başkanlık sistemi konusunda partiye ağustostan beri patron olan AD’nin fazla sıcak bakmadığı kanısını duyumsatan açıklamalarından ve.. .... uzun uzadıya açıklamaların ardından şeffaflık projesinin açıklandığı günden itibaren yürürlüğe girdiğini açıklayan Başbakan’a Cumhurbaşkanı’nın karşı durmasından sonra bu konudaki yasanın tarihinin belirsiz bir güne ertelendiği dikkate alınırsa.. ... AD’nin RTE ile dünya ahret kardeşlik duvarının dayanaksız olduğu ispatlandı. Mal beyanının ilçelere kadar indirilmesine direnen Cumhurbaşkanı bu haliyle önüne gelecek yasayı imzalamayacağını ortaya koymuş olmalı ki Başbakan yasayı geri çekmek zorunda kaldı. Şeffaflık yasasını imzalamayacağını uzun süren toplantıda açıkça söylememiş olsa da karşı olduğunu açıklaması bile yasayı onaylamayacağının işareti değil mi? HHH İkinci olay Bay RTE’nin başbakanlığında gözdesi MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın görevinden istifası olayı. Açıklamalardan anlaşılıyor ki Fidan’ın istifası ve AKP vekil adaylığı sorunu Saray’da Bay RTE ile Başbakan AD arasında masaya yatırılmış... ...Başbakan bu konuda açıklama yapmazken Cumhurbaşkanı Fidan’ın istifası ve AKP’den vekil adaylığı konusundaki görüşünü Başbakan’a ilettiğini söyledi. Bir süre geçti, yasal süre dolmadan MİT müsteşarının istifasını genel başkan ve başbakana sunduğu bir gece vakti açıklandı. İstifa üzerine medyada Fidan’a cumhurun vekilliğinden tutun da seçim sonrası başbakanlık görevini üstleneceğine dek türlü çeşit görevler verildi. Fakat Beştepe’dekinin gözdesi Fidan’ı nasıl oldu da gözden çıkardığını açıklayan bir habere rastlanmadı. HHH Örneğin uzun zamandır başbakan yardımcılığı ve hükümet sözcülüğü yapan Bülent Arınç gibi partide hayli etkili bir isim, bazı konularda öyle açıklamalar yaptı ki etkili bir muhalefet lideri bile böyle açıklamalar yapmadı son zamanlarda. TV’lerde ve yazılı medyada fazla yer almayan açıklamasında Hakan Fidan’ın istifasına karşı.. İstifayı uygun bulmadığını söyledi. MİT Müsteşarı iken ne için milletvekili olmak istiyor. Onu herkes yapıyor, dedi. Bakan olmasını uygun görmediği bir süpermene vekillik görevini de yakıştıramıyor Bülent Arınç. HHH Cumhurbaşkanı’nın hükümet başkanı ile bu konuda anlaşmazlık yaşadığı Güney Amerika gezisine çıkarken şu cümlesiyle açığa çıktı. “Başbakan’a da söyledim. Fidan’ın adaylığına olumlu bakmıyorum” dedi.. Tabii bu kısa açıklamayla Fidan konusunda Başbakan’ı ikna edemediğini kanıtladı. HHH Ama şu açıklamalarına lütfen dikkat edin: Son günlerde memleketin kötü yönetilerek bugün ne duruma düştüğünü parti içinde etkili bir iktidar adamından dinledik. Ülkenin bugün içinde olduğu gerçeği Bülent Arınç, gazetelerde sütunlar arasında özenle ve özellikle yitip giden şu sözleriyle anlatıyor: “Eskiden sokağa çıkardık. Taraftarımız bizi çok severdi. Karşıdaki muhaliflerde saygı duyardı. Şimdi bir nefretle bakış seziyorum. Kemikleşme, kamplaşma var. Bu, Türkiye’yi yönetilebilir bir ülke olmaktan çıkarabilir.” Başbakan da ders çıkarabilir Arınç’ın şu söylemlerinden. “Bağırarak çağırarak, onu (karşısında olanları) küçülterek, onu güçsüz kılarak bir noktaya getirdiğiniz zaman, kediyi çok sıkıştırırsanız yüzünüzü tırmalar. Davutoğlu yüzü gülen bir insan kimliğiyle çıktı. (Tepedeki adam gibi) Ben de modaya uyayım da bir gürleyeyim dememeli.” Yıllardır anlatageldiğimiz yadsınması olanaksız ülke gerçeğini ilk kez iktidarda söz sahibi birisi söylüyor. Bu söylemler; yukarıdaki, bir altındaki ne kadar homurdanırsa homurdansın hatta yalanlasın .. ....gerçeğin itirafı işte! GÜNDEM MUSTAFA BALBAY n Baştarafı 1. Sayfada ...Müstaşarlığı’ndan emekli olup yıllar sonra siyaseti denemek isteyenler çıktı. Ancak teşkilatın tepesinden siyasete atlamak hiç olmamıştı. Olayın birinci yönü bu. Ana unsurları ise şunlar: Hakan Fidan, MİT’in içinde adım adım bu göreve yükselen bir kişi değil. Bir başka anlatımla Fidan, MİT Müsteşarlığı’na yükselmedi, AKP iktidarı sürecinde MİT Müsteşarı olarak özenle hazırlandı. Astsubaylıktan, zorunlu hizmet süresi dolar dolmaz emekliye ayrıldı. Üniversite yaşamıyla yeni bir gelecek kurmaya hazırlanırken, önce Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı’nın (TİKA) başına, ardından Başbakanlık Müsteşar Yardımcılığı’na getirildi. Kısa bir süre MİT Müsteşar Yardımcılığı yaptıktan sonra 27 Şubat 2010’da kurumun tepesine kondu. Bu hızlı tırmanış içinde dikkat çekici kilometre taşı, Oslo görüşmeleri sırasında karşı tarafa “Erdoğan’a en yakın adam” diye sunulması. Fidan’la birlikte MİT, sadece Türkiye içinde değil dışında da adını tartışmalı operasyonlarla duyurdu. 7 Şubat 2012’de şüpheli sıfatıyla savcılığa çağrılınca Erdoğan, “Bu saldırı bana” dedi ve Türkiye’de yeni bir dönem başladı. HHH İşte bu özelliklerdeki bir kişi 7 Haziran seçimlerinde aday olmak üzere görevinden istifa ediyor. Fidan’ın bundan sonraki hizmetlerini milletvekilliği ile başlayan aşamalarda sürdüreceği başkentte konuşulan bir bilgiydi. Devlet memuru olup aday olmak isteyenlerin istifa etmesi gereken tarih yaklaştıkça, Fidan’la ilgili sorular da yoğunlaştı. Geçen hafta ortasında Erdoğan’a sordular: Fidan’ın adaylığına ne diyorsunuz? Erdoğan, “Adayları ben belirlemiyorum ki, ben tarafsız bir cumhurbaşkanıyım, bu soruyu bana neden soruyorsunuz” diyebilirdi. Ya da “Devletin kritik görevlerinde bulunanların siyasete atılması tarafsızlık tartışması getirir, hoş olmaz” diyebilirdi. Bunun yerine, “O kararı Başbakan verecektir” dedi. Fidan, 3 yıl önce kendisine operasyon çekildiği gün istifa etti. AKP kurmlayları hayırlı olsun kuyruğuna girerken Arınç, “birikim israfı” diye başlayıp, karşı duruyormuş havasında bir tavır aldı. Erdoğan da Latin Amerika’ya giderken, “Biliyorsunuz ben açık sözlüyüm, olumlu bakmıyorum” dedi. HHH Erdoğan’ın karakutusu diye bilineceksin... Onunla yükseleceksin... İleride tartışma konusu olabilecek operasyonlara siyasi irade ile birlikte imza atacaksın... Sonra da onun soğuk baktığı çok kritik bir işe girişeceksin. Bu tabloda bir MİT yeniği var. AKP’nin yarı ve tam resmi yayın organları haberi yorumsuz, salt başlık halinde verdiler. Bu da işin içinde mitolojik bir durum olduğunu gösteriyor. Erdoğan, sözüm ona kendi devletini kurarken her şeyin istediği şekilde gitmediği havasını vermek istiyor olmalı. Erdoğan’ın, içinde istihbarat ve operasyon kokan her adımında yer alan Fidan’ı kendi keyfine bırakması... Onun da “MİT Müsteşarlığı yeter, biraz da vekillik yapayım, ne çıkarsa bahtıma” demesi... Erdoğan’ın da, “Vekil mi olmak istiyormuş, ben soğuk bakıyorum” demesi... Ne demişler? Âlem sersem millet kör, Otur devletin başına İstediğin çorabı ör! Vurun CHP’ye! Ana Muhalefet HDP! politikanın merkezinde? HDP’ye karşı değilim. Yüzde 10 barajını aşsın ve Meclis’e girsin.. Okurlarım bunu bilir. Peki, bu söylemin geliştirilmesinde CHP’nin değirmene su taşıması yok mu? Olmaz olur mu... Peki, nereden çıkarıyorsunuz ana muhalefet HDP’dir artık yakıştırmasını? Eee hep HDP konuşuluyor, merkez söylemde hep o var! CHP’yi tartışıyor muyuz hiç! Ama neden şu sıralarda HDP’yi konuşuyoruz? Ana muhalefet partisi konumuna yükseldiği için mi? Hayır, parti olarak seçime girme kararı verdiği için, birden siyasal rejim söyleminin içine oturdu da ondan. Barajı geçemezse, RTE tek başına Meclis’te RTE anayasasını onaylatacak bir çoğunluk sayısı elde edebilir riski tartışılıyor da ondan... Rejimin, anayasal olarak da RTE Rejimi’ne dönüşme olasılığı gündeme gelince, tabii ki HDP tartışılacak. HDP’nin tartışılıyor olması onu ana muhalefet partisi mi yapar? HHH HDP Kürt meselesi odaklı bir partidir. Bu gerçeği/olguyu/ temel algıyı değiştirir mi, nasıl değiştirir, böyle bir niyeti var mı, buna kalkışsa kitlesi bağlantılı olduğu Kürt hareketleri CHP belediyeleri öğreniyor Ege’nin yukarıdan başlangıç ilçesi Küçükkuyu’yu ve Adatepe köyünü gezdik. Vesile, zeytin hasadı kapama şenliği. Cengiz Balkan CHP’li belediye başkanı, iki dönemdir. Zeytincinin sorunları üzerine konuşmaları, dertleri de dinlemiş olduk.. Uzun zamandır Küçükkuyu’dan geçmemiştim. Yüzü epey değişmiş, altyapı ve kanalizasyon sorunları çözülmüş. İki günlük gözlemlerim sonucu dedim ki kendime, CHP’li belediyeler hizmet etmeyi, halkla kaynaşmayı öğrenmişler. Bir de şirin bir kent müzesi açılışını izledik. Eskiden CHP ayrı, belediyeler ayrı ve kopuktu. Merkez bırakırdı herkesi kendi haline. Şimdi yerelle ilişkili bir başkan yardımcı var. Ama daha önemlisi, yerelde politika üretimine geçilmiş. Mesela Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer da oradaydı. Ve yakın çevre belediye başkanları da.. Sosyal Demokrat Belediyeler Derneği’ni (SODEM) kurmuşlar (2011); büyük bir iletişim, karşılıklı yardımlaşma/öğrenme, proje alışverişi uygulama vb. Üstelik Avrupa ile ilişkilere girmişler. Sosyal, siyasal, kültürel ilişkileri geliştiriyorlar ve projelere fonlardan kaynaklara ulaşıyorlar. 80 üye, 9 milyon nüfusu temsil yeteneğine ulaşmışlar. CHP yerelde öğreniyor. Ama geçen yerel seçimlerde gördüğümüz gibi merkez, yerelde kaybedecek politikalardan da sıyrılamıyor. “Yerel”e selam ve başarılar. HDP neden buna izin verir mi!.. Yazmıştım: Türkiye’nin yönetimine odaklanıp “Kürt meselesine, Türkiye’nin kabul edebileceği makul çözümleri birlikte arayacağız” dese, büyük oynasa, Türkiye partisi olur, barajı haydi haydi aşar. Bu durumda, CHP oturup düşünsün ne yapacağını dersiniz. Unutmayın: HDP AKP’nin çözüm ortağıdır Evet, bu unutuluyor! Milletin bilmediği, milletten saklanan, açıklanmasına yasak getirilen görüşmeleri AKP ile sürdüren ve alver ilişkileri içinde olan partidir. Odaklandıkları sorunu çözmek için, birbirlerine iktidar destekleri sunan parti.. Öcalan (tabii ki Kürt hareketi!), RTE’nin başkanlığına hiç karşı değildir. Öcalan zaten genel olarak “başkanlık sistemi”nin savunucusudur. HDP’nin başkanlık sistemi’ne karşı olduğuna ilişkin cılız seslerinin bir anlamı yok. Çözüm Süreci’ne ortaklığı, HDP’nin, bırakın ana muhalefet partisi gibi yakıştırma konumları, ciddi bir Türkiye muhalefet partisi olmasına bile engeldir. Ama şüphesiz ki HDP’nin seküler, kadınlara önemli rol veren ve sol politikalar anlayışının, kendisine önemli itibar kazandırdığını belirtelim. Sol Niğde Ulukışla’da ikisi asker ve polis üç kişiyi öldürüp 9 kişiyi de yaralayan Benyamin Xu’nun ifadesi, Avrupa’dan Suriye’ye uzanan cihat hattında köprü vazifesi üstlenen Türkiye’nin rolünü de ortaya koyuyor Ulukışla’ya cihat yolculuğu AHMET ŞIK Niğde Ulukışla’da ikisi asker ve polis üç kişiyi öldürüp 9 kişiyi de yaralayan Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) saldırısına karışan Benyamin Xu’nun ifadesi, Avrupa’dan Suriye’ye uzanan cihat hattında köprü vazifesi üstlenen Türkiye’nin rolünü de ortaya koyuyor. Xu’yu babası ve kendileri gibi cihat için gelen Filistinli bir arkadaşlarıyla birlikte, sınır kapısından herhangi bir pasaport kontrolü yapılmadan Suriye’ye geçiren isim, hakkında MİT’e çalıştığı iddiaları bulunan Heysem Topalca oldu. Önce El Kaide kökenli Cundüş Şam, ardından IŞİD kamplarında yaklaşık bir yıl kalan Xu, babasının ölümünden birkaç ay sonra Ulukışla saldırısına karışan İsviçre vatandaşı Çendrim Ramadani ve Makedonyalı Muhammed Zakiri ile birlikte kaçarak Reyhanlı üzerinden Türkiye’ye giriş yaptı. Xu’nun, vatandaşı olduğu Almanya’dan İstanbul’a, oradan da Hatay üzerinden Suriye’ye uzanan cihat yolculuğu 20 Mart 2014’te Ulukışla’daki saldırıyla sonlandı. Berlin’den ardımlaşma derneği cihatçı üssü Ulukışla saldırısını gerçekleştiren tutuklu IŞİD militanlarından Çendrim Ramadani ve Muhammed Zakiri, şeriat hükümlerine göre yönelitmeyen Türkiye’yi inançları gereği “tağut” olarak gördükleri için ifade vermeyi reddetti. Başlangıçta diğer arkadaşları gibi susma hakkını kullanan Benyamin Xu ise dört ay sonra, 24 Temmuz 2014’te ifade verdi. Niğde Savcılığı’nda verdiği ifadede babasının zoruyla Suriye’ye gittiğini iddia eden Xu, Ulukışla’daki çatışma öncesinde eroin kullandıklarını ve kendinde olmadığını belirtti. Makedonya kökenli Benyamin Xu, geçmişte uyuşturucu bağımlısı olan ancak sonradan dine yönelerek radikalleşen babasıyla birlikte internet üzerinden Suriye’deki cihatçıların videolarını izlediklerini söylediği ifadesinde “Almanya’da babamla birlikte Fussilat adındaki bir camiye gitmeye başladım. Orada Çeçenler fazlaydı. Babam Suriye’ye gitmek istediğini söylüyordu ancak ben gideceğine çok ihtimal vermiyordum” dedi. Babasının Makedonya’dan iki arkadaşını da alarak ticaret yapmak için Türkiye’ye gideceğini söylediğini belirten Xu, kendisinin de Filistinli arkadaşı Abu Mualn ile birlikte karayoluyla 2013 yılı nisan ayında Türkiye’ye geldiğini anlattı. İstanbul’da, Filistinli arkadaşında telefon numarası bulunan Muhammet isminde bir Türk ile buluştuklarını belirten Xu, “Muhammet, ambleminde açık yeşil renkler olan bir yardımlaşma derneğini çalıştığı yer olarak bize gösterdi. İstanbul’un göbeğinde bir yerdi. Burası çocukların girip çıktığı resmi bir yerdi. Yardımlaşma derneğine benziyordu. Orada bulunan çocuklara, ‘Bunlar geleceğin mücahitleri’ diyorlardı. Muhammet para toplayan, yeşil pasaportu olan birisiydi. İstanbul’da Muhammet’le Suriye’ye nasıl gidileceğini sormak için buluşmuşuz. Daha önce Almanya’da babamı ziyaret etmişti. Babam ‘Milleti İbrahim’ isimli, daha çok Türklerin bulunduğu gruba dahil olmak için İstanbul’a geldi. Makedonya’daki arkadaşlarını da bunun için getirdi. Muhammet, Milleti İbrahim isimli örgüte mensuptur” dedi. İstanbul’da iki gün otelde kaldıktan sonra Fatih isimli bir arkadaşıyla gelen babasıyla buluştuklarını belirten Xu, Fatih’in, Suriye’de Y 53 kişinin öldüğü Reyhanlı saldırısında adı geçen Heysem Topalca için mahkeme yakalama kararı çıkardı. Topalca’ya yakalama kararı Yurt Haberleri Servisi IŞİD militanlarının geçen yıl 20 Mart’ta Niğde’nin Ulukışla ilçesinde geçen yıl biri asker biri polis 3 kişiyi öldürdüğü, 7’si asker 8 kişiyi yaraladığı saldırıyla ilgili dava güvenlik gerekçesiyle başka bir ile alınması talebiyle Yargıtay’a gönderilirken, davanın ilk duruşması dün yapıldı. Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katılan sanıklardan Benyamin Xu, “Benim avukatım Allah’tır” derken, 53 kişinin öldüğü Reyhanlı saldırısında da adı geçen Heysem Topalca için yakalama kararı çıkarıldı. Niğde Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya, saldırıda şehit olan jandarma astsubay Adil Kozanoğlu’nun ailesi ile olayın bazı mağdurları katıldı. Ankara Sincan E Tipi Cebulunan biriyle telefon konuşması yaptıktan sonra Reyhanlı’da Heysem Topalca ile buluştuklarını söyledi. Xu, Suriye’ye nasıl geçtiklerini de “Yemek yedikten sonra babamın aracını kullanan Heysem ile birlikte Filistinli Abu Mualn, babam ve ben yola çıktık. Bir süre sonra Suriye’ye geçtiğimizi anladım. Sınırdan geçerken Heysem görevlilerle çok samimiydi. Onlarla ilişkilerinin iyi olduğunu düşünüyorum. Zaten pasaport kontrolümüz yapılmadı. Suriye’deki kamptaki bütün Türkleri de tanıyordu. Çok rahat davranıyordu” diye anlattı. Cilvegözü’ndeki Babel Hava sınır kapısından Suriye’ye geçiş yaptıklarını anlatan Xu, kendilerini bekleyen iki araç bulunduğunu belirterek “Birinde Şeyh Ömer adında biri vardı. Hep beraber onun evine gittik. Yanında Almanlar vardı. Heysem Özgür Suriye Ordusu, Şeyh Ömer de Cundüş Şam örgütü adına savaşıyordu. Ebu Davut isimli bir Türk bize yardım yemeklerinden getiriyordu. Kampın liderleri konumundaki Çeçen Ebu Turab ve Müslim’in Hatay’da evleri vardı” dedi. Çatışmalara katılan babasının bir roket saldırısında öldüğünü, kendisinin de yaralandığını belirten Xu, bu olay üzerine geri dönmeye karar verdiğini söyledi. Kamptakilerin karşı çıktığını ve Alman polisinin işkence yaptıkza ve İnfaz Kurumu’nda tutuklu bulunan sanıklar Çendrim Ramadani, Benyamin Xu, Muhammed Zakiri ve Fuad Mövsümöv ise tercüman kullanılarak Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) kanalıyla duruşmaya katıldı. Mahkeme başkanının sanıklara avukat tutup tutmayacaklarını sorması üzerine Benyamin Xu, “Benim avukatım Allah’tır” diye yanıt verdi. Mahkeme, sanıkların tutukluluğunun devamına ve sanıklardan Heysem Topalca için yakalama kararı çıkarılmasına karar verdi. Fuad Mövsümöv’dan bir sonraki duruşma için avukat bulması istendi. Duruşma, internet sorunu nedeniyle sanıklara barodan avukat atanamadığı ve savunmaları alınamadığı gerekçesiyle 5 Mart’a ertelendi. tan sonra kendisini tutuklayacaklarını söylediklerini belirten Xu, bunun üzerine korktuğunu ve Arapça öğrenmek için kampta kalmaya devam ettiğini anlattı. Xu, Arnavutça bilen ve kampta tanıştığı Muhammed Zakiri’nin kaçak olarak Türkiye’ye giriş yaparken yakalandıktan sonra giriş yasağı konularak sınır dışı edildiğini, ancak Yunanistan üzerinden kaçak olarak Türkiye’ye, oradan da Suriye’ye geçtiğini anlattı. Zakiri’nin El Kaide’den ayrılarak kendi kamplarına katıldığını belirten Xu, IŞİD’e katılmasını isteyen Zakiri ile birlikte kamptan kaçarak Halep’e, IŞİD’in kampına gittiklerini söyledi. Birkaç gün sonra da Zakiri ve arkadaşı Çendrim Ramadani ile birlikte Makedonya’ya gitmek için, birkaç silah satıp parasıyla birlikte kamptan kaçtıklarını belirten Xu, Atme bölgesinden El Kaidecilerin yardımıyla Reyhanlı’ya geçtiklerini söyledi. Sınırın öte tarafında kendilerini bekleyen araçla Reyhanlı’ya geldiklerini ve o gece camide uyuduklarını anlatan Xu, ertesi gün bir başka taksiyle Hatay’a geldiklerini söyledi. Hatay’da Bulgaristan sınırına gitmek için anlaştıkları taksiciyle yola çıktıklarını belirten Xu, Ulukışla’da şoförün kendiliğinden kontrol noktasında durmasından sonra da askerlerle çatışma çıktığını anlattı. SURİYELİ HACKER’LAR YAYIMLADI Barzani: Zaman zaman Öcalan ile haberleşiyoruz Obama’dan Erdoğan’a: İslam dünyasına acilen çağrıda bulun Haber Merkezi Suriye Elektrononik Ordusu isimli grup, aralarında Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı gibi kurumların olduğunu iddia ettiği eposta hesaplarını hack’lediğini duyurdu. ilerihaber.org’te yer alan habere göre, 7 Şubat’ta “leaks.sea.sy” adresli hesaptan “Türkiye dosyaları” başlığıyla epostalar sızdırılmaya başlandı. 20092012 yılları arasını kapsayan epostalar arasında ABD Başkanı Barack Obama’nın dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a gönderdiği iddia edilen bir eposta da, ABD’de “Müslümanların Masumiyeti” isimli filmin YouTube’a yüklenmesinin ardından İslamcıların dünya genelinde yaptığı eylemler ve ABD’nin Libya Büyükelçisi’nin Bingazi’de öldürüldüğü olayın ardından Erdoğan’dan İslam dünyasına acilen çağrıda bulunmasını istediği belirtiliyor. “Dear Tayyip” (Sevgili Tayyip) ifadeleriyle başlayan epostada “İnanıyorum ki sen bugün İslam dünyasındaki en sözü dinlenen kişilerden birisin ve eğer insanlar senden sakin olma çağrısı ve şiddeti kınama duyarlarsa gerçek bir etkisi olur. İnsanlar Cuma namazına gitmeden önce senden hemen ve güçlü bir şekilde konuşmanı istiyorum” ifadeleri dikkat çekiyor. Epostada ayrıca, Obama’nın, söz konusu videoda fikirleri paylaşmadıklarını ve ABD’nin İslam’a saygı duyduğunu ancak bu teknoloji çağında videoyu engellemenin mümkün olmadığını, ifade özgürlüğüne bağlı olduklarını söylediği iddia ediliyor. Dönemin ABD Büyükelçisi Francis Ricciardone’nin Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ve dönemin Suriye Büyükelçisi Ömer Önhon’a 24 Ekim 2012’de attığı epostada Türk Dışişleri’nden ÖSO’ya bayramda ateşkese uyması için baskı yapılmasını istediği iddiası yer aldı. n Yurt Haberleri Servisi Kuzey Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani, Londra’da yayımlanan elHayat gazetesine verdiği röportajda Diyarbakır milletvekili Leyla Zana aracılığıyla zaman zaman PKK lideri Abdullah Öcalan ile mektuplaştıklarını ve Öcalan’ın genel konularda yardımda bulunmak istediğini belirtti. Erbil ile Tahran arasında herhangi bir sorun bulunmadığını ifade eden Barzani, IŞİD’le savaşta İran’ın Erbil’e iki uçak yardım kargosu gönderdiğini, yardımların sürdüğünü söyledi. Bağımsızlık ile ilgili soruya “Benim isteğimin kimsenin isteğine üstünlüğü yoktur. Ben Kürdistan’ı bağımsız bir devlet olarak görmek istiyorum” yanıtını veren Barzani, “Bütün Kürdistan’ı mı kastediyorsunuz yoksa Irak Kürdistanı’nı mı” sorusuna da, “Şu an Irak Kürdistanı’ndan bahsediyorum” dedi. 2013’te Türkiye’ye gelmiş Zakiri ile tanışma ve kaçış BarzaniPKK gerilimi tırmanıyor n DİYARBAKIR (Cumhuriyet) IŞİD’in geçen haziran ayında Kuzey Irak’ta Şengal bölgesinde Ezidi Kürtlere, ardından 15 Eylül’de Kobani’ye başlattığı saldırıların ardından Irak, Suriye, Türkiye ve İran’dan Kürt örgüt ve oluşumları IŞİD’e karşı birlikte mücadeleye etmeye başlarken, Kürtler arasındaki zorunlu birliktelik çatırdamaya başladı. Kürt Bölgesel Yönetimi, birkaç hafta önce PKK’yi içişlerine karışmakla, Şengal’in kurtarılmasında “siyasi rant sağlamaya” uğraşmakla suçladı. PKK yöneticilerinden Murat Karayılan’ın birkaç gün önce IŞİD’e karşı Kuzey Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ne gönderdikleri militanları geri çekmeyi düşündüklerini belirtmesinin ardından önceki gün KCK’den yapılan açıklamada, bölgesel yönetimin PKK’yi işgalcilikle suçladığı belirtilerek “Güçlerimizi çekmeyi gündemimize almış durumdayız. Güneyli tüm parti, örgüt ve sivil toplum kurumlarının tutumlarını açıkça ortaya koymalı” denildi. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle