17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 ŞUBAT 2015 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER l Çikolata çaldığı iddiasıyla hapse mahkum edilen çocuğun avukatı: Dosyada delil yok, lehte hüküm uygulanmadı, varsayıma dayalı ceza verildi HİLAL KÖSE 7 Boyundan Peki bu Haber Merkezi Biber Gazı Yasaklansın İnisiyatifi’nin hazırladığı 2014 yılı biber gazı raporunda, 2014 yılında biber gazı kullanımından dolayı 8 kişi hayatını kaybettiği belirtildi. Rapora ilişkin açıklama yapan Emniyet Genel Müdürlüğü ise, 2014’te güvenlik güçlerinin kullandığı biber gazından etkilenerek hayatını kaybeden olmadığı ve biber gazının insan sağlığı için tehlikeli olmadığı belirtildi. cnnturk.com.tr’de yer alan habere göre, İnsan Hakları Derneği, Makine Mühendisleri Odası, Türk Tabipleri Birliği gibi 30 sivil toplum kuruluşunun oluşturduğu Biber Gazı Yasaklansın İnisiyatifi’nin 2014 yılı biber gazı raporunda, 2014 yılında biber gazı kullanımından dolayı 8 kişi hayatını kaybederken en az 453 kişi de yaralandığı yer aldı. Emniyet Genel Müdürlüğü rapora ilişkin yaptığı açıklamada, kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde kamu düzeninin bozulması ile barışçıl amaç güdülmemesi nedeniyle ikazlara rağmen saldırgan davranışların devam etmesi nedeniyle son çare olarak “orantılı güç” kullanıldığını kaydetti. Bu güç kullanma içerisinde, göz yaşartıcı gazların da yer aldığı ifade edilen açıklamada biber gazının insan sağlığına zararı bulunmadığı ifade edildi. “Bir ölüm olayının gaz fişeği kapsülü kaynaklı olduğu” bilirtilen açıklamada, “2014 yılı içerisinde, iddia edildiği gibi, güvenlik güçlerimizce kullanılan göz yaşartıcı gazdan etkilenerek hayatını kaybeden vatandaşımız bulunmamaktadır. Ancak, göz yaşartıcı gaz fişeği kapsülünün çarpması sonucu hayatını kaybetmiş olabileceği değerlendirilen bir vatandaşımız bulunmaktadır” ifadeleri kullanıldı. büyük ceza sekiz kişi Kalp krizi, koma l Emniyet: 2014’te biber gazından ölen yok Yüzde 50’nin Nefreti... Samimiyetsizliğin dünyada bunca tavan yaptığı, bu kertede doğal karşılandığı, “eşyanın tabiatı” görüldüğü başka bir ülke var mıdır acaba? Twitter, değişik ülkelerin “içerik kaldırma taleplerini” açıklamış… 2014’ün ikinci yarısındaki “1982” sansür talebinden neredeyse tümü, “1820”si Türkiye’den! Orhan Kemal Cengiz dünkü yazısında hatırlatıyordu: Hem dünyada bu bağlamda açık ara yasak talebi birincisiyiz. Hem devleti yönetenler çıkıp alay eder gibi her fırsatta “ileri demokrasi”den dem vuruyor… “En özgür medya bizde!” diye şişiniyor... Niye? Çünkü “samimiyetsizliğin”, “çifte standardın”, “ağzından çıkanı kulağı duymama halinin” bedeli yok Türkiye’de. Gücü elinize aldığınızda dilediğinizi söyleyip, dilediğiniz gibi atıp tutabiliyorsunuz. Kimse “Hop!” demiyor. Hafta sonu Arınç’ın o inanılmaz “yüzde 50’nin bakışındaki nefreti seziyorum” salvosu üzerine gene aynı samimiyetsizlik tsunamisi ile sarsıldım. “Eskiden sokağa çıkardık. Etrafımız bizi severdi. Muhalifler de saygı duyardı. Şimdi bir nefretle bakış seziyorum. Kemikleşme, kamplaşma var. Bu bizim yüzde 50 oyumuza engel olmaz. Ama Türkiye yönetilebilir bir ülke olmaktan çıkabilir!” diyor Arınç. Bonjour. Gutentag. Günaydın… Sanırsınız 12 yıldır iktidar ve devlet kademelerinin en tepe noktalarında yer alan görmüş geçirmiş “AKP” kurucusu deneyimli bir siyaset adamı değil de, ülkeye yeni ayak basan bir BM gözlemcisi konuşuyor… Arınç birdenbire “şimdi”(!).. “yüzde 50’nin bakışında nefret seziyor!”... O “nefret” o bakışlara nasıl yerleşmiş ola ki acaba? Ekmek almaya giden Berkin’in vurulmasında, Gezi’deki biber gazında, Soma’daki İsrail dölü çıkışı, tokadı, tekmesinde, farklı inançları miting meydanlarında yuhalatmaya varan bir “ötekileştirme”de, “Kadın toplum içinde gülmeyecek!” buyuran Arınç’ın kendi demeçleri dahil “ikinci cinsi” aşağılayan, yok sayan, kuluçka makinesine indiren söylemlerde, 17 Aralık’ın savunmasında o “nefret” boy vermiş olmasın? Bunlar yaşanırken Bülent Arınç Türkiye’de değil miydi? Ülkeyi her fırsatta ikiye ayıran “Biz ve onlar”, hatta “onlar”ı alt kategori insana indirgeyen “bunlar” söylemiyle AKP oy devşirirken.. aklı nerdeydi? Bülent Arınç bey şimdi “nefretle bir bakış seziyor”muş. Geçmiş olsun. neden öldü? Berkin Elvan (14): Biber gazı kapsülüyle vurulan Berkin Elvan, 169 günlük yaşam müvadelesinin ardından 11 Mart 2014’te öldü. Polis memuru Ahmet Küçüktağ (30): 12 Mart 2014’te polis aracından atılan biber gazının aracının içine düşmesi sonucu yoğun gazdan etkilenerek kalp krizi geçirdi. Elif Çermik (64): İstanbul Kadıköy’de 22 Aralık 2013’te yapılan Kent Mitingi’nde polisin sıktığı biber gazı nedeniyle kalp kirizi geçirip komaya girdi. 64 yaşındaki Elif Çermik, 30 Mayıs 2014’te öldü. Ramazan Ertaş (80): Siirt’te 9 Haziran 2014’te Lice’de yaşanan olayları protesto için düzenlenen eylemde yoğun gazdan fenalaşarak öldü. İbrahim Aras (15): 15 Haziran’daki Lice protestosunda gaz fişeğiyle başından vurularak öldü. Yusuf Özer (73): 16 Haziran 2014’te bir PKK’linin cenazesi sırasında polisin attığı yoğun biber gazı nedeniyle kalp krizi geçirerek yaşamını yitirdi. Aynur Kudin (28): Şanlıurfa’nın Viranşehir ilçesinde 9 Ekim 2014’te Kobani eylemleri sırasında polisin gaz bombalı müdahalesi sırasında merdivenden düşerek beyin kanaması geçiren 28 yaşındaki Aynur Kudin yaşamını yitirdi. Mesut Menekşe (42): Ekim ayındaki ,kobani eylemleri sırasında Diyarbakır’da gösterilere katılan ve biber gazından etkilendiği belirtilen Mesut Menekşe (42) 11 Ekim günü evinde öldü. Kobani eylemleri sırasında bir marketten çikolata çaldığı gerekçesiyle 4 yıl 3 ay 20 gün hapse mahkum edilen 17 yaşındaki G.G.’nin avukatlarından Gülseren Müjdecioğlu, “G., yol kenarındaki çikolatalara her çocuk gibi kayıtsız kalamamış ve çocukça bir sevinçle almış. Marketi soysaydı kameralara yakalanırdı. Dosyada delil yok” dedi. G.G., Esenyurt’ta, 18 yaşındaki arkadaşı Muhammet Murat S. ile gözaltına alındı. Ellerinde iki adet kırmızı plastik çekmeli market sepeti vardı. Sepetteki yiyecekler tutanağa şöyle not edildi: “7 adet bir litrelik Cappy meyve suyu, 1 adet bir litrelik Fanta, 14 adet draje şeker, 7 paket Coco Star, 25 tane Çikomik, 27 şeker ve draje, 13 adet Tadelle, 13 adet Toblerone çikolata, 250 gram Hoby, 12 Snickers, 24 adet kek, 5 adet badem kraker, 2 tane 200 gramlık kaşar peyniri, 11 adet enerji içeceği, 4 Nestle çikolata, 3 adet dokuz katlı gofret, 2 kutu çikolata, 4 adet Canga, 16 Petito Ayıcık. Yiyeceklerle birlikte, sepetten çıkan 3 adet deodorant, 1 el feneri, 1 el tartısı da muhafaza altına alınmış.” G.G.’nin avukatı Nilay Çetin, temyiz dilekçesinde, iddiaları asla kabul etmediklerini yazdı. Çetin, “Mahkemenin, zararın düşüklüğünü göz önünde bulundurmamasını, lehe kanun hükümlerini uygulamamasını anlayamadık. Çocuğun sabıkasının bulunmaması, davranışları, sosyal ekonomik durumu birlikte değerlendirdiğinde, lehe kanun hükümlerinin uygulanması gerekirdi. Bozma talep ediyoruz. Varsayımlara dayanılarak ceza verildi” dedi. Avukat Müjdecioğlu da G.G.’nin hırsızlık kastının olmadığını vurguladı. Çikolataların marketten oldukça uzak bir noktada bulunduğunu söyleyerek şöyle devam etti: “G.’nin bir sepet dolusu çikolata alırken kameralara yakalanmamış olması mümkün mü? Çalındığı iddia olunan çikolataların maliyeti de oldukça düşüktür. Olay, bir çocuğun, çikolata dolu bir sepetle karşılaşmasından ibaret.” BM’nin çocuk yargılamasındaki kurallarının ihlal edildiğine de dikkat çeken Müjdecioğlu, “Çocuk ceza adaleti sisteminde daima çocuğun iyileştirilmesi ön plana alınmalıdır. Müvekkilimin çocuk olduğu gözardı edildi” diyor. Dış gözlemci gibi ‘ Siyasete girmeye karar veren Teğmen Çelebi: Dosyası ayrılan Muhammet Murat S. de ifadesinde suçlamaları reddetti. Murat S, “Babam, Fatih mahallesinde bir inşaatta bekçilik yapıyor. Gece onun yanından dönüyorduk. Örnek mahallesinde iki kişinin el arabalarını bırakıp kaçtığını gördüm. İçindeki malzemeleri görünce arabaları aldık. Malzemeleri çalmadık” dedi. Çalmadık, bulduk’ Devletin başı ‘umut ufku’ sununca Bugün İtalya’nın yeni Cumhurbaşkanı Sergio Mattarella’yı yazacaktım… Cumhurbaşkanı olmadan önce mütevazı 50 metrekarelik bir evde oturan ve küçük bir “Panda”yla gezen Mattarella; heyhat! Türkiye’de sürekli “nefret tohumu” eken devlet anlayışından tam 180 derece zıt bir anlayışı temsil ediyor. Geçen salı parlamentoda yaptığı devir teslim konuşması Türkiye’de devlet yönetimi biçiminin tam tersi olan “kucaklayıcılığı” ile büyük beğeni aldı ve takdir kazandı. İtalya’da manşetlerden inmeyen Mattarella’nın konuşmasının en ayırt edici noktası; ülke birliği ve bütünlüğünü, salt toprak bütünlüğü olarak değil, toplumsal birleştiricilik bağlamında öne çıkarmasıydı… Çiçeği burnunda yeni Cumhurbaşkanı, Çizmeyi merkez sol ve Berlusconi sağı arasında yıllarca kutuplaştıran zehirli iklimi değiştirmek ve kırmak adına “birleştirici, uzlaştırıcı, yatıştırıcı, barışçı” bir dil kullanmaya azami gayret gösterdi. Devlet başkanı sıfatıyla, cumhurbaşkanı görev tanımını, devlet yönetiminde güçler arası dengelerin tesisi; hükümetin (cumhurbaşkanlığı nezdinde) yeri ve rolünün tanımı, anayasal özgürlüklerin güvencesinin devamı, başta gençler olmak üzere bütün topluma “umut ufku” şeklinde tanımladığı bir gelecek tasavvurunun aşılanması şeklinde ortaya koydu. Meclisteki ilk konuşmasında Mattarella, döne döne bu noktaların altını çizdi. Aynı zamanda yargıç ve hukuk profesörü olan yeni devlet başkanı konuşmasına, öncelikle sorumluluğunu “ulusal bütünlüğü temsil etmek” bağlamında tanımlayarak başladı. Hukuk profesörü Cumhurbaşkanı “toprak bütünlüğü” ötesinde “bütünlüğü”, “yurttaşların beklenti, emellerinin bütünlüğü” olarak da tarif etti. Ardından adaletsizliği artıran krizin yaralarının sarılmasına değindi. “Kurumların halka yakınlığının ölçütü, bu önceliklerin karşılanmasına bağlıdır!” dedi. Sözlerine sonra “cumhurbaşkanının hakem olduğunu” söyleyerek devam etti. “Hakemlik rolünün, anayasayı güvenceye almakla belirlendiğini” belirtti. “Kuralların uygulanması” ve “tarafsız olmak”la tanımladığı “hakem”lik görevini… Mattarella ardından şöyle açtı: “Adaletin hızla işlemesi, basın özgürlüğü başta tüm özgürlükler önündeki engellerin kaldırılması, kadınların ayrımcılık ve şiddet korkusu duymadan yaşamaları, çocukların çağdaş eğitim almaları, gelecek güvencelerine sahip olmaları, bütün yurttaşların temel hak ve özgürlüklerinin, eşit sosyal değer sahibi oldukları gerçeğinin teslimi.. özetle hukukun üstünlüğünün uygulanması…” Yolsuzlukla mücadeleye ayrıca güçlü atıf yapan Mattarella’nın konuşmasını, unuttuğumuz başka bir gezegenden yapılan bir konuşmaymış gibi dinledim. Bir bu konuşmanın köşe taşlarına bakın… Bir bizde geçerli olan “bitaraf olan bertaraf olur” düsturuna… “Gözlerinde nefret sezilen yüzde 50”nin hayal dahi edemeyeceği sözler bunlar…. Cesur çocuklar için MEHMET MENEKŞE AMASYA Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanıp 4,5 yıl tutuklu kalan Teğmen Mehmet Ali Çelebi, siyasete girme kararı alarak Türk Silahlı Kuvvetleri’nden (TSK) ayrıldı. Cumhuriyet’e konuşan Çelebi, “Nereden aday olacağım henüz net değil. Yaptığımız görüşmelerden sonra kararım bağımsız da olabilir ya da hiç de girmeyebilirim” derken Gezi direnişinin ardından siyasete girmeye karar verdiğini söyledi. Hangi partiden aday olacağının henüz netleşmediğini belirten Çelebi, “İki hafta sonra her şey netleşir. Büyüklerimizle, parti temsilcilerimizle görüşmelerimiz devam ediyor. Yaptığımız bu görüşmelerden sonra kararımızı vereceğiz. Yaptığımız görüşmelerden sonra kararım bağımsız da olabilir ya da hiç de girmeyebilirim” dedi. “Silivri’de direnip kumpaslara geçit vermeyenleri, o büyük Haziran’da geleceğin yeni tohumlarını atan onurlu insanları, ağaççocukları görünce gönlümüze bir ateş düştü” diyen Çelebi; “Gücüm yettiğince sorumluluk almaya ve hiç korkmadan öne atılmaya karar verdim. Bu topraklara duyduğum aşk, bu insanlara duyduğum inanç bana hak bildiği yoldan dönmeden dimdik yürümeyi öğretmişti. Artık sivil yaşama, demokratik mücadeleye, özgürlük ve eşitlik davasına adım atmanın vaktiydi ‘Şafak Vakti’ dedim ona, yeni bir yaşamı, yeni bir aklı ve yeni bir ruhu devrimci Anadolu’nun kalbinden çıkarmanın vakti. Bambaşka bir hayat için, halkla beraber ve halk için korkusuzca yürümenin vakti” ifadelerini kullandı. “Kendini ifade edilmiş bulmayan, mevcut siyaset biçimlerinden memnun olmayan, umudunu yitirmiş ya da kendi dünyasına çekilmişler için” siyasete girdiğini anlatan Çelebi, “Yeni bir yaşam politikası için, bizi yeniden birbirimize ve insani değerlerimize bağlayacak, eşit, yatay, demokratik ve çevreci bir hayat için yola çıkıyorum. Asıl umudumuz olan kadınlara ve gençlere her yerde sarılmak için yola çıkıyorum. Mustafa Kemal’in askeriyim. ‘Akıl, bilim ve vicdan’ diyerek çıktığı yola çıkıyorum. Hallacı Mansur’dan Mustafa Kemal’lere ve Deniz Gezmiş’lere uzanan bir direniş ve yeniden var oluş türküsünü söylemek için yola çıkıyorum, Tarihin tüm cesur ve yürekli çocukları için yola çıkıyorum” diye konuştu. l AKP kongresi tutuklama İstanbul Haber Servisi AKP İstanbul 5. Olağan Kongresi’nde Berkin Elvan pankartı açan Hicri Selviler ve Leyla Erdoğan, “örgüt propagandası” suçundan tutuklandı AKP’nin önceki gün düzenlenen İstanbul İl Kongresi’nde “Berkin’in katilleri yargılansın Adalet istiyoruz / DevGenç” pankartı açmak isteyen Hicri Selviler ve Leyla Erdoğan, önceki akşam “yasadışı DHKP/C propagandası” suçundan tutuklanarak cezaevine gönderildi. Leyla Erdoğan sorgusunda, “Örgütle hiçbir bağlantım yoktur. DevGenç’e sempatim vardır. Pankartın amacı, Berkin öldürüleli 603 gün olmasına rağmen katilleri bulunup yargılanmadı. Buna dikkat çekmek istedim” dedi. Selviler de Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun konuşmasında adaletten bahsettiğini belirterek “Biz de Berkin Elvan için adalet isteğimizi dile getirmek amacıyla pankart açtık. Başbakanın korumaları tarafından saldırıya uğradık” diye konuştu. Bakırköy Sulh Ceza Hakimliği, beş dakikalık sorgunun ardından 20 yaşındaki iki genci “yasadışı DHKP/C propagandası” suçundan tutuklayarak cezaevine gönderdi. Pankarta Yurt Haberleri Servisi Ceylanpınar’da 9 Aralık 2014’te sınırda nöbet tutan 3 askerin nöbet kulübesinde şehit olmasıyla ilgili er Umut Aslan’ın kız arkadaşı tarafından terk edilmesi üzerine cinnet getirerek yanında bulunan arkadaşları Kadir Yıldız’la, Ramazan Yel’i vurduktan sonra intihar ettiği Genelkurmay tarafından açıklanmıştı. Ancak olayın cinnet değil saldırı sonucu şehit olduğuna ilişkin yeni verilere ulaşıldı. Milliyet gazetesinden Gökçer Tahincioğlu’nun haberine göre, hem askeri hem sivil savcılıkça yürütülen soruşturmaların dosyasında iki askerin yakın mesafeden yapılan atışla ölmediği, 3 askerin tamamının ellerinde barut izi bulunduğu, olay yerinde üç askerin silahından çıkmayan bir kovana rastlandığı, sadece Aslan’ın silahından 16 kurşun sıkıldığı bilgileri çıktı. Termal kamera görüntüleri ise vukuat yaşanmadığı belirtilen saatlerde, olaydan kısa süre önce 6 kişinin sınıra gelip, geri kaçtığını ortaya koydu. Avukat Tolga Çakır, her iki dosyadaki bilgi ve belgeleri inceledikten sonra Aslan ailesi adına soruşturmanın genişletilmesi talebinde bulunmayı kararlaştırdı. l İç güvenlik düzenlemeleri l Ceylanpınar İntihar değil çatışma çıktı Tartışmalı pakete ikinci erteleme ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM’de bugün görüşülmesi beklenen tartışmalı İç Güvenlik Paketi’nin görüşmeleri ertelendi. Muhalefet partilerinin tümünün karşı çıktığı paketin görüşülüp görüşülmeyeceği konusunda dün TBMM Danışma Kurulu toplantısı yapıldı. Toplantının ardından tartışmalı paketin bu hafta da görüşülmeyeceği öğrenildi. AKP Grup Başkanvekili Ahmet Aydın, bugün Meclis’te askeri yargıda, sivil yargıdaki HSYK benzeri, Askeri Hâkimler Kurulu oluşturulmasını öngören, Askeri Hâkimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa Tasarısı’nın görüşülmesine başlanacağını belirtti. Aydın, bazı uluslararası anlaşmaların da görüşülebileceğini kaydetti. İktidarın seçimden önce geçirmeyi istediği, polise büyük yetkiler veren paket, bugün İstanbul Barosu avukatlarınca “Adalet Nöbeti”nde protesto edilecek. Eylem, pek çok ilde ve İstanbul’da saat 15.30’da başlarken nöbet sabah saat 08.00’a kadar sürecek. Avukatlar protesto edecek C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle