17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 ŞUBAT 2015 SALI [email protected] 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER S Özel Mahkemeler Yeniden Kurulmamalı on günlerde gazetelerde yayımlanan bir haberde, terörle mücadele ve örgütlü suçlulukla ilgili yeni ihtisas mahkemelerinin kurulacağı bildiriliyor. Yargı düzeninde, tekrarlanan üçüncü hata ile karşı karşıyayız. Türkiye, acaba, yargı düzenini değiştirmeyi ya da düzeltmeyi hep eski yanlış politikalarla aramak zorunda mıdır? Yıllarca önce, sıkıyönetim mahkemelerinin, yüzlerce gencin yargılamalarda alabildiğine hayatlarını ve özgürlüklerini ortadan kaldırmasından sonra Devlet Güvenlik Mahkemeleri denemesi yaşanmıştı. Bu mahkemelerdeki uygulamaların farklılığı, yargı konularının sadece terör olayları ile sınırlı kalmayıp geniş tutulması, üyeleri arasında askeri yargıçların bulunması hep tar Prof. Dr. KÖKSAL BAYRAKTAR Yeditepe Üniv. Ceza Hukuku Öğretim Üyesi tışılmıştı. AİHM’nin önemli bir kararı ile bu mahkemeler tarih sahnesinden çekilmişti. Ancak bu değişime karşın, bu defa Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri kurulmuştu. Bu mahkemeler de yargıçların, savcıların ayrıcalıklı konumları, farklı uygulamaları ile toplumda çok eleştirilen kurumlar olmuştu. Son üç yılda bu mahkemelerden verilen kararlar ve buralarda görülen davalar şiddetle tartışılmıştı ve bunların bir kısmı unutulmaması gereken olaylar olarak nitelenmişti. Bu süreçteki mahkemeler adeta “yargı içinde yargı” sözünü söyletecek kadar yanlış ve hukuka aykırı kararlar vermişti: Yasak deliller, kanuna aykırı olarak alınan ifadeler ve sorgular, arama, yakalama ve tutuklamalarda kanunları hiçe saymalar hep bu mahkemelerde yaşanmıştı. Şimdi de, onca kötü uygulamalardan, toplum kurtulmak isterken yeniden eskiye mi dönülüyor? Hayır, artık terörle mücadele, örgütlü suçla savaş için yıllarca öne sürülen iddialarla kurulmuş olağan dışı mahkemeler olmamalıdır. Bu düşünceye karşı, halen, kaçakçılık, basın ve sermaye piyasası suçları için ihtisas mahkemelerinin bulunduğu ve hukuk sistemimiz içinde ihtisaslaşmış mahkeme uygulamasınn varolduğu ileri sürülebilir. Ancak bu karşı görüş konumuz yönünden pek doğru değildir; çünkü belirtilen suç larla, örgüt ve törer suçları nitelik ve nicelik yönünden çok farklıdır. Terörü, örgütü yargılayan mahkemelerin yargıçları ve savcıları, konuları itibarıyla hemen farklı bir konuma geleceklerdir. Bu durum soruşturmaları da farklılaştıracak, emniyet teşkilatlarında ilgili birimler gene gizli yapı içine girecektir. Sonra da aramalar, yakalamalar, gizli dinleme ve izlemeler, tutuklamalar bütün ağırlıkları ve hukuka aykırılıkları ile devam edecektir. Türkiye yıllarca çektiği bu yargısal işleyişe yeniden dönmemelidir. Çünkü bu dönüş, yargının, objektif ölçülere yabancılaşmasını, bireysel hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasını sonuçlayacaktır. Bırakın, yargı, kendi bütünlüğü ve olağan işleyişi içinde yetki ve görevinin gereklerini yerine getirsin... ‘Gırtlaklama’dan ‘Cırmalama’ya! Sevgi de nefret de, dışa vuruldukça çoğalan iki duygudur... AKP iktidarı ne yazık ki ülkemizde sevgiyi değil nefreti çoğaltmıştır! HHH Erdoğan tarafından sürekli olarak kullanılan “Nefret söylemi” parti içinde artık iyice yerleşti... Siyasete paraşütle sokulan milletvekillerinde de sık sık görülen bu aşırı söylem biçimi, Burhan Kuzu’nun “Gırtlaklamak istiyorum” edebiyatıyla yeni bir aşamaya ulaştı... “Nefret söylemi”nin sakıncası bulaşıcı olmasıdır: Kısa zamanda, hedefindeki insanların bir kısmını da pençesine alır; etki tepki ilişkisi ile gittikçe yaygınlaşır... Ve elbette bu döngü sonunda, onu başlatana karşı da bir nefret dalgası oluşturur. Bu gerçeği, AKP’nin dört kurucu liderinden biri olan Bülent Arınç geçen gün, “... Kediyi çok sıkıştırırsanız sonunda yüzünüzü cırmalar” diyerek dile getirdi. HHH Bülent Arınç, CNN Türk’te şöyle konuştu: “... Ama adalette, haksızlık yapmakta veya emaneti ehline vermemekte, kısa devre ve çıkara dayalı siyaset yapmakta adım atmaya başlarsak veya birileri böyle bir tehlikeyi karşımıza getirirse o zaman sıkıntı olabilir. Böyle bir şey var mı Ak Parti’de? Olabilir. Nihayet malzemesi insan olan bir partiden bahsediyoruz ... ... Biz yüzde 50 oy alıyoruz. Fakat geriye kalan yüzde 50’de bir nefret söylemine dönüşüyor. Biz eskiden sokağa çıkardık, taraftarımız bizi çok severdi. Karşıdaki muhalifler de saygı duyardı. Şimdi bir nefretle bakış seziyorum. Kemikleşme, kamplaşma var. Bu bizim yüzde 50 oyumuza engel olmaz. Ama Türkiye yönetilebilir bir ülke olmaktan çıkabilir... ... Bağırarak, çağırarak, küçülterek, onu güçsüz kılarak bir noktaya getirdiğiniz zaman misal doğru mudur bilmiyorum ama kediyi çok sıkıştırırsanız sonunda yüzünüzü cırmalar...” HHH Bülent Arınç şimdiye kadar pek çok defa, haktan, adaletten, akıldan, yumuşaklıktan söz etti... Her defasında Erdoğan’ın sert tepkilerine muhatap oldu... Ve bu tepkilere karşı da sesini çıkaramadı. Şimdi yeni bir çıkışına daha tanık olduk... Konuşmasının bütününden öyle anlaşılıyor ki, Davutoğlu’nun siyaset yapma biçimini beğeniyor... Ama unutmayalım ki, Davutoğlu’nun “Şeffaflık yasa tasarısı” da Erdoğan tarafından aynı sertlikle tepki gördü ve mahkum ediliverdi... Böylece Davutoğlu da, Arınç’ın yanında, Erdoğan tarafından “düzeltilenler” ve “ses çıkaramayanlar” safındaki yerini aldı. HHH “Gırtlaklama” ve “Cırmalama” sendromları sonunda AKP’yi de teslim almış görünüyor! C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle