29 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 9 Ekim 2015 EDİTÖR: CAN DOKER TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN haber 15 NOBEL’İ KAZANAN AZİZ SANCAR 1 AY ÖNCE AĞABEYİNİ ZİYARET ETMİŞ: Kanser tedavisi için bomba patlatabiliriz Kenan Sancar, kardeşinin kendisine kanser tedavisi için önemli gelişmeler olduğunu söylediğini aktardı. Sancar’ın lise arkadaşı Artık da, “Lisede kansere ilaç bulacağını söylerdi” dedi ardinli bilim insanı Prof. Dr. Aziz Sancar’ın 2015 Nobel Ödülü’nü almasının ardından yakınları Sancar’ı anlattı. Sancar’ın Mardin Lisesi’nden arkadaşı emekli öğretmen Nasrullah Artık “Lisede ‘kansere ilaç bulacağım’ derdi” dedi. Sancar’ın Nobel ödülünü alması İzmir’in Seferihisar ilçesinde yaşayan emekli Tuğgeneral olan en büyük ağabeyi Kenan Sancar’a da büyük sevinç yaşattı. Gazetemize o yılları anlatan Sancar’ın Mardin Lisesi’nden arkadaşı emekli öğretmen Nasrullah Artık, 1962 yılında birlikte okuduklarından bahsederek “Liseden sonra hiç görüşmedik. Yollarımız ayrıldı. İkimiz de yurtdışına gittik. Ödülü aldığını duyduğumda hiç şaşırmadım” dedi. Sancar’ın lisedeyken kansere ilaç bulacağını anlattığına dikkat çeken Artık şöyle konuştu: “Ben Nobel ödülünü alacağım” demedi ama ‘ben kansere ilaç bulacağım’ demişti. Lise 2’deydik. Bize ‘Ben liseyi bitereceğim. Üniversiteye tıp fakültesine gireceğim. Tıp fakültesinden sonra çıkacağım. Mardin Savur’a geri döneceğim. Kendime bahçenin içinde bir oda yaptıracağım. Bütün insanları iyileştireceğim. O odadan hiç ayrılmayacağım. Kansere ilaç bulacağım’ demişti. Yalnız değildim o anda. Sınıfta birçok arkadaşı Fırsatlar ve fıtratlar lk Aziz Nesin’in hayat hikâyesini okuduğumda duymuştum bu kelimeyi: Fırsat eşitsizliği... Aziz Nesin Darüşşafaka’ya giriş hikâyesini anlatıyordu. 1926 yılında babasız ve yoksul 300 çocuk Darrüşşafaka’nın sınavlarına girer. İçlerinden 80’i başarılı olur. Ama kontenjan sadece 30 kişiliktir. O yüzden kuraya başvurulur. 50 babasız ve yoksul çocuk sınavı kazandıkları halde o kurada boş kâğıt çekerler ve okuma umutlarını o an yitirirler. O, şanslıdır, kurada ona dolu kâğıt çıkar. Ama günlerdir birlikte sınav heyecanı yaşadığı arkadaşı, onun kadar başarılı olduğu halde kurayı kaybeder, okuma hayalleri suya düşer. O, kendi mutluluğunu yaşayamadan, kaybettiğini anlar anlamaz hızla oradan uzaklaşan arkadaşının ardından sevinç ve utanç duygularının karmaşasıyla kalakalır. Aynı başarıyı sağladıkları, aynı yeterlilikte oldukları halde okuma fırsatını kendisi şans eseri yakalamıştır. Arkadaşıysa aynı fırsatı sadece şanssız olduğu için kaybetmiştir. Sonra benzer bir eşitsizlik öyküsü Çingene olduğunu sonradan öğrendiğim genç bir oğlanın hayat hikâyesinde çıktı karşıma. Beni bir Çingene düğününe götürmüştü. Ama önce uyarmıştı. “Orada annemi görünce şaşırma.” Sonra hikâyesini anlatmıştı: Annesi uyuşturucu satıcısıydı. Ablası, kocasını öldürdüğü için hapisteydi. Anne, bakmaya çalıştığı üç torunuyla Dolapdere’de bir yıkıntıda yaşıyordu. Oğlunu doğar doğmaz daha düzgün bir hayat yaşayan ve çocuğu olmayan ablasına evlatlık vermişti. Oğlan da bambaşka bir mahallede bambaşka koşullarda büyümüştü. Şimdi üniversiteye gidiyordu, bir yerel gazetede çalışıyordu ve şiirler yazıyordu. Hapiste olan ablasından ve o izbede yaşayan annesinden çok daha güzel bir hayata sahip olduğu için sanki biraz utanç duyuyordu. Bugün Nobel ödülü alan Aziz Sancar’ın hayat hikâyesine baktığımızda da aynı fırsat eşitsizliğinin gölgesi düşüyor üzerimize. Okuma yazma bilmeyen yoksul ve çok çocuklu bir ailenin sondan ikinci çocuğu, olmak; elektriksiz bir evde, mum ışığında büyümek ve bu yoksunluklardan sıyrılıp bu noktaya gelebilmek... Bir başarı hikâyesi gibi görünüyor ama aslında ülke için bir utanç hikâyesi. Sancar, tıpkı Nesin gibi şanslıydı, çünkü ailesi eğitimin önemini biliyordu. Ailesi bunu bilmeyenlerin hikâyeleri genelde gurur verici olmuyor. Hatta çoğunun bir hikâyesi bile olmuyor. Hâlâ bu coğrafyada çocuklar ne kadar yetenekli olurlarsa olsunlar kültürel ve sınıfsal ve etnik ve ekonomik ve cinsel eşitsizlikler yüzünden hayatın karadeliklerine düşüyorlar. Sonra orada kayboluyor. Oysa bir insanın kaderini olağanüstülüklere teslim eden sistemler çoktan yıkılmalıydı; yerine fırsat eşitliğini temel alan sistemler kurulmalıydı. Neredeyse yüzyıl geçti... Hâlâ bu ülkede insanların geleceği sadece şansa bağlı. Sancar’ın Nobel ödülü alması, evet gurur verici. Ama ödülü aldıktan sonra ülkesine dönüp hüzünle: “Çocuklarınızı okutun. Özellikle kız çocuklarını...” demesi bizler için utanç verici. Evet, tam gurur duyacakken, bir durun ve vazgeçin; onun yerine utanın. Ülkede hâlâ hâkim olan fırsat eşitsizliğinden utanın. İktidardaki feodalizmin dayattığı fıtrat eşitliğinin hançeri kalbinize bir çentik daha atsın ve kalbiniz o okutulmayan, başı bağlanıp erkenden evlendirilen kız çocukları için biraz daha kanasın. M Aziz Sancar Ayakta alkışlandı l Kimya 2015 Nobe n Türk bilim la Ödülü’nü a Aziz Sancar adamı Prof. ptığı Kuzey a için görev y iversitesi’nde n Ü a n li Karo zenlendi. bir tören dü lanan SanAyakta alkış yaptığı koe car, törend ürkiye’den T , a d a m tı. nuş e vurgu yap geldiğine d Kenan Sancar Yabancı ajanslar, gazetelerde yer alan haberlerde Prof. Sancar’ın Mardin’den başlayan ABD’ye, North Carolina Üniversitesi’ne uzanan, yokluklara karşın çalışma azmiyle geçen yaşam öyküsü aktarıldı. Türkiye’nin yazar Orhan Pamuk’la birlikte ikinci Nobel’ini, 69 yaşındaki Sancar’la da bilim dalında ilk Nobel’ini kazandığına işaret edildi. AP ajansına verdiği demeçte Sancar, ödülün Türkiye için önemli olduğunu söyledi. Sancar, Türkiye’deki genç bilim insanlarının bilime önemli katkılar yapabileceklerini gösteren rol modele ihtiyaçları olduğunu dile getirdi. Sancar hakkında Independent, Guardian, FT gazetelerinden Amerikan New York Times, Washington Post’a, Alman DW’ye, Rus Sputnik’den Hindistan’dan Indiaexpress’e pek çok basın yayın organlarında makaleler yer aldı. n Haber Merkezi Dünya onu konuşuyor İ Aziz Sancar’ın 83 yaşındaki ağabeyi Kenan Sancar kardeşi için, “Onun böyle bir başarıyı elde edeceği belliydi” dedi. mız da vardı.” İzmir’de yaşayan emekli Tuğgeneral olan en büyük ağabeyi 83 yaşındaki Kenan Sancar da Nobel ödüllü kardeşi Aziz Sancar’ın, bir ay önce ziyaretine geldiğini, Nobel ödülü için isminin geçtiğini anlattığını, kanser tedavisi için de “Yakında bir bomba patlatabiliriz” dediğini aktardı. Emekli tuğgeneral Kenan Sancar “Okulunu hep birincilikle bitirdi. Onun böyle bir başarı elde edeceği zaten belliydi. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ni dereceyle bitirdikten sonra Mardin’e döndü. Savur’un köyünde iki yıl sağlık ocağında doktorluk yaptı. Hatta burada hasta olan köylüler için Kürtçe öğrendi. Kardeşim o zamanlar bile maaşını almazdı, küçük bir bölümünü ihtiyacı için alır gerisini hasta çocuklara dağıtması için anneme verirdi” dedi. Yaklaşık iki yıl Mardin Savur’da kaldıktan sonra TÜBİTAK’ın bursuyla kardeşinin ABD’ye gittiğini anlatan Kenan Sancar, “Orada önemli başarılar göstermeye başladıktan sonra, ondan ABD vatandaşı olması istendi. Ama o zaman bu teklifi kabul etmedi. Vatandaşlık teklifini kabul etmemesi üzerine ise Türkiye’ye gönderildi. O zaman ben kardeşimin uğradığı haksızlık üzerine TÜBİTAK yetkilileriyle görüştüm. Başarılarını anlattım. Bunları gören TÜBİTAK yetkilileri, bunun üzerine kurallar gereği aynı ülkeye göndermeyip İngiltere’ye gönderdi. Ama kardeşim bilimsel çalışmalardan vazgeçmedi. 6 ay kadar İngiltere’de kalıp para biriktirdikten sonra tekrar ABD’ye gitti ve çalışmalarına devam etti” ifadesini kullandı. l İSTANBUL/ Cumhuriyet Planını lisede yapmış Ataol Behramoğlu’nun yorumu: Yine çok tartışılacak bir edebiyat ödülü 2015 Nobel Edebiyat ödülü birkaç yıldır adaylar arasında adı geçen 1948 doğumlu SovyetBelarus yazar Svetlana Aleksiyeviç’e verildi. Aleksiyeviç bir gazeteciyazar. Dilimize “Nazi İşgalinde Sovyet Kadınları “adıyla çevrilen “Savaşın Kadınsı Olmayan Yüzü” adlı ilk kitabı 1985’te yayınlanmış. İki milyondan fazla sattığı söylenen kitabını “Çinko Çocukları”, “Çernobil’den Sesler” vb. her biri yine yankı uyandıran kitapları izlemiş. Mişli geçmişle yazmanın nedeni bu kitaplardan hiçbirini henüz okumamış olmam... Rusça internet üzerinden araştırdığımda Aleksiyeviç’in kendi yazarlık anlayışını ve türünü kendisinin açıkladığı aşağıdaki satırlara ulaştım: “Dünyayı nasıl gördüğümü anlatmaya uygun bir yazı türünü çok aradım. Gözüme, kulağıma uygun olanı... Ve insan sesleri türünü seçtim... Kitaplarımı sokaklarda gözlemleyip onlara orada kulak kabartıyorum. Pencerenin gerisinde... Onlarda gerçek insanlar kendi zamanlarının en önemli olaylarını, savaşı, sosyalist imparatorluğun yıkılışını, Çernobili anlatıyor ve hepsi birlikte ülkenin tarihini, genel tarihi sözcüklere döküyorlar. Eski ve yeni tarihi. Ve her biri, kendi küçük insan yazgısının tarihini...” Böylece Svetlana Aleksiyeviç’in bir kurgu (fiction) yazarı değil, sadece röportaj yazarı da değil, röportajla kurgu arasında bir türün yazarı olduğunu anlıyoruz. Nitekim Rusça Vikipedia’da, “Sanatsalbelgesel nesrin çok parlak bir ustası” olarak nitelendiği belirtilen Aleksiyeviç’i, “spekülatifyanlı bir gazetecilik” yapmakla eleştiren görüşlerin bulunduğuna da işaret ediliyor. Nobel edebiyat ödülü gerekçesinde, bu ödülün kendisine “Zamanımızın ıstırap ve yiğitliğinin anıtı olan çok sesli yaratıcılığı” için verildiği belirtilmiş... Böyle bir gerekçeye kuşkusuz ki saygı duyulur... Fakat yine yazarın kendi sözleriyle “SSCB dönemine ve sonrasına dönüp baktığımızda, tarihimizin koca bir mezar ve büyük bir kan banyosundan ibaret olduğunu görürüz” diyen kişinin “çok sesliliği”de doğrusu tartışma konusudur. Yine de Svetlana Aleksiyeviç’in yapıtları üzerine kendi yargılarımızı, kuşkusuz ki okunmaya değer bu yapıtları okuyup kendimiz vermeliyiz... Nobel Edebiyat Ödülü, Svetlana Aleksiyeviç’e verildi. Eserleri ‘Istırabın zamanımızdaki anıtı’ olarak nitelenen yazar, Nobel tarihinde alkışlanan 13’üncü kadın oldu sveç Akademisi’nce her yıl verilen Nobel Edebiyat Ödülü’ne bu kez, 1990’da bağımsızlığını ilan eden Belarus’tan (Beyaz Rusya) bol ödüllü araştırmacı gazeteci ve yazar Svetlana Aleksiyeviç değer görüldü. Geçen yılın Nobel adayları arasında ismi geçen yazar, bu ödülüyle Nobel tarihinde aday gösterilmiş 111 kadın arasında alkışlanan 13’üncü imza olarak tarihe geçti. Aynı ödülü son olarak iki yıl önce, Kanadalı kadın yazar Alice Munro da kucaklamıştı. Yazar, ödülün haberini aldıktan sonra sosyal medya aracılığıyla yaptığı açıklamada, “İsveç Akademisi beni 2015 Nobel Edebiyat Ödülü ile onurlandırdı. Şimdi İsveç’ten telefon aldım. Mutluyum, çok mutluyum! Teşekkürler” ifadesini kullandı. Ödüle ilişkin açıklama dün Türkiye saatiyle öğleden sonra ikide, Stockholm’de Akademi Başkanı Sara Danius tarafından yapılırken, aynı zamanda Lettre Ulysses Ödülü’nün de danışma kurulunda bulunan ödüllü yazar Aleksiyeviç’in eserleri, ‘ıstırabın zamanımızdaki anıtı’ olarak nitelendi. Ödülün açıklanmasından önce bir konuşma yapan günlük Dagens Nyeter gazetesi kültür editörü Björn Wiman ise, “Yazarın çalışmalarının, henüz ödüllendirilmemiş bir tür sayılabilecek belgesel ve roman sınırında” durduğunu belirtti. İsveç Akademisi bu yılın şubat ayında, geçmiş ödül sahipleri ve profesörleri içeren ‘ehil insanlar’ın oluşturduğu ‘özel’ bir grup tarafından belirlenen 220 kişilik bir listeyi bir araya getirmişti. Mayıs ayında bu liste beş isme indirgenirken, akademi üyeleri, bu listenin de detayları için yaz boyunca çalıştı. 2015 Edebiyat ödülü için adı geçen isimler arasında, Japonya’dan Haruki Murakami, Kenya’dan Ngigi wa Thiong’o, Edebiyat Nobel’i Aleksiyeviç’in oldu İ Norveç’ten Jon Fosse, İrlanda’dan John Banville ve ABD’den Joyce Carol Oates ile Philip Roth yer alıyordu. Yapıtlarında Çernobil felaketi ve Afganistan savaşı gibi konuları da işlemiş olan Aleksiyeviç’in adı, ödül açıklanmadan önce de Nobel’e yakın adaylar arasında gösteriliyordu. Yazarın 1985 tarihli ilk romanı ise İkinci Dünya Savaşı’ndaki kadınların tanıklıkları üzerinden kurgulanmış ve iki milyonun üzerinde okura ulaşmıştı. Türkçede Evrensel Basım Yayın etiketli, 2002 ile 2008’de basılan “Nazi İşgalinde Sovyet Kadınları” isimli kitabıyla da tanınan Aleksiyeviç, Serpil Güvenç ve Hilal Ünlü’nün Türkçesiyle okura ulaşan bu kitabında Nazi işgaline karşı direnişte yer alan Sovyet kadınlarının gözüyle savaşı anlatıyordu. Bilindiği gibi, sayıları bir milyona yaklaşan Sovyet kadını, 20. yüzyılın en dehşet verici savaşı olan 2. Dünya Savaşı’na erkeklerle eşit koşullarda katılmıştı. l Kültür Servisi Murakami de adaydı Kadınların gözüyle... 86 Nicolaj Ostrovsky Ödülü 1996 TucholskyPreis (İsveç PEN Ödülü) 1997 Andrei Sinyavsky Öd ülü 1998 Leipziger ‘Avrupa An lay ış’ temalı Edebiyat Ödülü 1998 FriedrichEbertStiftu ng Ödülü 1999 Herder Ödülü 2005 Ulusal Kitap Eleştirme Birliği Ödülü, Çernobil’den nleri Ses 2006 New York Ulusal Edebi ler Eleştirmenleri Birliği Ödülü yat 2007 Oxfam Novib/PEN Öd ülü 2011 Ryszard Kapuiciiski Ed ebiyat Ödülü (Röportaj dalı.) 2013 Alman Kitap Fuarı Ba rış Ödülü 2013 Prix Médicis Ödülü 2014 Ryszard Kapuiciiski Ed ebiyat Ödülü 2014 Fransa Devleti Sanat ve Edebiyatta Şövalyelik Nişanı DİĞER ÖDÜLLERİ 19 Sabri Ülker ödülü başvuruları başladı abri Ülker Gıda Araştırmaları EnstiS tüsü Vakfı tarafından “araştırma, eğitim programları ve diğer girişimleri desteklemek” amacıyla düzenlenen 3. Sabri Ülker Uluslararası Bilim Ödülü yarışması başvuruları başladı. “Toplum sağlığı ve beslenme” temalı yarışmanın kazananı 100 bin TL’nin sahibi olacak. Yarışmaya son başvuru tarihi 1 Mart 2016. Tamamlanmış ve uygulanabilir projeler ile www.sabriulkerfoundation.org adresi üzerinden, yalnızca İngilizce başvuru yapılan Sabri Ülker Uluslararası Bilim Ödülü yarışmasına katılım için üst yaş sınırı 45 olarak belirlendi. l İSTANBUL/ Cumhuriyet
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle