28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 31 Ekim 2015 haber EDİTÖR: CAN DOKER TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 8 4 UZMANDAN CUMHURİYET İÇİN SON SEÇİM DEĞERLENDİRMELERİ AKP uzağı gören bir kampanya yürüttü! KP seçim kampanyasını diğer partilerden çok ama çok önce, haziran ortasında Deniz Baykal’ı sahaya sürerek başlattı. Bu, İç Anadolu seçim gezisinde görüştüğümüz Kayserili basın emektarı dostumuz Recep Bulut’un deyişiyle, Parti’nin karşısındaki yüzde 60’lık kitleye yönelik ilk yarılma fişeğinin atılmasıydı. Muhteşem bir uzgörü ile yol alan Parti, seçmen nezdinde vazgeçilemezliğini, olmazsa olmazlığını, kaçınılamazlığını netleştirme yolunda Suruç’ta çakılan bir “hücresel” kibritin Diyarbakır’a uzanan yalazları eşliğinde yurt sathında “ateşli” bir kampanya çalışmasına hız verdi. Buna paralel mahiyette gayet takdire şayan, “hikmet”li, adı da “istikşafî” bir dostlar alışverişte görsün pratiğine işlerlik kazandırılarak 40 gün boyunca Parti koordinatörü Davutoğlu marifetiyle rakiplere yönelik bir “soğutma” stratejisi yürütüldü. Ateş ve soğutma!.. AKP seçim kampanya stratejisini iki kelime ile anlatmak gerekse, söylenebilecek olan budur. Ağustos itibarıyla kampanya daha da “ateşli” hale getirildi. Hedeflenen 400 vekile ulaşma yolunda Anadolu’nun dört bir yanına kampanyanın 400’ü kat be kat aşan ateşi düşürüldü. Ancak baktı ki memleketin diğer bölgelerinde yarattığı bu ateşli “sinerji” Batı’da aynı ölçüde yok, derhal bu yönde çalışmalara da hız verdi Parti… Kampanyanın basınla ilişkiler sorumlusu Boynukalın’ın büyük azmi ve gayreti, Hürriyet başta olmak üzere pek çok basın ve medya kuruluşları nezdinde netice verdi. Bu arada diğer partilerle rekabette de “soğutma”dan vazgeçilerek “ateşleme” strate TAYFUN ATAY Söylem disiplini artan CHP C MEHMET KARLI A AKP, seçim kampanyasını ‘ateşli’ bir şekilde yaptı. jisine işlerlik kazandırıldı. Rakip partilerin adeta “Ampul”ün yakıcı görkemi altında kaldığını gözlemledik. Partililer de sokaklarda, meydanlarda, tribünlerde canıgönülden eşlik etti bu “ateşli” kampanyaya… Parti yine her zamanki gibi kapı kapı dolaşarak, evlerin önüne kadar temsilcilerini gönderip kendini anlatarak sürdürdü seçim çalışmalarını. Ama bu defa sadece kendi halinde vatandaşlar değil basın mensupları da kapsam içine alındı. En çarpıcı örnek, Parti üyesi bazı gönüllülerin Ahmet Hakan’la evinin önünde yüz yüze, kol kola, kafa kafaya yakın temasa geçip onu partilerinin hedefe varma kararlılığına ikna etme yolunda harcadıkları çabaydı. Fakat kampanyada asıl “patlama”, seçim sathı mailine iyice girilen ekim ayında söz konusu oldu. Kampanyanın halka dönük ikna faaliyetinden sorumlu “hücre”ler Suruç’taki kibritin çok daha görkemlisini Ankara’da çaktı. Herkes AKP olmazsa Türkiye’nin neler kaybedeceğini iyice anlasın, onsuz olunamayacağına, ona ölümcül bir aşkla sarılmak gerektiğine iyice ikna olsun diye!.. Bu gayet başarılı kampanya, son aşamada muhalif basını Parti’nin samimiyetine inandırma yolunda bir kez daha “ateşleme” seçeneğinden “soğutma” seçeneğine geçilerek noktalandı. Şimdi seçime bir kala, muhalif yayın organlarının Parti’ye yönelik kaygılarının kayyumlanarak giderildiğini, onların da AKP türküsü çığırır hale getirildiğini görüyoruz… Seçim tahmini mi?.. Ne bekliyorsunuz?! Elbette böylesine uzak görüşlü, canla başla, kanter içinde bir kampanyayla seçime hazırlanmış Parti, bu yaptıklarının semeresini görüp “Hayat”ı yenecek, “Ölümü” iktidara taşıyacaktır!.. HP’nin veya herhangi bir başka muhalefet CHP’nin en büyük başarısı 7 Haziran seçimleri partisinin performans sonrası çizdiği uzlaşmacı ve yönetmeye analizi yapılırken her şeyden önce insaflı olmamız gerekihazır parti mesajını devam ettirmek oldu. yor. Devletin katliamlara en hafif anlatımla göz yumduğu, basın organlarının mafyavari operasyonlarla susturulduğu bir ülkede muhalefeti değerlendirirken dikkatli olmakta fayda var. CHP, kampanyasını Ankara saldırısının ve baskıcı devlet mekanizmasının yarattığı olağanüstü şartlarda sürdürdü. Büyük mitingler iptal edildi, hep bir güvenlik kaygısı ile çalışıldı. CHP’nin en büyük başarısı 7 Haziran sonrası çizdiği uzlaşmacı ve yönetmeye hazır parti mesajını devam ettirmek oldu. Ortam var olan gerginlikleri derinleştirmeye uygunken Kemal Kılıçdaroğlu polemiklere girmekten kaçındı. Ana slogan olan “Önce Türkiye” mesajı bu uzlaşmacı imajı desteklemeye yönelikti. Her türlü gerginliğe CHP, güvenlik kaygısı nedeniyle büyük mitinglerini iptal etti. rağmen bu söylem disiplininin mayı ekonomik konulara çekgençleri partiye çekmekte zortutturulması başarıydı. mekte zorlandı. lanıyor. Bu sorun tespit edilse Kampanyanın bir diğer özelli de sorunu gidermeye yönelik Sosyal politikalar ği de artan gençlik vurgusuydu. stratejiler yeterli etkiyi yaratmıBir diğer başarı da sosyal Kılıçdaroğlu seçim kampanyor. CHP’nin uzun vadede bapolitika söyleminde devamlıyasını “Ali İsmail’lere, Özgeşarılı olabilmek için bu konuda lık gösterilmesiydi. CHP, 1500 can’lara, yarattıkları mizahla bir çareler üretmesi bir zorunluluk. TL asgari ücret, aile sigortası, diktatöre meydan okuyan gençtaşeron işçilerin kadroya alınlere” adadı. Eğitime ilişkin vaCHP oyunda artış ması, emekliye iki maaş ikraatler ekonomi, dış politika, Kürt Seçim yazısı tahminsiz olmaz miye gibi politikalarını vurgulasorunu gibi ana başlıklar aradiyorlar. Öyleyse tahminle bimaya devam etti. Bu politikalar sında değerlendirildi. Yurt sotirelim. CHP oylarını artıracak. Kılıçdaroğlu’nun yanı sıra, Selin rununun çözülmesi, üniversite Sayek Böke’nin şahsında topkredilerinin geri ödemesinin ye Bu artışın oranı ise seçime katılım oranı ile paralel olacak. Selumda pozitif karşılığı olan yeni niden yapılandırılması ve hatta çime katılım yüzde 90’lar sebir yüz de buldu. CHP, bu popassoligin kaldırılması gibi valitikaları ayırt edici özelliği haliatler sıkça vurgulandı. CHP, ye viyesine yaklaştıkça CHP de oyunu hedeflerine yaklaştırane getirilebilirse mevcut tabanı ni oy kullanacak, siyasi aidiyetcak. AKP’nin tek başına iktidarı dışına çıkma şansı da artacak. leri kemikleşmemiş kitle ile oy tüm baskıya rağmen engelleneLakin bu mesajların bu seçim oranını artırma stratejisi izledi. bilirse kanımca bu, muhalefetin sürecinde biraz da boğulduğu Bu adımlara rağmen gençortak başarısı olacak. Koalisyosöylenebilir. Gündem güvenlik lik konusunun CHP’nin hâlâ na zorlanan bir AKP, mutlak iksorunları ile dolmuşken ve hasorunlu bir alanı olduğu da tidarını kaybetmeye, iç çatışvuz medyası yeni gündem oluş bir gerçek. CHP, mizahı, sosyal, kültürel yaşantıyı belirleyen masını engellerken CHP tartışmaları da artmaya başlayacak. ‘Sen bilirsin’ ne demek? Haziran seçiminde oylarını yükselten iki parti HDP ve MHP, AKP’yi tek başına iktidardan etti. 1 Kasım’da bu kez AKP’den aldıkları değil ama ona karşı koruyabildikleri oylarla yine belirleyici olacaklar. Ciddiye alınabilir anketlerin çoğu, bu iki partide dramatik düşüş, AKP için de anlamlı bir artış öngörmüyor. CHP için ise artış beklentisine işaret ediliyor. Alandan izlenim ve yorumlar da bu anketlerle uyumlu. Yine kamuoyu yoklamaları, bütün heyecansızlığına rağmen, katılım oranının yüksek olacağını gösteriyor. KEMAL CAN kalıyorsunuz. 13 yıldır AK Parti’ye söylediklerimizin alayı unutulmuş, AK Parti sütten çıkmış kaşık, tertemiz, aklanmış, paklanmış. AK Parti ile koalisyon kurmasının 4 şartı vardır. Kabul ediyorsanız, taşın altına gövdemizi dahi sokarız.” Yukarıdaki sözler Bahçeli’ye ait ve koalisyona açık olmanın AKP’ye mahkumiyet olarak algılanmasını önlemeye dönük. Seçmene ve kafası karıştırılmış parti kadrolarına, hafif olmayan bir ayar tonu da var. Ama 7 Haziran sonrasında erken bir açıklamayla koalisyonlara kapıyı kapatan MHP, 1 Kasım öncesinde koalisyonlara kapı açan ilk parti oldu. Bahçeli’nin seçimin son düzlüğünde “5. parti” olasılığını gündeme getirmesi ise MHP’nin, AKP içinde ve Beştepe ile AKP arasında mevcut veya muhtemel çatlağa oynama niyetinin artarak devam ettiğini gösteriyor. “Ayaklar altına alınan” ama çağrıldığında hızlı geri gelen milliyetçiliğin, kısa dönemde AKP için yarattığı avantajın seçim sonrası MHP’ye dönme beklentisi de devam ediyor. Ancak, seçmenin de, bütün seçim stratejilerine “Sen bilirsin” diye cevap vermesi daima mümkün. Saray’ın inadına karşı ‘İnadına HDP’ DP’nin 1 Kasım “tekrar seçim” kampanyasının stratejisini, alandaki performansını, aldığı sonuçları yazmak üzere Amerika’ya gitmek üzere yola çıkıyordum. Bu bilgilere ulaşmak için soluğu Washington DC’de alacaktım. Gazeteci, dediğin haberin kaynağına mutlaka ulaşmalıydı. Öyle ya, geçen gün Cumhurbaşkanı Erdoğan açıklamıştı “Malum partinin kampanya yönetimini, Obama’nın kampanyasını yürüten ekip yapıyor” diye. Yakın bir arkadaşım, “Deli olma” dedi, “Malum partinin seçim kampanyasını hazırlayanlardan biri de benim.” Haber kaynağının bu kadar yakınımda olmasına şaşırmıştım: “Ne yani, bu aynı zamanda senin Obama’nın da kampanyasını yürüten ekip içinde olduğun anlamına gelmiyor mu?” “Evet, evet. Aslında biz Türkiye’de iç, Amerika’da dış mihrakız” derken hınzır hınzır gülüyordu. Arkadaşımla şakalaşmam bir yana, diğerlerinde olduğu gibi bu seçimde de HDP’nin seçim kampanyası “yüzde yüz yerli”ydi, “yüzde yüz kolektif”ti, “yüzde yüz gönüllülük” esasına dayanıyordu. Aslında HDP 7 Haziran’dan sonra, daha “tekrar seçim” kararı alınmadan “önümüzde seçim sandığı varmış gibi çalışma yapacağız” ilkesini benimsemişti. Sonra Türkiye büyük bir kaosa, şiddet sarmalına girmişti. Kentler kuşatılıyor, sokağa çıkma yasakları ilan ediliyor, siviller öldürülüyor, dağlar taşlar bombalanıyor, karakollara zırhlı araçlara sabotajlar yapılıyor; bir yandan askerler, polisler, diğer yandan PKK’liler ölüyordu. İşte bu çatışmalı, kanlı konjonktürde Saray’ın “tekrar tek CELAL BAŞLANGIÇ 7 Kartlar açıldı AKP’nin HDP’yi kriminalize ederek, MHP’yi “gereksizleştirerek” geriletme stratejisi umduğu kadar güçlü bir sonuç üretmedi. Hatta seçim kararı alındığı tarihten bu yana iki partinin oylarında “ters çan eğrisi” oluştuğu görülüyor. AKP’nin “tamam yeniden geliyoruz havası” yaratamaması, HDP oylarını konsolide etti, MHP’yi de dramatik bir erimeden korudu, CHP oylarını artırdı. Bu yüzden seçmen de partilerin kampanyaları da seçim sonrası senaryolara odaklandı. Bütün liderler, kampanyanın son haftasında katıldıkları toplantılar ve yayınlarda seçim vaatlerinin içine koalisyona elverişlilikleriyle ilgili satırlar eklediler. Bu konuda, birkaç cepheden taarruza uğrayan MHP lideri Devlet Bahçeli, medya görünürlülüğü açısından liderlik döneminin zirvesine çıkarak birçok programda “hayırcı” olmadığını anlattı, anlatmak zorunda kaldı. Bahçeli, 25 Ekim’deki Ankara mitinginde işte tam da bu noktaya temas ediyor ve kalabalığa şöyle sesleniyordu: “Algı operasyonlarıyla Türklüğü HDP’nin gerisinde bırakmak için mücadele verenler 1 Kasım akşamı rezil rüsva olacaklardır.” Kırıkkale’de bir düğün salonunda konuşan Bahçeli, AKP’nin “oyları bölmeyin” hamlesini şu sözlerle karşılıyor: “Halk sessiz, beklenti içerisinde. Bu sessiz beklenti aynı zamanda sessiz öfkeyi beraberinde taşıyor. Bu öfke patlamamalı. AK Parti her türlü hile ile tek başına iktidar olur, Allah muhafaza bu patlama sokakta olursa bin yıllık kardeşliğimiz tehlikeye girer.” Yani, MHP hayli tuhaf görünen ki gerçekten tuhaf ve riskli “Sen bilirsin” sloganıyla, sağ seçmene “AKP’yi tek başına iktidar, bizi dördüncü parti yapmanın vebalini bir daha düşün istersen” diyor. (“Sen bilirsin”in yerleşik anlamı “sen”in arkasına konulan virgülle kolay değişmez...) H Koalisyon hamleleri “Bizim içimizden o kadar AK PartiMHP koalisyonu kurulmasından yana olanlar var ki şaşırıp Kadroya ayar 23 Ağustos tarihinde bu sayfalarda şöyle yazmıştık, “MHP’nin eriyeceği vurgusu, özellikle HDP’nin gerisine düşme riski karşısında savunmacı bir refleks üretebilir.” Devlet Bahçeli, AKP ile koalisyon için 4 şart öne sürdü. başına iktidar”, “o da yetmez 400 tane ver, ver, ver Allahım ver” inadıyla 7 Haziran’dan 143 gün sonra “tekrar seçim” kararı, yeni bir seçim kampanyası yapma zorunluluğu getirmişti HDP’nin de önüne. Yeni seçim hazırlığı için üç ayaklı bir “Strateji Merkezi” kurdu HDP. Ayaklardan biri İstanbul’daki “kreatifyaratıcı çalışma grubu”ydu. İkincisi Ankara’daki “politik mutfak”, üçüncüsü de bölgede yaşananları, halkın duygularını ve düşüncelerini taşıyacak “Diyarbakır merkezli grup”tu. Bu üç ayaklı merkezin koordinasyonundan da İstanbul milletvekilli Sezai Temelli sorumlu olarak görevlendirilmişti. İşte bu kan revan içersindeki Türkiye’de çalışmaya başlayan İstanbul’daki kreatifyaratıcı grubun bir üyesi “İnadına HDP” ve bağlantılı olarak alt sloganlarını önerdi. Önce herkes “Olur mu bu?” diye bakmış. Çünkü bu özellikle 90’lı yılların sonuna doğru daha çok ÖDP’nin ve bazı sosyalist grupların taleplerini dile getirmek için kullandığı kalıptı. Ancak yaşanılan konjonktüre de çok uygundu; çünkü Saray’daki “İnadına tekrar seçim” demişti. İşte HDP, 7 Haziran’da “Biz’ler Meclis’e” olarak başlayıp “Seni başkan yaptırmayacağız” diye süren kampanyasını, 1 Kasım sürecinde “İnadına HDP”, “İnadına Barış”a eviriyordu. Seçime kadar 10 miting yapılacak; medya görünürlüğü, seçim bürolarının açılışları, ev ve esnaf gezileri; emekliler, engelliler, genç işsizler gibi ülkenin önemli sorun başlıkları altındaki toplantılar ve en önemlisi de “sandık çevresi” çalışmaları gerçekleştirilecekti. Ancak, Ankara katliamı mitinglerin iptaline neden oldu. İk tidarın ağır baskısı medya görünürlüğünü engelledi. HDP kurmayları bu iki çalışma alanı dışında hedeflerinin tümünü önemli ölçüde tutturduklarını söylüyor. Bu çalışma alanları içerisinde ayrı bir önem atfetmişlerdi “sandık çevresi” çalışmasına. Çünkü bu çalışma biçimi hem bire bir partilerini tanıtma olanağı sunuyor, hem de seçimde oy güvenliği anlamına geliyordu. Dün konuştuğum Sezai Temelli, “Bugün itibarıyla sandık bazlı çalışmayı yüzde 96 oranında tamamladık” diyordu. 7 Haziran’dan sonra parti binaları 400’e yakın ırkçışoven saldırıya uğrayan HDP, olanaklarının çok ötesinde bir kampanya yürüttü. Bu sürecin en zor yanı, yaşanan savaşın müsebbibi olarak gösterilen HDP, hem mağdurdu hem de mağduriyetini kanıtlamak zorundaydı. Diğer yandan da kampanya süresince binlerce üyesi gözaltına alınıp yüzlercesi tutuklanarak “siyasi soykırım”a maruz kalmıştı. Kabul etmek gerekir ki bunun altından da büyük başarıyla kalktı. İktidar partisinin “yemek” üzerine yasladığı kampanyayı HDP “emek” üzerine kurup nakış gibi işlemişti. Aslında seçim kampanyası değildi yaptıkları, çünkü insanlar yas tutarken oy isteme özgürlüğü ancak iktidar partisine mahsustu. HDP seçim değil, “inadına barış” kampanyası yaptı. Bu yüzden de yarınki seçimlerde yüzde 14’ü aşsalar da “Yetmez ama, daha çok olmalıydı” diyecekler. Çünkü, Saray’ın inadına karşı; umutla, inançla, kendilerinden başka hiç kimseden, hiçbir şey beklemeksizin yola çıkmışlardı onlar “İnadına Barış”ın ülkesini kurmak için! C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle