19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 31 Ekim 2015 haber EDİTÖR: CAN DOKER TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN YÖK ‘odak’ peşinde SIM 1 KA AN 0’D 16:0 AREN! B İ İT 14 Anayasa’dan çıkarılan odak suçu geliyor SİNAN TARTANOĞLU SEÇİM 2015 1 KASIM 16:00’DAN İTİBAREN CNN TÜRK’ün usta kadrosu ayrıntılı grafikleri yalın bir dille anlatırken uzman konuklarla da seçimi değerlendirecek, yorumlarıyla fark katacak. Seçim her yönüyle yine çok konuşulacak. cnnturk.com/secim2015 cnnturk.com/secimozel niversiteler üzerindeki denetimi ile eleştirilen YÖK, gücünü vakıf üniversiteleri üzerinde daha da artırmaya hazırlanıyor. Yeni yönetmelik taslağı ile vakıf üniversitelerini kapatma yetkisini genişleten YÖK, AKP’nin iktidara gelmesinden sonra “siyasi partilerin kapatılmasını” zorlaştırmak için Anayasadan çıkardığı “odak suçu”nu üniversiteler için getiriyor. Buna göre bir vakıf üniversitesi, “ülkenin bölünmez bütünlüğüne karşı eylemlerin odağı haline geldiği” tespit edilirse kapatılacak. Eski yönetmelikteki kapatılma gerekçelerinden biri olarak sayılan “Atatürk ilkeleri ve inkılapları ile özellikle laiklikle Ü bağdaşmayan bir tutumun tespit edilmesi ve/veya ırk, dil, din ayrımcılığı yapılmasının tespiti” yeni yönetmelikten çıkarıldı. Kapatmaktan daha hafif cezada ise faaliyeti geçici olarak durdurulan vakıf üniversitesinin yönetimi aynı ildeki bir devlet üniversitesine verilecek. Devlet üniversitesinin rektörü, geçici mütevelli heyeti başkanı olacak. YÖK, Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliği değiştirmeye hazırlanıyor. Taslak yönetmelikle, vakıf üniversiteleri üzerindeki YÖK denetiminin kapsamı genişletiliyor. Mevzuata uygun davranmayan vakıf üniversitelerine ağır yaptırımlar getiriliyor. Eski yönetmelikte sadece “GözetimDe netim, Değerlendirme ve Faaliyetten Alıkoyma” olarak tanımlanan yaptırımlar ayrıntılandırılıyor. Yönetmeliğin yürürlüğe girmesi durumunda vakıf üniversiteleri, YÖK tarafından istenen bilgi ve belgelerin haklı bir sebep olmaksızın belirlenen bir süre içinde verilmemesi, mütevelli heyetini mevzuata uygun olarak oluşturmaması veya heyetteki değişiklikleri zamanında bildirmemesi hatta “Öğrenciler için gerekli açık ve kapalı alanların asgari miktardan az olması, akademik, sosyal ve sportif alanların yetersiz olması durumunda” uyarılacak, ardından daha ağır yaptırımlar gelecek. l ANKARA Seçim öncesi son yazı ir zamanların Yeşilçam filmlerinde yoksul ve deneyimsiz genç kızlarımızın aldatılıp kötü yola düşürülmesi gibi bazı aydınlarımızın aldatılıp tuzağa düşürüldüğü bir ülkede yaşıyoruz... Her nasılsa böyle bir tuzağa düşmemeyi başarmış biri olarak, seçim öncesindeki bu son yazıda, “Sivil Darbe” ve “Yalancının Ampulü” adlı kitaplarımda topladığım, hepsi bu sütunda yayımlanmış yazılarımdan “zaman dizimsel” sıralamayla küçük bir seçmeler yapmak istedim... “AKP liderinin İstanbul Belediye Başkanlığı adaylığı sırasında yaptığı televizyon konuşmalarını izlerken tarifsiz bir sıkıntı duymuştum. ... Şaşılası bir kendini beğenmişlik. Düşüncelerinin doğruluğu konusunda asla kuşku duymamak. Ancak dinsel fanatiklerde, düşünceyle değil inançla hareket edenlerde görülebilecek bir özgüven. Ama bu özgüvende, yine inanmışlara özgü ‘alçakgönüllülük’ten eser yoktu... Tersine, fanatizm kibirle birleşmişti ve asıl iç daraltıcı, sıkıntı verici olan buydu...” (AKP ve Lideri Hakkında / 30 Ekim 2002) “Bugün ülkemiz, temel eğitimini din adamı yetiştirmek amacıyla kurulan bir eğitim kurumunda almış bir başbakanın partisinin iktidarınca yönetiliyor... Bu başbakanın kimliği, dünya görüşü yeterince açıktır. Sıradan bir din görevlisi tarafından bile söylenmiş olsa toplumda sıkıntı yaratacak sözlerin sahibi bu kişi, bugün karşımızda başbakan olarak bulunmakta...” (Sığ Sularda Derin Dalışlar / 31 Mayıs 2003) “AKP’nin yaptıkları, yapmaya çalıştıkları ancak ve sadece ‘sivil darbe’ sözcükleriyle nitelenebilir. Tabii, henüz girişim sürecinde bir sivil darbe...” (Sivil Darbe / 4 Ekim 2003) “AKP iktidarı, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir İslam cumhuriyetine dönüştürülmesi yolunda, bu iktidar sahiplerinin yakın tarihimizde elde ettiği en büyük kazanımdır.” (“Ilımlı İslam” ve AKP / 7 Aralık 2003) “AKP yönetimi ülkeyi bir parçalanma, yok olma uçurumuna sürüklüyor. Bu sürüklenişe karşı çıkmak sadece yurttaş olma görevi değil, sözcüğün gerçek anlamıyla insan olma sorumluluğudur.” (Bağımsızlık Ahlâkı / 8 Mayıs 2004) “AKP iktidarının ne yapmak istediği ve gücü yettiğince de yaptığı gün gibi ortada. İdeolojisi din olan bir siyasal hareket demokrat olamaz. Bunun olabileceğine inanan, inanmak isteyen, öyle görünen, korkak, çıkarcı ya da safdilleri İran’da Humeyni sonrasındaki akıbetin beklediğinden kimse kuşku duymamalı.” (Cumhuriyetin Yasal Savunu Hakkı / 22 Mayıs 2004) “...ABD önderliğinde günümüzün emperyalist devletleri, ‘Büyük Ortadoğu Projesi’ adı altında, İngiliz emperyalizminin geçen yüzyıllardaki ‘Uygarlaştırma Görevi’ başlıklı sömürgeleştirme politikasını daha geniş bir alanda ve çok daha vahşi yöntemlerle uygulamaya koymuşken, Türkiye bu emperyalizmin destekçisi ve yardakçısı olarak sahneye çıkıyor. Ve ülke böylece, El Kaide’nin ve her türlü karanlık terörün belki ABD ve herhangi bir Avrupa ülkesinden çok daha fazla hedefi durumuna getiriliyor...” (Zordayız / 12 Haziran 2004) “Türkiye insanı, etnik kökeni ve sınıfsal konumu ne olursa olsun, ülkesinin geleceği konusunda derin kaygı içindedir. Kaygı duymayanlar, bir avuç omurgasız aydın, ‘ense karartmama’ konusunda pişkinleşmiş teslimiyetçi çevreler, halkla ve ülkeyle somut bir bağı bulunmayan bazı ‘sol’ hayalcilerle dinci ve parçalanmış bir ülkeye doğru gidişi ‘ulusal devletten demokratik devlete geçiş’ olarak tanımlama çabasındaki kimselerdir.” (Federal İslam Cumhuriyetine Doğru / 25 Mart 2006) “Cumhurbaşkanı olan bir Tayyip Erdoğan’ın siyasetin dışında kalacağını ve böylece AKP ile daha kolay baş edebileceklerini düşünenler varsa, bu olasılık gerçekleşir de AKP lideri Çankaya’ya çıkarsa, ne kadar yanılmış olduklarını acı biçimde göreceklerdir.” (Erdoğan Ülkeyi İç Savaşa Götürür / 15 Temmuz 2006) Köşemin sınırına dayandığım gibi, yoruldum ve sıkıldım... Fakat seçim öncesindeki bu son yazıda yine de son bir alıntı: “Yalanın bu ölçüde gerçekliğin yerini aldığı bir başka dönem anımsamıyorum... Bu büyük bir can sıkıntısıdır... Ama sıkılmaya hakkımız yok... Sıkılmaya hakkımız olmadığı kadar, kaybetme hakkına da sahip değiliz...” (Sıkılmaya Hakkımız Yok / 22 Mart 2008) Önce uyarı B C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle