27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Olaylar ve GOrUSler 16 posta@cumhuriyet.com.tr EDİTÖR: ÖZGÜR MUMCU ve SİNEM USER KARA TASARIM: BAHADIR AKTAŞ KÜLTÜR SANAT Salı 27 Ekim 2015 ‘Kümesteki hazır kaz’ mı? ŞÜKRÜ KARAMAN Gazeteci Emeklilerin yanı sıra asgari ücretli de seçimden ötürü siyasilerin gözdesi oldu. KP asgari ücreti bin 300, CHP bin 500, MHP bin 400, HDP ise 2 bin liraya çıkarılması sözünü verdi, vaatleri seçim beyannamelerinde yer aldı. Eğer bu sözler yerine getirilirse asgari ücretle çalışan yaklaşık 5 milyon işçi yılbaşında yüzde 3050 arasında bir zam alacak gibi. Eğer bu sözler unutulmaz, ötelenmezse kasım ayı sonu veya aralık ayı başında toplanacak Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda bu kez işçiyi sevindiren bir karar çıkabilir. On beş kişiden oluşan komisyonda işçinin muhalefetine karşın, hep hükümet ve işverenlerin işbirliği ile açlık sınırının altında kalan bir asgari ücret saptanıyor. Kanıksanan bu senaryo yıllardır komisyonda sergileniyor. A Komisyon işçiye karşı mı? Yakınmalara neden olan asgari ücretin düşük saptanmasında TÜİK’in önerdiği rakamlar ile dört kişilik ailenin harcama kalıplarının komisyon tarafından dikkate alınmaması önemli rol oynuyor. Komisyon işçinin taleplerini görmezden geldiği gibi Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) önerdiği rakamı değerlendirmiyor, tek işçinin harcama kalıplarını esas alıyor. Nitekim komisyon geçen yıl TÜİK’in “asgari ücret bin 425 lira olmalı” görüşünü dikkate almayarak, bu yılın her iki 6 ayında uygulanan ücreti önerilen rakamın çok altında belirledi. İşçinin eline daha fazla para geçebilmesinin bir yöntemi de asgari ücretin vergi dışı bırakılması. Asgari ücretin düşük saptanmasında TÜİK’in önerdiği rakamlar ile dört kişilik ailenin harcama kalıplarının komisyon tarafından dikkate alınmaması önemli rol oynuyor. gari ücretten vergi kesintisi yapılmaması durumunda bu ücretle çalışanların eline bir miktar daha fazla para geçecektir. Geçen yasama yılında Meclis’te temsil edilen tüm siyasi partilerin asgari ücretin vergi dışı bırakılmasında uzlaşma sağladığı haberleri medyada yer almıştı. Ne ki sağlanan uzlaşma nedense bir türlü yasa olarak hayata geçirilemedi. Maliye Bakanlığı çalışana, emekliye yapılması düşünülen yüksek oranlı zamda olduğu gibi buna da olumsuz yanıt verdi. Bakanlık, asgari ücretten vergi alınmaması durumunda vergi gelirinde önemli oranda düşüş olacağı gerekçesiyle bu öneriye sıcak bakmadı. Öyle ya hiçbir zahmete katlanmadan peşin vergi kesiliyor, diğer işçi, memur ve çalışanlar gibi asgari ücretli de “kümesteki hazır kaz” olarak görülüyor. Oysa asgari ücretin vergi dışı bırakılması ile oluşacak vergi açıklarını gidermek için öylesine çok kaynak var ki. Örneğin kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınması, kaçırılan, ödenmeyen vergi ve sigorta primlerinin tahsilatı gibi. Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun daha önce aldığı karar uyarınca 1 Temmuz’dan itibaren uygulanan ücret halen brüt bin 274 lira. Bu ücretten 72.29 lira gelir vergisi, 9.67 lira damga vergisi olmak üzere 82.5 lira vergi kesintisi yapılıyor. Eğer asgari ücret vergi dışı bırakılsaydı bu ücretle çalışan işçinin eline 82.5 lira daha fazla para geçecekti. Bu para az olsa da net bin lira alan asgari ücretlinin aylığında yüzde 8.5’a yakın artış demektir. Brüt asgari ücret arttıkça vergi dışı kalan miktar da artacağından emekçinin eline daha fazla para geçecektir. Sözünde durmak İddia edildiği gibi çok fazla gelir kaybına yol açmayacak bu uygulamanın hayata geçirilmesi ile 5 milyon emekçinin bütçesine katkı sağlanacaktır. Asgari ücretle çalışan emekçiler siyasilerden sözlerini tutmalarının yanı sıra vergi dışı bırakılmasına ilişkin yasanın çıkarılmasını da bekliyor. Bu düzenleme ile birlikte zam sözü de yerine getirilirse önümüzdeki aylarda toplanacak Asgari Ücret Tespit Komisyonu’ndan 2016 yılında işçiyi hoşnut edecek bir karar çıkabilir. Tabii öncelikle siyasilerin sözlerinde durması gerekiyor. Vergi kesintisi Belirli aralıklarla siyasiler tarafından gündeme getirilen as Kendi otomobilini yaratmak Prof. Dr. TEVFİK DALGIÇ Teksas Üniversitesi Yazımın başlığı ile bir siyasetçinin isteği arasında bağlantı var gibi gözükse de bu bir yanılgıdır. Bu yazının konusu bir siyaset adamının popülist amaçlarını desteklemekle ilgisi yoktur. Tam tersine ülkenin çıkarları için bilimsel çalışmaların ortaya çıkardığı sonuçları sizlerle paylaşmaktır. nce konuya ülke imajı ile ulusal otomobil markası arasındaki ilişkileri ele alarak girmek istiyorum. Bu konuda bilimsel nitelikli değişik çalışmalar yapıldı. Ülke spesifik imaj konusu ile otomobil markası arasındaki ilişkileri inceleyen bilimsel çalışmalarda elde edilen sonuç, ulusal otomobil markası olan ülkelerin imajının güçlendiğini ortaya çıkarıyor. Yani otomobil markası olan ülkeler ve ülke imajı arasında doğru orantılı bir ilişki mevcut. Ülke imajının artması ise ülkenin diğer ürünlerine ve markalarına karşı duyulan talebi de artırdığını ortaya koydu. Bu sonuç daha önce yapılan ve kaynak ülke fenomeni adını verdiğimiz (country of origin phenomenon) konusu ile de doğrudan ilgili. eçen hafta kaybettiğiİnanıyorum miz Prof. Dr. Nurhan Evet, Prof. Dr. Nurhan KaKaradağ, kısa ölüm ha radağ bir araştırmacı, bir sahberleri sınırları içine sığmane adamı, bir alan adamı, bir yacak denli köklü bir tiyatro hoca… Karadağ’ın üzerinde tiinsanıydı... Onu, 1970’li yıltizlikle durduğu, çeşitli yöreların sonlarına doğru, Ankalerden yola çıkarak seyirciyra Üniversitesi D.T.C.F Tiyatro le buluşturduğu “Köy Seyirlik Kürsüsü’nde doktoramı yaparOyunları” ulusal tiyatromuz ken tanıdım; ikimizin de adlaiçin önemli bir kaynak. Bu korının başında sahip olmak için nuda kendisi şöyle diyor: “Budirsek çürüttüğümüz “Dr.” un gün sanatı tanımlarken sanavanı yokken… Belki yakın bir tın öğreticieğitici ve eğlendiridostluğumuz olmadı ama öğci işlevinden yola çıkarak, yarencilerle köy seyirlik oyunları şamı kolaylaştırıcı ve güzelüstüne yaptığı leştirici yanlarıçalışmaları fırnı önde tutmak sat buldukça ta Yaşamını tiyatistiyoruz. Sanakip ederdim. ro ile tiyatronun tın yadsınamaO çalışmalar Anadolu toprak yan ortak özellikbiçimlendi ve belirlerken larında kökü de lerini hayata geçirdisanatın vazgeçilği “Kardeşlik rinlere inen dili mez oluşunu, inTöreniSamah” ile zenginleştiren san yaşamı için 1983’te İstanzorunlu oluşunu, bul Müzik Festi Karadağ, araştırbugün de Anavali kapsamında malarıyla bu çadolu köylüsünün Rumelihisarı’nda lışmaların alanı bin yıllık gelenesergilendi. Yılğinde bulabiliyonı genişletmiş ve ruz.” lar içinde, o kadar çok ulusal Prof. Dr. Nuryeni açılımlar ve uluslararası han Karadağ’ın festival ve şehir kazandırmıştır. yaptığı bugüne gezdi, o kadar ve yarınlara söyçok sempozyuma konu oldu ve leyecek çok sözü olan işleriyoluyor ki “Samah…” A.Ü. Tiyat le anılması, bilinmesi gerektiro Bölümünde ve Ankara Değine inanıyorum. Onun tiyatroneme Sahnesi’ndeNurhan Kamuza katkılarını birlikte çalışradağ ile yakın çalışan sanatçı tığı meslektaşlarının, öğrenciYusuf Sağlam “Sahne Tiyatro lerinin bizlerle ve tüm tiyatro Dergisi”nde (MartNisan 2009) öğrencileriyle bir biçimde paybu süreci şöyle özetliyordu: laşacaklarına inanıyorum… Ve “Alevi Bektaşi toplumunun ka bu vesileyle, 1997 yılında Prof. naat önderleri, yolak pirleri ve Dr. Nurhan Karadağ’ın elinden dedelerinin çekince koymadık aldığım “Ankara Deneme Sahları bu gösterinin çeyrek asrı nesi Teşekkür aşan süre zarfında izleyici ile Plaketi”ne buluşmasında ısrarlı direnci, bir kez daçabası, özverisi, değişkenlikleha teşekre ve önüne çıkan zorluklara kür ediyogöğüs germedeki mücadelesiy rum... le Prof. Dr. Nurhan Karadağ’ın emeğini bilmek; gösterinin sıkıntılı uzun ömürlü serüvenini anlamaya yardımcı olacaktır.” Yaşamını tiyatro ile, tiyatronun Anadolu topraklarında kökü çok derinlere inen dili ile zenginleştiren Prof. Karadağ araştırmalarıyla bu çalışmalarının alanını genişletmiş, ona Prof. Dr. Nurhan yeni açılımlar kazandırmıştır. . Karadağ Nurhan Karadağ’ın ardından G ‘Küresel Sanat Pusulası’ Otomobil markası olan ülkeler ve ülke imajı arasında doğru orantılı bir ilişki mevcuttur. da tıpkı ev alımında olduğu gibi satın alma ile ilgili karara katkıda bulunurlar. Bu karar ile ilgili her aşamada ülke imajı ile otomobil markası birlikte anılır. Markanın imajı iyi ise ülkenin imajı da iyi algılanır. Proton’dan sonra Malezya’nın, Hyundai’den sonra Güney Kore’nin Tata ile de Hindistan’ın ülke imajlarının arttığı bir gerçek. Unutmamak gerekir ki bu ülke dışarıda tanıtım ve imaj yaratma konusunda milyarlarca dolar harcıyor. Niye ülkenin otomobil markası konusunda teşvikler ve destekleme uygulamaları yapmasın. Amerika’nın ünlü danışmanlık kuruluşu Booz&Co. tarafından yayımlanan “Strategy&Business Exclusive” isimli internet dergisinde dünya otomobil endüstrisinin geleceğine yönelik bir araştırma yayımlandı. “Oto Endüstrisinin En Güzel Yılları Henüz Gelmedi” başlığı altında. Ronald Haddock ve John Jullens tarafından yapılan bu araştırmada yazarlar kişi başına düşen gayri safi milli hâsılanın 10 bin doları bulduğu ülkelerde otomobile olan talebin patladığına dikkat çektiler. Booz&Company, raporunda otomobil piyasasının gelecek 10 yıl içinde 3 büyük gruba ayrılacağı öngörülerek dünya otomobil talebinin 2018 yılında 715 milyon olacağını ortaya koydu. Rapor, ülkeleri 3 gruba ayırıyor otomobile olan talep bakımından. Bu gruplar şöyle: 1Çok hızlı gelişen ekonomiler: Bunlar arasında Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve daha sonra da Malezya, Arjantin, Meksika, Türkiye ve Tayland ile İran ve Endonezya var. Bu ülkelerde milyonlarca aile alacakları ilk otomobilin hesaplarını yapmakla meşguller. 2Düşük hızla gelişen ekonomiler: Bunlar arasında yaklaşık 100 ülke bulunuyor. Bu ülkelerin hükümetleri orta sınıf yaratmak için çalışıyorlar ve 2020 yılından itibaren bu ülkelerde de otomobile yönelik talepler birden bire patlayacak. 3Gelişmiş Ekonomiler: Bu ülkeler bugünkü Kuzey Amerika, Avrupa ve Japonya’dan oluşuyor. Buralarda otomobile olan talebi ekonomik kalkınma değil, nüfus artışı ve otomobil yenileme eğilimleri belirleyecek. apı Kredi Yayınları tarafından yayımlanan Alistair Hicks’in “Küresel Sanat Pusulası – 21. Yüzyıl Sanatında Yeni Yönelimler” adlı kitabında 21. yüzyıl sanatında yeni yönelimler üzerinde duruluyor. Hicks, kitabında, günümüz sanat dünyasında olan biteni tek başına hiçbir kü Y Ö Küresel bakmak gerek Yılda bir milyondan fazla üretim yapabilen ve ihraç edebilen Türkiye gibi bir ülkede otomobil markası yaratmanın zor olmayacağı kanısındayım. Tarihe bakarsanız ilginç bir gelişme izlersiniz. Fiat lisansı ile işe başlayan İspanya, Seat markasını, Çekler Skoda markasını, Malezyalılar Japon Mitsubishi lisansı ile Proton markasını ürettiler, Japonların Isuzu şirketi İngiliz Wolseley Motor Company ile Mitsubishi Model A için ise Fiat Tıpo 3 lisansı ile işe başladı. Türkiye’de lisans ile araç üreten firmalardan herhangi birisi isterse Türkiye otomobil markasını yaratabilir kanısındayız. Bunun çok modelli olmasına da gerek yok başlangıçta. Bu konuda ulusal ve yöresel isimler yerine dünya pazarlarında kolayca telaffuz edilecek, ürünle çağrışım yapabilecek ve yazılışı kolay, insan aklına yerleşecek türden markalar bulmak gerekiyor.  ratörün, eleştirmenin ya da sanat simsarının belirlemediğini ve belirleyemeyeceğini belirtiyor. Tam tersine; sanatçıların kendilerini dinleyerek sanat dünyasında yolumuzu çizmenin ne kadar heyecan verici ve faydalı olduğunu gösteriyor. l Kültür Servisi Bakur Almanya’da 4. İstanbul Film Festivali kapsamındaki gösterimi Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından “tescil belgesi olmadığı” gerekçesiyle iptal ettirilen ‘Bakur’ (Kuzey) adlı uzun metrajlı belgesel film, Avrupa prömiyerini dünyanın en önemli belgesel film festivallerinden, Almanya’nın Leipzig kentinde düzenlenen 58. DOKLeipzig’de yapacak. Çayan Demirel ve Ertuğrul Mavioğlu’nun yönetmenliğini üstlendiği film festival kapsamında üç kez seyirciyle buluşacak. İlk gösterimi bugün 19.15’te gerçekleşecek. Bakur’un Avrupa’daki bir sonraki durağı ise Uluslararası Stockholm Film Festivali olacak. Çayan Demirel ve Ertuğrul Mavioğlu’nun yönetmenliğini 3 Bir araştırma Mal ve ülkenin imajı Yani bir ülkenin ülke dışındaki imajı olumlu ise o ülkede üretilen mallara ve markalara karşı duyulan dış talep de olumlu. Otomobil markası ise “en pahalı tüketim ürünü” olduğu için insanlar otomobil alırken çok dikkatli olurlar ve çoğu kez ailenin tüm fertleri otomobil konusun ‘Bakur’ (Kuzey) üstlendiği ‘Bakur’ (Kuzey) adlı uzun metrajlı film, PKK kamplarında günlük yaşamı konu alıyor. l Kültür Servisi C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle