27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Olaylar ve GOrUSler KÜLTÜR SANAT Cumartesi 24 Ekim 2015 Bir dil ustası: Çetin Altan FERİDUN ANDAÇ 16 EDİTÖR: ÖZGÜR MUMCU ve SİNEM USER KARA Vedat ARIK Çetin Altan’ı Teşvikiye Camisi’nden sevenleri omuzladı. Yazar Eleştirmen etin Altan okurluğum 1960’ların sonuna rastlar. Ama onun öyküsüyle asıl rastlaşmam, “12 Mart” dönemindedir. Altan, cezaevindedir... Öncesinde, ara ara “Akşam” gazetesindeki yazılarını okuyorum. Köşesini “Milliyet”e taşıyınca, müdavimi oluyorum. Bir yanda İlhan Selçuk, ötede Çetin Altan; toplumsal/siyasal bilinç ışığı taşıyor ben yaştakilere. Bir olay var ki, Altan’ı asıl bize anlatan; Meclis’te linç edilmesi. Dahası, onun Türkiye İşçi Partisi’nden 1965 seçimlerinde aday olup bağımsız milletvekili olarak Meclis’e girmesi başlı başına bir olaydır. Onlar Uyanırken kitabını okuduğumda ise Altan’ın o soylu yazı yolculuğunun öyküsüne biraz daha yaklaştığımı hatırlarım. Al İşte İstanbul, “benim İstanbul çağım” adını verdiğim zamana düşülen bir not gibiydi. Orhan Kemal’in İstanbul’dan Çizgiler’iyle okuyarak İstanbul keşfine çıkmıştım 1975 güzünde. Büyük Gözaltı’yı okumuş, Bir Avuç Gökyüzü’sünde ondaki dil ustalığına şaşarak bakmış biri olarak; Bir Yumak İnsan’ıyla buluştuğumda, iyiden iyiye Altan’ın Türkçedeki kratını anlamıştım. Altan’ın romanlarında toplumun bilinçaltı, bir dönem ruhu, zamanın tanıklığı yatar. Bireyin “ne oldum” halinden “ne olacağım” haline geçişinin ipuçlarını asıl orada buluruz. Bu anlamda siyasal dönemin çalkantılarıyla gelen Büyük Gözaltı, Bir Avuç Gökyüzü romanlarının yanına Viski ve Küçük Bahçe’yi de eklersek; politik söylemden bilinçaltının topografyasını çıkaran ruhbilimsel söylemin roman dünyasında nasıl biçimlendiğini de bize göstermektedir Altan. Evet, bunu da Türkçe söyleyişin zenginliğiyle yapmaktadır. Kurucu bir edebiyatın yazın ustasının dil kavrayışının, bireyi/toplumu anlatmadaki gözlem gücünün, bir kazıcı gibi insan ruhuna doğru yürüyüşünün renklerini buluruz romanlarında. Onun anlatıcı bakışında ne denli etkileyici bir roman dünyası kurduğunu görürüz. Büyük Gözaltı, imlediğim gerçeklikleri göstermesi açısından bir başyapıttır. Ç Nasıl söylemek? Altan, denemeciliğinin ustalığını ise Geçip Giderken, Yeryüzü Tanrıçaları, Bir Yumak İnsan’da göstermektedir. Ne söylemek kadar nasıl söylemek gerektiğini de bu denemeanılarında öne çıkarmaktadır. Denebilir ki, Altan, dil söyleminin söz’e/ göstergeler’e yansıyan bakışına en güzel örnekleri bu yapıtlarında barındırır. Onun yazı çeşitliliğini “gazeteci” bakışı/uğraşına vermek çok doğru olmaz. Her yanıyla bir edebiyat, dil ustasıdır Altan. Göze gelen/ gelmeyen yazıları, kitapları, söylemiyle edebiyatımızı kanatlandırdığını söylemek isterim. larının da yazı kahramanıdır aslında o. Tanımsız bir yazı ustası. İnsana ve hayata dair anlattığı o kadar çok bilgi, görgü, düş, düşünce, söz, söylem ve tanıklık var ki hangi birine değinip hangi birini anlatabiliriz ki... O, anlatmak için yazmadı; göstererek düşündürmek istedi bizi hep. “Şeytanın Gör Dediği” köşesi günlerdir boş. Bir eksiklik bu. Ama ondan söz nefesi almak için benzersiz bir seçki var şimdi elimizin altında: Enseyi Karartmayın. Kendi payıma, bir çağ kitabı bu. Bir seçki ötesi. Bir yazı ustasının yazı topografyasını ortaya çıkaran kült kitap. Değişmez tek şey Bir yazar değişebilir. Onda değişmeyen tek şey, kanımca dille ilişkisidir. Oradan yola çıkarak vardığı yerlerde dil/dili kullanma biçimi yarattığı üslup için vazgeçilmezlik taşır her dem. Çetin Altan’ı düzyazının kurucu yazarları arasına katan da Türkçeyi kullanma/ kurma/geliştirme biçimidir. Onu salt, gazetede “fıkra”lar yazan bir gazeteci olarak düşünemeyiz. Bu, onun için yazıda/meslekte bir yol. Ama Çetin Altan denildiğinde bir dil ve yazı ustası gelir ilkten aklımıza. Ne siyasetteki söylemi, ne bir fişeği andıran zamanın köşe yazıları; ondan edebiyat tarihimize taşınan romanları/denemeleri/anıları ve oyunlarıdır öncelikle. Kalem Bahçelerinden Yedi Hayat bir yazın/yazı ve düşünce adamı olarak Çetin Altan’ın edebiyatımıza armağan ettiği bir üslup, getirdiği bir tanıklık denemesidir aynı zamanda. Hep bir eksik Çetin Altan için ne söylense hep bir eksik kalacaktır. Onunla bir masada geçen birkaç saatlik söyleşiden bende kalan izleri hatırlayınca şimdi; evet, anladım ki Çetin Altan’dan önce, Çetin Altan’dan sonra diyebileceğimiz bir miladı da var yazın dünyamızın. Türkçe söylemek, Türkçe öğrenmek, Türkçe düşünmek için Çetin Altan bir yazı okuludur. Edebiyatın bütün türlerinde yazmış bir yazı ustası. “Raflarda, dolaplarda, sandıklarda cansız tuğlalar gibi duran kitapların kaybolmuş yaratıcıları, kendilerini kim okumaya kalkarsa, onun öz derinliğinde yeniden dirilir, yeniden bahçelenir, yeniden başlar yaşamaya” diyordu Kalem Bahçelerinde Yedi Hayat’ta. Onun taşıyıcı kimliği, anlatısına sinen ironi bir buluşma zamanı yaratır her yazıp ettiğinde. Demin imlediğim Türkçe düşünmek’in altını çizmek isterim bir kez daha: Çetin Altan’ın yazı iklimini bunsuz düşünemeyiz. O hem gösterici/hem düşündürücü/hem de bir karıcıdır dilde düşüncede; tarihte ve bellekte. Böylesi yazarımız çok azdır. Ondaki konu/izlek çeşitliliğini düşündükçe; daha çok yazmış olmasına seviniyor, daha az romanda kalmasına da üzülüyorum doğrusu. Ondaki anlatım gücü, yorulmak bilmez düşünce yetisi edebiyatımızın alınlığında her dem ışıyacak zenginliktedir. Der ya; “İnsan başladı mı anlatmaya insanla onun serüvenini, bilmeden armağan etmeye başlar insana insanlığı...” Yaşadığımız çağ da Çetin Altan’ı bize armağan etti. O da bütün soylu anlatıcılar gibi onca yazı/kitap birikimini bize... Şimdi başlamalı onu okumaya gene; Enseyi Karartmayın ondan önce/ondan sonrayı bize daha da iyi anlatacaktır eminim. Göstererek düşünmek Yazıda yazıyla yaşayan biridir Çetin Altan. Ülkenin çağdaşlaşma serüveninin 20. yüzyıldaki bütün dönemeçlerinin tanığı, zaman azeteci ve yazar Çetin Altan (88) dün son yolculuğuna uğurlandı. Altan için son tören, İstanbul Mecidiyeköy’deki Milliyet Gazetesi binası önünde düzenlendi. Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fikret Bila’nın konuşmasıyla ustaya veda ettiği törende kasketiyle el sallayan fotoğrafında gülümseyen Altan’ın evlatları Mehmet, Ahmet Altan ve Zeynep Bakan da gözyaşlarını tutamadı. Buradaki törenin ardından Teşvikiye Camii’nde öğle namazını takiben kılınan cenaze namazına ise katılım çok yoğundu. Törene, basın, kültür, sanat, siyaset ve iş dünyasından çok sayıda kişi katıldı. Törene katılanlar daha sonra Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedilen Altan ile ilgili görüşlerini şöyle aktardı: l Hasan Cemal: Çetin Altan benim ağabeyimdi. Ben siyaset dünyasına onun Akşam ve Milliyet’teki köşe yazılarıyla gözümü açtım. Bir yerde, 1950’lerin sonları, ‘60’lardaki köşe yazıları çok önemli idi. Onun yazıları bize bu dünyaya ve haksızlıklarına kafa tutmayı, isyan etmeyi öğretti. Özgürlük fikri onun sayesinde kafamda ışımaya başladı. Çetin Ağabey’in bu yakınlarda, “Bu ülke hayal ettiğimiz ülke değil” diyerek bize veda etmesi benim içimi acıttı. Ama Çetin Ağabey, o hayal ettiğimiz, açılan yollarda çok taşlar döşedi, çok emek verdi. l Derya Sazak: Çetin Altan büyük bir yazın ustası; bir bilge kişilik, filozof. Gazeteci yazar... Bir mücadele adamı. Hepimizin yaşamı ve meslek hayatında ondan izler var; ben 1996’da Milliyet’in Yayın Yönetmeni olduğum dönemde, şimdi Cumhuriyet yazarı olan Nilgün Cerrahoğlu’nun kendisiyle yaptığı bir söyleşiyi anımsıyorum. O zaman, “Devlette çete var” demişti ve hakkında 70’li yaşlarında dava açılmıştı. Fakat hayatın tuhaflığı, o Çetin Ağabey’i nasıl savunacağız derken Susurluk çetesi ortaya çıktı ve savcılar, çete davası açtılar ve rahmetli ağabeyimiz o davadan beraat etmişti. Tabii, milletvekilliği, çok saygın bir dönemde sosyalizm mücadelesi veren bir Çetin Altan görüyoruz. Hayatı boyunca hukuk, demokrasi, insanca yaşam, Amerikan üsleri ve milli gelir gibi, Türkiye’nin ilk bağımsızlık meşalesini yakmış bir avuç aydından söz ediyoruz. Sonra tabii, 1971’de, 12 Mart Muhtırası’nda onun bedelini ağır biçimde ödüyorlar.. Onların fikirleriyle yön verdiği Deniz’ler asılıyor... l Nükhet İpekçi: Babam Abdi İpekçi’nin en sahici, en has, en kıymetli kardeşlerinden biri. Onu tam Vasiyeti demokrasi oldu, vedası herkesi buluşturdu G Çetin Altan dün önce Milliyet’ten uğurlandı, ardından çok sayıda ismin hazır bulunduğu cenazesi, Teşvikiye Camisi’nden Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedildi. Mehmet Altan, gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven. Fotoğraf: EVRİM ALTUĞ yazardı. Normal düşünen her insan için vasiyet, demokrasidir. Dünyayı demokrasi, insanların eşit olması ileri götürür, Çetin ayrıca üslubu ile çok tatlı yazardı. l Oktay Ekşi: 194655 arası muhabirlik dönemi, 5560 arası Demokrat Parti’ye karşı çok muhalif bir kalem idi. 6570 arası Devrimci Sol’un idolü ve ideoloğu idi. 80’den sonraki Altan ise tamamen ayrı bir kategorinin insanıdır. Çok güçlü bir kalem idi. Kuşkusuz, birinci sınıf bir entelektüel idi. Bugünkü gazetelerin çoğunda görüldüğü üzere, yeri dolmayacak bir yazar idi. Türkiye’de değil, ABD’de olsa idi bir Ernest Hemingway olurdu. Özellikle Cumhuriyet’teki son yazısı da anlamlıdır ve kuşaklara bir çağrıdır. Bülent Eczacıbaşı l Eser Karakaş: ve Ahmet Altan. “Ben oğlu Mehmet ile 1964’ten beri arkadaş ruhuna vararak, özünü en doğru, olduğumuz için, Çetin en hakiki şekilde anlatabilmiş, saAğabey’i uzun süredir tanıyordum. yısı çok az olan dört, beş kişiden biEn önemli özelliği, zekâsı idi. Franri... Benim çocukluktan beri kahrasızların ‘Esprit contradictoire’ diye manım. bir kavramı vardır; her şeyin tersil Şafak Pavey: Sosyal, düşünsel ni düşünen, değişik bir zekâ idi. Ben ve siyasi hayatın koskoca, dev bir çı bu zekâyı akademik yaşamımda da, narını kaybettik. Sembolize ettiği öz günlük yaşamımda da görmedim, tagürlük ve direnme idi. Bize bıraktığı bii çok iyi bir edebiyatçı idi ve Türksözcüklere sığınacağız. çeyi de çok iyi kullanırdı. Maalesef l Gürsel Tekin: İyi bir edebiyatçı, Türkiye böyle bir adamı hapse attı, yazar, siyasetçi ve aynı zamanda da işsiz bıraktı... iyi bir baba idi gerçekten. Ailede del Ömer Madra: Julien Benda, ta mokrasi, özgürlük konusunda müca 1932’de bunu ‘Aydınların İhaneti’ deleci çocuklar yetiştiren bir babadır diye haber vermişti. Şu anda liberal kendisi. İnşallah, onun başaramadenen entelektüel sınıfın ihanetindığını biz başarabilirsek, onu mutlu den dolayı, demokrasiler çatır çatır edebiliriz. dökülüyor. Noam Chomsky ise Açık l Halit Kıvanç: O benim arkadaRadyo’ya verdiği söyleşide, ‘Entelekşımdı, odalarımız yan yana idi. Çok tüellerin sorumluluklarını alıp, ezibüyük bir gazeteci ile yan yana çalenler ve yoksullar adına hapse girlıştığımız için çok mutluyum. Hiç kı meyi göze aldığı tek yer Türkiye’dir’ rılmadım; Çetin’le çok şey öğrendim der. İşte Çetin Altan bence onların diyebilirim. Daima gülerek konuşur en parlak örneklerinden biri. Hiçbir duk; hiçbir konuda tartışma yapmaz taviz vermedi. Yazdıklarının niteliği dım, ikimiz de birbirimizin haklılıtartışılabilir, ama tek bir ödün verğını kabul ederdik. Benim için ideal meden demokrasi mücadelesi veren bir arkadaştı, ama onun da ötesinde ender insanlardan biri idi. Türkiye için zor gelecek bir büyük l Kültür Servisi C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle