19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Rusya, ABD, Türkiye ve S. Arabistan bakanlarının Esad’lı geçişi tartıştığı ilk zirveden sonuç çıkmadı. 30 Ekim’de yeniden toplanılacak. Rusya: İran ve Mısır da katılmalı BD’den sonra Rusya’nın da Suriye’de hava operasyonlarına başlaması ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Suriyeli mevkidaşı Beşşar Esad’ı ağırlamasının ardından,Viyana’da Suriye zirvesi düzenlendi. Rusya, ABD, Türkiye ve Suudi Arabistan dışişleri bakanlarının iki saat süren toplantısına Suud’un karşı çıkması sebebiyle İran davet edilmedi. Rusya’nın çağrısıyla düzenlenen toplantının bitiminde Cubeyr Esad’ın geçiş sürecindeki rolü konusunda ortak tutum belirleyemediklerinisöylerken, Kerry 30 Haziran’da yeniden biraraya geleceklerini duyurdu. Putin gibi Lavrov da, Esad hükümeti ile hem içerdeki hem dışardaki muhalefetin tamamı arasında yabancı oyuncların da desteğiyle görüşmeler olması gerektiğini belirtti. Rus bakan “Suriye’yle ilgili tüm sorunları Viyana’da Suriye zirvesi A bu dört ülkenin çözebileceği izlenimi yaratılmamalı. Görüşmelere İran ve Mısır da katılmalı” dedi. Kerry ilerde İran’ın katılabileceğinden söz etti. Rusya, Irak’ın ardından, ABD’nin bir müttefikine daha kancayı attı. Lavrov, Rusya ile Ürdün’ün Suriye’deki askeri operasyonları Amman’da koordine etme anlaşmasına vardığını, bu çalışmalara diğer ülkelerin de katılabileceğini söyledi. Ankara’nın ortaklarıyla müzakere ettiği söylenen Esad’ın 6 ayda görevi bırakması planıyla ilgili Kremlin sözcüsü Dmitriy Peskov “Haberimiz yok” dedi. Türk basınının Esad’ın yakında görevi bırakacağına dair haber yaptığını iddia ettiği Kommersant “dezenformasyon” diye yalanladı. 10 DUNYA RusyaÜrdün işbirliği Koruması Suriye’de öldü İran’ın Fars ajansı, cumhurbaşkanlığı döneminde Mahmud Ahmedinejad’ın korumalığını yapan A. Bakıri Niyareki’nin Halep’teki çatışmalarda öldüğünü duyurdu. Korumanın Hz. Zeyneb Türbesi’ni korumak amacıyla Suriye’de bulunduğu söylendi. [email protected] TASARIM: BETÜL BERİŞE Hollande’dan Atina çıkarması Yunanistan’ı ziyaret edip Başbakan Aleksis Çipras ile görüşen ve parlamentoya seslenen Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, Türkiye’ye sığınmacı akınını durdurması karşılığı mali yardım dahil gerekli yardımlarda bulunulması gerektiğini söyledi. Cumartesi 24 Ekim 2015 [email protected] nilgun@ Çetin Altan’la beraber yargılanmıştık… nce Çetin Altan çarptı. Sonra kamyon… Bunların olacağını, röportaja gittiğim o sıcak, dingin, güzel temmuz öğleden sonrasında hiç aklıma getirmemiştim. Aklımı “sansüre” takmıştım sadece. Bu topraklarda şakır şakır örtülü, sinsi ve apaçık sansür uygulanırken, “sansürün kaldırılması” adına “gazeteciler bayramı” kutlamayı garipsiyordum. “Nedir bu bayram?” diye yola koyulmasaydım, sansürden çok dili yanan biri olarak Çetin Altan’la konuşmayı yeğlemeseydim, uzun, hoş ve tatlı sohbetimiz boyunca Altan’ın ağzından o ünlü “çete” lafı çıkmasaydı ve işgüzar bir savcı başımıza bu davayı sarmasaydı, (adalet) bakan(ı) da kalkıp davanın açılmasına izin vermeseydi, arkadan bir kamyon gelip Susurluk’ta kaza yapmasaydı; biz bugün iki gazeteci olarak kendimizi Türkiye’nin en sıcak konusunun göbeğinde bulmayacaktık. Röportaj bu şekilde benim kontrolümden çıktı ve bizi hiç anlamadığım biçimde asıl meselenin içine sürükledi… Dedim ya, aslında ben kafayı “sansüre” takmıştım. Cımbızla avlanan tek (çete) kelime(si)yle hakkımızda dava açıldığını duyduğumda, küçükdilimi yutuyordum. Tam sohbet konumuz olan “sansürün” kurbanı olmuştuk. Altan “engizisyon” kurbanları gibi söylediği tek lafın hesabını verecekti. Ben hükümrana kötü haber getirdikleri için kellesi uçurulan mesajcılar gibi, o lanetli sözü sayfama taşımakla sorgulanacaktım. Sansürün en katı ve ilkel türüyle karşı karşıyaydık başka deyişle. Ö Türk planı mı? Feridun Sinirlioğlu, John Kerry, Adil Cubeyr ve Sergey Lavrov’un (soldan sağa) toplantısının ardından, Sinirlioğlu Lavrov ile başbaşa görüşme fırsatı buldu. Daha sonra Türk Dışişleri, Viyana müzakerelerine New York’ta 9 ülkenin katılımıyla yapılan toplantılarda belirlenen ilke ve hedefler şartı koyduklarını duyurdu. ‘Stevens Hatay’a silah sevkini inceliyordu’ iddiası BD’nin Libya Büyükelçisi Christopher Stevens dahil 4 Amerikalının 11 Eylül 2012’de Bingazi’de öldürülmesiyle ilgili dönemin Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Kongre’de sorgulandı. Perşembe Temsilciler Meclisi İstihbarat Komisyonu’nda 10.00’da başlayan sorgu 21.00’de bitti. Bütün haber kanallarının canlı yayımlamasıyla en üst düzey liderlerin hesap verebilirliğinin ABD açısından önemi ele güne gösterildi. 2016 başkan A Tüm ülke izledi lık seçiminin Demokrat adayı Clinton, 11 saatlik sorguda yara almadığı, hanesine artı yazdırdığı izlenimi bıraktı. Stevens’ın ölmeden önce Bingazi’de güvende olmadığına dair telgraf çektiği ileri sürülürken, Clinton zamanında harekete geçmemekle suçlandı. Haberdar sitesinden İlhan Tanır, Clinton’ın sorgulanmasının Türkiye ile ilgisini Washington’dan güvenilir bir kaynakla konuştu. Bu kayClinton. nak, Stevens’ın Trablus’ta değil de Bingazi’de bulunmasının, Libya’daki Kaide ve diğer cihatçıların İskenderun Limanı’na gönderdiği silahla ilgili olduğunu iddia etti: “Şubat 2012’de Katar Dışişleri Bakanı, Ankara’daki çok üst düzey bir AKP yetkilisine, Libya’da temasta oldukları unsurların Suriye’ye mühimmat gönderebileceği ni söyledi. Bu teklif, o sırada Suriyeli muhalif gruplara silah tedarikini değerlendiren Ankara için idealdi. Hazirana kadar İskenderun’a gemilerle Libyalı mücahit ve mühimmat gönderildi. Bu ABD’nin bilgisi dahilinde gerçekleşti. Haziranda ABD’nin tehlikeli bulduğu omuzdan ateşlenen MANPAD füzeleri İskenderun’a ulaştı. 14 MANPAD’ın temmuz başında Suriye’ye yollandığını fark eden dönemin terörle mücadele şefi, şimdiki CIA Başka MANPAD alarmı nı John Brennan, ortalığı birbirine kattı. Ve Libya ile ilgili ABD’nin bakışı değişti.” “Temmuzdan itibaren Stevens’dan İskenderun’a giden gemileri araştırması istenildi. ABD Büyükelçisi’nin ölümünden kısa bir süre önce Bingazi’de Türkiye Başkonsolosu ile aynı konu hakkında görüştüğü biliniyor.” Kongre’de bir Cumhuriyetçinin “Elçinin ölümünden birkaç saat önce Bingazi’de Kaide unsurları görüştüğü doğru mu’’ sorusuna Clinton böyle bir görüşmeden haberi olmadığı yanıtını verdi. Vasiyeti: Lanetliler Bahçesi Putin: Biraz hız yaptım usya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rus otomotiv devi AvtoVAZ’ın son modeli Lada Vesta’yı test edip onayladı. Soçi’de düzenlenen Valdai Müzakere Kulübü toplantısına kendi kullandığı araçla giden Rus lider, fıstık yeşili otomobilin performansından memnun kaldı. “Hızlanma gücü çok iyi. Zorlu bir dağa tırmandık ve gayet yumuşak çıktık” diyen Putin, bölgede yolların kıvrımlı olduğunu ve hız sınırının saatte 3050 km olduğunu be R İngiliz tipi İ S A M O L P İ D ritanya ziyaretinde 62 milyar dolarlık anlaşmalara imza atan Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, bu başarısını İngilizlerin milli yemeği balıkpatates yanında birayla kutladı. İkili ilişkilerde “altın çağa” girdiklerini söyleyen Britanya Başbakanı David Cameron, Çinli lideri Londra’nın kuzeyindeki evine yakın The Plough (Saban) adlı pub’a götürdü. 16. yüzyılda han olarak hizmete giren mekânın sa B lirtip ekledi: “İtiraf edeyim biraz daha hızlı gittim.” Toplantıdaki konuşmasında Suriye’deki askeri müdahalelerine değinen Putin, St Petersburg’da geçen çocukluğuna döndü: “Tam 50 yıl evvel, Leningrad sokakları bana bir şey öğretmiştir: Kavga kaçınılmazsa, gidip ilk yumruğu sen atacaksın”. Halbuki bana göre, Altan’ın en vurucu sözleri, “çete” değil, “vasiyetim” diye anlattığı, “Lanetliler Bahçesi” idi. “Basın mutlaka bir gün bunu yapmalı” diye anlatmıştı o müthiş fikrini, evinin terasından Marmara’nın mavi sularına bakarak, “Hayatını bu işle özdeşleştirmiş, mesela senin gibi insanlar” demişti: “Merak edip bir dosyaya bakmalı. Kemal Tahir dosyası mesela, 14 yıl. O yazarı hangi yargıç mahkum etmiş? Bir bahçenin bir köşesine, küçücük bir siyah taş. Üstüne yazarı mahkum eden hâkimin ismi, savcınınki de yanına. Bunlar lanetli insanlardır. Kendi değerlerini imha etmişlerdir çünkü. 14 senesini almışlardır Kemal Tahir’in.” Bir gün mutlaka yapılacağından emin olduğum o bahçeye kendi isminin de yazılabileceğini hiç aklından geçirmeyen bir savcı sonra tuttu, bize bu davayı açtı. Hem de Susurluk kamyonundan tam 9 gün önce. Televizyonlar ve yayın organlarının diline düşmüştü artık: “Devlet çete olmaktan çıkıp, hukuka otursun!” sözleri. Düşmüştü de biri de telefonu eline alıp, “İyi de Nilgün, Çetin Altan o konuşmada başka ne söylemişti” diye sormadı. Kimse o tek cümlenin ötesinde söyleşinin bütününü, içeriğini ve asıl mesajını merak etmedi. Sonra o en beklenmedik şey oldu. Hasan Gökçe’nin kamyonu tüm süratiyle gelip bizim röportaja da çarptı. “Dava”, birden bütünün içinde hep sezinlediğimiz ve fakat bir türlü tüm çıplaklığıyla açığa dökemediğimiz her şeyi simgeleştirdi ve somutlaştırdı. Elimizde olmayan gelişmeler, “dava”yı güm diye sistemin temeline ve özüne oturttu ve gerçekte başından beri kafamı karıştıran, ısrarla sorguladığım boyut olan sansürün dişlileriyle, yaşadığımız kirli sistemin çarkları tüm netliği ve açıklığıyla birbirinin içine geçti. Özünde, sansürü yaratan ve üreten genel çerçeve işte bu pislikti. Devletin içinden dizi dizi çete çıktıkça, Altan da ben de hayretler içinde kaldık. Elli yıllık gazeteciyazar bile artık o zaman kendini tutamadı. Bu “Allah’ın sopasıdır” dedi. Yazarlara karşı, hep devlet yanında yer alan savcı ve yargıçlar, bu kez toplum ve halktan yana oldular; yeni oluşmaya başlayan bir bilinci, bizimle paylaştılar. Tek celsede bizi “akladılar!”* *18 yıl önce yargılandığımız tarihi basın davası Lanetliler Bahçesi için yazdığım (23.1.1997) bu yazıyla uğurlamak istiyorum Çetin Altan’ı... Allah’ın sopası: Susurluk Cameron Çin lideri Şi’yi pub’a götürüp balıkcipsbira ikram etti. hibi, takım elbiseli oldukları halde kravatlarını çıkaran iki liderin yaklaşık bir saat barda oturup dostane sohbet ettiğini anlattı. The Plough’a 2012’de ailesiyle gittiğinde 8 yaşındaki kızını orada unutup eşi Samantha’yla eve dönen Cameron, diğer müşterilerle sohbetinde “Bugün ailemi burada bırakmayacağım” diye şakalaştı. YPG 50 ton Amerikan silahı ile ne yapacak? ashington Post gazetesi, ABD’nin geçen hafta Suriye’nin Haseke vilayetine indirdiği 50 tonluk mühimmat yardımının Arap yerine Kürt güçlerinin eline geçtiğini, bu nedenle ABD’nin IŞİD’in kalesi Rakka’ya büyük saldırı düzenlenme planının suya düştüğünü yazdı. ABD’nin planı, YPG ile temastaki Sünni Arap gruplara silah, mühimmat ve hava harekâtı desteği vererek Rakka’da IŞİD’i geri püskürtmekti. Ancak yardım, Arap gruplar yerine YPG’nin eline geçti. Rakka’nın kuzeyindeki Ayn İssa’da YPG ile birlikte savaşan Rakka Devrimcileri’nin lideri Ebu İssa, YPG’nin Amerikan silahlarını Haseke’de kullanabileceğini söyledi. YPG’nin Sünni Arapların çoğunlukta olduğu Rakka’da savaşmasının münasip olmaması nedeniyle ABD’nin Rakka’ya operasyon planı şimdilik bozuldu. Yardımın nerede kullanılacağına Suriye Demokratik Güçleri karar verecek. Bu güçte her 4 YPG savaşçısına karşı 1 Arap savaşçı var. YPG ve Arap müttefiklerinin oluşturduğu Burkan el Fırat’ın komutanlarından olan ve Türkiye sınırındaki Ayn el Aruş kasabasında konuşan Haki Kobani de, “Mühimmat, YPG’nin IŞİD’le savaştığı 700 kilometrelik cephe hattındaki herhangi bir noktada kullanılabilir” dedi. W ABD’nin Rakka planı bozuldu ABD’nin kurtardığı rehineler Kürt değil Öğrenci isyanı harç zammını durdurdu Güney Afrika’da iki haftadır üniversite harçlarına zammı protesto eden binlerce öğrenci, dün idari başkent Pretoria’da başkanlık sarayına yürüdü. Sarayın parmaklıklarını kırıp seyyar tuvaletleri deviren ve ateşe veren öğrencilere polis biber gazı, plastik mermi ve ses bombası attı. Yüzde 11.5’lik zammın yoksul siyahların eğitimini bitireceği uyarısı yapan öğrencilerin liderlerini kabul eden Devlet Başkanı Jacob Zuma, harçları gelecek yıla dek dondurma sözü verdi. Öğrenciler daha önce Cape Town’da meclisi ve iktidardaki ANC’nin merkezini kuşatmıştı. Rusya’nın Irak’ta da operasyon yapmak istemesi üzerine aktifleşen ABD’nin sahaya ilk çıkışı soru işaretlerini beraberinde getirdi. Kerkük yakınındaki Hevice’de IŞİD’in elindeki peşmergeleri kurtarmak için ABD ordusu ile Kürt terörle mücadele birimlerinin birlikte düzenlediği ve Joshua Wheeler isimli ABD askerinin öldüğü operasyonda, IŞİD’den kurtarılan 69 rehinenin hiçbiri Kürt çıkmadı. Kurtarılanların 20’si Irak güvenlik gücü mensubu, kalanı da IŞİD’in “casus” diye yakaladığı yerel halktan kişiler. Bağdat da kendisinden habersiz operasyon yapılmasına kızgın.. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle