19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 OCAK 2015 PAZAR CUMHURİYET [email protected] SAYFA KÜLTÜR 14 Öykücü, şair, senarist, gazetemiz yazarı Onat Kutlar 20 yıl önce öldürülmüştü ‘Ne kadar çok öldük, yaşamak için…’ Onat Kutlar’ı tanıyanlar, gür sesi, şen kahkahası, ışıklı yüzüyle anacaklar elbet. Ya tanımayan yeni kuşaklar? Daha 23 yaşında yayımladığı ilk öykü kitabı “İshak” ile çağdaş öykücülüğümüzün temel yapıtlarından birini verdiğini bilecekler mi? Açıp “İshak”tan bir öykü okuyalım diyecekler mi? Onat Kutlar, 1950 kuşağının öteki temsilcilerinde de görülen bir eğilime uyup, 1960’ların başında kapağı Paris’e atıp buradan dünyayı tanımayı seçti. Belki de burada edebiyatın da yanı sıra, sonraki hayatını belirleyecek sinemaya ve öteki sanatlara ilgi duydu. Sonraki hayatı edebiyat ve sinemaya bir armağan gibi geçti. Yaptığı her şeyi güzel yapan bir kültür militanıydı Onat Kutlar. Güzel şeyler yaparken kendini de, çevresini de güzelleştirirdi. 1965’te Türk Sinematek Derneği’ni ve Yeni Sinema dergisini kurduğunda şövalye ruhlu bir işe girişmişti. Ülkemizde ilk kez sinema sanatını tanıtacak, sinema sanatına gönül veren yeni kuşakların yetişmesine öncülük edecekti. Bugünün iletişim dünyasında bile kolay ulaşılamayacak filmleri, konsolosluklarda geze geze toplar getirir, gösterime sokar, gösterimlerden önce de çıkıp ne seslendirmesi ne de altyazısı olan filmleri birkaç dakikada özetleyen, anlamını, önemini vurgulayan konuşmalar yapardı. O birkaç dakikalık kısacık konuşmalarında bile dünyanın en önemli işini yaptığı duygusu uyandıran bir ciddiyet içinde olurdu. On yıl boyunca bir sinema rönesansı yaşattı kültür hayatımıza. Onat Kutlar TURGAY FİŞEKÇİ Sevgili Onat Kutlar... Sevgili Onat, Sen “gideli” bugün 20 yıl olmuş. Oysa daha dün gibi... “Zaman” diyorlar, “hızla geçip gidiyor”... Oysa hızla geçip giden zaman değil, biziz Onat. Yaptıklarımız ve yapamadıklarımız, sevaplarımız ve günahlarımız, hayallerimiz ve kâbuslarımızla biziz, hızla geçip giden... Bu hızlı geçişte, kalıcı olan dostluklar, aşklar, omuz omuza verilen mücadele, yaşanmışlıklar, güzel anlar, anılar, geleceğe kalan yaratıcılıklar, edebiyat, sanat, çocuklar... O kadar... Canım arkadaşım, diyordun ki: “Bir gemiye binmiş gidiyoruz, fırtına koptu, kayalara doğru sürükleniyoruz, parçalanıp yok olacağız. Haykırıyorum; fırtına koptu diyorum, kayalara sürükleniyoruz diyorum; ne fırtınası; ne kayası, sen neden söz ediyorsun diyorlar?.. Sesimi bir türlü duyuramıyorum…” Sevgili Onat, duyuyoruz seni. Fırtınalarda da, baharlarda da hep duyduk, duyuyorum sesini. Dostluğunun, dolu dolu kahkahalarının, yaratıcı gücünün özlemini, hasretini, eksikliğini her an hissetsem de, sesin ve yüreğin hep benimle. Fırtınayı, kayaları, parçalanmayı şimdi görseydin Onat, yepyeni sözcükler icat etmen gerekecekti Canım Arkadaşım. Ve hiç kuşkusuz en doğru sözcükleri yaratacaktın. Senin kentin, benim kentim, öğrenme tutkusuyla yanıp tutuşan her genci baştan çıkaran o cömert kent Paris, şimdi bir savaş alanı. Hani gençliğimizde dünyayı değiştirmek için yola çıktığımız Paris... Hani “özgürlük, eşitlik ve kardeşlik” ilkeleriyle nabzımıza, ruhumuza işleyen kent... Savaş, Sevgili Onat, şimdi çok söylendiği gibi dinler arası değil: Yaşamla ölüm arasında. Aydınlıkla karanlık arasında. Hiç kuşkum yok sen de “Charlie Hebdo”yu okuyanlardandın. 1968 Paris ayaklanmasının, direnişinin, başkaldırışının, olanaksızı istemenin ürünü olan o dergide Behiç Ak’ın deyişiyle bir “soykırım” işlendi birkaç gün önce. Bizim ve gelecek kuşağın en usta evrensel sanatçıları katledildi. Canım Onat, ülkem bugüne dek hiç bilmediğimiz bir bağnazlık ve gericilik yarışına girdi. Paris’teki katliama verilen kimi tepkileri duysan, Penguen ve Leman dergilerine tehditleri görsen; kimi yorumcuların tartışmalarını dinlesen, şaşarsın demeyeceğim. Çünkü sen bizleri çoook önceden uyarmıştın: “Devletin ve halkın iliklerine kadar soyulduğu, soygunun soyana kâr kaldığı, goygoycuların minareye kılıf hazırladığı, eğitimin ve yönetimin şeriatçılara teslim edildiği bu soygun ve ikiyüzlülük toplumunda” bize uyanın diye haykırmıştın... Gel gör ki Sevgili Onat, uyanamadık! Atatürk mucizesini, Aydınlanma düşüncesini, laiklik ilkesini, çıkar, güç, para, pul, mal mülk uğruna feda edenler baskın çıktı. Bir de “şıkıdım şıkıdım” oynayanlar... Artık benim ülkemde de en belirleyici özellik “dinsel kimlik”... Dinsel kimliğin, giyimin kuşamın, kullandığın sözcükler, iktidarın dinsel kimliğine uygunsa, “yürü kulum yürü”; yok uygun değilse her an bedelini ödetirler... Artık bu durumdayız canım arkadaşım! Daha yenilerde Başbakan şöyle diyordu: “Kim ki harama bulaşırsa, kardeşimiz de olsa, onun kolunu koparmaya hazırız”... (Söyleme bakar mısın?) Sanki şeriatla yönetilen bir ülkede yaşıyoruz! Yok merak etme kimsenin kolu kopartılmadı; Yüce Divan’a bile yollanmayıp “Ak”landılar... Biliyorum Sevgili Onat, bunları hak etmedik. Biliyorum, canım arkadaşım, umutsuzluk bize yaraşmaz... Öyleyse bu yazıyı sen bitir: “Yarın her zaman güzeldir… Dışarıda üstü, taze asma yapraklarıyla örtülü bir sepet İznik üzümü. Ve gelecek, gülümseyerek bekliyor kapıda. Elinde altın renginde bir kadeh şarap. Doğu’nun tüm tatları ile yüklü ve hafif buruk. Onu hep birlikte, yazgıya başkaldırmak için içelim.” Yalnız yazgıya başkaldırmak için değil, bizim dünyamızda yine en tatlı yemiş “Aydınlık”, en güzel çiçek, “Umut” diyebilmek için kadehimi sana kaldırıyorum Onat. 11 Ocak 1995 tarihli Cumhuriyet gazetesi 1980’ler Onat Kutlar’ın edebiyata dö keyi kahkahayla saklayan’ diyor bir nüş yılları oldu: “Sinema Bir Şenlikyazısında. Onat da duyarlığını kahtir” (1984), “Yeter ki Kararmasın” kahayla, esprilerle saklayanlardan; (1985), “Bahar İsyancıdır” (1986) ad bunca yıllık arkadaşım, ancak ‘Bahar lı deneme kitaplarını; “Peralı Bir Aşk İsyancıdır’la tanıyabildim Onat’ı: İçin Divan” (1981) ve “UnutulYazar olarak öteden beri seveu muş Kent” (1986) adlı şiir kirim, ancak insan olarak şimdi Yaptığı her taplarını yayımladı. “Hazal” daha çok seviyorum. Çok az (1979), “Yusuf ile Kenan” şeyi güzel yapan kitap bende yazarına böy(1979), “Hakkâri’de Bir bir yakınlaşma sağlamışbir kültür militanıydı le Mevsim” (1983) filmleritır... En yoğun duygulaOnat Kutlar. Güzel şeyler rı böylesine yalın anlatabinin senaryolarını yazdı. Fethi Naci, “Gücünü len Onat Kutlar’ın kitabıyaparken kendini Yitiren Edebiyat” kitabınnı bugüne kadar okumadıde, çevresini de da Onat Kutlar’ın denemenızsa okuyun, coşkuma siz güzelleştirirdi. de katılacaksınız, biliyorum. leri için şöyle yazmıştı: “Onat Kutlar, ‘meali anlaGüzel kitaplar okumak hep seyan neslin’ belki de son temsilcivindirmiştir beni. Yaşa be Onat!” si. Bahar İsyancıdır’ın bütününde, Sinema sanatına olan bağlılığıyYahya Kemal gibi söyleyeyim, ‘acılala, 1982’de İstanbul Kültür ve Sanat rın tadı’nı bulacaksınız. Onat’ın bu Vakfı’nca düzenlenen İstanbul Film kadar duyarlı olduğunu bilmezdim Günleri’nin başlatıcılarından oldu. Bu bu yazıları topluca okumadan; ‘öfetkinlik yıllar içinde Uluslararası İstan bul Film Festivali’ne dönüştü. Hep mutlu bir insandı Onat Kutlar. Mutlu olmayı bildiği kadar çevresini de mutlu etmeyi bilen ender insanlardandı. Son yıllarında gazetemizde yayımlanan “Gündemdeki Sanatçı” ve “Gündemdeki Konu” başlıklı yazılarında da okurlarını kültür hayatının ve kültür insanlarının bin bir renkli dünyalarına götürüyordu. Son yazısında, ertesi gün okurlarını Eyüp’te çay içmeye çağırmıştı. Bakalım, yirmi yıl sonra 11 Ocak 2015 günü elinde Onat Kutlar kitapları olan okurlar, Piyerloti Tepesi’nde Onat’la çay içmeye gelecekler mi? “ne yapılabilir çamurdan? heykel / acılardan? aşk.yoksulluklardan // bir devrim bile yapılabilir. ama hiçbir şey / hiçbir şey yapılamaz ayrılıklardan” Onat Kutlar bugün saat 12.00’de Aşiyan’da mezarı başında anılacak. Anmaya Kutlar’ın ailesinin yanı sıra dostları da katılacak. Komik Günler ‘Kurtların Arasında’ (Z Yapım) Ara sokaklardan gelmişler, Ankara sokaklarından. Muhitlerine, renklerine, dillerine takmayın; aslında Jamaika göçmeni onlar. Hayali akrabaları Bob Marley, İstanbullu dayılarının adı ise Luxus. Kalabalıklar, sekiz kişi kadar; hepsi mahalle çocuğu. Dört duvar arasında istedikleri gibi kuduramıyorlar; içerde annelerinden, dışarda önlerine gelenden dayak yeme pahasına vazgeçmiyor, “ille de sokak” diyorlar. İstanbul’un izbe barlarının karanlık sahnelerine ayak basmışlar. Son iki yıldır Komik Günler adıyla eklektik müzik yapan, reggae ve ska ağırlıklı Türkçe şarkılar söyleyen bu harbi delikanlılar, bir de albüm yapmışlar ama ebediyete değin elden bırakmaya niyetleri yok gibi kestikleri harcıâlem raconu. “Kurtların Arasında” albümü, nereden geldiklerini unutmamaya ant içmiş insanların dünyasında geçiyor. Han hamam sahibi olmak gerekmez; yanındakinden çekilmiş iki fırt şarapla, arkadaşın paketinden otlanılmış sigarayla da yakalanmış mutluluğun müziği var içinde. İşçi sınıfına, direnenlere has bir edası var; bir de boşta gezmenin verdiği dayanılmaz acı ve keyif. Komik Günler, dünya malının sağladığı boş itibarla dalga geçen mülksüzler topluluğu. Düttürü Dünya’nın Klarnetçi Mehmet’leri onlar. AC/DC ‘Rock or Bust’ (Sony Music) “Black Ice”ın ardından altı yıl sonra çıkan “Rock or Bust”, 61 yaşındaki kurucu üye Malcolm Young’ın demans nedeniyle yer almadığı ilk AC/DC albümü. Kısa pantolonlu ritim gitar ustası, tezgâhı yeğeni Stevie Young’a emanet etmiş. Patronluğuna, genç adamın dayısı gibi seksi bir blues tonuna sahip olmamasına rağmen, Malcolm’un yokluğu hissedilmiyor, zira vesayete harfiyen uyarak çalıyor topluluk. Yıkılmadık ayaktayız dercesine yeni halleriyle eski fotoğraflardaki gibi pozlar veriyorlar, 16. stüdyo albümünün bukletinde. Standart AC/DC şarkıları var burada; hatta bazı şarkılar çok tanıdık tınlıyor. Şimşek çakışlı riff’ler, kışkırtıcı sololar, çığlık çığlığa cırtlak vokaller, orta tempoda emin adımlarla yürüyen davul ve bas; hınzır bir zekâ, bıyık altı espriler... Evet, daha önce duyulmamış bir şey yok ama bu “Rock Or Bust”ın çok iyi bir albüm olmasına gölge düşürmüyor. Topluluk bu basit şarkılarda sadece riff ve koro eşleştirme yerine, aralara minik ekstralar yerleştirerek akıllıca formüller de üretmeye teşebbüs ediyor. Zaten öte yandan da hayranları onlardan farklı bir şey beklemiyor. O yüzden 41 yıldır birbirine çok benzer şeyler yaparak tahtta oturmanın izahı kolay olmamalı. İyi iş... [email protected] T.C. ÇUBUK İCRA DAİRESİ’NDEN TAŞINMAZIN AÇIK ARTIRMA İLANI 2012/744 TLMT. Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri:1 NO’LU TAŞINMAZIN Özellikleri: Ankara ili Çubuk ilçesi Yavuz Selim Mahallesi 2608 Ada 11 parselde kayıtlı 486 m2 alana sahip arsa vasıflı taşınmaz. Çubuk Belediyesi İmar planının son kısmında olup arsa civarında fazla yapılaşma bulunmamaktadır. Arsa güney cepheli olup imar planında ayrık nizam 3 kat (bodrum hariç) taks 0.30 kask 0.90 olarak görünmektedir. Çubuk ilçe merkezine yaklaşık 1.500 metredir. Kıymeti: 21.870,00 TL KDV Oranı: % 18 1.  Satış Günü: 16/02/2015 günü 10.00 10.05 arası 2. Satış Günü: 13/03/2015 günü 10.00 10.05 arası Satış Yeri: Çubuk Adliye Sarayı mezat salonu Satış şartları: 1 İhale açık artırma suretiyle yapılacaktır. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada tahmin edilen değerin %50’sini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden, ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50’sini, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2 Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin % 20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı istediğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi, KDV, 1/2 tapu harcı ile teslim masrafları alıcıya aittir. Tellaliye resmi, taşınmazın aynından doğan vergiler satış bedelinden ödenir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4 Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanunu’nun 133’üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5 Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2012/744 Tlmt. sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 24/12/2014 Bir çocuk daha okusun diye... “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: 5210) T.C. KOCAELİ 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN Davacı KOCAELİ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANLIĞI tarafından davalılar AYNUR KOÇLU, ÖMER KOÇLU aleyhine açılan Kamulaştırma Bedel Tespiti Tescil davası nedeniyle; Aşağıda yazılı kamulaştırılmasına karar verilen taşınmazın öncelikle 2942 Sayılı Yasanın (Değişik 4650) 8. maddesine göre pazırlıkla satın alma usulü denenmiş, ancak anlaşma sağlanamadığından aynı yasanın 10. maddesi gereğince mahkememizde aşağıda dosya numarası yazılı kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davası açılmıştır. Dosya No: 2014/1079: Kocaeli ili, Derince ilçesi, Dumlupınar Mah., 1342 ada, 22 nolu parselde bulunan taşınmazdaki davalılar adına kayıtlı hissenin kamulaştırılan toplam 25,95 m2.’sinin Maliklerin isim ve soyadları, AYNUR KOÇLU, ÖMER KOÇLU, İşbu Tebligat ilan tarihinden itibaren 30 gün içinde kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda iptal veya adli yargıda maddi hatalara karşı düzeltim davası açabileceklerdir. Kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda iptal davası açanların dava açtıklarını veya yürütmenin durdurulması kararı aldıklarını belgelendirmedikleri takdirde kamulaştırma bedeli üzerinden taşınmaz malın kamulaştırma yapan idare adına tescili yapılacaktır. Mahkemece tespit edilen kamulaştırma bedeli hak sahipleri adına Türkiye Vakıflar Bankası Kocaeli E5 Şubesine yatırılacaktır. Konuya ve taşınmaz malın değerine ilişkin tüm savunma ve delillerini ilan tarihinden itibaren mahkemeye yazılı olarak bildirmeleri, 2942 sayılı yasanın (değişik 4650) 10. maddesi uyarınca ilgililere duyurulur. 06/01/2015 21. YÜZYIL EĞİTİM VE KÜLTÜR VAKFI (YEKÜV) Tel: 0212.274 15 02 0212. 213 74 02 Fax: 0212.275 52 44 www.yekuv.org [email protected] Vakıflar Bankası: Osmanbey Şubesi 00158007287986476 “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: 3653) C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle