28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 OCAK 2015 CUMARTESİ 6 HABERLER Kumpas savaşları Uzun, 2007’de ‘Erdoğan’a suikast planı’ şeklinde kamuoyuna yansıtılan olayda bomba yüklü minibüsün failinin PKK değil, cemaatçi polisler olduğunu iddia etti AHMET ŞIK Eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun, Ankara’da 2007’de Sıhhiye’deki bir katlı otoparkta bulunan bomba yüklü minibüs olayının failinin iddia edildiği gibi PKK olmadığını olayın bir polis komplosu olduğunu öne sürdü. Uzun, yeni çıkan kitabında anlattığı olayın failinin emniyet teşkilatı içinde örgütlü Cemaat mensubu polisler olduğunu iddia etti. Uzun’un iddiasına göre dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a düzmece bir suikast planı olan olayda bomba yüklü minibüs Emniyet İstihbarat Dairesi’nin kapalı garajında bekletildikten sonra 11 Eylül’de bulunmak üzere bir polis tarafından otoparka götürüldü. Olayda kullanılan bir polis muhbirine de 30 bin dolar ödeme yapıldı. Sabri Uzun, “İn” ismini verdiği ve önceki gün piyasaya çıkan kitabında kuşkulu birçok olayın ardındaki gücün Cemaat mensubu polisler olduğuna yönelik iddialar dile getirdi. Bu iddialardan biri de 2007’de Ankara’da bir otoparkta bulunan bomba yüklü araçla ilgili. Kitabında “Van’dan Ankara’ya getirilen PKK minibüsü” başlığıyla yer verdiği olayla ilgili Uzun, “Cemaat bu kumpasla zamanın başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ı korkutmayı, ‘büyük operasyon’ yaptıklarını göstermeyi ve bu ‘tuzak sonucunda’ para ödülü almayı hedeflemişti... Bu başarılı operasyon sonrasında başta Recep G. olmak üzere, tüm Cemaat polisleri nakit para ödülü alacaktı” iddiasında bulundu. Uzun, dört üniversite öğrencisinin üzerine kalan ve Ergenekon ile PKK bağlantısının kanıtı olarak sunulduğunu söylediği bu olay hakkında iddialar içeren birtakım sorular yöneltti. Uzun’un, “Ey Cemaat imamı polis müdürleri!” diye seslenerek kitapta sıraladığı bazı sorular şöyle: l Bu minibüsü, bir yardımcı istihbarat elemanına siz kiralatmadınız mı? l O patlayıcı dediğiniz gübreyi siz satın aldırmadınız mı? l ABD’deki ikiz kulelere yapılan saldırıları anımsatsın diye11 Eylül 2007 gününü özellikle beklemediniz mi? l Üzerinde parmak izi bulunmasın diye İstihbarat Dairesi’nin garajında yıkattığınız minibüsü bir polis memuruna eldivenle kullandırmadınız mı? l O minibüsü, Kurtuluş Otoparkı’na park etmeye götüren polis memurunun kamera kayıtlarına yakalanmaması için şapka giymesini emreden Daire Başkan Yardımcısı kim; o memur kim? l Yardımcı istihbarat elemanına (duyduğuma göre) 30 bin dolar ödediniz mi? Ankara polisi, “Kentte meydana gelebilecek eylemleri önlemek” gerekçesiyle 30 Ağustos’ta mahkemeden 15 gün süreyle genel arama izni aldı. Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün talimatıyla, alınan mahkeme kararı doğrultusunda 10 Eylül’de göreve başlandı. 11 Eylül sabahı da Sıhhiye’deki katlı otoparkta yapılan aramada patlayıcı madde yüklü bir minibüs bulundu. Olay tutanağına göre polislerin 10 Eylül günü saat 08.00’de arama yaptığı görünüyordu. Ancak otopark görevlileri ifadelerinde Bazı Yeni Kitaplar (2) İki hafta önceki yazımı Prof. Dr. Doğan Kuban’ın kitaplarına ayırmıştım. Bu hafta ise, zaten söz etmek için ayırdığım bazı kitaplar İstanbul ve Paris’teki saldırı ve cinayetlerden sonra öncelik kazanmış oldu. Bunlardan ilki Eren Erdem’in Kırmızı Kedi Yayınları arasında çıkan “Devrimci Peygamber”idir. Eren Erdem İslam dini konusunda özgün okumalar ve çalışmalarla kendisini yetiştirmiş genç bir yazar ve araştırmacı. Fakat sadece bu kadar değil. Kitabın ilk bölümünde yer alan ilk iki yazı, “Kapitalist Modernite” ve “İnsanın Kendisine Yabancılaşması”, onun ekonomi, felsefe, düşünce tarihi alanlarında da birikimlerini ortaya koyuyor. “Fuhuş” kavramının para karşılığında yapılan cinsel ilişki anlamından önce “sermaye birikimi” demek olduğunu ise, itiraf ederim ki onun bu kitaptaki bir yazısından öğrendim... Nitekim, aşırı fiyat için kullandığımız “fahiş fiyat” sözünün bu isimden türetilmiş bir sıfat olduğunu da böylece öğrenmiş oldum... HHH Gezi Direnişi sırasında adı bütün ülkece duyulan “Antikapitalist Müslümanlar” hareketinin önde gelen kuramcısı ve lideri R. İhsan Eliaçık’ın “Demokratik Özgürlükçü İslam” adlı yapıtı Tekin Yayınevi’nce yayınlandı. Değerli dostum Eliaçık, bugüne kadar yayınlanan otuza yakın yapıtıyla, İslam dinini ona yapışan asalaklardan, pisliklerden, hırsızlık ve cinayet lekelerinden arındırarak, bu dine yeniden “Medine Sözleşmesi’nin adalete, eşitliğe dayalı sivil ve çoğulcu ruhu”nu kazandırmak için emek harcıyor. Bu kitabında özellikle İslam ve devlet ilişkisi konusunu bilimsel kanıtlarla irdeleyerek “Kur’an’da Şiddet, Cihat ve Savaş” “Dinde Zorlama ve Dinî Baskı”, “Kur’an’da Kadın ve Hakları” başlıklı bölümlerde, Kuran yorumlarında yinelenmekte olan yanlışların altını çiziyor, bu yorumların kutsal kitabın “indiği” dönemle bağıntılı olarak yapılması gerektiğini gösteriyor. HHH Arif Tekin adını Berfin Bahar dergisindeki ilanlarda görmüş ve bu dergide çok ilginç birkaç makalesini okumuştum. Şimdi tümü “Berfin” yayını olan toplu yapıtları masamın üzerinde duruyor... Sadece adlarını sıralamak bile kendi alanında nasıl üretken bir araştırmacı yazarla karşı karşıya olduğumuzu göstermeye yeterli... İlk kitabı “Kur’an’ın Kökeni” ile Turan Dursun araştırma ödülüne layık görülen Arif Tekin’in, bunu izleyen, her biri üzerinde ayrı ayrı durulması gereken kitapları şu adları taşıyor: “İslamda Cinsellik, Kur’an’da Kadın ve Hazreti Muhammed’in Hanımları, Sumerler’den İslama Kutsal Kitaplar ve Dinler, Kur’an’da Allah, İslam’da İçki, Bilinmeyen Yönleriyle Kur’an...” HHH Berfin Yayınları’ndan söz etmişken aynı konu alanında yine 2014’te yayınlanmış iki kitabına daha değinelim. Değerli yazar ve araştırmacı arkadaşım Lütfi Kaleli, “Şeriatlaştırılan Türkiye”de, devletin din devletine dönüştürülmesi süreçlerini anlatıyor. Yaşanmakta olan bu uğursuz süreçlere belgesel bir tanıklık kitabı bu... Kitabın, Sivas’taki şeriatçı katliamı içinde yaşayıp görmüş bir canlı tanığın yapıtı olması onu ayrıca önemli kılıyor. Özgür düşünce tarihimizin unutulmaz şehidi Turan Dursun’un ilk basımı 2003’te yapılan “Evren Bir Şaka mı?” başlıklı çok ilginç ve özgün “fantastik gerçekçi incelemesi”nin 3. basımı ise yine geçtiğimiz yıl Berfin Yayınları’nca yapılmış... HHH Hangi türden olursa olsun fanatizmin en nefret ettiği, başlıca düşman saydığı şey, akıl ve zekâ, özetle de düşünmektir... İslam dinini, onu lekeleyen, bir cinayet dinine dönüştüren katiller, hırsızlar sürüsünden arındırmanın en etkili yöntemi, ezberciliği bırakarak, bu dinin yapısı, özellikleri, ilkeleri, dünü, bugünü üzerinde kafa yormaktır. Birçok konuda olduğu gibi bu konuda da ezbercilik, sadece sıradan yurttaş için değil, pek çok aydınımız için de geçerlidir. Bu nedenle, yukarıda anılan türden yapıtların daha da çoğalmasını ve okunup üzerlerinde düşünülmesini diliyor, yazarlarını ve yayınevlerini kutluyorum... ‘Türkbank kasetini sızdırdılar’ Uzun’un kitabında ayrıca, Mesut Yılmaz Başbakanlığı’ndaki ANAP hükümetinin Türkbank’la ilgili kayıtların cemaat tarafından sızdırıldığı iddia edildi. Uzun kitapta, “Türkbank’ın özelleştirilmesiyle ilgili, işadamı Korkmaz Yiğit ve Alaattin Çakıcı arasında geçen telefon konuşmasının ses kaydı, 1998 yılında cemaatçi polisler tarafından bir milletvekiline verilip mevcut hükümet düşürülmüştü” dedi. Olaya ilişkin ayrıntılara da yer veren Uzun, “Kaset, polis memuru Çetin Y. tarafından kopyalanarak amiri S.’ye verilmişti. S. bu kaseti Ankara’da görevli B.A.’ya vermiş, B.A. da bir ağabeyi vasıtasıyla, CHP Milletvekili Fikri Sağlar’a ulaştırmıştı. Ses kasetini dinleyen Fikri Sağlar, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a bilgi vererek, kamuoyuna duyurmuş, ANAP hükümetinin düşmesine sebep olmuştu” ifadelerine verdi. ‘Hedef Erdoğan’ diye elbirliğiyle propaganda Polis, bomba yüklü aracın bulunduğu Sıhhiye’deki otoparkın Başbakanlık binasının yakınında olmasından yola çıkarak çalıntı olduğunu söyledikleri 06 VMP 11 plakalı minibüsle yapılması planlanan saldırının hedefinin de Erdoğan olduğunu öne sürdü. Tam da 11 Eylül saldırılarının yıldönümünde, yarım ton patlayıcı yüklü bir minibüsün bulunması hem Türkiye hem de yurtdışında medyanın ilgi odağı olmuştu. AKP ve Cemaat medyasına göre planlanan saldırının ardında Ergenekon vardı. Sonradan sorumlu olarak PKK açıklansa da bu kez de haberler de PKK’yi yöneten güç olduğu tezleri üzerinden yine Ergenekon’a işaret ediliyordu. polislerin 06.30 sıralarında arama yapmaya geldiğini söyledi. Üstelik bombalı minibüs elleriyle konulmuş gibi de bulunmuştu. Ergenekon soruşturmalarının başlamasından kısa süre sonra “tesadüfen” bulunan minibüste yapılan incelemelerde 136 kilogram TNT, 400 kilogram amonyum nitrat, 24 adet tüp ile 5 bidon benzin olduğu tespit edildi. Minibüsteki bomba düzeneğinde fünyenin ateşlemesini sağlayacak olan 3 cep telefonu da patlayıcılara bağlıydı. Bu telefonlara takılı SIM kart sahipleriyle ilgili yapılan incelemede ise GSM hattının sahibi olduğu tespit edilen Alpaslan Özkan 13 Eylül 2007’de gözaltına alındı. Özkan’ın verdiği ifadeler sonrasında da İdris Nakçi, Ali Sayan ve Mustafa Bayar da gözaltına alındı. PKK’li oldukları öne sürülen üniversite öğrencisi 4 genç olayın faili olduğu iddiasıyla tutuklandı. Sanıklardan Alpaslan Özkan, olaydan haberi olmadığını ve 2006’da Tatvan’da aldığı bulunan SIM kart hattını arkadaşı Nakçi’nin kullandığını söyledi. Özkan, geçmişte bir gençlik merkezinde çalışırken polis olduğunu söylediği bazı kişilerin para karşılığı bilgi vermesini istediklerini, ancak bunu kabul etmediğini anlattı. 15 Eylül 2007’de otobüsle Eskişehir’den Diyarbakır’a giderken Ankara’da yakalanan Nakçi’nin de bombalı minibüsten haberi yoktu. Bombalı aracı otoparka park edenin de kendisi olduğu öne sürülüyordu. Ancak Nakçi iddiaların aksine 10, 11 ve 12 Eylül tarihlerinde Eskişehir’de olduğunu tanık ve delileriyle ispatlamıştı. Üstelik araba kullanmayı da bilmiyordu. Diğer sanıkların hiçbirisi için yapılmayan patlayıcı madde svap incelemesi sonunda Nakçi’nin ayakkabısının altında TNT kalıntıları da tespit edilmiş ti. Nakçi mahkemedeki ifadesinde gözaltında iken polislerin kısa süreliğine ayakkabısını aldığını belirterek, “510 dakika kadar sonra da bir kâğıda bu ayakkabı ile bas dediler. Ben o zaman kuşkulanmadım. Daha sonra ayakkabımda patlayıcı kalıntısı çıktığı söylendi” dedi. Yargılamalar sırasında sanıkların 2006’da İstanbul Küçükçekmece’den çalınan minibüsle ilişkisi bulunamadı. Minibüste tespit edilen parmak izleri ve DNA analizleriyle ortaya çıkan bulgular sanıkların hiçbirisiyle uyuşmadı. Bombalar üzerinde keşif yapılması ve bağımsız bilirkişilerden rapor alınması talebi reddedildiği gibi bombalar da imha edildi. Otopark ve çevresinde bulunan güvenlik kameralarının görüntüleri duruşmalara getirilemedi. 6 Ekim 2011’de sanıklardan Bayar beraat etti. Nakçi, “PKK üyesi olmak, tehlikeli maddeleri izinsiz bulundurmak ve taşımak”, diğer iki sanık Sayan ve Özkan da yine örgüt üyeliği suçlamasından 6 yıl ile 20 yıl arasında değişen hapis cezaları aldı. Cezalar Yargıtay 9’uncu Ceza Dairesi’nde de onandı. Mahkeme sürerken, sanıkların avukatlığını yapan ve dosyanın çelişkilerini ortaya çıkaran Filiz Kalaycı da örgüt üyesi olduğu iddiasıyla 2009 Mayıs’ında tutuklandı. Kuşkulu bir ifadeden yola çıkılarak yürütülen soruşturma sonunda tutuklanan Kalaycı hakkındaki diğer deliller ise dinlenen telefonundan yaptığı telefon konuşmaları, elektronik posta yoluyla kim tarafından gönderildiği belirlenemeyen bir ihbar mektubu ve yöneticisi olduğu İnsan Hakları Derneği’nin yasal basın açıklamalarına katılmaktı. Kalaycı’ya 7.5 yıl hapis cezası verildi. Üniversite öğrencileri tutuklandı Avukata da 7.5 yıl hapis Baykal: Yalan dolan ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Sabri Uzun’un kitabındaki “Deniz Baykal’a kaset tuzağı kuran 5 polise ödül verildiği” yönündeki savlarla ilgili olarak konuşmak istemediğini söyledi. Baykal, kendisine telefonla ulaştığımızda “Havaalanına gidiyorum. Uygun değilim. Gazeteciler herhalde taltif edilen polislerin kim olduğunu merak edecektir...” dedi. Kasedin önceden cemaat tarafından kendisine gösterilerek “Biz yayınlamıyoruz” dendiği ve daha sonra da bu nedenle Pensilvanya’ya teşekkür etmesinin sağlandığı” değerlendirmeleriyle ilgili sorularımız üzerine de Baykal, “Yalan, dolan...” demekle yetindi. Yarım ton patlayıcı Birleşik Haziran Hareketi yarın sokakta n ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Birleşik Haziran Hareketi’nin ODTÜ Vişnelik’te yapılan toplantılarında “bilimsel ve laik eğitim” için eylem kararı alındı ve halk 9 Şubat haftası içinde de “çocuklarını okula göndermemeye dayanan bir uyarı boykotuna” çağrıldı. Birleşik Haziran Hareketi’nden “İlk barikatımızı çocuklarımızın geleceğine sahip çıkmak için kuruyoruz. Eğitimdeki gericileşme politikalarına karşı, bir direniş yürüyüşü başlatıyoruz. Zorunlu din derslerine, okulların imam hatipleştirilmesine, çocuklarımızın ucuz işgücü havuzusuna sokulmasına karşı ayağa kalkıyoruz. Bunun için ilk adımımızı atıyoruz. 11 Ocak’ta, Türkiye’nin her yerinde 13.00’te sokağa çıkıyoruz. Bilimsel ve laik eğitim için ayaktayız” çağrısı yapıldı. Eylemler İstanbul’da Kadıköy Boğa’da, Ankara’da Sakarya Meydanı’nda, İzmir’de de Alsancak Kıbrıs Şehitleri’nde gerçekleştirilecek. RTÜK adaleti FIRAT KOZOK ANKARA Son olarak gazetelerin 4 eski bakan hakkında kurulan soruşturma komisyonu ile ilgili haberlerini okuyan televizyonlara ceza yağdıran RTÜK’ün, yakın tarihteki iki önemli olayın öncesi ve sonrasındaki tutum farkı, kurumun nasıl siyasileştiğini gözler önüne serdi. Halk TV’ye, Gezi olayları öncesinde 5 yıl boyunca yalnızca 12 ceza kesen kurul, Gezi sonrasında 1.5 yılda 64 ceza uyguladı. Cemaatin iki televizyon kanalına ise 1 yılda tam 177 ceza kesildi. RTÜK’ün AKP’li üyeleri tarafından “tarafsızlık ilkesini ihlal ettiği” gerekçesiyle, üyeliğinin düşürülmesi için bir diğer üye Süleyman Demirkan’la birlikte hakkında soruşturma başlatılan Ali Öztunç, kurulun bazı yayıncı kuruluşlara kestiği cezaların yıllara göre değişimini istatistiksel olarak çıkardı. Halk TV, Bugün TV, Samanyolu Haber kanallarına mercek tutan Öztunç’un ulaştığı veriler, kurulun Türkiye’nin gündeminden nasıl etkilendiğini gözler önüne serdi. İşte Öztunç’un 3 kanala ilişkin saptadığı rakamlar: l Halk TV’ye Gezi direnişi öncesinde, 05072008’den itibaren 5 yıl boyunca, çeşitli yayınları nedeniyle 10 uyarı, 2 de para cezası olmak üzere toplam 12 ceza kesildi. Gezi sürecindeki yayınlarıyla adını duyuran kanala, Gezi’den sonraki 1.5 yıl içerisinde kesilen cezalar rekor düzeyde arttı. Kanala verilen uyarı cezalarının sayısı 16’ya, para cezalarının sayısı da 48’e ulaştı. Toplam ceza sayısı 64 oldu. l Cemaatin yayın organı Bugün TV’ye 08082011’den 17 Aralık’a kadar, yalnızca 9 uyarı, 7 de para cezası verilirken 1725 Aralık sonrasında ise tamamı para cezası olmak üzere tam 66 ceza kesildi. l Yine hükümetle cemaat arasındaki köprülerin atılmasıyla birlikte RTÜK’ün hedefi haline gelen Samanyolu Haber’e de 1725 Aralık’tan sonra 22’si uyarı, 89’u para olmak üzere toplam 111 ceza kesildi. Oysa aynı kanala 05072008 ile 17122013 arasında yalnızca 14 uyarı 2 de para cezası verilmişti. Tabloyu yorumlayan Öztunç, RTÜK’ün AKP’li yönetiminin siyasi konjonktüre göre kararlar aldığını belirtirken şunları kaydetti: “Ben RTÜK’e hep ‘iktidarın sopası’ diyordum. Bu tablo, bu sözümün haklılığının göstergesidir. Hükümetin karşısında yayın yapan kanalları cezaya boğuyorlar. Ne kanun tanıyorlar, ne hak, ne vicdan.. Durumdan vazife çıkartıp hükümetin korumalığını yapıyorlar. Anayasal kurum olan RTÜK’te üyeler tarafsız olmalıdır. Ancak, bugün itibarıyla RTÜK’ün AKP’li üyeleri tarafsızlıklarını yitirmiş ve medya özgürlüğüne büyük darbe vurmuştur. Medya özgürlüğü konusunda Türkiye’yi dünyaya rezil etmişlerdir.” l Gezi’den önce 16, sonra 64 ceza İstihbaratçılara dava n ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, başbakanlığı döneminde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ailesinin kişisel bilgilerinin, Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı’nın DEVA 12 programları üzerinden sorgulama yapılarak ele geçirilmesiyle ilgili yürütülen soruşturma kapsamında 10 polis hakkında “Kişisel verileri hukuka aykırı ele geçirmek” suçundan iddianame düzenledi. Ankara 45. Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderilen iddianamede, Cumhurbaşkanı Erdoğan, eşi Emine Erdoğan, kardeşi Mustafa Erdoğan, oğulları Bilal ve Ahmet Erdoğan, kızı Sümeyye Erdoğan, gelinleri Sema ve Reyyan Erdoğan ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kız kardeşi Vesile İlgen ve eşi Ziya İlgen “müşteki” olarak gösterildi. İddianamede, şüpheliler hakkında “örgüt adına suç işlemek” suçundan ayrı bir soruşturma açıldığı belirtildi. Klip için ‘Şehvetli okşama’ cezası FIRAT KOZOK ANKARA Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), dünyaca ünlü rapçi Pitbull adlı şarkıcının seslendirdiği, “Don’t Stop The Party Ft.” adlı şarkısına çektiği klibi, “pornografik” bularak Power TV’ye uyarı cezası verdi. Klipte, kadın figürünün, “cinselikonografik” olarak kullanıldığını savunan RTÜK, havuz ve deniz sahneleri ile “şehvetli okşama” sahnelerinin “pornografiye vardığını” ileri sürdü. RTÜK İzleme ve Değerlendirme Dairesi, “Don’t Stop The Party Ft.” adlı şarkı için şikayetler üzerine harekete geçti. Daire tarafından hazırlanan raporda, müzik klibinin genel hatları ile “kadın” figürünün “cinselikonografik” bir okuma çerçevesinde kurgulandığı belirtilirken çıplaklık unsurunun erotik görüntülerle desteklenerek pornografiye varan sahneler çekildiği dile getirildi. Klibin “cinsellik” ve “erotik” merkezli olduğu vurgulanan raporda, “Klipte cinsellik teması içinde ele alınabilecek havuz ve deniz sahnelerinin, klipte rol alan kadın figürlerinin yarıçıplak/çıplaklık görüntülerini içeren görsel unsurların ve bu figürlere ait pornografiye varan cinsellik içeren davranışların ve mimiklerin yoğun bir biçimde kullanıldığı görülmüştür” denildi. Klipte çıplaklığın sanatsal kodlarla kamuoyuna sunulduğu belirtilerek şöyle denildi: “Çıplaklığın kişi mahremiyeti sınırlarını zorlar nitelikte olduğu görülmüştür. Söz konusu yapımda ortaya koyulan bir erkek ve kadının mahrem sayılabilecek nitelikteki cinsel ilişki ya da söz konusu ilişki biçimini temsil eden çıplaklığın yoğun olduğu görsel tasarımlarının yanı sıra, kadın figürün yarı çıplak/çıplak olarak sunulan beden bölgelerini yine şehvetli biçimde okşama görsellerinin ikonik unsur ya da görsel kurgusal tasarım olarak sıklıklı kullanıldığı görülmüştür.” ‘Rezil ettiler’ YÖK’e türbanlı üye n ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Prof. Dr. Osman Öztürk’ün vefatı nedeniyle boşalan Yükseköğretim Kurulu üyeliğine, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Zeliha Koçak Tufan’ı atadı. YÖK’ün ilk türbanlı üyesi olan Tufan, Bakanlar Kurulu kontenjanından atandı. Ayakkabılı saldırıda soru işaretleri FIRAT KOZOK Polis karakoluna el yapımı patlayıcı n TUNCELİ (Cumhuriyet) Tunceli’de Moğultay Mahallesi’ndeki Şehit Nahit Bulut Polis Merkezi’ne dün akşam saatlerinde kimliği belirsiz kişilerce el yapımı patlayıcı atıldı. Karakolun önüne düşen patlaycı büyük bir gürültüyle patlarken, olayda şans eseri ölen ya da yaralanan olmadı. Zorlu Center’da yangın n İstanbul Haber Servisi Zincirlikuyu’da bulunan Zorlu Center AVM’nin 1. Blok 17. katında henüz bilinmeyen bir nedenle dün gece geç saatlerde yangın çıktı. Yangın nedeniyle, kulenin 17. katından yoğun duman çıktığı görülürken, olay yerine Mecidiyeköy, Şişli, Beyoğlu ve Beşiktaş’tan itfaiye ekipleri ile terbir amacıyla ambulanslar sevk edildi. ANKARA – CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na ayakkabılı saldırıda bulunan Yunus Emrah Sermet, Terörle Mücadele Şubesi’ndeki sorgusunun ardından serbest bırakıldı. Kılıçdaroğlu, Sermet’ten şikâyetçi olmasa da “Bu genel başkanın iyi niyetinden kaynaklanıyor” diyen Genel Sekreter Gürsel Tekin, konunun kurumsal olarak takipçisi olacaklarını söyledi. Eylemin rastgele bir eylem olmadığını ifade eden Tekin, önce “Bursa’dan geldiğini” söyleyen Sermet’in aslında İstanbul’dan geldiğinin ortaya çıktığını ifade etti. “Söz konusu AKP olmayınca savcılar hassas davranmıyor” diyen Tekin, eylemin “son derece profesyonel” olduğunu belirtti. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle