03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 EYLÜL 2014 ÇARŞAMBA 4 CHP’DE KURULTAYA DOĞRU CHP genel başkanlığına aday olan Muharrem İnce, hedefini açıkladı ‘700 oyla seçileceğim’ AYŞE SAYIN Yeni Türkiye Projesi Madditarihsel zemini yadsıyarak tasarlanmış bir toplumsal proje, bir fantezi olmaktan öteye gidemeyeceği gibi, yalnızca fiyaskoyla sonuçlanmakla kalmaz, aynı zamanda dayatıldığı toplumda, büyük felaketlere yol açar. “Yeni Türkiye” böyle bir projedir. Bu proje (aslında fantezi) Tayyip Erdoğan’da liderini (şimdilik), Davutoğlu’nun 1993’ten bu yana değişmediği anlaşılan düşüncelerinde teorik gerekçesini, siyasal İslamın entelijansiyasında (seçkinlerinde) taşıyıcılarını buluyor. Yeni Şafak gazetesi de Davutoğlu’nun Başbakan olarak atanmasını, bu proje içinde tarihsel bir eşiğin aşılması olarak görüyor. Adı, dış dünyada henüz, “gerçek dışişleri bakanı, dış politikanın gerçek mimarı” olarak algılandığı yıllarda, Davutoğlu’nun Stratejik Derinlik kitabını okuduğumda yazdığım “Kaygı Verici Doktrin” başlıklı bir denemede (Cumhuriyet Kitap, Haziran 2008) “Eğer dış politikaya bu tezler yön veriyorsa, ülkenin, yakın bir gelecekte, gerçekçi olmayan beklentilerle, elindeki kaynaklarla orantısız risklerin altına girme olasılığı artıyor demektir” saptamasını yapmıştım. Şimdi, Suriye iç savaşının, IŞİD olayının, Gazze savaşındaki dışlanmışlığın gösterdiği gibi tam da o noktadayız. Bu “Yeni Türkiye” projesinin bizi daha iyi bir yere götüreceğini de sanmıyorum. Yukarda aktardığım saptamaya, kitaba ilişkin şu gözlemlerden geçerek gelmiştim: 1) Davutoğlu, Huntington’un uygarlıkla çatışması projesini (pardon savını diyecektim) benimsiyor. Davutoğlu, Başbakanlığı devralırken yaptığı konuşmada da açık bir biçimde “Restorasyon” kavramıyla ifade ettiği savları, o kitabından “Türkiye için yeni bir dış politika vizyonuna, hatta bir jeopolitik yenilenmeye, tarihine ilişkin bir yeniden anlamlandırma çabasına gereksinim” olarak özetleyerek aktarmıştım. Davutoğlu, bu gereksinime cevap vermek üzere, kitabında iki ‘vektör’ oluşturuyordu: “Ülkenin coğrafi konumu ve tarihsel kültürel mirası.” Ancak “Davutoğlu, en az bunlar kadar önemli bir üçüncü vektörü” ekonomi politiği, ülke ekonomisindeki hâkim örgütlenme biçimine, sınıflar matrisine, teknolojik, mali kaynaklara, dünya ekonomisiyle bütünleşme biçimlerine ait bir gerçekliği yadsıyor, belki de çok sancılı bulduğu için “bastırıyordu”. Davutoğlu’nun projesini, gerek ülkenin gerekse de bölgenin siyasi coğrafyasını, yeniden yapılandırmaya ilişkin olduğunu göz önüne aldığımızda bu yadsımanın vahameti de ortaya çıkar. Mekânsal değişimleri, yıkım ve yeniden şekillenmeleri ideolojik/teorik tasarım ve kültür değil, egemen üretim tarzının özellikleri, dinamikleri belirler. Bu yüzden ideoloji ve kültür, egemen üretim tarzının özelliklerini, dinamiklerini hedef alarak işe başlamıyorsa, onun bu belirleyiciliğinin dışına çıkamaz. “Batı modernitesi” (“medeniyeti”), onun mekân biçimleri (Örneğin: DoğuBatı; MerkezÇevre) kapitalist üretim tarzının ürünüdür. Alternatif zaman ve mekân biçimleri, ancak bu üretim tarzının ufkunun ötesine bakarak düşünülebilir. Davutoğlu’na göre “Bugün Batı’da varoluş felsefesi anlamında bir bunalım yaşanıyor; Batı’nın insanoğluna sunabileceği açılımların sınırına gelinmiş durumda!” (1993, Doktora tezinden aktaran, Karaveli & Cornell, Bipartsan Policy Center, 25/98/14; 2009, “Küresel Bunalım” derlemesinden aktaran, Taner Timur.) Bu saptamaya “doğru, çünkü kapitalist üretim tarzı derin bir kriz yaşıyor, bu krizde ürettiği kültür, ‘kapitalist gerçekçilik’ artık bir gelecek tasarımı sunamıyor” diyerek katılmak olanaklı, ama Davutoğlu başka bir yoldan ilerliyor: “Batı uygarlığı” karşısına “İslam uygarlığını” koyuyor. Bu karşılaşmanın motor gücü olarak da potansiyel bir Müslüman siyasi elit iradesini işaret ediyor. Bu siyasi “elit iradesi” kavramı bize, Hitler’i, Leni Riefenstahl’ın “İnancın Zaferi”, “İradenin Zaferi” gibi propaganda filmlerini anımsatsa da, Müslüman entelijansiyanın sınıf refleksinin dışavurumu olarak saptayıp, üzerinde fazla durmadan soralım: Bu “Müslüman uygarlık” hangi “üretim tarzına” dayanıyor? Bu “uygarlık çatışması”, “siyasi elitin iradesi”, Türkiye için ne anlama geliyor? Birinci sorunun cevabının, haraç almak, evde nakit istif etmek gibi prekapitalist kalıntıları bir kenara bırakırsak, “çevre ülke” kapitalizminden başka bir önerisi olabileceğini düşünmek için bir neden yok. İkinci sorunun cevabıysa, “yüz yıllık parantezi kapamak” ifadesinde karşımıza çıkıyor. Bu cevap kapitalist modernitenin Cumhuriyet, güçler ayrılığı, parlamenter demokrasi, işçi hakları, kadın hakları, LGBT hakları gibi “Batı özentisi” bir “ütopyanın” ürünü kazanımlarının yok edilmesini vaat ediyor. ANKARA CHP’nin olağanüstü kurultayında CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile genel başkanlık yarışına girecek olan Yalova Milletvekili Muharrem İnce, kendisine şans tanımayanların tersine seçileceğinden son derece emin. “700 oyla genel başkan seçileceğim” diyen İnce, delegenin oyunun gerçek rengini “sandıkta” göstereceğini söyledi. CHP’lilere “iktidar, parti içi demokrasi” ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “başkanlık hesaplarını bozma” vaadinde bulunan İnce’nin, Cumhuriyet’in sorularına verdiği yanıtlar şöyle: Kurultay’da partililere, delegelere yeni ne söyleyeceksiniz? Nasıl bir CHP vaat ediyorsunuz? Bir kere umut olan CHP vaat ediyorum, insanlara “İşte bu CHP “yapabilir, AKP’yi yenebilir, Türkiye’yi rayına oturtabilir, benim bir umudum var” dedirtmek istiyorum. Koşa koşa sandığa götürmek istiyorum onları, hiç zorlamadan kendilerinin gelmesini istiyorum. Ortak aklı kullanan, toplumbilim ‘Kılıçdaroğlu baskılara boyun eğiyor’ Kılıçdaroğlu, sizin karşılanmanız konusunda örgütlere talimat verdi. Ama siz örgütlere baskı yapılıyor diyorsunuz... Karşılama konusunda itirazım yok. Genel Başkan’ın da bu konuda samimi olduğuna inanıyorum. Yani Genel Başkan asla “iyi karşılamayın, iyi davranmayın” demez, bu karakterine de uygun değildir. Bu konuda bir itirazım yok. Yıllardır birbirimizi tanırız. Ben sadece imza toplama konusunda neler yaşandığını iyi biliyorum. Bunun da kurultayda sonucunu göreceğiz. Toplanan imza ile alınan oy arasındaki fark beni haklı çıkaracak diye düşünüyorum. Çarşaf listeden, sayın Genel Başkan’ın çok çekindiğini düşünmüyorum. Ama etrafındaki birkaç kişiyi aşamadığını ve bu konuda elini masaya vuramadığını, ve o bir kaç kişiye de “kenarda durun” diyemiyor. Yani onların baskılarına boyun eğiyor. Bu baskı, blok liste kararı çıkarır mı? İnşallah olmaz. Çünkü o kişiler sadece kendilerini düşünüyorlar, partiyi düşündükleri yok. Onların Türkiye ile derdi yok. Yani AKP 367’yi bulacakmış, başkanlık sistemi gelecekmiş, böyle bir dertleri yok. Onlar ikbal peşindeki çok küçük bir azınlık. sonra CHP’ye genel başkan olmak istemiyorum. Ben CHP’ye şimdi genel başkan olup, Erdoğan’ın başkan olmasını engellemek istiyorum. Ben iktidar vaat ediyorum, “umut olacağım” diyorum, “AKP’yi yeneceğim” diyorum, “yenemezsem gideceğim” diyorum. Mevcut yönetim de bunları söylüyor. Sizin farkınız ne olacak? En son seçimden başlayalım. 81 il başkanından hiçbirisi, 60 PM üyesinden hiçbirisi, 130 milletvekilinden hiçbirisi Ekmeleddin İhsanoğlu demedi. Bir tek genel başkanın dediği oldu. İşte bu ortak aklın olmadığını gösteriyor. En somut örnek bu. Böyle olmayacak. Parti içi demokrasi olmadığı eleştirisi yapıyorsunuz, siz bunu sağlamaya dönük neler yapacaksınız? Üyelerle önseçim esasımız olacak, her birinde, belediye başkanlığı milletvekilliğinde de. İki seçimde de partiyi birinci yapamayan genel başkan istifa etmiş sayılacak. Blok liste tarihe karışacak, herşey çarşaf listeyle olacak. Bu parti içi demokrasi anlamında bir devrim olacak. Ortak akıl yok ciler, tecrübeli siyasetçiler, bütün bunların hepsini bir potada eritmiş, geleceği kurgulayan, ekmek üzerine, emek üzerine söz söyleyen ve özgürlük üzerine söz söyleyen bir CHP istiyorum. Korkmayan ve gençleri, kadınları öne çıkartan yürekli bir CHP istiyorum. 2015’te yenilmiş, yüzde 20 bandında oy almış, AKP’ye 367’yi buldurmuş bir CHP’nin genel başkanının kim olduğu çok önemli değil. CHP zaten o zaman 90 yıllık birikimlerini yok etmiş, kendini tarihin karanlığına gömmüş bir parti olacak. Ben Tayyip Erdoğan’ı “başkan” yaptıktan ‘Parti içi demokrasiyi işletmemek de disiplinsizlik’ Kılıçdaroğlu, bundan sonra parti içi disiplini sağlayacağını ve disiplinsizlik yapanlara “acımayacağını” söylüyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz? Parti içi disipline bir itarazım yok. Ama bu disiplinden kasıt ne? Yönetimi eleştirmek, “ortak aklı kullanmıyorsun, bilimi kullanmıyorsun” demek disiplinsizlik mi? Genel başkanlığa seçildiğinde “parti içi demokrasiyi işleteceğim” diye söz verip, tutmadığında bunu eleştirdiğinde bu disiplinsizlik ki, bunu sorgulamak gerekir. O zaman “parti içi demokrasiyi işleteceğim” deyip de işletmemek de bir disiplinsizliktir. Yani partinin karar organlarını hiçe sayıp tek başına aday belirlemek de bir disiplinsizliktir. Daha önce söylediğim şeyi yeniden söyleyeyim; “dönen dönsün, ben dönmezem yolumdan.” çekleşecek. Bunun örneği Fransa’da, İspanya’da, Yunanistan’da gerçekleşti. CHP, “sosyal demokrat bir parti olacağım” diyorsa, bu yeniliklere ayak uydurmalıdır. Şöyle yorumlar var; “Muharrem İnce’nin bu kurultayda seçilme şansı yok, ama gelecek kurultaya aday olarak adını yazdırıyor.” Ne diyorsunuz? Benim böyle bir düşüncem yok, böyle bir sonuç çıkmayacağından da eminim. Bu beni küçümsemek için bazı yöneticilerin taktiği bu. Başta, “Genel Başkan bin oy alır” diyorlardı, sonra 800’e düştüler, şimdi 650’lerden söz ediyorlar. Peki madem ben o kadar az oy alacaktım, bu telaş, bu baskı niye? Genel Başkan yardımcılarının illeri tek tek dolaşıp, baskı kurması niye? Ben sandıktan çok farklı sonuçlar çıkacağına İnce, ‘İmza sayısı inanıyorum. İmza ile ile oy verenlerin oyun farklı şeyler farklılaştığı bir kurulolduğunu herkes tay yaşayacağız’ dedi. görecek. ‘Büyük davaya inanmış adamlara ihtiyacım var’ Kılıçdaroğlu’nun Bekaroğlu ve Yavaş’a da PM üyeliği için teklif götürmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Valla ben ikisini de almayacağım, böyle bir düşüncem yok. Çarşaf liste olacak, tabii ki anahtar liste önereceğim, ama benim büyük adamlara ihtiyacım yok. Büyük davaya inanmış adamlara ihtiyacım var. Bu büyük dava CHP’yi iktidar yapma, Türkiye’yi AKP’den kurtarma davasıdır. (Mansur Yavaş’ı kastederek) Yani “PM’ye girersem, şimdi ben CHP’li olurum’ diyen birisinin ne işi var CHP’de, olacak iş değil. Yazıktır bu partiye. CHP’yi içine sindirememiş, 6 oku görünce irite olan, Atatürk’le sorunlarını çözememiş isimlerin ne işi var CHP’de. Tabii ki merkez sağdan gelenleri ayrı tutuyorum. Çünkü onlar 1950’de dere yatağından ayrılıp, tekrar dere yatağına dönen insanlardır. Kürt seçmenin size karşı mesafeli olacağı yorumları var. Kürt sorununda nasıl bir çözüm öneriyorsunuz, onları nasıl ikna edeceksiniz? Sorunun çözümü için Türkiye’deki 76 milyona şu soruyu soracağım; ‘beraber mi yaşayacağız, yoksa ayrı ayrı mı yaşacağız.’ Ben “ayrışma” dışındaki bütün talepleri kendi talebimmiş gibi değerlendiririm. Bir talep, Kürt’ten geldi, Alevi’den geldi, sosyalistten geldi diye bakmam. Bu talep, evrensel hukuka uygun mu, vicdana, ahlaka uygun mu bunlara bakarım. Ve samimiyetle çözeceğim Kürt sorununu. Diyarbakır’da ne konuşuyorsam, Trabzon’da, İzmir’de aynı şeyi söyleyeceğim. Kaç oyla seçilmeyi hedefliyorsunuz? Seçilemezseniz, ne yapacaksınız? 700 oyla seçileceğim. Seçilemezsem vekilliğe devam ederim. Kılıçdaroğlu adaylık sürecinde diğer muhalefete sert tepki gösterdi ama sizi esirgedi, ayrı tuttu. Ama siz “diktatör” dediniz.. Genel başkan dürüst davrandı, şükranlarımı sunuyorum. Ama bu diktatör iddiası, bir büyük medya yalanı. Eski Genel Başkan Deniz Baykal’la görüştünüz mü, size destek verecek mi? Hayır yüzyüze hiç görüşmedim. Destek verirse, teşekkür ederim tabii. Ben herkesin desteğini istiyorum. ‘76 milyona soracağım’ unanistan yaptı, ben de yapacağım’ CHP belki de tarihinde ilk kez bu kadar hızlı bir kurultay yapacak. Siz hazırlıksız yakalandığınızı düşünüyor musunuz? Hayır, hazırlıksız yakalandığımı düşünmmüyorum ama “baskın” olduğunu düşünüyorum. CHP tarihinde 15 günde kurultay yoktur, düğün salonunda kurultay yoktur. Ben isterdim ki, şöyle 1 1. 5 aylık süreye sarkıtılmış, Türkiye’nin en büyük salonunda, dünyaya mesaj veren, “bu coğrafyada biz varız” diyen, Tükiye’yi yönetme iddiasında olan yeni şeyler söyleyen, çağdaş sosyal demokrat bir parti Türkiye’nin sorunlarını tartışıldığı, 3 gün sürecek bir büyük yarış hayal ederdim. Bu kurultayda genel başkan olursam, bundan sonraki kurultay, üyelerin genel başkan seçimiyle ger ‘Y Kılıçdaroğlu’nun PM’nin en az yarısını değiştireceği belirtilirken İnce, Tarhan’a Twitter’dan teklif götürdü CHP’de liste savaşı kızıştı AYŞE SAYIN ANKARA CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin “liderlik” için yarışacağı CHP’nin 18. Olağanüstü Kurultayı’nda, Parti Meclisi listesi için yoğun kulis yürütülüyor. Kulislerde PM üyeliği için adı geçen İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı PM üyeliği konusunda bir talebinin olmadığını ve Kılıçdaroğlu’ndan da bir öneri almadığını söyledi. Salıcı’nın 60 PM üyesinden biri olmak yerine İstanbul il başkanlığını tercih ettiği ve bu nedenle de PM’ye girmek istemediği belirtiliyor. CHP kulislerinde, Kılıçdaroğlu’nun mevcut PM’nin en az yarısını değiştireceği, ağırlıklı olarak sol ve liberal isimlere listesinde yer vereceği belirtiliyor. Kılıçdaroğlu’na, PM adaylığı konusundaki yanıtını henüz bildirmeyen Mehmet Bekaroğlu’nun ise kurultayda “çizik yeme” endişesi nedeniyle ikilem yaşadığı belirtiliyor. Kılıçdaroğlu PM listesi için çalışmalarını sürdürürken, mevcut PM üyelerinin yanısıra, bazı yeni isimler de PM için üyeliklerini açıkladılar. Bu kapsamda Kılıçdaroğlu’nun yeniden listesine alabileceği belirtilen ve “genç” kontenjanından PM üyesi olan Gül Çiftçi ve Umut Akdoğan, adaylık kararı aldı. Sendikacılar, Yaşar Seyman, Yıldırım Kaya, Deniz Gezmiş’in ağabeyi Bora Gezmiş, eski milletvekillerinden Bülent Tanık, Mehmet Tomanbay, PM üyesi Gaye Usluer, Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı, gazeteci Kutlu Esendemir’in PM üyeliğine adaylıklarını açıkladılar. Seçime çarşaf liste ile gidileceği için PM üye adayı sayısının 700’ü bulabileceği belirtildi. Kılıçdaroğlu’nun PM listesinde yer alması beklenen isimler arasında siyaset bilimci Koray Çalışkan da bulunuyor. Salıcı’ya yakın isimlerden olan Çalışkan’ın, 2015 seçimlerine dönük stratejisini “ekonomi” üzerine kurmayı planladığı belirtilen Kılıçdaroğlu’na ekonomi konusunda kapsamlı bir çalışma sunduğu öğrenildi. vekil ağırlıklı İnce’nin listesi eski Sarıgül’den ‘sade’ destek ılıçdaroğlu’nun önceki akşam İstanbul’da görüştüğü Mustafa Sarıgül, dün yazılı bir açıklama yaparak parti yönetiminde aktif görev almayacağını duyurdu. Sarıgül, 2015 seçimlerine Kılıçdaroğlu liderliğinde hazırlanmaları gerektiğini belirterek, “Kurultay sonrası da, CHP’ye enerjimi, siyasi tecrübemi arkadaşlarımla beraber sunacağım. Partimizde aktif bir görev beklentisi içinde olmadan Sayın Kılıçdaroğlu’na destek vereceğim” dedi. Sarıgül’ün aktif görev almama kararının altında, listesini deldirmek istemeyen Kılıçdaroğlu’nun elini rahatlatmanın yanı sıra, parti yönetimine dönük hesaplarını 2015 genel seçimleri sonrasına bırakma kararının yattığı belirtiliyor. 2015 seçimlerinde milletvekili adayı olmayı planlayan Sarıgül’ün olası bir seçim yenilgisinin sorumluluğunu da almamış olacağına dikkat çekiliyor. Sarıgül, “Gün; kişisel makam, konum, sıfat hesabının yapılacağı gün değildir. Gün; çocuklarımızın güvenle yaşayacağı demokratik bir Türkiye için büyük bir seçim hazırlığına başlamamız gereken gündür” dedi. Genel Başkan adayı Muharrem İnce de liste çalşımalarını sürdürüyor. Listesinde ulusalcı bazı milletvekillerine yer verecek olan İnce, bu kurultayda adaylık yarışına girmeme kararı alan Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan’a Twitter üzerinden adaylık teklif etti. İnce’nin ulusalcı kanattan Tanju Özcan, Süheyl Batum, Dilek Akagün Yılmaz’ın da aralarında bulunduğu bazı isimleri listesine alması bekleniyor. İnce’nin listesinde ağırlıklı olarak eski milletvekillerine yer vereceği belirtiliyor. Öte yandan eski Genel Sekreter Önder Sav’ın Muharrem İnce için yoğun bir çalışma yürüttüğü belirtiyor. Bütün örgütleri tek tek arayarak İnce’ye destek isteyen Sav’ın yönetimde yer almak gibi özel bir talebinin de bulunmadığı, ancak İnce’nin listesinde yer vermek istediği belirtiliyor. K Sav, İnce için çalışıyor ‘Mağdurlar’ da katılacak CHP kurultayına AKP hükümeti döneminin “mağdurları” davet edildi. Uludere’de çocukları yaşamını yitiren 4 ailenin kurultaya gelmesi bekleniyor. Gezi olaylarında yaşamını yitiren Ali İsmail Kormaz, Berkin Elvan, Ethem Sarısülük’ün aileleri ile yine o süreçte iki ayağından vurulan Sevgi Korkmaz da kurultaya davet edildi. Ergenekon davasından tutuklanan ve cezaevinde yaşamını yitiren Albay Murat Özen’in eşi ile hakkındaki suçlamalar nedeniyle intihar eden Yarbay Ali Tatar’ın kardeşi ve kızı da kurultaya katılacaklar. Bekaroğlu bekliyor
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle